11. Bölüm
Elif Kınık / Kara Kutu Suskunlar / 11.Bölüm - Ateş Ve Su

11.Bölüm - Ateş Ve Su

Elif Kınık
elif.kinik

"O
biliyor."

Su akardı kendine bir yol çizer oradan usul usul ilerlerdi. Önünü kestiğinde durmaz etraftan dolaşır ama yine de yoluna devam ederdi. Kararlıydı , vazgeçmezdi. Darbe aldığında gülerdi. Suya zarar veremezdin. Yumruk attığında içinden geçerdi , dokunamazdın. Suya dokunmanın tek yolu onu dondurmaktı. Fakat donduğunda da avcunda birkaç saniyeden fazla tutamazdın , buz yanığı olurdu. Bu yüzden su gibi olacaktın. Kimse sana dokunamayacaktı. Dokunanı ya yakacak ya da boğacaktın.

Ben suydum.

Rüzgar baştan aşağı ateşti ama gözleri okyanustan çalıntıydı.

Su , ateşi sevmişti. Ateş su için kendini yakmış geriye kor kalmıştı.

Su donmuş buz olmuştu.

Buzu eline alanlar onu tutamamış yere atmıştı.

Buz kırılmış ve darbe almıştı.

Kor görmüştü veya görecekti.

Okyanus yanmaya başlayacaktı.

Ve ateş olan adam itiraf edecekti. Su olan kadını , suların arasında görmek onun en büyük korkusuydu.

Korkulanlar ise gerçek olmaya mahkumdu.

Su olan kadın itiraf edecekti. Ateş olan adam kadını suların arasında görmesin diye bütün taşları elinde tutacaktı.

Aşk üç harften oluşacak ama okunuşu fedakarlık olacaktı. Ve böylelikle romanın ilk sayfası savaşla başlayacak fedakarlıkla devam edecekti.

Akşam olmuş saat sekizi geçiyordu. Abim , Kuzgun ile hazırlanmış ve yemeğin olacağı Silence'ye gelmiştik. Rüzgar yemek hakkında yorum yapmamıştı zaten ilgisi başka yerdeydi. Bileğimde ki kızarıklık geçtiğinde kremi de sürmüştü. Yaptığımız anlaşmanın altına bileğim tamamen iyileşene kadar her gün bu kremi süreceğim maddesini de eklemiş , kremi cebine koymuştu. Şirketten ayrılacağımız zamanda saatini işaret etmişti. Gülümsemiştim , yanından yeni ayrılıyor ve elini tutmuş olmama rağmen gece saate on ikiyi geçmeden tekrar buluşmamız gerektiği anlatmaya çalışmıştı. Madem ısrar ediyordu , başım gözüm üzerineydi.

"Açlıktan ölseniz de yemek yemeyin." diyen abim telefonunu kapatıp cebine koydu. "Köpek maması sevmiyorum." dedim silahın susturucusunu takarken. "Küçük Bozkurt avlanmaya gidiyor." diyen Kuzgun termosunun içindeki çayın son yudumunu aldı. "Efendim ," Don aracı park ederken dikiz aynasından bize bakmış "Beni yanlış anlamayın ama sizin kadar uyumsuz ve bu kadar uyumlu bir aile görmedim." sözleri hepimizi güldürmüştü. Haklıydı , her çeşit vardı. "Ablam ile konuştunuz mu ?"dedim susturucuyu taktıktan sonra şarjörü çıkartıp mermileri kontrol ettim. "Nöbeti var devredebilirdi ama acil hasta gelmi-O mermi de ne ?"

"Bu mu ?"dedim siyah mermiyi parmaklarımın arasında çevirirken. "Türkiye'de boş kaldığım zaman diliminde babamın eski defterlerini kurcaladım." abim araya girdi "Yani odasına gizlice girip eşyalarını kurcaladın." omuz silktim. "Gizli sadece lafta sence Baran Bozkurt odasına girilse haberi olmaz mı ? Orada kurşunlarla ilgili birkaç sayfa not buldum. Biliyorsunuz Baran Bozkurt'un silahlara ve kurşunlara karşı büyük bir zaafı var. Bu da onlardan biri. Diğer kurşunlar gibi görülse de içinde kalbi on dakika içinde durduran zehir var ," notları incelediğimde hayran olmuştum "Kolunu veya bacağını sıyırsa bile kana karışıp kalbe ulaşıyor. Sanki kalbini biri eline almışta sıkıyormuş gibi bir izlenim bırakıyor. Damarların yanıyor. Önce burnun kanıyor ardından tırnak uçların kanlanıyor. Gözlerin her şeyi daha renkli görmeye başlarken son gördüğü şey ağzından çıkan kanın yere fışkırması oluyor ve kapanış." İç çektim , babam gerçekten de işini biliyordu. Kurşunu şarjöre koyduktan sonra silaha taktım ve ateşlenir konuma getirip ayak bileğime uzanan elbisemi bacağıma kadar topladım. Sağ bacağımda ki kabzaya silahı taktıktan sonra elbisemi düzelttim.

Hazır olduğumdan emin olduğumda arkama yaslandım. "Ne ?" Don yan durmuş yüzünde gözünün önünde cinayet işlenmiş de şahit olmuş gibi bir ifadeyle , abim gözünü kırpmadan bir hata varmışta , anlamaya çalışıyormuş gibi bakıyorlardı. Kuzgun ise çayının bittiği için üzgün gibiydi. "Ömür Hanım sizin mesleğiniz doktorluk öyle değil mi?" göz devirdim. "Kapı Don , kapı." dedim ses tonumda sadece onun anlayacağı seninle sonra görüşeceğiz ifadesi gizliydi. Önüne dönüp arabadan indi ve bizim tarafımıza doğru geldi. Kapıyı açtığı esnada Albert'ın arabası park alanına girmişti. "Alev olsaydı şu şerefsizlerle aynı masaya oturacak diye iki saate söylenirdi." Kuzgun termosu kenara koyup Don'un açtığı kapıdan ilk inen oldu. Abimde arkasından indiğinde ayağa kalktım. Abim elini uzattığında elini tutup yavaşça indim. Soğuk hava bedenimi sarmalarken üzerimde ki siyah ceket sadece süs görevi görüyordu. "Korumalar içeri alınmayacakmış." diyen Don bundan memnun değildi. "Endişelenme biz silahımızı yanımızda taşıyoruz." Abim benimle alay etmiş olsa da gözleri avına kitlenmişti. Daha masaya oturmadan Albert ile birbirlerini öldürecek gibiydiler. Ben ise sanki Albert'ı öldürmek için plan yapmıyor ve dolunay çıkmasını beklemiyormuş gibi ifadesiz , sakindim.

Anlaşmış gibi aynı anda adım attık. Ben ortalarında kalırken abim ve Kuzgun bir adım arkamdan geliyorlardı. Restoranın önünde sarı ışıklandırmalar vardı ve gelen misafirlerin önünü aydınlatıyorlardı. Biz kırmızı halı serilmiş merdivenlere yaklaştığımızda ışığı havaya çevirmişlerdi. Bu bizim dudağımızın kıvrılmasını sağlamıştı. Kendilerince bizi ciddiye almıyorlardı ama göz göze geldiğim koruma elini kolunu nereye koyacağını şaşırmıştı.

Işığa ihtiyacımız yoktu. Hata yapıyorlardı , karanlık dostumuz ama onların sonu olacaktı.

Don kapıda duran korumanın önüne geçti ve kapıyı açtı. İçeri girdiğimizde yan yana duran iki kadın görevli bizi karşılamış biri üzerimde ki ceketi almak için yanıma yanaşmıştı. Kuzgun ondan önce davranıp arkama geçmiş ceketi çıkarmama yardım etmişti. Daha sonra açık olan kapıda bekleyen Don'a uzatmıştı. Don başıyla selam verip dışarı çıktı ve kapı kapandı.

İşte başlıyorduk.

