2. Bölüm

2. Bölüm

Emine Çiftçioğlu
em_ineee

Bölüm-1

* Bir kadının hayatı töreye bağlanmış, bir fırtına gibi dalından kopmuştu...*

 

* Kopan fırtına bir gelincigi oradan oraya savurmustu. Savrulan gelincik hiç olmayan bir alaca kuşun avucuna atmıştı...*

 

* Ve o alaca kuş pusuda bekleyen bir aslan misali, avının avucuna konmasını beklemişti...*

 

***

Bir acı insanın hayatına ne kadar edebilirse o kadar yol kat ederdi. Ve bu acılar insanı en kusanmaz hâle bile getire bilirdi.

Başında keskin bir ağrı kadını yoklayip duruyordu. Geceden beri ne uyku girmişti gözüne nede bir yemek.

Oğlunun büyük bir hatta yapmıştı. Ağaoğlu aşiretinin kızı Dilan'ni kaçırmış geceden beri her yer felik felik aranıyordu.

" Daha ne olduğunu bilmiyoruz yâde. Kendini kararla bağlama." Kızının sesi bile kadını acıdan kurtarmıyordu. Keşke yaşlı kadın bunu yapabilseydi. Keşke ağlayarak değilde daha farklı bekleyebilseydi.

Hangi akıl ile oğlu gidip Ağaoğlu ailesinden gidip kız kaçirirdi. Hiç mi ailesini düşünmedi? Hiç anasını atasını düşünmedi. O zalim Ağaoğlu İsmail'ni öldürmeden bırakır mıydı?

Annesi Hacer hanıma ne kadar ettiyse kâr etmemiş annesi göz yaşlarını oluk oluk akitmişti. Ağabeyi İsmail Ağaoğlu dan sevdiği kızı kendine gelin edemeyince bu sefer de kaçış yolu olan kaçmayı seçmiş ve olan da burada olmuştu.

Annesi yazmasını başına dolayıp bağlamış kara sürmeli gözlerini yaş ile doldurmuştu. Tek istediği vardı ne biricik evladına nede o gencecik kıza bir şey olmasındi. Birde bu saaten sonra oğlu için acı dolu kahır çekemezdi.

İçeriye ise kardeşi Necla girmiş annesine bakıyordu. İki kız da endişe içinde idi. Ağaoğlu olan İbrahim asla rahat bırakmayacaktı onları. Bulana kadar taş üstünde taş kalmayacaktı.

Necla'ya göz kırıp ' bir haber varmı' dercesine sormuştu. Lakin genç kız olumsuz yönde başını salladı. Henüz bir haber yoktu demek.

Ağaoğlulari elinden geldiğince dört bir yandan her yere haber salmış kaçan kardeşini ve o namussuzu bulmak için herşeyi yapıyordu. Bulmaları ise an meselesi idi.

İslim annesinin yanından ayrılmış mutfağa kardeşi ile birlikte geçmişti.

" Abla ne olacak, vallahi ödüm kopuyor ha." Dedi Necla.

" Bilmiyorum ki, babam da aramadi daha. Rabb'im tez zamanda kazasız belasız bu durumu atlatsin."

" Amin abla amin." İki kardeş mutfağa geçip akşama kadar oyalancak bir şey aramıştı. Yoksa bu gidişle daha çok kafa şişerdi.

 

                             ***

 

İki gün... İki gece... İki gündüz.... Saatler... Dakikalar... Saniyeler... Bitmek bilmeyen arayış nihayet son bulmuştu.

Bulmuşlardı. Dilan ve İsmaili bulmuş getirmişlerdi. Hangi akıla Amede gitmişlerdi bilmiyordu ama bulmuşlardı. İsmail'in yakını onları bir gece misafir etmişti. Orda da dini nikah kiymislardi.

" Ne bulmuşlarmi?" Elinde telefon babasını dinliyordu.

Haber gelmişti. Ağaoğlulari kaçan gençleri bulup konağa getirmişti. İkiside sapasağlam iyiyilerdi.

Telefon kapanır kapanmaz annesine haber veren genç kız mutlu olmuş havalara uçmuştu. Ağabeyi iyiyidi. Tâbi yengesi de...

Ama bulunsa bile bu sefer başka bir sebep daha çıkmıştı.

Asıl şimdi ne olacaktı!

Akşama kadar bütün aşirete haber verilmişti. Konak hinçla hınç doluydu. Bahçe de bir sürü yaşlı kurtlar vardı.

Zeynep bulaşığı yıkarken Ela'ya bakmıştı. " Şimdi ne olacak. " Diye sormuştu.

Dudağını bükerek " bilmiyorum ki ağabeyim ateş çemberi resmen! Yanına dâhi yaklaştirmiyor!"

Bulaşığı yıkayıp mutfaktan çıkan iki kız salona geçmişti. Dilan odasında kimse girmiyordu. Ağabeyi kesin emir koymuştu.

" Hiç kimse. Bir Allah'ın kulu dahi girmeyecek içeri. "

O sebepten ötürü ne kendisi nede kardeşi yukarı dahi çıkmıyordu.

