
Bana öldürecekmiş gibi bakan üçlü ile derince yutkundum. Öyle bir bakıyorlardı ki sağolsunlar hakaret etmeden, etmiş kadar oldular. Yani az biraz benimde suçum olabilirdi. Barlas ile olan ilişkimizi Bulut dışında bizim gruptaki kimse bilmiyordu. Ve bu beni öldürmeleri için yeterli bir sebepti.
Şuan ise her zamanki gibi benim evimde toplanmış oturuyorduk. Şahsen sadece ben ve Bulut oturmuş diğer üçü de karşımızda, sinirli bir şekilde ayakta dikiliyordu.
"Lan biz senin arkadaşın değil miyiz!? Niye sadece Bulut'un haberi var!"
"Nasıl haberimiz olmaz, nasıl bize söylemezsin kenafir!"
"Ulan kardeşim dedim bağrıma bastım yaptığınız şey ayıp değil mi!?"
Bir anda pimleri çekilmiş gibi hepsi bir ağzıdan konuşunca oturduğum koltukta korkuyla sıçradım.
"Lan ben o Barlas'a ayrı sormaz mıyım bunun hesabını"
Murat kendi kendine sinirle söylenerek tekli koltuğa oturdu. Korku ile Ayşe ve Selen'e baktım bu sefer. Ayşe bize sinirle baksa da Selen kırgınlıkla bakıyordu.
"Biz dış kapının dış mandalı mıyız Delfo? Bize niye söylemiyorsun"
Selen bakışlarını aratmayacak şekilde kırgınlıkla konuştuğunda hemen ayağa kalkıp kollarımı beline doladım.
"Saçmalama kızım ya, biz en son ne zaman toplandık da bunları söylemeye vaktim oldu ki benim. Konuyu ne zaman açsam hepimizin bir arada olmadığı ana denk geliyor. Bulut'un evi bana en yakın, zaten ben söylemeden herşeyi anlıyor. Ne yapıyım ben şimdi, siz söyleyin"
Üzüntü ile konuşup kollarımı iyice sıkılaştırdım. Amacım biraz duygu sönürüsü yapıp kısa yoldan bu azardan kurtulmaktı ancak dediklerimin doğruluk payı da yüksekti. Doğru düzgün toplanıp bu konuyu konuşamamıştık. Selen halime dayanamayarak o da bana kollarını sardığında yandan Ayşe de katıldı bize.
"Bir daha böyle birşey yaparsan seni gebertirim"
Hala sinirli çıkan ses tonu ile güldüm ve bir elimi de ona sardım. Arkadan aniden gelen baskı ile üçümüzde geriledik.
"Beni neden dışlıyorsunuz ya"
Bulut sitemle konuşarak üçümüze de sarılmaya çalışınca hepimiz güldük bu sefer. En son Murat kaldığında ona doğru baktım. O ise bizden tarafa bakmadan dik dik duvara bakıyordu. Kaşlarım üzüntü ile çatıldı.
"Murat, özür dilerim dedim ya. Bir daha olmayacak söz"
Dik bakışlarının hedefi bu sefer ben olmuştum. Hepimiz ona melül melül bakarken hala aynı sertlikle yüzümüze bakıyordu.
"Hadi Murat, grup sarılması yarım kaldı"
Selen konuştuğunda bu sefer başını aşağıya eğerek derin bir nefes verdi ve yavaşça ayağa kalktı. Mutlulukla gülümseyerek yüzüne baktığımda ufak bir tebessüm etti.
"Arkamdan bir daha iş çevirin, yemin olsun kafanı kezzapa sokarım Delfin"
Küçük tatlı uyarısı ile şirince gülümseyerek,
"Küçük ricanı elimden geldiğince uygulamaya çalışacağım Murat'cım" dedim.
Sonunda yanımıza gelip sarıldığında grubumuz tamamlanmış oldu. Mutlulukla gülümseyerek gözlerimi kapattım. Ancak bu mutluluğum aklıma düşen şeyi pat diye söylememden sonra yok olmuştu.
"Bu arada üç gün sonra Barlas'ın kuzeni ile eğlenmeye gideceğiz haberiniz olsun"
"Delfin seni gebertirim!"
