
Aren
Erifu ve Eruto ile haritadan baktığımız yönden aşağı doğru koşmaya başladık.
Bu yaşanan olayları kendim yaşamasam asla inanmazdım.
Benim gibi kılıç ustaları bölgesinde herkes tarafından tanınan ve yüksek seviyeli ruhları kesmiş biri nasıl olurda bir bukalemun taşıyıcısına yenilirdi!?
Kız olduğundan dolayı bir tık fazla merhamet göstermiştim sanırsam ve bu bana baya pahalıya patlamıştı.
O kızdan önce gidip Odayakana'nın kılıcını almamız gerek yoksa vicdan azabından ölürüm ve Eruto'nun yüzüne bir daha asla bakamam.
Koştuğumuz patika yukarı doğru dönmeye başladı. Tıpkı söylediğim gibi yadigar kılıçlar bu dağın yüksek kesimlerinde bir yerdeydi.
(Temsili)
Kalın ve bin yaşından büyük , dev köklü ağaçlar yolumuzu süslü yordu.
Ne kadar güzel gözükselerde bu rakiplerimiz için büyük bir avantajdı. Her an kafamıza bir kılıç saplabilirdi.
dağın üst kesimlerine gittikçe kasvetli, yoğun sis yavaş yavaş kaybolmaya başladı.
Erifu'ya döndüm ve "Erifu önümüze bir ses dalgası yolla " Dedim .
Erifu kafasını hafifçe salladı ve kılıcını çekip öne doğru savurdu.
yayılan ses dalgası önümüzdeki ağaçların içinden geçip kayboldu.
bazen keşke beş duyu organı klanında doğsaydım diye düşünüyorum.
Erifu "Kimse yok " Dedi.
Eruto ile koşarken ve nefesimizi korumaya çalışırken zoraki kafamızı salladık.
Bir iki dakika sonra Senseim Kaze'nin bahsettiği alana geldiğimizi fark ettim.
Erifu ve Eruto'ya hızlıca durmalarını işaret ettim.
Durduklarında hayranlıkla karşılarında duran bitkilerden oluşmuş dev saraya odaklandılar.
Vayy bee anasını satayım! Bu sarayı sadece kitaplarda ve internette gördüğümü hatırlıyordum.
Gerçekten de hiç böyle bir şey hayal etmemiştim doğrusu!
Sarayın girişi olan sarmaşıklarla çevrili kalp desenli sembole doğru yaklaştım temkinli adımlarla.
Sarmaşık sembolünün tam ortasında kılıçlarımızı sokmamız için bir boşluk duruyordu.
Erifu ve Eruto'ya döndüm.
"Kılıçlarımızı bu boşluğa geçirecek ve içeri gireceğiz"
"Artık buradan sonra istesekte geri dönemeyiz. Bizi izleyen görevliler olmayacak ve yadigar kılıçları buradan alıp çıkamazsak bitki sarayın akşam yemeği olacağı" Dedim.
Bitki saray tıpkı etcil bitki türleri gibi içine giren canlıları bir yerden sonra sindirmeye başlar.
Erifu ve Eruto korkularını belli etmeselerde rahatsız olduklarını yüzlerinden okuyabiliyordum.
"Burada en az 2 gün kalacağız. Eminsiniz değil mi? " Dedim kararlı bir sesle.
Erifu kılıcını çekti ve "evet eminiz" Dedi.
Eruto da aynı şekilde kılıcını hızlıca çekti ve "Hadi kaybedecek zaman yok" Dedi ölüm arzulayan sesiyle.
Kalp kilidine döndüm ve derin bir nefes alıp kılıcımı boşluğa yerleştirdim.
Yerleştirir yerleştirmez bir anda içeri ışınlandım.
İNANMIYORUM!!!
İçerisi dışarısından da büyük lan buranın!
Bu sarayın asırlar boyunca bu kadar can almasının sebebi buymuş demekki!
Dışı yüz metre karelik bir alan ya kaplıyordu ya kaplamıyordu. Buranın tavanı ve zemini zifiri karanlık içindeydi ve tıpkı bir kovanı andırıyordu.
Erifu ve Eruto ben sarayın içini incelerken çoktan gelmişlerdi bile.
Benimle aynı tepkiyi verip hayrete düşmüşlerdi.
Duvar kenarında yeşil bir sıvı ile çürümüş cesetler gerçekten rahatsız ediciydi.
