
Bilinmeyen numara sizi bir gruba ekledi.
Bitter çikolatalı brownieler
Amy: Hepiniz sakin olun. Bu grubu ben kurdum.
Carmen: Bilinmeyen numara kim?
Amy: Ellie'yi de gruba ekledim.
Miles: Neden böyle bir grup kurduğunu sorsak?
Amy: Salaklar, yarın buluşacağız.
Merhaba.
Carmen: Hoş geldin Ellie.
Hoş buldum ama konu nedir acaba ve herkes ismini tek tek yazsın da kaydedeyim bari.
Amy: Amy.
Carmen: Carmen.
Miles: Miles.
Tamamdır, kaydettim.
Amy: Ee, ne zaman ve nerede buluşuyoruz ya da buluşuyor muyuz?
Carmen: Ellie, senin evinde başka bir zaman buluşsak olur mu?
Olur tabi, sıkıntı değil.
Miles: O zaman?
Amy: Nerede?
Carmen: Buluşacağız?
Ben de onu soracaktım:)
Miles: Bence bizim yurdun olduğu kafede buluşsak olur. Sizin içinde uygun mudur?
Carmen: Olur.
Amy: Benim için de uygun.
Bana da uygundur.
Carmen: O zaman ben kitap okuyacağım. Görüşürüz.
Miles: Ben de çizim yapacağım.
Amy: Vee ben de oyun oynayacağım.
Birbirinize bu kadar uyumlu konuşmanız çok tatlı.
O zaman bana iyi geceler çünkü ben uyuyacağım.
Carmen: İyi uykular.
Amy: İyi uykulaar.
Miles: İyi uykulaaar.
:)
~
~Carmen~
Aynadan kendime bakmış ve kızıl saçlarımı tarayıp dağınık bir topuz yapmıştım. Artık hazırdım.
Çantamı almış ve koluma takıp odamdan çıkmıştım. Karşımda dikilen annemi görünce bıkmış bir şekilde nefesimi vermiş ve ondan aldığım yeşil gözlerine bakmıştım.
Margaret: Nereye?
Carmen: Arkadaşlarımın yanına.
Margaret: Derslerin?
Carmen: Hepsi dün bitti.
Margaret: Üniformanı yıkadı-
Carmen: Anne, bu kadar kontrolcü olmayı bırak.
Margaret: Kontrolcü olmak zorundayım Victoria.
Carmen: Değilsin. Biraz rahat olsan olmaz mı? Ben zaten bunları düşünebilecek yaştayım.
Margaret: Sana ne oluyor Victoria? O arkadaşların mı sana bu akılları veriyor?
Carmen: Yine konu neden arkadaşlarıma geliyor?
Margaret: Liseye geçtiğinden beri bize karşı tutumun ve düşüncelerin değişti.
Carmen: Hayır anne, değişmedi. Ben hep böyleydim ve böyle olacağım. Küçükken size bunu göstermiyordum sadece. Şimdi izin verirsen 'o arkadaşlarımla' buluşacağım.
Margaret: Bu konuyu konuşacağız.
Yanından geçip giderken fısıldamıştım.
"Konuşmayacağız."
Ayakkabılarımı hızlıca giyinmiş ve evden çıkmıştım.
~Amy~
Bilgisayardaki yazılımla uğraşırken tamamen aklımdan çıkan buluşmayı hatırlayınca hızlı bir şekilde oyuncu koltuğumdan kalkmış ve üzerime giymek için dolabımdan birkaç kıyafet almış, üzerimi değiştirmiştim. Saçlarımı tarayıp olduğu gibi bırakmış ve kendime son kez bakarak çantamı almıştım.
Bilgisayarımı kapattığımdan emin olup odadan çıktığımda evde kimsenin olmadığını fark etmenin rahatlığıyla bir nefes almış ve kapıya doğru gittiğimde her zaman kullandığım kulaklıklarımdan birini kulağıma takmamla kapı çalmıştı. Kapıyı anında açtığıma şaşırmış olan Carmen, yeşil gözlerini üzerime dikmişti.
Amy: Ben de şimdi çıkıyordum.
Carmen: Ben uyuyorsundur ya da oyun oynuyorsundur falan sanmıştım ama bu iyi oldu. Hadi gidelim!
Gülerek ayakkabımı giyinmiş ve Carmen'ın koluna girmiş, yola koyulmuştuk.
