42. Bölüm

41.Bölüm

Elif Aytaç
elf_01_

-3 Ay Sonra-

Sabah evdeki bağırış sesleri ile uyandığımda ağzımın içinde bir küfür mırıldandım. Hayatta en nefret ettiğim şey uykudan uyandırılmak olabilirdi. Ayrıca neden benim evimden bu kadar çok ses geliyordu ki. Kim gelmişti sabahın köründe?

Kendimi ayılmak için zorlarken tekrar uyuya kalmıştım. Beş dakikalık uykunun ardından artık uyanmam gerektiği için yattığım yerden doğruldum. Zor bela gözlerimi açtığımda bu sefer de telefonum çalmaya başladı.

"Sıçarım ama böyle sabaha!"

Sinirle telefonumu alıp arayana bakmadan açtım.

"Ay ne var sabah sabah ya! Rüyanda beni mi gördün!"

"Evet kızım seni gördüm. Aynı böyle çingene gibiydin!"

Oktay Amca'nın sesini duyduğumda gözlerim kocaman açıldı ve yerimde dikleştim. Boğazımı temizleyip şirin olduğunu düşündüğüm sesimle,

"Amca sen miydin ya?" dedim.

"Yaa bendim. Sana da günaydın, tabi sende selam sabah yok da neyse"

Kinayeli sesini duyduğumda görüyormuş gibi elimi kalbimin üstüne koyup gözlerimi kıstım.

"Ayıp ettin amca, bu ponçik kalbim çok kırıldı"

Karşı hattan gelen gülme sesi ile bende güldüm. Biraz şakalaşma ve hal hatır faslından sonra,

"Herhâlde bugün söze katılmayacaksın?" diye konuştuğunda gözlerim kısıldı.

"Kim evle- AY BEN EVLENİYORDUM, BENİM SÖZÜMDÜ BUGÜN!"

Heyecanla konuştuğumda Oktay amca gülmüştü. Ama ben yerimde duramıyordum, hatta heyecandan yatakta ayağa bile kalkmıştım.

"Bugünü de unutmazsın be kızım"

"Valla amca söylemesen unutmuştum"

"Ee geç oldu, ben kapatayım da sen de hazırlan"

"Tamam amca akşam görüşürüz!"

Mutlulukla konuştuğumda o da görüşürüz dedi ve telefonu kapattım. Heyecandan ölecektim.

Hayatım bu sıralar düzende gidiyordu. Gökçe ev arkadaşım olmuştu ve reşit olana kadar ona ben bakacaktım. Yeni giysiler ve okul için kalem kitap almıştım. Yakınlardaki bir okula kayıt ettirmiştim onu, tabi üç ay önceki Gökçeden çok farklıydı şimdi. Siyah saçlarını kızıl yapmış ve tanınmamak için mavi lens takıyordu. Zaten önceden gözlük kullandığı için lens de ona kolaylık olmuştu.

İlk başta çekingen olsa da bize alışmaya başlamıştı. Bu evde kaldığı tüm sürede benim küçük kardeşim olacaktı. Belki bizi sever ve gitmek de istemezdi, bilmiyorum. Aslında gitmesini istemiyordum, onu sevmiştim. Benim asıl en sevindiğim olay şuydu, Sarkançlar ailesi çökmüştü. Tüm işleri batmış ve onların arkalarında sakladıkları, bizim bile bilmediğimiz korkunç gerçekler gün yüzüne çıkmıştı.

Bu sayede çoğu ortak oldukları kişiler onlarla işlerini kesmişti ve Mahir Sarkanç hapse atılmıştı. Dilşah Sarkanç yani nam-ı değer annannem benimle iletişime geçmeye çalışıyordu. Eğer beni bulursa, oğulları Gökçe'yi de bulurdu ve ona zarar gelebilirdi. Buna izin veremezdim.

Kısacası şuan olduğum hayattan memnundum. Sevdiğim adamla evlenecektim ve son iki yılda aileme bir sürü yeni insan katılmıştı. Ardalar da buna dahil. O çocuğun anlattığı dedikoduları ben bile bilmiyordum.

Çalan telefonumla daldığım düşüncelerden çıktım ve yatağa fırlattığım telefonu alarak açtım.

"Alooo"

Uzatarak konuştuğumda Barlas gülmüştü. Bende gülmeye başladığımda,

"Tahminimden erken uyanmışsın, beklemiyordum" dediğinde alınmış gibi yaptım ama biraz haklı olabilirdi.

