13. Bölüm

Hazırlık

Elifsu Yağmur Karaçam
elif.suyagmur

~Amy~

Sabah saat 7.30'da Carmen beni aramış ve kahvaltıya davet etmişti.

Ben de kabul etmiş ve hazırlanarak her zaman buluştuğumuz kafeye gitmiştim.

Amy: Tostum! Ellie neden gelmedi?

Elindeki çatal ve bıçağı nazikçe bırakmış ve bana bakmıştı.

Carmen: Aslında onu aradım ama telefonlarıma cevap vermedi.

Amy: Kötü düşünmeyelim, belki uyuyordur.

~Saat 8.30~

Sohbet eşliğinde kahvaltımızı etmiş ve dersin başlamasına az kaldığından apar topar hesabı ödeyip çıkmış, okula gitmiştik.

Okulun kapısından içeri girdiğimiz gibi Bruce beni aramıştı.

Bruce: Hayatım, kantine gelir misiniz?

Carmen'a kısa bir bakış atmıştım.

Amy: Geliyoruz, bekleyin.

Telefonu kapatmış ve kantine doğru gittiğimizde Drew ile Bruce'u bulup yanlarına gitmiştik.

Amy: Ellie'yi gördünüz mü?

Bruce: Biz de size Miles'ı gördünüz mü diye soracaktık.

Drew: Arıyoruz arıyoruz açmıyor lan!

Carmen: Başlarına bir iş gelmiş olmasın?

Bruce ve Drew birbirine bakmıştı.

Drew: Bu sefer ben.

Bruce: Ya bir git, önce ben.

Ne olduğunu kavramaya çalışırken Carmen, ikisinin arasına girmiş, Drew'i burnundan ve Bruce'u da kulağından çekmişti.

Carmen: Amacınız ne!?

Drew: En yakın arkadaşımızı basmak!

Carmen: Basmak derken Drew Bey!!!?

Burnundan daha sert çekmişti.

Drew: Y-yani uyandırmak demek istemiştim ama kiminle!?

Bruce: Heyecanlandım la!

Amy: Başka bir şekilde basmayın da.

Carmen: Sende mi Amy!?

Amy: Şaka yapıyorum aaa!!!

Drew: Hadi hadi, ders başlamadan gidip basalı- yani uyandıralım değil mi? Ehehe~

Okuldan çıkmış ve binaların üstünden giderek yurda varmıştık. Kapıdaki görevlinin yanına gitmiş ve durumu anlatıp yurt binasının içine girmiştik.

Koridordan sessizce gitmiş ve Miles'ın odasının önünde durmuştuk.

~Yazar~

Drew: Eveeettt!!! Arkadaşlar, zurnanın zort dediği yerdeyiz. Kapıyı kim kırıyor?

Carmen: Dur dur! Kapı kırmak falan yok. Çıkar onu aklından!

Drew: Hayır ya! Kıralım işte ne olur!?

Carmen: Drew! Çocukluk yapma!!

Drew: Ne olur kırayım ya!!

Carmen: Benimle pazarlık yapmaya kalkışma!!

Drew: Of ya...

Kapıya doğru dönmüş ve kapıya bir yumruk çakmasıyla kapı kırılmıştı.

Genç oğlan kapıyı açmıştı.

Drew: Önden Senyora.

Carmen odadan içeri bir adım atmış ve gördüğü manzarayla şok olmuştu.

Miles, yarı açık gözlerle Carmen'a bakmıştı.

Carmen: Tamam, sevgilisiniz ama bari okula geç kalmayın.

Arkadaşlarının sözüyle Miles ve Ellie hızlıca yataktan kalkmıştı.

Ellie: Lan siz nasıl girdiniz içeri!!?

Miles: Kapıyı hangi hayvan kırdı?

Drew: Ben Drew Baranov, buyurun efendim.

Miles: Parasını isterler ama haberin olsun.

Drew: Öderiz ya, ne olacak?

Bruce: Heee, götümüzü vererek mi!?

Drew: Olur.

Amy: Kesin lan tamam! Siz de hazırlanın bak, okula geç kalacaksınız.

Drew: Aslında bir fikrim var!

Herkes merakla Drew'e bakmıştı.

Drew: Bugün okulu asalım, ne dersiniz?

Miles: Saçmalam-

Carmen: Olur, ben varım!!!

Bütün gözler bir an da Carmen'a gitmişti.

