4. Bölüm

2.BÖLÜM: Şüphe

Elif Naz Erkılıç
elif.naz07

 

- Kuzey Irak

Kuzey Irak’ta Kandil Dağları eteklerinde yer alan bir mağara da teröristlerin yaptığı saldırıda hain saldırıda ele geçirdikleri bir asker ve istihbarat görevlerini 6 aydır esir tutuyorlardı. Bu iki aylık süre zarfında gerek işkenceler gerek açlık gerek başka şeyler ile sınadıkları adamlardan tek kelime dahi alamamışlardı.

Kollarından zincirli ve her yeri yaralı şekilde yerde oturan adam hafifi bir şekilde inlemeye başladı. Bir süre bu iniltiler anlamlı kelimelere dönüştü. “ Ya- se- minhhh, Ku- ku- m- ru ıııhhh”

Yanında buluna gördüğü onca işkenceye rağmen bilinci yerinde olan asker, “Efendim. İyi misiniz?” diye seslendi.

“ Yase-min kızı-m, kork-ma biticek. Kum-ru onu bı-rakma.”

Asker bu anlamsız cümleler ile adamın yine sayıkladığını anladı. 6 aydır buradalardı. Adam sürekli 2 tane kadının ismini sayıklıyordu. Yasemin ve Kumru. Bu kadınların kim olduğumu çok merak ediyordu.

Kapının ardından gelen ayak ve sonrasın da gelen kapı açılma sesleri ile başını zor olsa da başını döndürdü ve kendilerini esir eden Avcı kod adlı teröristi yanında birkaç kişi ile geldiğini görürü.

Avcı’nın artık sabrı tükenmeye başlamıştır. Çünkü hem uzun zaman olmuştur hem de ikisinin de asker olduğunu düşündüğü bu iki adam hiç konuşmamıştır dahası Özel Kuvvetler ve MİT onları aramaktadır. Öfkeli bir sese ve bozuk bir Türkçe ile “ Artık konuşacak mısınız? Yoksa işkencelerimize kaldığımız yerden devam mı edelim?” diye sordu.

Asker “ Ne yaparsanız yapın. Bizden tek kelime bile alamazsınız. İstediğinizi yapın!” diye haykırdı.

Avcı da “ Madem bu kadar heveslisin önce senden başlayalım ha ne dersin? Ama yine de sana konuşman için bir şans veriyorum.” askerin uzamış saçları çekerek gözerinin içine baktı “NARA’YA NE YAPTINIZ. KADINIMA NE YAPTINIZ. O NERDE” diye haykırdı.

Asker acı çekse de kendini tutamadı ve gülmeye başladı. Nara dediği kadın zaten kendi timinde yer alan ver Avcı’nın düzenleyeceği bombalı saldırıların yerini öğrenmek için yanlarına soktuğumuz Kâinat’dı. Bu salak da ona aşk olmuş ve istediği istihbarat bilgilerinden çok daha fazlasını öğrenmişlerdi.

“ Demek gülüyorsun. Tamam. Bakalım bir azdan bu şekilde gülebilecek misin?” dedi ve adamlarına başı ile işaret etti. Adamları aldıkları baş emri ile askere doğru ilerlemeye başladılar.

Adamları askerin ilk geldiği zaman söktükleri tırnakları yeniden uzamıştı. Adamlar yeni çıkan tırnaklara ellerindeki paslı pense ile yöneldiler. Tek tek her bir parmağından tekrar söktüler. Askerin inleyişleri eşiğinde buna devam ettiler.

Sonrasında kirli bir su ile dolu fıçıyı askerin önüne getirdiler. Yine başını sora sokup sokup çıkardılar. Oluk oluk kan aktı. Gözlerini bile kırpmadılar. Öldürmediler. Bilerek öldürmediler. Asker ölüsü bir işlerine yaramazdı. Canlı lazımdı. Onların bildiklerine ihtiyaç duyuyorlardı.

Yaptıkları işkence sonrasında artık asker kendinden geçmişti. Sıra diğer yaşlı adama geldi. Ona da askerden farklı davranmadılar. İşkenceler saatlerce sürdü ama sonuç değişmedi. Yine konuşmadılar. Avcı yine istediğini alamadı.

... 

 

 

Kumru kızına bu söylediklerinden dolayı çok sinirlenmişti. Biliyordu, saçma bir tepki vermişti. Asıl siniri asla ona değildi. Aslında siniri Timur’aydı. Ona demişti. Oraya gitmek yanlış diye. Onun sözümü dinlemediği için canından çok sevdiği kızı aylarca tedavi görmüştü. Aylarca hastane köşelerinde sabahlamıştı. Her şeyi geride bırakmak zorunda kalmışlardı.

Ancak Timur’dan çok kendine kızıyordu. Yıllardır aklında tek bir soru geçiyordu ‘ Daha fazlasını yapabilir miydim?’ bu soru yıllardır onu çürütmüştü. Çok şey kaybetmişti çünkü o günden sonra.

