37. Bölüm

36.Bölüm

Elif Aytaç
elf_01_

Bugün benim doğum günümdü. Sonunda yirmi bir yaşına girmiştim. Ve bu da demek oluyor ki artık Bulut'a rahatça ablalık taslayabilirdim!

Artık süpriz doğum günlerinden sıkıldığım için (zaten çoğundan da haberim oluyordu) bu sefer farklı bir şeyler planlamıştık. Arkadaşlarım, Yıldız Teyzemler ve tanıdığım diğer insanlarla beraber eğlenceli bir organizasyon düzenlemek istemiştim. Tabi ben yine de haberim yokmuş gibi içeri girecektim, çaktırmayın.

Çeşitli sayıda aktivite, yetişkinler için ayrı gençler için ayrı oturma alanlarına sahip bir yer kiralamışlardı. Açıkçası o aktivitelerin bir tanesini bile yapmayacaktık ama olsun, belki canımız sıkılırsa oynardık. Doğum günü kızı olduğum için hiçbir şeyin masrafını ben ödememiştim ve bu aşırı işime gelmişti.

Normalde organizasyonun olduğu yere Barlas'la beraber gidecektik ama benim salak arkadaşlarım sevgilimi salmadığı için tek gitmek zorunda kalıyordum. Barlas kırk farklı numara ile kaçmaya çalışsa da bir bahane bulup göndermemişlerdi. Sanki evleniyorduk da benim yüzümü görünce uğursuzluk gelecek gibi davranıyorlardı.

Sabahleyin önce Barlas ile beraber mezarlığa gitmiştim. Daha sonra ise eve geldiğimizde Barlas'ı yanımdan kaçırıp beni tek bırakmışlardı. Kimi arasam açmadığı için ben de sıkıntıdan beş saat önce hazırlanmaya başlamıştım ve şimdi ise gitme saatim gelene kadar boş boş oturuyordum. Maalesef gideceğim yere en başta beni Barlas götürdüğü için nerede olduğunu bilmiyordum. Tıpış tıpış Selen'in bana atacağı konumu bekliyordum ki gidebileydim artık.

(Delfin'in üzerinde ki elbise)

Üzerimde duran elbiseyi de kendim almamıştım. Selen ve Ayşe birlikte seçip doğum günümde giymem için almışlardı. Allah'tan zevkli insanlardı ikiside çünkü üzerimdeki elbiseye bayılmıştım.

Kendi kendime elbiseye bakarak içimden övgüler yağdırırken sonunda o beklediğim bildirim sesi geldi. Telefonu hızla elime alıp baktığımda sevinçten artık havalara uçacaktım. Konumu atmışlardı.

Hızlıca ayağa kalkarak üzerime ceketimi attım ve evi kilitleyerek arabama bindim. Tek başıma olmaktan o kadar sıkılmıştım ki bir an önce orada olmak istiyordum. Arabayı hemen çalıştırdım ve konumdan baka baka 30 dakikalık bir mesafe de olan o yere gelmiştim. Dışarıdan bakınca kafe gibi duruyordu ama içi daha çok bir evi andırıyordu. Saçma dursa da güzeldi ve ben bu saçmalığı beğenmiştim.

Arabayı park edip indim ve hemen kapıya doğru tabir-i câiz koştum. Kapıyı tıklatarak heyecanla beklemeye başladığımda Eza sanki hiç bir şeyden haberi yokmuş gibi elimi tuttu ve telaşlı bir ifade ile,

"Barlas fenalaştı koş içeriye" diyerek beni içeriye soktuğunda gülmemek için kendimi zor tuttum. Rol yapmayı çok iyi beceriyordu ama bunun bir yalan olduğunu bilmek çok komikti.

İçeriye girdiğimde her yer karanlıktı. Onların oyununa dahil olarak şaşırmış gibi,

"Ama her yer karanlık" dediğimde ışıklar açılmış ve konfetileri patlatmışlardı.

"İyi'ki doğdun Delfin!"

Sanki hiç haberim yokmuş gibi önümdeki kalabalığa şaşkınca bakarak,

"İnanamıyorum, tüm herkes burada. Nasıl planladınız bunu?!" dediğimde herkesten gülme sesi geldi.

Bende onlarla beraber güldüğüm de Bulut öne atılarak kollarını açtı ve alayla,

"Haberin yoksa neden bu kadar süslendin, doğum günü kızı" dediğinde bende onun gibi alayla konuştum.