Carmen: Yani hava güzel, pikniğe gidebiliriz.

Miles: Bunu Victoria Carmen Laura mı söylüyor!?

Carmen: "Okula gidelim." Lafını Victoria söylerdi ama bugün Carmen piknik yapmak istiyor.

Amy, elini Carmen'ın omzuna atmıştı.

Amy: Peki CarmenCIĞIM, planın nedir ve nereye gidiyoruz?

Carmen arkadaşına baktığı sırada bir ses gelmişti.

Ellie: Kamp yapmaya gitsek ya? Hem benim size söylemem gereken bir şey vardı.

Ranzadan aşağı atlamış ve çalışma masasının önündeki sandalyeye oturmuş, konuşmaya başlamıştı.

Ellie: Elementlerimizi keşfetmemiz ve onlarla ilgili daha çok bilgi edinmek adına bir hafta kadar teknolojinin olmadığı, ormanlık bir alanda ya da doğa ile iç içe olduğumuz bir alanda bulunmamız gerekiyor. Bunun için hem kamp yapıp biraz kafa dağıtabilir, hem de elementlerimizi daha rahat keşfedebiliriz. Bu sadece benim, Carmen, Amy ve Drew için geçerli değil, Miles ve Bruce için de geçerli çünkü sizin de güçlerinizle ilgili bazı şeyleri öğrenmeniz gerekiyor. Hiçbirimiz olduğumuzla sınırlı değiliz, yeni özelliklerimizi keşfetmekle beraber yeni özellikler de geliştirebiliriz ve bunu yapmamızın en mantıklı yeri ormanlık, insanların fazlaca bulunmadığı alanlar. Orada ne olacağını henüz ben de bilmiyorum, sizinle beraber öğreneceğim ama madem okulu asmak istiyoruz, asacaksak bir hafta asalım ve kendimizi daha çok geliştirelim, ne dersiniz?

Herkes bir ağızdan Ellie'yi onaylamıştı.

Ellie: Çok güzel, o zaman iş bölümü yapalım ve her şeyi ayarlayalım.

Amy ile Bruce, çadır ve kamp malzemelerini almaya,

Carmen ile Drew, gidiş ve dönüş için araba ayarlamaya,

Ellie ile Miles ise market alışverişine gidecekti.

Amy: Ama her şeyden önce ailelerimizden izin almalıyız.

Bruce: O zaman vakit kaybetmeden dağılalım.

Miles: Drew.

Drew: He.

Miles: Kapının parasını öde.

Drew: Ne kapıymış arkadaş ya.

Miles: Yurttan atılırsam ben sana göstereceğim kapıyı.

Carmen: Hadi artık, didişmeyin.

Drew'in koluna girmiş ve odadan çıkmışlardı.

~

Ellie ve Miles, Scott'ın çalışma odasına gelmişti.

Ellie: Baba, elementlerimizi keşfetmek adına ormanda kamp yapmayı düşünüyoruz. Acaba...bu bizim için faydalı olur mu?

Elindeki dosyayı inceledikten sonra masaya bırakmış ve kızına bakmıştı.

Scott: Aslında mantıklı Lielie ama sandığınız kadar kolay değil, bunun bilincinde olarak gidebilirsiniz.

Ellie: Biliyoruz baba ama karşımıza ne çıkacak onu da bilmiyoruz.

Scott: Pekâlâ, gidebilirsiniz.

İkili başını onaylar biçimde sallamış ve arkasını döndüğünde babasının başlarına neler geleceğini bildiği fakat onlara bununla ilgili herhangi bir ip ucu veremeyeceğini anlamıştı.

Gidecekleri sırada Scott, konuşmasını sürdürmüştü.

Scott: Ben Miles'ın ailesi ile konuşurum.

~

Carmen ile Drew arabaya binmiş ve eve gitmek üzere yola koyulmuşlardı. Sessizliği bozan kişi ise Carmen olmuştu.

Carmen: Abime söyleyecek misin?

Drew: Neyi? Gittiğimizi mi?

Kafasını sallayarak onaylamıştı.

Drew: Önce anne ve babandan izin alalım da, belki uğrarız.

Carmen: Tamam.

Eve vardıklarında arabadan inmiş ve kapıya doğru ilerlemişlerdi. Kapıyı çalmış ve Margaret onları karşılamıştı.

Carmen: Günaydın anne, nasılsın?

