16. Bölüm

16. Bölüm

Emine Çiftçioğlu
em_ineee

Bölüm-16

***

*Gelincik bir çiçek gibi serpilir büyüyordu. Ona bakan taze çiçekler de etrafında raks ediyordu...*

* Alaca kuş gelincigin gülüşünü gördüğü an bir kuş gibi ötüyordu.Şans onların yanındaydı...*

***

Vaktinde olmayan bir kısmetin Niyazi de mecazi de olmazdı. Herşey vaktinde olur, kimset ise vaktinde çiçek açardı.

İslim ve İbrahim konağa gelmişti. İslim eve ayak basar basmaz, Ela'ya gitmiş Zeynep'in nerede olduğunu sormuştu. Ela ise ablasının şark odasında annesi ile konuştuğunu söylemişti.

Bir kaç dakika bekleyen İslim Zeynep'in şark odasından çıktığını öğrenince gorumcesinin yanına gitti.

Odasının önüne gelen İslim kapıyı çalıp içeri girdi.

" Müsait misin Zeynep."

Zeynep tebessüm ile yengesini çağırdı.

" Buyur yenge."

İslim içeri geçip kapıyı kapattı. Bugün Kirman aşireti haber göndermişti hayırlı bir iş için o yüzden eve erken dönmüştü.

Yatağın kenarına oturan İslim Zeynep'e baktı.

" Ne oldu durum ne?" Diye sordu İslim. Halime hanım ne demişti acaba.

" Babam ve ağabeyim konuşacaklar yenge, tâbi ilk babam bana sormak istiyormuş." Dedi.

İslim kıza baktı. " Sen istiyor musun peki?" Evvela Zeynep'in gönülden geçeni bilmesi gerekti.

" Kirman aşiretini bilirim yenge. Ama.." dedi ve sustu Zeynep.

İslim kıza baktı. Kafası eğik bir şekilde yere bakıyordu. Elini kaldırıp Zeynep'in yüzüne götürdü. Çenesinden tutup yüzünü kaldırdı.

" Utanma Zeynep. İçinden ne geçiyorsa söyle. Söyle ki yarın için pişman olma!"

Zeynep yengsine döndü. " Yenge ben... Ben istemiyorum. Yani Kirman aşiretine gelin gitmek gibi bir düşüncem yok."

İslim anlayış içinde başını salladı. Gönülden bir bağ yok ise evliliğin de bir anlamı da yoktu.

" O zaman uzulmenin de bir manası yok." Dedi İslim.

Fakat aynı şey Zeynep için değildi. Eğer babası uygun bulur kabul ederse bu evlilik gerçekleşir ve Zeynep Kirman aşiretine gelin giderdi.

" Yenge işin ucu babam da bitiyor. O kabul edip tamam derse, iş bile benden çıkar."

İslim sustu. Bu konuda bir şey diymezdi. Ama Ökkeş ağa kızlarına ve oğullarına kiyamzdi. Öncellik çocukların hayatı idi.

" Ben Ökkeş ağayı tanıdım isem senin istemediğin bir evliliğe mecbur kılmaz." Dedi İslim buna inancı tamdı.

" Biliyorum yenge biliyorum." Babasına inanırdı. Babası gelip ilk ona soracaktı kabul ediyor musun diye, hayır cevabı gelirse. Babası zaten kabul etmeycekti.

İslim kızı odada yanlız bırakıp çıktı. Akşam yemeği sonrası İbrahim babası ile birlikte çalışma odasına girmiş konuşmuştu. Gece saatlerine kadar çıkmamıştı.

 

***

Kirman aşireti haber göndereli iki gün olmuştu. Bugün iki aşiret büyüğü ile ve haberci ile gelip sorcaklardi.

Ökkeş ağa ve iki oğlu evdeydi. Kadınlar ise küçük salona geçmişti. Kısa süre sonra gelen haberci ile birlikte şark odasına geçmişlerdi. Konuşmalar yapılmıştı. Ökkeş ağa kızını vermeyeceğini dile getirmişti. Kızının yaşının küçük olduğunu öne sürerek red etmişti.

Misafirler kısa süre sonra gitmişti. Zeynep aldığı haber ile birazda olsa ferhalamisti.

Fakat Kirman aşiretinin bu üçüncü gelişi idi. Bir kez daha gelirler miydi orası meçhuldu.

" Çok şükür bunuda atlattık." Dedi Ela. İki gündür diken üstünde geziyordu resmen.

" Atlattık, atlattık ama tekrar gelme olasılığı da var." Dedi Halime hanım. Kirman aşireti bugün olmasa yarın yine kapıya dayanırdi.

