
Erifu
İnsanların yaptığı en büyük hatalardan biri olan mutluluğu umut etmiştim.
Yatağımdan uyandığım an bacaklarıma giren kramplar ile doğruldum.
Dün yaşananlardan dolayı sanki hiç uyumamışım gibi gözlerimden uykusuzluk akıyordu.
Bedensel değilde ruhsal bir yorgunluktu bu.
Saçlarıma bağladığım tokayı çıkardım ve aynanın karşısına geçtim.
Kırmızı parlak gözlerim yine her zamanki gibi ışıl ışıldı. Ergenliğin etkisiyle vücudum iyice şekillenmişti ve hala şekillenmeye devam ediyordu.
Boynuma bağlı olan pelerinimin iplerini açtım ve üzerimden çıkardım.
Bel kısmındaki kulak işareti hala duruyordu. Bir an önce tekniklerimi geliştirmeli ve beklenen savaşlara hazır olmalıydım.
Üstümü çıkartıp duşa girdim. İşim bittikten sonra üstümü giydim ve aşağı indim.
Eruto ve Sensei aşağıda yemek hazırlıyorlardı.
Keşke daha erken inip yardım edebilseydim.
Merdivenlerden inerden Eruto'nun altın rengi , parıldayan gözleri ile karşılaştım.
Tebessüm ederek "Günaydın Erifu " Dedi.
Keskin çene hatları ve koyu kahve dalgalı saçları ile sabah sabah çok karizma görünüyordu.
Ergenliğin etkisiyle boyu baya uzamış ve inanılmaz derece kaslanmıştı.
Sabah dalgınlığından dolayı söylediği şeye hala cevap vermediğimi fark ettim.
"Günaydın Eruto" Dedim tebessüm ile karşılık vererek.
Ne kadar mutlu gözükmeye çalışırsa çalışsın onun içinde kopan kıyameti bir tek ben görüyordum.
Sensei dalga dalga gözlerini kapatan siyah saçları ile "Günaydın " Dedi çatalları yerleştirirken.
Ona dönerek karşılık verdim ve "Günaydın Sensei" Dedim.
Yanlarına doğru yürümeye başladım. Yanlarına geldiğimde.
Sensei sandalyesini çekip otururken Eruto ayakta sandalyemi çekmeme fırsat vermeden kendine doğru çekti ve oturmamı işaret etti.
Yaptığı bu centilmenliğe şirin bir tebessüm ile karşılık verdim ve oturdum.
Yemek yemeye koyulduk ve birden şu ormanda yaşanacak yarışma hakkında Sensei'den bilgi almaya başladık.
Sensei "Ormanda tam 3 gün hayatta kalmaya çalışacaksınız. Dikkatli olun eğer yadigar kılıçlardan birini bulmayı başarırsanız direk havaya yardım fişeği atın ve savunmaya geçin. "
"Bu fişek yadigar kılıçlardan birinin bulunduğunun işaretidir bu sebeple rakiplerinizin çoğununda size doğru geleceğinin habercisidir. "
"Ormana gitmeden önce size vereceğim ruh kapsüllerini sakın unutmayın. Eğer unutursanız üst bir ruh ile karşılaştığınızda onu kesseniz bile öldüremezsiniz" Diye ekledi.
Ruh kapsülleri normal ruhların aksine üst ruhları öldürmemizin imkansız olduğu, kestiğimizde içine hapsetmemiz gereken özel sihahlardır.
üst ruhları Kapsülde hapsetmemiz gerekmektedir aksi taktirde ne kadar kesersek keselim tekrardan eski haline döneceklerdir.
ruhu hapsettiğimizde ise o kapsülü canımız gibi korumamız da gerekir. Aksi taktirde kapsül bir şekilde kırılırsa içindeki ruh dışarı çıkar.
Sensei "üst bir ruh ile karşılaşma olasılığınız çok yüksek " Dedi.
Eruto "Sensei ya Kurai'nin Aydınlık veya daha kötüsü karanlık ruhlarından biri ile karşılaşırsak ne olacak! " Dedi.
Sensei " O ruhlarla karşılaşmayı başarmış tek bildiğimiz savaşçı Odayakanaydı. Karşılaltığı Ruh aydınlık 20 kademesindeydi."
"Üst düzey Sensei ler ile yetişmeseydik Orada Odayakana'yı bile kesebilirdi. Siz düşünün en güçsüzünün ne kadar güçlü olduğunu" Dedi düşünceli bir ifade ile.
