
"Şaka yapıyorsun!?"
Ağzım şoktan ve heyecandan dolayı beş metre açılırken, sesim istemsizce biraz yüksek çıkmıştı. Hadi ama ben bunu aylardır bekliyordum. Ayşe huyumu bildiği için hemen elini ağzıma kapatıp kısaca arkaya baktı.
"Delfin, sussana kızım ya! Semih duyacak"
Elini ağzımdan çekip sırıttım.
"Niye kız utanıyor musun?"
O kızarırken ben kahkaha atıyordum. Semih ve Ayşe sonunda sevgili olmuşlardı. Tabi bunu en son ben öğrenmiştim çünkü işim dolayısıyla, Barlas'la birlikte tekrar yurt dışına gitmem gerekmişti. Aslında iş bahaneydi. Oraya Bay Sheldon'ın çocuğu Delfin'i görmeye gitmiştim.
Sonuç olarak o üç günlük süreçte bensiz hemen sevgili olmuşlardı. Tabi tribimi atacaktım çünkü onların arasını yapacağım diye kıçım yırtılmıştı. Ayşe'nin annesi Sevim Teyze'den bir şey saklamak imkansız olduğu için av olarak sürekli beni ortaya atıyorlardı. Yani benim şuan Sevim Teyze'nin gözünde iki arabam vardı ve hastalıklardan geçilmeyen biri olarak gözüküyordum.
Ayşe ne zaman Semih'le buluşacak olsa benim üzerimden acıtasyon yapıp Sevim Teyzoş'umu kandırıyordu. Hatta bir ara kadın benim bu kadar hasta olmama üzülüp çorba yapmıştı ama Ayşe onu da Semih'e götürmüştü. Pis karı işte!
Murat ise Eza'ya evlilik teklifi etmişti. Evet, hepsi ben yokken olmuştu. Yani şimdi oturup ağlasam hakkımdı. Benim sayemde tanışıp sevgili oldular ama nerede Delfin'in değeri nerede.
Bugün Türkiye'ye geri gelmiştik ve onlarda parkta buluştukları için bizi de çağırmışlardı. Ne kadar yorgun olsam da gelmiştim çünkü Ayşe bana önemli bir şey söyleyeceğini söylemişti.
"Sus kız, valla parçalarım seni!"
Sinirle bana çemkirse de ben hala gülüyordum. Arkadaşlık kitabı kural 1. Bana nasıl çektirdiyseler, dalga geçtilerse ben de onlara aynısını yapacaktım.
"Zaten hepsi biliyor sen niye hala utanıyorsun"
"Elimde mi gerizekalı? Şimdi sakın saçma sapan konuşma tamam mı, sana hiç güvenmiyorum"
Gerginlikle suratıma bakarken sinsice sırıttım ve hafif eğilip fısıldar gibi,
"Tamam aşko" dedim. Şüphe ile bana baktığında hemen doğruldum ve Ayşe'den bir iki adım uzaklaşıp hemen oyun havası oynama moduna girdim.
"Allaaahh"
Bizimkiler bana deli gibi bakarken, Bulut hiç yadırgamadan yanıma geldi ve benimle beraber oynamaya başladı.
"Seni boğacağım"
Ayşe yüzünü kapatmaya çalışırken ben gülüyor, Semih ise sırıtarak ona bakıyordu. Çakmıştı herhalde. Arda hemen bir erik dalı açıp bize katılırken merakla,
"Neyi kutluyoruz lan?" diye sordu. Salak dans ederken soruyor bir de.
Etrafımda bir tur atıp mutlulukla,
"Yatak döşek yaptığınız beni kutluyoruz. Bitti artık o dönem" dedim.
Barlas uzaktan beni izlerken yakaladığımda ağır abiler gibi çenemle yanıma gelmesini söyledim ama daha çok çarpılmış gibi gözüküyordum. Hareketime karşı güldü ve başını olumsuz anlamda salladı. Bende gülmeye başladığımda Selen gülüşümü donduracak o cümleyi söylemişti.
"Salak asıl daha yeni başlıyor. Bunlar sevgili olduğu için sen artık yatalak olacaksın"
"Lan!"
Hızla Ayşe'ye baktığımda Semih'in kollarının arasına girmiş bana sırıtarak bakıyordu. Omuzlarını silkerek ellerini iki yana açtığında yalandan ağlayarak kendimi yere attım. İşte ben bu acıyı kaldıramazdım..
