7. Bölüm

7. Bölüm

Elçin Karaatlı
elcinkaraatli2024

Kalbimin paramparça olduğu o günden sonra bir başka kişiliğim çıktı ortaya. Bilmediğim bir başka üçüncü kişilik. Artık daha serttim hayata karşı. Ayaklarının üzerinde durmaya çalışan güçlü bir kadın modeli çizmeye çalışıyordum. Kimi zaman zorlandığım anlarda aynanın karşısına geçerek kendimi buna inandırmak için tekrar tekrar baktım yaralı gözlerime. Gözlerimde kalbimin birer yansımasıydı zaten. Şimdi her şey biraz daha garip bir hale gelmişti. Tek yaptığım okula gidip, arkadaşlarımla bazen içimi ısıtacak bir şeyler yapmaktı. Onun dersine olabildiğince gitmedim. Zaman zaman okulun koridorlarında karşıma çıktı ve gözleriyle gözlerime kenetlendi ama artık karşısında eski Ela yoktu. Hiçbir şey eskisi gibi değildi, ben de öyle.

Aradan birkaç hafta geçti. Sınavlarımız kapıdaydı ve Derya bana onun dersiyle alakalı not tutup vermeye devam ediyordu. Ben de derste işlediği konuları en ayrıntılı noktalarına kadar çalışıyordum. Onun dersine çalışmak bile kendime ihanet ediyormuşum gibi hissettirse de bir noktada geleceğimi düşünmem gerekirdi. Bu dersten geçemezsem mezun olamazdım.

Yine bir pazartesi günüydü. Son zamanlarda her gün yaptığım gibi sabah kalkıp özenli bir şekilde hazırlandım. Kendime karşı özenli davranmak biraz olsun iyi hissetmemi sağlıyordu. Yurttaki kızlarla kısa bir sohbet ettikten sonra yurttan ayrıldım. Derya ve Yaren beni yurdun önünde bekliyorlardı. Yüzüme belli belirsiz bir gülümseme yerleştirerek yanlarına gittim.

''Günaydın.'' Dedim içten bir ses tonuyla.

''Günaydın.'' Derya günaydın sözcüğünün sonunda bulunan 'N' harfini uzattı.

''Günaydın kanka.'' Yaren de kendi tarzında bir günaydın dedikten sonra hepsine tek tek sarıldım.

''Bugün ders çalışmak için bir kafeye gidelim diye konuştuk ama sen ne dersin?'' Diye sordu Yaren.

''Olur, bana uyar.''

''Harika! O zaman güzel ve sessiz bir yer seçelim.'' Derya'nın heyecanı gözle görülür boyuttaydı.

Hem konuşuyor hem de fakülteye doğru yürüyorduk. Onlar hafta sonu neler yaptığını anlatırlarken ben de ne kadar ders çalıştığımı, nelere çalıştığımı anlatıyordum. O hafta sonum da diğerlerinden farklı değildi. Bazen aklım gitmemesi gereken yerlere gidiyordu ve gözlerim uzaklara dalıyordu ama sonra ortamda konuşulanlara odaklanıp kendime gelmeyi başarıyordum. Bir süre daha yürüdükten sonra fakültenin önüne gelmiştik ve binanın önünde Ümit'i sigara içerken gördük. Etrafta volta atıyordu ama bizi görmemişti.

Yaren, Ümit'in arkasından yanaşıp neredeyse üzerine atlayıp onu korkutmuştu.

''Ne yapıyorsun bakalım burada Ümit efendi?'' Ümit bize dönerek gülümsedi.

''Bir arkadaşımı bekliyorum. Sizinle tanışmasını istedim.'' Bunu bana bakarak söylemesi durumu tuhaflaştırmıştı.

''Kimmiş bu arkadaş?'' Derya tek kaşını kaldırıp Ümit'e baktı. O sırada Ümit Arkamızda bir yere odaklanıp gülümsemeye başladı ve sonrasında da elini kaldırıp sallamaya başladı.

''İşte geldi!'' Diyerek heyecanla yerinde zıpladı. Ümit'in baktığı yöne doğru döndüğümüzde ben şaşkınlık içerisinde olduğum yerde kalakaldım. Ümit'in arkadaşı o gün bankta otururken yanıma gelerek yüzümü güldürmeye çalışan yabancıydı. Bize doğru gülümseyerek geliyordu. Benim ise ağzım açık kalmıştı. Yaren bunu fark ederek usulca yanıma yaklaşmıştı.

