
~Drew~
Arkadaşlarımızı bırakmış ve Carmen koltukta bacaklarını kendine çekmiş, yıldızlara bakmaya çalışmıştı ama bunu yaparken yerinden kımıldamıyor, aynı zamanda bir şeyler düşünüyordu.
Drew: Eee, overthink mesaisi mi?
Yeşillikleriyle bana bakmıştı.
Carmen: Drew?
Drew: Hmm?
Carmen: Neden ben? Yani ne bileyim okulun en yakışıklısı sensin. Benden daha iyileri varken neden? Neden ben?
Drew: Çünkü Tilki'm...sen benim kış güneşimsin. O kışın soğuğunda bana güneş gibi doğup ısındığımı, nefes aldığımı hissettiriyorsun. Bak...Carmen ben sınırlarımızı aşacağımıza inanıyorum. Tamam, sırlarımız var ama birbirimize güvenirsek birlikte aşabiliriz.
Carmen, radyoda çalan şarkıyı tekrarlamıştı.
Carmen: Bazen sevgi yetmez ve yol zorlaşır, nedenini bilmiyorum.
Drew: Yol uzun, devam edelim. Bu arada eğlenmeye çalışalım.
Carmen'a izin vermemiş ve şarkıya devam etmiştim.
Drew: Come and take a walk on the wild side, let me kiss your hand in the pouring rain...
Carmen: Beni deli gibi sev, güldürmeye devam et ve ağlatma.
Alınlarımızı birleştirmiştik.
Drew: Seni öpmeme izin verir misin?
Carmen: Bilmem, öpebilir misin?
Drew: Öyle bir öperim kiii!!
Carmen dudaklarıma küçük bir buse bırakmış ve koltuğa oturmuştu.
Drew: Bugünlük bu kadarmış. Neyse, yarın da alırız bir tane?
Carmen: Düşünmem lazım.
~Ellie~
Arabadan inmiş ve Carmen'a bakmış, kulağına yaklaşmış ve fısıldamıştım.
Ellie: Bir şey olursa araman yeterli. İyi geceler.
Kafasını sallamıştı.
Carmen: İyi geceler.
Geriye çekilmiş ve giden arabanın arkasından bakmıştım.
Miles: İstersen eve kadar yürüyelim Lielie.
Ellie: Olur Mimi.
Miles: Mimi mi?
Ellie: Evet, bundan sonra böyle.
Miles: Pekâlâ, nasıl isterseniz hanımefendi.
~
Evin kapısına vardığımızda kapıyı birkaç kere çalmış ve açan olmayınca annemle babamın mesaide olduğunu anlamıştım. Anahtarı almak için saksıyı kaldırdığımda anahtarın olmadığını anlamış ve Miles'a dönmüştüm ama o durumu anlamış olacak ki elimi tutmuştu.
Miles: Yurda gidebiliriz tatlım.
Ellie: Emin misin?
Miles: Hadi hadi, yakalanmayız.
~20 dakika sonra~
Ellie: Miles!!! Ayaklarım koptu!
Miles: İşte geldik!
Kafamı kaldırdığımda 8 katlı binayla göz göze gelmiştim.
Ellie: Eee akıllım, nasıl gireceğiz?
Miles: Komik misin Lielie? Camdan gireceğiz tabiki. Süper Kahraman olduğumuzu unuttun galiba?
Ellie: Kapı daha mantıklı gel-
Sözümü bitirmeme izin vermeden Miles beni kucağına almış ve ağını odasının olduğu cama atmıştı.
Miles: Fazla ses çıkarma.
Ellie: İyi de-
Miles eli ile ağzımı kapatmış ve beni candan yatağa fırlatmıştı.
Miles: Şimdi, oda arkadaşım raporlu. Sen benim yatağımda yat, ben aşağıda yatacağım.
Ellie: Ben niye senin yatağında yatıyorum?
