18. Bölüm
Emine Çiftçioğlu / BİR KELEBEĞİN RÜYASI / 18. Bölüm

18. Bölüm

Emine Çiftçioğlu
em_ineee

Bölüm-18

***

*Bir sokak lambası gibiydi aşkımız, karanlık olunca aydınlanıyor. Gündüz ise yerini kapanıyor aşkımızı yanına konan kuşlardan dinliyordu...*

***

Özlemek neydi? Özlemek sevdiğin insanın uzak bir yere gittiği zaman yada yanında olmadığı zaman, her an yanına da olmasını istemesi idi.

Kahvaltı sonrası kızlar ile kahve keyfi yapıyordu İslim. Sabah kocası erkenden işe gitmişti. Bugün önemli bir toplantısı olduğu için kahvaltı yapmadan çıkmıştı.

 

İslim de gününü kızlar ile geçirmek için onlara bol köpüklü kahve yapıp teras katına çıkmıştı.

 

" Düğün nasıldı kızlar." İslim kahvesinden bir yudum içip kızlara baktı.

 

" Düğün çok güzeldi yenge," dedi Ela.

" Biz çok eğlendik valla."

 

" Aynen." Dedi Zeynep. " Gelin ve damat da çok güzeldi. İkiside deli gibi oynadı. Birbirlerini çok sevdikleri belli."

 

İslim kafasını salladı. Seven insan sevdiği nasıl oynamasındi ki! Elbette ki oynardı. Ruh eşini bulduğu an onu kendine alır bir ömür saklardi.

 

" Sizde kurtlarınızi doktunuz." Dedi İslim. Dünden beri düğüne gidip de halay çekmeyen insan mı olur demişlerdi. Muhakkak oynamışlardır.

 

" Dökmek ne kelime yenge." Kahvesinden bir yudum daha aldı.

" Pertimiz çıktı." Dedi Zeynep.

" Nurettin olmasa daha güzel olurdu."

 

Ela başını ablam doğruyu söylüyor dercesine sallarken, İslim ne olduğunu anlamaya çalışıti. Nurettin Allah bilir kardeşlerine ne yapmıştı.

 

" Ne yaptı ki size?" Diye sordu İslim.

" Asıl ne yapmadı diye sor, yenge?" Ela sinirili sinirli soldu. " İnsan halay çekerken boyun kopması diye bir şey yaşar mı?" Bu soru tamda Ela'ya göre bir soruydu. Allah biliyor ya orada Nurettin'in gırtlağına çökmemek için kendini sıkı sıkıya tutmuştu.

 

İslim gülmeye başladı. " Ne yaptı?" Diye sordu kıza. Nurettin'in durması mümkün değildi.

 

" Halay çekiyoruz ikimizin ortasına girdi. Başınızı kaldırmayın, kurşunlara dizerim sizi. Dedi." Tamda bunu söylemişti. Hayır hangi akla hizmet bunu söylüyor onuda bilmiyordu.

 

" Bütün halay boyunca mi bunu yaptı?" Hayret içinde iki kıza baktı kadın. Eğer bütün düğün boyunca bunu yaptı ise vay Nurettin'in haline.

" Yok." Dedi Ela. " Biz duruma el atık. Babama şikayet ettik. Oda sağolsun kızlarını kırmadı, oğlunu yanına aldı." Dedi Ela.

 

İslim şimdi daha da çok güldü. Ökkeş ağa oğlunu yanına alırken ki yüz ifadesini görmeyi çok istiyordu. Ah ama kaçırmıştı.

" O an ki yüz ifadesini görmeyi çok isterdim." Dedi İslim. Son yudum olan kahvesini içip masaya koydu.

Ela ve Zeynep gülmeye başladı. O an ki ifadesini iki kızda görmüştü. Nurettin onlara bakarak, ' siz bittiniz' mesajı vardı. Peki iki kız bunu takmış mıydı, ah evet eve gelene kadar takmamis olsalar bile şimdi Nurettinden köşe bucak saklaniyordu ikiside.