Margaret: Sağol tatlım, okulu mu astınız acaba?

Carmen: Konuşalım mı? Yalnız.

Margaret: Tabi.

Carmen: Drew, bize biraz izin verir misin?

Genç oğlan bir süre yeşilliklere bakmıştı.

Drew: Tabiki.

Arabanın yanına gitmiş ve telefonunu eline almış, birisini aramıştı.

Carmen: Anne, biz delice bir karar aldık.

Margaret: Neymiş o 'delice' karar?

Carmen: Birkaç gün kampa gideceğiz, hem elementleri keşfetmek hem de kendimize zaman ayırmak için...

Margaret kızının kızıl saçlarını okşamış ve ona sarılmıştı.

Margaret: İzin verildi ama babanla da vedalaş, olur mu?

Carmen: Tamam, teşekkür ederim.

İçeri girmiş ve babasının odasına giderek onunla da vedalaşmıştı.

~Drew~

Jesse'yi aramış ve gideceğimizi haber vermiştim ama Carmen'a veda etmek istemediğini söylemişti.

Sinirle telefonu yüzüne kapatmış, arkamı döndüğümde Senyora Margaret'in bana baktığını görmüştüm. Yanına doğru ilerlemiş ve kızıyla aynı renk olan gözlerine bakmıştım.

Carmen annesinin tıpkısıydı ama Senyora Margaret çok daha vahşi ve öfkeli bakıyordu...

Margaret: Elementleri mi kullanacaksınız?

Drew: Evet, öyle görünüyor.

Beni kolumdan tutmuş ve kulağıma doğru eğilmişti.

Margaret: Drew, kızlarımdan birini bu yüzden kaybettim, ikincisini kaldıramam. İçeride Carmen için ilaçlar var, onları al. Carmen'a küçüklüğünden beri eğitim verdim ama sert davrandım çünkü bu günlerin geleceğini biliyordum. Sakın ama-

Drew: Biz onunla her şeyi başaracağız, buna eminim.

Carmen aşağı inmişti.

Carmen: Ben hazırım, eşyalarımı da aldım.

Gözüm, elindeki kızıl pandasına ilişmişti.

Drew: Bu kaçakta mı bizimle geliyor?

Carmen: Bir sıkıntı mı var?

Drew: Yok canım ne sıkıntısı? Gelsin tabi, boş yerimiz var.

Fısıldamıştım.

Bagajda:)

Carmen: Hayır, benimle oturacak.

Pandasına daha sıkı sarılmış ve arabaya doğru ilerlemişti.

Senyora'ya dönmüş ve fısıldamıştım.

Drew: İlaçlar?

Margaret: Burada, dikkatli olun.

Elime tutuşturduğu ilaçlara bakmış ve arabaya doğru gitmiştim.

Carmen: Görüşürüz anne.

Annesine doğru topallamış ve son bir kez daha sarılmıştı.

Margaret: Dikkat edin ve birbirinize sahip çıkın.

~Yazar~

Amy: Ben çok heyecanlandım, annen ve baban sert insanlar mıdır?

Bruce: Hayır tabiki, aynı benim gibiler diyebiliriz, dışarıdan sertler ama içeriden çok tatlı insanlar.

Dairenin kapısına gelmiş ve Bruce, zili çalmıştı.

Kapı açıldığında iki asık surat Bruce ve Amy'e bakmıştı.

Amy, içinden "işte şimdi sıçtık." Dediği anda kahkahalar yükselmişti.

Mario: Hoş geldiniz çocuklar!!

Ariana: Hoş geldiniz! İçeri geçsenize.

Bruce, Amy'e bakmış ve ayakkabılarını çıkarıp içeri girmişlerdi.

Mario: Sen Amy olmalısın! Ben Bruce'un babası Mario, Deniz Piyadesi Mario!

Ariana: Ben de Binbaşı Komutanı Ariana!

Amy: Memnun oldum efendim.

Bruce: Anne ve babacığım, bizim elementler ve güçlerimizi keşfetmemiz için ormanda bir hafta geçirmemiz lazım.

Ariana: Size ulaşamayacağız yani?

Bruce: Evet anneciğim.

Mario: Kamp mı yapacaksınız?

Bruce: Evet babacığım.

Mario: Hmm...harika!!! Ormanda değişik şeyler görürsen bize de geldiğinde anlatmayı unutma!

Ariana: Ve annenle babanın sana öğrettiklerini de!