"Ayıp oluyor Barlas'cım, ben öyle biri miyim? Her aradığında çok enerjik oluyorum bir kere"

"Buna kimsenin inanmayacağını biliyorsun güzelim. Her aradığımda senin sayende yeni ve yaratıcı küfürler duyuyorum. İnan bana Masal bile bazen duyduğunda dediklerini anlamayıp bana soruyor"

Kahkaha attığımda o da güldü. O zamanı hatırlıyordum. Güldüğüme bakmayın çok utanç vericiydi. Barlas Masal'ı okuldan aldığında araba sürdüğü için telefonu hoparlöre almıştı ama yanlış bir zamanda aramıştı çünkü uyuyordum. Açtığım gibi direkt küfür ettiğimde Masal şaşkınca 'abi Delfin abla ne dedi' diye sormuştu. Ve ben kendimi çok rezil hissetmiştim. İsyan eder gibi,

"Ama hep uyumuyorum ki. Sen, ben uyuduğum zamana denk geliyorsun hep" dedim.

"Yavrum bence daha fazla konuşmamalısın, çünkü günde 17 saat uyumandan tüm yalanın ortaya çıkıyor"

Gülmeye başladığında bu sefer somurttum.

"Sen akşam gel de Amcama söyleyeyim beni sana vermesin"

Gülmesi aniden kesildiğinde bu sefer ben sırıttım. Ne demişler kısasa kısas.

"Şaka yapmıştım ben yavrum, öyle şey mi olur. Sen ne dersen haklısın sana yalancı diyenler utansın birtanem"

Birden 365 derece dönüş yaptığında gülmemeye çalıştım. Barlas'ın hanımcı olması çok güzel bir şeydi.

"Benim kapatmam lazım, Murat geliyor. Telefonu görürse tüm gün elimden alır"

Gözlerimi devirmeden duramadım. Bir de bu vardı. Doğum günümde yaptıkları şeyin aynısını söz günümde de yapıyorlardı. Neymiş, gelin damadı görürse uğursuzluk olurmuş. Hayır biri de çıkıp demiyor ki bu ne saçma bir şey ama yok hepsi aynı kafa yapısında, hepsi deli.

"Tamam görüşürüz Müstakbel kocam"

"Görüşürüz müstakbel karıcığım"

Telefonu kapattığım gibi içeri Selen ve Ayşe girmişti. Stresle telefonu hemencecik cebime attım. Bana kaşlarını çatarak baktılar ve aynı anda,

"Sakın Barlas'la konuştum deme!" dediklerinde derince yutkundum.

Kekelememeye çalışıp,

"Yoo, Oktay amca ile konuştum" dedim. Doğruydu ama aynı zamanda yalandı da.

Şüpheli bakışları çoğaldığında bir iki adım öne ilerledim. Üstüme yürüdükleri sırada hemen aralarından kaçıp banyoya ilerlemeye başladım. Peşimden gelseler de çoktan kapıyı kapatmıştım. Derin bir nefes verip elimi kalbime koydum.

"Ucuz atlattım"

Hazır banyoya gelmişken elimi yüzümü yıkadım ve dişlerimi fırçaladım. Banyodan çıkıp mutfağa gidecekken salondaki kalabalık gözüme çarptı.

Teyze'm, Eza (evet kız tarafı olmayı seçmişti), Selen, Ayşe ve Gökçe'yi gördüm. Bugün pazar olduğu için okula gitmemişti. Hiç kendimi ortalarına atmadan direkt mutfağa girdim ve çay koydum. Büyük ihtimalle hepsi yarım saat önce gelmişlerdi.

İsteme/söz akşam olacağı için daha çok erkendi. Neredeyse 6 saat vardı. O yüzden kahvaltı yapabilirdim. Telefonumdan hemen güzel bir şarkı açıp, dış kapının yanında bulunan dolaptan güneş gözlüklerini aldım. Gözüme taktım ve çalan şarkıyla beraber havalı bir şekilde oturma odasına giriş yaptım.

Ritme uygun saçma hareketler yaptığımda herkes bana baktı ve gülmeye başladı. Onlara aldırmadan ortaya geçtim ve telefonu mikrofon gibi tutup,

"Otumaya mı geldik kızlar!" diye bağırdım.

