
İçeri girdiğim zaman çocukluğuma dönmüş gibi hissettim. Hala aynı duran eşyalar, hala aynı olan nevresim takımı. Herşey aynıydı ama eksik olan tek şey annem ve babamdı. Gözlerimi kapatarak dudaklarımı ısırdım. Hazır olmalıydım. İçten bir nefes verip odaya ilk adımımı attım ve kapıyı ardına kadar açtım.
Yavaş yavaş odanın içine girmeye başladığımda aklıma silik, bir kaç anı doluştu. Hatırladığım, hatta küçüklük günlüğüme bile yazdığım hatıra ile burukça güldüm.
-Flashback-
"2007/04/12, Delfin 4 yaşındayken"
"Anne bu gece benim yatağımda yatabilirsin"
Annem oturduğu makyaj masasının sandalyesinde saçlarını tararken kısıkça güldü.
"Ama benim kendi yatağım var zaten kızım, neden senin yatağında yatayım ki?"
Annemlerin yatağına zor bela çıktım ve kendimi babamın yanına attım. Babam okuduğu kitaptan gözlerini çekip, gözüne taktığı dinlenme gözlüğünü hafifçe indirip bana baktı. Kollarımı etrafına dolayarak burnumu kırıştırdım ve anneme bakıp,
"Çünkü bu gece ben babamla yatacağım, yerde yatma diye de odama gitmene izin veriyorum" dedim.
Babam kahkaha atarak kollarını bana sardı ve o da anneme nispet yapar gibi,
"Benim Kiraz'ım haklı, sen başka odaya gidebilirsin karıcım" dediğinde annem oturduğu yerden kalkıp elini beline yerleştirdi. Gülümseyerek ikimize baktı ve yavaşça yaklaşmaya başladı.
"Öyle mi oldu şimdi kocacığım"
Babam anneme bakıp tereddüt edince hemen söze ben atladım.
"Evet öyle anneciğim"
Annem sözlerimden sonra gözlerini kocaman açıp,
"Bak bir de cevap veriyor annesine, görürsünüz şimdi" dediği gibi ikimizin üstüne atladı ve gıdıklamaya başladı.
Babam çok tepki vermese de her yerinden huylanan benim için bu çok zordu. Odanın her yerini kahkahalar doldurduğunda kendimi çok mutlu hissetmiştim...
-Back of the future-
Kendimi çok üzgün hissediyordum. Hatırladığım anılar beni üzüyordu çünkü o zamanlara dönmeyi gerçekten çok isterdim.
Duraksayan adımlarımı hızlandırarak gözlerimi odanın her bir köşesinde gezdirdim. Uzun zamandır girmediğim için bazı yerlerini unutmuştum. Hala etrafa bakarken, gözlerime takılan çerçeve ile hemen oraya gittim. Elime aldığım çerçeveye baktığımda gözlerim dolmuştu.
Çekirdek ailemiz ve Yıldız teyzemler ile olan bir fotoğrafımızdı. Ben ve bulut daha üç yaşındayken çekilmiş, çok eski bir fotoğraftı. Anısını hatırlamıyordum ancak o zamanki mutluluğumu asla unutamıyordum.
Bu sefer adımlarım dolaba doğru ilerledi. Kapağını açtığımda burnuma yoğun bir yumuşatıcı kokusu geldi. Teyzem daha geçen hafta yıkamaya götürmüştü ve kokusu hala gitmemişti.
Annem her zaman çiçeksi parfümler ve kokular kullandığı için, teyzem deterjanları da o kokularda kullanıyordu. Bunu anlamak gözlerimdeki yaşları daha fazla tutmamı engelleyemedi. Yıldız Teyze'ye çok büyük bir borcum vardı. Bana annemin kokusunu asla unutturmadığı için ona minnettardım.
Kıyafetlere baktığımda bazılarının rengi solmuştu. Bazıları ise hala eski zamandaki gibi parıl parıl parlıyordu. Elimi kaldırarak kıyafetlere ellediğimde içim burkuldu. Zamanında bu kıyafetler için annemle çok kavga ediyordum. Şimdi olsa kendi kıyafetlerimi bile vermeye razıydım.
-Flashback-
-2009/05/24, Delfin 6 yaşındayken"
Sessiz adımlarla annemlerin olduğu odaya girdim ve aynı sessizlikte kapıyı örttüm. Annem ve babam oturma odasında film seyrediyorlardı, bu yüzden benim burada olduğumu fark etmezlerdi.