Bruce: Tamamdır, teşekkür ederiz!

Ariana: Aaa, bak az daha unutuyordum. Amy'e dikkat et olur mu? O senin kız arkadaşın.

Amy'e göz kırpmış ve dördü beraber sarılmıştı.

İkili Bruce'un eşyalarını hazırlayıp evden çıktıktan sonra Amy'nin eşyalarını almak üzere yola çıkmışlardı.

~

Carmen ve Drew, arabayı almak için garaja gitmiş ve hangi arabanın daha fazla yük taşıyıp taşımayacağını konuşuyorlardı.

Carmen, köşede duran 6 kişilik arabayı göstermişti.

Carmen: Bu araba yeterli bence.

Drew: Sen bir de bunu gör.

Önlerindeki Jeep'i göstermişti.

Carmen: Çok büyük değil mi?

Drew: Ayrıca arkası açılıp çadır olabiliyor. Eğer bizimkilerin aldığı çadırda kalmak istemezsen burada kalabiliriz.

Carmen: Beraber mi kalacağız?

Drew: Bir sıkıntı mı var?

Carmen: Yok canım, ne sıkıntı olsun?

Drew: Peki o zaman, bu Jeep'i alıyoruz.

Carmen: Tamamdır.

Önce Tilkisini bindirmiş ardından da kendisi binmişti.

Carmen, emniyet kemerini takmış, ardından Drew'e bakmıştı.

Drew ise bir terslik olduğunu sezmiş ve o da Tilkisini yeşilliklerine bakmıştı.

Drew: Evet Fiore? Dinliyorum.

Carmen kızarmış ve başını yere eğmişti.

Carmen: Saçlarımın kesimini düzeltmeye gidelim, beraber...

Drew: Beraber mi?...biz...biz mi?

Genç kız kahkaha atmıştı.

Carmen: Evet, biz...beraber.

Drew: Hadi o zaman gidelim.

Genç adam heyecanlı bir şekilde arabayı çalıştırmış ve en yakın kuaföre doğru sürmüştü.

~

Miles, bir tane market arabası almış ve Ellie'yi kucaklamıştı.

Ellie: Miles, ne yapıyorsun!?

Miles: Seni arabaya oturtuyorum.

Kız arkadaşını arabaya oturtmuş ve saçlarından öpmüştü.

Ellie: O zaman et ürünlerinin olduğu dolaba doğru sürünüz Miles Bey.

Miles: Emriniz olur hanımefendi.

Arabayı et ürünlerinin olduğu dolaba sürmüş ve ateşte pişirmek için birkaç çeşit et almıştı.

Ellie: Marshmelow mu alsak?

Miles: Bak iyi hatırlattın. Bir sürü alalım, akşamları yeriz.

Arabayı hızlıca sürmüştü.

Ellie: Yuppiiii!!!

Market görevlisi ikilinin önünü kesmiş ve kaşları çatık bir şekilde bakışlarını onlara yöneltmişti.

Market G: Ses yapmayın, lütfen!!

Ellie: Kusura bakmayın.

Görevli son bir bakış atmış ve gitmişti. İkili ise birbirine bakmış ve gülmeden edememişlerdi.

~

Bruce: Şimdi hayatım, biliyorsun ben çok iyi bir kampçıyımdır.

Amy: Eee.

Bruce: Bu yüzden, malzeme işini bana bırakabilirsin.

Amy: Eee.

Bruce: Benimle birlikte güvendesin, bunu da bilmiş ol.

Amy: Eee.

Bruce: Yani a- Heyyy!!! Ciddiyim ben!

Amy: Ben de inandım.

Bruce: Aaa, ayıp ama sen bana güvenmiyor musun?

Genç kız gülmüştü.

Amy: Şaka yapıyorum.

Yaşlı adam, karşısında kavga eden çifte bakıyordu.

Yaşlı A: Acaba ne ihtiyacınız vardı gençler?

Bruce ve Amy, yaşlı adama bakmıştı.

Bruce: Bize kamp malzemesi lazımdı.

Yaşlı A: Ben size yardımcı olayım.

İhtiyar önden gitmişti.

Amy, Bruce'a yaklaşmıştı.

Amy: Hani her şeyi biliyorsunuz Bruce Bey?

Bruce: Seni etkilemek içindi.

Amy: Ben zaten senden etkileniyorum, niye böyle yapıyorsun?

