25. Bölüm

24.Bölüm

Elif Aytaç
elf_01_

(Delfin'in kombini)

Masal'ı okuldan almış eve doğru gidiyorduk. Ben arabayı sürerken Masal ile Bulut arkada oyun oynuyorlardı. Garip bir şekilde hızlıca kaynaşmış ve birbirlerini sevmişlerdi. Arkada Bulut'un telefonundan açtığı saçma sapan bir oyunu oynuyor arada da kavga ediyorlardı.

"Bulut abi o hamleyi yapmayacaksın"

"Sus cimcime, benden daha iyi mi bileceksin?"

Aynadan bakarak onların haline yarım ağız güldüm. Bulut aynı kendisini bulmuştu resmen.

Yolculuğun devamında onlar oyun oynarken benim gerginlikten elim ayağım titriyordu. Arabayı Ahu Teyze'nin evinin önünde durdurduğumda Bulut ve Masal aşağıya inmişti.

Derin bir nefes verip,

"Hadi kızım yaparsın, utançtan domatese dönmem umarım" diyerek kendimce motive olduktan sonra arabadan indim.

Çoktan kapıya yaklaşmış olan ikilinin yanına giderek zile bastım. Bir kaç çalış sonrasında kapıyı uykulu gözlerle bize bakan Eza açtı. Masal hemen içeri girdiğinde biz salak gibi kapıda kalmıştık. Ah ulan Masal bizi niye tek başımıza bıraktın ki!

Eza uykusundan ayılmak adına gözlerini ovuşturduğunda Bulut'a döndüm. Mal mal suratına baktığımda bana göz devirdi. Tekrar Eza'ya döndüğümde biraz olsun ayılmış gibiydi. Önce Bulut'a baktı ama çıkartamadığı için hemen yanında duran bana döndü. Bir anda aklına gelmiş gibi gülümseyerek beni işaret edip,

"Aa, Delfin'di değil mi? Seni hatırlıyorum" dediğinde başımı olumlu anlamda salladım.

"Evet, dün geldiğinde tanışamadık. Ben Delfin bu da arkadaşım hatta kardeşim Bulut"

Eza Bulut'a kısa bir an bakıp tekrar bana döndü.

"Arkadaşım demesen gerçekten kardeş sanırdım sizi, çok benziyorsunuz"

Gülerek söylediği şeye biz de güldük, bizi gören herkes öyle düşünüyordu. Kısa gülüşmenin ardından Eza mahçupça bana baktı.

"Kusura bakma uyuya kalmışım, Masal'ı getirmek zorunda kaldın. Zahmet oldu sana da"

"Sorun değil, zaten konuşmamız gereken şeyler var"

Sözlerimden sonra anlamayarak bana baktı.

"Ne konuşacağız ki?"

Eza soruyu sorduğunda yanımdaki Bulut'un hareketlendiğini hissettiğim için otomatik olarak o tarafa döndüm.

"Ben gideyim artık siz konuşur anlaşırsınız"

Düşünceli tavrına karşı gülümsediğimde arabanın anahtarını uzatmıştım ki reddetti. Bulut'un ehliyeti olmasa da araba kullanmayı biliyordu.

"Taksi ile giderim zaten kızlar ile buluşacaktık. Araba sende kalsın"

Tam onu reddedecektim ki arkasını dönüp hızlıca evden ayrıldı. Ağzımın içinde arkasından küfür ederken Eza kapıyı biraz daha açarak beni içeri davet etti.

"Kapıda kaldık, içeri geçelim hadi"

Onu onaylayarak ayakkabılarımı çıkartıp içeri girdim. Oturma odasına gittiğimizde ben oturdum ancak Eza oturmadan bana,

"Ben Masal'a bir bakayım oradan da ikimize de kahve yapar öyle konuşuruz" dediğinde gülümseyerek onayladım.

"Olur"

O içeri gittiğinde telefonumu elime alarak Barlas'tan mesaj var mı diye baktım. Yoktu. Demek ki önemli bir işi vardı. Hemen mesaj kısmına girerek ona mesaj attım.

Barlas

Ben: Barlas işin bittiğinde bana geri döner misin?