İlerleyip koridoru geçtik. Yemek yenecek alana vardığımızda salonun ortasında yuvarlak masa bizi karşılamıştı. Etrafında ki şeref yoksulları ile. "Geleceğinizi biliyordum." diyen James arkasına yaslanmış elinde ki içki bardağını dudaklarına götürmüştü. Kuzgun elini belim koyduğunda üç basamaktan oluşan merdivenleri indim. "Bu kadar çakal bir araya gelmişken kendinizi kurt sanmayın diye geldik." abimin cevabı onların alayla gülmesine sebep olmuştu. "James şuna bak yanlarında davetsiz misafir getirmişler." Vbefto kolunu yanında oturan Aron'un sandalyesine atmış ve arkasını dönmüştü. "O davetsiz misafir kral sandığınız itin parmağını kırdı. "Kuzgun bombayı patlatıp umursamazca kendi için ayrılmış yere geçip oturmuştu. Masada kahkaha tufanı koparken gülmeyen iki kişi vardı. James ve Edwin. Gülen yüzler onların sert bakışlarını gördüklerinde solmuş kahkahalar gittikçe kısılıp kaybolmuştu. "Bu...doğru mu ?"diyen Baris James'ın a-tel takılı parmağına baktı. "Parmağını bir kadın mı kırdı ?" Derek araya girip sağ elini saçmalama dercesine sallamış "Soy adının arkasını sığınan ufak bir kızın James'ın yanına yaklaşmasının tek bir yolu-"

"Yerinde olsan devam etmezdim ,"diyen abim öfkeyle parlayan gözlerini onun üzerine dikmişti "Aksi halde gece hayatı dediğin en büyük zevkini senin elinden alırım." dudağım kıvrıldı. Bel altı vuran Derek sanırım en değer verdiği varlığından vazgeçmek üzereydi. "Sorun yok abi ,"dedim abimin koluna elimi koyup "Elli beş yaşında hayatının son günlerini istediği gibi yaşasın ," Derek'e baktım "Bay Derek kendinizi önemli sanmaya devam etmelisiniz ama söylemeden edemeyeceğim sizinle geceyi geçiren kadınlara bile yetmediğinize eminim o yüzden lütfen keyfinize bakın ," Bu sefer gülme sırası bizdeydi. Kuzgun kahkaha atmış abimin ise öfkeli gözleri yerini alaya bırakmıştı. İrislerimi yeni fark etmiş gibi James'a çevirdim "Aa Bay James sizde mi buradaydınız ? Kusura bakmayın lütfen sizinle selamlaşamadık ," bir adım attıktan sonra aklıma gelmiş gibi durdum ve parmağımı şıklattım "Doğru siz el sıkışamazsınız parmağınızı kırmıştım nasıl oldunuz iyi görünüyorsunuz. Eğer çok ağrınız olursa lütfen çekinmeyip hastanemi ziyaret edin. Sizden ücret almam ve isterseniz kemik erimeniz var mı diye de kontrol edebilirim. Sizin yaşınızda olan herkesin sağlığına çok daha fazla dikkat etmesi gerekiyor. Sağlığın şakası olmaz sonuçta mazAllah ," dedim tehlikeli bir gülümsemeyle "Ölürsünüz."

İşte böyle.

James tek kelime etmemiş sadece gözlerime bakıyordu. Gözlerini benden çekmeden bakışlarımı ondan çekmeyecektim. Bu saatlerce sürecek olsa da , kurtlar avlarıyla göz temasını kesmezlerdi. Fakat avlar tehlikenin geçtiğini sanabilirlerdi. Çünkü avın onu koruyacak arkadaşının yanına geldiğini görürlerdi. Bilmedikleri şey ise kurt avından vazgeçmezdi sadece önceliği değişirdi. Tıpkı benim değiştiği gibi.

James göz temasına son verip ayağa kalktığında onunla birlikte diğerlerinin de yüz ifadeleri değişmişti. Abimle beraber arkamızı döndüğümüzde elinde bastonu olan tanıdık simayla karşılaşmıştım. Faremiz buradaydı. Yanılmamaya bayılıyordum. Abimi duyacağı şekilde "Abi yerine geçsen iyi olur ." itiraz edeceği an gözlerimiz buluşmuş ve derin nefes alıp Kuzgun'un yanına geçmişti.

Harika , harika ! Ateşten başla , kim olduğunu önce ona göster ! Heyecanlıydı. Bu ortam ona zevk veriyordu. Ve...kan istiyordu. Bunu bulacağına inanıp zincirlerini yokluyordu.

James masadan uzaklaşıp yanıma doğru geldiğinde faremizde iki adım önümde durmuştu. "Hoş geldin." James'a başıyla selam vermiş ardından beni incelemişti. "Toplantı sadece liderlere özeldi. Bu ufak kızın burada ne işi var ?" abim yerine geçmiş olsa da oturmamış tetikte bekliyordu , Kuzgun'un elinde ise sadece mısırı eksikti. Abimle göz göze geldiğimizde bakışlarım çok şey anlattı ve...o da anladı. Sandalyesini çekti ve Kuzgun'un yanına oturup bacak bacak üzerine attı. Bunu bekleyen yanım rahat nefes almış ve satranç masasını kurmuştu.

Benden farklıymışsın gibi davranıyorsun ya , senden tiksiniyorum. Abine boyun eğdirmekten zevk alıyorsun ve bütün suçu bana atıp rahatlıyorsun. Sorun değil , bununda sırası gelecek.

Elimi uzattım "Merhaba , siz Bay James'ın her yıl ziyaret ettiği kişisiniz değil mi ?"kaşları çatıldı ve saliselik yanına geçen James'a baktı. "Bu ufak bilgiyi size kim verdi ufak kız ? Yoksa abin seni kolay lokma olarak görmeyelim diye haddi olmayan şeylere burnunu mu sokuyor ?" çıt sesi duyduğumuzda abim ve Kuzgun'a bakışlarımız döndü. Kaşlarım hafifçe çatıldı çünkü Kuzgun'un elinde çekirdek vardı ve abimde gözlerimle anlattıklarıma uyarak umursamaz bir tavırla telefonuna bakıyordu. Onları ciddiye almıyorlar iç sesim kıkırdadı düşmanlarını ciddiye almamak onları sinir etmenin en güzel yolu. Tekrar kıkırdadı ve kaybolmadan ekledi. Bir şeyler öğrenmişler. Onlara yukarıdan bakmasından nefret ediyordum. Abimlerin oturdukları yere bir daha bakmadım ama bu fazlaydı. Kuzgun fazla rahattı. Abim fazla sessizdi. Fazlaydı. Fazla ve farklı bir sessizlikti. Bu bana iyi gelmeliydi. Sonuçta her şey benim istediğim gibi gidiyordu ama bir şey yanlıştı. Bu yanlış ise banaydı. Bir şeyler hatalıydı.

Hata yok !

"Bu ne hadsizlik !?" Fare öfkeyle bağırdığında salona saçlarını sıkıca toplamış gözleri çekik , siyah kıyafetler içerisinde bir kadın girdi. "Efendim ,"diyen kadın küçük faremizin korumasıydı. Onun sesini duyan fare gözlerini abimlerden çekip kadına çevirdi. "Artık oturmanız gerekiyor , toplantı başlamalı." adam dişlerini sıkmış ve başıyla onaylamıştı. "Ne yapmaya çalıştığınızı farkındayım. Sizin gibileri çok gördüm ben. Umurumda değilmiş gibi davrananlar en çok umursayanlardır , " demiş ve yerine ilerlemek için adım atmıştı. "Ve bu beni çok eğlendirir." "Efendim ,"diyen kadın ile fare durdu "Affınıza sığınarak bir hatayı düzeltmek istiyorum. Bozkurt davetsiz misafir değil."

Bir şeyler yanlıştı.

Hata yok !

Vardı. Ama ne olasılıklarda ne de zihnimdeydi bu hata. Ama vardı. Burada bir şeyler yanlıştı.

"James onu da mı çağırdın ?"diyen fare korumasına fazla güveniyordu. "Onu davet etmedim ," diyen James korumaya baktı "Bir yanlışın olmalı." dedi kes sesini dercesine. "Yanlışım yok Bay James ,"arkadan gelen garson sandalye taşıyordu. Abimlerin yanına koymuş ve servis açmaya başlamıştı. "Ateş Bozkurt'u çağırdığınızda ona ismiyle hitap edip yemeğe davet etmediniz aksine Bozkurt deyip davet ettiniz. Bozkurt soy adını taşıyan tek kişi Ateş Bozkurt değil bunun bilincinde olmanız gerekiyordu ,"James'ın gözlerinde büyük bir şaşkınlık ifadesi vardı "Bay Fyodor'un bunlara ne kadar dikkat ettiğini biliyorsunuz. Yemekler veya bunun gibi davetlerde kişiye ya davetiye gönderirsiniz ya da arayıp ismi ile özel olarak çağırırsınız. Unutmuş olmalısınız Bay James ama Bay Fyodor sizin daha önce aynı şekilde yaptığınız bir hata yüzünden kızını kaybetti ," patronunu döndü "Bay James bu geceki yemeğin davetlilerini özensiz bir şekilde buraya topladı efendim. Kızınızın öldüğü gece yaptığı hata gibi."

