6. Bölüm

Bölüm 5 - Çiftlik

Eliz
elizinhikayeleri

Çiftlik kapısının önündeydim bir süredir. Arabanın içinde oturuyordum. Düşünüyordum... Aslında düşünemiyordum. İçimde büyük bir kuyu vardı. Aklımda kocaman bir boşluk... Hayatım zaten boştu. Bir anlamı yoktu.

Yan koltukta ekran ışığı yanan telefona çevirdim başımı.
Arayan Boran'dı. Merakla elimi uzatıp telefonu açtığımda, karşıdan gelen kahkahaların arasında kadın sesleri duyuluyordu.

"Daha ne kadar süre oturacaksın arabada?" diye sordu. Sesinde merak ve endişe, ama bir yandan da alışık olduğum o alaycı tonu vardı.

"Beni mi izliyorsun lan sen?"

"Lan şerefsiz," diye cevap verdi, sesine sinirli bir gülümseme yerleşmişti. "Yine kim sinirlerini bozduysa git onunla uğraş. Adam selektör yapmaktan bıktı, artık uzunları kapatmaz oldu. Evin içi iki saattir disko topu gibi yanıp sönüyor. Geliyorsan gel, gelmiyorsan uzunları kapat!"

Söylediklerinin yarısını anlamıştım. Selektör, disko topu, kapat falan diyordu ama beynim bunları bir araya getiremiyordu.
Uzun zamandır yaşadığım bu sinir, kin, nefret hali beni gerçekten yormuştu.

Farlarımın uzunları, karanlık sokağı adeta gündüz gibi aydınlatıyor, karşıdaki evin camlarına yansıyan ışıklar disko topu gibi yanıp sönüyordu. Boran'ın söyledikleri kafamda yankılandı.

Selektör yapmaktan bıkan adam, disko topuna dönmüş evin içi...

Kahretsin, geldiğimden beri uzunlar açıktı. Tüm yolu uzunları açık şekilde mi gelmiştim ben?
Gözlerimi açtım ve direksiyona doğru eğildim. Farların düğmesini bulup uzunları kapattım.

Telefonu tekrar kulağıma götürdüm. "Tamam, kapattım. Geliyorum. Kim var yanında?"

"Kimse yok, televizyon açık. Gel hadi."

Telefonu kapatarak hızla arabadan indim ve Boran'ın çiftlik evine doğru yürümeye başladım. Yaz akşamının ılık havası tenim ile yüzleşiyordu.

Yavaş yavaş adımlarken, etrafımda ki cırcır böceklerinin sesi içimi sakinleştirdi. Toprak yol, yazın kuruluğuyla sertleşmişti ayaklarımın altında hafifçe çıtırdıyordu.

Çiftlik evi, geniş verandası ve etrafa yayılmış loş ışıklarıyla yavaşça görüş alanıma girdi. Gecenin karanlığında bile belirgin olan kendine has bir güzelliği vardı.

Kapıya vardığımda, derin bir nefes alıp kapıyı çaldım. Birkaç saniye sonra Boran kapıyı açtı. Üzerinde rahat bir ev kıyafeti, yüzünde her zamanki dostane gülümsemesi vardı. "Hiç gelmeseydin?"

"Gel dedin geldim işte. Noldu özledin mi?"

"Siktir. Geç içeri konuşmamız lazım."

Sesimi çıkarmadan yavaş adımlar ile çiftlik evine girdim. Bir kaç kez gelmiştim buraya, salonun nerede olduğunu hatırlıyordum az çok. Fakat ev çok sessizdi.
"Tek misin? Çok sessiz ev. Eliz yok mu?"

Olumsuz şekilde kafa salladı. "Tartıştık. Çıktı gitti, boşuna mı gel içelim dedim ben sana?"

"O kızı yalnız başına dışarı mı bıraktın sen? İnanmam," demem ile Elzem'in cafesinde saniye saniye ne yaptığını biliyorum korkulacak bir şey yok." Geçiştirmişti sanki sorumu.

Boran'la uğraşmayı aşırı seviyordum. Kızcağından emindim. "Sen, ben, evde tek... İçki?"

"Sikecekmiş gibi konuşuyorsun bak sokarım o rakı şişesini bir tarafına. Puşt."