~Ellie~
Saçımın boyalı kısımları aktığından saçımı tekrar boyamış ve güzelce yıkayıp kurutmuştum. Artık daha güzel görünüyorlardı.
Üzerimi değiştirmiş ve Michael Jordan ayakkabılarımı giymiştim. Telefonum çaldığında telaşlanmış ve 'acaba geç mi kaldım?' diye düşünerek hızlıca açmıştım.
Ellie: E-efendim.
Carmen: Ellie!! Biz Amy ile beraber Miles'ın yanına gidiyoruz. Sen neredesin?
Ellie: Ben de şimdi çıkıyorum.
Carmen: Geldiğin zaman bize haber verirsin. Görüşürüz.
Ellie: Görüşürüz.
Bir 'oh' çekmiş ve telefonumu çantama koymuştum. Şimdi evden çıkabilirdim!
Ellie: Bibi, ben çıkıyorum!
Bibi: İyi eğlenceler!
Ellie: Teşekkür ederim!
Hızlıca evden çıkmıştım.
~Miles~
Oda arkadaşımın birkaç tokatı üstüne uyanmış ve hazırlanmaya çalışıyordum.
Abel: Kızlar şimdi gelecek Miles. Çok sorumsuzsun!
Miles: Hazırlanıyorum iş-
Odanın kapısına sertçe vurulmuş ve elim ayağım iyice birbirine dolaşmıştı.
Abel, benim bu hâllerime göz devirmiş ve kapıyı açmıştı.
Abel: Hoş geldiniz kızlar. Sakar arkadaşınız da burada.
Kızların önünden çekilmiş ve benim şekilden şekile girmiş hâlime gülmüşlerdi.
Miles: Komik değil.
Carmen: Bence komik ama sen şimdi laf etmeyi bırak ve hemen giyin. Ellie birazdan gelir.
Abel: Ellie kim?
Ben üstümü giyinirken Carmen, Abel'a her şeyi anlatmıştı.
Carmen: Bence iyi bir kız.
Amy: Bence de ve Miles da BENCE onu çok sevdi.
Montumu giyerken konuşmuştum.
Miles: İyi kız yani evet sevdim. Evet evet, tatlı birisi.
Gülüşmüş ve Abel'a veda ederek kafeye gitmiştik.
~Yazar~
Ellie, karşıdan gelen arkadaşlarına el sallamış ve onlarla selamlaşmıştı. Gençler yerlerine oturduklarında garson gelmiş ve siparişleri alarak gitmişti.
Ellie: Evet, beni kırmadığınız için çok teşekkür ederim. Umarım bir gün evime de gelebilirsiniz.
Carmen: Rica ederiz Ellie. Seni de bizim evimize bekleriz.
Genç kız gülümsemişti.
Carmen: Benim bir sorum olacaktı sana.
Ellie: Tabi.
Carmen: Ne zamandan beri bu çocuklar seninle uğraşıyor?
Ellie: Okula ilk adım attığım andan beri.
Carmen: Önceden tanışıyor musunuz?
Ellie: Hiçbirini tanımıyorum.
Amy: Seninle bu şekilde uğraşmaları hoş değil.
Miles: Ama onlar bunun farkında değil.
Ellie: Maalesef.
Kahveler gelmiş ve herkes sıcacık kahvesiyle mayışmış, sohbet gittikçe artmıştı.
Ellie, kahvesinden bir yudum alacağı sırada kulağındaki cihazdan bir ses duymuştu.
Miguel: Ellie! Çabuk gelmen lazım. Acil!
Genç kız, duyduğu şeyle beraber telaşla öksürmüştü.
Miles: İyi misin Ellie?
Ellie: İyiyim...Öhm, iyiyim ben sıkıntı yok. Öhm...sadece lavaboya gitsem iyi olacak öhm öhm.
Amy: Yardıma ihtiyacın var mı bari!?
Ellie, onu duymadan koşarak gitmişti.
Amy, ayağa kalkacak olduğunda Carmen elinden tutmuş ve oturmasını sağlamıştı.
Carmen: O sorunlarını tek başına halletmeyi seviyor. Yalnız bıraksak iyi olur.
Amy: Haklısın.
Miles, arkadaşlarının bu davranışına gülümserken örümcek hisleri de yavaştan harekete geçiyor gibiydi.
Tam da hissettiği gibi arkasına dönmüş ve uzun bir adamın masalarına yaklaştığını görmüştü.