Pişman değildi ama çok şey feda etmişti. Kızını kaybetti ilk olarak. Evet, Yasemin yaşıyordu ama ruhu öldü kızının. Bir daha eskisi gibi olmadı, eskisi bibi gülmedi yüzü. İkinci olarak eşini kaybetti. Âşık olduğu adamı. Timur da kendini suçladı, onları korumak için onlardan uzaklaştı. Timur onları hayatından kendini çıkarttı. İki âşık birbirlerinden yarıldı. Üçüncü olarak mesleğini kaybetti. Kumru, hırslı bir kadındı. Ve o mertebeye gelmek için çok uğraşmıştı, yıllarca çalışmıştı. Son olarak kendini kaybetti. Sadece kızının değil kendi ruhu da gitti. Timur ile çocukları olmasını çok istemişlerdi.

Yasemin’e çok kıssada merak etti. Biliyordu. Timur’dan haber almak geçmişe dönmekti. Konu sadece kendisi ile ilgili olsaydı bir an bile düşünmezdi. Koşa koşa giderdi Timur’una ama sadece o yoktu. Ortada Yasemin vardı. Bunun ona ne etki yapacağını bilmiyordu. En büyük korkusu da Yasemin’in eski haline dönmesiydi.

Ev de dört dönmeye başladı. Yapmalı mıydı yoksa yapamamalı mıydı? Adımları aynanın önünde durdu. Gözüne gerdanında yer alan bir yara değdi. Bu yara Timur ile tanıştıkları gün olmuştu. Gözünün önünde anıları canlandı. Tanıştıktan iki hafta sonra evlenmişlerdi. Onların ki ilk görüşte aşktı. İkisinin de ilk ve tek…

Kumru, İzmir’e taşındıktan dört yıl sonra Melih diye bir adamla tanıştı. Adam onunla evlenmek istediğini söyledi, ancak Kumru ben başka birine aşığım diyerek reddetti. Aslında iyi bir adamdı ama bunu yapamazdı. Başka biri Timur’dan önce kendine ihanetti.

Aynada kendine bakan kadının içinde bir şey patladı adeta. Koşarak odasına gitti. Komodinin önüne eğildi alt çekmeceyi açtı. Sonrada gizli bir bölümü. O bölümün içinden bir defter çıkardı. Bu defter ona Timur’dan kalan son şeydi ve ona verirken “Hayatınıza müdahale etmeyeceğim. Ancak bir gün bir şey olur ve bana ulaş gerekir. Bu defterde iki adet numara var. İlki bana ait o numaradan bana ulaşabilirsin. İkincisi ise benim çok yakın bir dostuma. Bana ulaşamaz isen ona kesin ulaşırsın. Güle güle…” demişti.

Defteri alıp yatağı üzerine oturdu. Eline telefonunu aldı ve defterin son sayfasını açtı. Defteri açarken içinden iki fotoğraf üştü yere. Kumru yere eğildi ve ikisinin de eline aldı. İlk fotoğrafta Timur ve o vardı. Düğün günleriydi. İkisi birbirine bakıyor ellerinde nüfus cüzdanlarını tutuyorlardı. Fotoğrafı ters çevirdi. Arkasında yazılı olan tarihe baktı. 2 Şubat 2005 Çarşamba.

Sonra 2 fotoğrafa baktı bu fotoğraf ailecek çekindikleri son fotoğraftı. Yasemin'in kutuladığı son doğum günü. Bu fotoğraflara bakınca Kumru’nun yanağından bir damla gözyaşı aktı. Fotoğraflara bakınca daha da emin oldu. Kesinlikle ona ulaşmalıydı. Yoksa biliyordu bu merak onu yer bitirirdi.

Fotoğrafları yanına koyup defterin son sayfasındaki ilk telefon numarasını çaldırdı. Ancak telefona ulaşılamıyordu. O an kumrunun içindeki korku daha da derinleşti. Biliyordu Timur ne olursa olsun o telefonu açardı. Demek ki bir şey olmuştu. Ne olmuştu diye daha da büyük bir kurt düştü içine. Bu sefer ki korkusu, ölüm korkusuydu. O an içinden sadece ' lütfen yaşıyor ol lütfen' diye geçirdi.

Korku içerisinde hemen ikinci numarayı aradı. Bu sefer telefon çaldı. Birkaç saniye içerisinde ise açıldı. Kumru yıllardır kendini tanıtmadığı bir isimle tanıttı " Ben Kumru Aksungur". Ardından o soruyu sordu. " Timur yaşıyor mu?"

...

 

 

Annem ne geçen zor bir konuşmanın ardından sonunda Pelin'in evinin önüne vardım. Arabadan indiğimde Pelin çoktan valizini hazırlamış dışarı çıkmıştı ve Cemre onun yanındaydı.