 

" Yenge bizi korumak sana düşüyor artık." Dedi Zeynep. Nurettin onlara çok fena cektirecekti, orası belliydi.

" Evet ablam haklı." Dedi Ela. Sabah kahvaltısı hazırlarken bile dikkatlice kurmuşlardı sofrayı.

 

" Merak etmeyin." Dedi İslim. " Size bir şey yapamaz."

 

Ela kahvesini içip bitirmesi ile yengsine döndü. Bugün yüzü ışıl ışıldi. Hatta son bir kaç gündür gülüyor, keyifli sohbet ediyordu.

 

" Kontrol nasıl geçti." Dedi Ela. Bebeğin sağlık durumu nasıldı? Yeğeni iyimidi?

 

" Gayet iyi," dedi İslim. Artık kendini yavaş yavaş belli eden karınıni okşadı. Bebeği büyüyordu, o büyüdükçe İslim'in ruhu tazeleniyordu. " Dün kalp atışını dineldik çok güzeldi. Üçüncü ayimiza girdik." Dedi sona doğru çocuksu eda ile şakidi.

 

" Ya demek kalp atışını dinlediniz." Dedi Ela gözünden adetta kalp fışkırıyordu. Öyle böyle değildi.

 

" Çok mutlu oldum yenge, inşallah sağlıcakla da kucağımıza alırız." Dedi Zeynep. Bu ev İslim sayesinde bir torun sesi ile uyanacakti.

 

Her gece acikacak, altını kirletcek, huysuzlanip anne ve babasını deli edecek ama sevmelere de doyamaycak sevimli bir bebek. Hayali bile çok güzelken bebek dogudugu zaman neler Allah bilirdi.

 

" İnşallah kuzularim bende bir an evvel dogmasini istiyorum."

 

Ela ve Zeynep yengesinin yanına eğilip eli ile karınına dokundu. Kendini belli eden minige seslendiler.

" Halacagim, bak biz buradayız. Seni bekliyoruz, baban annen iki halan amcan babaannen büyükbaban hepsi ama hepsi seni bekliyor. Bir an evvel gel olur mu?" Ela ve Zeynep kadının karınına minik bir öpücük kondurdu.

 

İslim iki kıza da duygu dolu olan gözlerle baktı. Ah sevilmek, hele ki daha dünyaya gelmeden yeni yeni yeşerirken, yeni yeni çiçek açarken bu kadar sevilmek. İnsan mutlu oluyordu bir hayli.

İki kızda geri çekilip kadına baktılar. Duygusal anlar yaşanıyor daha taze olan anne adayını hüngür hüngür ağlatmaya çalışıyorladi.

" Bebeğimin sizin gibi iki halası varsa, zaten çok ama çok şanslı bir bebek olacak." Dedi İslim. Evet bebeği bu konuda çok şanslı biri olacaktı.

 

Bazen yaramazlık yapıp iki halasina koşacak onlardan yardım isteyecekti. Belki amcası ile birlikte bir yerlere kaçacak annesini delirtecekti. Belki iki halasını deli edecek, peşinden koşturtacakti.

Daha çok güzel anılar, belki de daha çok fazla ağlayacak zaman olacaktı.

***

İkindiye doğru kızlar ile birlikte yemeğe girmişti İslim. Yemekleri hazır ederken kocası telefon ile aramış bavulunu hazır etmesini söylemişti. İslim ne olduğunu sorsada geldiğinde söyleyeceğini söylemişti.

 

İslim mutfaktan çıkıp odaya girmiş kocasına kıyafet çıkarıp bavula bozulmayacak şekilde hazır etmişti.

 

Kısa süre sonra kocası yanına gelmişti.

 

" Herşey hazır mı?"

 

" Hazır hazır da nereye gidiyorsun?" Merak ediyordu şahsen. Kocası böyle apar topar nereye gidiyordu.

 

" Batman'a gidiyorum. Babam ile birlikte. Amcam bizi aradı bize işi düştüğü için gitmek zordundayiz." Dedi İbrahim.