Masalarına yaklaşan adam, Ellie'nin sandalyesine oturmuştu.
Carmen: Afedersiniz ama rastgele gördüğünüz boş bir sandalyeye böyle oturamazsınız. Ayrıca siz kimsiniz?
Scott: Violette, Tecna ve Örümcek Adam, zor durumda olduğunuzu biliyorum. Benimle gelin.
Carmen: Neden?
Scott: Hayatınızın kaymasını istemiyorsanız gelmenizi tavsiye ederim ve burada konuşamam. Müsait bir ortam değil.
Amy ve Miles Carmen'a bakmıştı.
Carmen kafasını sallamış ve ayağa kalkan adamı takip etmişlerdi.
Büyük ve siyah bir arabanın içine girdiklerinde adam konuşmasına devam etmişti.
Scott: Öncellikle su elementine sahip Violette, Victoria Carmen Laura.
Carmen şaşkın bir şekilde ona bakarken adamın eli Amy'i göstermişti.
Scott: Toprak elementine sahip Tecna, Amy Rubenson.
Amy, kaşlarını çatarak önce arkadaşlarına sonra da adama bakmıştı.
Adamın gözleri Miles'a kaymıştı.
Scott: Ve Örümcek Adam, Miles Morales.
Carmen: Bizi nereden tanıyorsunuz?
Adam gülmüş ve Carmen'a bakmıştı.
Scott: Çocuklar, ben herkesi tanıyorum. Özellikle sizin gibi özel insanları.
Amy: Peki siz kimsiniz?
Scott: Ben Ellie'nin babası Scott Brunose. Bütün süper kahramanlar benden sorumlu ve şu an kızımda dahil hepinizin zor durumda olduğunun farkındayım. Bu yüzden bir ekip kurmak istiyorum. Dün yaşadığınız olaydan dolayı herkes sizin gerçek kimliğinizi aramaya çalışıyor ama kesinlikle kimliklerinizin ortaya çıkmaması gerek. Ölene kadar.
Carmen: Ne yapacağız peki? Ayrıca Ellie'nin bu durumla bağlantısı nedir? Ve bundan haberi var mı?
Scott: Çok meraklı bir kızsın Carmen. Bu beni sevindirdi. Öncelikle benim ekibime katılıp bazı eğitimler alacaksınız ve o fotoğraflar ortadan kaybolacak. Bu konunun Ellie ile olan bağlantısı ise onun Örümcek Kadın olması. Son olarak da bundan haberi yok ve şu an bazı işleri olduğu için patronunun yanında.
Carmen: Anlamıyorum. Ben sadece Peter ve biz varız sanıyordum. Daha ne kadar kahraman var Bay Brunose?
Scott: Tahmin edemeyeceğiniz kadar çok ama hepsi farklı evrenlerin kahramanları. Sizin bu kadar çok olma sebebiniz Kingpin'in çok büyük işler çeviriyor olması ama bunları daha sonra konuşacağız.
Araba bir anda durmuştu.
Scott: İnebilirsiniz çocuklar.
Gençler birbirlerine bakmış ve arabadan hızlıca inmişlerdi. Arkalarından da Scott inmiş ve onu takip etmeleri için el işareti yapmıştı.
Miles, yürürken arkadaşlarına fısıldamıştı.
Miles: Bana neden daha önce bundan bahsetmediniz?
Amy: Nasıl söyleyebilirdik Miles?
Carmen: Korktuk Miles.
Amy: Neyse onu bunu bırakın da şuraya bakın! Ne kadar da büyük ve teknoloji dolu bir yer. Hayalim resmen!
Carmen: Gerçekten büyüleyici.
Scott, bir kapının önünde durmuş ve gençlere dönmüştü.
Scott: Bundan sonrası sizin çocuklar. Benim burada herhangi bir yetkim yok.
Carmen: Bir dakika bir dakika! Biz ne yapacağız burada?
Scott: İçeride patronunuz ve Ellie var.
Carmen: Patronumuz derken? Biz bu işi kabul ettiğimizi söylemedik.