''Kanka ağzını kapat istersen.'' Yaren'in dediğini umursamadan yabancıya bakmaya devam ettim. O da birden gözlerinin odak noktasını bana çevirerek gülümsemeye devam etti. Yanımıza geldiğinde Ümit onu bizimle tanıştırmaya başladı.

''Arkadaşlar, bu Uğur. Benim çok yakın arkadaşım olur kendisi.'' Uğur elini bana doğru uzattı. Sanki beni hiç tanımıyormuş gibi davranıyordu. Madem oynamak istiyordu, öyleyse oyunu oynayacaktık.

Gülümseyerek elimi uzattım.

''Tanıştığıma memnun oldum Uğur, ben de Ela.''

Uğur hiç çaktırmadan diğerlerine de elini uzattı.

''Tanıştığıma çok memnun oldum arkadaşlar.'' Dedi en sonunda.

''Hadi öyleyse içeri girelim de kantinde biraz kaynaşın.'' Ümit yine bana bakarak konuşmuştu. Bu hareketine anlam vermek çok zordu.

Hep birlikte Ümit ve Uğur'u takip ederek fakülte binasına giriş yaptık. Üst kattaki kantinin olduğu bölüme çıktığımız sırada gözlerim uzun zaman sonra ilk defa yeşil bir çift gözle karşı karşıya gelmişti. Tüm vücudum ani bir refleks ile donakaldı. Ne yapacağımı bilemeden öylece durdum. Derya halimi fark etmiş olacaktı ki yanıma gelerek baktığım yöne baktığında öfkeyle söylendi.

''Bu adam hâlâ nasıl oluyor da seninle göz teması kurma cüretinde bulunuyor?'' Derya da ona bakmaya başlayınca işlerin kızışacak boyuta gelmesini istemediğim için Derya'ya doğru döndüm.

''İnan bana, biraz bile umurumda değil. Hadi gel...'' Derya'nın kolundan çekiştirerek yürümeye başladım. Derya yalan söylediğimi bilse de bir şey diyememişti.

O sırada Uğur ve Ümit durup bize döndüler. Ümit'in gözlerindeki heyecandan, bir şekilde içinde bulunmayı istemediğim bir ortama sürükleneceğimi anlamıştım. Zaten çok geçmeden Ümit konuşmaya başlamıştı.

''Hadi bugün okulu asalım! Hep birlikte bir şeyler yapabiliriz bence.''

''Olmaz ben gelemem. Bu sıralar çevre psikolojisi dersini çok astım, artık gitmem gerek.'' Dedim yüzümü asarak. Çünkü Ateş'in dersine girmek istemiyordum.

''Bence bugün de asabilirsin.'' Yaren'in Ümit'e güç veren kısa konuşması benim işimi zorlaştırmıştı. Tam ağzımı açıp bir şey diyordum ki arkamdan beklemediğim bir ses geldi.

''Çocuklar, biraz kulak misafiri oldum ama, bence artık Ela derslere girmeli. Değil mi Ela? Yoksa sınavlardan kalacaksın.'' Başımı çevirir çevirmez onunla yüzyüze geldim. Derya ve benim dışımdaki herkes duruşunu düzeltti ve garip bir saygı gösterisi yaptılar. Oysa o bunu hiç hak etmiyordu.

''Hocam, Ela derslerinize girmiyor evet ama bu çalışmadığı anlamına gelmez. Ben her hafta derste işlediklerinizi not edip ona götürüyorum.'' Derya beni savunmaya geçer geçmez herkes şaşkınlıkla Derya'nın pervasız hareketlerine baktılar. Ateş bile onun bu davranışına kısa süre de olsa şaşırmıştı.

''Hmm, bence gelip kendisinin not alması ve dersi dinlemesi onun için daha faydalı olur.'' Dediğinde Derya kollarını kavuşturdu.