Ellerini iki yanıma koymuştu.
Miles: Başka bir erkeğin yatağında yatabileceğini sanmıyorum tatlım.
Göz göze gelmiş ve dudağımdan öpüp aşağıya inmiş ve iyi geceler dileyerek yatağına yatmıştı.
Olayın şokunu atlatamadan kafamı yastığa koymuş, ışığın kapanmasıyla doğrulmuştum.
Ellie: Miles ışık...ışık açık kalsa, ben uyuduktan sonra kapatsan?
Miles, ışığı açmadığı gibi yanıma gelmiş ve beni göğüsüne yatırmıştı.
Çikolata kokusu mis gibi gelmişti ve kafamı göğsüne doğru iyice bastırmış, gözlerimi kapatmıştım.
~Amy~
Amy: Bruce?
Bruce: Amy?
Amy: Bilgisayar oynayalım mı?
Bruce: Yakınlarda bir internet kafe var aslında.
Amy: Hani nerede? Hemen gidelim!!!
Bruce: Dünden razı olduğunu bilsem önceden söylerdim bebeğim.
Amy: Hadi hadi, gidelim.
Bruce'un sırtına atlamış ve internet kafeye gidip saatlerce oyun oynamıştık.
~Carmen~
Arabada giderken hem midem bulanmış hem de başım dönmüştü. Dayanamayacak hâle gelmiş, tam elimi kaldırıp Drew'e seslenecekken anlamış olacak ki arabayı hızlıca sağa çekmişti. Arabadan inmiş ve beni kucağına almıştı.
Başımı eğip sırtıma hafif hafif vurmaya başlamıştı.
Carmen: Drew...öh- hayır, istemiyorum.
Drew: Ne istemiyorsun?
Carmen: Kaldır beni...ben kusmak istemiyorum.
Drew: İnat etme Fiore.
Drew'i omzundan itmiş ama o beni çocuk gibi dizlerimi ikiye ayırarak kucağına oturtmuştu.
Drew: Kusmazsan rahatlayamazsın bebeğim.
Carmen: İs-te-mi-yo-rum.
Alnını alnıma dayamıştı.
Drew: Neden inat ediyorsun?
Carmen: Drew?
Drew: Hm.
Carmen: Benim kulübe geldiğimi hemen nasıl anladın?
Drew: Kokun biliyor musun? Bir ortama girmeden senden önce kokun geliyor.
Gülmüştü.
Carmen: Komik olan ne?
Drew: Bu hâlini sadece benim görüyor oluşum.
Carmen: Ne varmış hâlimde?
Drew: Kırmızı yanaklar, uykulu bakışlar...daha sayayım mı?
Carmen: Ah...Drew, отведи меня домой (Beni eve götür.).
Drew, çenemden tutmuştu.
Drew: Ben o kadar Rusça bilmiyorum.
Carmen: Senin sorunun.
Drew: Ne dedin şimdi sen?
Drew'e sarılmış ve İtalyanca konuşmuştum.
Carmen: Portami a casa (Beni eve götür.).
Drew: Otterrai cio che desideri Balessimo (İstediğin olacak güzelim.).
~Drew~
Carmen'ı arabaya bindirmiş, kemerini takmış ve koltuğunu geriye doğru indirmiştim.
Şoför koltuğuna geçmiş ve eve bırakmak için yola koyulmuştum. Carmen'a baktığımda bana doğru yan dönerek uyuduğunu gördüğümde gülümsemeden edememiştim.
Carmen'ı kucağıma alıp evin kapısından içeri girdiğimde Senyora Margaret'in kapıda bizi beklediğini görmüştüm.
Margaret: Carmen'ın odasını biliyorsun, söylememe gerek yok sanırım.
Drew: Hayır...hayır, yok.
Carmen'ı yatağına yatırmış, gece lambasını takmıştım.