"Bu doğru değil ,"diyen James , Fyodor'un öfkeli yüzünden nasibini alıyordu "Masada olan herkes benim yakından tanıdığım dostlarım. Bozkurtları da-"

"Bay James benim görevim canım pahasına Bay Fyodor'u korumak , yıllardır yaptığım gibi. O yüzden daha fazla uzatmayın." dedi ve patronunun kulağına bir şeyler fısıldadı. Fyodor'un bakışları bana döndü. "Öyle olsun , sende bize katıl. Kim bilir belki de iyi anlaşırız." elimi sıkmak için elini uzattığında elimi indirdi. "Elim yoruldu." dedim meydan okuyan bakışlarımla. Dudakları ağır ağır kıvrıldı ve son kez beni süzüp elini yumruk yaparak indirdi ve yanımdan geçip yerine oturdu. Diğerleri James'ın açıklama yapan , el pençe duran halini gördüklerinden sarsılmışlardı. Ama sarsılan sadece onlar değildi. James'ın otoritesi ve tahtı sarsıntının en büyüğünü yaşıyordu ve daha masaya oturmamış , doğru dürüst konuşmamıştım. Kendi içlerinde beni aşağılamak uğruna kendileriyle savaşmışlardı. Belki de ileride bu savaş büyür işimize yarayacak malzemeler verirdi.

Bu kadar mı ? Yani buraya gelecek konuşacak , abini geri plan atacak...Hepsi bu kadar mı Ömür ? Hayır , James bu kadar değil. Eğer bahsettiğin hata buysa evet bir hata var ! Zincirleri çekiştirip durdu. Kurtulamayacağını elbette biliyordu. Sadece ses çıkarmak olasılıklar , kargaşalar arasında bir de kendi gürültüsünü eklemek istiyordu. Yormak yorulup ona yol açmamı istiyordu. Hayır. Zincirler sustu. Bahsettiğim hata James değildi. Ben kimseyi küçümsemezdim. Bahsettiğim hata farklıydı. Burada bir yerlerdeydi. Ama kesinlikle James değildi. Onu da , toplantıyı da hafife almamıştık. Anlamları okumayı çocukken öğrenmiştik.

Yan dönüp James'a geçmesi için yol verdim. Dişlerinin gıcırtısını duyduğuma yemin edebilirdim. Yanımdan geçerken topuklu ayakkabımın ucuna basmıştı. Göz devirdim ve Kuzgun ile abim dışında kimse görmedi. Çoluk çocukla uğraşıyordum. Diz çökmek için hamle yaptığımda şaşkınlık nidaları bakışlarımı kapıya çevirdi. Ve o an ilk defa onlara bir konuda katıldım. Şaşırmakta haklıydılar lakin ben de nefesimi tutmuştum.

Kor buradaydı. Rüzgar buradaydı.

Ne güzel ve ne kadar tehlikeli iki kelimeydi. Rüzgar buradaydı.

Keskin bakışları masaya değmedi ama yaydığı aura yakıp yıktı. Ben ona bakmaktan başka bir şey yapamazken bakışlarımız buluştu. Önümde durduğunda ben hala sadece bakıyordum. Ama o ben dahil herkesi tekrar şoka sokacak bir şey yaptı ve önümde diz çöktü. Kalbimin ritmi düzensiz değildi çünkü artık orda olduğundan bile şüpheliydim. James'ın bastığı ve leke olan topuklu ayakkabımın önünde ki izi eliyle sildi ve ayağa kalkmadan başını geriye atıp yüzüme baktı. "Bunu bir daha yaparsa bedelini ödeyeceğinden emin olabilirsin güzelim ," ve ardından ayağa kalktı. Masaya doğru dönüp abim ve Kuzgun'a başıyla selam verdi ardından James'a baktı. "Mekanın güzelmiş ama bir şeyi merak ettim. Bu restoranı Suskunlar'ı katlettiğiniz ormanı görecek şekilde yapmanızın bir sebebi var mı ?" dudağının kenarı usulca kıvrıldı "Yoksa geri dönmelerinden korktuğun için yirmi sekiz yıl boyunca ormanı mı izledin ?" Rüzgar'ın sözlerinden sonra sanki ısındığı için kapanan daha sonra kendini açan teknolojik alet gibi zihnim çalışmaya başladı. İç çektim , varlığın zihnime zarar bana yarardı...

"İşte o davetsiz misafir ,"diyen James ilk defa bu kadar keyifli görünüyordu "Ama geldiğine davet ettiğim misafirlerden daha çok sevindim ," Göz ucuyla Rüzgar'a baktım. Burada olmamalıydı , Korlar kimsenin ayağına gitmezdi. Abimlerde benimle aynı hisleri paylaşıyordu , belli etmemeye çalışsalar da Kuzgun'un bile kaşları çatılmıştı. "Hoş geldin Kor sana demiştim elinde sonunda ayağıma gelecektin ," ellerini hafifçe iki yana açtı "Tıpkı baban gibi. Bora'da asla deyip durmuştu ama ayağıma-"

"Gelmedi ,"dedi Rüzgar sesinde tek duygu yoktu "Bahsettiğin günün hikayesini defalarca dinledim ben James. Annem senin düzenlediğin yemeğe katıldı. Babam da geldi ama senin mekanın olması senin ayağına geldiği anlamına gelmiyordu. Babam senin değil sevdiği kadının ayağına gitti ,"göz temasını kesmezken bilekliğin takılı olduğu elimi nazikçe tuttu. Parmaklarım kendiliğinden onun parmaklarıyla kenetlendi. Bu hareketim onun ifadesiz yüzüne renk kattı. Gözleri James'tan koptu ve bana döndü. Okyanusları parladı "Bende sevdiğim kadının ayağına geldim ," tekrar James'a döndüğünde gözleri ifadesizdi "Taşları tekrar diz James , Kor kimsenin ayağına gitmez ama o kimse değil." ve oyunun taşları tekrardan dizilmeye başladı. Sayısız kez ve emindim sayısız kez tekrar bozulacak ve dizilecekti.

Çünkü taşların kaç defa dizildiği önemli değildi. Önemli olan taşlar bir araya geldiğinde ortaya çıkan sonuçtu. Ve bu dizilişte ortaya çıkan sonuç ; fedakarlıktı.

Rüzgar benim için kurallarını çiğnemiş , kendinden taviz verip fedakarlık yapmıştı. Bu yeni hesaplamalar doğuruyordu. Zihnim olasılıkları hesaplamaya başlamıştı ben ise onun elini sıkıca tuttum. Ortaya çıkan iyi ve kötü her olasılıkta orada olacaktım. Hemen önünde.

Parıltılar vardı. Gözlerde ; Kor'un canını yakacak , onu yenmek için bir kapı açılmıştı. Bunun parıltıları vardı. Fakat parıltılar saklıydı. Albert birleşmiş ellerimize bakmış dudağı kıvrılmıştı ama sonra karşısında ki iki bedene bakmıştı. Ateş ve Kuzgun parıltıları saklanmasına sebep olmuştu. Hepsinde aynı tereddüt vardı. Kor'un sevgilisi elbette cesur ulaşması zor biri olacaktı. Fakat belki bir olasılık denenirdi. O olasılık da Ateş Bozkurt'un yolunda yok oluyordu. Bana ulaşamayacaklarını farkına varıyor bundan rahatsız oluyorlardı.

Fark etmeden parmaklarımı açıp kapattım. Elim gerçekten avcundaydı. Zihnim suskundu. Zincirler yok olmuştu. Sanki o oda oradaydı ama içerisi pislikten , nefretten , acizlik duygusundan aniden temizlenmişti. Bu acizlik mi oluyordu ? Abimin beni koruması , Kuzgun'un koruması , Rüzgar'ın yıllardır kazandıkları soy isminin ününü çiğneyip benim yanıma gelip elimi her şeye rağmen tutması acizlik mi oluyordu ? Sevilmek yasak demişti. Acizlik demiş zincirleri duvarlara vurmuştu. Korunmak saçmalık demişti. Zincirleri çekiştirmişti.

Parmaklarını kapatıp açınca aniden bir irkilme hissettim. Ama dışarı anlamadı. İçimdi irkilen.

"Bay James ,"dedim "Benim zamanım kıymetlidir ," Kaç dakika geçmişti andan kopalı ? Başka bir şey konuşulmuş muydu ? "Rüzgar sizi bir zahmetten kurtardı. Aramızda olanları bizde daha çok merak ediyordunuz şimdi bizi çağırma sebebinizi soracağım fakat masaya bakıyorum ,"başımı hafifçe iki yana salladım "Size demiştim beni bir daha çağırdığınızda masanızda içki olmayacak diye. Görüyorum ki yaşlılığın verdiği unutkanlıkla unutmuşsunuz. Birkaç dakika daha bekleyebilirim. Lütfen gerekeni yapın ve bir servis daha açın. Kor bu seferlik sizi ayağa dikmedi ama onu ayakta bekletirseniz bu beni fazlasıyla rahatsız eder." Bunlar dudaklarımdan çıkan sözlerdi. Ama zihnim sersemlemişti. Rüzgar'ın gelmesi olasılıklara dahil edilmemişti. Ömür buna hazır değildi. Alya buna hazır değildi. Sarsılmıştım , onlar kadar şaşkındım. Andan kopmuştum. Korkutucuydu. Ben anda kalmak zorundaydım. Az önce ne olmuştu ?