Zaman daralıyor iş rayından iyiyce kopuyordu. Aşiret liderleri toplanmış bir karara bağlamaya çalışıyordu. Her ne teklif edildiyse red geliyordu. Kimse İbrahim Ağaoğlu ile bir karar bağlayamiyordu.

" Bakın. Ne kan dökülsün ne de bir can gitsin! Gençler yapılmışlardır bir hata. O hayatı düzeltmek ise bize düşer." Diyen ise Haydar Ağa idi.

Bilirdi neler olacağını her ne olursa olsun Urfa'ya asla kan dökülmesini istemezdi.

İbrâhim ise dişini sıktı. Kararın ne olduğunu bildiği hâlde kabul etmeyecekti. Bilmediği bir kızı kendine nasıl eş alırdı ki. Hemde bu kız kız kardeşi kaçan adamın kardeşi idi.

Mahmut Ağa ise oğluna baktı. Kabul etmeyeceğini bilse de bunu göz yumamamazdi. Ne kızının nede oğlanın ölmesini istemezdi.

" Doğru dersin Haydar Ağa! Ne kan dökülsün ne de can gitsin. Hem İbrahim seninde yaşın gelmiştir. Öyle değil mi?" Diye soran ise diğer aşiret ağasıydi.

" Benim kardeşim o adam ile kaçarak bizi rezil etti. Nasıl yapacağız Allah aşkına!" Genç adamın sesi bahçede neredeyse gümbür gümbür yankılanıyordu.

Evin içinde kalan aile fertleri ise bu sesten baya korkmuşa benziyordu.

" Yâde. Ağabeyim bir şey yapamaz değil mi?" Zeynep'in sorusu genç kadını daha da beter sıkıntıya sokuyordu.

" Yok keçemain yapmaz. Yapamaz inşallah!" İbrahim'in deli dolu olduğunu bilirdi. Kız kardeşinin kaçtığı haberi hem aileyi yıkmıştı hemde oğlunu canını yakmıştı. İbrahim kız kardeşlerine düşkün bir adamdı.

Bir hatta yapmasından adı gibi korkuyordu Halime xanim...

" Hüküm bellidir. Berdel olacak!" Herkes bir anda Hikmet ağaya döndü.

Başka çare yoktu. Olacaktı. Kanı kan ile canı can ile değil güzel yollara düzeltecekti.

" Berdel olursa, İsmail Dilana, İbrahim ise İsmail'in kardeşi İslim ile evlenecek sorunda ortadan kalkacak!"

Derin bir sessizlik oluştu. Bu olabilirdi işte berdel ile mümkün olurdu. Mahmut Ağa tek tek herkesi dinlemiş karara ise saygı duymuştu.

" Kabul edilmiştir."

İbrahim babasına döndü. Ne demek kabul! Daha o kabul etmemiş babası nasıl edebilirdi.

Şaşkın bakışlar içinde babasına baktı. Ne yani oğlunun hiç görmediği belki de istemediği bir kızla nasıl evlilik yoluna girebilirdi.

" Baba." Desede babası berdeli kabul etmişti. Oğlunun yaşida gelmişti. Hem böylelikle iki aile arasında ki bağ sağlam olurdu.

Karar verilmiş hüküm sağlanmıştı. İki aile arasında husumet olmadan berdel kararı verilmişti.

Bahçe de oturan aşiret liderleri yemeklerini yiyip Ağaoğlu konağından çıkmıştı. Gidenlerin ardından içeri giden babasının peşinden gitti.

Salona giren babası tekli koltuğa oturmuş gelecek olan kaosu bekliyordu.

İbrahim içeri girer girmez babası ile kavga tutuşmuştu.

" Baba bana bunu nasıl yaparsın! Ne demek berdel kabul" kaşları çatık sesinde ikaz dolu kızgınlık vardı. Amansız çıkan bir fırtına gibiydi İbrahim. Bu şekilde mi kızının hatasını hafifletecekti.

Kardeşleri, annesi ve, erkek kardeşleri içeri girmiş olan kavgayı izliyordu. Babası kabul etmişti demek berdeli

" Ne yapacaktım peki bir fikrin var mı! İlla kan mı dökülsün, anan kardeşinin mezarında ağıt mı yaksın" babası da oğlu gibi öfkeli idi. Oğlu anlamıyordu. Öldürmek, yaşatmaktan daha mı kolaydı? Oğlu bunu görmüyor muydu?

" O karar kılındı. Artık, ben hiç kimsenin ölmesini istemem!" Dedi ve oğluna baktı. " Hem sen demiyormuyudun zamanı gelsin evlenirim diye, al işte evleniyorsun"

" Ulan evlenmek istiyorum dedim lakin illa berdel yolu ile mi evleneceğim ben. Daha kızı tanımıyorum bile..." Gözü dönmüş bir adam ailesine rest çekecek duruma gelmişti. Hangi akla hikmet bunu yapabilirdi.

" Madem istemiyorsun.." ayağa kalkıp arkasında duran silahını çıkarıp masanın üzerine koydu. " Al bunu git bacını vur aynı zamanda İsmail de vur." Kan gövdeyi götürsün istemiyordu Ökkeş ağa. Kızı bir cahliktir yapmıştı. Bu faturayı bir tek kızına kesemezdi.