Bruce: Öyle mi? Bak mutlu oldum şimdi.

İkili gülüşmüş ve yaşlı adamın arkasından gitmişlerdi.

~

Carmen ve Drew kuaföre gitmiş ve genç kız kadına nasıl bir model istediğini anlatmıştı.

Drew ise gözlerini tilkisinden alamıyordu.

Genç adam, saç kesimini yapacak kadının yanına gitmişti.

Drew: Saçı için ne istiyorsa yapılsın, kesilen saçları da bir kutunun içine koyabilir misiniz?

Kadın: Tabiki.

Genç adam kafasını onaylar biçimde sallamış ve yerine geçip oturmuş, tilkisinin işinin bitmesini bekliyordu.

Saç kesimi bittikten sonra Carmen etrafına bakınmış ama Drew'i görememiş ve paniğe kapılmıştı.

Kadın: İyi misiniz? Sevgilinizdi sanırım, yan tarafta bir kafe var oraya bir şeyler almaya gitti.

Carmen: Aaa, öyle mi? Teşekkürler, peki kart ile ödeme yapsam?

Kadın: Beyefendi ödemeyi çoktan yaptı.

Carmen: Ah, peki tamam. Size kolay gelsin ve çok çok teşekkür ederim.

Kadın: Ne demek, aslında...bu kesim sevgilinizin isteğiydi.

Carmen: NE!? Nasıl?

Kadın: Makas takımımı almaya giderken nasıl bir kesim olması gerektiğini söyledi.

Genç kız gülümsemesini tutamamış ve kuaförden çıkmıştı. Topallaya topallaya arabaya doğru gitmiş ve Drew'i görmüştü.

Drew: Sırada ne var?

Carmen: Milesların yanına gidelim.

Drew: Tamam ama gitmeden önce bileğine de baktıralım, olur mu?

Carmen: Tamam ama acele edelim.

Önce kız arkadaşını arabaya bindirmiş ardından da kendisi binerek yola koyulmuştu.

Carmen: Ya, bunlar benim için mi?

Poşeti açmış ve bir eline çikolatalı donut, diğer eline ise kahvesini almıştı.

Drew, sevgilisinin tatlılığına dayanamamış ve yanağını sıkmıştı.

Drew: Evet Fiore, hepsi senin için!

Carmen: Teşekkürler!

Drew: Afiyet olsun!

Hastaneye vardıklarında arabadan inmiş ve tilkisini kucağına alarak ilgili doktora götürmüştü.

Doktor: Hoş geldiniz, evet bir incinmiş bilek görüyorum, hemen bakalım. Ayakkabı ve çorabı çıkaralım.

Doktor eldivenlerini takarken Drew, kendi kendine konuşmuştu.

Drew: Off, kadın doktor yok muydu? Bu ibneye mi-

Carmen, Drew sözünü tamamlayamadan dirsek atmış ve kolunu tutmuştu.

Drew: Mübarek, ne güç bu ya?

Carmen: Susar mısın Drew?

Doktor, Carmen'ın bileğini kontrol etmiş ve doktor her Carmen'ın bileğine dokunduğunda Drew sabır çekip durmuştu.

Drew: Şimdi hocam bey, sevgilimin neyi var?

Doktor: İyileşmiş görünüyor ama yine de çok ters hareketlerde bulunmayın Carmen Hanım, size birkaç merhem vereceğim.

Masasına gitmiş ve reçete yazmış, kağıdı ise Drew'e vermişti.

Doktor: Bileğiniz iki hafta daha sarılı kalsın.

Drew: Tamamdır, teşekkürler.

Doktor: Rica ederim, geçmiş olsun.

Drew yine tilkisini kucağına almış ve hastaneden çıktıktan sonra arabaya binmeden yakındaki eczaneye girmiş ve sevgilisini bir koltuğa oturtmuştu.

Eczacı reçeteyi almış ve merhemleri Drew'e vermiş, Carmen'ın önünde diz çökmüştü.

Eczacı: Evet, bileği saralım. Hangi renk istersiniz Victoria Hanım?

Drew'e bakmış ve fısıldamıştı.

Carmen: Şey...pembe var mı ki?

Drew: Bebeğim, neden bana soruyorsun?

Carmen: Ya sen söyle işte, pembe olsun.

Erkek arkadaşının pantolonundan çekiştirmişti.

