
Gelen sesle beraber Miguel durmuştu. Ses, iki kişiden gelmişti.
Scott: Çocuklarıma dokunmayı kes, Miguel.
Nefes nefese konuşan Scott, Drew'e bir bakış atmış ve genç oğlan koşarak kızılın yanına gitmişti.
Scott: Layla, kes şu saçmalığı yoksa hayatın biter. O gerzek makinayı derhâl durdur!
Layla, patronuna boyun eğmiş ve makinanın çalışmasını durdurmuştu.
Ellie, koşarak babasına sarılmış ve ağlamıştı.
Scott: Geçti tatlım, ben senin yanındayım.
Kızının saçından öpmüş ve onu Miles'a vermişti.
Scott: Miguel, Miles bir hata değil. Onun Örümcek Adam olmasını ben istedim. Senin bahsettiğin şey tamamen bir saçmalık. İnsanlar ölmeyecek hatta tam tersine Miles insanları kurtaracak. Peter'ın artık bir gücü yoktu. İşini başka birisine vermek için can atıyordu çünkü çok yorulmuştu. O şu anda çok mutlu. Ellie'nin bu durumda herhangi bir sorumluluğu yok ve ayrıca kendi kafana göre kızımı cezalandıramazsın...Şimdi defol buradan!
Miguel, afallamış ve dizleri üzerine düşmüştü.
Miguel: B-benim aklım çok karışık. N-ne yaptığımı inan ki bilmiyorum Scott.
Kafasını Drew'e dayanmış Carmen'a çevirmişti.
Miguel: Özür dilerim...
Ayağa kalkmış ve ona doğru bir adım attığında Carmen, Drew'in arkasına geçmişti. Miguel, donup kalmış ve üzerine gelen büyük bir yükle Eve Gönderme Makinası'ın pistine düşmüştü.
Scott: Aklından bile geçirme Miguel. Çocuklarıma zarar vermene izin vermeyeceğim. Başlat şu makinayı!
Layla, verilen komutla beraber hızlıca makinayı çalıştırmıştı.
Miguel, bir anda gülmeye başlamış ve iğrenç bakışlarını Ellie'ye yöneltmişti.
Miguel: Benden kurtulduğunu sanma Ellie, bu daha başlangıç.
Genç kız, sinirle makinaya doğru koşmuş ve içeri atlayarak Miguel'in üzerine çıkmıştı.
Ellie: Asıl sen benden kurtulamazsın lan maymun suratlı lavuk seni! Seni gördüğüm yerde mahvedeceğimi unutma!
Yüzüne fırlattığı ağ ile beraber tekrardan dışarı çıkmıştı.
Ellie: Yüzüne çok yakıştı! Hiç dokunma bence. Eski patron!
Makina durmuş ve Miguel'e dair hiçbir şey kalmamıştı.
Ellie, babasına dönmüş ve ona tekrardan sarılmıştı.
Ellie: Bizi kurtardığın için teşekkür ederiz babacığım.
Scott: Bu benim görevim. Lafı bile olmaz.
Carmen'a dönmüştü.
Scott: Carmen, iyi misin?
Genç kız gülümsemişti.
Carmen: Teşekkür ederim, iyiyim.
Scott: Hadi çıkalım şuradan.
Drew, Carmen'ı kucağına almış ve beraber dışarı çıkmışlardı.
Carmen: Teşekkür ederim, gerek yoktu bu kadar zahmete girmene.
Drew: Rica ederim hanımefendi.
Gülmüş ve onu yere bırakmıştı.
~
Ellie, yalnız başına giden Miles'ın yanına koşmuş ve omzuna elini koymuştu.
Ellie: Senin için çok endişelendim Miles. Erkenden müdahale etmediğim için özür dilerim.
Miles: Sorun değil ama...ben bir şey fark ettim.
Gülümsemiş ve karşısındaki kızı meraklandırmıştı.
