
Elim de tuttuğum fotoğraflarla birlikte hızla evden çıktım ve yan apartmana doğru koştum. Hızlıca içeri girdikten sonra Teyzem'lerin dairesinin önüne gelip zile bastım. Saat geç olduğu için bu yaptığım ayıp bir şeydi ama yarına kadar bekleyemezdim.
Açılmayan kapı ile ard arda zile basmaya devam ettim. En son içeriden gelen adım sesleri ile zile basmayı kesip bekledim. Üzerimde ki saçma sapan pijama takımı, ıslak saçlarım ve ağlamaktan şişmiş gözlerim ile mal gibi duruyordum ama umurunda değildi.
Sonunda açılan kapı ile yerdeki bakışlarım bana şaşkınlık ve uyku mahrumu bir şekilde bakan Teyzem'le kesişti.
"Delfin? Kuzum ne oldu bu saatte?"
Endişe ile beni içeri çekip kapıyı kapattı ve kendince kısa bir hasar kontrolü yapmaya başladı. Elimde tuttuğum fotoğrafları ona doğru uzatıp,
"Bunlar kim Teyze? Annemin ailesi hani yoktu? Neden bana söylemedin?" diye ard arda bir sürü soru sordum.
Bir şeyleri anlamaya çalışır gibi suratına dikkatlice baktığımda önce fotoğraflara baktı sonra ise elimden yavaşça çekti. O fotoğrafları incelerken ben de onu inceledim. Şaşırma belirtisi göstermemişti. Demek ki bunu benden gerçektende saklamıştı.
Fotoğraflara bakmayı kesip bana döndü. Kendini gülümsemeye zorlayarak kolumdan hafifçe tutup beni oturma odasına doğru yönlendirdi.
"Önce oturalım"
Onu takip ederek, üçlü koltukta yan yana oturduk. Gözlerinin içine baktığımda fotoğrafa baktığını gördüm.
"Neden söylemedin Teyze? En azından bunu bilmeye hakkım yok muydu?"
Derin bir nefes verip gözlerini sıkıca kapattı. Hala anlamıyordum neden bana böyle önemli bir şeyi söylememişti.
"Annen, ölmeden bir kaç ay önce ona bir söz vermemi istedi.."
Konuşmaya başladığında merakla dinlemeye başladım. Gözlerini benim gözlerime kenetleyip konuşmasına devam etti.
"Baba'nın bir ailesi yoktu, yetimhanede büyümüş bir çocuktu. Büyüyüp yurttan ayrılması gerektiğinde tüm parasını toplayıp kendine küçük bir ev aldı ve bir sürü işe girip para kazanmaya çalıştı. O zamanlar daha küçük olduğu için hâliyle zorlanıyordu ama zamanla alışmıştı"
Bunu biliyordum. Babam'ın zor şartlar altında büyüdüğü hikayeleri çok kez dinlemiştim ve onunla gurur duyuyordum. Kendi kendine yetinmeyi küçük yaşta öğrenmişti ve bu onu güçlü birisi yapmıştı.
"Bir süre sonra annenle tanıştı, tabi Dilek o zamanlar Mardin'de tanınan bir aşiretinin kızıydı, evin tek göz ağrısı ve tüm gözlerin odağıydı. Annen ve baban bir zaman sonra gizli bir ilişkiye başlamışlar, tabi Dilek'in ailesi bunu desteklemeyeceğini ve hatta öğrenilirse babanı öldürüceğini biliyorlardı ama her şeye rağmen birlikte olmaya devam ettiler. Ta ki her şeyin bozulduğu o güne kadar"
Yıldız Teyze gözyaşlarını sildiği zaman benimde gözümden bir iki damla yaş aktı. Olayın bu tarafı bana hiçbir zaman söylenmemişti. Yıldız Teyze burnunu çekip tekrar sözlerine devam etti.
"Annen 20 yaşına bastığında eve görücü gelmişti. Başka bir aşiretin oğlu Dilek'i kendine gelin olarak istiyordu. Tabi babası itibarı için bu teklifi kabul etmişti ama annen istemiyordu. O gün Dilek, sabaha kadar ağlarken ailesi onun geleceğini planlamaya başlamıştı bile. Sonra annen ani bir kararla babanı aradı ve valizini toplamasını, gün doğduğunda İstanbul'a kaçacaklarını söyledi. Yiğit olayları öğrenip kabul etti ve bir gecede her şeyi hazırlayıp sabah olunca evden kaçtılar. Şans eseri ev tuttuklarında bize denk geldiler. Bana tüm bunları Dilek anlatmıştı. Belki hala peşinde olabilirler diye evi bizim adımıza almışlardı. Bulunmalarını bir şekilde engelledikten sonra babanla evlendiler"
Ellerim titremeye başladığında sıkıca yumruk yaptım. Kulağımda çınlanan sesleri bastırmak adına gözlerimi sıkıca yumdum ve bir süre öyle bekledim. Bu duyduklarım kolay şeyler değildi. Tüm bunlar ailemin geçmişinin bir yalan olduğunu fark etmemi sağlayan gerçeklerdi.