Ben: Gerçekten önemli ve davranışlarım için üzgünüm

Ben: Seni dinlemeliydim, lütfen telefonu eline çabucak al ve bana cevap ver

Bir süre tek tik olan mesajlarıma baktım. Büyük ihtimal ile ya telefonu kapalıydı ya da interneti kapalıydı. Üzgünce telefona bakarken resmen modum düşmüştü. Keşkeler bedenimi çoktan sararken dün gece için pişmanlık duyuyordum. Ne yani oturup adamı beş dakika dinleseydin, aptal kafam!

Aradan geçen beş dakikanın ardından Eza elinde iki kupa ile içeri girdi. Birini bana uzatırken,

"Masal uyudu da, çok bekletmedim değil mi?" Diye sordu.

Kahveyi alarak başımı olumsuz anlamda salladım.

"Hayır, sorun değil"

Diğer kahveyi de kendine alarak karşımdaki koltuğa bağdaş kurarak oturdu.

"Kusura bakma Türk kahvesi yapmayı bilmiyorum, O yüzden hazır kahve yaptım, umarım seversin"

Sırıtarak elimdeki kahveden bir yudum aldım.

"Sevmemek mümkün mü, lise zamanlarının vazgeçilmez lezzeti bu"

Söylediğime gülerek o da kahvesini içmeye başladı. Bir süre havadan sudan konuştuktan sonra asıl konuya giriş yapma vakti gelmişti. Gözlerimi bardağa indirerek elimi kenarlarına sürttüm.

"Aslında ben buraya özür dilemek için geldim"

Eza'nın kaşları merakla havalanırken yerinde biraz daha yayıldı.

"Neden?"

Sorusu ile üzerime çekingenlik oturmuştu. Şimdi nasıl diyecektim ben seni Barlas'ın sevgilisi sanıp sonra kendimi kendime kızıp siniri Barlas'tan çıkarttım diye?

"Şey dün gece.."

Bir anda yüzünde kocaman bir gülümseme olduğunda ona baktım.

"Barlas ile aranda ne olduğunu biliyorum, çekinmene gerek yok"

Bunu anlaması ile gözlerim kocaman olurken yanaklarım kızardı. Hadi ama böyle konular konuşmaya utanıyorum ben!

"Dün gece için de birşey demene gerek yok, ben sanırım yine yanlış zaman da yanlış şeyler söyledim. Barlas ile aran bir nevi benim yüzümden bozuldu galiba"

Sözleri ile acele ile kollarımı salladım.

"Hayır, hayır sadece dün ben sizi dinlemeliydim. Senin bir suçun yok, gerçekten. Sevgili olduğunuzu sanan benim. Ben biraz çocukça davranıp hemen kaçtım. Oturup konuşsaydık zaten herşey düzelirdi"

Hızlı hızlı konuşmama karşı güldü. Ona çaktırmadan içimde tuttuğum nefesi verdim. Neyse ki bu konuyu da halletmiştik. Gülmesi bittiğinde yüzünden eksik olmayan gülümseme ile bana baktı.

"Zaten biz sevgili olamayız ki, hem ben onu abim olarak görüyorum hem de benim sevdiğim başka biri var"

Bu sefer şaşırma sırası bendeydi. Gözlerim kocaman olurken heyecanlanmıştım. Kendi aşk meselemdense başkalarınkine karışmaya bayılırdım.

"Gerçekten mi, kim peki?"

Sorduğum soru ile bu sefer yüzündeki gülümseme soldu. Onun bu haline kaşlarımı çattım.

"Aslında benim için biraz uzak birisi, Barlas'ın bir arkadaşı"

Barlas'ın arkadaşı dediğinde aklıma hiç isim gelmedi.

"Kim peki, belki tanıyorumdur? "

Tanımayacağıma yüzde yüz emin olmama rağmen yinede sormuştum. Tam ağzını açıyordu ki telefonumun çalması ile sustu. Merakla kimin aradığına baktığımda gördüğüm yazı ile heyecandan telefon elimden kaydı.

"Delfin iyi misin?"

Eza endişe ile bana bakarken ben hızla yerdeki telefonu aldım ve kocaman gülümsedim.

"Ben açayım telefonu"

Saçma cümleme aldırmadan bahçeye açılan kapıdan çıktım ve kapanıp tekrar aranan telefonu sonunda açtım.