Annemin dolabının kapağını açtım ve içinden geçen gün aldığı elbiseyi çıkarttım. Bunu çok beğenmiştim ve bana alması için yalvaracak dereceye kadar olayı uzatmıştım. Ama yaşımdan çok büyük olduğunu söyleyip almamışlardı ve ben tüm gün ağlamıştım. Bir kere ben koskoca 6 yaşındaydım! Hatta 6,5!
Boyum yetmediği için annemin makyaj masasının önündeki sandalyeyi aldım ve dolabın karşısına koydum. Tabi biraz ses çıkmıştı. Umarım beni duymamışlardır.
Sandalyeye çıkarak askılıktan elbiseyi alacağım vakit kapı aniden açılmıştı ve ben korkudan dengemi kaybedip düşmüştüm. Acıyan kalçam ile göz yaşlarımı tutamamıştım.
Kapıyı açan babam hemen yanıma koştuğunda annem de peşinden gelmişti.
"Delfin'im iyi misin?"
"Kızım ne yapıyorsun burada? İyi misin?"
İkisi de endişe ile bana baktığında ben elimde tuttuğum askılığı arkama saklamaya çalışıyordum. Sesli ağlamıyordum sadece gözümden yaş akıyordu ama dikkatlerini dağıtmam için olayı abartmam lazımdı.
"Yanlışlıkla düştüm ama çok acıyor"
Babam kollarını bana doladığında,
"Ah kızı-" demişti ki arkamda sıkıca tuttuğum askılığa gözü takıldı.
Gözlerim kocaman olurken derince yutkundum. İşte şimdi bitmiştim. Babam yavaşça geri çekildiğinde yüzünde kızgın bir ifade vardı.
"Dilek'im bize buz torbasını hazırla da gelip bakalım bir yeri şişmiş mi diye, şiştiyse hemen koyarız"
Annem endişe ile kalkıp,
"Tamam sende hemen Delfin'i al gel" diyerek hızla odadan çıktığında babamla tek kalmıştım.
Bana kızgınca bakıp arkada sakladığım elbiseyi aldı ve askısını düzeltip geri yerine taktı. Daha sonra bir şey demeden beni kucağına alarak dolabı kapatıp sandalyeyi yerine koydu.
"Özür dilerim"
Benimle konuşmadığı için üzülürken bu kez onun için gözlerimden yaşlar aktı. Bana bakıp derin bir nefes verdi ve göz yaşlarımı sildi. Yanağıma küçük bir buse kondurup kocaman gülümsedi.
"Bir daha annenin kıyafetlerini almayacaksan seninle barışırım"
"Söz almayacağım!"
Gülümsemesini biraz daha genişletti ve tekrar öptü.
"Annenin kıyafetlerine ne yapacaksın ki bebeğim, senin bir sürü elbisen var zaten. Eğer istediğin başka kıyafet olursa bana söyle hemen alırım. Ama anneninkileri giyemezsin çünkü onlar büyükler için, anladın mı beni?"
"Anladım baba"
"Şimdi annenin yanına gidelim tamam mı? Bunlar bizim aramızda sır olarak kalsın"
Serçe parmağını bana doğru uzattığında güldüm ve serçe parmağımla babamın elini tuttum.
"Anlaştık!"
-Back to the future-
Yere çöküp ağlamak için kendimi zar zor tutarken bu sefer babamın kıyafetlerine baktım.
Onun kokusu yoktu, sadece deterjan kokuyordu.
Gözümden akan yaşları elimin tersi ile sildim. Babamın saat koleksiyonu, bir sürü kelebek fotoğrafları ve birkaç yüzüğü vardı. Kelebeklere bayılıyordu babam, annem ne kadar korkarsa babam o kadar çok seviyordu.
Dolabı kapattığımda annemin makyaj masasına doğru yaklaştım. Masanın yanında duvara asılmış, babamın eskiden aldığı ama şimdi kurumuş olan buket buket güller duruyordu. Burası annemin evin en sevdiği köşesiydi. Hepsinin bir hatırası vardı onda. Sorsam her birinin hikayesini sıkılmadan, tek tek anlatırdı.
Gülümseyerek güllere hafifçe dokundum. Eğer baskı yaparsam kırılabilirdi. Elimi geri çekerek kısaca takılara göz gezdirdim. Annemin güllerden sonra en sevdiği şey takı takmaktı. Çekmeceyi açtığımda bir sürü takıyla karşılaştım. Elimi bir bilekliğe atarak aldım ve koluma taktım. Gözlerim dolduğunda dudaklarım büzüldü. Bana yakışmamıştı, bunlar en çok anneme yakışıyordu.