Eruto ile korku içinde birbirimize baktık.
Sensei "Merak etmeyin la karşılaşmazsınız " Dedi gülerek ardından çatalına peynir aldı ve ağzına attı.
Ağzındakini lokmayı yutar yutmaz ayağa kalktı ve " Bu kadar dır dır yeter, ormanın girişine gitmeliyiz artık "dedi.
Eruto ile ayağa kalktık.
Sensei " Siz arabanın yanına gidin ben geliyorum"dedi.
Arabanın yanına gittik ve yaklaşık 1,2 dakika sonra Sensei elinde iki adet kapsülle geldi ve bize uzattı.
Eruto ile parıldayan kapsüllere hayranlıkla baktık ve aldık.
Kapsüller içinde sürekli hareket eden ve kromozoma benzeyen tuhaf şekiller içinde hareket ediyordu.
Eruto kapsülü aldı ve çantasına koydu.
Sensei "kaybedecek zaman yok, Hadi gidiyoruz" dedi.
Arabaya bindik ve ormana doğru ilerlemeye başladık.
Orman yolu bir sürü yabancı ile doluydu.
Jungel , gölge, arş kıtası ve daha niceleri...
Biraz daha ilerledikten sonra ormanın girişine vardık.
Aptal Daijin kürsüye çıkmış konuşma yapıyordu.
Bir anda bizi görünce üzerine kaynar su dökülmüşe döndü.
Bakışları direk Eruto'yu buldu.
Korkusunu belli etmesede üzerindeki gerginlik gözlerden kaçmıyordu.
Daijin kürsüden indi ve bize doğru yaklaştı.
"Dünkü olaylardan sonra buraya yüzsüzlük edip geleceğinizi hiç düşünmemiştim" Dedi.
Eruto yumruklarını sıkıyordu ve surat ifadesi ölümlerden ölüm beğen dercesine bakıyordu.
Daijin "En küçük hatanızda üçünüzüde bu lanet kıtadan sürgün edeceğim " Dedi bize doğru yaklaşıp sesini alçaltarak.
Sensei suratına çok korkunç bir ifade takındı ve Daijin'e odaklandı.
Sensei o kadar korkunç gördüğümü hiç hatırlamıyordum. Öyleki daijin de bu bakışı fark etti ve boğazını temizleyerek geri adım attı.
Daijin hiç bozuntuya vermeden kalabalığa döndü ve "Şu andan itibaren Kıtalar arası Yadigar savaşını tamamen başlatıyorum! Lütfen savaşçılarımızı sihirli duvardan içeri alalım " Dedi bağırarak.
Bazıları direk duvardan içeri girerken bazıları ise Sensei'leri ile vedalaşıp öyle giriyordu.
Eruto ile Sensei 'ye doğru baktık.
Sensei "Kazanacağınıza inanıyorum, size öğrettiklerimi sakın unutmayın ve çok dikkatli olun"
"Çıkmak isterseniz sizi izleyen görevliler illa olacaktır onlara bağırmanız yeterli" Dedi bizi iki kolu ile tutup sarıp saçmalarken.
Ardından "Hadi bol şanslar dikkatli olun " Dedi hafif hüznünü gizlemeye çalışarak.
Sensein yanından ayrıldık ve sihirli duvara doğru yaklaşmaya başladık.
Elimizi sihirli duvara değdirdik ve içeri girmeye başladık.
***
Sihirli duvarın içinden geçer geçmez gözümüzü alan yoğun beyaz ışık yavaş yavaş yok olmaya başladı.
Eruto'ya yaklaştık ve "neredeyiz? " Dedim ürkerek.
Eruto "Bilmiyorum ama girdiğimiz yerden başka bir yere ışınlanmış olmalıyız" Dedi kılıcını tutarken.
Eruto "Eee şimdi ne yapacağız" dedi etrafı incelerken.
"Sensein anlattıklarına göre yadigar kılıçlar altın işlemeli bir kürsü üzerinde ışık saçan bir cam içerisinde, ormanın yüksek kesimlerinde olmalı" dedim.
Eruto "hadi o zaman , zaman kaybetmeden yola çıkalım" dedi hızlı adımlarla ilerlemeye başlayarak.
Arkasından hemen bende yürümeye başladım ve "Arkanı kolluyorum sende önden gelebilecek tehlikelere hazırlıklı ol " Dedim fısıldayarak.