''Bence gerek yok hocam, zaten bölüm birincisi ve eminim ki bu dersten de hepsinden olduğu gibi başarıyla geçecektir.'' Durumun daha fazla tuhaf bir hâl almaması için acilen araya girmem gerekiyordu. Hızlıca bir şeyler düşünürken Uğur'un bana olan kaçamak bakışlarını yakaladım.

''İsmin neydi?'' Ateş'in sorusuyla Derya başını gururlu bir şekilde kaldırıp gülümsedi.

''Derya.'' Dedi tekdüze bir ses tonuyla.

''Derya, bir daha benimle bu şekilde konuşmaya kalkarsan eğer...'' Gözleri bir anlığına bana kaydı ve derin bir nefes aldı. ''Konuşmanın geri kalanını bölüm başkanının odasında yapmamız gerekecek.'' Ateş'in sesinde öfkeye dair bir şey olmasa da sözleri tehditkar olduğu için endişeyle araya girdim.

''Hocam, kusura bakmayın. Ben dersinize gelmeye çalışacağım ama şu sıralar pek mümkün olmuyor.'' Dediğimde sakin bir şekilde gözlerini bana doğru çevirdi.

''Sorun ne Ela?''

''Şu sıralar şehir dışından gelen erkek arkadaşıma vakit ayırmam gerekiyordu. Kendisini bayağıdır görmediğim için onunla ilgilenmek istedim.'' Bu yaptığım şeyin asla doğru bir yanının olmadığını biliyordum fakat bunu yapmam gerekli gibi hissetmiştim.

Ateş'in duydukları karşısında göz bebekleri büyüdü ve yüzündeki o kıskançlık ifadesi gözle görülür bir boyuta geldi. Sadece o da değil, aramızdakileri bilmeyen herkes çok şaşırmıştı. Şu an gerçekten bir erkek arkadaşım olduğunu ve onlardan sakladığımı düşünüyorlardı.

''Erkek arkadaş...'' Ateş duyduğu şeye inanamayarak tekrar etti.

''Yani sevgilim. Gerçekten kusura bakmayın, ben bazı şeylerin zamanlamasını pek iyi ayarlayamadığım için şu an bir takım sorunlar yaşasam da artık düzelttim sayılır. İki işi aynı anda idare etmek kolay değildir, gerçi siz iki işi aynı anda yapmayı bilirsiniz.'' İmalı sesim ve ufak yalanımla birlikte Ateş'in hiçbir tepki vermemesine şaşırmıştım doğrusu.

''Pekala... Sorun değil Ela. Size iyi eğlenceler dilerim çocuklar.'' Diyerek arkasını dönüp oradan ayrıldı.

Yaptığım şeyle gurur duymasam da Derya çok doğru bir şey yapmışım gibi bana güç vermek adına gülümsedi.

Ortamda kısa bir süre sessizlik olduktan sonra Derya koluma girerek beni yeniden sürüklemey başladı. Ben ise arkama bakarak vicdanımın sesiyle yüzleştim ve yaptığımın ne kadar yanlış olduğunu, kendimi ne kadar sahte hissettiğimi fark ettim. Şimdi yeniden acı yüreğimin derinliklerine yerleşti.

Uğur durumun ne olduğunu anlamaya çalışırken aynı zamanda kimseye beni tanıdığını belli etmemeye çalışıyordu.

''O hocayla yaşadığınız şey tam olarak neydi?'' Diye sordu birden.

''Nasıl yani, anlamadım?'' Uğur'un sorduğu soru beni afallatmıştı.

''Az önce yaşananlar bir tek bana mı tuhaf geldi?'' Diye sordu etrafındakilere bakarak. Ümit ve Derya durumun ne olduğunu bildikleri için hemen durumu toparlamaya çalıştılar.

''Bu hoca biraz garip biri. Yani kafayı birine takıyor ve sonra sene boyunca onunla uğraşıyor.'' Dedi Ümit sahte bir gülüşle. Derya da hareketleriyle Ümit'i tastikledi.

''Hmm...'' Uğur, şüpheyle gözlerimin içine baktı. Yine de çok çaktırmamak için gözlerimi başka yöne çevirdim.