"Bir an açmayacaksın sandım Kiraz"

Sesini duyduğumda heyecanla yutkundum ancak tükürüğüm boğazıma takıldığı için öksürmeye başladım.

"Kiraz iyi misin?"

Barlas'ın endişeli ses tonunu duyduğumda son birkaç kez öksürüp kendime gelmeye çalıştım. Salak, bir gün rezil olmasam şaşıracaktım zaten!

"Evet iyiyim"

Aramızda geçen anlamsız kısa sessizlikten sonra Barlas,

"Nasılsın?" diye sordu.

Kısık bir sesle

"İyiyim" dedim. Daha sonra ise derin bir nefes alarak cümlelerimi toparlayarak söze girdim.

"Ben dün için üzgünüm, seni dinlemeliydim. Ancak sinirli olduğum için konuşmana fırsat bile vermeden çıkıp gittim oradan. Bunun için üzgünüm"

Telefonun diğer ucundan derin bir nefes alma sesi duyuldu.

"Eğer ani bir mahkeme yüzünden Ankara'ya gitmeseydim sana bunu bizzat kendim açıklamak isterdim. Ama yine de benden de duy istiyorum o yüzden bu akşam geldiğimde konuşalım mı?"

Ilımlı ses tonu ve sorduğu soru ile heyecandan kalbim son sürat atmaya başladı. Kekelememek için ufakça boğazımı temizledim.

"Olur, çok güzel olur hatta"

Heyecanla kurduğum cümleye güldü. O sırada telefonun diğer ucundan sesler yükselmeye başladı.

"Barlas Bey mahkeme salonuna geçelim lütfen"

"Akşam görüşürüz o zaman Kiraz, benim şimdi kapatmam gerekiyor görüşürüz"

İşi olduğunu anladığım için çok uzatmadan,

"Görüşürüz Tuna" dedim. İkinci ismini söylediğim için birkaç saniye tüm sesler gitmişti. Telefonun diğer ucunda şaşırdığını anladığım için kıkırdayarak telefonu kapattım.

Telefonu cebime koyarak bir süre yüzümdeki gülümseme ile boş boş yere baktım. Kalbim çok hızlı atıyordu ve bunun sebebi kesinlikle aşık olduğum adamdı.

İçeride Eza'nın olduğunu hatırladığımda kendime çeki düzen verip yüzümdeki aptal gülümsemeyi silmeye çalıştım. İçeri girdiğimde Eza'nın telefona dalmış olduğunu gördüm. Birkaç adım daha attığımda telefondaki bakışlarını bana çevirdi. Gülümseyerek suratıma bakarak,

"Barlas aradı sanırım" diye ima ile konuştu.

Şaşkınlıkla kaşlarım havalanırken daha yeni kalktığım koltuğa tekrar oturdum.

"Nereden anladın ki?"

"Yüzümdeki bu aptal aşık gülümsemesi ve heyecandan belli"

Sırıtarak söyledikleri ile göz devirdim.

"Bana değil kendine bak, hem en son senin aşkını konuşuyorduk biz. Sahi kim o?"

Hızlıca konuyu değiştirip merakla öne eğilerek dik dik suratına baktım. Daha yeni ki halinden eser kalmayarak çekingence bana baktı ve kucağındaki telefonla oynadı.

"Şeyy.."

"Ney"

Onun gibi söylediğimde kısa bir an güldü, sonrasında gözlerini sıkıca kapatarak beni şoktan şoka uğratan o ismi söyledi.

"İsmi Murat"

"Ne!"

Şoktan ağzım beş karış olduğunda anlamayarak bana baktı.

"Tanıyor musun yoksa?"

Sorduğu soru ile şokta olmama rağmen başımı olumlu anlamda salladım.

"Hem de ne tanımak"

Biraz heyecan ve korku ile bana baktığında sırıttım. Yeni çiftimi de bulduğuma göre başlasın benim çöp çatanlık mesaisi.

 

🌸

Ölmedim merak etmeyin kdmdmdm. Bir sonraki bölümde tüm herkes derin bir oh çekecek artık.

Okurken oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin pleaseeee.

İyi okumalar.

Bölüm : 21.12.2024 13:57 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...