" Bey kurban olayım dur!" Dedi Halime hanım. Bağrı yanan kadın bu seferde evlat acısı ile sinanamazdi. Bir oğluna birde kocasına bakıyordu korkuyordu.

" Sen karşıma!" Dedi kocası.

Halime hanım elini kalbine götürmüştü. Gözü bir oğlundan bir kocasında gidip geliyordu. Oğlunun bunu kabul etsin istemiyordu. Yüreği kan ağlayan kadın birde evlat katili ve evladının mapus damlarinda kalsın istemiyordu.

" Al!" Dedi tekrar Ökkeş ağa. " Al git ne yapmak istiyorsan yap!" Parmağını kaldırıp oğlunu tehditkârcasina salladı. " Ama bunun sonucunu da düşünerek adımını at! Kan davası çıksın istiyorsan önün açık." Kan çanağına dönen gözleri ile ateş püskürttü oğluna. Zaten iş bu noktaya gelene kadar anlı catlamisti. Birde oğlunun tavrını dinleyecek hâlde değildi.

İbrahim zaten bunun bilincinde idi. Eğer böyle bir hata yapar ise kan davası ipin ucunu gösteriyordu. Ömür boyu sürecek kan davası olacaktı. İki aşiret arasında kan davası demek Belki de nice ölümler demekti.

İbrahim sinirden yumruğunu sikti. Babasına asla karşı gelmezdi. Hem hüküm de belli olmuştu. Bu saatten sonra istemese de artık geçti.

" Ulan!" Dedi sadece bütün yol kapalıydı artık. Babasına baktı. Kendinden bir cevap bekliyordu. Ya EVET idi. Yada HAYIR. " Tamam ulan tamam." Dedi sadece. " Ama bilin ki o çok istediğiniz evlilik de güllük gülistanlık olamayacak." Dedi aylar sonra neler olacağını tahmin etmeden!

Annesi Halime hanım zorda olsa ferahlamişti. Tek düşüncesi oğlunun o kıza zarar vermemsiydi. Yoksa bu gidişle oğlu o kız için cehennemden bir bilet ayirta bilirdi.

İbrahim babası ile baş edemediğini anlayınca salondan büyük bir öfke ile çıkmıştı. Öfkesi bir dağı eritecek kadar ateşti.

Babası diğer oğlu Nurettin'ni ağabeyinin yanına göndermişti. Bu öfke ile adam herşeyi yapardı.

Evden çıkan ağabeyinin yanına giden Nurettin bir yandan da kendisi ile konuşuyordu " Ulan ağabeyim, yengemi değilde birazdan beni kızgın lavda pişircek!"

Arka bahçeye döndüğünde ise sinirli sinirli eline aldığı sigarayı yakmış öfke ile içiyordu. Yanına geldiğinde." Ağabey, iyimsin" dedi genç adam. Nasıl kanın fokur fokur kaynadigini biliyordu.

Yerdeki çakıl taşı ayağının ucu ile ileriye doğru vurarak fırlatıp attı. " Çok iyiyim, ölüm fermanım yazlimis ulan ne iyi olması!"

Uzaklara bakıp bitirdiği sigaradan bir dal daha yakıtı.

" Öyle deme ağabey, hem belki gelen kız da iyidir. Hem fena mı evde bir deli varken iki tane daha olur."

Otuz iki diş gülerek abisine bakmıştı.

İbrahim de ne kadar kendini zor tutsada kısa süre sonra oda gülmüştü. İki kardeş birbirine laf sokup gülüyordu. İbrahim'in bütün sinirini alan ise Nurettin idi.

" Hem belki bir yegenmiz de olur" demeye kalmadan abisinden fırça gecikmedi.

" Kure kere ( eşeğin oğlu)" Nurettin gülerek gitmişti. Ağabeyini sinir etmeyi o kadar çok seviyordu ki bazen elinde kalacak olmasından bile korkmuyor değildi.

Giden kardeşinin ardından ise cebinden çıkardığı sigara paketini alıp içinden bir dal çıkarmış iki dudağının arasına koyup yakmıştı.

İki güne kalmaz evli bir birey olacaktı. Her ne kadar berdel yolu ile evlenecek de olsa bir karısı olacaktı.

Acaba evleneceği kız olan İslim nasıl biriydi? Güzel miydi? Çekici miydi? Sakin ve uslu bir miydi? Güldü birden. " Ulan İbrahim kız güzel olsa ne yazar, sevipte gönül vermedikten sonra." Kendi kendini paylamisti resmen. Kız daha konağa adımını atmadan adamı delirtirmisti.

" Sabır et, İbrahim Ağa. Gün doğmadan neler doğacak!" Sabır edecekti. Bir iki güne kalmaz evli bir adam olarak kendi içinden tarihe geçecekti.

Kul olan yapar da, kader gülerdi insana... Benim planım senden önce gelir....

 

 

 

Bölüm : 10.12.2024 22:57 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...