Scott: Carmen, bu işi kabul etmezsen başka çaren yok. Gerçek kimliğinin öğrenilmesi, süper kahramanlığın bitmesi ve elindeki elementi kaybetmek demektir. Eğer bunu gerçekten istiyorsan teklifimi kabul etmelisin. İnan bana bizim sana ihtiyacımız var çünkü henüz gerçek güçlerinin farkında değilsin ama aldığın eğitimler sayesinde bunu öğreneceksin. Çok daha fazlası olduğunu unutma, unutmayın. Şimdi içeri girip kendini daha çok geliştirmeyi mi istiyorsun yoksa kahramanlık işinin tamamen bitmesi ve elindeki su elementini bir daha geri gelmeyecek şekilde kaybetmek mi? Kızlar, o elinizdeki elementlerin kıymetini bilin. Bu sizin için çok önemli ama üzerine fazla düşerseniz eğer kabusunuz da olabilir. Dikkatli kullanmanız şart.
Arkasına dönmüş ve giderken konuşmasını sürdürmüştü.
Scott: Karar sizin çocuklar! Ve dediğim gibi elementlerinizi dikkatli kullanın yoksa patlarsınız...Mecazi olarak.
Miles: Bay Brunose haklı Carmen. Elimizdeki güçleri kaybedemeyiz.
Carmen: Haklısın Miles, hadi yapalım şunu!
Derin bir nefesle kapıyı açmıştı genç kız.
Miguel: Kes şun- Hah, diğer iki element ve bir diğer Örümcek de geldi.
Üçlü, sert duruşlu adamın karşısına geçmişti.
Ellie, kızarık ve dolu gözleriyle arkadaşlarını görünce şaşırmıştı.
Ellie: Çocuklar...
Miles: Ellie, sen neden ağladın?
Genç kız dayanamamış ve karşısındaki oğlana sarılmıştı.
Miles: Ah...geçti, geçti.
Karşılık vermiş ve o da sarılmıştı.
Miguel: Hobie, ona bir sandalye getirsene.
Çiğnediği sakızı patlatmış ve önündeki sandalyeyi alıp Ellie'nin oturmasını sağlamıştı.
Carmen ve Amy, Ellie'nin sırtını sıvazlamış ve patrona dönmüşlerdi.
Miguel: Ben Miguel. Bu kadarını bilseniz yeterli. Sizi zaten tanıyorum.
Carmen: Bize eğitim verileceği söylendi.
Miguel: Eğitim işi bende değil, onu Layla hallediyor. Eğitimi Layla size verecek. Örümcek Adam hariç.
Miles: Ben ne yapacağım peki?
Miguel: Ellie ve Hobie senin eğitiminden sorumlu olacaklar Miles.
Gözleri Amy ve Carmen'a kaymıştı.
Miguel: Siz ikiniz, gelin buraya.
Amy ve Carmen birbirine bakmış, ardından Miguel'in yanına gitmişlerdi.
Miguel, kızların elini tutmuş ve gözlerini kapatmıştı.
Miguel: Bu elementler çok güçlü. Bunları kullanırken çok dikkatli olmalısınız. Sağlığınıza zarar verir. Normal hayatta birisine vururken çok dikkatli olun çünkü hem siz hem de karşınızdaki büyük zarar alabilir.
Miguel, kızların tekrardan elini tuttuğunda Miles, Ellie'nin önünde çömelmişti.
Miles: Neden ağladın?
Ellie: Önemli bir şey değil, boş ver.
Miles: Bunu sonra konuşacağız.
Bir anne misali işaret parmağını Ellie'ye doğru salladığında genç kız gülmüştü.
Ellie: Teşekkür ederim.
Miles, gülmüş ve ayağa kalkmıştı.
Miguel: Tamamdır, bu kadar. Sizi getiren araba tekrar sizi götürecek. Çok görüşeceğiz zaten.
Ellie, ayağa kalktığında Miguel şiddetli bir sesle konuşmuştu.
Miguel: Sen hariç, Ellie.
Ellie: Siz eve gidin çocuklar. Beni beklemeyin.
Koşarak arkadaşlarına sarılmış ve onları uğurlamıştı.
Miguel: Evet, Hanımefendi. Bunu nasıl becerdiğinden bahsediyorduk!
Ellie: Nereden bilebilirdim Miguel?
Miguel: Profesör'ün ölmesinin bizim için ne kadar büyük bir kayıp olduğundan haberin var mı senin? Çalışmaları bizim için çok önemliydi.
Ellie: Ama onların elinde değil gördüğün üzere!