Gülmemek için kendimi zor tutuyordum. Farkına varmıştı oda yüzüme bakıyordu. "Kalk hadi. Masayı hazırlayalım."

Yavaşça kalkarak mutfağa ilerledim. Peşimden geliyordu. Mutfakta konuşmadan masayı düzmeye başladık. Çatal, bıçak, bardak ne varsa çıkarmıştı Boran.
Buzdolabını açarak soğuk su ve rakıyı çıkardım. Buzluktan buz çıkardığımda bana uzattığı kaseyi alıp buzları içine döktüm.

"Tamam mıyız?" Diye sorduğunda masaya mezeler eklemişti. "Tamamız kardeşim.

"Sarhoş olanı tavuklar siksin mi?" Bakışlarını bana çevirerek ağzıyla yok anlamında bir ses çıkardı. Cık gibi saçma bir sesti. "Tavuk deme, anısı var." Elindeki rakı şişesini bardaklara doldurmaya başlamıştı.

Neyi kaçırmıştım ben? "Ne anısı lan?" Demem ile konuyu kapatmak istercesine Ekim'i sordu.

Derin bir nefes aldım, masanın örtüsünün desenlerini izledim. Amlatmaya hiç niyetim yoktu. Bilmese de olurdu. Herşeyimden haberi vardı. Varsın bundan olmasın.

Bakışları üzerimdeydi hissediyordum. Anlatmamı bekliyordu. Bir kaç saniye sonra sinirlenip küfür edecekti. İkimizinde telefonunun ışığının aynı anda yanması ile dikkati dağılmıştı.

dilan.ipekoglu yeni bir hikaye paylaştı.

İkimizde aynı anda telefonu elimize alıp, aynı anda bildirime tıkladık. Dilan'ın hikaye paylaşması normal değildi.

"Dilan İstanbul'da görevde değil mi lan?" Diye sordu endişe ile.

Bir şeyler oluyordu... "Evet, öyleydi. Mizgin ile göreve gideceğim dedi bana..." Sesimde ki endişe ve korku belli miydi bilmiyorum fakat içimdeki korku barizdi. Normal değildi bu...

"Dilan ne zamandır göreve gittiği yeri sosyal medyadan ifşalar oldu lan?"

Mizgin'e güvenmiyordum. Dilan'ın başına ne geldiyse Mizgin yüzünden gelmişti. Küçüğümün başına o kadar çok bela açmıştı ki...

"Arıyorum, dur bakalım neymiş işin aslı..." Beni düşüncelerimden çıkaran sese doğru çevirdim kafamı. Boran elinde telefon ayakta odayı dört dönüyordu. Endişesi korkusu çok rahat okunuyordu.
Beraber büyümüştük Dilan'ı.

Ben yokken o yanındaydı. O yokken ben. İkimizede kardeş olmuştu küçüğüm... Ailesini çaldığım o kız bana aile olmuştu. Ondan başka kimsem yoktu. Boran'ın varlığıda vardı ama, Dilan'ın yeri çok başkaydı.

"Açmıyor..." dediği sırada telefonu çaldı. Yüzünde ki korku ve endişe bir kaç saniyeliğine geçti, mutluluk ile "Kadınım arıyor," diyerek yanımdan uzaklaştı.

Puşt herif, rakıyı doldurmayı bile bitirmemişti. Söz konusu sevgilisi olunca eli ayağına karışıyor, dünyayı unutuyordu.
Elimi uzatatak masanın üzerine bıraktığı rakıyı aldım, tüm bardağı rakı ile doldurdum.

Derin bir nefes aldım. Dudaklarımı aralayarak elimde ki bardağı kafaya diktim. Tekrar ışığı yanan telefona çevirdim bakışlarımı.

Dilan.ipekoglu: Abişim çok uykum var benim iyi geceler seviyorum seni

Saat çok erkendi. Dilan'ın uyuyacağı bir saat değildi. Bir şey döndüğü kesindi. Boran içeriden çıktı o sıra, hızla yanıma geldi.

"Kalk," sesi yine telaşlı ve aceleci çıkmıştı. Bir bok işler karıştırıyordu farkındaydım.

"Ne oldu lan?"

"Kalk duş al yengem geliyor."

Anlamamıştım. Öküzün trene baktığı gibi Boran'a bakıyordum.
"Yengen kim lan senin?"

"Kaç tane yengem var puşt? Kalk! Ekim geliyor!"

"İçmeden sarhoş mu oldun olum? Kız Kıbrıs'a gece kulüplerine gitti." Gitmesine izin vermiştim. Benim hatamdı...

"Lan. Eliz'le ikna ettik, kız Elzem'in cafesinde Eliz'le beraber. Çıkmışlar cafeden, geliyorlar hadi."

Gözlerim dolmuştu. Gözlerim niye dolmuştu benim? Kendimi niye böyle garip hissediyordum? Bilmiyorum.
Boran'ın çekiştirmesiyle banyoya zorla sokulmuştum.

Gitmeden hemen önce, "bana bak, banyomda 31 falan çekme ağzına sıçarım!" Diyerek öfkeyle kapıyı çarparak ayrıldı.
Yüksek sesle siktir lan diye bağırsamda duyduğundan emin değildim.

Duşa girip soğuk suyu sonuna kadar açtım. Bedenim üşüyordu. Suyun etkisi uyuşuyordu. Gözlerimi kapattım. Kalp atışlarımı hissedebiliyordum. Çok hızlıydı... Beynimin içinde savaşan hislerim çok öfkeliydi.
Elimden hiç bir şey gelmiyordu.

Bir süre sonra bedenimi hissetmediğimi fark ettiğimde kendime geldim. Soğuk su anestezi gibi gelmişti. Duştan çıktım hızla. Kapının arkasında bulunan havluyu belime bağlayıp çıkmam ile Boran'ın içeri girmesi bşr olmuştu.

"Benim kıyafetlerim olur mu lan sana?"

Ne bileyim ben diye çıkışmamla suratıma bir tişört bir eşofman fırlatması bir olmuştu. Sesimi çıkarmadan tişörtü üzerime geçirdim.
"Çekmecede yeni iç çamaşır falan var giyin hemen in aşağı."

Boran'ın çıkması ile hızla giyinip çıktım. Merdivenlerden aşağı indiğim sırada telefonumun çalması ile duraksadım. Dilan arıyordu. Hemen açarak kulağıma götürdüğümde karşıdan gelen seslee ile kanım donmuştu.

Bir erkek bir kız sesi vardı ama Dilan'ın sesi değildi.

"Uyanır mı?"

"İmkansız."

"Sen gördün mü işini?"

"Evet."

"Bırakacak mıyız burada?"

"Kaçırıp para isteyelim dedim oralı olmadın Mizgin..."

Nefesim tıkanıyordu sinirden. Telefonunun mikrofonunu kapatarak Boran'a ilerledim. "Şu aramanın nereddn geldiğini bulsana," demem ile hızlıca bilgisayarını açtı. Şifresini girdi. Elindeki kablo ile telefonu bilgisayaea bağladı ve takip uygulamasına girdi.

Onun için çocuk oyuncağıydı bunlar. Senelerce eğitimini görmüştü. Benim sevdiğim kadına gideceğim diye bıraktığım o eğitimler...
İstanbul'da bir otelden konum gözüküyordu. "Miniğimin başı belada..."

Kahretsin. Gitmesine ben izin vermiştim.

"Uyuşturucu krizlerine girer mi?" Dediği anda hayatımın şokuna girmiştim,
"Lan! Telefon açık. Ne ara birini aradı bu? Kahretsin. Acil durum araması..."

"O ne be?"

"Kapat telefonu! Miran abiyi aramış. Yürü gitmemiz lazım..."

Boran'da bende dehşet içinde dimnemiştik konuşmaları... Tam o sıra açılam kapı ile telaşlı bir şekilde içeri Ekim girdi. Beni görmemişti bile fakat o kadsr güzeldi ki... Benim güzel kelebeğim.

"Dilan şu otelde. Tek değil, bir şeyler dönüyor. Bulun onu kurarın."

Gerçekten korkmuşa benziyordu. Hüzün vardı o güzel gözlerinde, korku vardı. Bunu çok net görebiliyordum.

"Miran! Dilan! Miran Dilan'a bir şeyler oluyor. Boran? Gidip kızı kurtararın."

 

Bölüm : 16.02.2025 22:09 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...