Fyodor kahkaha attı ama kahkahası James'ın garsonu çağırmasıyla havada kaldı. Garson tepsiyle hafif eğildiğinde Edwin elinde ki bardağı tepsiye koydu. Onun ardından James da bardağını bıraktı. "Bunu yapma sebebim sana boyun eğdiğim için değil Bozkurt daha önemli konular olduğu için ,"garson içkileri ve kadehleri toplayıp uzaklaşırken başını hafifçe iki yana salladı "Gözümde hala küçük bir kız çocuğusun. Abisinin ve sevgilisinden güç alıp kendini bir şey sanan ," arkasına yaslandı ve başını hafifçe iki yana salladı "Kadınlar liderlik edemezler." Birkaç dakika içinde olanlar sanki yaşanmamış gibi kendilerini galip gören bir avuç aptal insancıklar James'ın sözlerine güldüler. Oysa kendi elleri ile kadehleri vermişlerdi. Yaptıkları güzel bir taktikti. Küçük bir kızı sevindirmiş eline oyuncak vermiş gibi davranıyorlardı. Şartları tersine çevirmem gerekiyordu. Gülmeyen dört kişi vardı. Abim , Kuzgun , Rüzgar ve Fyodor'un koruması.

Ayakta olduğumuzu ve herkesin oturduğunu farkındaydım. Harekete geçip oturmak orada poker maskemi takınmaya devam etmek istiyordum. Ama sersemleyen içim hala karıncalıydı. Sadece elimi hissediyordum. Kuzgun'nun bakışları çok şey anlatıyordu. Oturmam için sessiz bir emir vermişti.

Lanet olsun , Rüzgar olasılıklarıma dahil değildi...

"Daha önemli konular ,"diye mırıldanan Rüzgar elimi bıraktı. O an elimde karıncalandı. "Ne gibi mesela James ?" eli belimi bulum bedenimi kendine çektiğinde genzime kokusu işledi. "Suskunlar mı ?" çenesini saçıma yasladı. Bunları o kadar büyük bir sakinlik ve uyumla yapıyordu ki karşıya verdiği mesaj açıktı. "Yoksa yeni dostunun kim olduğu mu ?" belimde ki elini hafifçe tenime bastırdı "Siz ne diyordunuz ," dudağı kıvrıldı. Sesi o kadar sakindi ki. Kelimeler tek tek dudaklarından dökülüyordu. "Yer altı mı ? " dudaklarını saçımın üstüne bastırdı. Belime hafifçe bir kez daha bastırdığında hafif geri çekildim "Geldik buraya kadar güzelim , onları dinlemeliyiz."

Belime yasladığı eli beni yönlendirdi. Masaya geçtiğimizde sandalyemi çekip oturmamı sağladı daha sonra yanıma oturdu. Garson içkileri kaldırdıktan sonra dönüp bir servis daha açmıştı. Zincirler susmasaydı , duysaydım eğer çığlıklarını , öfkesini o zaman da bu kadar boşlukta hisseder miydim ? Gerçekten bu durum acizlik miydi ? Rüzgar'ın beni yönlendirmesi , afallayan halimi kimseye göstermeden toparlaması , bu insanlık değil miydi ? Ellerimi bacaklarımın üstüne koydum. Nefesim düzenliydi ama o bile sarsılmıştı. Olasılıklar yetersiz gelmişti. Rüzgar buradaydı. Kor buradaydı. Elimin üzerinde elini hissettim. Ve tekrardan ana geri döndüm. Masadaydık. Ve artık susma zamanıydı. Zihnimi Kor susturmuştu. Bende dudaklarımı birbirine bastırdım. Burada artık abim konuşacaktı.

"Bizi buraya neden çağırdın ?"dedi abim konuya girerek. "Seninle mi konuşacaktım bir an kız kardeşin sizin adınıza konuşacak sandım." dedi Fyodor dudağına yerleşmiş iğrenç gülümsemesiyle. "James davet eden sendin o mu senin adına konuşacak ?" Ateş Bozkurt satrançta kalenin önünde duran piyonu öne çıkardı. "Konu Suskunlar ,"diyen James ile Fyodor ona sert bir bakış attı. Bu bakışın anlamı daha sonra bunun bedelini ödeyeceksin demekti. Ama James yeterince aşağılamaya mahsur kalmıştı. Tahtı sallantı üzerine sallantı yaşıyordu. Fyodor James'a ne yaparsa yapsın bir süre sonra geldiği yere geri gidecekti en azından yaptıkları plan bu yöndeydi. James muhtemelen beden veya maddi hasarla baş edebileceğini düşünüyordu ama tahtını kaybederse biterdi. "Yaşadıklarını inkar ettim , ettik. Sokaklarda tekrardan onların simgeleri olan maskelerle dolmaya başladı. Ve taklit olamayacak kadar gerçekler."

"Konunun bizimle ilgili olan kısmı ne sanırım kaçırdım ?"Albert haddi olmayacak şekilde lafa dahil oldu "Suskunlar hepimizin sorunu Ateş." Abim alayla gülüp ellerini masada birleştirdi ve hafifçe öne eğildi "Bizim değil. Biz babalarımızın yerini almadan önce onlar da Suskunların sorunu değildi. Suskunlar'ın hikayeleri masal gibi kulaktan kulağa dolaştı ve masala herkes yeni bir şey ekledi. Değişmeyen tek şey onların dengeyi koruduğu gerçeğiydi." Kuzgun abimin arkasından ekledi. "James sen dengeden nefret etmiyor muydun ? Görsel hafızam kuvvetlidir oyun odanda ying-yang yok mu ? Alay etmek ve sana en büyük zaferini hatırlatması için yaptırmıştın , " kumar oynadıkları gece davetsizce katıldığım oyun salonundan bahsediyordu. "Biliyorsun beni çok kızdırmıştın seni ziyaret etmem gerekmişti." Ziyaretinde yüze yakın koruma ölmüş , James'ın restorantın duvarları çökmüş ve oyun oynadığı alan darmaduman olmuştu. Kuzgun zarar vermediği tek şey orada ki tarihi eserler olmuşta. 'İt herifte bizim atalarımızın kılıcı var...ama bilerek almadım' gülerek eklemişti 'Bir daha ziyaret ettiğimde o kılıcı kullanmak istiyorum tarihten bir parça olayım.' Diye şaka yapmıştı. Bu dediğini bayağı gülmüştüm ama o kılıcı kullanma fırsatı olacağı an kullanacağını biliyordum. Kuzgun deliydi , ne yapsa yeriydi ve yaptığını da tam yapardı. Korumalar zarar vermek istemezdik biz ama bazı durumlarda buna engel de olmazdık. Suskunlar ise bu çiğnenmesi yasak olan bir kuraldı. Korumalara kesinlikle zarar verilemezdi. Ama dün yaşanan toplantı benimde Kuzgun gibi deli bir anımda o kuralı silmemi sağlayabilirdi. Umuyorduk ki bu olmazdı.

James öfkeyle derin nefes aldı ve konuşmak için dudaklarını araladı. Fakat benim gözlerim faredeydi. Hamle yapacaktı sessizliği bundan kaynaklanıyordu. "Dengeden nefret ettiğim için onları öldürdüm !"dedi sertçe. "Öldürdün ? Duydun mu Kuzgun onları öldürmüşler sanırım diğer taraftan iade-i ziyaret yapmaya geldiler."

"Kes !" Derek hata yapmış ve abime sesini yükseltmişti "Anlamıyor musun Suskunlar hepimizi öldürecekler ! Seninle derdi olsun veya olmasın işin ucu er yada geç sana da dokunacak ! Suskunlar , onlar vahşi hayvanlar gibiler ! Kendi kuralları dışında hiçbir şeyi umursamazlar ! Bu yolda defalarca katliamlar yaptılar ! Şimdi ise dibimizdeler. Onları öldüren veya öldürmeye çalışan bizdik doğru ama bedelini sizde ödeyeceksiniz." Hayır , ödemeyeceklerdi. Abime baktım ve önüme geri döndüm. Evet bundan emindim onlar bir şey ödemeyeceklerdi. Sonuçta sizinle iş birliği yapmıyorlardı veya sizden biri değiller. Evet evet emindim bedel ödeyecek kişiler Bozkurtlar değildi.