Carmen gözleri kapalı, eliyle bir şeyler arıyor gibiydi. Yere baktığımda dev bir ayıcık görmüştüm. Aslında bu bir kızıl pandaydı. Carmen'ın yanına koymuş ve odadan çıkmadan önce ona son kez bakmıştım.
Kapıyı kapatıp derin bir nefes vermiş ve arkama baktığımda Senyora Margaret'i görmüş, yerimde sıçramıştım.
Drew: Hass...öhm, pardon.
Margaret: Konuşmamız lazım!
Drew: Olur tabi ama burada olmaz.
Margaret: Yürü hadi!
Evin üst katındaki geniş balkona çıkmıştık ama çıkana kadar ne konuşacağımızı düşünmüş durmuştum.
Margaret: Drew, kızımla aranda ne var?
Drew: Şey, ona göre pek bir şey yok ama bana göre arkadaşız, sadece arkadaş.
Margaret: O...hatırlıyor mu?
Drew: Hayır, hiçbir şey hatırlamıyor.
~Geçmiş-Yazar~
Drew, küçük yaştan beri kendisini geliştirmek, hayata daha güçlü bir şekilde devam etmek için çeşitli insanlarla dövüşüyor, kendisini test ediyordu.
Bir gün Jesse, arkadaşı Jack'in yanına gittiğinde yapılan maçı izlemek için en ön sırada yerini almıştı.
Jack: Bak şimdi neler olacak.
Arkadaşına ardından da önüne baktığında 10 yaşlarındaki çocuk ve ondan yaşça büyük bir oğlanın dövüşmek üzere karşı karşıya geldiklerini görünce şok olmuştu.
Hızlıca Jack'e bakmıştı.
Jesse: Küçük bir çocuğu nasıl kocaman bir ergenle dövüştürebiliyorsun?
Jack: Küçük bir çocuk mu? Sen onun daha gücünü görmedin galiba Jesse. İzle ve gör.
Hakemin duyurusuyla geri sayım başlamıştı.
"3...2...1...Başladı!!"
Küçük çocuk hiçbir saldırıya başlamamış ve karşısındaki genç oğlan onun üstüne doğru koştuğunda hamlesini yapmıştı.
Jesse: Çocuğa bir şey olmayacağına emin misin? Bayağı zorlanıyor gibi, hm?
Jack: Saçmalama Jesse, güçlü olmasa onu çoktan kapı dışarı etmiştim bile.
Küçük Drew'in ağzı yüzü kan içinde kalmış ve karşısındaki oğlana zor dayanıyor gibi görünüyordu. Jesse gözlerini ondan ayırmamış ve hep onu izlemişti.
"Hadi küçük çocuk, yapabilirsin."
Zor da olsa Drew oğlanı yerle bir etmiş ve zaferle ellerini havaya kaldırmıştı.
"3...2...1...Kazanan Drew Baranov!"
Jesse: Demek Drew Baranov...
Jack: Sana demiştim değil m-
Demesine kalmadan küçük Drew olduğu yerde bayılmıştı.
Bunu gören Jesse aniden ayağa kalkmış ve koşarak Drew'in yanına gitmişti.
Jesse: Drew! Drew uyan!
Birkaç kez hafifçe onu tokatlamış ve uyanmadığında onu kucağına almış, kalabalığın arasından koşarak giderken Jack'in sesini duymuştu.
Jack: Bugün de güzel para kazandık.
"Pislik herif."
Drew'i arabasına bindirmiş ve onu eve götürmüştü.
Kapıyı hızlıca çalmış ve annesinin kapıyı açmasıyla içeri girmişti.
Margaret: Ne oluyor Jesse, kim bu çocuk!?
Jesse: Sonra anlatırım, şimdi onu yatırmamız ve yaralarını temizlemeniz gerekiyor.
Carmen, babasının bacaklarının arkasına saklanmış ve küçük Drew'e bakmıştı.