Biraz daha konuşup sohbet ettikten sonra Derya ve ben çevre psikolojisi dersinin olacağı amfiye gidip arkalarda bir yer seçmiştik. Ateş'in gözü önünde olmak, isteyeceğim en son şeylerden biri olsa da yinede içten içe gözlerim etrafta onu arıyordu. Kendime bunun için ne kadar kızmış olursam olayım gerçek buydu ve bunu başkalarına karşı inkar etsem de kendimi bir türlü kandıramıyordum. Ona -ne yapmış olursa olsun- hâlâ deli gibi aşık olduğumu biliyordum. Evet vazgeçmiştim ama unutmak için uzun bir zamana ihtiyacım vardı. Bazen merak ediyordum; ilk aşık olduğum kişi gerçekten hayatımda böyle bir yere mi sahip olmalıydı? Herkes gibi masum bir çocukluk aşkım olamaz mıydı? Ben de güzel hatıralar bırakan ama sonu kötü biten saf bir aşk olamaz mıydı? Yaşadığım bu saçma sapan durumu hatıralarımın hangi bölümüne koymam gerekiyordu?

Dersin başlamasına birkaç dakika kala ellerimle oynamaya başlamıştım çünkü strese giriyordum. Ders boyunca gözlerimiz bir şekilde birbirini bulmayı başarıyordu ve bir şekilde ruhlarımız birbirine daha da yaklaşıyordu ama o evleniyordu ve bu dünyanın en yanlış şeylerinden biriydi. O beni kandırıp, kullanıp bir kenara atmıştı sadece. Aşk bu değildi, böyle bir şey olamazdı.

Düşüncelerimle boğuşurken onun o tok sesi kulaklarımı doldurdu.

''Merhaba arkadaşlar.'' Ama onda farklı bir şeyler vardı. Daha sert ve soğuk görünüyordu. Alaycı tavırlarından bile eser kalmamıştı.

Dersi anlatmaya başladığı andan itibaren sadece bir defa göz göze gelmiştik. O anda da beni gördüğünü fark ettiği anda gözlerini başka bir yöne çevirmişti. Bu hareketleri beni şaşırtmıştı çünkü günlerdir bana ulaşmak için her yolu denemişti. Şimdi, birden, böyle kendini geri çekmesi beni de şaşırtmıştı. Sessizce derse odaklanmaya çalışsam da aklım sadece ondaydı. Keşke bazı şeyler elimde olsaydı ve ben bu adama böylesine aşık olmasaydım.

Ders bittikten sonra Ateş kürsüdeki dosyalarını toparlamaya başlamıştı. Biz de Derya ile birlikte eşyalarımızı toparlayarak olduğumuz yerden kalkıp aşağıya inmeye başladık. Ateş bir kez bile kafasını kaldırıp bana bakmamıştı. Ben ise defalarca dönüp ona baktım. Tam amfinin kapısından çıkarken bir anlığına kafasını kaldırıp benimle göz göze geldiğinde kaşları çatıldı. Sonra da hiçbir şey demeden yanımızdan geçip gitti. Derya onu gördüğü her anda öfkelenip tehditkar bakışlarını onun üzerine salıyordu.

''Derya...''

''Efendim kuzum?''

''Lütfen bunu yapma artık.'' Dediğimde ne demek istediğimi anlayamadı.

''Neyi?''

''Ona öyle bakma.'' Dediğimde bana bakarak kollarını kavuşturdu.

''Bence bundan çok daha fazlasını hak etti ama dua etsin sadece bakışlarımla yetiniyorum.'' Dedi tek kaşını kaldırarak.

''Derya, gerçekten ben kendimi iyi hissetmiyorum. Böyle yaparak onu benden uzaklaştırmıyor, aksine daha çok dikkatini çekiyorsun.'' Aslında bu bir bahaneydi.

''Of Ela! Gerçekten bazen seni anlayamıyorum. Neyse madem sen böyle istiyorsun, peki o zaman.'' Dediğinde ona sıkıca sarıldım.

''Teşekkür ederim.''

**********

Aradan birkaç gün daha geçmişti. Ateş'in çarşamba günü olan dersinde de aynı muameleyi gördüğümde kendimi çok daha kötü hissettim. Ona her ne kadar kızgın olsam da sanırım peşimden koşması bir şekilde hoşuma gidiyordu ve onunla olan bağımı diri tutuyordu ama şimdi sanki her şey bitmiş ya da hiç yaşanmamıştı.