"Tüm bunları bunca zaman neden benden sakladın Teyze? En azından aileleri olduğunu öyleyebilirdin. Ben bunca zaman boyu bir yalanla büyümeyi hak ettim mi?"
Hala duyduklarımın şokundaydım ve inanmak istemiyordum. Bana her şeyi bir yalan olarak söylemeleri beni derinden yaralamıştı.
"Sana söylemeyi istedim ama Dilek bunları anlatmam için bana büyük bir yemin ettirdi. Yoksa ben sana söylemeyi o kadar çok istedim ki. Ama şansa bak, ben söylemden sen zaten öğrendin"
"Ama annem neden senden öyle bir istekte bulundu?"
Yaşlı gözlerini silip gözlerini halıya sabitledi. Benim kadar annemi o da çok seviyordu, sonuçta en yakın arkadaşıydı. Şimdi ise bunları yıllar sonra tekrar konuşmak ona büyük bir acı saplıyordu.
"Bana bunları söylediği zaman babasının tekrar peşine düştüğünü öğrenmişti ve eğer ona bir şey olursa sana bakmamı istemişti"
Kafamdaki cevapsız sorular başımı döndürdüğünde ellerimi kafama bastırdım.
Bir anda gelen aydınlanma ile başımı kaldırıp yaşlı gözlerle teyzeme baktım.
"O zaman.."
Elimle ağzımı kapattığımda gözlerim kocaman oldu. Teyzem endişe ile bana bakıp elini omzuma koyup sarsmaya başladı.
"Delfin ne oldu birden?"
Elimi ağzımdan çektiğimde sarsmayı bırakmış endişe ile bana bakıyordu. Saçımın telinden parmak ucuma kadar buz gibi olduğumu hissederken kısık bir sesle,
"Annem ve babama çarpan araba o adamın işi miydi?" dediğimde Teyzem'in gözleri kocaman açıldı.
"Bu bir kaza değilde cinayet miydi Teyze?"
Kaşlarımı çatıp sorduğumda sessiz kaldı. Hala aynı şekilde bana bakıyordu. Başımdan aşağı kaynar sular döküldüğünü hissediyordum. Bu olabilir miydi?
Hızla ayağa kalkıp fotoğrafları koltuktan aldım.
"Eğer öyle bir şey yapılmışsa andım olsun bu dünyayı onlara dar ederim!"
Hemen telefonumdan mardine en yakın uçak biletlerine bakmaya başladım. Hala nefretle söylemeyi de ihmal etmiyordum.
"Benim ailemi ve gençliğimi çaldıkları için onları geberticeğim!"
Yarın akşama olan bileti satın aldığımda Teyzem hızla ayağa kalktı ve kolumdan çekti.
"Delfin sakın! Seni de öldürürler, oraya gidemezsin!"
"Bırak Teyze, onlar beni değil ben onları geberticeğim zaten"
Kolumu çekip sinirle tısladığımda dış kapıya doğru ilerledim. Tam o sırada Bulut seslere uyanmış olacak ki odasından çıkıp bu tarafa doğru ilerledi. Teyzem ve benim halimi gördükten sonra kaşlarını çatıp,
"Ne oluyor lan?" diye sordu.
Teyzem'in boşluğundan faydalanıp dışarı çıktım ve terliklerimi giyerek koşa koşa kendi daireme gittim.
"Delfin! Bulut koş durdur onu yoksa öldürecekler"
"Ne öldürmesi anne ne oluyor?"
"Her şeyi anlatacağım ama önce Delfin'i durdur"
Arkamdan gelen konuşma sonlandığında bende apartmandan çıkıp kendi apartmanıma girdim. Hızlıca dairemin kapısını açıp ardımdan kapattım ve odama girip bavulumu hazırlamaya başladım.
Beni kimse durduramazdı. Hele bu öğrendiklerimden sonra asla.
Kapı açıldığında Bulut'un geldiğini anladım. Ama hareketlerimi duraksatmadan bavulumu hazırlamaya devam ettim. İçeri nefes nefese giren Bulut bir bana bir de elimdeki bavula baktı.