 

Nurettin de gitmek istese de İbrahim ve babası izin vermemişti. Evde erkek olması gerekti. Hem İslim hamile idi. Bir şeye ihtiyaç duyabilir isteye bilirdi. Hemde okulu vardı ekemezdi.

" Ne kadar süre kalacaksınız?" Bir kaç gün mü? Bir hafta mi kalacaklardı? Bilmiyordu.

" Bir kaç gün kalacağız. Sonra döneceğiz." Dedi kocası. Üstünü değiştirip yeni kıyafet giymişti.

" İyiyde bari yarın gitseydiniz, akşam olacak nerdeyse." Gece karanlığında yola çıkmak ne kadar mantıklı olabilirdi ki.

" Merak etme delalimin, bazen bu saatten bile geç çıktığım oldu benim. Alışığım ben." Kadının korkusunu silmek için yanına geldi. Elini yanağına götüren adam kadının dudağını kendi dudağı ile mühürledi.

Ah kadından ayrı kalacağı bir kaç gün nasıl olacak bilmiyordu. Ama geçerdi elbett.

Daha fazla oyalanmadan, odadan çıktı. Aşağı inen baba oğul arabayı hazır edip helallik isteyip çıkmıştı. Çıkmadan evvel de kardeşini uyardı. Yengesi ve ev ona emanet idi.

İbrahim şoför koltuğuna geçti. Ökkeş ağa da yan koltuğa geçip oturdu. Arabayı çalıştırıp süren adam gitmişti.

İslim kocasının arkasından öylece baktı. Gitmişti bir kaç gün kocası olmadan bu evde kalacaktı.

" Hadi herkes içeri girsin!" Diye uyardı Halime hanım.

Kızlar tek tek içeri girmiş kapıyı kapatmıştı.

Akşam seheri çökmüştü Urfa'ya. Yemekler yenmişti.. İslim yemeğini yiyip erkenden odasına paydos etmişti.

Odaya giren kadın kocasının yokluğunda yatağa girdi. Şuan sanki burası boş gibiydi. Neden böyle olduğunu bilmiyordu. Kocası yanında iken ona sarılır onunla uyurdu.

Şimdi yoktu. Sadece bir kaç gece olmayacaktı. Yokluğunu hissetse de bir kaç gün sonra bitecek yine yeniden yamacında olacaktı...

" Neyse bizde anne ile takiliriz dimi bebeğim." Gülerek bebeği ile uğraştı. Nede olsa İbrahim Ağa'nın bebeği idi.

Eli ile karınıni okşayan kadın konuşmaya devam etti. " Bak bebeğim seninle bir anlaşma yapalım," dedi kadın bebeği ile konuşurken.

" Sen en çok bana benze." Diye ilk uyarısıni verdi. " Benim gibi ol, benim gibi güzel, benim gibi kibar, benim gibi..." Sonra biraz düşündü. " Ah tamam benim gibi de babayı çok sev."

İbrahim'i artık seviyordu. Kocasını kalbinden çok seviyordu. Evet ilk başta biraz darbe yemişti ama şimdi, şimdi daha farklıydı.

" Ama bebeğim sakın ola ki dayın gibi olma." Gözü yatağın üstünede ki çarşafın üstünde idi. " Birini sevipte, ona aşık olupta, yanlış yollara götürme."

Hâlâ ağabeyi için içinde derin bir yara vardı. Ağabeyi bile olsa aynı kandan bile olsa yaptığı şey çok bencilce bir şeydi. Hiç bir insan sırf seviyorum diye başka bir insanı çıkmaz sokağa atamzdi.

" Sen eşit ol ki, teraziyi denge de tutabil." Bu dünyada eşit olmak, hele hele ki eşitlik kavramı çerçevesinde kalmak kolay değildi.

İnsanoğlu bazen kendi eşitligiden bile zarar verebiliyor, verdiği zarar bir insanı ölümün eşiğine kadar goturebiliyordu.

Belki bu eşitlikten dolayı genç kadın bile ölüm gidebilirdi... Kim bilir.

" Yenge.." kafasını kaldırıp kapıya baktı. İki kız da kafalarını aralık kapıdan sarkmış ona bakıyordu.