Bir gümbürtü koptu. Fyodor'un koruması elini beline götürdü ama silahını çekmedi. Zaten bunu yapmasını da tavsiye etmiyordum. Derek iri iri açılmış gözleriyle masaya doğru eğilmişti. Refleksleri yaşına göre iyiydi eğer iyi olmasaydı abimin kurşun misali fırlattığı bardak başına isabet edip onu komik bir şekilde öldürebilirdi. "Bana sesini yükseltmeni tavsiye etmem Derek,"sesi...ürkütücüydü "Kimin masasında olduğumuzla ilgilenmem şuracıkta alırım canını ," Derek bir şey demesini beklercesine James'a baktı ve James'ın sabrının taşmak üzere olduğunu fark ettiğim an o andı. "Ben size bu toplantının sebebini söyleyeyim. Korkudan üç buçuk atıyorsunuz. Kurşun bir tarafınıza dayandı ,"güldü "Suskunlar kurşunla öldürmüyordu değil mi ? Philip ve Owen'ı yaktılar diri diri. Tıpkı sizin onlara yaptığınız gibi. Farkındasınız , onlar misilleme yapıyorlar. Bunun sonunda siz öleceksiniz ve ben bundan keyif alacağım."

"Bize yardım etmek zorunda kalacaksın." faremiz oyuna girdi "Sikseler size yardım etmem." abim kibarca cevap verdi. "Büyük konuşuyorsun Ateş Bozkurt hem de çok büyük ,"Fyodor korumasından sigarasını istemiş ve keyif sigarasını yakmıştı. "Sonra o dediğini yapsınlar diye yalvarırsın." Abim onunla göz temasını kesmedi "Oradan bakınca kolay lokma gibi mi görünüyorum ? Ben senden ayağını alanlara benzemem canını alırım." Fyodor güldü "Hep laf Ateş hep laf neden bana icraat da göstermiyorsun ? Mesela onu öldür ,"dedi ve masada dönen sohbetin hızına yetişmeye çalışırken dilini yutmuş Aron'u işaret etti. "Ve bana lafta kalmadığını göster." Rüzgar sıkılmış gibi iç çekti. "Öldür şunları da eve gidelim abi." diye sadece benim duyacağım şekilde Türkçe mırıldanmıştı. "Şimdiden sıkıldın mı Kor ? Baksana ne güzel işler vahşileşiyor ?" yandan bana baktı. Gözleriyle gülüyordu. "Bakalım."

"Bunu neden sen yapmıyorsun ? Öldür onu ve bana bir topaldan ibaret olmadığını göster," James'a döndü "Veya sen yap. Yap da bu masada ki dostların bir topaldan emir almadığını görsünler." Far görmüş tavşan gibi kalan Aron korkuyla dolmuştu. Fyodor'un bunu demesinin sebebi abimi aşağılamaktı. "Yapmayın ,"diyen yorgun ses Baris'ti. Dün üsse geldikten sonra uyumamış gibi görünüyordu. "Böyle bir yere varamayız. Güç gösteriniz sadece zaman kaybına sebep oluyor. Suskunlar burada bile olabilir ," gözlerini kapatıp açtı ve bize değil doğrudan James'a baktı "Bir planın varsa söyle James. Günlerdir güç topladığını farkındayım ama dün çok daha net anladım."

"Ne demeye çalışıyorsun ?" kendi içlerinde savaşacaklar kısmı gittikçe yaklaşıyordu. "Şunu diyorum ," silahını çıkarıp masaya koydu. "Bizi yanına çekme sebebin Suskunlar'ı öldürmek mi yoksa bizi öldürmek mi ?" satranç siyah ve beyaz taşlardan oluşurdu ve bazen oyuna hile dahil olur hakem taraf tuttuğu için bunu görmezden gelirdi. James hile yapmaya alışıktı ama onlardan birinin önemsiz gördüğü piyonu bile isteye açık etmesini beklemediği aşikardı. "Boris ağzından çıkanı kulağın duysun ! O gece olduğu gibi şimdi de bu işten beraber çıkacağız ama eğer bana itimat etmezsen sen olmadan bu işin içinden sıyrılırım. Suskunlar'ın önünse seni atmak benim için zevk olur." En azından dürüsttü.

"Boris'e katılıyorum ,"diyen Aron kendine gelmiş gibiydi. "Amacın ne James ? Hem şu yanında oturan da kim oluyor ? Bizi buraya çağırdın ve Suskunları yenmek için bir planın olduğunu söyledin. Daha sonra parmağını ufak bir kızın kırdığını , masamıza davetsiz bir topal oturttun. Kor'a davetsiz diyorsun da sence de ondan önce bize söylemen gerekenler yok mu ? Bu kim ve sen neyin peşindesin ?"James dudağını yaladı ve Fyodor'a baktı. "Ben kendimi tanıtayım. Bozkurtlar'a diz çöktürüp bizim tarafımıza geçmesini sağlayacak biriyim. "Rüzgar seslice güldü.

"Kendini tanıtma işinde pek iyi değilsin ," Albert'da onun gibi sigara yaktı "Bozkurtlar neden bizim tarafımızda olmak zorunda ?"bu konuşma Rüzgarla benim hoşuma fazlasıyla gitmişti. Abim ve Kuzgun'da bizim gibi hissediyor olacak ki köşelerine çekilmiş önlerinde ki iç savaşı izliyorlardı. "Çünkü , düşmanımızın düşmanı bizim dostumuzdur."

"Ben düşmanımı yenmek için başka bir düşmanımla iş birliği yapmam. Bundan bu kadar keyifle bahsettiğine göre senin alışık olduğun bir şey ama biz senin gibi değiliz." ne kadar da duygusaldı öyle ? Fyodor öyle mi dercesine başını salladı "Suskunları öldürmek için James ile iş birliği yapmadınız mı ?" Edwin konuşmaya katıldı "Onunla zaten dosttuk , her neyse sen sorumuza cevap ver kimsin sen ?" James ile bakıştılar ve aralarında anlaşmış olmalılar ki James arkasına yaslandı Fyodor başıyla korumasına işaret etti. Kadın arka tarafa gitmiş daha sonra elinde sim siyah bir kutuyla geri dönmüştü. Fyodor ayağa kalkıp kutunun yanına geçti ve kapağını açıp içinden yanmış bir şey çıkardı. Hayır bir şey değil.

Suskunlar'ın maskesini.

Tıpkı James'da olan maske gibi yanmıştı ve o geceden kaldığı aşikardı.

Herkes şaşkınca bakarken o güldü "Yirmi sekiz yıl önce yaptığınız o katliamda James'a fikri veren bendim. Orada değildim ama Suskunlar'ı yok etmenizi sağlayan bendim ,"tek kaşını kaldırdı "Yani kısmen , şimdi sizin yarım yaptığınızı tamamlayacağım. Ve bunun için hoşunuza gitse de gitmese de benim yanımda duracaksınız. Aksi halde yok olup gideceksiniz." Şaşkınlık yerini sessizliğe bıraktı. "Öğrendiğinize göre artık rahatlamışsınızdır. Fyodor yıllardır aramızdan biri fakat bedenen burada bulunamadı. Şimdi geldi çünkü Suskunlar taklit olamayacak kadar gerçeğe döndüler. Diğer soruya gelirsek ," iğrenç gözleri yine üzerimize döndü "Bu camiada bir yer , fazlaca yere sahipsin Bozkurt bu yüzden yanımızda olmak zorundasın." Abim alt dudağını yaladı "James ,"sakindi "Beni hiçbir şeye zorlayamazsın."

"Sevgilin namlunun ucunda olsa bile mi ?" Abimin kaşları çatıldı. "Ne sikimi saçmalıyorsun ?" Fyodor maskeyi kutuya koydu ve yerine geri oturdu. Koruma kutuyu arkada ki masaya koydu ve cebinden çıkardığı telefondan bir şeyler yaptıktan sonra telefonu masaya koyup bize doğru ittirdi. Abim Fyodor'a baktıktan sonra uzanıp telefonu aldı. "İstersen sesi aç." Abim telefonu kırmak istercesine sıktı. Çünkü ekranda Emma vardı. Hastanenin bahçesinde bankta oturup kahvesini yudumluyordu.

"Orospu çocuğu !" abim telefonu masaya fırlattı. "Seni geberteceğim !" ayağa kalktığında sandalye yere düşmüştü. Kuzgun "Onu vuramazsınız hastane adam kaynıyor." demişti. Rüzgar'da ayaklanmış abimin yanına geçmiş elini koluna koymuştu. Ben ise masanın ortasında duran telefona bakıyordum. "Onu vuramazsın." dedim Kuzgun'da aynı kelimeleri söylemiş olsa da benim söylediğim iki kelimenin anlamını sadece karanlıkta saklı sırrı bilenler anlardı. "Vay küçük kız ben bir an gaza gelip de konuştuğunu sanmıştım şimdi de-"

"Onu vuramazsın Bay James." Fyodor sözünü kesip onu bir tarafıma sallamıyor oluşuma sinirlenmişti. "Neden ?"dedi anlamaya çalışıyordu. Bilip bilmediğimi anlamaya çalışıyordu. "Çünkü onu vuramazsın ,"dedim ve dudağım tehlikeyle kıvrıldı "Bu kendine sıktırmak demek." Sebepsizce omuzları gevşedi ve "Bizimle iş birliği yaparsanız bunu yapmama gerek kalmaz. Hem benim adamım sağ kalır hem de ," abimin öfkeden dönmüş gözlerine döndü "Sevgilin."