Arthur: Ne yapıyorsun Jesse?
Jesse: Bir çocuğun hayatını kurtarıyorum!!!
Margaret: Başımıza bir iş gelecek!
Jesse: KÜÇÜCÜK ÇOCUKTAN MI KORKUYORSUNUZ!?
Carmen, abisinin bağırmasıyla babasının bacağına sarılmıştı.
Arthur: Kardeşini korkutuyorsun!!
Bacağına sıkıca sarılan kızına bakmış ve onu elinden tutmuştu.
Arthur: Gel babacığım, biz seninle oyun oynayalım olur mu?
Kızını kucağına almış ve yukarıya çıkmıştı.
Margaret, önce Drew'e ardından Jesse'ye bakmıştı.
Margaret: Çocuğa bakacaksan bak ama bir an önce bu evden gönder ve kızıma da onu gösterme!
Oğlunun bir şey demesine izin vermeden odadan çıkmıştı.
Jesse, Drew'in yanına çömelmişti.
"Seni bundan sonra ben koruyacağım, Drew Baranov."
Yaralarını temizlemiş ve onu uyuttuktan sonra telefonunu çıkartmıştı.
"Drew Baranov'un ailesini araştırın."
Küçük çocuğa dönmüştü.
Jesse: İyi geceler ortak.
Ayağa kalkmış ve odadan çıkmıştı.
Carmen, abisinin odadan çıktığını görünce koşarak kapının eşiğine gitmiş ve Drew'e bakmıştı.
Drew, gözlerini hafifçe açtığında kapıda duran Carmen'ı görmüş ve ona bakmıştı.
Carmen bir adım daha attığında pencerenin camları kırılmış ve içeri kim olduğu bilinmeyen bir adam girmişti.
Evet, bu kişi Migueldi.
Miguel: Bak sen, şansım bana bu sefer güldü!
Yatakta duran Drew ve Carmen'ı kucağına almıştı.
Carmen korktuğu için bağırmaya başlamış ama Drew sakinliğini koruyarak ne yapacağını düşünmüştü.
Aklına gelen ani fikirle beraber Miguel'in saçından tutup çekmiş, ardından elini ısırmasıyla ondan kurtulmuştu.
Yatağa çıkmış ve tam Miguel'in sırtına atlayacağı sırada kendisinin bile kontrol edemediği bir şey olmuştu.
Drew ilk defa o gün Hava elementini kullanmıştı.
Miguel'in sırtına dokunduğu anda Carmen yere düşmüş, Miguel ise Hava elementinin gücüyle duvara uçmuştu.
Diğerleri odaya geldiğinde Arthur koşarak canı acıyan Carmen'ı kucağına almış, Jesse ise Miguel'i yakasından tutarak camdan aşağı atmıştı.
Arthur: Victoria, iyi misin?
Küçük kız kafasını iki yana sallamış ve babasına sarılmıştı.
Margaret, Jesse'yi kolundan tutmuş ve odadan çıkarmıştı.
Margaret: Bu çocuğu evimde istemiyorum Jesse!!
Jesse: Carmen'ı Drew kurtardı!
Margaret: İstemiyorum diyorum sana anlamıyor musun!?
Jesse: Ne hâliniz varsa görün!
~
Margaret: Kızımdan uzak du-
Drew: Kızınız benim, onu korurum, onu seviyorum, onu hiçbir şeye zorlamam ama benden lütfen bunu istemeyin...yapamam.
Margaret: İki element ikiniz içinde tehlikeli.
Drew: Elementler birbirini korur. Geçmişi unutalım, önümüze bakalım ama Carmen'a aile tekniklerini öğretmelisiniz. Artık bir ekibiz, insanlara yardım etmeliyiz.
Margaret: Спокойной ночи Drew (İyi geceler Drew.).
Drew: Спокойной ночи (İyi geceler.).
Margaret, Drew'i uğurlamıştı.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |