27. Bölüm

27. Bölüm : Görev için mi?

Elif Özen
elifozen.224

Kurai

 

"Sana emrettiğim görevi yerine getirdin mi? Gwex. "

Gwex: "evet efendim. Odayakana gerçektende ölmüş ortada bir numara dönmüyor"

"Peki söylediğim noktalara yıldırım da düşürmeyi başardın mı!? "

Gwex : "Evet efendim verdiğiniz onca emeği asla ziyan etmem"

"Aferim aferim gittikçe istediğim kıvama geliyorsun Gwex"

Gwex : "Teşekkürler efendim"

"Şimdi bu işimiz bittiğine göre geriye sadece küçük bir pürüz kalıyor"

"Odayakana'nın kanını taşıyan o iki küçük velet"

"Odayakana kadar güçlü olmaları imkansız fakat işimizi yinede sağlama alalım"

"Güç odasına gidip güç ölçeri alacaksın daha sonra tekrar Kılıç Ustaları bölgesine gidip o iki küçük veletin güçlerine bakacaksın"

Gwex: "Peki efendim hemen gidiyorum"

*kapı çarpma sesi

"Gwex gitmeden önce sana bir şey sormak istiyorum! "

"Sen kaç yaşındaydın!? "

Gwex: " O-on altı neden sordunuz efendim? "

"Hımm tam çağındasın"

Gwex: "Ne!? Ne demek istediniz anlayamadım efendim!? "

"Şimdi anlicaksın Nuru... "

Gwex : "Ah! Efendim durun!! "

"Bekle seninle işim biter bitmez bırakacağım canın biraz yanabilir!"

Gwex : "H-Hayır efendim lütfen bana bunu yapmayın!! "

"KES LAN SESİNİ!"

"SEN BENİM KÖLEMSİN! "

***

 

Gwex

 

Yine her zamanki gibi pis elleriyle dokunmuştu bana.

Artık bedenim kaldıramıyordu bu işkenceyi ama biliyordum ki eğer yapmazsam beni anında küle çevirirdi.

Uzun bir duşun ardından kendime zar zor gelebildim.

Odamdan çıktım ve güç odasına doğru yürümeye başladım.

Başım yayılan yoğun enerjiden dolayı çok fazla dönüyordu.

Bir an önce şu lanet saraydan çıkmalıydım.

Dev koridorda yürürken karşıdan kişiyi görür görmez üstümü başımı düzelttim.

Bu Kowareta'ydı! Kurai'nin en güçlü ruhu!!

İleride onun gibi biri olmayı çok istiyordum.

Beni sürekli güçlenmem için eğitiyor ve koruyordu.

Kowareta beni görür görmez o güzel suratı ile tebessüm etti.

Bende karşılık olarak zar zor hafif bir tebessüm ile karşılık verebildim.

Kowareta "İyi misin Gwex? " Dedi sanki aklımı okurcasına.

Ona doğru döndüm ve "Evet iyiyim" Dedim.

Kowareta "peki dikkatli ol dedi" ve yürümeye devam etti tebessüm ile.

Güç odasına bir iki kapı kalmıştı sadece.

Sonunda varmıştım.

Kapıyı açtım ve içeri girip uzun bir aramanın ardından güç ölçeri aldım.

Güç odası sarayın 234. Katındaydı yanlış hatırlamıyorsam.

Güç odasının dev camını açtım ve sarayın arka tarafındaki ormanlık alana atladım.

Odayakana'nın akrabası olan şu çocukların ne tür güçleri var acaba?

Beni yenmeye yeteceğini sanmıyorum ama gerçektende merak ettim doğrusu.

Biri Ejder Ateşi diğeride Beş duyu Organı klanındaydı.

Ejder Ateşi klanındakinin de yıldırım gücü varsa eğer bu gerçekten de eğlenceli bir savaş olacak gibi duruyor.

Kurai çok kızacak biliyorum fakat insan formuma şimdi dönüşüceğim.

Yere atladım ve elimdeki özel bıçağım ile yere büyü çemberi çizdim.

Ardından içine oturdum ve sihirli sözcükleri söylemeye başladım.

"Ağlasın artık içimdeki enerji büyük bir solukla. Dağlar erisin taşlar düzleşsin büyük bir hışımla. İnsan formuma büründüm art bir niyetle. Bu lanet üzerimde yer edinceye. "

Yere çizdiğim çember ışık saçıp parlamaya başladı ve insan formum yavaş yavaş bedenimi sarmaya başladı.