"Of ya. Keşke sergide burada olsaydın. Hep beraber güler eğlenirdik. Hem benim saygının ardından bir kutlama yemeği fikrim vardı. Kumru abla ile beraber planlamıştık. Sizin müthiş bir sürprizimiz olacaktı. Maalesef bu sürprizle kaçıracaksınız Pelin Hanım." Diye Pelin'e mızmızlanan Cemre beni görünce, " Haksız mıyım Yasemin'im çok şeyi kaçıracak çok." Diye lafı bana attı.

Cemre'nin lafı üzerine Pelin dönüp bana baktı. Hafifçe gülümseyerek baş selam verdi. Ben onun baş selamını karşılık verdim. Sonrasında Cemre'ye döndüm ve "vallahi ben de normalde 2 ton laf ederdim ama durum annenle ilgili o yüzden hiçbir şey söylemiyorum." Dedim.

"Oh madem geldin. Ben artık gideyim zaten seninle vedalaşmayı bekliyordum" niye hep bana sarıldı. Sonrasında hadi görüşürüz deyip kendi arabasına bindi ve gitti.

Cemre tip tip bana bakınca "hiç öyle bana bakma Cemre. Kızın annesi söz konusu. Ne yapayım kızım o yüzden trip mi atayım?" dedim.

Cemre de "tamam haklısın tamam. Trip atmayalım da. Hem Batuhan hem de Pelin sergiye gelmiyor. Bu senin için çok önemli bir sergi, belki de kariyerinin dönüm noktası olacak. Böyle bir anda en yakın arkadaşlarından biri ve sevgilinin yanında olmayacak" dedi.

Bir dakika. Batuhan mı? " Ne demek Batuhan gelmeyecek?" dedim şaşkınlık içinde.

" Kızım dedik ya Batuhan seni aradı. Sana ulaşamayınca bizi aradı. Babası acilen onu İstanbul'a çağırmış bu yüzden sergiye gelemeyecekmiş hatta apar topar gitti sana bile veda demeden."

"Ne zaman dediniz ya böyle bir şey? Ben hiç hatırlamıyorum."

"Kızım bugün dedik ya ayrılmadan önce."

Bu konuşmanın üzerine Cemre ile biraz daha konuştuk. Ardından ikimiz de evimize gittik.

Yolda hemen Batuhan'ı aradım. İlk açmadı. Sonrasında kendisi aradı.

"Sevgilim, şimdi öğrendim sergiye giremiyormuşsun."

"Maalesef sevgilim, babam acilen çağırdı elimde değil. Baksana sana bile haber veremedim."

"Of ya. Keşke burada olsaydın. Sana o kadar çok ihtiyacım var ki. Senin yanında kendimi çok iyi hissediyorum."

"Emin ol sevgilim ben de senin yanında olmayı çok isterdim. Babamı itiraf etmeye çalıştım ama yok adam dinlemedi. Neymiş hemen İstanbul'a gelmem gerekiyormuş çok acilmiş. Çok acil ama hala bana hiçbir şey söylemedi. Ama birilerinden işittim galiba önemli bir iş varmış Bir süre bana ulaşamayabilirsin haberin olsun."

"NE. HEM YANIMDA OLAMIYORSUN. HEMDE SANA ULAŞAMIYORMUYUN."

"Yasemin ne yapabilirim. Babam acil çağırdı. Babam biliyorsun çok katı ne yapabilirim ki. Neyse şimdi benim kapatmam gerekiyor sonra konuşuruz tamam mı öpüyorum seni."

Bu sözlerden sonra benim bile cevap vermemi beklemeden kapattı telefonu.

Sinirden ağlayacaktım neredeyse. Eve varmadan arabayı kenara çektim. Gökyüzüne bakıp derin bir nefes aldım. Hem babam hem annem hem Batuhan'la Pelin. Anlaşılan bugün mü pekiyi günümde değilim. Ama sakin olmalıyım.

Çok kırılmıştım. Evet, ne Batuhan'ın ne de Pelin'in eninde değildi ama yine de sevgilimi ve en yakın arkadaşlarımdan birinin benim için böylesine önemli olan ne bir şey de yanımda olmasını isterdim. Ne yapalım. Böyle olacakmış.

...

 

Pelin, dört saat yol gittikten sonra Bodrum'daki otele sonunda varmıştı. Kapıda onu Batuhan karşıladı.

"Sonunda sevgilim. Onlardan kurtulduk. 2 hafta sadece sen ve ben." dedi cilveli bir sesle Pelin.

Batuhan ona sarılıp öptü ve "Evet, sevgilim sonunda. Zaten sen yoğunluğundan bizi de aramazlar. Sonunda baş başa bir vakit geçirebileceğiz." Dedi ve

Pelin'in elinden valizini aldı ve beraber otele geçtiler. İkisi de yol yorgun olduğu için beraber uyudular.

Bölüm : 16.06.2025 00:30 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...