Eruto kafasını hafifçe aşağı yukarı salladı önüne bakmaya devam ederken.
Biraz ilerlerledikten sonra ağaçların sıklaştığı, yamaç bir patikaya geldik.

(Temsili)
Eruto "Buradan devam edelim" Dedi fısıldayarak.
"Tamam " Dedim ses çıkarmamaya özen göstererek.
Sık ağaçlara tutuna tutuna yukarı çıkmaya başladık.
İlerlerken bir anda kulağıma bir fısıltı geldi "Buraya gelmemeliydiniz" gibi bir cümle duymuştum.
Panik içinde bir anda yerime sabitlendim ve hemen Eruto'yu belinden yakalayıp durdurdum.
"Eruto duydun mu o sesi! " Dedim.
Eruto "Ne sesi!? Sadece ikimizin nefes alıp verme sesi ve kalp atışlarımı duyuyorum " Dedi.
"Biri buraya gelmemeliydiniz diye fısıldadı! " Dedim fısıldayan sesimin desibelini yükseltmemeye çalışarak.
Eruto soğuk bir ifade ile " Emin misin!? "Dedi.
" Lan eminim, unuttun mu artık kulak taşıyıcısı olduğumdan sesleri senden 100 kat daha fazla duyuyorum" Dedim .
Eruto "Haklısın lan! , bir an önce buradan çıksak iyi olacak " Dedi duygularını bastırmaya çalışarak.
Hemen kolumdan tuttu ve koşarak patikadan yukarı doğru çıkmaya başladık.
Patikada koşmaya devam ederken bir anda tiz bir çığlık ile yere düştük.
Eruto üstüme siper olurcasına kılıcını çekti ve sese yöneldi.
Ses daha da yükseldi ve bir kaç saniye sonra son buldu.
Kılıcımı tutmuş yerde dururken Eruto beni ayağa kaldırdı ve kafasıyla gitmemizi işaret etti.
Kararlı bir bakış ile kafamı salladım ve koşmaya devam ettik.
Patikanın sonu sisli bir asfalt yola çıktı.
Eruto ile sislerin arasında ilerlerken bir anda yerde gördüğümüz şey ile buz kestik.
Yerde bizden bir kaç yaş büyük bir kız yatıyordu.
Her taraf kan içindeydi ve kızın kaburga kemikleri dışarı çıkmış bir şekilde paramparça yerde yatıyordu.
Cesede bakarken kalın hayvan ve insana benzeyen sesli bir şey kükredi ve sivri pençeleri sislerin arasından göründü.
İstemsizce korku ile ağzımı açmıştım ki.
Eruto tam o anda elleriyle ağzımı kapadı ve beni kucağına alıp farklı bir yola saptı.
"Erifu sakin ol çok az kaldı"dedi üzerimdeki şoku atmam için huzur veren sesi ile ardından ellerini ağzımdan çekti.
"Bağırmamamız gerek yoksa daha fazla düşman çekeceğiz" Dedi koşmaya devam ederken.
Sisi dağıtmak için diğer eliyle kılıcını çekti ve parlak bir ateş dalgası gönderdi.
Sis sıcağın etkisiyle hemen dağıldı ve yol görünür bir hale geldi.
Eruto kılıcı kınına soktu ve "Bir şey duyuyor musun? Erifu" Dedi nefes nefese.
"H-hayır" dedim titreyen sesimle.
Eruto dev bir ağacın altına geldiğinde durdu ve beni yere indirdi.
"İyi misin? " Dedi kafasını bana çevirerek.
Olayın şokunu üzerimden attım ve "evet teşekkürler " Dedim.
Eruto "O şey de neydi!? " Dedi arkasındaki ağaca dayanıp.
Yere doğru boş boş bakarken "bilmiyorum" Dedim.
Eruto dayandığı yerden yere doğru oturdu.
"Nerede olduğumuz hakkında bir fikrin varmı?" dedi altın rengi gözleriyle.
Başımı onaylamaz bir şekilde salladım üzgün bir ifadeyle.
Eruto ağzını açıp bir şey söylemek üzereyken yan tarafımızdaki çalı bir anda haşırdamaya başladı.
Ani bir refleks ile kılıçlarımızı çekip birbirimize yaklaştık.
Eruto elinden hafif hafif alevler çıkartırken ani bir saldırıya karşı tetikte kalmaya devam ettim.
***
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 3.11k Okunma |
312 Oy |
0 Takip |
43 Bölümlü Kitap |