15. Bölüm
Emine Çiftçioğlu / BİR KELEBEĞİN RÜYASI / 15. Bölüm

15. Bölüm

Emine Çiftçioğlu
em_ineee

Bölüm-15

***

Kirman aşireti....

Bir anne evladına herşey olabilirdi. Dağ olabilirdi, yuva olabilirdi, kalbi olabilirdi. Evladına iyi bir gelecek sunmak için acısını tatlısını herşeyi olabilirdi.

İslim bugün annesinin yanına gideceği için hazırlığını yapmıştı. Kocası dün gece izin vermişti. Kahvaltı sonrası Halime hanıma durumu anlatıp evden çıkmıştı.

Araba annesinin evine geldiğinde durmuştu. İslim çantasını koluna takıp ineceği sırada kocasına döndü.

" Kaçta gelirsin?"

İbrahim karısına döndü. Kolundaki saatte baktı. " Altı gibi gelirim, akşam yemeğine kalacak misin?"

İslim düşündü aslında fena fikir değildi. " Olur, sen de gelir misin?"

İslim geleceğini pek varsaymiyordu. Evde hem ağabeyi hemde kardeşi vardı. Hastanede iken kardeşine hep uzak durmuş mesafesini de korumuştu.

" Yok, akşam yemeğinden sonra seni alırım."

İslim anlayış içinde başını salladı. Arabadan inip evine doğru yürüdü. Bahçe kapısını açıp içeri girmiş son kez kocasına bakıp kapıyı kapatmıştı.

Bahçeye doğru yürüdü. Etrafına bakındı. Çimenler çıkmıştı artık, ağaçlar yeni yeni çiçek açıyordu. Ailesinin evi her bahar böyle güzel kokar her bahar taze yeşillik içinde yuzerdi.

Merdivenleri çıkan İslim kapıya vurdu. Kısa süre sonra açılan kapı ile kardeşi Necla önünde belirdi.

" Ablam." Necla ablasını görür görmez boyununa atılmış yüzünü ablasının boyununa sokup içine çekmişti.

" Çok mu özledin sen beni?" Kollarını kardeşinin beline sardı.

" Özlemek ne kelime, burunmda tütün." Yavaşça ayrılıp bu sefer yüz yüze baktı.

" Hani ben görmüyorum."

Necla gülmüştü. " Bak burada." Parmağı ile burunun ucunu gösterdi. Ablasına takılmayı bile ozlemisti.

Abla kardeş içeri girmiş salona geçmişti. İslim içeri girer girmez

" Selamün aleyküm." Diye Allah'ın selamını vermişti.

Fakat salonda bazı kişiler vardı. Makbule abla ve kızı Münevver.

Hepsi de yüzünü salon kapısının önünde duran kıza çevirdi.

" Ve aleykümselam."

İslim annesinin yanına gelip elini öpüp başına koydu. Yanına oturduğu anda annesine sarıldı. Baya baya hasret gidermişti.

" Nasılsın İslim?" Makbule abla İslim'e baktı. Maşallah yüzünde güller açıyordu.

" İyiyim Makbule abla, sen nasılsın?"

" Çok şükür kızım, iyi diyelim iyi olalım."

" Allah daha iyisini etsin."

Hal hatır sorduktan sonra biraz daha konuştu. Makbule abla ve kızı Münevver de kıza bakıyordu. Hamile olduğunu yedi düvvel duymuştu. Karinida artık çıkmaya başlamıştı.

" İslim, artık hem evlisin hemde hamilesin. Kocan sana iyi de bakıyordur." Dedi Münevver.

İslim kıza dönmüş ona laf carpitan kıza gözünü kısıp bakmıştı.

" Kocam dahil ailedeki hepsi bana iyi bakıyor canım sen merak etme!"

Makbule hanım gülerek konuştu.

" Bakacaklar herhalde, sonuçta Ağaoğlu aşiretinin torununu taşıyorsun," göğsünü kabartarak söylemişti bunu.

" Bebeğimi taşımadan öncede bana iyi bakıyorlar Makbule abla."

İslim onları püskürtmekten geri kalmıyor itina ile hepsine tek tek cevaplıyordu. Kocasını ve ailesini kimsenin ağzına laf vermezdi. Veremezdi.

Makbule abla ve kızı Münevver daha fazla kalmamıştı orada, müsade isteyip kalkmışlardi evden.

Misafir gidince Hacer xanim kızının koluna vurdu. " İslim senin ağzın niye durmuyor." Diye paylamadan durmadı.

İslim annesine döndü. " Ne yapsaydım dayê, onların ağzına laf mı verseydim. Hem onlara da neymiş benim ailevi hayatımdan." Yüzünü burusturdu.

" Sen şimdi onu bunu bırak." Dedi Hacer hanım, kızına iyiyce sokuldu.

" Senin bu eve geliş amacın ne onu de bakayım." Gözünü kısıp kızına baktı.

İslim son bir kaç gündür, şu çıkan dedikoduyu öğrenmek için sabır etmişti. Kocası ile arasında geçen her kavgayı gürültüyü hangi yarım akıllı söylemiş öğrenmek istiyordu.