"Bu benim ekmek alma kombinim hayatım"

Yanına giderek ona sıkıca sarıldım. Boyu benden uzun olduğu için eğilmek zorunda kalmıştı. Aklıma gelen espiri ile kendimi tutamadım ve,

"Üzerime kara bulut çöktü yardım edin" dediğimde herkes bu espirime gülmüştü, bir kişi hariç. Tabi ki Bulut! Yüzünü buruşturarak geriye çekildi.

"Ne zaman şu soğuk espirileri bırakacaksın"

Haince sırıtıp, göz kırptım.

"Hiçbir zaman"

Bulut'tan sonra sırayla herkese sarıldım. Maşallah baya bir kişi de gelmişti. Bizimkiler ve aileleri, Ahu teyzeler, Eza ve Barlas'ın arkadaşları gelmişti. Başka kimseyi çağırmamıştık çünkü biz bize olmak istiyordum. İşin eğlencesi ve rahatı buradaydı.

En son Barlas yanıma gelerek bana sıkıca sarıldı. Aynı karşılığı ona verdiğimde boynumu kimsenin fark etmeyeceği bir şekilde hızlıca öptü. Hafifçe kıkırdayarak bu sefer ben onun boynunu öptüm. Geri çekilip ellerinin birini belimden çekti ve gözlerimin içine baktı. Yüzündeki kocaman gülümsemeyi gördüğümde bende gülümsedim.

"Doğum günün kutlu olsun Kiraz'ım"

"Teşekkür ederim Tuna'm"

Yüzümüzde gülümseme ile birbirimize bakarken Selen tekrar fotoğrafımızı çekmişti. Ona bakıp güldüğüm sırada dans şarkısı çalmaya başladı. Barlas'a bakarak boynundaki ellerimi omuzuna koydum. O da çektiği elini tekrar belime yerleştirdiğin de, hafif hafif hareket etmeye başladık. Diğerleri de bize eşlik ettiğinde sahneyi doldurmuştuk.

"Hayatıma girdiğin için teşekkür ederim okyanus gözlüm, önceki doğum günlerinde yanında olmaya bilirdim ama bundan sonrakiler de sen istemesen bile her zaman yanındayım. İncindiğin, kızdığın, mutlu olduğun veya üzüldüğün ne olursa olsun sadece geriye yaslan çünkü ben hep bir adım arkanda olacağım sevgilim"

Sözlerinin ardından gözlerimin dolmasına engel olamamıştım. Normalde duygusal biri değildim ancak Barlas hayatıma girdiğinden bu yana sürekli gözlerim doluyordu. Onun sevgisini hissetmek her seferinde gözlerimin sulanmasına sebep oluyordu. Biliyorum o bundan nefret ediyor ama verdiği sevgi karşısında duygulanmamak elimde değildi.

"Barlas, Tuna'm, seni çok seviyorum. Her kötü anımda yanımda oldun, senden birşey istediğim zaman hiçbir karşılık beklemeden hemen onu önceliğin yaptın. Her zaman yanımda durup bana destek veren mükemmel bir sevgilisin. Önceki doğum günlerim umurumda bile değil, ben senden sonrakiler ile yaşamak istiyorum. Sen benim en değerli varlığımsın Sevgilim"

Yanağımdan süzülen bir iki damla yaşa engel olamazken Barlas yüzündeki küçük tebessümle elini kaldırıp yanağımdaki yaşları sildi ve yaşın değdiği yanaklarımı yumuşak bir biçimde öptü.

Duygusal anları şarkı bittiği gibi geride bırakarak asıl eğlenceli kısımlara geçmiştik. Sanki gece kulübüne gitmişiz gibi bir şarkı açmış ve hep beraber saçma sapan hareketler ile dans ediyorduk.

Murat ve Eza flört aşamasına geçmiş, Ayşe ve Semih'te küçük göz temasları harici başka bir şey yapmıyorlardı. Semih'i köşeye sıkıştırıp sorguya çektiğimde Ayşe'yi çekici ve hoş bulduğunu zorla söyletmiştim. O saatten sonra da sürekli onları yanlız bırakmaya ve aralarını yapmaya çalışıyordum. Biraz uzun sürse de onların da arasını yapacaktım, inanıyorum.

Hiç birimizin yüzünden eksik olmayan gülümseme ile doğum günüm bitmişti. Hiç kimseden hediye kabul etmemiştim. Zaten organizasyon ve süsler derken çok para harcamışlardı. Tabi arkadaşlarım beni dinlemeyerek yine hediye almışlardı.