" Kızlar hayırdır.." sırtını yatak başlığına yaslayan kadın iki kıza baktı. Gece gece ne yapıyorlardı böyle.

İkiside içeri girdi. Kapıyı da kapatıp yatağa doğru ilerlediler.

" Refakatçi olmamızı istiyor musun?" Dedi Ela. Elinde kendi yastığıni koltuğunun arasına almıştı. Üzerine de mavi çiçekli pijama takımıni giymişti.

" Yaaa," dedi İslim. " Tâbi ki." Çarşafı açıp ikisini de kabul etti.

Kızlar biri sağ diğeri sol tarafa geçip oturdu. Zeynep pembe renkte pijama takımı giymişti.

" Şimdi yengem tek başına kalmasın, sıkılmasın dedik." Dedi Zeynep. Ağabeyinin yastığını alıp yengsine verdi. İslim yastığı altına koydu.

" İyi etmişsiniz. Dayêmin haberi varmı, sonra sabah sabah konağı başımıza yikmasin." Dedi İslim.

Dilan kaçtığından beri nedir, kızlarına daha titiz daha sağduyulu yaklaşıyordu Halime hanım. Bazi geceler kızların odasına giriyor kontrol ediyordu. Kızlardan habersiz.

" Merak etme yengem. Annem dedi zaten ağabeyiniz gelene kadar yengenizin yanında kalın, bir şey olursa haber edin diye. Dedi."

İslim anlayış içinde başını salladı. Bu iyiydi işte en azından yanlız kalmaz kızlar ile sabaha kadar konuşurdu.

Ela rahatsızca yerinde kipirdandi.

" Yenge, siz bu yatağı en iyisi büyütün."

İslim ve Zeynep kıza baktılar ne alaka diye.

" Ee, yarın bebeğiniz olacak aile büyüyecek. Bu yatağa nasıl sığacaksiniz."

Zeynep pes edercesine kınadı kardeşini. " Ee, yok artık Ela. Daha bismillah yengem bir yegenimizi doğrusun da ondan sonrasına bakarlar."

" Ee, ama rahat değil ki?"

" Acaba senin o koca popan rahat sigmamiş olabilir mi?"

" Hiçte bir kere, benim popam rahat sığıyor."

" O yüzden mi şikayet ediyorsun!" Dedi Zeynep. " Hem belki de kilo da aldın." Diye vurgu yaptı.

Ela gözlerini ablasına hain bir şekilde dikerek söylendi. " Hii, hain seni, ben bir kere fit gibiyim maşallah."

" Tâbi tâbi, o yüzden koca popon sığmadı."

İslim araya girdi hemen. Yoksa az sonra kardeş katliamı olacak arada kalan ise kendisi ve bebeği olacaktı.

" AA, kızlar yeter. Siz buraya kavga etmeye mi geldiniz yoksa benim için mi geldiniz." İkisine de öfke ile baktı.

" Ama yenge önce o başlattı." Diye veryansın etti Ela.

Zeynep tam araya girecekti ki İslim müsade etmedi. " Hadi yatışa. Yarın okul var."

Üç kadında yatağa girmişti. Kafalarını yastığa koyar koymaz uymayı ümit etti İslim.

Işığı kapatıp gözlerini yumdu. Artık rahat rahat uyku vaktiydi.

" Abla şu yoragini bizimle paylaşcak mısın artık."

" Daha ne kadar vereceğim sana, bana kalmadı." Yoraginin ucunu hâlâ kendi tarafına çekmeye çalışıyordu.

" Kızlar!!" Diye bağırdı. Allah'tan yatın diye talimat vermişti, kızlara.

Ve aynı anda kızlar cirladi. " Yenge bir şey söyle Allah aşkına." Diye cemkirmisti ikisi birlikte. Hala çarşaf kavgası yapmaya devam ediyorlardı.

" Allah'ım sen bana sabır ver." Diye soldu islim. Kocası ne diye gitmişti ki, birde bunlardan medet umuyordu. Deli olmamak mümkün değildi.

Bölüm : 26.12.2024 20:55 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...