Eruto
Sagu'nun yanından ayrıldıktan sonra yürümeye devam ettik.
Burnuma pis kokular geliyordu. Sagu'nun bu halleri hiç hayra alamet değildi.
Off bu yolda bir türlü bitmek bilmiyordu.
Şerefsiz Sensei yarattığı hayalet kılıcın üzerinde uzanmış uçarak yanımızda ilerliyordu.
Birde üstüne üstlük en az 30 kg olan çantalarınıda bize taşıtıyordu.
Off Allah'ım of ne yapacaz biz bu oruspu çocuğu adamla.
Ayaklarımız artık su toplamaya başlamıştı.
Sensei bir anda bize döndü ve "Size şarkı söyliyim mi len" Dedi.
Erifu ile aynı anda "Hayır! Hayır! Hayır! " Diye bağırmaya başladık.
Sensei bizi hiç siklemeden "Deniiizzz Üstüüü Kööpüüürüüürrrr" Diye bağırmaya başladı.
Erifu ile artık göz yaşlarımızı tutmakta zorlanıyorduk.
İlerlerken bir ağaç gördüm ve atlayıp dallarından birini aşağı indirdim.
Kırdığım dalı alıp ortadan ikiye böldüm ve kulağıma soktum.
Ardından Erifu'ya döndüm oda parmaklarını kulağına sokmuş bana doğru bakıp yürüyordu.
Üstümüzdeki bir ağacın dalını daha yakaladım ve kopartıp ikiye böldüm sonrada Erifu'ya uzattım.
Erifu dal parçalarını alıp kulağına soktu ve suratında bir nebze tebessüm oluştu.
Hay amk sesi o kadar yüksekti ki sanki hala kulağımızın içinde şarkı söylüyormuş gibiydi.
Bide şarkının tamamını bilmediği için sürekli aynı yerleri söyleyip başka şarkıya geçiyordu.
"Denizzz üstüü köpürürrrr", "Triyakiriyim, Triyakiriyimmm",
"M-A-M-A B-O-Y mamıs boy mamıs boy "
Hay ben senin İngilizce öğretmeninin anasını sikeyim.
Şu amk yolu bir türlü bitmiyordu artık göz yaşlarımızı tutamıyorduk.
Sensei bir anda durdu ve "geldik" Dedi.
Allah'ım sana hamd sana şükürler olsun.
Erifu ile ağlayarak birbirimize sarıldık ve "geçti, geçti" Diye birbirimizi teselli etmeye başladık.
Sensei hemen aramızda belirip "Ne yapıyonuz lan daha her şey yeni başlıyor " Dedi şerefsiz gülümsemesiyle.
Lan bir dakika dinlenseydik bariii amına koyduğumun çocuğu.
Sensei özel gücünü kullanıp havada hayalet dev bir süpürge oluşturdu ve bizi süpürmeye başladı.
Erifu ile bütün ormanın tozu toprağını temizlemiştik Sensei sağolsun.
Süpürge bizi beton dan oluşan üzerinde bir sürü desen olan kare şeklinde dev bir alana süpürdü.
Erifu ile zor bela ayağa kalktık ve yerdeki çizimlere baktığımız anda şoktan şoka girdik.
Yerde en az 3,4 yılda yapılmış dev bir çizim duruyordu.
Ve bunun ilginç kısmı kalemle değilde kazınarak yapılmış olmasıydı.
Çizimlere bakarken bir figür dikkatimi çekti.
Çok kaslı, uzun saçlı ve çok yakışıklı iki tane adam.
Bu adamlardan sağ taraftaki bana bir yerden çok tanıdık geliyordu.
Daha dikkatli bakmaya başladım.
LAN! LAN! Bu Kraliyet bölgesinde gördüğümüz kral Urashi!
Sensei yanımıza geldi ve baktığım yere doğru baktı.
Kafamı kaldırıp "Sensei bu kim? " Dedim merakla.
Sensei efsanelerde anlatılan Ruh Kral Kurai.
NEEE inanamıyorum Urashi'ye ne kadar da çok benziyor!
Çizimlere bakarken birden gözüme başka biri takıldı.
Etrafında ateş ve sudan oluşan şekiller ile Kurai'ye saldırmak üzere olan bir adam.
B-BU YOKSA ABİM ODAYAKANA MI!!!??
Sensei bana doğru baktı ve gülüp "bakıyorumda abini hemen tanıdın" dedi.