Çizdiğim çizginin ışığı bir anda söndü ve kayboldu.

Artık insan bedenimdeydim.

Ruh bölgesine savaşçıların bir ruh tarafından getirilmediği sürece girmesi yasaktır.

Ruh halimden daha çok insan halimi daha çok seviyordum.

Beni daha güvende ve huzurlu hissettiriyordu.

Yürüme hızımı koşma hızıma çevirdim ve uzun bir yolun ardından Ruh Bölgesi'nin sınırına ulaştım.

Sınırdan tam çıkmak üzereydim ki arkamdan gelen seslere doğru istemsizce baktım.

Bir ruh bir erkek çocuğuna saldırıyordu ve kolunun yarısını yemişti bile.

Çocuk can havli ile bağırıyor ve ağlıyordu.

Ruh "ne susmaz şeysin sen be! Tadın kaçmasaydı seni öldürüp yerdim" Dedi öfkeli bir sesle.

Çocuğun kolunu dirseğine kadar yemişti ve kemiği olduğu gibi havada sallanıyordu.

Offf vicdanıma tüküreyim ya!

Kılıcımı çektim ve ruha doğru koştum.

Ruh beni görür görmez "Nee!!? Bir insan mı!! Hemde Ruh Bölgesi'nde!?"

Dedi şaşkınlık içinde.

Çocuk yarı baygın bir şekilde bana doğru baktı.

Ruha "Çocuğu bırak!" Dedim soğuk ve ürkünç bir sesle.

Ruh "Eee bırakmazsam ne olur!? " Dedi pis pis sırıtarak.

Tam o anda ruhun kafasını kopardım.

Çocuk korku içinde bağırdı bu kadar acısı varken bile.

Çocuk "lütfen b-bana zarar verme diye ağlamaya başladı"

Çocuğa saldıran ruh deri taşıyıcısı olduğundan çocuğun kan kaybetmesini önlüyormuş meğer!

Çocuk bu yüzden onca süre hayatta kalabilmiş demekki.

Çocuğa döndüm ve "benden sana zarar gelmez" dedim hafif bir tebessüm ile.

Çocuğun gözleri yavaş yavaş kapanıyordu.

Hemen kucağıma aldım ve koşarak sınır bölgeden çıktık.

Boynuma tıpkı annesine sarılan bir yavru gibi sarılmıştı.

Anka dağının altına vardığımızda "Nerede oturuyorsun? "Dedim.

Çocuk "Bilmiyorum" Dedi kesilen nefesi ile.

HAYIR!! Seni yol boyunca taşıdım şuan ölemezsin!

Bütün hızımı kullanarak koşmaya devam ettim.

Artık yavaş yavaş şehrin içine girmeye başlamıştık.

Çok fazla dikkat çekmemem gerekiyordu fakat bu lanet çocuğuda burada bırakamazdım.

Sonunda ilerde bir hastane görmüştüm.

Hafta sonu olduğu içinde çok fazla kalabalık görünmüyordu.

Bahçeye sonunda vardık.

Çocuğu yere bıraktım ve taklit gücümü kullanarak çocuğun sesini taklit ettim.

"Ahh lütfen yardım edin! " Dedim bağırarak ardından yine özel gücümü kullanarak hemşire kılığına girdim.

Bahçe bir iki dakika içerisinde hemşireler ile doldu.

Fırsattan istifade hemen oradan uzaklaştım ve kendi bedenime girdim.

Off sonunda kurtulmuştum.

Çocuk yüzünden çok kısa bir sürede kılıç ustaları bölgesine girmiştim.

Her neyse çocuğun mutluluktan ağlamasıda bir nebze kalbimi yumuşatmış gibiydi sanki.

Hayır hayır başka birşeydendir kesin.

Kendime bağlı olan güç ölçeri kontrol ettim.

Neyseki hiç bir şey olmamıştı.

Geri yerine yerleştirdikten sonra cebimden özel mini bilgisayarımı çıkardım ve Kurai'nin söylediği çocukların yerini aramaya başadım.

İkiside merkeze yakın bir yerde oturuyordu.

Acaba onlara nasıl yaklaşabilirdim!?

Çevrelerinde onlara yakın insanlara da bir baksam iyi olacak galiba.

Hımm ilk olarak Hwajin denen biri görünüyor.

19 yaşında , 191 boyunda , 78 kilo, son darbe klanın'dan ve siyah saçlı.

Neyy!!? Kurai'nin bahsettiği çoçuklardan şu kız olan ile evli miydi!?

Hayır Hayır Sensei'leri olması gerek!

Ama neden bilgisayarda evli gösteriyor!?

Hanpatsu bir ara bilgisayarımı ödünç almak istemişti o bozmuş olabilir mi acaba?

Kurai'nin en güçlü ikinci Ruhu olmasına rağmen tam bir şaşkındı.

Böyle eşşek şakalarına bayılırdı.

Ama bilgi kutum şifreliydi açamaz ki bu imkansız!?

Neyse ben yazan talimatları uygulayayım ne olur ne olmaz.

İkinci kişi de Daijin denen biri.

Hım bu adamı tanımayan yoktur Kılıç Ustaları Bölgesinin yönetimiyle uğraşan kişi.

Üçüncü kişi Aren.

17 yaşında, yeşil gözlü, 186 boyunda, 73 kilo ve ahtapot taşıyıcısı.

Yaşı bu kadar küçük olmasına rağmen ne kadar da kaslı!

Bu eleman ile güzel bir savaş dönebilir.

Son olarak Sagu denen biri.

Beş Duyu Organı klanı'nın en güçlü savaşçısı ve varisi.

Bu adamıda daha önce duymuştum.

Kademe 18 'e saldırıp yaralamayı başarmış güçlü ve savaşmaya değer rakipler arasındaydı.

Bunlardan birine dönüşüp çocukların kaldığı eve girebilir ve güçlerini ölçüp görevimi tamamlayabilirdim.

Şimdilik şehrin içinde dolaşmak için şu Sagu denen adam gibi gezebilirdim herhalde.

Özel gücümü kullandım ve Sagu'nun kılığına girdim.

Ardından merkeze doğru giden yolda yürümeye başladım.

Yolda yürüyordum ki karşıdan gelenleri görünce bir anda kalp atışlarım hızlandı.

Kurai'nin söylediği çocuklar ve şu beyaz saçlı kızın kocası geliyordu.

İyiki ona dönüşmemişim yoksa çok kötü şeyler olurdu.

Hemen rolüme büründüm.

Beni görür görmez hepsinin surat ifadesi değişti. Anlaşılan dönüştüğüm adamla araları baya iyiydi.

"Merhaba nasılsınız! " Dedim tebessüm ederek.

Hepsi şoka girmiş bana kitlendiler.

Sahte bir merakla "iyi misiniz!?" Dedim.

Bunu söylememden sonra daha da şoka girdiler.

Beyaz saçlı kızın kocası "Sagu senin başına güneş falan mı geçti " Dedi şaşkınlıkla.

Şaşkınlıkla kafamı iki yana salladım.

Sonra aynı klanda olduğumuz beyaz saçlı kıza döndüm "güçlerine çalışıyor musun? " Dedim tebessüm ederek.

Kız şoktan şoka girdi ve "Sen Sagu olamazsın! " Dedi.

Nee! Nasıl lan!? Anladımı gerçekten!!

"Hayır hayır her zaman kötü mü olacağım " Dedim cümleyi toparlamaya çalışarak.

Beni çatıda gören çocuk "Sagu sana ne olmuş hiç bir fikrimiz yok ama umarım hep böyle kalırsın" Dedi tebessüm ederek.

Ardından diğerleride tebessüm etti.

"Ee nereye böyle? " Dedim merak içinde.

Beyaz saçlı kızın kocası "dağa antremana gidiyoruz "dedi.

" Peki ne zaman dönersiniz? " Dedim.

"Saat 4.00 , 5.00 gibi döneriz "dedi.

"Peki o zaman ben sizi tutmayayım " Dedim ve hızlı adımlarla oradan uzaklaştım.

Gerçekten bir şeylerden şüphelenmişlerdi.

Lan bu Sagu denen adam kötü biriyse bilgisayarımda neden resmi vardı ki!?

Kesin Hanpatsu bir şeyler yaptı ama hadi bakalım göreceğiz.

Kaldıkları evi bulmak için izlediğim yoldan yürümeye devam ettim ve akşam için plan hazırlamaya başladım.

 

***

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 25.10.2024 18:49 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...