" Dayê, sende ben buraya sizi özlediğim için.." birden annesi kolunu hafif cimcik atinca susutu. Eli ile cimcik attığı yeri ovaladi. " Dayê acıttın." Diye veryansın etti.

" Sen beni ne sandın İslim!" Gözlerini kismiş kızına bakıyordu. " Söyle bana benim anlimda keriz mi yazıyor!" Diye parmağı ile alnını gösterdi.

İslim hızla savunma hattına geçmişti.

" Yok dayê, estağfurullah. O ne demek öyle."

" Söyle o zaman," diye ısrarını sürdürdü.

Annesi maşallahı vardı. Alıcı bir kartal gibi gözlerini diker insanın içini dâhi okurdu. Ki İslim'in kime çektiği de belli olmuştu. Annesi alim Allah herkese kök söktürecek kadar dik başlı bir kadındı evvel Allah.

" Dayê, ben buraya çıkan dedikoduyu öğrenmek için geldim." Hem bunun için hemde bir tık ailesini özlediği için gelmişti.

" İslim." Diye kinaye içinde uyardı kızını. " Hani sen kocam ile mutluyum diyordun, ne demeye bunu öğreneceksin ki!"

" Dayê zaten çok şükür mutluyum, mutsuzum demiyorum. Ama bunu yapanı kim olduğunu da bilmek hakkım değil mi?"

" Hakkın yok demiyorum zaten sana, ama bu konuyu kapatmani da ben istiyorum."

İslim hemen isyan içinde soldu. " Ama dayê, niye öyle dedin şimdi."

Hacer xanim yaslandığı mindere belini yaslayıp kızına baktı. Kim olduğunu söylese kızı hiç durmaz anında kapısına gider anasından emdiği sütü burnundan getirirdi.

" Ben gereğini yaptım," dedi kadın. Konun daha fazla uzamamasi için kesmişti. " Sende fazla irdeleme."

İslim annesine baktı. İsim verip de kızını düşürmeyecekti.

" Abla." Necla'in sesi ile arkasını dönen İslim ne var dercesine kardeşine başını salladı. " Odaya gelsene." İslim annesine döndü. " Git, kardeşin ile vakit geçir."

İslim ayağa kalkıp salondan çıktı. Dilan mutfakta iş yaparken, İslim durup ona baktı.

" Yenge." Derin soluk verip kadını çağırmıştı.

Dilan arkasını döndü. " Efendim İslim."

" İşin yoksa eğer, sende gelsene. Oturur konuşuruz."

Dilana ne kadar gıcık olsa da o bu evin kızı aynı zamanda gelini idi. Saygıda kusur edemezdi.

Dilan başını sallayıp işine geri döndü.

İslim kardeşi ile birlikte yukarı çıkmıştı. Odaya giren iki kız kardeş, yatağa çöktüler.

" Abla yeğenim nasıl iyi mi?" Necla heyecan içinde sordu. Ablası hamileydi ve karininda bir can taşıyordu. İlk öğrendi zaman çok mutlu olmuştu.

" İyi beni üzmüyor. Sadece ara sıra mide bulantısı yokluyor beni, oda çok değil."

Necla heyecan içinde elini karınına götürdü. Hafif bir çıkıntı vardı.

" Ya acaba kime benzeyecek?"

İslim dudağını büzdü. " Bilmem, belki bana benzeyen bir kızım olur."

Necla ablasına baktı. " Yok aman benzemsin" dedi Necla. " Bu dünyaya, bir İslim yeter. İkincisine gerek yok!"

İslim kardeşinin koluna saplagi indirdi. " Hih, kurban olun siz bana."

İki kardeş gülerek konuşmuştu. O sırada ise içeri Dilan girmişti. Elinde tepsi vardı. Necla hızla ayağa kalkıp yardım etmişti.

Büyük sehpayi alıp yatağın kenarına getirmiş üzerine ise tepsiyi koymuştu.

Tepside yok yoktu. Kurabiye pasta kek ve daha bir sürü şey koymuştu.

" Ne zahmet ettin bu kadarına."

Dilan güldü. " Ne zahmeti olacak, ikram etmesem heder olur gider çöpe."

Çayları içen üç kadın konuşa konuşa sohbet etmişti. İslim ara sıra yengesine bakıyordu. Gerçekten Dilan iyi kızdı gerek konuşma tarzı sohbeti havası baya değişikti. Birde güzelliği de vardı tâbi.

Ağabeyinin Dilan'a vurulması tam nokta atışı olmuştu.

" Ağabeyimin sana neden bu kadar tutulduğu belli oldu." Dedi İslim.

Dilan kızarmış aynı zamanda da utanmisti. İslim onun hakkında ilk defa konuşuyordu.

" Pek öyle ahım şahım biri değilim." Dedi Dilan. Fakat İslim inanmadı. Ağaoğlu aşiretinin kızı Dilan kendi güzelliğini ört pas etmezdi. Edemezdi.