"Onu da mı söylemedin bize!"
"Sikerim belanı ama!"
"Elim kırık benim yerime de vurun"
Ve sonrası benim için savaş alanına dönüştü.
----------------------------------------------
Akşama doğru Bulut'lara gitmiştim. İlişkimi son olarak Yıldız Teyzem'lere de söyledikten sonra tebrik içerikli cümleleri ile evden çıkıp kendi evime doğru ilerliyordum. Gizli saklı durmayı sevmezdim, birşey oldu mu bunu tüm sevdiklerimle paylaşmaya bayılıyordum.
İlişkimi söylediğim anda Yıldız Teyze ağlamaya başlamıştı. Beni kendi kızı gibi görüp sevdiği için mutlu olmam onu daha çok mutlu ediyordu. Orhan amca ise Barlas ile tanışmak istediğini söylemişti. O an gerçekten kendimi evimde, ailemin yanında hissetmiştim.
Akşam altı buçuğa kadar onlarda kaldıktan sonra artık gitmek istediğim için kalkmıştım. Ne kadar kalmam için ısrar etselerde ben Barlas'ı özlediğim için kabul etmemiştim. Hemen eve gidip aramak istiyordum onu.
Aklımda düşünceler ile mutlu bir şekilde evime doğru yürürken cebimdeki telefonum çalmaya başladı. Adımlarımı duraksatıp telefonu cebimden çıkarttım ve arayana baktım.
"Tuna'm arıyor...."
Evet sonunda ismini değiştirebilmiştim.
Heyecanla gülümseyerek apartmanın bahçesine girdiğim gibi aramayı yanıtladım.
"Alo"
"Kiraz'ım, nasılsın?"
"İyiyim, sen nasılsın?"
Heyecandan sesimin titrememesi için içimden dualar ediyordum. Konuşmaya devam ederken küçük adımlar ile eve doğru yürüyordum.
"Bende iyiyim Kiraz'ım. Neler yaptın, günün nasıl geçti?"
"Bugün Teyzem'lere ve arkadaşlarıma ilişkimizi söyledim. Aslında biraz korkunç dakikalardı ama olsun. Az önce de Yıldız Teyzem'den geldim eve geçiyordum. Yolda seni aramayı düşünmüştüm ama tam düşüncelerimin arasında sen beni aradın. Öyle işte"
Hızlıca çarpan kalbime rağmen tek nefeste tüm cümleleri arka arkaya sıraladım. Nefesim tükendiği için telefonu biraz uzaklaştırıp derin bir nefes aldım. Barlas'ın gülme sesini duyduğumda istemsizce bende gülümsedim. Onu güldürmek hoşuma gidiyordu.
"Demek Murat o yüzden bana tehdit içerikli mesajlar atıyordu"
İma ile sorduğu soru ile kaşlarım şaşkınlıkla havaya kalktı.
"Murat seni tehdit mi ediyor?"
"Bir nevi evet"
Eğlenen ses tonunu duyduğumda bu sefer kaşlarım çatılırken,
"O kimin sevgilisini tehdit ediyormuş? Yarın gidiyim de kulağını çekiyim" dedim.
Barlas'ın kahkahasının dozu iyice artarken ben hala çatık kaşlarımla bekliyordum. Onun sakinleşmesini beklerken bir yandan geldiğim apartmanın kapısını açıyordum.
"Sen daha eve girmedin mi?"
Anahtar sesini duyduğu için sorduğu soruya içeri geçerken cevap verdim.
"Yok daha yeni girdim"
"Dışarıda mı konuşuyordun sabahtan beri"
"Yani evet, niye sordun ki?"
"Bebeğim söyleseydin ya içeri girmeni beklerdim, dışarısı buz gibi şimdi"
Beni bu denli düşünmesi ile mutlulukla gülümsedim. İmkanı olsa şimdi gözümden kalpler çıkacaktı.
"Sorun değil ya hava o kadar da soğuk değil"
Ne diyeceğimi bilmediğim için ağzımdan otomatik bu cümle çıkmıştı. Ağzımı bir birine bastırarak gözlerimi sıkıca kapattım ve anlıma vurdum. Ama ben ne demiştim? Bu ilişkinin öküzü ben olacaktım.