Hepsi çığlık atıp ayağa kalktı ve benimle beraber dans etmeye başladılar. Sanırım gerçekten hepimiz deliydik. Ama olsun, en azından eğlenceli delilerdik.

-----------------------------------------------------

Sabahki mini konserden sonra kahvaltı edip biraz durduktan sonra Yıldız Teyzelere geçip hazırlanmaya başlamıştık.. Saçımı Ayşe yapmıştı, tırnaklarımda ki ojeyi de Eza sürmüştü. Selen ise Gökçe'yi hazırlamıştı. Şimdi ise ben elbisemi giyerken diğerleri içeride son işleri yapıyorlardı. Yıldız teyzelerin evinde olmasını ben istemiştim. Sonuçta Oktay amcadan beni isteyeceklerdi ve de çocukluğumun büyük kısmı bu evde geçmişti.

Aynadan kendime bakarken duygulanmıştım. Üzerimdeki elbise annemin düğününde giydiği elbiseydi. Hem bugün için hem de anıların hatrına en uygun elbise benim için buydu.

(Annesi şartlardan ötürü sade bir düğün yaptığı için gelinliğini de bu olarak düşündüm. İsterseniz başka birşey hayâl edebilirsiniz. Ayrıca Delfin'in üzerindeki de bu)

Dolan gözlerimi, ellerimi yelpaze olarak kullanıp geri göndermeye çalışırken içeriye Oktay amca girmişti. Hemen kendimi toparlayarak kocaman gülümsedim ve ona döndüm. Neşeyle konuşmaya çalışıp,

"Nasıl olmuşum amca?" diye sorup kendimi işaret ettim.

Eli ile ağzını kapatıp gözlerini üzerimde gezdirdi. En son bakışları gözlerime kitlendiğinde çoktan ağlamaya hazır olduğunu gördüm.

"Kızım benim, çok güzel olmuşsun"

Titrek bir sesle konuştuğunda gözünden bir damla yaş akmıştı. Gözlerim tekrar yaşarmaya başladığında dudağımı büzdüm ve kollarımı kocaman açtım. Burnunu çekip yanıma adımladı ve kollarımın arasına girip sıkıca sarıldı. Gözlerimi kapattığımda bir damla yaşın akmasına mâni olamamıştım. Saçlarımı okşamaya başlaması ile hıçkırıklarımı tutmaya çalıştım.

"Daha dün gibi hatırlıyorum küçüklüğünü. Bulut'la beraber mahalledeki insanları bezdirirdiniz. Şimdi ise seni böyle görmek.."

Başımım üstüne küçük bir öpücük bıraktı ve geri çekildi. Gözlerindeki yaşlar akmıştı çoktan. Elini yanağıma koydu ve bu sefer anlımı öptü.

"Sen hep benim biricik kızım olacaksın Delfin'im. Bulut neyse sen de o'sun. Sakın evleniyorum diye pabucumuzu dama atma. Her zaman arkanda dağ gibi bir amcan var güzel kızım"

Gözlerimden yaşlar ardı ardına akarken tekrar ona sarıldım.

"Amca, bunca yıl bana baktığınız için çok teşekkür ederim. Sizin hakkınızı asla ödeyemem ve sizi asla unutmam. Yeri geldi baba oldun yeri geldi abi oldun bana. Yarım kalmış neyim varsa benimle beraber, ilgiyle hepsini tamamladın. Sadece sen de değil Teyzem de öyle. O da benim için bir anneden farksız. İkinizi de çok seviyorum"

Bir süre öyle sarılı şekilde kaldıktan sonra içeriye Teyze'm gelmişti. Bizi öyle gördüğünde hemen gözleri dolmuştu. Hızlı adımlarla yanımıza gelip sarılmamıza eşlik etti. Bir kolumu da onun beline sardım.

"Teyze'm sana da çok teşekkür ederim. Bana bunca yıl, hiç şikayet etmeden baktın. Emeklerinin karşılığını asla ödeyemem.."

"Ödersin, mutlu olursan herşeyi ödersin birtanem. Sadece yüzünde gülümseme olması bile beni ne kadar mutlu ediyor haberin var mı senin?"

Titrek bir nefes verdiğinde geri çekilip ikisine de baktım. Üçümüzün de ağlamaktan gözlerimiz kızarmıştı. Tam ağzımı açıp birşey diyecekken arkadan,

"Bizi nasıl aldatırsınız?" diye ses gelince oraya doğru baktım.

