11. Bölüm

10. Bölüm

Elif Koçan
eliff.4_

YENİ BÖLÜME HOŞGELDİNİZ

OY VERMEYİ VE YORUM YAZMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN

KEYİFLİ OKUMALAR

 

 

 

"Hocam dünki hastanızın sonuçları çıktı. Buyrun"

 

"Tamam canım sağol"

 

Hemşirenin elinden raporları alıp odama çıktım ve geçip sandalyeme oturdum, o olayın üzerinden iki gün geçmişti garip bir şekilde o adamdan hala ses seda yoktu. Bir tarafım o gün korktuğunu bir daha ne beni ne de etrafımdakileri rahatsız etmeyeceğini söylese de diğer tarafım başka planlarının olduğunu düşünüyordu.

 

 

O gün serap teyzenin "Kızım sen bir süre burda kal orda tek kalma, mazallah o herif geri gelir" şeklindeki ısrarlarının ardından iki gündür onlarda kalıyordum.

 

 

Sen bence o evi satışa çıkar. ne de olsa iki günde bir onlardasın

 

 

Sana hak verdiğim nadir anlardan biri biliyor musun, sanırım artık benim de onları davet etme planlarımda çıtayı yükseltmem gerekiyor.

 

 

Ben her zaman haklıyım sen kabul etmiyorsun

 

 

Tabi ne demezsin

 

İç sesimle tartışmayı bırakıp tekrar işlerime gömüldüm, maalesef bugün de nöbet günümdü ama ben iki gündür doğru düzgün uyuyamadığım için gözlerimden uyku akıyordu. Yani her an şuralara bir yerlere bayılabilirim tutun beni

 

 

Tabi her türlü derdim yetmiyormuş gibi bir de iki gündür hastanede eymenin bakışlarını sürekli üzerimde hissediyordum. Umursamamaya çalışsam da artık rahatsız edici olmaya başlamıştı. Umarım bir an önce bu saçmalığa son verirdi, bide onun takıntılarıyla uğraşacak halde değildim doğrusu.

 

 

Bugünün son randevusunu da bitirdikten sonra her zamanki kahve rutinimi gerçekleştirmek üzere kantine indim. Kahvemi alıp kantindeki masalardan birine oturdum kahve olmasa gerçekten hayatım çekilmez galiba. Bugün bide ayriyeten üzerimde bir tedirginlik var ama nedenini bilmiyorum umarım yorgunluktandır.

 

 

Kahvemi içerken telefonumun çalmasıyla kahveyi masaya bırakıp telefonu elime aldım.

 

 

POYRAZ💙 ARIYOR...

 

 

Gülümseyerek telefonu açtım neşeli bir şekilde açmak isterdim ama saatlerdir koşturmanın ardından ağzımdan sadece yorgun bir "Efendim" çıktı

 

 

"Sevgilim, nasılsın?"

 

 

"İyim işte malum nöbet günlükleri, sen nasılsın sevgilim"

 

 

"Sabahtan beri duymayı beklediğim sesi duyduğum için şu anda mükemmelim. Gelip seni kaçıriyim mi ne dersin?"

 

 

kıkırdayarak cevap verdim

 

 

"Vala çok isterdim ama maalesef olmaz canım. İşlerden kaytaramam, başka zamana artık"

 

 

"Tüh, neyse artık sözünü aldım bak ona göre"

 

 

"Tabi tabi" nerdeyse bir saat boyunca poyraza konuşmuştuk en son murat amca çağırdığı için gitmek zorunda kalmıştı. Bu kadar saatlik yorgunluğun ardından onunla konuşmak çok iyi gelmişti, iyi ki diyordum. İyi ki bu şehire gelmişim. İyi ki poyrazla tanışmışım.

 

 

Daha fazla oyalanmadan kalkıp odama doğru yürümeye başladım. Az önce poyrazla konuşurken içimdeki tedirginlik kaybolmuştu ama şu an da yine üstüme çöreklenmiş durumdaydı, o sırada acil tarafına yeni hastalar gelince odama gitmekten vazgeçip o tarafa yöneldim ve işimi yaparak üzerimdeki tedirginliği biraz olsun atmayı başardım.

 

 

 

 

********

 

 

 

 

Nöbetimin bitme saati gelince eşyalarımı toplayıp tabiri caizse sürünerek hastanenin çıkışına doğru yürüdüm. "Mavi!" Kaşlarımı çatıp arkamı döndüğümde eyeni görmemle sıkıntılı bir of çektim gerçekten mi eymen şu an mı yani?

 

"Eymen?"

 

"Nasılsın mavi?"

 

"İyi, sen?"

 

"İyi bende, şey dicektim yarın akşam bir yerlere yemek yemeye gidelim mi?"

 

Tabi canım poyrazı da alalım istersen

 

"Üzgünüm eymen ama olmaz"

 

"Neden?"

 

Ben, keyfim ve kahyası öyle istiyoruz çünkü

 

"Çünkü istemiyorum ayrıca sevgilimin rahatsız olmasını ve yanlış anlamasını istemem"

 

"Lütfen ama geçen gün için özür dilemek istiyorum"

 

"Dediğim gibi eymen olmaz. Özrünü de kabul ediyorum, umarım bir daha özel hayatıma müdahale etmezsin. İyi günler"

 

daha fazla konuşmadan arkamı dönmüş gidiyordum ki birden kolumdan tutup çekmesiyle yerimde sendeledim

 

"Napıyorsun sen!"

 

"Yarın akşam o yemeğe geliceksin mavi, yoksa-" kolumu elinden hızlıca çekip geri çekildim

 

"Yoksa ne! tehtit mi ediyorsun sen beni?"

 

"Nasıl anlarsan artık"

 

"Öyle mi?"

 

"Öyle"

 

"O zaman çok beklersin, senin saçma tehtitlerine boyun eğeceğimi düşünüyorsan çok yanlış düşünüyorsun. Sakın bir daha yanıma yaklaşma!"

 

sinirle arkamı döndüğümde gözlerinden tam olarak ateş çıkarak buraya bakan bir poyraz beklemiyordum doğrusu. Ben daha ne olduğunu anlamadan yanımdan hızla geçip eymeni yere yatırıp dövmeye başladı.

 

"Poyraz dur!"

 

"Ulan şerefsiz sen kimsin benim sevgilimi yemeğe çıkaracaksın he! bir de üstüne tehtit ediyorsun öyle mi!" yumruk atmayı bırakıp yakasından tuttuğu gibi karşıdaki duvara yapıştırdı

 

"Poyraz! yapma dur tamam"

 

"Seni bir daha bu kızın yanında görürsem bu hastaneye gömerim seni duydun mu lan!" hırsını alamamamış olacak ki yere yatırıp bu sefer de tekmelemeye başladı. Koşarak kolundan tutup geri çekmeye başladım.

 

"Poyraz! yeter bırak, lütfen hadi gidelim, lütfen"

 

 

Eymene son bir tekme vurup geri çekildiğinde elimi tutup hızla ordan uzaklaştırdı. Arabamı park ettiğim yere geldiğimizde sinirle geçip yan koltuğa oturunca bende şoför koltuğuna geçtim.

 

 

Yol boyu ikimizden de ses çıkmadı arada göz ucuyla bakıyordum ama hala sinirliydi o yüzden ben de sesimi çıkarmadan sakinleşmesini bekliyordum.

 

 

Evin önüne geldiğimizde arabayı park edip indik ikimizde benim eve girdik, o salona geçerken ben de hemen ikimize birer kahve yaptıktan sonra geçip yanına kuruldum.

 

 

"Poyraz, artık sakinleşir misin?"

 

 

"Nasıl sakinleşiyim mavi? şerefsizin dediklerine bak yemeğe çıkarıcakmış pezevenk herif. Ben çıkaram seni yemeğe bekle sen"

 

 

"Poyraz tamam lütfen bak ben zaten gerekli cevabı verdim bulaşmayalım artık, huzurumuzu kaçırmaya gerek yok" derin nefesler alıp sakinleşmeye çalışırken iyice yanına sokuldum ve kafamı göğsüne yaslayıp sarıldım. O da anına kolunu bana sarıp kendine çekti.

 

 

"Beni nasıl sakinleştireceğini de iyi biliyorsun"

 

 

"Tabi ne sandın" gülerek saçıma art arda öpücükler bırakmaya ve saçlarımla oynamaya başladı. Tabi bende o kadar saatlik yorgunluğun üstüne bu hareketiyle iyice mayıştım. Uykuyla uyanıklık arasında beni bir yere taşıdığını hissettim ama gözlerimi açacak gücü bulamadım. Uykuya dalmadan son duyduğum şey ise beni bir yere yatırdıktan ve üzerimi sıkıca örttükten sonra kulağıma

 

 

"Seni seviyorum" diye fısıldaması oldu.

 

 

*****

 

 

 

"Serap teyzecim benim düğünde ne işim var hem tanımıyorum ki kimseyi. Ne yapıcam ben orda"

 

"Sen artık benim gelinim ve bu ailenin resmi olarak bir parçası olduğuna göre sende geliysın hayde git hazurlan çabuk"

 

bir kaç saniye boş boş sinirle giden serap teyzenin arkasından baktım ve el mecbur eve doğru yola çıktım. Ne mi oluyor? hemen anlatıyorum. Şöyle ki bugün benim izin günüm tabi bende bu günümü değerlendirmek adına poyrazla vakit geçirmeyi düşünüyordum. Sabah kalkıp onlara geldiğimde ise bugün akrabalarından birinin düğünü olduğunu öğrendim ve ne oldu tahmin edin.

 

Kendimi bir anda düğüne hazırlanırken buldum. Serap teyze beni gördüğü gibi "Çabuk hazırlan sende akşam düğüne geliysın" diye tuttuğu gibi beni hazırlanmam için eve postaladı. Ne kadar benim orda ne işim var, ben gelmiyim şeklinde dil döksem de en son sinirlenmiş olacak ki büyük ihtimalle kafama fırlatacağını düşündüğüm terliğini eline alınca arkama bakmadan oradan topukladım ve şu an dolaptaki elbiselerimle bakışıyorum.

 

Ne giyicem ben şimdi a dostlar. Gerçekten bu dünyada kız olmak çok zor...

 

Gözlerimi elbiselerin arasında dolaştırırken geçen sene aldığım lacivert elbisede durdum ve onu giyinmeye karar verdim. Altına da gri topuklu ayakkabılarımı giyindim.

 

 

Evet kimse mavi aşkımı sorgulamasın please... Ben mavi kadınıyım.

 

Saçımı da yapıp hafiften bir makyaj da yaptıktan sonra telefonumu ve çantamı alarak aşağı indim. Kapıyı kilitleyip dışarı çıktığımda herkesin dışarı çıkmaya başladığını gördüm.

 

Hanım hanımcık bir kız olduğum için yavaşça yanlarına gittim tabi bir taraftan da gözüm poyrazı arıyordu. Benim sevgilim nerde?

 

"Mavi!"

 

Etrafı aramayı bırakıp bana doğru gelen meleğe kocaman gülümsedim gerçekten çok güzel olmuştu. Koyu yeşil tonlarında vücudunu saran hafif yırtmaçlı bir elbise giyinmişti. Yanıma geldiğinde ikimizde aynı anda etrafımızda dönerek birbirimizi süzdük.

 

"Ooo yengecim taş gibi olmuşsun" yanıma biraz daha yaklaşıp kulağıma fısıldadı

 

"Galiba abim için gergin bir akşam olucak" diyip göz kırptı. Kıkırdayarak konuştum.

 

"Teşekkür ederim canım sende taş gibi olmuşsun." Bende aynı şekilde onun kulağına eğilip fısıldadım.

 

"Sende dikkat et de kapmasınlar seni orda" ikimizde gülerek birbirimize sarılıp arabalara doğru ilerledik. Ve işte tam o anda kapıdan çıkan sevgilimi gördüm. Göz göze gelince aynı anda birbirimizi süzdük. Yüzünden anlaşılacağı üzere meleğin dedği gibi gergin bir akşam geçiricekti. Tabi onun da benden aşağı kalır yanı yoktu, üzerine giyindiği lacivert takımla birbirimize uyumlu olmuştuk ve gömleğinin ilk iki düğmesini açıkta bıraktığı için ayrı bir yakışıklı gelmişti gözüme.

 

Nereye bayılıyoruz?

 

Melek beni orada bırakıp arabaya bindiğinde poyraz da yanıma geldi. Elini belime atarak kendine çekti.

 

"Çok güzel olmuşsun. Ben seni böyle o kadar erkeğin arasına nasıl götürücem."

 

"Asıl sen kendine bak. Eminim orada erkek olduğu kadar kız da vardır ha ne dersin?"

 

"Bence biz bu düğünü ekelim derim"

 

"Sonra da serap teyze bizi terlikle kovalasın dimi" haklı bulmuş olacak ki yüzünü ekşitti. Bu haline kıkırdayarak yanağına hızlı bir öpücük bırakıp arabaya kaçtım. Arkamı dönüp hala orda olduğunu görünce "Ee hadi gelmiyor musun?" diye seslendim, yüzünde ben sana gösteririm öpüp kaçmayı der gibi bir ifadeyle şoför koltuğuna geçince bende gülüp yan koltuğa geçtim. Ve düğün yolculuğumuz böylece başlamış oldu.

 

 

 

 

*********

 

 

 

O GÖZLERİ, KAŞLARİ, ONUN O BAKIŞLARİ,

 

ONUN O BAKIŞLARİ, ONUN O BAKIŞLARİ,

 

GÖRÜNCE HIZLANİYİ KALBUMUN ATIŞLARİ,

 

KALBUMUN ATIŞLARİ, KALBUMUN ATIŞLARİ,

 

GÖRÜNCE HIZLANİYİ KALBUMUN ATIŞLARİ,

 

KALBUMUN ATIŞLARİ, KALBUMUN ATIŞLARİ

 

Melekle halay başında kendimizden geçmiş bir şekilde oynarken aynı zamanda şarkıya bağırarak eşlik ediyorduk. Bir de düğüne gitmek istemiyordun dediğinizi duyar gibiyim. Evet aslında istemememin nedeni kimseyi tanımadığım için biraz çekinmemdi. Ama benim çekinmem sadece ortama alışana kadardır. Hemde bu ortam bir düğünse ve orada horon çalıyorsa...

 

Can damarımdan vuruldum dostlarım ve artık beni kimse tutamaz.

Müzik bittiğinde ikimizde masaya geçtik. Herkes gülerek bizi izliyordu normalde utanmam ama şu an böyle başta gelmek istemeyip gelince de bu şekil bir performans gösterince bi tık utanmış olabilirim.

"Sende ne cevherler varmış be güzelim. İyi ki annem zorla ikna etmiş seni" diyip benimle dalga geçen poyraza en ters bakışlarımı gönderdim. Tabi o bu halime keyifle gülmeye devam etti.

Bir kaç oyun havasının ardından dans müziği çalmaya başlayınca çiftler sıra sıra piste çıkmaya başladı. Ben onları izlerken poyrazın kalkıp bana elini uzatmasıyla gülerek elini tuttum ve bizde dans edenlerin arasına karıştık.

 

Sevdan kuşlar misali

Gelip kalbime kondu

Ömrüm kışlar gibiydi

Sonsuz bir bahar oldu

 

Alınlarımızı birbirine yaslayıp gözlerimizin içine bakarak şarkıya eşlik ederken yavaş yavaş dans ediyorduk.

 

Esmer bir akşam vakti

Senle yeniden doğdum

Benden çaldıkları "Unut" dedikleri

Kaybettiğim kaderi buldum

 

"Senle yeniden doğdum..."

"Senle yeniden doğdum..."

 

Dünyanın yükünü yazsalar payıma

Dost düşman bir olup çıksa da yoluma

Vazgeçmem senden yine de

Ben aşkla yürürüm ateşe

Yeter ki sen ellerimden tut

 

"Yeter ki sen ellerimden tut..."

"Ben senin ellerini bir kez tuttum bir daha da bırakmam" alnıma bıraktığı öpücükle gözlerimi kapattım. Bazen kendime soruyordum ben eğer buraya gelmeseydim yine karşılaşır mıydık diye. Ama artık ben gelmeseydim bile bir şekilde karşılaşacağımızı hissediyordum.

Şarkı devam ederken kafamı poyrazın göğsüne yaslamış huzurla dans ediyordum ta ki bizim masanın iki masa öteinde oturan kızı poyrazı dikizlerken görene kadar. Sadece şimdi de değil geldiğimizden beri gözlerinin üzerinde olduğunun farkındaydım. Umursamamaya çalışsam da bu rahatsız olmamı engellemiyordu.

Sakinim sakinim. İnsanların en mutlu gününü bu kızla kavga ederek mahvetmiyicem

Müzik bittiğinde el ele tutşarak masamıza ilerledik ve evet o kız hala bu tarafa bakıyordu.

Allahım sen görüyorsun ben hanım hanımcık bir kız olarak sakince oturuyorum ama şu an benim sinirlerimle oynanıyo. Hani görüyosun ki yanında sevgilisi var gözünü buna rağmen ayırmamanın sebebi tam olarak ne?

Sinirlerime hakim olmaya çalışarak poyraza biraz daha yaklaştım. O sırada o kızla da göz göze geldik, tabi benim ona baktığımı görünce hemen kafasını başka yere çevirdi.

Düğün devam ederken melekle bir kaç kere daha kalkıp oynamıştık ama şu kızın gözlerinin hala poyrazın üzerinde olduğunu bildiğim için çok fazla kalmıyordum. Herkes pistte oynayanları izlerken poyrazla biraz hava almak için dışarı çıktık.

"Poyraz"

"Efendim güzelim"

"Şu bizim yan tarafta oturan kız kim?"

"Hangi kız?"

"Bütün düğün boyunca gözlerini senin üzerinden çekmeyen kız"

"Bilmiyorum ki güzelim farketmedim. Boşver sen benim gözüm sadece seni görüyor yetmez mi?"

"Yeter tabi ama-"

"Aması yok hem sadece ben değil bazı heriflerin de sana nasıl baktığını gördüm emin ol o piste onları gömmemek için zor duruyorum"

"Benimde gözüm senden başkasını görmediği için farketmemişim sevgilim"

Gülerek beni kendine çekip sıkıca sarıldı bende yanağına ufak bir öpücük bırakıp kollarımı sıkıca beline sardım.

"Hem ben henüz o öpüp kaçmanın hesabını almadım"

"Ne hesabıymış ki o"

"Sen gayet iyi biliyorsun bence ha ne dersin" kıkırdadım

"Sen unutmadın mı onu daha" cık ladı

"Unutmam, bunun hesabını müsait bir zamanda sorucam hatta şimdi de sorabilirim bence" diyip beni kendine çevirdi.

"Saçmalama poyraz içerisi insan dolu ya biri çıkarsa"

"Bir şey olmaz" kafasını eğip bana yaklaşırken bir anda bir silah patladı. İkimizde donup kalırken sırtımda hissettiğim acıyla nefesimin kesildiğini hissettim.

"MAVİİ!"

Ayaklarımın üzerinde duramayıp diz çöktüğümde poyrazda benimle beraber diz çöktü beni sıkıca tutup göğsüne bastırdığında sadece donmuş bir şekilde ona bakıyordum.

"Mavi! Mavi! yapma, hayır hayır hayır gidemezsin. YARDIM EDİN! AMBULANS ÇAĞIRIN!"

Silah sesini duyan insanların etrafımıza toplandığını hissettim.

"MAVİ!"

MAVİ! KIZIM"

Murat amcaların sesini gürültünün içinden ayırt edebiliyordum ama yine de tüm odağım poyrazdaydı. Korkuyla beni göğsüne bastırmış yardım isterken bir taraftan da yarama bastırıyordu. Alnını alnıma yaslayıp titreyen sesiyle fısıldamaya başladı.

"Mavi, nolur gitme. Bırakma beni, yalvarırım. Seni çok seviyorum. Bırakma beni"

Bende seni çok seviyorum, yapma, ağlama demek istedim ama kendimde o gücü bulamadım. Gözlerimin kapanmasıyla kendimi karanlığa bıraktım. Son duyduğum ise poyrazın ismimi bağırarak yardım istemesiydi.

 

 

 

BÖLÜM SONU

UZUN BİR ARADAN SONRA YENİ BİR BÖLÜMLE KARŞINIZDAYIM.

NASIL BULDUNUZ BÖLÜMÜ?

SİZCE BUNU KİM VE NEDEN YAPTI?

HERHANGİ BİR YERDE HATAM VARSA KUSURA BAKMAYIN

DİĞER BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE

🫶🏻🫶🏻

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 27.06.2025 19:21 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...