"Allah'ım al beni yanına yarabbim"
Herkes halime güldüğünde Barlas yanıma gelip beni soğuk yerden kaldırmıştı. Kış aynındaydık yerler buz gibiydi, kısacası götüm donmuştu. Ama bunu tabi onlara belli etmemiştim çünkü fiyakam kayardı. Yani, bizim de bir ağırlığımız vardı ortamda vesselam.
Barlas bana sarıldığında bizimkilere bakıp kısık gözlerle meşhur lafımı söyledim.
"Öyle olsun öyle. Bundan sonra siz hepiniz Eşref tek"
Tekrar güldüklerinde beni ciddiye almayışlarıyla sinirle ayağımı yere vurup Barlas'a baktım. Başını başka tarafa dönmüş gülmemek için kendini zor tutuyordu. Onun da diğerlerinden bir farkı olmadığını anladığımda kendimden uzaklaştırmak adına zorla da olsa ittim ve kollarımı göğsümde bağladım.
"Gül gül içinde kalmasın"
Sinirle konuştuğum da hemen kahkaha atmaya başlamıştı. Güzel, şimdi hepsi tipime gülüyordu.
"Gidiyorum ulan! Zorbalardan daha zorbasınız siz. Tüü bir de hacım ve bacım olacaksınız"
Arkamı dönmüş gidiyorken Murat arkadan,
"Yeni kola al, bitti bu" diye bağırdı.
Bakkala gittiğimi bilmesi ve beni benden daha iyi tanımaları bile sinirimi bozuyordu şuan. İçimdeki küfürleri yutarak parktan çıktım ve hemen biraz uzağında olan bakkala doğru adımlamaya başladım.
Arkadan belime sarılan kol ile hemen elimi yumruk yapmıştım ki, Barlas elimi tutup yanağıma küçük bir buse kondurdu. Belimde ki elini çekmeden diğer elimi bıraktı ve yürümeye devam etti. Trip atma modumu hemen aktifleştirdim ve kollarımı göğsümde bağladım.
"Neden peşimden geliyorsun? Gidip parkta gülsene azıcık"
Gözümü kısmış dümdüz önüme bakarak konuşsam da, sesimin altında yatan bariz bir sinir vardı. Bunu fark etmiş olacak ki kafasını bana çevirip,
"Yok, burada sevgilimle yürümek ve konuşmak daha çok hoşuma gidiyor" dedi.
Gülümsememi zorlukla tuttum ve ciddi bir ifade takındım. Hemen yumuşamamam lazımdı.
"Yok yok, zaten Delfin kim ki? Sen git ben tek gideceğim bakkala"
Alıngan ses tonumla konuştuktan sonra önüme gelen saçları geriye ittim. Trip atmak çok güzeldi, hemde Barlas'a trip atmak daha da güzeldi! Yani benimle ilgilenmesi hoşuma gitmiyor değildi.
"Tamam o zaman"
Omuz silkip geriye döndüğünde şaşkınlıktan ağzım beş metre açılmıştı. Ne yani bana şirinlik yapmayacak, kendini afettirmeyecek miydi!? Ciddi ciddi gittiğini gördüğümde arkasından sinirle baktım ve önüme dönüp yürümeye devam ettim. Geberticektim onu.
Sinirli ve sert adımlarla yürümeye devam ettiğimde birden önümde pembe bir pamuk şeker belirmişti. Şaşkınlıkla önce pamuk şekere, sonra kolun sahibine baktım. Barlas gülümseyerek yüzüme bakıyordu.
"Bu ne?"
Mal gibi sorduğum sorudan sonra utanmıştım. Hayır yani görüyorsun ne olduğunu ne diye soruyorsun aptal. Barlas pamuk şekere bakıp kaşlarını kaldırdı ve,
"Normal insanlar pamuk şeker der, ama sana öyle gelmediyse bilmiyorum güzelim" dedi.
Kaşlarımı çattım ve beni bırakıp gittiği için tekrar sinirlenerek bir şey demeden önüme döndüm. Hemen arkamdan geldiğinde ona dönüp,
"Ulan hani gidiyordun gitsene!" dediğimde kolunu omzuma atıp yeniden omuz silkti.
"Seni bırakıp nereye gideyim yavrum. Pamuk şeker için gittim yoksa ben öyle yapar mıyım hiç?"
"Yaparsın yaparsın, güvenemiyorum ben sana"
"Kalbimi kırdın Kiraz'ım"
Elini kalbine koyduğunda bir şey demedim ve önüme dönüp yürümeye devam ettim. Bir girememiştik şu bakkala da. Omuzumda ki elini zorla da olsa ittirmiştim.
"Pamuk şekeri istemiyorsan ben yiyebilirim"
Paketi açmaya çalıştığında hemen elinden aldım ve iki elimle sıkıca tuttum. Hala dümdüz önüme bakıyordum. Çilekli pamuk şekerdi bu bir kere, tripli olsam bile yerdim!
"Afettin mi beni?"
Sonunda bakkla girdiğimizde ona yandan bir bakış attım.
"Yok, senin midene girip de çöp olmasın şimdi. Ondan aldım"
Bu sefer gerçekten yüzü düştüğünde içten içe güldüm. Oh be rahatlamıştım. Mutlu mutlu alışverişi yapıp pamuk şekerimi yedikten sonra poşetlerle dışarıya çıkmıştık. Bende sadece cipslerin olduğu neredeyse boş poşet varken, Barlas diğer üç poşeti tutuyordu.
Barlas'ın yüzü hala asık olunca üzülmüştüm. Çok mu ileri gitmiştim acaba? Yanına gidip gülümseyerek suratına baktım ve tatlı bir ses tonu ile,
"Şaka yaptım aşkım, üzülme" dedim.
Bana hala aynı bakışla baktığında dudaklarım büzülmüştü. Etrafa kısaca göz attığımda kimse gözükmüyordu, hoş gözükse de kendisi nişanlım olurdu.
Dudağına kısa bir öpücük bırkatığımda gülümser gibi olup yüzünü tekrar düşürmüştü. Kaşlarım çatıldığında sinirle omzuna vurdum.
"Bilerek mi yapıyorsun ya?"
En son dayanamayıp kahkahalarla güldüğünde ben sinirle bakıyordum. Vicdanımla oynamıştı pislik.
"Keşke bir kaç kez daha öpüp öyle fark etseydin"
Eğlenir gibi konuştuğunda gözlerimi kısıp ona baktım.
"Pislik!"
Arkamı dönüp yürümeye başladığımda hemen peşimden geldi. Sorun şuydu ki hala it gibi gülüyordu canım sevgilim(!). Yanıma geldiğinde başımın üstünü öpüp, poşetleri tek eline aldı ve kolunu tekrar omuzuma attı.
İttirmeye çalışsam da daha sıkı sarmaladığı için artık pes etmiştim.
"Sinirlenince ayrı tatlı oluyorsun"
"Güldüğünde ayrı gıcık oluyorsun sende!"
Hala sinirlerim tepemdeyken yanımda kıs kıs gülmesi onu boğma isteğimi körüklüyordu. Zaten regl olmuşum, üstümde ayrı bir sinir var her an birine patlayabilirdim.
Yanağımdan öptükten sonra zaten parka geldiğimiz için ikimiz de susmuştuk. Biliyordu sinirimin yarım saatte geçeceğini o yüzden çok üstüme gitmiyordu.
"Allah razı olsun bacım benim"
Bulut poşetleri gördüğünde üstümüze doğru koşacakken Metin onu enseninden tutup yerine oturtmuştu. Yıllar geçse de Bulut'un bu alışkanlığı asla geçmezdi sanırım.
Yanlarına gittiğimizde hemen elimdeki poşeti Bulut'un kucağına atıp kendimi Selen'in yanına attım. Allah'tan biz gelene kadar dört bankı, ikili şekilde karşı karşıya ayarlamışlardı. On kişi anca sığıyorduk çünkü.
Barlas da poşetleri yere koyup içinden bir şey aldı ve benim yanıma, en köşeye oturdu. Herkes poşetlere daldığında Barlas elindeki, benim en sevdiğim çikolatayı bana uzatıyordu. 'Yaa' dememek için kendimi zor tutup gülümsedim ve elinden çikolatayı aldım.
"Teşekkür ederim sevgilim"
Benim dilimde bu affedildin demekti. Zaten ortada büyük bir olay da yoktu. O da bunu anladığında gülümsedi ve kolunu belime sarıp arkasına yaslanarak,
"Rica ederim karıcığım" dedi.
Günün geri kalanı da her zaman olduğu gibi çok güzel geçmişti. Yanımdakiler ile çok mutluydum. Gülümseyerek karşımdakilere bakarken şanslı olduğumu sonuna kadar hissediyordum. Küçüklükten beri beş kişilik olan arkadaş grubumuzun bir anda 10 kişiye yükselmesi hepimize süpriz olmuştu. Ama sonuç olarak güzel bir süprizdi.
🌸
O zaman finale son iki diyelim mi??
Okurken oylarınızı ve yorumlarınız eksik etmeyin.
İyi okumalar.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 25.09k Okunma |
1.26k Oy |
0 Takip |
46 Bölümlü Kitap |