" O zamana kadar belki ablam, birini sever." Dedi Ela ablasına bakıp ona güldü. " Öyle değil mi?"

Zeynep kardeşine öldürücü bakışlar atıp kardeşine fırlattı. Hayır yani annesinin yanında konuşulacak şey miydi bu.

" Kısmet." Diyebildi Halime hanım.

İslim iki kıza bakarak güldü. Gün gelecek elbette Zeynepte bu evden gelin olup gidecekti. Tâbi daha o vakit ne zaman gelirdi bilinmez.

Gün içinde yemek ve temizlik ile uğraşan İslim. Odasına çıkıp kısa bir duş aldı. Kıyafetini giyen kadın karının yavaş yavaş çıktığını fark ediyordu. Bebeği artık kendini gösteriyordu.

" Yakında bu etekleri de giyecek duruma gelmeyeceğim." Dedi kadın kendine. Siyah eteğini giymişti. Düğmesini kapatıp kazağını da üstüne çekip tulbetini de taktı.

Bugün fazla bir işi yoktu. Azıcık odasında kalmak istiyordu. Yatağa giren kadın ayaklarını uzatıp gözlerini kapadı.

Ah huzur dolu dakikalar ne kadar da güzeldi. Elini karınına götürdü.

" Anneciğim, rahatsın değil mi orada. Etek seni sıkmıyor değil mi?" Ah bir büyüyüp tekme atsa ne kadar güzel olurdu. " Az kaldı anneciğim, şu bir kaç ay daha geçsin bana tekme de atacaksın." Eli hâlâ karininda idi.

" Sonra da dünyaya gelip kucağıma geleceksin."

Ah ne kadar güzel bir hissti bu böyle. Önce minik bir fasulye tanesi iken kısa süre sonra büyüyor ve seni hissediyordu. Bu çok mucizevi bir şeydi.

Gözlerini usluca kapadı İslim. Biraz uyumaktan zarar gelmezdi öyle değil mi?

Uyuku ile aşk yaşayan kadın kapının açılıp kapanması ile gözlerini araladı. Yavaşça yan döndü kimin geldiğinde baktı. Kocası içeri girmiş ceketini çıkarıyordu.

" Ağam gelmişsin." Dedi İslim yarı uykulu bir sesle.

" Uyandırdım mı?"

İslim yatakta doğruldu. Biraz uyumak iyi gelmişti. " İyi ki uyandırdın yoksa akşama kadar uyurdum." Dedi İslim.

Yataktan usluca kalktı. Saçından kaymış olan tulbetini düzeltip kocasına döndü. " Bugün erkencisin."

İbrahim kolundaki saatti çıkarıp masanın üzerine koydu. Kol düğmelerini açıp karısına göz ucuyla baktı. " Eve gelmemi istemiyor musun yoksa!"

İslim ayağa kalkıp kocasının yanına yavaşça yürüdü. Dibinde durup kocasının beyaz gömleğini yavaş yavaş açtı. " Ben sana onu mu diyorum." Diye veryansın etti. " Sen normalde eve akşam üzeri gelirdin."

" Zaten pek bir işim yoktu. Bir kaç dosya imzaladım. Erken dönüp dinlenim dedim." Kadına bakarak gerekli açıklamayı yaptı.

İslim kafasını salladı ağır ağır. Gömleğini çıkarmıştı. " Sana masaj yapayım mı?" Hem kocası da biraz rahatlamış olurdu.

" Hiç hayır demem."

İslim güldü. Kocasını yatağa doğru götürüp oturttu. Kendisi de arkasına geçip elleri ile yavaş yavaş kocasının omuzuna masaj yapmaya başladı.

Kocasının omuzları çok fazla genişti. Masaj yaptıkça gergin hâli yavaş yavaş ortadan kalkıyordu.

" Hiç spor yaptın mı?" Dedi eli ile masajina devam ederken.

" Hayır hiç yapmadım." Dedi İbrahim. Karısı bunu neden sormuştu acaba.

" Neden sordun?"

" Omuzun çok geniş, sanki daha önceden spor yapmış gibisin." Dedi İslim.

" Askere de iken yapmıştım ama ondan sonra yapmadım. Sanırım bünye ile alakalı olabilir. Babama çekmişim bu konuda."

İslim miriltilar eşliğinde ses çıkardı. Masajina devam etti. Karısının elleri nedense iyi geliyordu ona. Sanki gerginliğini üstünden alıyordu.