Drew: Abi pembe olsun, hatta ver sen bana ben yaparım.

Eczacı: Pekâlâ.

Ayağa kalkmış ve geri çekilmişti. Bu sefer Drew sevgilisinin önünde diz çökmüş ve merhemi sürerken Carmen dayanamayıp kıkırdamıştı.

Carmen: Biraz bastır, gıdıklanıyorum.

Drew: Bak sen yaramaz tilkiye! Bir de dizinden gıdık alıyor.

Genç adam, kız arkadaşını daha çok gıdıklamıştı.

Carmen: Ya tamam, yeter.

Elini Drew'in elinin üstüne atmıştı.

Carmen, elini yavaşça çekmiş ve Drew ise merhem sürdüğü yeri sarmıştı.

Genç adam ayağa kalkmıştı.

Drew: Hadi bakalım, gidelim. Geç kalmak istemeyiz.

Carmen: Tamamdır!

Kızıl Tilki ayağa kalkmış ve elinde bir ağırlık hissetmişti.

Eline baktığında pembe ve çilekli bir yüzük görmüş, kafasını kaldırdığında ise Drew çoktan dışarı çıkmış, ona bakmıştı.

Koşmuş ve sevgilisinin üzerine atlamıştı.

Drew: Yavaş ol, bileğini daha fazla incitme.

Carmen, Drew'i dudağından öpmüş ve sıkıca sarılmıştı.

Carmen: Ben...ne diyeceğimi bilemiyorum.

Drew: Artık resmi olarak sevgiliyiz.

Carmen: EVEEEETTTT!!!!!

~

Ellie: Milescığım, biz ne unuttuk sence?

Miles: Bilmem, ne unuttuk?

Carmen ile Drew ikilinin yanına gelmiş ve Carmen Ellie'yi görür görmez Drew'i dürtmüştü.

Carmen: Drew koş, bir araba da biz alalım.

Genç kızı kolundan tutmuştu.

Drew: Hooop, bu şortla mı?

Carmen: Merak etme, sen varsın zaten kimse bakmaz.

Drew: Orasını görürüz, arabadan örtü alacağım, geliyorum.

Carmen: Gerek yo- gitti bile, neyse.

Koşarak arkadaşlarının yanına gitmişti.

Carmen: ELLLİİİEEEEE!!!!!

Ellie: CAAARRRMEEENN!!!!

Market G: Lütfen sessiz olun!

Carmen, elindeki yüzüğü arkadaşlarına göstermişti.

Carmen: Bakın, Drew verdi!

Miles: Artık sevgilisiniz, ha?

Carmen: Evet...şey...ben-

Miles, Carmen'ın omzuna elini koymuştu.

Miles: İkiniz adına da çok sevindim.

Ellie: Miles, çekil bakayım yüzüğe bakacağım.

Genç kız gülmüş ve elini arkadaşına gösterirken Drew, Carmen'ı kollarından tutarak kaldırmıştı.

Drew: Hoppala! Evet, otur bakalım, örtüyü de ört.

Ellie: Hayvan herif, yüzüğe bakacaktım.

Drew: Cık! Bakamazsın.

Ellie: Hıh.

~

Ellie: Keşke liste yapsaydık.

Herkes alacakları almış ve arabaları doldurmuştu.

Carmen ile Ellie arabadan inmiş ve ikili birbirine bakarak aynı anda konuşmuştu.

Carmen&Ellie: PED VE ÇİKOLATA!!!!!

Carmen: DREW!

Ellie: MİLES!

Market G: Hanımlar! Lütfen sessiz.

Drew: Kütüphane mi amuca burası? Kadınlarımız çağırıyor anasını satay-

Miles, Drew'in ağzını kapatmış ve kızlara dönmüştü.

Miles: Ped ve çikolata mı?

Carmen&Ellie: Eveetttt!!

Drew: Ben ped alayım, Carmen, bana eşlik eder misin?

Tilkisine elini uzatmıştı.

Carmen: Tabiki.

Miles göz devirmişti.

Miles: Tatlım, gel biz de abur cubur alalım.

Ellie, arabaya atlamıştı.

Ellie: Gazlaaa!!!

~

Carmen ped reyonunu ararken arkasına dönmüş ve Drew'i reyondaki bütün pedleri arabaya koyarken görmesiyle hızlıca yanına gitmişti.

Carmen: Hey hey! O kadarına gerek yok. İki paket gece, iki paket gündüz ve bir paket günlük ped Ellie ile benim için yeterli.