Kim bilebilir bu zifiri karanlık içindeki düşmanları? Hiç kimse.
Buradan canlı çıkabileceğimizi ne yalan söyleyeyim düşünmüyorum.
Keşke 8 adet yadigar kılıcı aramak yerine diğerlerini aramaya gitseydik. Onlar en azından insan yiyen bir sarayın içerisinde değillerdi.
Erifu tavandan sarkan bir sarmaşığı kılıcı ile sertçe kesti.
Sarmaşık salı saniyeler içinde tekrar uzadı ve daha da kalınlaştı.
Bune lan!!!? Eğer sıkışırsak ne yapacaktık!
Eruto "Bunları yok etmenin başka bir yolu olmalı " Dedi.
Kafamla onayladım ve ikisine dönüp "Bir iki saat sonra güneş batacak her ne kadar güneş görmeyen bir ortamda olsakta dinlenmemiz gerek"
"Uyuyup uyandığımızda kılıçları aramaya çıkmamız gerek" Dedim etrafa bakarken.
Eruto " İçeride bu kadar çok düşman varken uyumak mı!? Bu pek bana göre değil sanki" Dedi.
"Benim gücümü kullanarak güvenle uyuyabiliriz" Dedim.
Erifu "Emin misin Aren? O kadar uzun süre özel gücünü kullanırsan hiç dinlemezsin ki aksine kendine zarar verir ve daha kötüsü ölümüne bile yol açabilirsin" Dedi.
A doğru lan! Bunu neden düşünemedim ki.
Erifu "Bence nöbetleşe uyuyalım. Her üç saatte bir biri uyansın ve uyuyanları korusun " Dedi.
Eruto "Bence de , Aren bu fikir harika senin de dinlenmen gerek" Dedi.
"Şeyy özel güçlerinizi kullanabiliyor musunuz? " Dedim.
Eruto"yanii idare eder herhalde .Ani duygu değişikliklerinde kontrolden çıksa da idare ediyoruz. Bizi merak etme" Dedi.
"Off tamam. Ama bir gözüm açık uyurum he" Dedim abilik taşlamaya çalışarak.
İkiside sırıtarak kafasını salladı.
"Tamam o zaman hadi gidip güvenli bir yer bulalım " Dedim ve yürümeye başladık.
İçeride yaptığımız ses bitki duvar tarafından sanki emiliyor gibiydi bundan aşırı derecede istemsiz rahatsız olmuştum.
İlerlemeye devam ediyorduk etmesine de hiç bir şey göremiyoruk.
Sanki Backrooms gibi bir yere düşmüştük.
Karşıda sadece zifiri karanlık vardı.
Duyduğumuz tek şey ise hırıltımsı sesler ve çok az gelen kılıç darbesi sesleriydi.
Yerler kan ve giysi parçaları ile doluyken kopmuş uzuvlar veya vücudun başka kısımları dikkatimizden kaçmıyor değildi.
Yönümüzü değiştirip yukarı doğru çıkmaya karar verdik.
Her ne kadar seslerin kaynakları oradan geliyor olsada.
Yukarı çıkarken yırtık çarşaflı mağaramsı bir yer gözüme takıldı.
Erifu ve Eruto'ya dönüp "Hadi şuraya gidelim " Dedim ve oraya yöneldik.
Kapıya yaklaştığımızda çarşaflarla kapatılmaya çalışmış ve uçmaması için kayalar dizilmiş bir yerle karşılaştık.
İçeri girip girmeme konusunda çok getirgindik. Umarım içeriden hoş olmayan bir şey fırlamazdı.
Üçümüzde birbirimize bakarken Eruto çarşafa yaklaştı ve kenara çekip içeri görmemizi sağladı.
İçeri bakar bakmaz istemsizce öğürdüm.
Yerde uyur pozisyonda yatan bir genç vardı.
Sağ gözünden beynine giden bir kılıç ile öldürülmüş ve iç organları karın kısmından dışarı çıkmıştı.
Gözleri açık ve suratında şok olmuş bir ifade ile tek bacağı koparılmıştı.
Cesede bakacak olursak yeni öldürülmüş olmalıydı rengi hala taze duruyordu.
Eruto "Evet uyurken biri nöbet tutmazsa bizde bu arkadaşın yanına aynı şekilde gidebiliriz " Dedi.
Nefes almakta zorlanıyordum. Boğazım kupkuru olmuştu.