Selen, Ayşe, Bulut ve ne zaman geldiğini bilmediğim Murat kapıda bekliyorlardı. Orda durmayı kesip yanımıza geldiler ve sıkıca sarıldılar. Arada sıkıştığım için güldüğümde onlarda benimle beraber gülmüştü.

İşte onlar benim gerçek ailemdi. Her koşulda, her şartta yanımda olan sayılı kişilerdi. Onlar olmadan Delfin eksik olurdu.

Klasik isteme olmuş, ve Barlas'la beraber yanlız kalmak için odama geçmiştik. Aslında biraz komik bir isteme olabilirdi. Oldukça eğlenceli geçmişti.

-Flashback-

"Arda, bırak onu gerizekalı!"

"Ya bir durun bir bildiğim var!"

Elindeki çamaşır deterjanını sinirle alıp tezgâha koydum.

"Oğlum mal mısın? Adamı öldürmeye mi çalışıyorsun"

"Damat kahvesi değil mi bu herşeyi koymak lazım, siz bilmezsiniz"

Bilmiş bilmiş konuştuğumda sinirle şakaklarımı ovuşturdum.

"Sen hayatında kaç kere evlendin Arda?"

Düşünüyor gibi yapıp ağzını açtığında hemen susturdum.

"Sus! Sus ve içeriye gir!"

Zor bela onu dışarıya attığımızda kahvenin içine bir sürü bal ve şeker koydum. Sevdiğimden değil Barlas şekerden hoşlanmazdı o yüzden tuzdan daha iyiydi bu. Ardaya denk gelene de pul biberini basmıştım. Kocamı öldürmeye çalışanı ben öldürürdüm ulan!

Arda'yı dışarı atan Selen tekrar içeri geldiğinde kahvelerin sahiplerini söyledim ve ben de Barlas'kini alıp içeriye geçtim. Kahveyi verirken bana kısaca bakıp sırıttı. Ona karşılık verip bende sırıttım. Kahveyi aldıktan sonra tepsiyi yerine koydum. Kendi yerime oturduğumda Ayşe yanımda video çekiyordu.

"Barlas'ı değil Arda'yı çek o daha komik olacak"

Anlamasa da dediğimi yaptı ve ikisini de çekmeye başladı. Aynı anda içtiklerinde, Barlas yüzünü buruşturmuş Arda ise ağzındaki kahveyi Semih'in yüzüne püskütmüştü. Gülmemi tutmaya çalışırken Semih sinirle yüzü kasılmıştı ve ağzının şeklinden küfür ettiğini çok rahat bir şekilde anlamıştım.

-Back to the future-

Ben hatırladığım şeyle beraber güldüğüm sırada Barlas belimden çekip anlımı öptü. Gözlerimin içine bakıp büyülenmiş sesi ile,

"Kusursuzsun Delfin" dedi. Kocaman gülümsedim ve omuzumu silktim.

"Her insan kusurludur, kusursuz diye bir kavram yok"

Dediklerimden sonra bana sıkıca sarıldı. Ona karşılık verip bende sarıldım. İçeriden yine Arda ve Bulut'un sesi geliyordu. İstemeden de olsa göz devirdim. İkisi yan yana gelince beyin diye bir kavram olmuyordu ve bu çok sinir bozucuydu.

"Belki insanlar için yok olabilir ama benim için var. Sensin, sen benim gözümde kusursuzsun"

Hissettiğim yoğun sevgi ile gözlerim dolarken başımı kaldırıp dudaklarına küçük bir buse kondurdum. Nasıl yapıyor bilmiyorum ama ne zaman yan yana olsak içimin sevgi ile dolup taşmasını sağlıyordu.

"Seni seviyorum"

Sesim fısıltıdan farksız çıksa da beni anlamıştı. Hep anlıyordu, konuşmasam bile bakışlarımdan istediğim herşeyi anlardı. Benim için özeldi, onun için özeldim. Biz birbirimiz için en özel şeydik.

"Bende seni seviyorum Kiraz'ım"

 

🌸

Bölüm sonu canavarııı. Ayy iki gün sonra doğum günümmmm.

Okurken oylarınızı ve yorumlarınızı eksik etmeyin.

İyi okumalar.

 

Bölüm : 08.05.2025 20:24 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...