Kolumu indirerek iç çektim. Son gideceğim yere doğru adım atmaya başladım. Yatağın altı. Annem genellikle yatağın altını doldurmaya bayılırdı. Ve orada almam gereken başka bir şey daha vardı.
Zor bela yatağı kaldırdığımda gözüme ilk çarpan şey annemin gelinliği ve babamın damatlığıydı. Artık dizlerimde kalmayan derman ile yere çöktüm. Elimi korkarcasına gelinliğin üstüne koyduğumda ağzımdan bir hıçkırık kaçtı. Sade, düz beyaz bir gelinlikti, kabarıklığı yoktu. O zaman durumları olmadığı için alabildikleri tek gelinlik buydu.
Babamın damatlığı da beyazdı. İkisi birlikte çok güzel duruyordu. Dayanamayıp ellerimle yüzümü kapattım ve hıçkıra hıçkıra ağlamaya başladım. Bu yüzden kapıyı açmak istemedim yıllar boyunca. Dayanmayacağımı ve eski benliğimi buraya kapatacağımı biliyordum.
Bir süre sadece öyle oturup ağladım. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum. Ellerimi yüzümden çektiğimde burnumu içime çektim. Kendime geldiğimde yavaşça gelinliği ve damatlığı kenara çektim. Annemin birkaç çeyiz bohçası, yastık, battaniye ve bir tane tahta kutu vardı.
Bohçalara kısaca baktığımda tülbent, seccade, patik vb. şeyler vardı. Önemli birşey yoktu, sade bir kaç bohçaydı. Onları geri yerine koyup tahta kutuyu kenara koydum. Gelinliği ve damatlığı da özenle geri yerine koyarak yatağı kapattım. Kutuyu elime alıp yatağın üzerine oturdum ve cebimdeki küçük anahtarı çıkarttım. Bu anahtarı ailemin ölümünden bir gün sonra Yıldız Teyze odayı toplarken vermişti. Önemli olacağı için kendisi ellememişti ve direkt bana vermişti.
Anahtarı yavaşça açtığımda beni küçüklük fotoğraflarım karşıladı. Tonlarca olan fotoğrafa bakıp güldüm. Benim her zaman fotoğrafımı çekip çıkartmaları bugünler içinmiş demek ki.
Gülerek birkaç fotoğrafa baktım. Hep habersiz olduğum fotoğrafları çekmişlerdi. Ve hepsinde yamuk yumuk çıkmıştım. Hatta bir fotoğrafta tam düşerken çekmişlerdi. Kahkaha atarak fotoğrafı kenara koydum ama hala gözümden yaşlar akıyordu. Çok fotoğraf olduğu için hepsini yatağa döktüm. Arada annem ve babamın gençlik fotoğrafı da vardı. Bir kaç tane daha fotoğrafa baktıktan sonra altta gördüğüm siyah poşet ile kaşlarım çatıldı. Üzerindekileri iterek poşeti elime aldım ve açtım.
Fotoğrafları itip poşetin içindekileri oraya döktüm. Bir ev anahtarı ve tanımadığım kişilerin fotoğrafları vardı. Fotoğraflara baktığımda aile fotoğrafı gibi duruyordu ama sorun şuydu ki orada annem de vardı. Baya eski bir fotoğraf olmalıydı ki siyah beyazdı. Yüzler zar zor seçiliyordu.
Diğerlerine de baktığımda aynı evde farklı yerlerde çekilmiş aynı kadro ve yine annem vardı. Tahmini 14-16 yaşları arasındaydı hepsinde. Bir fotoğrafın arkasına baktığımda gördüğüm, mürekkebi akmış yazı ile gözlerim kocaman oldu.
"1989/06/29 Sarkançlar aile fotoğrafı"
Ama annemin ailesi yoktu diye biliyordum ben? Peki o zaman bunlar kimdi? Sarkanç annemin kızlık soy adıydı.
Hissettiğim hayal kırıklığı ile elimdeki fotoğraf yere düştü. Gözümden bir damla yaş süzülürken sessizce,
"Bana yalan mı söylediler, neden?" dedim.
Bunu tek bir kişi bana açıklayabilirdi...
🌸
Sonraki bölümü patlatıcam artık. Finale de az kaldı. Daha belli değil ama tahmini beş bölüm falan.
Okurken oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin.
İyi okumalar.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 25.09k Okunma |
1.26k Oy |
0 Takip |
46 Bölümlü Kitap |