1. Bölüm

Bölüm 1

Elif Duran
elfmisiimyaaa_123

-BÖLÜM 1-

Sabah genellikle erken kalktığım için bugünde erken kalkmıştım. erken kalksam bile yatağımdan kalkmak hiç kolay olmuyordu. Yine de kendimi her sabah yaptığım gibi zorlayarak kalktım.

Her sabah yaptığım cilt bakım rutinimi yaptıktan sonra kendime en çok yakıştırdığım renk olan bebek mavisi renginde kabarık bir elbise giydim. Kahvaltı için aşağıya indiğimde ablam masadaydı.

Kraliyet ailesinde kral ve kraliçe yemeğe gelmeden veya başlamadan kimse başlayamadığı için ablam yalnızca masadaki kahvaltılıklara bakışıyordu. Bende masada yerimi aldıktan tam 125 saniye sonra Kraliçe annem Alisha masaya geldi.

Parlak sarı saçları herkesin aksine yalnızca omuzlarına kadar uzanıyordu fakat saçlarının kısalığı kimin umurundaydı ki. O yine de herkesin dikkatini üzerine çekmeyi başarıyordu. Gözlerinin ela rengi saçları ile çok uyuyordu. Annemin tek sıkıntısı konuşamamaktı.

Evet, annem konuşamıyordu.

Bebekken geçirdiği bir havale yüzünden doktorlar sakat kalabilir, hatta hastalığı

ölümle sonuçlanabilir demişler. Ama annem ölmemiş, sadece konuşma yetisini kaybetmişti. Annemle yalnızca el hareketleri ile anlaşabiliyorduk. Ellerimle

anneme “günaydın” hareketi yaptım.

O da aynı şekilde cevap verdi. Ablam Ellie de aynı şekilde anneme “günaydın” hareketi yaptı ve annem ona da cevap verdi.

Ablam Ellie, anneme fiziken daha çok benziyordu. Aralarındaki tek fark Ellie’nin saçları anneminkilere göre daha uzun olmasıydı. Açıkçası Ellie’nin bu özelliğini kıskanıyordum.

Ama bu kıskançlığımın nedenini sorsalar cevap veremezdim çünkü içimde Ellie’e karşı bir güvensizlik vardı. Bu güvensizliğimden dolayıydı bu kıskançlık duygusu. Annem geldikten tam 844 saniye sonra Kral babam Rowan geldi. Evet, bir psikopat gibi saniye sayıyordum.

Onun gelmesiyle bizde ayağa kalktık. Bu bir saygı göstergesiydi. Genelde kahvaltı yaparken hiç konuşmazdık ve bugünde bir farklılık olmadı. Kimse kimseyle konuşmadan kahvaltısını bitiren selam vererek masadan ayrıldı.

Daha sonra babamın ablam ve ben için özel olarak tuttuğu ders hocası Bay Axel, her gün olduğu gibi yine bize geldi. Her gün ondan yaklaşık 6 saat ders görüyorduk. Bunu yapmayı bazen canım istiyor, bazen istemiyordu.

Bugününde 6 saati bittikten sonra odama çekilip en sevdiğim kitap olan Küçük Prens*’i tekrar okumaya başladım. Bu kitabı 21. Bitirişim olmasına rağmen her seferinde sanki ilk defa okuyormuş gibi heyecanlanırdım. Kitabımı bir kere daha bitirdikten sonra okurken içtiğim kahvenin bardağını aşağı kata mutfağa bırakmaya indim.

Evimizin bir camı direk ormana doğru bakıyordu. Karlo Ormanına. Karlo Ormanı sarayımızın önündeki düzlükte bulunuyordu. Sık ağaçlarla doluydu.fakat birkaç tanesi açıkça gözüküyordu. Bu cam geceleri çok korkunç oluyordu. Küçüklüğümden beri bu camdan geceleri uzak durmaya çalışırdım.

Hatta bunun için ailemin beni psikolog ile görüştürdüğü olmuştu ama ben bu korkumu hiç atlamamıştım. Çünkü benim çocukluktan beri olan Xylophobia* fobim vardı.