"İş birliği yapmak isteyeceğine eminim Bozkurt ," Fyodor bir sigara daha yaktı ve eliyle abimin yere düşürdüğü sandalyeyi işaret etti "Oturun da konuşalım."Fyodor itiraz kabul etmiyordu. "Abin fazla sinirli görünüyor kız kardeşi ona oturmasını söyle seni dinleyecektir." James intikam alıyordu ve bunu açık bir şekilde belli etti. A-tel takılı elini hafifçe havaya kaldırdı ve abimi işaret etti. Göz temasını kesmedim ama Rüzgar'ın abimin kulağına bir şey söylediğini duydum. Abimin ona baktığını daha sonra kolunu çektiğini ve Rüzgar'ın yere düşen sandalyeyi kaldırıp abimin oturduğu...Rüzgar'da yerine otururken yandan baktım. Başını kimsenin göremeyeceği şekilde milimlik salladı ve kıvrık dudağıyla göz kırptı.

"Konuş !"Kuzgun'un sert sesiyle Fyodor "Kuyruğunu kıstırmış kurtlar ve ak baba bu görüntüyü unutamayacağım ,"ellerini birbirine sürttü birazdan sırtlanlar gibi ses çıkarırsa şaşırmayacaktım. "Sevgilinin yaşamı karşılığında senden çok basit bir şey istiyorum."

"Ne !? Ne istiyorsun piç kurusu konuş ?"abimin bu kadar kısa zamanda arka arkaya ettiği küfürleri normal zamanda etseydi gerçekten kavga ederdik. Zaten o da etmezdi çünkü küçükken babamız tarafından bu konuda güzelce eğitilmiştik. Zamanın gençleri , küfür etmeyi , sigara alkol içmeyi ve daldan dala gezmeyi havalı olmak sanıyordu. Ne kadar da komikti ? Komedi filimler yerine onları izlemek saatlerce gülmeme yeterdi. "Suskunlar'ın üssü onların yerini bulmanı istiyorum."

Ne ?

"Ne saçmalıyorsun sen ?"Kuzgun'un sabrı taşmıştı. "Onları bulamayız ve açıkçası bulmakta istemiyorum. Eh biliyorsunuz bir husumetimiz var. Eminim bunun için önlem almışlardır. Onları bulmanız için çok güzel bir fikrim var." kalp atışlarım haddinden fazlaydı ve bu seferki Rüzgar'ın yanımda olmasından kaynaklanmıyordu. Öldür onu dedi iç sesim kıkırdayarak kan istiyorum Ömür...Onların kanını...bir kez daha kıkırdadı Hepsini öldür , kalplerini eline al , bırak sana yalvarsınlar...Öldür hepsini...Bırak yansınlar... Nefesimi kontrol edebildiğim için şükrettim.

"Bunu ben söylemek istiyorum eski dostum ,"diyen James garsona işaret vermişti. Garson elinde ki içkiyi James'a servis etti. Seninle alay ediyor ! iç sesim kulakları çınlatacak şekilde çığlık attı ama sadece ben duydum. Öldür onu...Hepsini öldür...Gücünü göster kan aksın Ömür...Sana öğrettiğim gibi kan aksın...Dişlerimi birbirine bastırdım , ellerimi yumruk yaptığımda dizimde soğuk elini hissettim. Lanet olsun ! Rüzgar'a bakmadım ama yükselen nabzım yavaşça düştü. Aşk aptallar içindir...diyen iç sesim tuzla buz olup kayboldu. Rüzgar dizimde ki elini yumruk yaptığım elime doğru çıkardı ve kızarık bileğimi nazikçe tuttu. Ellerim kendiliğinden açıldı ve parmakları parmaklarıma kilitlendi. "Eskiden Suskunlar kendi varlıklarını sadece bu camiaya gösterirdi. Çünkü pis işler bizden sorulurdu ," içkisini yudumladı "Dengeyi bozan bizdik. Her neyse ama onların varlıkları sokaklarda dolaşırdı. Sokaklar onların evi gibiydi. Küçük çeteler bile onları bilir ama görmezdi. Uyuşturucu kaçakçılığı o dönemde hızlı bir düşüş yaşamıştı. Kimse yaklaşmak istemezdi. Tecavüz sayıları düşmüştü , alkol içinler evlerine çekilmeye başlamışlardı. Görmedikleri şeylerden varlıklarından bile emin olmadıkları bir gurup aptaldan korkuyorlardı. Şimdi döndüler ve ilk yaptıkları şey sokaklara fısıldamak oldu. Duvarlar maskeleri çizildi ve uyuşturucu satanların elleri titredi !"içkisini doldurdu "Bunu yapacaksın Bozkurt . Sokakları talan edecek Suskunları sizi bulmasını sağlayacaksın. Sonra ne yap et onların üssünü bul daha sonrasına biz bakarız."

Birkaç saniye sessizlik oldu o sessizliği şok ve karar verme aşamasında olduğumuzu düşünmüşlerdi. James ve Fyodor keyifle bizi izliyorlardı. Diğerleri ise belli etmemeye çalışsalar da keyiflilerdi. Ve sessizlik bitti. Abim başını kaldırdı ve güldü. Kaşlar çatıldı ve abim arkasına yaslandı. "Derdin buydu demek. Bizi yem olarak kullanacaksın." Kuzgun da son kalan çekirdeğini çitleyip peçetenin üzerine koydu. "Bu muydu daha farklı bir şey beklerdim senden sakat. Böyle aniden ortaya çıkman , gizemli tavırlar...Senden şu gereksizler gibiymişsin."

"Dalga geçtiğimizi sanıyorsun değil mi ?"diyen Fyodor "Vurun kızı !"diye emir vermiş koruması "Emredersiniz." demişti. James'ın ise keyfi uçup gitmiş gergince dikleşmişti. Masanın altındaki elini Fyodor'un koluna koyduğunu düşünüyordum çünkü Fyodor ona bakmış ve kolunu sertçe çekmişti. "James ," Rüzgar'ın konuşması bakışları bir kez daha bizde topladı. Telefonunu yan tutmuş ekrana bakıyordu. "Ve Fyodor bu size." demiş ve ayağa kalkıp telefonunu masaya koyup tıpkı onların yaptığı gibi önlerine ittirdi. Tıpkı abimin yaptığı gibi bize bakıp James uzanarak telefonu aldı ve neredeyse ışık hızıyla ayağa kalktı. "Ne oluyor Tanrı aşkına ?"Fyodor telefonu elinden çekmiş ve gördüğü görüntüyle ayağa kalkmıştı. Bastonu yere düşmüş ve sekmişti. "B-bu imkansız."

"İmkansız değil ,"dedi abim ellerini masaya koyup öne eğilerek "Senin gizli silahın yanında ki sakat benim ise ," bana baktı "Kardeşim." dudağım kıvrıldı.

"Fyodor Sologub atmış yaşında. Sağ ayağı üç sene önce kurşun isabet ettiği için tekliyor. Bu yüzden bastonla gezen James'ın gizli silahı. Her sene James onu ziyarete gidip yapacaklarını anlatır ve izin alır. Fyodor izin vermese de James'ın yaptığı çok iş var. Abi kardeş gibi denebilir ama onlarınki fiziki zararda içeriyor." dedim ve beni dinlediklerini bilsem de kontrol etmek için hepsinin gözlerine teker teker baktı. "Fyodor'un nasıl bir gücü varda James ona boyun eğiyor ?" Arda elindeki kalemi hızla çeviriyordu. "Şu an yok ama eskiden Londra'da sözü geçen biriydi ," Rüzgar öğretmeninden söz almak isteyen öğrenci gibi elini kaldırdı. Kıkırdayıp " Buyur mavişim." içimi eriten şekilde göz kırpıp "Benim bir sorum var öğretmenim. Bu it o zamanlarda tanınıyorsa diğer itler onu tanımıyor mu ?" başımı çok hafif olumsuz olarak salladım. "Hayır sevgili öğrencim tanımıyorlar ve evet sevgili öğrencim tanıyorlar."