Ellie: Nedir?
Miles: Seni ne kadar çok sevdiğimi ve değer verdiğimi fark ettim.
Genç kız şok olmuştu.
Ellie: C-ciddi misin Miles?
Miles: Şaka yapmıyorum.
Genç kız hızlıca karşısındaki oğlana sarılmıştı.
Ellie: Ben de seni çok seviyorum ve sana çok değer veriyorum.
Gülümsemiş ve arkadan gelen seslerle beraber ikisi de irkilmişti.
Amy: Ooo, size neler oluyor böyle?
Drew: Bunlar iyice azıttı abi.
Carmen: Sus Drew, Miles senin gibi kalas değil en azından.
Drew: Kalasın mıyım yani? Bunu mu demeye çalışıyorsun?
Carmen: Lütfen sus.
Drew: Anladım ben, tamam.
Carmen: DREW!
Drew: Sustum.
Bu hallerine herkes gülmüştü.
Scott: Çok eğlenceli bir ekiple çalıştığımı öğrenmek çok güzel doğrusu. Bu arada, bugün olanlar için çok üzgünüm çocuklar. Bundan sonra eğitimleri ben size vereceğim.
Ellie: Baba, ben hâlâ anlayamıyorum. Senin bu şirketle olan ilişkin ya da diğer olaylar...
Scott: Her şeyi anlatacağım, söz veriyorum ama şimdi eve dönmeliyiz çünkü çok yoruldunuz. Çocuklar, arabaya binebilirsiniz. Sizi eve bırakacaklar.
Carmen: Her şey için teşekkür ederiz.
Scott: Bu benim görevim Carmen ama Su elementi konusunda lütfen ama lütfen çok dikkatli ol.
Carmen: Olacağım Bay Brunose, iyi akşamlar.
Ellie ve Scott hariç herkes arabaya binmişti.
Ellie: Yarın görüşürüz.
Arkadaşlarına el sallamış ve gidişlerini izlemişti.
Scott: Hadi tatlım, biz de gidelim.
~
Bugün sabahtan Drew ve Carmen'ın Badminton maçı vardı ama Carmen'ın rakibinin Drew olduğundan haberi yoktu.
Drew, okula geldiğinde doğrudan soyunma odasına gitmiş ve arkasından da kapı açılıp kapandığında arkasına dönmeden konuşmuştu.
Drew: Bruce, çıksana üzerimi değiştireceğim be göt arkadaşım!
Valentino: Ben Valentino, Drew.
Genç oğlan, hızlıca arkasına dönmüştü.
Drew: Ne işin var senin burada?
Valentino: Drew, sana söylemem gereken bir şey var. Şu maç hakkında.
Drew: Ne diyeceksin?
Valentino: Carmenla beraber maç yapacaktınız değil mi?
Drew: Evet, ayrıca sanane bundan?
Valentino: Beni yanlış anlıyorsun.
Genç oğlan sinirle nefes vermişti.
Drew: Tamam, söyle.
Valentino: Drew, bir kıza karşı kaybedemezsin.
Çantasını Bench'in üstüne koymuştu.
Drew: Amacım kazanmak değil, eğlenmek.
Valentino: Ah Drew, ah Drew...sen olayın farkında değilsin. Sana şöyle açıklayayım. Eğer kaybedersen herkes seni aşağılayacak, "kaybeden çocuk", "ezik çocuk" olarak seni anacaklar. Eski saygın olmayacak bile. İyi düşün Drew Baranov!
Arkasına dönmüş ve odada Drew'i tek başına bırakmıştı. Bunun üzerine genç oğlan hızlıca kıyafetlerini çıkarmış ve giyinmişti.
~
Carmen, arkadaşlarının yanına uğramadan soyunma odasında hızlıca üzerini değiştirerek spor salonuna gelmişti. Bütün okul tribünlerde heyecanlı bir şekilde olacak maçı beklerken Carmen, rakibinin kim olduğunu bilmediği için tedirgin olmuştu.
Yerini almış ve raketini kontrol etmişti. Karşısına baktığında elinde raketiyle endişeli bir şekilde kendisine bakan Drew'i görmüş ve şaşkınlıkla kaşlarını çatmıştı.
Genç kız gözlerini kapatmış ve sinirle Rusça bir şeyler mırıldanmıştı.
"Вы чепуха, Drew (Saçmalıyorsun, Drew)"
Derin bir nefesle gözlerini açmış ve Drew'in buz gibi mavi gözlerine bakmıştı.
Hakemden gelen ıslık sesiyle beraber maç başlamıştı.
Amy, Ellie ve Miles, Carmen için onu iyi hissettirecek şeyler söylüyorlardı ve gariban Bruce ise Drew için uğraşıyordu.
~
Molaya çıkmış olan ikili, büyük uğraşla mücadele vermiş ve sayıları eşit hâle getirmişler, çok sert bir maç yapmışlardı.
Durum 8-8'di ve kazananı öğrenmeye çok az kalmıştı.
Mola bitmiş ve herkes yerini almış, ıslık sesiyle Drew, topu hızlı bir şekilde attığında top, Carmen'ın saçına takılmıştı.
Genç kız, uzun kızıl saçlarından topu almaya çalışırken top inatla çıkmayınca ve eline yapışınca topa güçlü bir yapıştırıcı sürüldüğünü anlamıştı ama yine de çıkarmaya çabalamış, çekiştirdiği saçlarının acısına dayanamayıp ağlamıştı.
Elindeki raketi bırakan Drew, koşarak kızılının yanına gitmişti.
Tribündekiler kendi aralarında konuşmaya başlamış ve sesler çoğalmıştı.
"Carmen ilk defa ağlıyor!"
"Kırk yıl düşünsem Carmen'ın ağlayacağı aklıma gelmezdi."
"Okulun en sert kızının böyle ağlayacağını beklemezdim."
Amy, konuşulanlara dayanamamış ve olağan gücüyle bağırmıştı.
Amy: KESİN LAN SESİNİZİ!
Bruce, Amy'e katılmış ve bağırmıştı.
Bruce: HEPİNİZİN KEMİKLERİNİ KIRMADAN ÖNCE O SESİNİZİ KESİN!
Ellie, örümcek hisleri hareketlendiğinden etrafına bakınmış, Aiden, Valentino ve Jacob'un kaçtığını görünce peşlerinden gitmek için adım attığında bir el onu tutmuştu.
Miles: Nereye gidiyorsun?
Ellie: Geleceğim, siz şu gerizekalıları durdurun.
Tribünlerden yukarı çıkmış ve soyunma odasına doğru koşmuştu.
Kapıyı bir hışımla açmasıyla Valentino arkasına dönmüş ve üzerine doğru yürümüştü.
Ellie: Sizin planınızdı değil mi?
Valentino: Sen kimsin kızım? Daha yeni geldin, haddini bil.
Ellie: Ben sana haddini bildireceğim şimdi, hiç şüphen olmasın.
Valentino, Ellie'den önce davranmış ve onun üzerine koşmuştu.
Ellie, Valentino'nun üzerinden takla atmış ve süpürgeyi eline alarak zıplayıp süpürgenin sap kısımıyla kafasına vurmuş, bayılmasını sağlamıştı.
Sopayı elinden atmış ve içeri aniden giren Jacob'a bakmıştı.
Jacob: Ne yaptın lan sen?! Katil!
Ellie, bıkmışçasına elini alnına çarpmıştı.
"Gerizekalı."
Karşısındaki aptala bakmış ve heyecanla arkaya doğru gitmişti.
Ellie: Hadi, sen de gelsene!
Jacob: Bak kızım, kaşınıyorsun. Kızsın demem se-
Demesine kalmamış Ellie ayağına çelmeyi takarak onu yere düşürmüş ve kapıya giderken konuşmuştu.
Ellie: Sözünü yarıda kestim, üzgünüm!
Hızlıca odadan çıkmış ve son kurbanı aramak için Örümcek hislerinin onu yönlendirdiği yere koşmuştu.
Kantinde oturan ve elektro gitarıyla uğraşan Aiden'ı görünce kaşlarını çatmıştı.
Ellie: Sen de bu işin içindesin değil mi Aiden?
Ona doğru baktığında gülmüştü.
Aiden: Ne işi? Bahsettiğin şeyi anlamadım Ellie.
Ellie: Numara yapmasana.
Yanına oturmuştu.
Aiden: Ellie, benim seni sevmekten başka yaptığım hiçbir şey yok.
Genç kız gülmüştü.
Ellie: Sevgin yalan Aiden. Ayrıca benim sevgilim var.
Oğlan gülmüştü.
Aiden: Onu bunu boş verde...
Kulağına eğilmiş ve fısıldamıştı.
"Arkadaşını nasıl ağlattım ama..."
Ellie, Aiden'ın yakasından tutmuş ve kulağına yaklaşmıştı.
"Şimdi ben seni öyle bir geberteceğim ki...asıl ağlayan sen olacaksın."
Diğer eliyle gitarını almış ve ayağa kalkmıştı.
Aiden: O gitarın teline bir şey olursa var ya Ellie...
Ellie: Teline mi?
Diziyle elektro gitarı ikiye ayırmıştı.
Ellie: Teline değil, köküne zarar verdim sevgili orospu çocuğu, hadi gel bakalım ne yapacaksın görelim.
Ellie, diğerlerine nazaran Aiden'ı biraz zor alt edeceğini biliyordu ama yine de pes etmeyecekti.
Aiden, sinirle kavgayı başlatırken Ellie devamını getirmiş ve aralarında çekişmeli bir dövüş gerçekleşmişti. İkisi de ne yaparlarsa yapsınlar birbirlerini bir türlü alt edemiyorlardı.
Aiden'ın yaptığı hareketten dolayı Ellie yere düşmüş ve Aiden'da üzerine düşmüştü ama ikisi de durmuyordu.
Ellie, nefesi kesildiğini hissetmişti çünkü üzerinde büyük bir ağırlık vardı. Aiden üzerine ağırlığını vermiş ve güçsüz düşmesini sağlamıştı.
Ellie, dayanamayınca durmuş ve Aiden yumruk atacağı sırada birisi Aiden'ı Ellie'nin üzerinden kaldırıp feci bir şekilde dövmeye başlamıştı.
Ellie: Miles!
Ayağa kalkmış ve Miles'a baktığında Aiden'ın çoktan yerde olduğunu görmüştü.
Koşarak Miles'a sarılmıştı.
Ellie: İyi misin?
Miles: Asıl sen iyi misin?
Ellie: Ben iyiyim, çok teşekkür ederim.
Birbirlerinden ayrılmışlar ve yerde yatan bedene bakıp gülmüşlerdi.
~
Drew, kucağında ona sarılan Carmenla koşarak spor salonunun arkasına gitmişti.
Bir tane Bench bularak oturmuş ve kucağına da kızılını oturtmuştu.
Drew: Ştt, ağlama artık lütfen.
Carmen: S-saçlarım.
Eliyle kafasını omzuna koymuş ve saçlarını okşamıştı.
Drew: Hadi güzelim, yavaşça çıkaralım ve kurtaralım saçlarını olur mu?
Adeta küçük bir çocuk gibi görünen Kızıl, kafasını sallamış ve kaç saat sürdüğünü umursamaksızın Kızılının dokunmaya kıyamadığı saçlarını en hassas şekilde yapıştırıcıdan kurtarmaya çalışmıştı...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |