17. Bölüm

17. Bölüm

Eliptikbisiklet
eliptikbisiklet

Karadenizlilerin yayla aşkına söverek binmiştim taksiye. Burada yaşamaya başlayalı da epey oluyordu ama hâlâ neden bu kadar yolu her gün aşmak zorunda olduğumuzu anlayamıyordum. Kafamdaki milyon düşünceyi susturabilirsem rahatlayacaktım sanki. Ancak hiç birinin de susmaya niyeti yoktu.

 

 

En ağır basanıysa şu an evlerine gittiğim bu insanlara karşı hissettiğim ihanet duygusuydu. Kendimi bir türlü aklayamıyordum. Doğan abiye abi derken bile Mirsat abiye haksızlık yaptığımı düşünüyordum.1

 

 

Kafamın içindeki ipini koparmış bunca şey varken evin önüne ne ara geldiğimizi anlayamadım. Taksicinin ücretini ödeyip indiğimde ayaklarımı sürüyordum adeta. Anahtarı bulmak için elimi çantama atmıştım ki kapı açılıverdi.

 

 

"Çiçeğim günaydın."

 

 

"Günaydın abi." İlk dikkatimi çeken üstü başı oldu. O her zaman giydiği takımlardan birini giymemişti. Daha spor bir tarzı vardı bu sabah. Şantiyeye mi gidecek acaba diye düşündüm kendimce. Elinde gördüğüm küçük çantayla bir kaş göz yaptım.

 

 

"Hayırdır abi. Bir yere mi gidiyorsun?" Çantayı arkasına saklamak ister gibi elini beline doğru kaldırdı. Eliyle ensesini sıvazlayıp sağa sola bakındı.

 

 

"İşlerim var Çiçek."

 

 

Orasını anlamıştım zaten. Bu bahsettiği işler inşattı şantiyeydi öyle bir iş değildi anlaşılan.

 

 

"Onu anladık Mirsat bey. Nasıl işleriniz var? İnce mi?"

 

 

Gülmemek için ekstra çaba sarf ediyordum. Yakalanmıştı. Resmen bana yakalanmıştı. Eminim ki ev halkının elinde bir çantayla böyle kaçar gibi gittiğinden haberi yoktu.

 

 

Elindeki çantayı kapının kenarına koyup elini omzuma sardı.

 

 

"Susmak için ne istiyorsun?" Sesimizi kimse duymasın diye de kulağıma doğru konuşuyordu. Asiye teyzem bu halini görse bir sorguya çekmeden asla bırakmazdı. Her şeyi en ince ayrıntısına kadar öğrenmeden bırakmazdı. Mirsat abi de bunu çok iyi bildiği için bana rüşvet teklif ediyordu zaten.

 

 

"Sen gerçekten ince işler peşindesin." İnce işi de kiminleydi acaba?

 

 

Aklıma gelen başıma gelmesin diye bildiğim bütün duaları ediyordum.

 

 

Mirsat abi Ayşegül'ün yanına gidiyor olabilir miydi?

 

 

Yüzümü çevirip baktığımda gördüğüm heyecanı kırmak istemezdim ama gidişiyle dönüşü aynı olmayacaktı muhtemelen.

 

 

"Mirsat abi, hani olmaz da bir ihtimal diyorum. Sen Ayşegül'ün yanına gidiyor olabilir misin?"

 

 

"Neden olmazmış. Gidiyorum işte."

 

 

"Ayşegül'ün yanına mı gidiyorsun?" Yerlerinden çıkacak gibi açılan gözlerim ve haddinden fazla çıkan sesimle adeta adamın kulaklarını tırmalamıştım. Mirsat abi avucunu kulağına bastırıp bir kaç kez salladı.

 

 

"Ulan Çiçek! Kimseye görünmeden kaçayım dedim. Kim var kim yok toplayacaksın başımıza."


Ciddi ciddi gidiyordu yani. Ayşegül asla umut ettiği karşılamayı sunmazdı Mirsat abiye. Hatta Mirsat abim bilse ki Ayşegül ağzı baya bozuk bir insan asla yanaşmazdı.

"Abicim. Çok merak ediyorum da bu gidişinden Ayşegül'ün haberi var mı?" Ayşegül'ün adını duyar duymaz o suratındaki nemrut ifade silinip gitti. Ellerini gömleğinin yakasına atıp düzeltir gibi yaptı. Boğazını temizleyip saçlarının arasına iliştirdiği gözlüğü gözüne taktı.

"Elbette var. Beni zaten kendisi çağırdı." Omuzumdan iteleyip geçmek için kendine yol açtı. Arkasından şok içinde baka kalan beni zerre kadar umursamadan arabasına doğru yürüdü. Acelesi vardı ki hiç durmadan bastı gaza1

Ayşegül Mirsat abiyi gerçekten çağırmış olabilir miydi? Olsa olsa selasını okuduğunu kendi kulaklarıyla duysun diye çağırmıştır. Farklı bir durum olma ihtimali erkek cinsinin çocuk doğurması kadar imkansızdı yani.

"Ne edeysun oraya Çiçek?" Mirsat abinin arkasından öyle dalıp gitmiştim ki Asiye teyzem seslenmese geldiğini bile anlamazdım.

Arkamı dönüp hiç bir şey yokmuş gibi baba inanmasını unut ederek gülümsedim. Mirsat abi öyle ince bir ipte yürüyordu ki elinden tutup destek olmam getekirken iteleyemezdim onu. Şimdi Asiye teyzem nereye gittiğini duysa irdeleyip dururdu. Ortada fol yok yumurta yok adam bir de annesinin darlamalarıyla uğraşmasın diye geçiştirdim Asiye teyzemi.

"Yeni geldim ben." Adımlarımı hızlandırıp omzuna sarıverdim kolumu.

"Sabah serinliği var burada Asiye'm. Gel içeri geçelim." Daha ne oluyoruz diyemeden alelacele soktum ikimizi içeri.

Mutfağa geçip çay suyunu ocağa koyduk. Kahvaltı için bir şeyler hazırlamaya başladık. Ben kahvaltılıkları masaya yerleştirirken Asiye teyzem dün yaptığı börekleri ısıttı. Konudan komşudan konuşurken de ev halkı aşağı inmeye başlamıştı.

"Kız anne bu Çiçek kocayı buldu bulalı ev işlerine bir merak saldı sanki. Hı?" Elimdeki reçel kavanozuna girmeye hazır tatlı kaşığını kafasına fırlattım Mercan'ın.

"Çiço! Delirdin mi?" Yerdeki kaşığı eline alıp bir kaşığa bir bana baktı.

"He Mercan delirdim. Ne salak salak konuşuyorsun? Kocaymış." Hem deli dürtmüş gibi gülüyor hem de alnını ovalıyordu. On ikiden vurmuştum hedefi. Elindeki kaşığı alıp lavaboya attıktan sonra çekmeceden yenisini aldım. Reçeli kaselere boşaltmaya başladım.

"Sen Kutay abimle gönülünü mü eğlendiriyorsun Çiçek? Evlenmeyecek misin oğlumuzla?" Reçel kavanozundaki her yeri reçel olmuş kaşığı gösterdim tehditvari bir şekilde. Ellerini teslim olur gibi kaldırıp uzaklaştı yanımdan.

Mustafa amcam işe, Merdan okula geç kalmasın diye hızlıca kurduk sofrayı. Merdan, Kutay'la aramızda olanları öğrendiğinden beri soğuk davranıyordu bana. Başka zaman olsa yanıma oturmak için can alır can verirdi. Şimdi ise yanımdaki sandalye boş olmasına rağmen çaprazıma oturmuştu.

"Depresyona soktun kardeşimi. Zaten Kutay abiyle de evlenmiyorsun." Mercan'ın yanımdaki sandalyeye otururken kulağıma söyledikleriyle elim bacağına gitti. Gerekli mesajı alacağından emin olacağı kadar sıktırdım etini. Gördüğü şiddet yetmemiş olsa gerekti ki böyle densiz densiz konuşuyordu.

Erkekleri gönderdikten sonra havadan sudan konuştuk birazda. Sofradaki yemek yenmiyorsa öyle toplanmadan bekleyemezdi. Asiye teyzem nimet sizin keyfinuzi mi beklermuş deyip sofrayı da kurduğumuz hızla toplattı.

Her işi bitirip Mercan'ın yaptığı kahveleri içiyorduk şimdi. Asiye teyzem bahçede oturmak istemişti ama ben ısrarla mutfakta oturalım deyince halimden şüphelense de ses etmeden yerleşti yerine.

"Bu kadar ıkınmaya hamile olsan doğururdun Çiçek." Cümlesi biter bitmez ensesine yediği darbeyle şekilden şekile girdi Mercan. Asiye teyzem acımadan geçirmişti.1

"Ne edep bilirsun ne hayâ. Az tut şu dilunu Mercan. Yoksa karuşmam alurum ağzunun içunden." Daha da neredeyim yanımda kim var demeden konuşamazdı Mercan.

Asiye teyzem fincandaki son yudumu içip tak diye bıraktı tabağa.

"Senun derdun ne anlat bakayum. Mercan densuz konuşsa da haklidur Çiçek. Sen ne kurtlu gibu kıpraşup duruysun?"

Ansızın gelen bu duygu geçişlerinden nefret ediyordum. Az önce Mercan'ın haline gülerken şimdi dokunsalar ağlayacaktım.

Dolan gözlerimi anlamasınlar diye elimi fincanıma uzatıp bir dikişte içtim tüm kahveyi.

Mercan uzanıp fincanı aldı elimden. Masada duran sürahiden bir su doldurup önüme iteledi bardağı.

"Kendini yakacak kadar ne derdin var Çiçek hanım? Dökül bakalım."

Asiye teyzem de olaylar şekilde başını sallayınca ellerimi dizlerime indirim kavuşturdum.

"Dün hastaneye Oya hanım ve Hakan geldi." Bu iki isimde onlara fazla yabancı olduğu için kimden bahsettiğimi anlamıyorlardı.

"Süha beyin eşi ve oğlu." Boş bakışlar aniden anlam kazanmıştı. Asiye teyzem ilk günden bu yana adla bir yorumda bulunmamıştı. Ne iyi diyordu ne kötü. Ancak ben biliyordum ki bu sessizliği onaylamayışındandı.

"Ne deyi o kari sağa?" Tırnağımın kenarındaki derileri soymaktan kanatmıştım artık. Gözüm sıklıkla oraya takılıyordu. Kanadıkça siliyordum ama benim siliyor olmam yaranın kanamayı durdurmasına yetmiyordu. Her dokunduğumda da canım yanıyordu.

"Duymayi mi bu kiz benu Mercan? Ha bir da sen sor oğa? O kari benum sari şekerumu üzecek bir şey demuş mi?"

"Çiçek-"

"Duyuyorum Mercan. Duyuyorum da kafamdakileri toparlayamıyorum." Mercan oturduğu yerden kalkıp yanıma dolandı. Kollarını boynuma dolayıp içine sokacakmış gibi sarıldı bana.

"Çiçeğim-"

"Yemek yiyeceğiz bu akşam." Mercan'ın beni saran kolları donup kaldı. Asiye teyzem soluğunu almıştı da vermemişti sanki. Kontrol etsem duvardaki saatin bile saniyesi durmuş olabilirdi.

Mercan kollarını omuzlarıma koyup kendini geri çekti biraz. İkimizin bakışları birleştiğinde söylediklerimin gerçekliğini sorguluyordu. Göz pınarlarıma hücum eden yaşları gördüğü anda o uysal kız uçup gitti.

"Bende geleceğim seninle."

"Saçmala Mercan. Ne o öyle ebeveynimle kreşe gider gibi. Elimden de tut istersen." Elimin tersiyle daha akamadan sildim yaşlarımı. Güçsüz görünmek hiç bana göre değildi.

"Ne dedu o kari sağa Çiçek? Ne isteyi ha bunlar senden? Bi bitmeduler. İşığı gören geleyi."

"Bir şey demedi Asiye'm. Akşam yemeği yiyelim konuşmak istediklerim var dedi." Ellerini dizlerine vurup kalktı yerinden. Mercan'ı çok profesyonel bir şekilde ekarte edip o dikildi bu seferde başıma.

"Çiçeğum etma. Dik dur gülüm. Sen ha bu boynunu bükdükçe içumdeki delu Asiye'yi tutamayim bak." Mustafa amcaya neler ettiğini bilince o deli Asiye hiç ortaya çıksın istemedim. Damarı tuttu mu kimseyi gözü görmezdi artık.

Sandalyemden kalkıp kollarımı boynuna doladım. Hiç beklemeden karşıladı beni. Annenim derdi hep zaten. Hiç sözde de bırakmamıştı bunu. Bir annenin evladı için yapacağı çoğu şeyi yapmıştı benim için. Yapardı da hiç geri adım atmadan.

Kendimi tutamayıp akıttım yaşlarımı Asiye teyzemin göğsüne.

Belimdeki ellerini çözdüğünde kollarımdan tutup ayırdı beni kendinden.

"Yüreğumu yangun yerune çevurdun Çiçek. Etma yavrum. Yetmedu mu kendune ettuğun bu eziyet." Omuzlarımı silkip sessizce bir kaç yaş daha indirdim yanaklarımdan.

"Asiye teyze ben ne yapacağımı bilmiyorum. Bana hiç kötü davranmadılar. O iğrenç ilişkinin sonucuyum ben." Elimi göğsüme bir kez vurabilmiştim. İkincisinde daha yerine ulaşamadan havada yakalandı.1

"Yeter Çiçek."

"Bana hakettiğim gibi bile bakmıyorlar. Kardeşleri olmamı istiyorlar Asiye teyze." Kendimi dizlerimin üstüne çökerken bulmayı beklemiyordum bende. Ellerimi dizlerime vurup daha çok ağladım.1

"O kadın evladını kaybetmiş. Üstüne kocasının ihanetine uğramış. Bir de ben varım Asiye teyze. Bu kadın benim yüzüme tükürse hak değil mi?"1

Asiye teyze asla yerinden kıpırdamadı. Ben ayaklarının dibinde ağlıyordum ama o dik durup doğrudan boşluğa bakıyordu.

"Ben bir günahın sonucuyum Asiye teyze. Keşke vursaydı bağırıp çağırsaydı Oya hanım. Keşke hakaret edip beni rezil etseydi."1

"Yeter dedum Çiçek." Ses tonunu sabit tutmaya çalıştığı çok belliydi. Dişlerini sıkmaktan çenesini kıracaktı sanki.

"Asiye teyze ben bu insanların bana böyle yaklaşmasını haketmiyorum ki." Elimi usulca akan yaşlarıma ulaştırdım. İçim öyle yanıyordu ki gözümden yaş değil kor alev akmalı diye düşündüm. Her bir damla alev olmasa da yakıp geçiyordu beni.

"Belki de beni kendi kızının yerine koyuyor Asiye teyze. Bir yalanın içinde kendini avutmaya mı çalışıyor?" Ellerimi göğsüme bastırıp bir kez daha hıçkırdım.

"Sevgiye aç gibi görünüp kolay hedef mi oldum ben Asiye teyze? Ya benimle oynuyorlarsa? Ya gün gelip de karşıma geçtiklerinde gerçekler bir tokat gibi inerse yüzüme." Mercan bunları ilk kez duyuyordu ağzımdan. Öyle şaşkındı ki ne bir şey söyleyebiliyordu ne de bana ulaşmak için harekete geçiyordu.1

"Ya ileride daha çok canımı yakmak için yaklaşıyorlarsa bana? Bir şey söyle Asiye teyze. Bari sen bir şey söyle."

"Kalk yerunden Çiçek." Kalkacak gücü bulamıyordum ki kendimde. Sanki kalksam o anda yığılacaktım yerime.

Ayaklarına sarıldığımda koptu her şey.

"YETER DEDUM SAĞA." Asiye teyzem kolumdan tuttuğu gibi yerimden kaldırdı beni. Gözleri hiç görmediğim bir öfkeye bürünmüştü.

"Senun anan benum." Parmağıyla Mercan'ı işaret etti. "O da kardeşundur."

Sonunda aklı başındaki insanları da delirtmeyi başarmıştım.

"Sen bizum değerlumuzsun Çiçek. Senu bile isteye üzenu yakarum. Kendunu suçlamayi birak artuk. Ha o ikisinu sen mu soktun o yatağa?" Sanırım Süha bey ve beni doğuran kadını kastediyordu.
Yatağa ben sokmamıştım tabi. Hatta teknik olarak yatağa girdiklerinde ben daha yoktum.1

"O iki uçkur düşkünü arsuzu sen mu zorladun o işi etsunlar deyi?" Kolumu bırakıp gözlerimin altını kuruladı elleriyle.

"Yeter artuk Çiçek. Sen bunca günahun arasındaki en temuz olsansin be yavrum. Senun ne suçun olacakmuş. Kendi değeruni bil artuk." Elimden yakaladığı gibi evin kapısından çıkardı ikimizi. İşte dedim her şey bitti. E bu kadının sabrı da bir yere kadar dayanırdı zaten. Benim nazıma kaprisime çok bile dayanmıştı.

Evin kapısından çıkınca Mustafa amcaya dil dökerek aldırdığı saksıların önüne getirdi beni.

"Bu saksulara çok para verduk Çiçek. Sırf rengu ha şu demur kapiya çok uydu diye tutturdum alinsun deyi." Gerçekten de saksıların rengi dokusu aurası kapıya bahçeye çok uygundu.

"İçundeki gülleru gördun mi? Buncacuk kaldular. Toprağu olmadu dedum toprağu değuştu. Yerunu beğenmedu dedum yeri değuştu. Ne ettuysam olmadu. Açturamadum gülleru." Elimden turup bahçenin bambaşka bir yerine getirdi bu defa ikimizi. Alelade bir salça tenekesindeki çiçekleri gösterdi bu defa.

"Bu salça tenekesuna oylesine diktum bunlari. Olacağunu hiç düşünmedum. Arada su vermek dişinda bir emeğum da yok üstünda." Şimdi çiçekleri neden konuştuğumuzu anlayamıyordum. Benim derdim bambaşkaydı. İçimdeki fırtınada kaybolmuştum sanki. Dümeni Asiye teyzeme bırakayım o yön versin yol yordam göstersim demiştim ama o da bambaşka yerlerde gibiydi.

"Şimdu sen deyisun kendune ne anlatayi bu kari diye"

"Estağfurullah Asiye teyze."

"Oyle oyle. Hele bak Çiçek sen bu salça tenekesundeki çiçeksun. Kendu kendune açmuşsun, güzelleşmuşsun. Toprağum iyi mu, burdan güneş aldum mu, yerum iyi mu dememişsun."

Kolumu boydan boya sevip baştan aşağı inceledi beni.

"Kendu değerunun farkina var be Çiçeğum. Senun onlara ihtiyacun yoktur. Bizum sevgumuz sağa yeter." Bu defa bambaşka duygularla akıyordu bu akmayasıca yaşlar. İyice şaşırmıştım. Asla aklı selim davranamıyordum. Mantıklı tek bir davranışım yoktu.

"Kutay da seveyi senu. Görse böyle ağladuğunu dar etmaz mu onlara dünyayu." Ederdi. Kutay ben öyle kukuman kuşu gibi düşünüyorum diye bile sinir oluyordu. Bir de bu kadar ağladığımı duysa asla sakin kalamazdı.

"Kutay demuşken şu meseleleru halledunca bi de bu konuyu otur da düşun. Kutay'a ağzunun suyunu akutan çoktur."1

 

Arkadaşlar döndük. ❤

Bu bölüm tam bir geçiş bölümü oldu. Yeni bölümlerde ortalığın anasını biraz ağlatacağım. 🤣

En yakın zamanda yeniden buluşalım 🌼❤

Yorumlarınızı ve beğenilerinizi eksik etmeyin 🌼

 

 

 

 

Bölüm : 29.08.2024 17:04 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...