İşi bitince İslim yavaşça ayağa kalkıp gidecekti ki, kocası onu hemen kolundan tutup kendine çekti. Kocasının kucağına yerleşen kadın kocasına baktı.

" Sana bir hediye aldım." İslim'in gözleri parladı. Kocası ona hediye almıştı. " Nedir?" Diye heyecan içinde sordu.

İbrahim yavaşça ceketini kendine çekip iç cebinden çıkarmış olduğu çikolata paketini karısına uzattı.

" Bunu aldım sana."

İslim hızla paketi alıp açtı. Bir ısırık aldı hemen. Bu muazzam bir lezzeti.

İbrahim gözünü kırpmadan kadına bakıyordu. Bir çikolata paketi kadar karısı mutlu olmuştu.

" Tadı çok güzel."

İbrahim yutkunamadan edemedi. Karısının her bir ısırığı adamı derin bir arzuya itiyordu.

" Bir daha başkasından bir şey istemek yok." Dedi adam. En uyarıcı bakışı ile kadını uyardı.

İslim alık alık kocasına baktı. Tıpkı o gün mutfakta olduğu gibi.

" Canın bir şey çekiyorsa benden iste başkasından değil!" Dedi. " Ayrıca o çikolata reklamını izleyip canının çektiğini görmedim mi sanıyorsun."

İslim'in gözleri büyüdü. Ne yani Nurettin in getirdiği çikolatayı kocası mi almıştı yani? Kocası o gün onu mu izlemişti.

" Sen beni mi izledin? O çikolatayı sen mi aldın?" Dedi gözleri kocaman olmuş bir vaziyette öylece bakarken.

" Ne sandın ya." Dedi adam. Karısının bu şaşkın şaşkın bakan hâli adamı gülme krizine sokmuştu. Ağzında çikolata ile öylece ona bakıyordu.

" Gülme... Gülme İbrahim... Gülme." Kocanın koluna vurup çıkmak istedi. Oysaki o gün kocasına neler neler demişti. " Oysaki ben senin arkandan neler neler dedim."

" Neler, neler dedin bakalım?"

" Ben onu seslimi söyledim ya.." dedi İslim. Daha çok çırpınıp kocanın kolları arasından çıkmak istedi. Fakat istediği ile kaldı. Çünkü kocası onu kuala gibi sarmıştı.

" Bana ne söyledin?" Dedi adam. Karısı onun kolları arasında çıkmak için adetta savaş veriyordu.

" Vallahi söylemem!" İslim parmağı ile ağzına görünmez bir fermuar çekmişti.

" Öyle mi?" Dedi İbrahim. O zaman ondan da günah giderdi.

Kadını kendine çektiği gibi dudağına kapanmış nefesini kesmişti. İslim kollarını kocasına dolayıp öpüşüne karşılık vermişti.

İkisinin de öpücüğü hoyratça sertleşmiş derinleşmişti. İbrahim kadının giymiş olduğu eteğini yukarıya doğru sivazlayip çıplak kalan bacaklarını sıkıyor, kendini arzuya daha da derinleşitiriyirdu.

İslim kocasının ağzının içinede inledi. Kocası büyük bir hazla onunla ilgileniyordu.

Dudağından ayrılan adam yavaş yavaş kadının boyunundan aşağıya doğru öpücükler ile meset ediyordu.

Şurunu kaybetme noktasına gelen kadın kendini bir anda frenledi. Şimdi burada burada kocası ile olursa aşağı da akşam yemeği için hazırlık yapan kızlara ayıp olurdu.

" İbrahim... İbrahim dur.. durmamız lazım!" Kendi sesini dâhi zor işitmisti kocası nasıl duysundu.

" Durmak istemiyorum." Hemen itiraz etmişti kocası. Elleri yavaş yavaş yukarı çıkıyor, kadını çıldırtacak noktalara geliyordu.

Kocasını elini hızla tutup yavaşça ayağa kalktı. " Gitmem lazım!" Dedi kadın ve kendini hızla banyoya attı.

Önce banyoda kendini toparladı. Daha sonra ise çıkıp kapıya doğru ilerledi. Arkasında ona arzu dolu bir özlemle bakan kocasının sesini işti.

" Bunun hesabını gece verirsin İslim hanım." Kadın duyduğu sözler ile arkasını dönüp koc

asına havadan öpücük yolladı. " Sen nasılsın istersen meremin."

Ve ardından kapıyı açıp çıktı. İbrahim kadının gidişinden sonra da güldü.

" Belasın başıma ama tatlı bir bela."

 

Bölüm : 24.12.2024 12:14 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...