Miguel: AMA GÖRDÜĞÜN ÜZERE O ÜÇÜ HÂLÂ HAYATTA ELLİE!! HEM PROFESÖR'ÜN ÖLMESİNE İZİN VERİYORSUN HEM DE KİMLİĞİNİZ AÇIĞA ÇIKIYOR VE O DA YETMEZMİŞ GİBİ O ÜÇ HERİFİ GÖZDEN KAÇIRIYORSUN!!
Genç kız korkuyla geri çekilmiş ve gözlerinin tekrardan dolmasına engel olamamıştı.
Miguel: Birkaç gün süper kahraman işlerine ara ver. Bu senin için, özellikle bizim için çok iyi olacak. Arkadaşlarınla biz bunu halledebiliriz.
Ellie: Ama Migue-
Miguel: Bu bir cezadır Ellie, cezalısın. Kostümünü burada bırak. Hobie, sen de onu evine götür.
Ellie, akan yaşlarını silmiş ve kostümünü bırakarak oradan çıkmıştı. Hobie ise koşarak arkasından gelmişti.
Hobie: Kızım, üzme kendini. Klasik Miguel işte bilmiyor musun?
Ellie: Beni sadece evime götür Hobie.
Hobie motoruna binmiş ve arkasına da Ellie binmişti.
Hobie: Sıkı tutun.
Genç kız arkadaşına sıkıca tutunmuş ve kendini göz yaşlarına teslim etmişti.
~Carmen~
Ani alınan bir kararla beraber bir ekibe alınmamız benim için oldukça tuhaftı. Üstüne bunun yeni arkadaşımız olan Ellie ve babasının başının altından çıkması da beni ayrıca şaşırtmıştı. Bunu yaparak iyi bir şey mi yaptım bilmiyorum ama umarım bu yüzden pişman olmam. Bay Brunose, bana daha farkında olmadığım çeşitli güçlerimin olduğunu söyledi ama bu konuda sanırım haklıydı çünkü biliyordum ki güçlerimin sınırı yoktu. Ayrıca şu su elementi...beni zaman zaman gerçekten zor duruma sokuyordu. Kontrol altına almaya çalışırken bana zarar geliyor ama kontrol etmezsem eğer başkalarına zarar veriyordu. Nasıl üstesinden geleceğimi bilmiyorum ve şu an sadece ne ailemin ne de başkalarının gerçek kimliğimi bilmesini istemiyorum. İnsanların bana ihtiyacı var. Bunu çok iyi biliyorum...
~Amy~
Yeni bir ekiple çalışacak olmanın verdiği bir heyecan vardı içimde. Yakın arkadaşlarımla beraber çalışacak olmak beni çok mutlu etmiş ve rahatlatmıştı. Gerçek kimliklerimizin açığa çıkmamasını umarak kendimi çokça geliştirmeyi ve arkadaşlarıma daha çok yardımda bulunmak istiyordum. Çünkü benim yaptığım iş gerçekten çok önemliydi. Her şeyi görebilmek ve bu konuda ekip arkadaşlarını uyarmak çok önemli. Eğer arkasından bir tehlike gelirse ve o bunu anlamazsa kötü şeyler olabilir. Bu yüzden çok daha hızlı ve profesyonel olmakta fayda var. Elimdeki Toprak elementini de kontrol etme konusunda çok dikkatli olmam gerektiğini biliyorum. Carmen ve Miles'ı bilemiyorum ama ben bu ekip işinde çok başarılı olacağımızı düşünmeye başladım ve umarım da öyle olur.
~Miles~
Evet, bugün en yakın arkadaşlarımın aslında yeni ekip arkadaşlarım olduğunu öğrendim. Bu benim için aslında çok iyi oldu çünkü ne yapacağımı bilmiyorum. Daha doğrusu nasıl çalışacağımı bilmiyorum. Planlarım var ama hiçbirini uygulamaya geçiremiyorum. Ağ atmayı bile bilmiyorum. Biliyorum, bana gülebilirsiniz ama bu işe daha yeni atıldım ama Ellie bana hepsini öğretecek. Ah, keşke Aaron amcam bir an önce şehir dışından gelse de ona anlatsam. Yeni bir Örümcek Adam doğuyor!