Kahve bardağımın dibinde toplaşan kahveyi de içtikten sonra bardağı masanın üzerine koyup tam odama çıkacaktım ki merdivenin karşısındaki camdan Karlo Ormanındaki bir canlının beni izlediğini, ben onu fark edince ağacın arkasına kaçtığını gördüm.

O kadar korkmuştum ki çığlık atıp olduğum yerde bayılmıştım. Sonrasını hatırlamıyordum. Uyandığımda bayılmamın üzerinden 20 dakika geçmişti. Annem, babam ve sarayın bütün çalışanları başımda duruyordu.

Annem el işaretiyle neden bayıldığımı sordu ve bende bütün gördüklerimi onlara anlattım. Ellie’nin nerede olduğunu sorduğumda odasında uyuduğunu söylediler.

Bütün saray halkı çığlığıma uykudan uyanmıştı fakat Ellie uyanmamıştı. Garipti. Genellikle bu nedenle korktuğumda Ellie’nin yanında ağlardım. Çünkü kendimi ancak bu şekilde sakinleştirebiliyordum. Ellie’e her ne kadar güvenmesem de bunu istemsizce yapıyordum.

Saray halkına Ellie’nin yanına gitmek istediğimi söyledim. Kimse bu istediğimi garip karşılamadı. Çünkü her zaman böyle yapıyordum. Merdivenlerden çıkarken cama bakmamak için gözlerimi kapattım. Ellie’nin kapısının önüne geldiğimde kapıyı üç kez tıklattım.

İçeriden hiçbir ses gelmiyordu. Tekrar üç kez tıklattım ve yine cevap gelmeyince odaya girdim. Ne odada ne de yatakta kimse yoktu. Hatta yatak örtüsü hiç bozulmamıştı. Buna hem şaşırmış hem de üzülmüştüm çünkü bu gece tek başıma ağlamak zorundaydım.

Belki de lavaboya gitmiştir diye düşünerek odadan çıktım. Kendi odama çıktığımda yatağıma yatıp o varlığı unutmak için ağlamaya başladım. Eğer şuan Ellie yanımda olsaydı ona bütün gördüklerimi anlatıp ağlardım.

Ama şuan o olmadığı için tek başıma ağlamak zorundaydım. Ağlarken göz kapaklarımın ağırlaştığını hissettim.

Sonrasında uyuyakalmıştım. Ertesi gün olduğunda her zaman ki gibi kahvaltımızı

yapıp Bay Axel ile ders işlerken bir siren sesi duyuldu. Bu siren sesinin anlamı yan tarafımızdaki krallığın bizim krallığımıza geldiği anlamına gelirdi. Bu siren sesini yılda bazen bir bazen iki kez duyardık. Bu sesi duyduğumuzda bütün aile fertleri ve çalışanları kapıya çıkmak zorundaydı.

Bay Axel, benim aşağıya inmem gerektiğini bildiği için dersi sonlandırdı. Ders odasının karşısında bulunan aynadan kendime baktım.

Üzerimdeki zümrüt yeşili elbise gayet güzel gözüküyordu. Aşağıya indiğimde Ellie, annem, babam ve sarayımızın bütün çalışanları oradaydı. Ellie’nin yanına gittim ve dün gece nerde olduğunu sordum.

Dün gece uyuduğunu başka bir yere gitmediğini söyledi. Çok garipti. O zaman ben neden dün gece Ellie’yi odasında bulamamıştım? Galiba ben odasına gittiğim sırada lavabodaydı .

***********

Yan tarafımızdaki krallık yani Waldon krallığı arkalarında askerleri ile kapımıza neredeyse ulaşmışlardı. Açıkçası buraya gelme sebeplerini çok merak ediyordum.

Acaba halk bir şeyden mi şikayetçi olmuştu? Eğer halktan bir kişi bile bir şeyden şikayetçi olursa iki krallığın yöneticileri toplanır ve bu sorunu çözmek için konuşurlardı.

Çünkü bu şehir iki krallık tarafından yönetiliyordu. Waldon krallığının Kralı Hendrix arkasında askerleri ile babamın yanına geldi. “Sizi saygıyla karşılıyorum Waldon Krallığı Kralı Hendrix” dedi babam. Kral Hendrix’te aynı şekilde bir selam verdi ve halkın bir şeyden sürekli şikayetçi olduğunu söyledi. “Sorun nedir?” dedi babam.

“Halkımızdaki çoğu kişi bu sorundan şikayetçi. Herkes yakınlarının mantar toplamak için ormana gittiğini ve bir daha geri dönmediğini söylüyor. Bu şikayetten krallığımıza gelen sayısı 89 kişi oldu.”.

Mantar toplamak için ormana giden insanlar? Geri dönmemeleri?. Ben bunları düşünürken babam söze girdi “bu duruma bir el atmalıyız. Bence halkı ormana girmemeleri için uyarmalıyız. “ dedi.

Kral Hendrix sözüne devam ederek “bence de haklısınız. Kimse mantar yemeden ölmez değil mi? Bunu halka duyurmalıyız. Ama bir tedbir daha alsak daha iyi olacaktır” dedi. Bence de Kral Hendrix haklıydı. Her ne kadar duyurulsa da halktan bazı kişiler bu tedbire uymayacak ve ormana gideceklerdi.

Babam “Pekala, o zaman bugün sarayımızda bir yemek yiyelim ve ne yapabiliriz bir düşünelim.” dedi. Kral Hendrix kabul eder gibi başını sallayarak cevap verdi.

Waldon Krallığının akşam yemeği için kalacağını öğrenen hizmetçiler içeri girdi ve hazırlıklara başladı. Hep beraber içeri girdik. Kral Hendrix , askerlerine saraylarına geri dönmeleri için bir göz hareketi yaptı.

Ben aslında askerlerinde yemeğe kalacağını düşünmüştüm fakat onlar saraya dönmüşlerdi.

*********

Sarayımızda akşam yemeğine sadece Kral Hendrix , kızı Erica ve karısı Kraliçe Lara kalacaktı. Kral Hendrix’in kızı Erica ile çok iyi bir arkadaşlığımızın olduğu söylenemezdi ama yine de bir arkadaşlığımız vardı.

Yemek hazır olana kadar ona odama çıkmayı teklif ettim ve o da kabul etti. Ellie, genellikle sosyalleşmeyi çok seven biri olmadığı için o bizimle takılmazdı.

Yalnızca güvendiği kişilerle arkadaş olabilirdi. Erica ile odama çıktıktan sonra odamda bulunan karşılıklı puflara oturduk.

“katil kim sence?”

dedi Erica.”bence ortada bir katil yok, sadece basit bir zehirlenme” dedim çünkü böyle düşünüyordum. Erica ile biraz daha sohbet ettikten sonra kapımız tıklandı. Hizmetçimiz Elia yemeğin hazır olduğunu söyledi.

Yemek için aşağı indiğimde bütün aile fertleri masadaydı. Krallara selam verdikten sonra masadaki yerimi aldım. Yemeğimizi yedikten sonra halkı korumak için ormanın etrafına sur yapılma kararı alındı.

Karar alındıktan sonra Waldon ailesi saraylarına geri döndü.

Bende yatmak için odama dönerken annem ile karşılaştık. El işaretiyle bana Ellie’yi görüp görmediğimi sordu. Ellie’yi en son yemekte görmüştüm bu yüzden anneme hayır diye cevap verdim. Ellie’de bir gariplik vardı. geceleri kayboluyor, gündüzleri ortaya çıkıyordu.

Ama bunu düşünemeyecek kadar yorgundum ve odama gidip hemen uyumak istiyordum.

Yatağıma yattıktan sonra dün gece ormana bakan camdan gördüğüm o değişik varlığı hatırladım. Acaba bu varlığın ormana gidip geri dönemeyen insanlarla bir alakası olabilir miydi?

Bölüm : 05.01.2025 18:36 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...