"Benimde bir sorum var öğretmenim ,"diyen abimle Rüzgar boğazını temizledi ben ise topuğumun üzerinde abime döndüm. "Daha açık cevap verecek misin yoksa sevgili öğrencin mavişi kapıya koyarsam dersine odaklanabilir misin ?" sorusunca cevap vereceğim an "İlkine cevap ver Ömür Alya Bozkurt." dudağımı büktüm ve onayladım. Rüzgar bıyık altından gülüyor ve kendini tutmaya çalışıyordu. "Fyodor'u tanımıyorlar çünkü o zamanlar o adını kullanmıyordu. Alex Kozlov'u tanıyorlar."

"Siktir Alex mi ?" Kuzgun bile böyle tepki veriyorsa işin ciddiyeti açık bir şekilde ortadaydı. "Evet tam olarak o." Arda elindeki kalemi yere düşürmüştü. "İyide o öldü. Rüzgar'ın babası vurmuştu."

"Atladığımız bir şey var. Kimse Alex'in yüzünü görmedi. James ve bizimkiler hariç. Babam onu vurduğunda öldüğünden emindi ama yelek var mıydı veya yelekten önce biliyorsunuz nabzı kısa süreliğine durdurulabiliyor." Parmağımı şıklattım. "Zeki öğrenci en sevdiğim." Rüzgar dudaklarını birbirine bastırıp gözlerini kaçırdı. Sınırları zorluyordum abim üzerime atlayabilirdi. "Nasıl yaptı bu kısmıyla pek ilgilenmedim ama Alex üst mertebeden biriydi. Yani James bile onun için alt mertebede kalıyordu. O yüzden onunla yüz yüze görüşmek çok zordu sadece ismi daha doğrusu soy ismi vardı. Babamlar onu bulup öldürünce de yani en azından resmiyette ölünce bunu fırsata çevirdi. Çünkü babalarımız onun şöhretini de çökertmişti."

"Bu yüzden bizi yemeğe çağırdılar ,"diyen abimi Kuzgun bakışlarıyla onayladı "Aklınca intikam almaya çalışacak."

"Daha fazlası olduğunu hissediyorum." Kuzgun hislerinde haklıydı. "Bizi yem olarak kullanacaklar." dediğimde "Hadi lan oradan !"diye ilk çıkışan Arda olmuştu "Bu kadar aptal olamaz herhalde. Yem olarak kullanmak eşittir bizi bir şey için tehdit etmek demek. Ne yapacak kafamıza silah falan mı dayayıp filimler de ki gibi ' Ya dediğimi yap ya da onu öldüreyim ' mi diyecek ?"

"Aslında bu sadece filimler de kalmış bir replik değil ,"telefonumdan resim ararken "Ölmekten korkmayan insanlar için onları sevdikleriyle tehdit etmek en büyük çaresizliktir ," omuz silktim "Ve eğer düşmanın ölümden korkmuyorsa ona bu taktikle yaklaşmak işse yarayacaktır. Denendi ve onaylandı ," Elbette masum birini canını alamazdım. Ama düşmanıma istediğimi yaptırmak için onu biraz korkuttuğum olmuştu. Tırnağı bile kırılmamıştı rehinemin ama sevgili düşmanım kendi kafasına sıkmak durumunda kalmıştı. Çok trajikti.

Bana bakışlarını umursamadan "Konuya dönecek olursak onlar da bunu yapacaklar. Rehinemizde ,"deyip telefonumun ekranını abime çevirdim "Sevgilin olacak abi ,"Ekranda Emma'nın resmi vardı. Ve abim daha olay gerçekleşmeden sinirden deliye dönmüştü. Gözlerinde ki öfke ve ölüm pırıltıları ay gibi parlıyordu. "Sen küfür etmeden ben planımı söyleyeyim. Emma şu an hastanede ve güvende. Fakat onu vurmak için tetikçi göndereceklerdir. Tetikçiyi bulup indirmelerini söyleyebilirim ki sende biliyorsun onu elleriyle koymuş gibi bulurlar ama dersen buna kalkışmalarının ve o masada yiyeceğimiz tehditlerin intikamını alalım ," Arda'ya döndüm "Arda da bizim tetikçimiz olacak."

Abim birkaç saniye durdu. İçinde savaş verdiğini görebiliyordum. Rüzgar da gerilmişti onunda empati yaptığını biliyordum. Bu her açıdan berbat bir durumdu. Abim iç çekti ve sevdiği kadını tehlikeye atmayacağıma güvendi. "Devam et." Kuzgun abimin içinde verdiği savaşta onu yalnız bırakmak istememiş olacak ki cam kenarından ayrılıp yanına gelmiş ve elini omzuna koyup sıkmıştı. "Fyodor'un bu hayatta değer verdiği hiçbir şey yok. Yani değer verdiği insan yok. Ama gözünden bile sakındığı bir köpeği var."

"Köpek ?"Abim yanlış mı duydum diye tehdit etmek istemişti. Güldüm "Doğru duydun abi köpek. Evinin yerini buldum ve köpeğin kendine ait odası düzinelerce oyuncağı vs var ," hepsi şaşkındı "Bende çok şaşırmış ve üç gün boyunca aklıma geldikçe gülmüştüm. Böyle bir yaratığın masum bir hayvana bu denli değer vermesi tuhafıma gitmişti. Neyse...James'ın ise değer verdiği bir-"

"Yeğeni var." Rüzgar'ı onayladım. "Evet teslimat gibi işleriyle yeğeni ilgileniyor. Bu gece yemekte olmayacak istediğine eminim ama biz yemekteyken silah kaçakçılarıyla toplantısı var. Mekanın adresini Arda'ya atacağım."

"Hepsi tamam ama ben aynı anda iki yerde olamam." Arda'nın cümlesi bittiği an kapı açılmıştı. "Olmana da gerek yok sanırım he." diyen Kuzgunla hepimiz siyahlara bürünmüş bacağında ki kabzada silahı ve bıçağı asılı Afra'ya bakıyorduk.

Sandalyeyi tutup yavaşça ayağa kalktım. "Yalanlar ve onlara inananlar ,"dudağım kıvrıldı "Gaza gelip konuşmak benim değil sizin uzmanlık alanınız Bay Fyodor. Abimin olduğu yerde söz bana düşmez. Şu an da müsaade ettiği için kontrolü ele alıyorum ," ellerimi masaya koydum "Ekranda gördüğünüz iki video da canlı. Yeğenin Bay James tetiğin ucunda ," Arda limanda yapılacak toplantıda gemilere konteynır koymak için kullanılan yüksek vinçin tepesine çıkmış ve kör noktaya yerleşmişti. Olduğu yerden direk toplantı yapılan alanı görebiliyordu ve masanın başında oturan James'ın burnundan düşen yeğeni görüş alanındaydı. "Diğer videoya da Bay Fyodor gözünüzden bile sakındığınız köpeğiniz bıçağın ucunda. Cana yakın olması kardeşimin çok hoşuna gitmiş. Verdiği yemi hemen yemiş ve güzel , huzurlu uykusuna dalmış. Hemen endişelenmeyin lütfen sadece uyuyor ama tek bir sözümüzle ikisi de aramızdan ayrılacaklar." Köpeğe asla zarar vermezdim ama James'ın yeğeni için aynı şey söz konusu değildi. Fyodor isteğimizi yerine getirmezse köpeğini bir daha göremeyecekti , Rüzgar'ın köpekleriyle iyi anlaşacağını umuyordum.

"Vur onu !"diye bağıran Fyodor korumasına emir vermişti. Kadın hiç tereddüt etmeden silahına sarılıp namluyu bana çevirmişti. "Arda." Rüzgar'ın kulağında kulaklık vardı ve Arda ile Afra'yla iletişim halindeydi. Buraya gelmeseydi eğer ben telefondan ona mesaj atacak ve başlamasını söyleyecektim. Dışarıdan kontrol edecekti ama burada yanımda olması daha güzeldi. Telefondan gelen kurşunun yuvasından çıktığını belirten ses James'ın eli ayağının boşalmasına sertçe masaya tutunmasına sebep oldu. Masada ki içki bardağı gürültüyle yere düştü. Fyodor elinde sıktığı telefona hızlı hızlı aldığı nefesler arasında baktı. "Iskaladı !"dedi ve kahkaha attı. James duyduğuyla gözlerini açtı ama zar zor sandalyeye oturdu.

Rüzgar bana baktı ve bende ona. Dudakları bir kez daha kıvrıldı. "Afra ,"dediğinde Fyodor'un kahkahası boğazında kaldı. "Köpeği böyle bir sahipten kurtarmalısın."Fyodor telefona sarıldığında ekranın kırıldığına emin oldum. "H-hayır ! Lanet olsun hayır !" telefonu önümüze fırlattığında Kuzgun alayla gülerek telefonu eline aldı. "Ekranı kırmışsın parasını ödemelisin. Kor'un o kadar parası yok." abim bu dediğine keyifle gülmüştü. Ekranda kana bulanmış tasma ve masanın altına saklanmasına rağmen hala tetiğin ucunda olan James'ın yeğeni vardı.