Erifu "onu gömmeye kalkarsak çok fazla dikkat çekeriz buna zamanımız yok" Dedi.
Eruto "Burada kalmaya devam ederse yüzde doksan bir ruh kokusu alıp buraya ziyafet çekmeye gelecektir ondan kurtulmalıyız" Dedi.
Erifu "haklısın" Dedi.
Eruto genci yerden aldı ve ucu bucağı görünmeyen, zifiri karanlık boşluğa fırlattı.
N-Neeee!!! Lan Erifu! E-Eruto!!
Nasıl bu kadar soğuk kanlı olabiliyorlardı!!?
Benim tanıdığım Erifu ve Eruto merhametli ve yufka yürekliydi! B-bunlar gerçek olamaz!
Erifu ve Eruto "Aren hadi gelsene yataklarımızı kuralım " Dediler.
"T-tamam " Diye çıktı sesim.
Lan Allah kahretsin!
Sesimi nasıl olurda kontrol edememiştim? Bu gün gerçektende iyi değildim.
Erifu ve Eruto'nun yanına gidip yer yatağımı kurmaya başladım.
Eruto "Nöbete kim başlıyor? " Dedi soğuk sesiyle.
"Ben başlıyorum ikiniz bugün baya yoruldunuz" Dedim.
Erifu "Hayır ben başlıyorum dün çok erken yattım o yüzden enerjim yerinde itiraz istemiyorum" Dedi.
Mecbur Erifu'yu kıramazdım Eruto olsa döve döve uyutmuştum şimdi ama Erifu'ya bunu yapamazdım.
Erifu kapıya doğru ilerledi ve çömelip etrafı incelemeye başladı.
"Bize dönüp uyuyun hadi uykunuzu alın " Dedi.
Onu izlediğimi fark etmişti.
Yakalandığımı anlayıp hemen uyumaya koyuldum.
Bugünün yorgunluğundan dolayı neredeyse bayılacaktım. Kafamı yastığa koyar koymaz uykuya daldım.
***
Eruto
Bizimkilere belli etmesem de gerçekten yok yorgundum hiç beklemeden gözlerimi yumup uykuya daldım
***
Erifu
Günün yorgunluğu yüzünden gözlerim kararıyordu.
Her ne kadar yorgun olursam olayım Aren ve Eruto'ya yine kıyamamıştım.
Milasın yorgunluk sesinden bile belli oluyordu.
Eruto hiç belli etmese de gözlerinden yorgunluk okunuyordu.
Canım benim dün o kadar çok üzüldü ki Allah bilir en son saat kaçta uyudu...
Saat gece 2'ye geliyordu.
Kafamı duvara yasladım ve manzaraya doğru döndüm.
Dayan Erifu, lütfen dayan sadece 3 saat... Diye sayıklamaya başladığımı çok geç fark ettim.
Oturursan uykuya dalacaktım o yüzden ayağa kalktım ve hareket etmeye başladım.
Gözlerim ve vücudum çok fazla ağrıyordu.
Sanki zaman hiç geçmiyor gibiydi.
Dışarıdan gelen çığlık sesleri, insan dışı tuhaf sesler ve daha tasvir edemediğim çokça ses aklımı kaybetmeme neden olacaktı.
Biraz... Biraz oturursam hiç bir şey olmaz herhalde dedim ve kalktığım yere çöküp oturdum.
İstesemde uyuyamacağımı biliyordum çünkü dışarıda bir sürü düşman vardı ve Eruto ile Aren uyuyordu.
Bana güvenmişlerdi ve bu güveni boşa çıkaramazdım.
Kılıcımı aldım ve yere bir şeyler çizmeye başladım.
Mutsuzken, yorgunken veya hastayken resim çizmek iyi geliyordu.
En azından kafamı dağıtıyordu yani.
Çizime devam ederken birden oturduğum yere simsiyah bir gölge düştü.
Kalbim ağzıma gelmişken kafamı havaya kaldırdım ve karşımdakini görünce çiğerlerimi parçalayacak bir çığlık tam atacaktım ki elleriyle ağzımı kapadı.
B-BU sensein evinde bize saldıran gizemli genç.
Yine aynı şekilde ve aynı pozisyonda yakalanmıştım.
Suratıma yaklaştı ve "yine karşılaştık" dedi ürkünç sesiyle.
***
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 3.11k Okunma |
312 Oy |
0 Takip |
43 Bölümlü Kitap |