
Nashi
Ay ışığı gök yüzünde parlıyordu. Kulağıma gelen ağustos böceği sesleri huzur veriyor gibiydi.
Uzun bir nehirin yanındaki taş yolda yürüyor ve o anın tadını çıkarıyordum.
Yürümeye devam ederken nehirin içinde parıl parıl parıldayan bir cisim farkettim.
Tıpkı ruh kapsüllerinden birini andırıyordu. Taş yoldan çıktım ve çimenlerin üzerinden geçerek nehirin yanında yere diz çöktüm.
Evet bu gerçekten de bir ruh kapsülüydü.
Elimi suya daldırdım ve tam kapsüle uzanmıştım ki su bir anda kan kırmızısı bir renge bürünmeye başladı.
Ruh kapsülünden yayılan ışık artık beyaz değil ateş kırmızısı bir hal almıştı.
Ayağa kalktım ve kaşlarımı çattım. Tam o anda köprünün üzerinde duran Odayakana'yı farkettim.
Psikopatça gülümsüyor ve yine her zamanki gibi rakiplerini öldürmeden önceki o pozu takınıyordu.
Gözlerindeki beyaz tamamen yok olmuştu ve öfkeli siyah bir duman yayılıyordu.
"Neden beni öldürdün Nashi? " Dedi tebessüm ederek.
Boğazımdaki kuruluk nefes almamı engelliyordu.
Çok kısık bir sesle ağzı kapalı güldü ve ışınlanmaktan neredeyse daha hızlı olan hızıyla sağ bacağımı kopardı.
Bir anda arkamda belirirken bacağımın koptuğunu bile fark edememiştim.
Üç dört saniye hiç bir şey yokmuş gibi sağlam göründükten sonra bir anda her yer kan revan içinde kalmıştı.
Acı ile haykırıp yere düştüm.
Odayakana " Ayy kıyamam çok mu canın yandı" dedi.
Benden uzaklaşan kılıcımı elime almak için uzanmaya yeltendim. Tam o anda sert bir ateş hüzmesi gönderip kolumu dirsek yerimden kopardı.
"Aa ne bu acele" Dedi yüzündeki masum görünen fakat içindeki şeytanı gizleyen surat ifadesiyle.
Kılıcını bir anda alevlendirip boynuma geçirdi fakat tam ölmemem için sadece ucunu batırmıştı.
Kaynayan kılıcın ısısı gırtlağımı eritmeye başlamıştı.
Yerde çırpınmaya başladım fakat nafile hiçbir şey yapamıyordum.
Odayakana psikopatça beni izlemeye başlamıştı.
***
Yattığım zindanda bir anda kan ter içinde haykırarak uyandım.
Yan tarafımdaki kafeste duran ruhlar bana bakıp birbirlerine bir şeyler fısıldadılar.
Başımı tutup hemen yattığım yerde doğruldum.
Beni asansöre bindirip götürmeleri bir rüyay mıydı yani!?
Bu Kurai denen lanet adamda nasıl bir güç vardı böyle!
İnsani duygularımın tamamen körelmesi için beni bir haftadır bu lanet yerde tutuyorlardı.
Ruh olduğum için cisimlerin içinden geçebiliyor olmam gerekiyordu ama sanırsam bunu bu lanet bölgede yapamıyordum.
Sinirle yumruklarımı sıktım. Alev almaya başlamışlardı bile.
Yanımdaki kafeste duran ruhlar ellerime bakıp yine kendi aralarında bir şeyler fısıldayıp gülmeye başladılar.
Öfke içinde onlara döndüm ve "Komik bir şey mi var lan! " Diye kükreyip ellerimde biriken alev enerjisini bütün gücümle fırlattım.
Hepsi korku içinde bağırırken alev topu bir tanesinin tam üstüne çarptı ve orada yanarak pis bir şekilde geberdi.
Zindan kapısı sert bir şekilde açıldı ve içeri kaslı , suratları siyah bir kumaş ile örtülü olan iki tane adam girdi.
Offf bir tek bunlar eksikti amınakoyayım!
Kafesimin önüne geldiler ve "Mahkum 16 Efendi Kurai sizi çağırıyor" Dediler soğuk bir sesle.
Ardından siyah bir kartı kafesimin önünde duran gri ekrana taratıp kafesi açtılar.
Ellerim anında birleşti ve sihirli kalın bir kelepçe ile bağlandı.
Adamlar iki tarafıma geçip yürümemi sağladılar.
Zindandan yukarı doğru çıkmaya başladık ve en sonunda dev salona çıkıp asansöre benzeyen tuhaf bir alete bindik.
Sorsalar ruhuz diyecekler birde!
Alet bizi 360. Kata getirdiğinde durdu. Şaşkınlık içinde etrafı incelerken adamlardan biri belime vurdu ve "Yürüsene lan! " Dedi öfkeyle.