~Drew~
Sabahtan beri yaşadığım şoklar üstüne eve gelir gelmez soğuk bir su içmiştim. Dün olan olaydan sonra Carmenla olan atışmamız sonucu Carmen, beni Su elementini kullanarak binadan aşağı kuvvetli bir şekilde itmişti ama ben de hava elementi sayesinde uçmuş ve bir yerlerimi yaralamaktan kurtulmuştum. Su elementinin öyle bir gücü vardı ki ciddi hasarlar verebilirdi ama Carmen muhtemelen daha bunu bilmiyordu. Umarım başkalarına ya da kendine zarar vermeden kontrol altına alabilir. Normal hayatta da olduğu gibi kostüm altından da anlaşamıyorduk. Hele ki şekerli kokusu benim peşimi bırakmıyordu! Ahhh, şekerli şeylerden nefret ediyorum!!!
~Bruce~
Sanırım diğerleri arasında bu teklifi tek seven kişi benim çünkü bir sürü olanak sağlanıyor ve kimliklerimiz güvenli bir şekilde saklanıyor! Bunun kadar harika bir şey olamaz. Bir şeyler daha kolay parçalayabilir, düşmanları daha kolay yerin dibine sokabilirim. Tamam, çok acımasız oldum. Ayrıca bugün Amy'i gördüğüme de sevindimm sanırım ona karşı içimde küçük bir şeyler uyanıyor gibi ama tam emin değilim. Onu görünce sebepsiz mutlu oluyorum.
~
~Yazar~
Ellie, sınıftan çıkmış ve müzik odasına gitmişti. Gözü her zaman olduğu gibi bateriye takılmış ve hiç kimseyi umursamadan tabureye oturmuş, sopaları eline alarak yavaştan çalmaya başlamıştı.
Sesleri duyan Aiden, müzik odasına girmiş ve bateriyi kendinden geçmiş hâlde çalan Ellie'yi görünce gülümsemişti. Kapıyı kapatarak bir sandalye çekmiş ve oturmuştu.
Aiden, şekilli sarı saçları, mavi gözleri ve uzun boyuyla dikkat çeker, kızlar tarafından beğenilirdi. Okulun müzik kulübündeydi ve elektro gitar çalıyordu. Ayrıca hocalar tarafından da çok sevilirdi.
Ellie, rahatlamış olacak ki yavaşlamış ve gözlerini açtığında karşısında Aiden'ı görmeyi düşünmüyordu.
Aiden: Çok güzel çalıyorsun.
Ellie: T-teşekkür ederim.
Aiden: Sen müzik kulübünde değilsin sanırım. Seni hiç görmedim.
Ellie: Katılmayı düşünüyorum.
Aiden: Bence de katılmalısın. Gerçekten çok güzel çalıyorsun. Bu arada ben Aiden.
Elini uzatmıştı.
Ellie: Bende Ellie.
Elini tutmuş ve sıkmıştı.
Aiden: Kantine gidiyordum. Gelmek ister misin?
Ellie: Olur, gidelim.
Müzik odasından çıkmış ve kantine doğru gitmişlerdi.
Miles, kulaklığından müziğini dinlerken kantinden içeri giren Ellie ve Aiden'ı görmesiyle kulaklığını aniden çıkarmış ve yemek yiyen arkadaşlarının dikkatini çekmişti.
Amy: Ne oldu buna?
Carmen: Ne oluyor Miles?
Miles: Şunlara bak!
Carmen ve Amy, Miles'ın baktığı yöne kafasını çevirmiş ve gördüğü şeyle gülmeden edememişlerdi.
Carmen: Sen kıskandın mı?
Miles: Ne kıskanacağım? Sadece dikkatimi çekti.
Amy: Belli belli.
Miles: Hey! Hadi yanına gidelim.
Ayağa kalkmış ve arkadaşlarından önce Ellie ile Aiden'ın oturduğu masaya doğru gitmişti. Kızlar da çok gecikmeden arkadaşlarının arkasından güle güle gitmişlerdi.
Miles: Ellie, naber?
Ellie: Ah Miles, ben de senden bahsediyordum.
Miles: B-benden mi bahsediyordun?
Carmen, Miles'ın önüne geçmişti.
Carmen: Merhaba Aiden, Ellie ile anlaşman çok hoş. Nereden tanışıyorsunuz?
Ellie: Müzik odasında tanıştık.
Aiden: Ah, evet.
Amy: Ne kadar güzel. Seninle zaten tanışıyoruz Aiden ama yine de memnun olduk.
Aiden: Ben de memnun oldum ama benim şimdi gitmem gerekiyor. Sonra görüşürüz.
