Arkadaşlarım ve Yıldız Teyzeler ile olan kısa vedalaşmanın ardından sonunda hava alanına gelmiştik. Pasaport için sıraya girdiğimiz sırada heyecandan ellerim titriyordu. Barlas valiz tutmadığı elini belime atarak hafifçe sıktı ve odağımı kendisine yöneltti. Sabahtan beri yaptığım gibi kocaman sırıtarak, mutluluk akan gözlerimi bana kıyasla daha sakin olan Barlas'a çevirdim.
"Güzelim biraz sakin ol, vücudun titriyor"
Hafif alaycıl bir şekilde konuştuğunda sağ elinde belimi tutan kolunu cimcikledim. Acıyla inleyip elini belimden çekerek kolunu tuttu. Tamam tırnaklarım uzun olabilirdi ama o kadar da acıtmamıştır herhalde.
Göz devirerek konuştuğumda şokla bana baktı. Sonrasında ise alayla dudağının köşesi havaya kalktı.
Gözlerimin içine baka baka elini cimciklediğim kolundan çektiğinde çizmiş olduğumu gördüm. Çizik olan yerden azda olsa kan gelmiş ve etrafı kıpkırmızı olmuştu. Bir anda ağzımdan 'hii' diye bir ses çıktı ve iki elimle kolunu sıkıca tuttum.
"Özür dilerim, böyle olacağını düşünmemiştim"
Endişe ile yaraya üflediğim sırada Barlas elini çeneme atarak ona bakmamı sağladı. Gözlerim gözleri ile buluştuğunda bana bakarak gülümsediğini fark ettim.
"Önemli birşey değil bebeğim, sadece küçük bir çizik"
Sözlerinden sonra kaşlarımı çattım.
"O zaman neden sabahtandır acıyla kolunu tutuyorsun?"
"Endişelenince mavi gözlerin kocaman oluyor, daha tatlı oluyorsun. O yüzden acıyormuş gibi yaptım"
Hala pişkin pişkin sırıttığında, samimiyetten uzak bir şekilde bende gülümsedim. Gözlerimi kocaman açarak ona biraz daha yaklaştım.
"O zaman seni arabanın önüne atıyım, sonra da endişeleneyim de mavi gözlerimi biraz daha görürsün ve tatlı olduğumu düşünürsün sevgilim"
Son kelimemi bastırarak söylediğimde adem elmasının hareket etmesinden yutkunduğunu anladım. İşte adama böyle korku salacaksın. Sırıtarak geri çekildiğimde sıra bize gelmişti. Hızlıca işlemleri hallederek bavullarımızı teslim ettik ve uçağa bindik. Koltuk numaramızı bulduktan sonra yerlerimize yerleştik.
Mutlulukla konuştuğumda Barlas kolunu omzuma attı ve başımı göğsüne yasladı. Saçlarımı derince koklayarak küçük bir buse kondurdu. Ellerimi göğsüne koyarak kendime rahat bir konum ayarladım ve huzurla gözlerimi yumdum.
Barlas ile olmak beni çok mutlu ediyor, huzurlu hissettiriyordu. Hayatımda ilk kez tattığım bir duygunun bu kadar ağır olması garip olsa da yaşadığım anlar kesinlikle mükemmeldi.
İlk tanıştığımız zamanlarda ona bir kitap vermiştim. Hatırlamasını pek beklemiyordum çünkü üzerinden neredeyse yarım yıl geçmişti.
"Evet, içindeki notla beraber hala bende"
Demek ki hala hatırlıyordu, bu düşünce gereksiz yere mutlu olmamı sağlamıştı.
"O notu neden hala atmadın ki?"
Sözlerimin ardından umursamazca omuz silkti.
"Neden atayım, hatta arada açıp açıp okuyorum"
Gülümseyerek soruma cevap beklediğimde kesinlikle istediğim cevabı almamıştım.
"Hayır aksine yazının ne kadar kötü olduğunu düşünüyorum her seferinde"
Yüzümdeki gülümseme solup yerini çatık kaşlara bıraktığında göğsüne sertçe yumruk attım. Gülmeye başladığında omuzumda duran elini ittirerek ondan uzaklaştım ve kollarımı göğsümde birleştirdim. Hala gülmeye devam ederken bir yandan da bana sarılmaya çalışıyordu. Vücudumu ondan kurtarmaya çalışsam da bırakmadığı ve debelenmekten yorulduğum için durdum.
Tekrar kahkaha attığında ellerimi boynuna koyarak onu boğmaya başladım. Şakacıktan değil gerçketen boğuyordum. En son nefesi öksürüğe dönüştüğünde ellerimi boynundan çektim.
Uçak kalkışa hazırlandığında gösterildiği şekilde kemerlerimizi taktık. Havalanmaya başladığımızda Barlas tekrar bana sarıldı. Bu sefer karşı çıkmayarak başımı boynuna yakın bir yere koyarak gözlerimi yumdum. Barlas arada saçlarıma öpücükler koyarak okşuyordu ve bu beni daha da mayıştırmıştı.
Böylelikle uçuşun tamamını uyuyarak geçirmiştim. Uçak İngiltere'ye iniş yaptığında bavullarımızı alarak çıkışa doğru ilerledik. Hava çoktan kararmıştı. Saate baktığımda çoktan gece on iki olduğunu gördüm. Bay Sheldon bizim için bir araç göndereceğini söylemişti. Buraları çok bilmediğimiz için ve de bizi kalacağımız otele kadar eşlik etmesi içindi.
Bu kibar teklifini ilk başta reddetsemde sonradan kabul etmek zorunda kalmıştım. Barlas ile el ele dışarı çıktıktan sonra arabayı görmek adına bir süre etrafıma bakındım.
Arkamızdan gelen yabancı ses ile ikimizde o tarafa döndük. Takım elbiseli bir adam yüzündeki hafif gülümseme ile bize bakıyordu. Sanırım şoför buydu.
"You must be Miss Delfin, right?"
"Bayan Delfin siz olmalısınız, değil mi?"
Sanırım Bay Sheldon adama beni tanıtmış olmalıydı. Yoksa bu kadar insanın içinde çabucak bulması imkansızdı.
"Yes, I think Mr. Sheldon sent you"
"Evet, Sizi Bay Sheldon gönderdi sanırım"
"Of course sir, the car is this way. If you wish, let's go now"
"Elbette efendim, araba bu tarafta. Dilerseniz gidelim artık"
Şoför elimdeki valizi aldığında kısaca teşekkür ettim. Barlas'ınkini de almaya çalıştığında Barlas elini hafifçe geri çekti.
"No problem, I can carry it myself"
"Sorun değil, ben kendim taşıyabilirim"
Adam olumlu anlamda başını sallayarak önümüzde yürümeye başladığında arkasından onu takip ettik. Başımı Barlas'a doğru çevirdim.
"Senin kadar olmasa da yavrum, biliyoruz birkaç kelime"
"Hadi be oradan, ingilizce eğitimi aldığın belli. Yoksa böyle bir aksanla konuşamazsın"
Elimi bırakarak belimi kavradı ve beni kendisine biraz daha yaklaştırdı.
"Yani birkaç eğitim gördüm ama çoğunlukla doğuştan gelen bir yetenek"
Gözlerimi devirsem bile otuz iki diş sırıtıyordum. Arabanın önüne geldiğimizde valizleri bagaja yerleştirdik ve arabaya binerek yola koyulduk. Tamamı sessiz geçen yolculuğun ardından otele gelmiştik. İndiğimizde Bay Sheldon bana mesaj atarak gelip gelmediğimizi sormuştu. Onu kısaca yanıtlayarak geldiğimizi söylediğimde Barlas ve adını hala bilmediğim şoför valizleri almıştı.
Onlarla beraber içeri geldiğimizde resepsiyonda ki kadın dışında başka kimse yoktu. Zaten saat gece bir olmuştu kim çıkardı ki bu saatte. Şoför kadının yanına gidip durumu kısaca anlattı ve bize bir adet oda anahtarı verdi.
"Your room is on the second floor, number 389, sir. Goodnight"
"Odanız ikinci kat, 389.numara efendim. İyi geceler"
Barlas anahtarı alacağı zaman hala adamın adını sormadığımız aklıma geldi.
"My name is Jake sir. Also, I'll be back tomorrow to pick you up to meet Mr. Sheldon"
"İsmim Jake efendim. Ayrıca Bay Sheldon ile buluşmanız için yarın sizi almaya tekrar geleceğim"
Jake bizi bırakıp gittiğinde odamıza çıkmak için asansöre bindik. İlk defa Barlas ile berâber uyuyacaktık sanırım. Düşününce bile heyecan basıyordu beni.
Asansörden indik ve odamızı bulmaya başladık. Bir katta çok fazla kapı vardı gerçekten de. En son bulduğumuz oda ile rahatça nefes vererek içeri girdik. Klasik otel odasıydı işte. Ortada iki kişilik yatak, yanında pencere ve dört kapaklı bir dolap vardı. Yatağın öbür tarafında ise tekli koltuk ve banyoya açılan kapı bulunuyordu.
Odayı incelemeyi bırakıp kenara koyduğum valizden hemen pijama takımımı çıkartmaya başladığımda Barlas kendini yatağa atmıştı.
"Kalksana Barlas uyumamız lazım bir an önce, sabah erken kalkacağız"
Erken kalkacaktık çünkü önce biraz gezmek istiyordum. Ondan sonra ise Bay Sheldon ile buluşup toplantı hakkında konuşacaktım.
Pijamalarımı çıkartarak banyoya adımladığımda o hala yatakta yatıyordu. Kaşlarımı çatarak ona baktığımda elimi tehdit edercesine sallayıp,
"Eğer ben çıkana kadar üstünü değiştirmezsen seni yatağa almam, şu tekli koltukta uyursun" dedim ve birşey demesine izin vermeden banyoya girdim.
Arkamdan isyan seslerini duysam da takmadan üstümü değiştirdim. Yüzümü de yıkayarak hafif yaptığım makyajımı da silmiştim. Biraz daha oyalandıktan sonra artık giyinmiştir diyerek odaya girdiğimde çoktan yatağa uzanıp gözlerini kapatmış bir adet Barlas ile karşılaştım.
Bu haline gülümseyerek başımı olumsuz anlamda salladım. Telefonumu alarak alarmlarımı hazırladım ve ışığı kapatıp yatakta Barlas'ın yanına uzandım.
Ona iyice sırnaştığımda hemen kollarını başımın etrafından sardı. Ellerimi beline koyduğumda kendime rahat bir pozisyon bulmuştum.
-----------------------------------------------
İngiltere'yi gezmek için sabahın köründe kalkmış kiralik araba almıştık kendimize. Bay Sheldon'a da mesaj atmış ve şoför göndermesine gerek olmadığını söylemiştim. Akşama doğru onunla ve karısıyla konum attığı restorantta buluşacaktık. Şimdi ise bugünlük gezdiğimiz üçüncü ve sonuncu olan yerdeydik, Gas Street Basin.
Ünlü olan yerlerden biriydi ve hep merak ediyordum. Şunu söyleyeyim ki tek kelime ile mükemmel bir yerdi. Harika bir manzaraya sahipti. Daha yeni de köprüden karşıya geçerken suyun içinde ördek görmüştüm ve Barlas'a da gösteriyordum.
Kocaman bir gülümseme ile küçük ördeğe bakarken Barlas arkamdan sıkıca belime sarıldı. Boynumdan öperken gerilen dudaklarından anladığım kadar o da gülümsüyordu.
Kulağıma fısıldaması ile kalbim yerinden çıkacakmış gibi atmaya başladı. Belimdeki ellerinin üzerin ellerimi koyarak sırtımı ona yasladım.
Arkamdan çekilerek cebinden telefonunu çıkarttığında gülümseyerek birkaç poz verdim.
Yanıma gelerek fotoğrafları gösterdiğinde beğenmiştim. Gülümseyerek ona döndüm.
"Sen güzel olunca bebeğim, benim pek birşey yapmama gerek kalmıyor"
Utandığım için koluna hafifçe vurdum. Kısaca gülerek tekrar uzaklaştı.
"Arkanı dön öyle çekeyim birde"
Başımla onu onaylayarak arkamı döndüm ve birkaç poz verdim. Yeterli geleceğine kanaat getirdiğimde arkamı dönmüştüm ki, asla tahmin etmeyeceğim bir şey gördüm.
Barlas elindeki yüzük kutusu ile diz çökmüş gülümseyerek yüzüme bakıyordu. Şokla ellerimle beş metre açılmış ağzımı kapattığımda gözlerim dolmuştu.
"Delfin, bebeğim, güzelim. Seni çok seviyorum belki erken diyebilirsin, kabul etmek istemezsin anlarım ancak ben kabul etmeni çok istiyorum. Yanımıza gelenlere bu kız senin neyin oluyor dediklerinde sadece sevgilim değil müstakbel karım demek istiyorum. Benim olduğunu herkesin bilmesini istiyorum. Lütfen, benimle evlenir misin bebeğim?"
Yanımızda durmuş bizi izleyen yabancılar zaten utanmamı sağlıyorken bir de üstüne evet demem için bağırıyorlardı. Gözlerimden süzülen yaşlar ile sessizce,
Barlas gülümseyerek ayağa kalktı ve bana sıkıca sarıldı. Gözyaşlarımın arasında sarılışına karşılık verdim. Bizi büyük bir mutlulukla alkışlayanların arasında sarılıyor olmak utanmamı sağladığı için başımı boynuna gömdüm.
"Seni seviyorum müstakbel karıcım"
Son söylediği kelime ile güldüğümde gerçekten mutlu hissediyordum.
Bugünü asla unutmayacaktım. Bunun başlı nedeni evlilik teklifi olsa da daha büyük bir nedeni ve hatırladıkça güleceğim bir şey daha vardı.
Barlas ile sarıldığımız vakitte arkadan biri gelip Barlas'ın elindeki yüzük kutusunu alıp kaçmıştı. Tabi ben şoktan olduğum yerde kalmışken Barlas küfür ederek arkasından koşmaya başladı. Allah'tan ileride olan iki genç durumu fark edip adamı tutmuşlardı.
Barlas yüzüğü aldıktan sonra adama yumruk atarak tekrar yanıma geldi. O zaman şoktan gülmek aklıma gelmese de her hatırladığımda kahkaha atacaktım.
Bugün bolca şok geçirdiğim ve mutlu olduğum bir gün olmuştu. Barlas'ın bana dediği gibi müstakbel kocam ile mutluydum işte.
🌸
Aklımda yüzüğün çalınması hakkında birşey yoktu aslında kdndmnd.1
Okurken oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin.
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
11.25k Okunma |
716 Oy |
0 Takip |
45 Bölümlü Kitap |