Ardından "Ah Odayakana Ah ne kadar iyi biriydi... Benim içinde dünyanın en iyi dostu... "
"Bizi korumak için hiç bir zaman gerçek gücünü göstermedi sadece o lanet yaratığa gösterdi ve efsanelere konu olmayı başardı" Dedi iç geçirerek.
Şimdi yaşasaydı yine o komik pembe çiçekli mutfak önlüğünü giyip yumurta kırardı.
Yere göz yaşlarımdan biri düştü.
Yumruğumu sonuna kadar sıktım duygularımı bastırmak için.
Erifu da gözlerini kapatarak ağlamasını gizlemeye çalışıyordu.
Sensei ağladığımızı fark edince ortamın enerjisini yükseltmek için altımızda hayalet kılıçlar oluşturdu ve bizi havaya uçurdu.
Amk o kadar hızlı yaptı ki altımıza sıçtık. Ağlamamız durdu.
Sensei bizi yere indirdi ve "Hadi bakalım kendinize gelin bugün özel güçlerinizi bulacağız" dedi tebessümle.
Erifu ile kararlı bir şekilde başımızı sallayıp kılıçlarımızı çıkardık.
Suratımda kalan göz yaşlarımı kolumda sildim.
Sensei cebinden kırmızı küçük bir tuş çıkardı ve üzerine bastı.
Tuşa basar basmaz arkamızda yerden iki tane sütun çıktı.
Sensei getirdiğimiz 30 kg lık çantaların birinden iki tane elma çıkardı ve sütunların üzerine koydu.
Suratını bize çevirdi ve "hadi bakalım bu iki elmayı ben şekerlememden uyanana kadar yere düşürmeye çalışacaksınız"
"Kılıç, taş veya başka bir şey fırlatarak düşürmek yasak" Dedi.
Sensei'ye dönüp "Sensei peki bunu nasıl yapacağız " Dedim.
Sensei yukarıda bir yazıyı işaret ediyormuş gibi "tabikide odaklanarak"dedi.
Sensei'ye anlamaz gözlerle baktık.
Sensei "şimdi şekerleme yapmaya gidiyorum"
"Uyandığımda o elmalar düşmemiş olursa bu sefer sizi süpürge ile süpürmem süpürgeye oturturum"dedi.
Ardından karşıdaki ağaçlardan birinin altına uzanıp arkasını döndü.
Sensei süpürgeye oturtucam diyorsa gerçekten oturtur.
O adamın sağı solu hiç belli olmuyor.
Erifu ile panik içinde birbirimize baktık ve kılıçlarımızı çekip havada sallamaya başladık.
Bir iki dakika boş boş havaya vurduk fakat hiç bir bok olmadı.
Ya ne yapacaktık bu güçler nasıl çıkacaktı amk.
Erifu'ya döndüm"Erifu ne yapacağız" Dedim umutsuz bir şekilde.
Erifu "bir dakika bir kerede odaklanmayı deneyip yapacağım"dedi.
Erifu gözlerini kapattı ve kılıcını elmaya doğru uzattı.
Aradan bir iki saniye geçtiği anda elma bir anda yere düştü.
NEEEEE!!! ERİFUUUU ÖZEL GÜCÜNÜ MÜ AÇTII!!!????
Erifu kafasını kaldırdı ve panik içinde "E-Eruto bunu ben yapmadım" Dedi.
Yanına koşup "hadi ama bu kadar alçak gönüllü olma " dedim.
Erifu "Hayır Lan bişey geliyor!!! " Diye bağırdı.
Tam o anda yer deprem olur gibi sallanmaya başladı.
Erifu ile kılıçlarımızı çekip biraz daha yan yana geldik.
Tam o anda çalıların arkasından kocaman bir adam ve bir tane beygir atladı.
Adam beygirden bağırarak kaçıyor beygirde öfkeli seslerle adamı kovalıyordu.
Adam sensin olduğu yere doğru koştu ve üzerinden atladı.
Sensei "Noldu amınakoyayım yaa" Diye uyandı ve kendisine doğru koşan öküzü görür görmez tiz bir şekilde çığlık attı.
Öğüz Sensei'yi ezip üzerinden geçti.
Koşan adam bağırarak ağaca tırmandı.
Adam deli gibi bağırıyor öküz ağacı boynuzluyordu.
Erifu cebinden bir tane krem çıkardı ve öküze doğru yürümeye başladı.
Koşup tutmaya çalıştım fakat eli ile beni durdurdu.
Elinde tuttuğu krem 5 duyu organına ait iyileştirme kremlerindendi.
Erifu öküzün yanına gitti ve elindeki kremi öküzün kafasına dikkatlice sürdü.
Aaa kafasında kocaman bir şişlik varmış yeni fark ettim.
Erifu'nun gözleri gerçektende iyi görüyor doğrusu.
Krem öküze bir iki saniye içinde işledi ve kafası eski haline döndü.
Öküzün ne kadar koştuğu bilinmez fakat acısı geçtiği an yere uzanıp uyumaya başladı.
Adam titreyek aşağı baktı ve tam o anda dal kırılıp yere düştü.
Sensei " Sende kimsin amk"dedi öfkeli bir şekilde.
Adam "merhaba ben Divın sizin hayat kurtarıcınız ve bu diyarın güçlü savaşçı" dedi.
Divın en az 100 kg, göğsüne kadar kapkara sakalları olan 38-40 yaşlarında bir adamdı.
oha amk bu götle göbekle nasıl koştu o kadar lan!
Divın "uzun süredir kalıcak bir yer arıyordum" Dedi ayağa kalkmaya çalışarak.
Sensei "senin özel gücün ne Divın" Dedi ardından Divın'ı yerden kaldırmak için elini uzattı.
Divın Sensein elini tuttu ve ayağa kalktı fakat fazla kilosundan dolayı Sensei yalnışlıkla yere çarptı.
Divın "Katır ve geri dönüşüm Taşıyıcısıyım " Dedi sonrada yere çarpılmış Sensei 'ye döndü ve iyimisiniz diyip üzerine koştu.
tam o anda ayağı taşa takıldı ve Sensein üstüne düştü.
Sensei "ahhhğğğğ bu Öküzden daha ağırr" Diye bağırmaya başladı.
Divın ayağa kalktı ve "sizin isminiz nedir " dedi .
Sensei yerde nefes almaya çalıştı.
Divın'a döndüm ve "Ben Eruto memnun oldum " Dedim.
Erifu Divın'a döndü ve "Bende Erifu memnun oldum" dedi.
Divın sensei'ye dönerek " peki bu yakışıklıı kimmm" Dedi.
Buda "Hwajin bizim Senseimiz" Dedi.
Divın "Ayy ben sizi çok sevdim arkadaş olalımmııı?" Dedi tebessümle.
Erifu ve Sensei ile şoka girmiş bir ifade ile kafamızı salladık.
Divın "Oleyyy Sizin köye gelebilir miyim " Dedi.
Sensei zoraki "gel gel tamam " Dedi.
Divın üçümüzüde koluna geçirip sarıldı.
Lannn kemiklerimi hissetmiyorum.
Bu adam bu kuvvetle nasıl korktu bu öküzden!?
Sensei o zaman hadi toplanın eve gidiyoruz dedi.
Eruto ile üzgün bir şekilde çantaları aldık ve geri döndük.
Divın "Ah canlarım siz zahmet etmeyin "dedi ve çantalarla bizi omzuna alıp koşmaya başladı.
Sensei " DİVIN DUR ORASI MERDİVEN!!! " diye bağırdı arkamızdan fakat nafile.
Divın ile merdivenlerden yuvarlanmaya başladık.
Divın bize sarılmış bağırıyordu.
Sensei bizi 1,2 dakika sonra yakalamayı başardı.
Divın canı acıdığı için oturmuş ağlıyordu. Sensei yanımıza gelip yüzüne vurdu.
Ardından dev bir kılıç yapıp bizi eve kadar uçurmaya başladı.
Neyse en azından Divın sayesinde eve kadar yürümek zorunda kalmamıştık.
Eve geldiğimizde Sensei "Bak Divın sorun istemiyorum yarın Daijin ile konuşup sana da bir ev ayarlayacağım"
"Bu gece misafirimizsin" Dedi.
Divın ellerini çırparak "tamam" Dedi.
Eve vardığımızda çok tuhaf bir şey fark ettim.
evden çıkarken bahçe kapısını kapattığıma emindim ama şuan açıktı tuhaf doğrusu.
Biz yokken içeri biri mi girdi acaba.
Sensei "Eruto hadi gel" Diye bağırdı.
"Geliyorum " Diye bağırdım ve içeri girip kapıyı örttüm.
***
Okur Yorumları | Yorum Ekle |
2.98k Okunma |
311 Oy |
0 Takip |
42 Bölümlü Kitap |