Barlas'ın kısık sesle güldüğünü duyar gibi oldum ancak tam anlayamamıştım. Bu sırada da daireme girmiştim.
"Akşam 20.30 gibi hazırlanan yemeğe gidiyoruz bebeğim, ben seni evden alacağım"
Gözlerim anında kocaman olurken dirket saate baktım. Yedi'yi biraz geçmişti. İyi de benim kıyafetim, saçım ve makyajım ne olacaktı?
"Barlas bu şimdi mi söylenir, keşke yarım saat kala söyleseydin!"
Sinirle söylenerek koşarak odama gittim. Sorun az önce saydıklarımda değildi, sorun saçımın yağlı olması ve bu yüzden duş almam gerektiğiydi. Lanet olsun ki yağlı saç genim vardı.
"Aslında düşündüm ancak sonunda beni öldürme potansiyelin olduğu için vazgeçtim"
Eğleniyor gibi konuşması ile sinirle derin bir nefes verdim.
"Nasıl giyinmeliyim?"
Konudan tamamen alakasız bir şekilde telaşla sorduğum soru ile hemen dolabımın karşısına geçtim.
"Nasıl giyinmek istersen bebeğim, akşam yemeğinde ne giyebilirsen onu giy ve gel"
"O kadar kolay olsa keşke, neyse. Benim kapatmam lazım anca işlerim biter"
"Tamam güzelim ben seni almaya gelirim, görüşürüz"
"Görüşürüz"
Hızlıca telefonu kapattığım gibi dolabımdaki tüm elbiseleri yatağıma attım. Sonra ise koşa koşa duşa girdim. Saçlarım çok hızlı yağlandığı için maalesef hergün bunu yaşıyordum.
Hayatımın en hızlı duşunu aldıktan sonra odama giderek yatağın üzerine attığım kıyafetlere baktım. Bu bizim sevgili olduktan sonra ki ilk yemeğimizdi. Bu yüzden özenmek ve şık olmak istiyordum.
Elime kırmızı mini bir elbiseyi aldığımda olumsuz anlamda kafamı salladım.
"Bu çok iddalı"
Bu sefer lacivert dizde biten kalem elbiseyi havaya kaldırdım. Burnumu kırıştırarak,
"Bu güzel değil" dedim ve tekrar bıraktım.
Gözüme beyaz uzun elbisem çarpınca kendi kendime güldüm.
"Aslında şunu giyip direk nikah dairesine mi götürsem"
Adam kalpten giderdi herhalde. Ama aslında kabul de edebilirdi. Düşündüğüm şeyler ile derince kahkaha attım. Ve evet ben bir deliydim.
Bir süre bazı kıyafetleri eleyip bazılarını kenara koyduktan sonra gözüme bir elbise çarptı. Gözlerim kocaman olurken kendi kendime, bunu ne ara aldığımı sorguluyordum. Üzerinde duran elbiseleri hızlıca kenara itip siyah elbiseyi yavaşça havaya kaldırdım.
Siyah deri bir elbiseydi. Tahminimce bileklerimin bir karış üzerinde biten ve tamamen bedenimi saracak mükemmel bir elbiseydi.

(Elbise bu isterseniz farklı bir şey hayal edebilirsiniz)
Diğer kenara koyduğum elbiseleri iterek onu kenara aldım. Kesinlikle bu olmalıydı. Elbiseyi hallettiğimize göre sıra saç ve makyajdaydı. Hızlıca saçımı kurutup maşa ile şekillendirdim. Şekillerin bozulmaması için her bir tutamını bigudilerime sardığımda son yarım saatim kalmıştı. Hızlıca fazla abartıya kaçmadan makyajımı da tamamlayarak kıyafetime inat bordo bir ruj sürdüm.
Hızlı hareketlerle elbisemi dikkatlice giydikten sonra dolaptan topuklu ayakkabılarımı da aldım ve giydim.

(Bu da ayakkabımız)
Birkaç takı taktım ve sıra çantama gelmişken telefonum çaldı. Koşa koşa yatağın üstünde ama kıyafetlerin arasında kaybolmuş telefonumu bulduktan sonra hemen yanıtladım.