Carmen: Görüşürüz Aiden.
Aiden gitmiş ve gitmesiyle Carmen'ın telefonu çalmıştı.
Carmen: Hemen geliyorum.
Arkadaşlarından uzaklaşmış ve telefonu açmıştı.
Carmen: Efendim anne.
Margaret: Carmen, ortaklarımız yemeğe gelecekler. Acil eve gelmen gerek.
Carmen: Tamam, geliyorum.
Telefonu kapatmış ve arkadaşlarının yanına geri gelmişti.
Carmen: Ben lavaboya gideceğim. Siz beni beklemeyin.
Amy: Emin misin?
Carmen: Eminim, hadi gidin siz.
Miles: Çok geç kalma.
Carmen: Tamam tamam.
Miles ve Amy giderken Ellie, Carmen'ın omzuna elini koymuştu.
Ellie: Dikkatli ol olur mu?
Carmen: Merak etme, dikkatli olacağım.
Gülümsemiş ve koşarak diğerlerinin yanına gitmişti.
~Carmen~
Sonunda eve varmış ve odama gidip üzerime annemin zorla almış olduğu ve bütün fiziğimi gösteren siyah bir elbise giymiştim. Boyum kısa olduğundan vücut hatlarım çok net bir şekilde belli oluyordu.
Bir 'of' çekerek inci kolyemi de takmış ve salona gittiğimde çoktan herkesin masanın başında toplandığını görmüştüm.
Carmen: Ah, hoş geldiniz.
Arthur: Hoş geldin tatlım. Gel, otur.
Carmen: Hoş buldum babacığım.
Yerime oturmuş ve gözlerim Valentino'ya kaymıştı.
Alexander: Carmen, sen nasılsın?
Carmen: Çok teşekkür ederim Bay Alexander, ben iyiyim. Siz nasılsınız?
Alexander: Çok teşekkür ederim, ben de iyiyim.
Gülümsemiş ve yemeğimden bir çatal almıştım.
~Yazar~
Miles, sınıfta dönüp dolaşıp duruyordu.
Miles: Nerede bu kız?
Amy: Telefonları açmıyor. Bizden habersiz bir yere gitmez genelde ama.
Ellie: Belki ailevi bir şeydir.
Amy: Olabilir aslında. Genelde aile sorunlarını dışarı yansıtmayı sevmez. Yarın anlarız ne olup bittiğini.
Ellie: Evet Miles, sakin ol.
Miles: Umarım dediğiniz gibidir.
Ellie: Emin ol, öyle.
Miles: Pekâlâ.
Yerine tekrardan oturmuştu oğlan.
~
Yemekler yenmiş ve masa toplanmıştı.
Carmen: Anneciğim, ben odama gideyim.
Margaret: Tamam tatlım.
Genç kız, odasına doğru gitmiş ve kapısını açtığında arkasında bir şey hissederek hızlıca arkasına dönmüş ve hissettiği gibi Valentino'ya yumruğu vurmuştu.
Su elementini iliklerine kadar hisseden Valentino, yere düşmüş ve Carmen da fazla güçten dolayı bayılacağı sırada hızlıca ayağa kalkıp onu tutmuştu.
Kollarında bayılan kıza bakmış, ardından telefonunu hızlıca çıkartarak babasını aramıştı.
Alexander: Efendim Valen?
Valentino: Baba, biz Carmen ile biraz dışarıda dolaşacağız. Haberiniz olsun.
Alexander: Tamam oğlum, iyi eğlenceler.
Valentino: Teşekkür ederim.
Telefonu hızlıca kapatmış ve pencereden gelen sesle oraya doğru bakmıştı.
Valentino: Ne oluyor lan?
-Kızı neden istemediği yere götürüyorsun lan it?
Ses geliyordu ama ortada birisi yoktu.
Valentino: B-bu seni ilgilendirmez!
Pencereden dışarı baktığında kafasına yediği taşla beraber yere düşmüş ve Carmen'ı da düşürmüştü.
Drew: Sen hangi cürretle kızı kaçırmaya çalışıyorsun lan?
Valentino: Drew! Senin ne işin var lan burada!?
Drew: Sanane lan!
Valentino'nun yakasından tutmuş yumruğu indirmesiyle bayılmıştı.
Drew, başından beri her şeyi izliyordu ve olanların farkındaydı. Şimdiyse Carmen'ı bu şekilde bırakamazdı.