"Delfin neler oluyor? Anlatır mısın artık!"
Şaşkınlıkla yanıma gelip ellerimden tuttu ve beni kendine çevirdi. Ondan kurtulmak istesem de daha sıkı tuttu ve gözlerini gözlerime sabitledi.
"Kardeşim benim, neden ağladın bu kadar? Annem ne öldürmesinden bahsediyor?"
Anlamaya çalışır gibi bakışları yüzümü turladığında başımı eğdim.
"Annemin bir ailesi varmış ve ölümlerine sebep olanlar da onlar. Şimdi beni bırak, onları bulmam ve bunun hesabını sormam lazım"
Son sözlerimi sertçe söyleyip ellerimi hızla çektim ve kaldığım yerden işime devam ettim. Bulut elleri hala havada düz bir şekilde karşıya bakıyordu. Beklemiyordu, benim gibi.
"Nasıl olur bu? Dilek teyze yetim değil miydi?"
Ayağa kalkıp dolabımdan bir kaç parça kıyafet çıkarttım.
"Yalanmış, her şey koskoca bir yalanmış"
Ayağa kalktığında elimdekileri yere attım ve yatağın yanına gittim. Yatağın üstüne attığım fotoğrafları eline tuttuşturduğumda boş bakışları oraya değindi. Uzun bir süre sadece resimlere baktı. İnanamıyordu, belki benim gibi defalarca kez gözleri fotoğraflara değdi ama inanamıyordu.
"Delfin bu, nasıl?"
Cümlesini devam ettiremeden sustu, konuşamadı.
"Teyzem oraya gitmemi istemiyor, beni öğrenirlerse öldüreceklerini söyledi ama olamaz Bulut. Benim oraya gitmem ve haksızlığın bedelini ödetmem gerekiyor. O yüzden lütfen beni durdurmaya kalkma. Bu ben ve küçük Delfin için çok önemli"
Ağlamaktan titreyen sesim ile son kez koşup bavulumu kapattım. Yerden kaldırdığım sırada Bulut bana sıkıca sarıldı.
"Seni durduracak son kişi bile olmam ben. Neler yaşadığını en iyi ben biliyorum, bu intikamı hakediyorsun. Sonuna kadar arkandayım. Ölürsek de beraber ölürüz kardeşim"
Ağlamaktan dolayı doğru dürüst konuşamıyordu bile. Kollarımı ona sıkıca doladım ve kısıkça,
"Teşekkür ederim kardeşim" dedim. En zor zamanlarımın destekçisi Bulut'tu. Kimse yanımda değilken Bulut ve diğerleri her zaman yanımdaydılar.
Geri çekilip gülümseyerek ona baktım. Kardeşim olmasa bile Bulut benim için yeterliydi. Benim gözlerimde hala geçmeyen kırgınlığı gördüğünde hafifçe gülümseyerek,
"Sen Barlas'ı ara buraya gelsin ancak öyle içini rahatlatırsın, bende bizimkilere haber edeyim" dediğinde onu onayladım.
"Yarın mardine gidiyorum"
Sözlerimin ardından ışık hızında bana döndü.
"Bizde-"
"Hayır Bulut sizi oraya götüremem, bu çok tehlikeli"
Elindeki telefonu bırakıp kaşlarını çattı ve işaret parmağını bana doğru uzatıp,
"O sesini kes Delfin, hepimiz gidiyoruz! Ama önce toplanıp plan yapmalıyız. Hemen karşılarına çıkmak kötü olur" dediğinde susmak zorunda kaldım. Belki böyle olması daha iyi olurdu.
"O zaman onları yavaşça çökertmeye çalışacağım, tanıdığım bir kaç iş adamından yardım almam lazım"
Fikrimi söylediğimde beni onayladı.
"Bu çok daha iyi olur, ben arıyorum sen de ara hadi"
Onu onayladığımda yan odaya gitti. Bende telefonumu çıkartıp Barlas'ı aradım. Bir kaç çalıştan sonra meraklı ve uykulu bir ses geldi.
"Delfin, iyi misin bebeğim?"
Derin titrek bir nefes verip ağlamaktan çatlayan sesimle,
"Barlas çok acil buraya gelir misin? Sana ihtiyacım var" dedim.
🌸
Bölüm burada iki gündür bekliyormuş bende attım sanıyorum dkmdmdm.
Okurken oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin aşklar.
İyi okumalar.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 25.09k Okunma |
1.26k Oy |
0 Takip |
46 Bölümlü Kitap |