"Kiraz'ım aşağıdayım ben"
"Tamam, bende şimdi iniyorum"
"Üzerine birşey almayı unutma, hava soğuk"
Sözleri üzerine dolabımın başına gidip deri kabanımı aldım.
"Tamam halletim onu da. İki dakikaya geliyorum"
Çok uzatmadan vedalaşıp telefonu kapattık. Hemen saçımda duran bigudileri açıp elimle hafifçe şekil verdim. Parfümümü sıkıp son olarak çantamı aldığımda tamamdım. Aldığım kabanı omuzlarımın üzerine atarak evden ve binadan çıktım.
Bahçe kapısını açtığımda arabasına yaslanmış, takım elbisesi ile sigara içen Barlas'ı gördüm. Yanına gitmeden önce telefonumu alıp hemen resmini çektim. Çektiğim resme baktığımda her zamanki gibi yakışıklı çıkmıştı. Gülümseyerek yanına ilerlediğimde ayakkabılarımın sesinden geldiğim yöne doğru baktı.
Gözleri üzerimde dolandıktan sonra nefes çektiği sigarası boğazında kalmıştı. Hemen sigarayı yere atıp öksürdüğünde endişe ile yanına gittim.
"Tuna iyi misin!?"
Ben cevap bekler gibi suratına baktığımda o sadece bordo ruj sürdüğüm dudaklarıma bakıyordu.
"Mükemmel"
Büyülenmiş ses tonu sırıtmama sebep olurken o hipnoz olmuş gibi hala bana bakıyordu. Bakışlarından utandığım için kollarımı beline sararak ona sıkıca sarıldım. Sarılmama karşılık verdi ve saçımın üzerinden derin bir nefes çekip küçük bir buse kondurdu.
"Çok güzel olmuşsun bebeğim"
Bana her bebeğim dediğinde kalbimin hızı mümkünmüş gibi daha da hızlanıyordu. Dudaklarım kendiliğinden gerilirken iltifatına karşılık verdim.
"Sende çok yakışıklı olmuşsun sevgilim"
"Aniden öyle söylenir mi kızım, kalp bendeki de kalp"
Yakınır gibi söylenmesi ile kıkırdayarak başımı göğsüne sürttüm. Kulağımı aynı benimki gibi hızlıca atan kalbinin üzerine koyduğumda burada böylece ölmeyi diledim.
"Seni çok özledim"
Mırıldanarak konuşmamla saçlarıma tekrar öpücük kondurdu.
"Bende seni özledim mis kokulum, ama biraz daha böyle kalırsak restoranta geç kalacağız"
İtiraz mırıltıları ile başımı göğsünden çektim ve ona baktım. Beni tekrar süzdüğünde kararsızca kaşının üstünü kaşıdı.
"Acaba gitmesek mi?"
Sorduğu soru ile kaşlarımı çatarak ona baktım.
"Ne gitmemesi Barlas o kadar hazırlandım ben"
"İşte tam da o yüzden diyorum, bu güzelliği ben dışında kimse görmesin"
Çocuk gibi söylediği sözleri ile gülerken ona yaklaşıp yanaklarını sıktım.
"Çok tatlısın ama yemezler. Hadi gidelim"
Ellerimi yanaklarından çekerek yanağıma öpücük kondurdu ve önümden hafif çekilerek kapımı açtı.
"Buyrun leydim"
Masal'ı lunaparka götürürken ki zamana alıntı yaptığı için güldüm ve teşekkür ettim.
Arabaya bindiğimde o da sürücü koltuğuna geçerek arabayı çalıştırdı. Elimi avcunun içine aldığında gülümseyip ona baktım. Bana bakarak elimin üzerini öptü ve flörtöz bir şekilde göz kırptı. Bu hareketi ile erirken gün sonuna kadar sağ kalmak için dua ettim. Yoksa bu adam benim sonum olacaktı.
🌸
Alın size upuzun bir bölüm.
Hasta olmuşum atamadım bölüm soriiii. Restoranda olay çıkarsam mı acabaaa mdmdmmd.
Okurken oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin.
İyi okumalar.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 25.09k Okunma |
1.26k Oy |
0 Takip |
46 Bölümlü Kitap |