Haftanın son günü olan cuma günü sabahtan fakülteye gidip toplumsal psikoloji dersi için teslim etmem gereken ödevi teslim etmeye gitmiştim. Canım sıkkın olsa da bir şekilde bunu tolere edebiliyordum. Kulaklıklarımı kulağımdan çıkartıp çantamın içine koydum ve sonra da toplumsal psikoloji dersinin profesörünü aramaya başladım. Odasında göremeyince bölüm başkanının yanına gittim. O da buralarda olduğunu ve birazdan geleceğini söyledi. Ben de yeniden odasının önüne giderken Ateş'in odasının kapısının aralık olduğunu fark ettim. Normalde cuma günleri okulda olmadığını düşününce bir sorun olabileceğine kendimi inandırıp yapmamam gereken bir şeyi yaptım ve odasına kapı aralığından bir göz attım.

Ateş orada öfkeli bir şekilde yanında bulunan duvara bakıyordu. Yanında da bir kadın ağlıyordu. Kadının sesi çok tanıdık gelmişti. Biraz daha yaklaşıp ne konuştuklarını dinlemeye çalıştım.

''Hande! Ben bunu istemiyorum. Sen anlayamıyor musun?'' Ateş'in yanındaki Hande hocaydı.

''Ateş, artık buradan dönüş yok! Biz bu akşam nişanlanıyoruz. Kusura bakma ama senin bu çocukça tavırlarından bıktım doğrusu.'' Ateş, Hande hocayla nişanlanıyordu. Bunu duyduğum anda gözlerim kocaman açıldı ve elimi istemsizce ağzıma götürdüm. Bedenim oracıkta kitlenmişti resmen. Gözlerimden istemsizce yaşlar süzülmeye başlamıştı. Ellerimle gözümden akan yaşları silerken bir yandan da konuşulanları dinlemeye devam ettim.

''Hande, lütfen beni yalnız bırak.'' Hande hoca ayağa kalktı.

''Senin hayatında birisi mi var?'' Sorduğu soru neredeyse kalbimin yerinden çıkmasına sebep oluyordu.

Ateş bir süre öfkeli gözlerle Hande hocaya baktı ve derin bir nefes alıp verdi. Sözleriyle ortamdaki sessizliği bozdu.

''Gerçekten bunu duymak istiyor musun? Evet Hande... biri vardı. Aklımdan çıkaramadığım, gecelerce düşündüğüm, beni heyecanlandıran çok güzel bir kız vardı.'' Ateş'in sözleri bana ikinci bir şok yaşatmıştı. Benden mi bahsediyordu?

''Demek beni aldattın?'' Hande hocanın sesinde anlayamadığım bir şekilde ne bir öfke ne de üzüntü vardı. Daha çok kibirli bir ses tonuydu.

''Ben seni aldatmadım çünkü aramızda bu nişandan önce hiçbir bağ yoktu. Zaten artık o kız da yok. Yani anlayacağın seni istemememin sebebi o kız değil, sensin.'' Benim artık olmadığımı söylediğine göre benden vazgeçmiş olmalıydı. Kalbime ikinci bir darbe aldığımı hissetmiştim resmen. Benden gerçekten bu kadar çabuk mu vazgeçecekti?

"Ateş, bunun doğru olmadığını sen de benim kadar iyi biliyorsun. Biz seninle yıllardır bir aradayız. Aramızdaki bağ, diğer kadınlarla aranda olan bağdan çok daha güçlü." Hande Hoca'nın pes etmeye hiç niyeti yok gibi görünüyordu.

"Hande, daha fazla konuşmak istemiyorum, çık lütfen." Ateş'in sözlerinin ardından kısa bir sessizlik oldu ve sonra Hande tam kapının önünde konuştu.

''Ateş, akşam görüşürüz sevgilim.'' Hande hoca tepkisiz bir halde kapıyı açarken hızla kapıdan uzaklaştım ama artık çok geçti. Kapı açılır açılmaz Ateş ve Hande beni görmüşlerdi. Hande hoca tek kaşını kaldırıp şüpheyle bana baktığı sırada Ateş duygusuzca gözlerimin içine baktı.

 

 

Bölüm : 11.12.2024 00:34 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...