Drew: Tamamdır, anlaşıldı.

~

Ellie: Evet Miles Bey, geldik en zor kısıma.

Miles: Abur cubur alacağız, ne istiyorsunuz hanımefendi?

Ellie: Çikolata istiyorum, cips istiyorum, bisküvi istiyorum, kraker istiyoru-

Miles: Sen her şeyi istiyorsun, anlaşıldı. Bak tatlım, kıtlıktan çıkmadık, savaşa gitmiyoruz. Sadece bir haftalığına kamp yapacağız ve bize verilen görevleri yerine getireceğiz.

Ellie: Of, peki.

Miles: Bir şey demeyi unuttun sanki?

Ellie: Haklısın Mimi.

Miles: Aferin tatlım.

Arabayı çevirmiş ve sevgilisini kendine yaklaştırmış, saçlarından öpmüştü.

Miles: Şimdi ne istiyorsan alabiliriz.

Dörtlü marketten çıkmış ve eşyaları arabaya zar zor sığdırdıktan sonra Ellie, arabanın kapısını açmasıyla çığlığı basmıştı.

Amy: Ne bağırıyorsunuz oğlum?

Drew: Lan Bruce, arabama ne ara girdin it!?

Bruce: O kadar eşya almışsınız ki arkaya sığdırmaya çalışırken biz arabaya bindik yani.

Carmen: İyi de bu arabaya nasıl sığacağız? Daha sizin elinizde eşyalar var.

Demesine kalmadan yanlarına bir araba yaklaşmış ve korna çalmıştı.

Ellie: Baba!?

Arabanın camını açmış ve kafasını dışarıya çıkartmıştı.

Scott: Birisi araba mı dedi?

Drew: Ooo, Reis Jeep'iyle gelmiş! Vay anasını.

Arabadan inmiş ve anahtarı Ellie'ye atmıştı.

Ellie: Ben mi kullanacağım?

Scott: Tabiki sen kullanacaksın. Başka birine kullandırdığını görmeyeceğim, gözüm üstünde.

Ellie: Seve seve kullanırım babacığım! O zaman bizim arabaya kamp eşyalarını koyalım, dört kişi de Drew'in arabasına binsin.

Eşyaları yüklemiş ve Ellie babasıyla vedalaşmıştı.

Ellie ve Miles, gri Jeep'e, diğer dörtlü ise siyah Jeep'e binmişti.

~

Miles, benzinin bitmesine yakın Drew'e haber vermiş ve benzinlikte durmuşlardı.

Ellie: Benim lavaboya gitmem gerekiyor, geliyorum.

Genç kız lavaboya gittiğinde Miles, arabadan inmiş ve yakıtın ücretini ödeyip elindeki su şişeleriyle Drewlerin arabasına yaklaşmış, ön yolcu koltuğunun camına vurmuştu.

Drew, camı açmış ve su şişelerini ona vermişti.

Miles: Carmen nerede?

Drew elini ağzına götürüp sessiz olmasını söylemişti. Koltuğa eğilip baktığında Carmen'ın Drew'e doğru dönüp uyuduğunu görmüş ve şaşkınlık içinde saate bakmıştı.

Miles: Saat daha 14.00 ve Carmen bu saatte uyuyor.

Amy: Evet, ilginç değil mi?

Drew: Hadi hadi, çok sesiniz çıkıyor, Tilki'm uyanacak.

Bruce: İyi de oğlum iki tilki var, hangisi uyanacak?

Drew: Panda lan o, peluş.

Carmen: Hey, o panda değil, kızıl panda!!!

Drew: Al işte, uyandırdınız! Sizin yüzünüzden!

Carmen: Hayır, ben zaten uyanmıştım, lavaboya gidecektim.

Genç adam kemerini çözmüştü.

Drew: Hadi gidelim.

Carmen: Sen nereye?

Drew: Ben de lavaboya gideceğim!

Carmen: Sana ne oluyor acaba?

Drew: Hatunum nereye ben oraya ulan!

Bruce: Gerizekalı!

~Ellie~

Lavaboya gittiğim sırada kız-erkek karışık bir grubun karşıdan geldiğini görmüş, kenarı çekildiğim sırada aralarından bilerek ve isteyerek bana çarpan bir çocukla göz göze gelmiştim...

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 24.07.2025 23:29 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...