Benimle geliyorsun küçük hanım.
Genç kızı kucağına almış ve camdan atlamıştı.
Carmen, hafifçe ayılmaya başlarken aldığı okyanus kokusuyla kimin kollarında olduğunu az çok anlamıştı.
Drew, insanların görmeyeceği şekilde binaların üzerinden gitmiş ve sonunda eve varmıştı.
Odanın penceresinden içeri girmiş ve nazikçe kollarındaki kızılı yatağına yatırmıştı. Arkasına dönüp montunu çıkaracağı sırada Kızıl saçlı gözlerini hafifçe açmış ve oğlana bakarak gülümsemişti.
~
Carmen, hiç yabancılık çekmeden uyanmış ve yatakta doğrulmuştu.
Kalkmak için ayaklarını koyduğunda yüksek bir sesle irkilmişti.
Drew: Acıdı lan!!
Carmen: Ay, afedersin.
Oğlan, gözlerini ovarken kalkmış ve karşısında çok tatlı gorünen, saçları hafif dağılmış olan kızıla bakmıştı.
Drew: Uyandın mı?
Carmen: Evet beyefendi, günaydın.
Drew: Hmm, çok tuhaf.
Carmen: Tuhaf olan ne Drew?
Drew: Bana bağırıp çağırıp "benim burada ne işim var!?" Demen gerekmez mi?
Carmen: Dün neler olduğunu senden iyi biliyorum Drew. Şimdi laf yapmayı bir kenara bırak ve beni okula götür.
Oğlan, gözleriyle genç kızı süzmüştü. Dün olan olaylardan dolayı üzerini değiştirememiş ve elbisesiyle uyumak zorunda kalmıştı. Elbise genç kızın üzerine oturduğundan fiziğini daha çok belli ediyordu.
Drew: Bu şekilde okula gitmek istemezsin herhalde?
Carmen, eline geçen ilk şeyi Drew'in kafasına atmıştı.
Carmen: Bana bak Drew, seni öldürmeden bana çabuk kıyafet ver. Çabuk!
Drew: Sakin ol asi kız.
Oğlan ayağa kalkmış ve genç kıza uyacağını düşündüğü birkaç kıyafet çıkartıp vermişti.
Carmen, üzerine siyah, bol bir Sweatshirt giymiş, Drew'in çantalarından birini almış ve eliyle saçlarını tarayıp giyinme odasından çıkmıştı.
Drew de o hazırlanırken hazırlanmıştı. Carmen odadan çıkınca telaşla Drew'in yanına gitmişti.
Carmen: Drew, ayakkabım yok. Ne giyeceğim?
Oğlan biraz düşünmüş ve aklına gelen fikirle konuşmuştu.
Drew: Bekle burada, geliyorum.
Odasının camından bir hışımla atlamış ve arka bahçede sakladığı pembe ayakkabıları alıp hızlıca camdan içeri girmişti.
Genç kız, elindeki ayakkabıların önceden kaybolan ayakkabıları olduğunu anlamış ve şaşırarak oğlana bakmıştı.
Carmen: Nereden buldun sen bunu?
Drew: Sonra anlatırım. Şimdi ayakkabılarını giy ve çıkalım.
Carmen: Pekâlâ ama bana anlatacaksın.
Genç oğlan kızın yeşil gözlerine bakmıştı.
Drew: Söz veriyorum.
Carmen: Pekâlâ, hadi gidelim.
Genç kız ayakkabılarını giymiş ve hızlıca evden çıkmışlardı.
~
İkili okula geldiğinde kantine gitmiş ve Carmen, hızlıca arkadaşlarının yanına gitmişti. Sweatshirt'in bolluğu ve okula beraber geliyor olmaları aslında çoğu şeyi açıklıyordu.
Amy: Carmen, bu ne böyle? Sen neredeydin dün?
Carmen: Uzun hikaye.
Miles: Of, Carmen ya.
Ellie: Durun bakalım kız bir nefes alsın.
Carmen: Evet, bir nefes alayım. Her şeyi anlatacağım ama ondan önce kitaplarımı dolaptan almam gerekiyor.
Miles: Pekâlâ ama her şeyi anlatacaksın.
Carmen: Tamam, merak etme.
Anahtarını hızlıca almış ve dolapların olduğu yere gitmişti. Kitaplarını alırken arkasından bir ses gelmişti.
"Victoria."
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |