
Eruto
Yemyeşil bir ormanda Erifu ile geziyorduk .
Sensein verdiği görevler çok ağır olmuş olacak ki çok da yorgunduk.
Biraz dinlenmeye karar verdik ve Sakura ağaçlarından birinin altına oturduk.
Erifu çantasından dört adet Dango çıkardı ve iki tanesini bana uzattı.
Yaptığı yemekler her zaman çok lezzetli oluyordu.
Herşey çok normal ilerliyordu ki karşımızdaki dev karadut çalılarının arkasından bir ses geldi.
Bu bir hayvan sesi olamazdı daha büyük bir şeydi.
Ellerimiz kılıçlarımıza gitti ve büyük bir sessizlik ile çalıya odaklandık.
Çalı yavaş yavaş ayrılmaya başladı ve arasından biri çıktı.
NE AMA B-BU ABİM!!
Erifu ile şoka girdik ve hemen koşarak abimin yanına gittik.
"Abi yaşıyorsun!!?" Diye bağırmaya başladık her bir ağızdan.
Odayakana bize o müthiş huzur verici gülümsemesi ile baktı.
Koşarak Erifu'nun yaptığı Dangoları aldık ve "Abi sen bu tatlıyı çok seversin lütfen ye" diye ısrar ettik.
Her zaman böyle yapardık. Erifu bir şeyler pişirir ve abime zorla yedirmeye çalışırdık.
Çok Düşünceli biri olduğu için asla gelipte bizden bir şey isteyemezdi.
Sadece bizim yememizi ve güçlenmemizi isterdi.
Dangolardan bir tanesini abimin ağzına uzattım.
Yine her zamanki gibi utanarak "lütfen siz yiyin ben tokum" Dedi.
Erifu ile birbirimize baktık ve gülümsedik.
Bu sefer ikimiz her bir elden abimin ağzına doğru uzattık elimizdeki tatlıları.
Abim gülerek hepsini ağzına almak yerine bir adım geri attı.
Bu hiç beklenmedik bir şeydi.
"Erifu ile ne oldu abi? " Şaşkın bir ifade ile.
Abim bir doğru baktı ve gülmeye başladı.
Erifu ile ürküp iki adım geriye doğru attık tam o anda elimizdeki Dangolar zehirli akreplere dönüştü.
Yemyeşil orman ve mavi gökyüzü karardı.
Karadut çalıları bir anda çürüdü ve meyvelerinin yerini kapkara örümcekler aldı.
Erifu ile korku içinde birbirimize yaklaştık.
Abimin gözleri alev gibi kırmızı dişleri kılıç gibi keskin olmuştu sanki karşımızdaki kişi başka biriydi.
" Sizi ele geçirmem için önümde hiç bir engel kalmadı " Dedi psikopatça kahkaha atarak.
Ardından "Ah sizi ele geçirmeyi dört gözle bekliyorum" Diye aşağılayıcı bir tavırla baktı bize.
Erifu ile kılıçlarımızı tuttuk fakat kılıçlarımız birer yılana dönüştü ve bize saldırmaya çalıştı.
Abim yani karşımızdaki yaratık hızlı hareketler ile üstümüze atladı ve Erifu'yu yakaladı.
Ellerimi ve kollarımı üzerinde oturduğumuz yem yeşil çimler yakaladı.
Erifu'ya bakarak "Sizi ele geçirdiğimde karşımda kimse duramicak! " Dedi ve keskin dişleri ile Erifu'nun kafasını parçalamaya başladı.
Kafa tası kolay kolay kırılan bir şey olmadığından ilk baş dişlerini sıkıca geçirdi.
Erifu can havli ile bağırdı fakat hiç bir şey yapamadı.
Ardından biraz daha sert bastırdı ve her yere kan fışkırmaya başladı.
Erifu'nun sesi daha da yükseldi .
Bir iki dakika sonra korku dolu çığlıkları kesildi çünkü kafatası tamamen parçalanıp beynini ezmişti.
Canavar tebessüm etti ve son bir güç uygulayarak Erifu'nun kafasını vücudundan ayırdı.
Omurgası ve gırtlağı kopan yerden aşağı doğru sarkıyordu.
Korku ve sinir içinde bağırmaya başladım.
Yapabileceğim tek şey buydu çünkü.
Son aile üyemide kaybetmiştim.
Canavar bana doğru baktı ve kınından dev bir kılıç çıkartarak havaya doğru kaldırdı.
***
Korku ve ter içinde büyük bir çığlıkla uyandım.
O kadar sesli bağırmıştım ki Erifu ve Sensei anında odaya dalmışlardı.
Sensei yanıma koştu ve "Eruto Ne oldu lan!!! İyi misin!? " Diye bağırmaya başladı.
Gördüğüm her şey bir rüyaymış.
Erifu sapasağlam karşımda duruyordu.
Derin bir nefes aldım fakat gözlerim istemsizce dolmuştu.
Sensei suratına vurdu ve yatağa oturarak "Offf Bu gece nedir sizden çektiğim önce Erifu sonra Sen bilerek mi planladınız bunu!? " Dedi bıkkın bir ifade ile.
"Ne Erifu'ya ne oldu? " Dedim.
Sensei "Oda senin gibi çığlık atarak uyandı iki saattir sakinleştirmeye çalışıyordum ki sen de bağırarak kalktın" Dedi.
Erifu'ya döndüm suratı bembeyaz olmuştu kim bilir ne görmüştü rüyasında zavallıcık.
Sensei "hadi kalkın bahçeye gidiyoruz size özel Sensei meyve suyundan yapacağım " Dedi ve odadan çıktı.
Erifu bana korku ile döndü ve Eruto "O adam yine geldi" Dedi korku içinde.
"Hangi adam!? " Dedim şaşkınlıkla.
"B-Bizi dört gözle bekleyen " Dedi titreyen sesi ile.
"NEEE!! bende onu gördüm! "dedim panik içinde.
Erifu "Sence bunu Sensei'ye söylemelimiyiz? " Dedi.
"Alt tarafı bir rüya abartılacak birşey değil. Abimin ölümünden çok etkilendik galiba"dedim kendimi inandırmaya çalışarak.
Sensei " Hadi lan! Elektrik faturası sizin yüzünüzden çok gelecek" Diye bağırdı aşağıdan.
Erifu ile daha fazla beklemeden ışıkları kapattık ve bahçeye indik.
Gökyüzü gece 3.35 civarında olmasına rağmen şehrin ışıklarından dolayı pes pembeydi .
Armut koltuklara yine kendimizi attık ve Sensei'yi beklemeye başladık.
Gökyüzünü seyrediyordum ki çatının üzerinde duran bir karaltı dikkatimi çekti.
B-Bu!? Dün beni düşüren kalabalıktaki elemandı!!!
Hayır hayır! Bu aynı kişi değil ! Beni düşüren kişi erkekti bu kız!!
Çatının üzerindeki elemanda beni fark etmiş olacakki kendini gizlemeye çalışır gibi geri çekildi.
Pembe gökyüzü bir anda kararmaya başladı.
Sensei elindeki meyve suları ile bahçeye geldi tam o anda çok şiddetli bir yıldırım çaktı.
Sensei "BUNE AMK!!! " Diye bağırmaya başladı.
Erifu ile beni alıp hemen içeri götürdü ve kapıları kapattı.
Şaşkınlık içinde camdan dışarı baktık.
Yaz ayına girmek üzereydik yıldırımlı yağmur bulutları ne alakaydı lan!
Sensei " Bu hiç normal değil " Dedi ciddi bir tonda.
Erifu "Ne demek istediniz Sensei" Dedi merak içinde.
Sensei "Bu yıldırımlar doğal yoldan çakıyor olamaz bunları bir yıldırım taşıyıcısı kontrol ediyor"
"Ve yıldırımların düzensiz oluşumundan anladığım kadarıyla bu taşıyıcının yaşı daha çok küçük"
"Bu kadar küçük yaşta yıldırım kullanabilmek büyük güç ister! " Dedi korku içinde.
Sensei Erifu ile bize doğru döndü ve "tamam bu kadar korkmayın canım hadi gidip bowling oynayalım" Dedi ve sağ tarafında bulunan bir tuşa basarak aşağı inen merdivenleri ortaya çıkardı.
Erifu ile şaşkınlık içinde Sensei'ye baktık.
Sensei nereden çıkardığını bilmediğimiz bir bowling topunu eline aldı ve işaret parmağının üzerinde döndermeye başladı.
Ardından tebessüm etti ve aşağı kata doğru inmeye başladı.
Hemen arkasından indik.
Lann burası çok büyük bir yerdi!!
Gözlerime inanamıyorum!
Sensei bize döndü ve "emin olun bu gördüğünüz yerler evimin sadece %30'u" Dedi.
NEEE! OHA AMK!
Sensei düşündüğümüzden daha zengindi anlaşılan.
Sensei bize döndü ve "Hadi bakalım beni yenene çiçekli elbise ile dans gösterisi yapacağım" Dedi sinsice gülerek.
Erifu ile kendimizden emin bir şekilde bowling toplarından aldık ve sıraya geçtik.
***
Sabaha kadar bowling oynadıktan sonra acı gerçek ile yüzleşme zamanımız gelmişti.
Abimin cenaze töreni...
Sensei'n bize verdiği cenaze giysilerini giydik.
Ardından arabaya binip mezarlığa doğru gitmeye başladık.
Arabanın içinde büyük bir sessizlik hakimdi.
Erifu'nun gözleri doluydu ağlamamaya çalışsada kendini tutamıyordu.
Aynı şekilde benimde gözlerim doluydu ama hiç bir şey hissetmiyordum.
Mezarlığın ürkünç ağaçları yavaş yavaş görünmeye başladı.
Sensei arabasını mezarlığın girişindeki otoparka park etti.
Otopark o kadar kalabalıktı ki zar zor girebilecek bir yer bulmuştuk.
Abimin gömüleceği yere vardık.
Herkes ağlıyordu Daijin bile.
Abimin tabutunu aldılar ve soğuk karanlık mezarın içine yerleştirdiler.
Abim orada çok üşür! durun gömmeyin diye bağırdı Erifu.
Bunu söyledikten sonra herkes daha da şiddetli ağlamaya ve bağırmaya başladı.
Daijin Erifu'yu tuttu ve Sagu'ya verdi.
Sagu pis pis gülerek ve büyük bir zevk alarak Erifu'yu tuttu.
Erifu korkup çırpınmaya başladı fakat Sagu'nun kaslı kollarına gücü yetebilir mi!?
Hemen yanlarına koştum ve "Bırak lan onu! " Dedim seslice.
Sagu boğazımı sıkıca tuttu az daha parçalayacaktı.
Daijin'in bize doğru baktığını görünce hemen beni saldı.
Sagu bir iki sene sonra Beş Duyu Organı klanı'nın varisi olacağı için kendini gözden düşürmemek ve dikkat çekmemek için Erifu'yu da hemen saldı.
Erifu'yu aldım ve o aptalın yanından hemen uzaklaştırdım.
O sırada arkamızdan hala aptal aptal sırıtıyordu.
Abimin üzerine kalın kalın toprakları indirmeye başladılar.
"Ah benim canım abim sen şimdi bu soğuk buz gibi topraklarda değil sıcacık yuvamızda olacaktın" Dedim gözlerimden yaşlar akarken.
Toprak taşıyıcıları abimin mezarını alıp tamamen kapattı ve süslemeleri yerleştirdiler.
Süsleme biter bitmez Daijin ayağa kalktı ve mezarın karşısına geçti.
Elindeki kalın kitabı aldı ve sesli bir şekilde bir şeyler söylemeye başladı.
Bu sözler ölen savaşçının bedeninin Ruhlar tarafından çalınmaması için yapılan bir ritüelmiş.
Mezarın etrafını köyü mor bir kalkan kapladı ve yavaş yavaş yok olmaya başladı.
"Artık Odayakana'nın bedeni huzur içindedir " Dedi Daijin bağırarak.
Herkes ağlamaya devam etti ardından ellerindeki çiçekleri tek tek mezara yerleştirmeye başladılar.
Uzun Uzun dua ettikten sonra Erifu ile bizde elimizdeki çiçekleri canım abimin mezarına yerleştirdik.
Daha sonra herkes ağlaya ağlaya ve kahrola kahrola mezarlıktan çıktı.
Üzüntü içinde arabaya bindik ve eve doğru yola koyulduk.
Eve döndüğümüzde hepimizin üzerinde çok büyük bir yorgunluk vardı.
Hem uykusuzluktan hemde ağlamaktan olsa gerek.
Hepimiz odalarımıza dağıldık ve bu günü bu şekilde geçirme kararı aldık.
Giysilerimi çıkartıp yazlık giysilerden üstüme geçirdim ve kendimi buz gibi yatağın huzuruna bıraktım.
***
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 3.11k Okunma |
312 Oy |
0 Takip |
43 Bölümlü Kitap |