En son evlere dağılacağımız vakit herkesle tekrardan kısa bir sarılma faslı yaşadım. En son arkadaşlarıma sarıldıktan sonra sırıtarak Bulut'a bakıp kollarımı açtım ve,

"Sarıl bakayım ablana" dediğimde isyan eder gibi gökyüzüne baktı.

"Allah'ım ne olur şu iki ay çabucak geçsin ben her sene bu çileye katlanamıyorum"

"Sus kız"

Herkes kısıkça güldüğünde yüzümdeki kocaman sırıtma ile yanına gidip sarıldım ve Bulut'u hafifçe sarsıp tekrardan,

"Oy ablasının gülü" dediğimde beni hemen kendinden uzaklaştırdı.

Geriye doğru sendelediğimde Barlas hızlıca beni tuttu. Ona doğru dönerek kollarımı boynuna doladım ve yanağından kısaca öptüm. Dudağının bir kısmı havalanarak ellerini belime yerleştirdi ve beni iyice kendine çekti. Başımı omzuna yaslayarak bakışlarımı, isyan eden Bulut'a ve ona gülen tayfaya çevirdim.

"Yavrum uğraşmasana küçücük çocukla"

Barlas'ın sözleri üzerine uzun ve sesli bir kahkaha attım. Bulut'ta kaşlarını sinirle çatarak Barlas'a hitaben,

"Sen de mi enişte?" dediğinde daha çok güldüm.

En son gerçekten hepimiz dağıldığımızda Barlas beni ve Murat'ı evine bıraktı. Onlara veda edip apartmandan içeri girdim ve daireme girdim. Kapıyı tekrar kitleyerek anahtarı yan tarafa astım. Çantamı ve üzerimdeki kabanı da astıktan sonra elimde telefonum ile içeriye doğru bir adım attım.

Bunu sevmiyordum. Mutlu olduğum bir günün sonunda evde tekrardan tek olmak canımı acıtıyordu. Daha bir dakika öncesinde olan o gülen yüzüm yerini boş bakışlara bıraktı.

Bunu yapmanın bence artık zamanı gelmişti.

Odama giderek üzerimi çıkrattım ve banyoya girdim. Ilık suda tüm vücudumu yıkadıktan sonra bornozuma sarılarak tekrar odama geçtim ve pijama takımımı giyindim. Dolabımın karşısına geçerek kapağı araladım ve içindeki kilitli kutuyu çıkarttım. Üzerinde duran kilidi açtıktan sonra içinde duran iki anahtara bir süre sadece baktım. Bunu yapmaya hazır mıydım? Kesinlikle hayır, ancak şimdi yapmazsam ölene kadar bu cesareti bir daha kendimde bulamazdım.

İki anahtarı da aldıktan sonra saçımı kurutma gereği durmadan yatağın üzerinde duran telefonumu cebime attım ve yavaş adımlarla odamdan çıktım. Biraz ilerledikten sonra karşımda duran beyaz kapı ile derince yutkundum.

Bu kapı 12 yıldan uzun süredir benim tarafımdan açılmamıştı. Genellikle sadece Yıldız teyze, aylık temizlik için ben evde yokken gelir ve kıyafetleri yıkamaya götürüp odadaki tozu temizlerdi. Onun dışında kimse girmiyordu. Anahtar sadece bendeydi, Yıldız Teyze geleceği zaman kutudan çıkartıp oturma odasındaki sehpanın üzerine koyardım.

Derin bir nefes vererek gözlerimi sıkıca kapattım ve birkaç adım yaklaşarak kapının tam önüne geldim. Elimi kapı kulpuna koyduğum zaman elektirik çarpmış gibi hissettim. Gitmek istiyordum ama bunu yapamazdım. Anahtar olan elimi kaldırıp yavaşça deliğe soktum ve yine aynı yavaşlıkla anahtarı çevirdim. Ellerim korkudan ve gerginlikten zangır zangır titriyordu.

'Tık'

İşte bu ses benim bildiğim gerçeklerin tamamen yalan olduğunu gösteren sesti. Bu ses bambaşka bir geleceğe adım attığımı gösteren küçük ama anlamı çok büyük bir sesti.

 

🌸

Çok duygusal sahne var biraz da kaos yazalım yahu.

Okurken oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin.

İyi okumalar dilerimm.

 

Bölüm : 02.04.2025 15:54 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...