" Olacaksın." Dedi İslim. " Kendini birazcık kabartcaskin,"

" Doğru." Dedi Necla. " Ablam gibi olmalısın yenge, bak ablama burnundan kıl aldırmıyor imanima."

" Bana bak Necla, senin o iki tel saçını tel tel yolar halı niyetine dokurum."

Dedi tehditkar bir şekilde.

Necla hızla elini telsim olurcasina kaldırmış ablasına bakmıştı.

" Özür dilerim abla ama saçlarım bana lazım."

İslim kardeşine meydan okuyan aslan gibi baktı. " Neyine lazım!"

Necla tulbetinin ucunudan gözüken saçını gösterip," Neye olacak abla, kocaya lazım olur." Demesi ile baldirina şaplak yemesi bir olmuştu.

" Keçe, keçe." Diye gözlerini belerti.

" Kalkar yollarım o saçlarını."

iki kardeş gülüşlerken Dilan İslim'e baktı. Kader dediği bu olsa gerekti. İbrahim ağabeyi ile baş edebilecek tek kişi İslim idi. Ondan başkası ile zaten ağabeyi hayata dirlik edemezdi.

Çay sefası bitince İslim kardeşini kaldırdı. " Kalk bir işe yara."

Necla ayağa kalkıp ev terligini giyip tepsiyi alarak çıktı. Dilan anında İslim'e döndü.

" İslim."

" Efendim."

" O gün hastanede olanlar için kusura bakma. Ben o gün iyi değildim."

İslim konun buraya gelmesine sevinmişti. " Aslında ben de özür dilerim. O gün annem iyi değildi. Ve bende size çattım."

Dilan başını salladı. " Kocam ile kayınvalidemin arası hala limoni, Hacer annem İsmail ile hiç konuşmuyor."

İslim yengesini dinlemeye devam etti.

" Daha iki gece evvel, İsmail annesini yanına gitti. Ama annem konuşmadı."

İslim bu konuda ne yapacağını bilemedi. Annesi bir kez ipi koparır ise ömür billah konuşmazdı. Ki bunu iyi gösteriyordu.

" Annem böyle biri zaten. İpi koparır ise asla konuşmaz."

" Sende anne çekmesin, öyleyse."

İslim güldü. " Huyum kurumasın ki öyleyim."

İki kadında birbirini anlayarak konuşmuştu. Hacer xanim gelini ile küslük yapmazdı. Sonuçta o bir kadının evladı idi. Onlara emaneti. Fakat oğluna ise kinini iyi gösteriyordu.

Akşam yemeği için kalacağını söyleyen İslim mutfağa girip hazırlık yapmıştı. Güle oynaya sohbet ede ede işini bitirmişti. Ki o sırada telefonu çaldı.

İslim elini silip telefonu eline aldı. Kocası idi.

" Alo İbrahim."

" İslim hazırlan hemen eve gidiyoruz."

İslim şaşırdı. Neler oluyordu?

" Ne oldu ki?"

" Sana dediğimi yap dedim. Geliyorum ben." Telefon kapanınca İslim öylece alık alık telefona baktı. Kocasının sesi endişe vericiydi.

" Ne oldu abla?" Necla ablasının yanına gelmişti.

" İbrahim aradı. Gelip beni alacağını söyledi."

" Niye ki?"

" Bilmiyorum Necla. Ben hazırlanmam lazım." Dedi hemen. Kocasının sesi hem serti hemde telaş vericiydi.

Mutfaktan çıktı üstünü giyinip annesine yanına geldi. Durumu anlatı. Kısa süre sonra araba sesini duyan kadın evden çıktı.

Dilan mutfak penceresineden gelen ağabeyine baktı. İslim arabaya doğru giderken, Dilan ise ağabeyine mahçup bir şekilde öylece baktı. Şu evden çıksa koşa koşa ağabeyine sarılsa doya doya içine çekse ne olurdu ki.

İbrahim'in de gözü aynı anda kardeşine değince birden arabayı hızla sürdü.

" İbrahim ne oluyor."

İbrahim arabayı sürerken karısını cevapladı. " Kirman aşireti gelecekmiş. Haber yollamışlar."

İslim kocasına baktı. Kirman aşireti ne diye evlerine geliyordu ki? Sebep neydi?

" Niye? Niçin geliyorlamis?" Emniyet kemerini takarken kocası ile konuşmayı sürdürdü.

" Zeynep için. Kardeşimi istemeye geleceklermis."

İslim'in gözleri yerinden çıkacak kadar büyümüştü. "Essah mı?"

" Essah güzelim essah."

İslim kendisini arabanın koltuğuna yasladı. Kirman aşireti gelecekti ki onlarda Ağaoğlu aşireti gibi büyük ve güçlülerdi.

İslim ise bir yandanda düşünüyordu. Acaba Zeynep şuan ne durumda olduğunu bilmiyordu. Kirman aşireti zaten Zeynep'i istiyordu.

 

Bölüm : 22.12.2024 13:00 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...