"Beni aşağıladın ,"dedi James başı öndeyken "Bunun bedelini ödeyeceksin ,"dedi hırıltılı sesle "Önce sen ödeyeceksin Ateş. Sonra sen Kuzgun ve sen Kor sana yapacağım ,"başını kaldırdı gözleri öfkeyle kanlanmıştı "Davetlerime gelmedin bu zamana kadar kimse bana hayır diyemedi. Baban olacak piç gibisin. Siz Bozkurtlar babanız gibisiniz hatta gibisi fazla onlar olmuşsunuz. Sorun değil bu bana daha da zevk verecek ," tekrar Rüzgar'ı hedef aldı "Ama sen...andım olsun Kor seni ateşinle yakacağım." Rüzgar'ın dudağı tehlikeli bir tebessümle aydınlandı.

"Benim ateşimin kaynağı olan kadın yanımdayken sen beni yakabileceğine inanıyor musun ? Bu kadar mı hayal dünyasında yaşıyorsun James ?"

James sanki aydınlanmış gibiydi. Ağır ağır bana döndü ve güldü. "Belki de haklısın...Sen Bozkurt haklısın sandığımdan daha fazlasısın...Ve fazlalık kötüdür."

"Alfa kurt nedir bilir misin James ?"abim izlediği filim araya girmiş gibiydi "Liderlerdir ve tek başlarına bir sürüye denk gelirler. Hayır hayır bu sefer kendimden bahsetmiyorum , " başıyla beni gösterdi "O James. Benim kardeşim tek başına bir orduya denktir. Ama bu demek değil ki onu korumayacağım , kollamayacağım. Ona dokunduğun an nefesini keserim. Tabii benim kardeşim bundan pek haz etmeyecek. O öyledir ki vurulsa , derisi yüzülse onu o durumdan kurtarırsan ona bunu yapana değil sana düşman kesilir. Çünkü onun için nedenler değil sonuçlar vardır. Hangi durumda olursa olsun kendini kurtaracaktır ,"işaret parmağıyla başını gösterdi "Onun zihniyle baş edemezsin. Düşmanım olabilirsin ama onu kızdırırsan başına gelecek o ölüm," yüzünü hafifçe buruşturdu "Böyle ölmeni istemem."

'Öldü ,'dedim gülerek ve elimdeki bıçağı çöp gibi fırlattım. 'Acı eşiği düşükmüş ,' omuz silktim 'Sadece parmaklarını kestim , bir de bir deeee gözünü oydum ve o hemen tırt oldu. Daha oyun oynayacaktımm!'

'O piti piti karamala sepeti kimi önce elesem kiii ?' korkulu gözler ve o güzel koku dört bir yanımdaydı. Kan !

'Elma dersem çık armut dersem çıkma...Armut !' arabanın altına saklanmış adamın önüne hızlıca çöküp başımı eğdim "Ama seni buldum ben.' Geri kaçmaya çalıştığı an saçından tuttum. Saç köklerinin koptuğunu hissetmiştim sanırım o da hissetti ki canı yanan bebek gibi çığlık attı.

Rüzgar kimseye fark ettirmeden bir adım arkama geçmiş ve elini belime koymuştu. Aklıma üşüşen anılardan bir kez daha onun sayesinde koptum. 'Ah ah eski günler ne kadar da güzeldi ? Buram buram özlem koktu Ömür hissettin mi ?' hissetmiştim ve ortamda olmamasına rağmen kanın o metalik kokusunu almıştım. "Bu hangi şampuan ?" kulağımın dibinden gelen o mırıltı tüylerimi havaya dikti "Canım pasta çekti." gülmemek için avcumun içine tırnaklarımı batırdım. "Sen tam bir pasta delisisin sevgilim , her dağim canın pasta çeker." Dedim mırıldanarak. 'Sana dönük bir silah var ,' diyen iç sesimle gözlerimdeki ifade değişti ve namlusu bana dönük silaha kilitlendim 'Aşk seni aptallaştırdı ana dön Bozkurt , ana dön. Beni sinir ediyorsun.'

"Yeter !"avazı çıktığı kadar bağıran Fyodor "Vur şunu !" Rüzgar elini belime bastırdı ama önüme geçmek için hamle yapmadı. Abim haklıydı çünkü. Vurulmak benim için sorun değildi. "Vurmadan önce şunu söylemek istiyorum ," Kuzgun ekranı onlara çevirdi "Köpeğin hala hayatta ama çok dayanamaz , tıpkı Bay James'ın yeğeni gibi ," köpek sağ salimdi ve sadece uyuyordu ama yeğenini gerçekten vurdurmak üzereydim. " Şartımız şu ; Bay Fyodor Türkiye'ye uyuşturucu sokacağını biliyoruz ," o an gözleri gerçekten de irileşti " Geminin koordinatlarını ve uyuşturucu baronlarının isimlerini istiyoruz."

"Karadan hareket edecek arabalar ve tırların plakaları ve sürücülerinin isimlerini de vermelisin Fyodor. Bu seni üzmez diye umuyorum." dedi Rüzgar hoşnut bir sesle. Uyuşturucu onun değimiyle ekmek teknesiydi ve biz onun ekmek teknesini batırıyorduk. "James teşekkür etmene gerek yok seni bu sakatın prangasından kurtarıyoruz ," dedi Kuzgun "Ama sanırsam sarsılan tahtını tekrardan sağlamlaştırman zaman alacak. "

"Öldür onu ," dedi Fyodor "Ama mallar ülkene girecek Bozkurt. Buna hiçbir şey engel olamaz." köpeğinden vaz geçmemişti gözlerinde endişe vardı ama yiğitliğinden ödün vermemeye çalışıyordu. "Neden öyle diyorsun Alex Kozlov ? Babam seni nasıl korkuttuysa yıllardır ölüsün ne hikmetse Suskunlar tekrar ortaya çıktığında sen de geri geldin. Yoksa benim ülkeme zarar vermeye çalışarak aklınca intikam mı almaya çalışacaksın ? Ah neredeyse unutuyordum bunu denedin değil mi ? Bu sabah babamlara saldırmak için bir düzine paralı asker kiralamışsın. Hepsini farklı şekilde sınırlardan sokturmuşsun. Ama daha babamların yanına varamadan delik deşik oldular. Paranda çektiğin çilede boşa gitti , tüh."

Rüzgar'ın sözleri bittiğinde Fyodor ve James şok içinde kaldılar. "B-bunu bilmene imkan yok ," Fyodor , James'a baktı "Bu bilgiyi sadece iki kişi biliyordu." James "Kes zevzekliği Fyodor ! Onlardan ne kadar nefret ettiğimi biliyorsun gidip onlara yardım eder miyim ?" onlar bunun tartışmasını yaparken masada varlıklarıyla yoklukları bir olan seyirci sıfatını gören diğerleri Fyodor'un aslında Alex olduğu gerçeğiyle sarsılmışlardı. Fakat asıl bomba şimdi geliyordu. "İki değil ,"dedi James aydınlanma yaşayarak "Bunu üç kişi biliyordu." ve James arkasını dönerken Fyodor başını çeviremedi çünkü ensesine beni öldürmesi için emir verdiği silah duruyordu. "Geç olsun güç olmasın efendim." dedi Fyodor'un koruması ve yavaş yavaş oradan uzaklaşıp silahını indirmeden yanımıza geldi.

"Ah ah zamanın yaşlıları jeton çok kenarlı." dedi Kuzgun iç çekerek. Elimi yana uzattığımda silahını indirip cebinden çıkardığı flaşı avcuma bıraktı. "İstediğiniz bütün bilgiler flaşta. Geminin , tırların ve adamların isimleri...Emir vermeniz yeterli Ömür Hanım hepsi öldürülecek." Flaşı elimde çevirirken Rüzgar güldü "Eee zamanın yaşlıları kurt boyun eğdi mi ?"

🎭

✨️Duyurular için hesabımı ve yeni bölümlerden alıntı için Okyanusdan_kor'a Instagram sayfasını takip edip bana ulaşabilirsiniz 🫣

✨️Bölümler hakkında yorum yapmayı ve burada olduğunuzu anlamam için de yıldıza basmayı unutmayın.

Dolunay'ın öfkesi sizden uzak , yıldızların gülüşü yolunuzu aydınlatsın.

Yeni bölümde görüşmek üzere. Kendinize iyi bakın ve gölgeler de kalın.

🎭





 

 

Bölüm : 08.08.2024 19:59 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...