Ellerimde kelepçe olmasaydı ebesini bile sikerdim de hadi neyse.
Asansöre benzeyen aletten indikten sonra devasa büyüklükte ucu bucağı görünmeyen bir salon bizi karşıladı.
Dev tahtta Kurai denen şahıs otururken 20 tane tuhaf görünüşlerinin yanında aşırı güzel ve yakışıklı ruhlar kırmızı bir halının yanlarına dizilmiş sanki birini bekliyor gibiydi ayakta duruyorlardı.
İçeri girer girmez herkes bana doğru döndü ve meraklı bakışlar içinde izlemeye koyuldular.
Kurai tahtında otururken aşırı derecede açık giysileri olan 3 tane kadın etrafında kedi gibi dolanıyordu.
Kurai de bundan zevk alır gibi kalçalarına veya saçlarına dokunuyordu.
Beni görür görmez ayağa kalktı ve "Demek geldin ha Nashi" Dedi gür ve erkeksi sesiyle.
İstemsiz dizlerimin bağı çözülmüştü. Adam öyle bir enerji yayıyordu ki ayakta durmakta güçlük çekiyordum.
"Sevgili ruhlarım yeni dostunuza merhaba diyin"
Efsanelerde geçen yirmi adet ruh bunlar olsa gerek!
Kurai " Yirmi ruhumdan en güçsüzü yani kademe yirmi ile savaşıp kazanırsan eğer onun ünvanını sen alacaksın" Dedi keyifle.
"Hımm kademeler ile dövüşüp onların ünvanını alabiliyorsak eğer ben 1. İle dövüşmek istiyorum" Dedim kendinden emin bir şekilde.
Çok büyük bir şok dalgası yayıldı ve ardından büyük bir sessizlik çöktü.
Kurai Kahkaha atarak "Düşündüğüm gibi tam bir ucubesin" Dedi.
Ucube mi!? Bana cidden ucube mi demişti!
Ellerindeki alev ayaklarıma vurmuştu ve halı alev almaya başlamıştı.
Kendimi dizginleyerek "pekala istediğiniz gibi olsun gönderin bakalım kademe 20'yi." Dedim.
Kurai "Sandon gel bakalım " Dedi gür sesiyle emri vaki.
Kırmızı halının yanlarına dizilmiş bana en yakın olan gaz maskesi takan, uzun bir pelerin giymiş gözleri öfke ile bakan bir adam bana doğru yaklaştı ve karşıma geçti.
Kurai "Bitir işini." Dedi.
Tam o anda Sandon üzerime o kadar hızlı bir darbe yaptı ki ne olduğunu anlayamadım.
Sağ kolumu tıpkı rüyamdaki gibi aynı yerden koparmıştı!
Gözümün önüne Odayakana'nın görüntüsü gelince bir anda sendeleyip geriledim.
Bu şerefsizin Odayaka'nın kolunu neredeyse koparacağını şimdi anlıyorum!
Sandon çebinden hap kadar küçük bir cihaz fırlatıp geri çekildi.
Hassiktir! Eriten faciya kılanına ait asit kapsüllerinden!
Tam oradan kaçacaktım ki kapsül patladı ve bacaklarım saniyede erimeye başladı.
Artık ruh olduğum için kopan veya yok olan uzuvlarım hemen çıkıp eski haline dönüyordu fakat insanken ki gibi çok açıyor ve iyileşme süreci çok yoruyordu.
Sandon bir anda yok oldu ve arkamda belirip belime sert bir kılıç darbesi geçirdi.
Anında yere yapıştıp ve hiç zaman kaybetmeden ayağa kalktım bu adamın şakası yoktu.
Kılıcımı havaya kaldırdım ve öfkeli bir şekilde bağırıp dev ateş çemberlerimi ruha gönderdim.
Adam hepsinin içinden geçip atlattıktan sonra kılıcını çıkardı ve büyük bir zehir fırtınası gönderdi.
Bazılarını karşılamama rağmen diğer hepsi olduğu gibi üzerime gelmişti.
Eriyen ve ortaya çıkan göğüs kemiklerime baktım ve acı içinde inledim.
Sandon'un yüzünde maske olmasına rağmen sırıttığı her halinden belli oluyordu.
Kucağına iki tane kadın almış lanet Kurai keyifle beni izliyordu.
Öfkem yeniden canlanmaya başladı.
Ejder formu şuanda açabilirdim! İnsan olmadığım için ölmem olanaksızdı.
Hemen kılıcımı havaya kaldırdım ve sihirli kelimeleri söylemeye başladım.
İki farklı ejder formu vardı. Biri galaksilere bile hüküm kurabilirken diğeri gücü yüzde yüze çıkarırdı ve dünyayı ikiye bölebilecek güç meydana gelirdi.
Benim açtığım form güçsüz olan yani sayısı az savaşçıların açabildiği formdu. Diğer formu şu ana kadar kimse açabilmiş midir bilmiyorum.
Bir anda yer şiddetle titremeye başladı ve herkes bana doğru baktı.
Kurai olduğu yerden doğruldu ve merakla bana odaklandı.
Sandon kollarını birbirine bağlamış ne yapmaya çalıştığımı izler gibiydi.
Kılıcını bir anda çekti ve neredeyse 1000 metre uzunluğunda dev bir kasırga oluşturdu ve bana yolladı.
Diğer ruhların üzerlerini ve Kurai'nin tahtını dev kalkanlar kapladı.
Hayatımda hiç bu kadar büyük bir hortum gördüğümü hatırlamıyordum!
Dışarıda olsak bu piç neler yapardı kim bilir!
Dev kasırga herşeyi içine çekip saniyede eritmeye başladı.
Bir anda ayaklarım yerden kesildi ve dev asit kasırgasının içine girdim.
Canım o kadar acıyordu ki o an ölmeyi diledim.
Bütün kemiklerim açığa çıkmıştı fakat ruh olduğum için ölmüyordum!
Ateş gücümü kullanıp kendimi kasırgadan bir şekilde fırlatmayı başardım.
Bütün vücudum ermiştir fakat iyileşmeye başlamıştıda.
Ejder formu bir an önce açmalıydım.
Sandon beni hala kasırganın içinde sanarken hızlıca kılıcımı havaya kaldırdım ve sözlere başladım.
Yağmur yağsın, güneş açsın öfkemin kudreti ile ölüp biten hasımlarım eriyip zehir saçsın...
Sihirli sözler bittikten sonra ejder form açıldı ve dev bir alev ejderi ortaya çıkıp nefesi ile kasırgayı yok etti.
Herkes şok içinde bana bakarken Sandon sakin görünüyordu.
Bu kadar yeter!
Öfke ile tüm surat Sandona daldım. Bütün darbelerimi savuruyordu ve etrafa devasa zehirli bir gaz bulutu yayıyordu.
Ejder formunda olmasan şimdiye çoktan eriyip yok olmuştum fakat hiç bir şekilde etki etmiyordu.
Sandon iyice yorulmuştu ve yavaşlamıştı.
Öfke ile elimde biriken dev alevle Sandon'un midesine geçirdim ve adamı Kurai'nin Kalkanı'nın önüne attım.
Adam olduğu yerden doğrulurken birden bütün kalkanlar kalktı ve herkes şok içinde bana kilitlendi.
"Peki şimdi ne Diyorsun Kurai? " Dedim egoma yenik düşerek.
Kurai psikopatça gülümsedi ve arkasına yaslandı.
"Şu andan itibaren kademe 20 hem Sandon hemde Nashi'dir " Dedi.
"Ne! Hani onun yerine ben geçecektim!" Dedim kükreyecek.
Kurai "Sonuç olarak ciddi dövüş memesine rağmen ona birden fazla kez yenildin! Ejder formun olmasaydı şuanda hala debelenip duruyordun" Dedi öfkeli sesiyle.
Biraz ürküp geriledim.
Kurai boğazını temizleyip "Her neyse. Sevgili ruhlarım Nashi'yi Katınıza götürün ve onu dairesine yerleştirin" Diye emretti.
Şirin görünen bir kız bana yaklaştı ve "Bu taraftan " Dedi.
Bütün ruhlar asansöre binerken Sandon bakışları ile beni deliyordu.
511. Kata geldiğimizde durduk ve sanki başka bir diyara gelmişiz gibi çok hoş ve ferah ucu bucağı görünmeyen bahçe tarzı bir yere geldik.
Biraz ileride dev altın kaplama bir kapı vardı.
Oraya yaklaştığımızda görevliler dev zincirlerden tutup kapıyı açtılar ve içeri girdik.
İçeri bir sürü kapı dan oluşan dev ve bir o kadarda büyüleyici bir mekana açıldı.
Yine içeri girdik ve yanımda duran kız parmağı ile işaret edip "20. Numaralı oda sizin " Dedi.
Kafamla onayladım ve oraya doğru yürümeye başladım.
Arkamı döndüm. Hay ananı sikeyim! Sandon da buraya geliyordu!
Aynı odada mı kalacaktık!?
Sandon "aynı odada kalacağı"
Bahtımı sikeyim diye iç geçirdim.
Sandon içeri girdi ve "Hadi yürü" dedi soğuk ve gizemli sesiyle.
Gözlerimi kırpıştırdım ve arkasından içeri girdim.
***
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 3.11k Okunma |
312 Oy |
0 Takip |
43 Bölümlü Kitap |