
Bölüm-21
***
*Ne yaptın bana gelincik....*
* Ne yapmışım sana...*
* Yanıma gelince huzur buluyorum. Ama uzagimda olunca kalp ritmim bozuluyor...*
* Benim kalbim senin, senin kalbin benim....*
***
Bir mutluluk bir parmağı geçemeyecek kadar, güzel. Bir hayata ışık tutacak kadar da değerlidir.
İslim kendi hayatına renk katarken, aynı zamanda kocasıyla da güzel bir hayatta yelken açıyordu.
Kocası ile konuştuğu günün ardından o iki gün çarçabuk geçmişti. Öyle ki kocasını düşünmediği bir gün bile olamamıştı. Kocasının eve geleceği için mutlu olmuştu.
Üzerindeki kıyafeti son kez kontrol etti. Saks mavisi bir elbise giymişti. Giydiği elbise karınıni sarıyor göbeğini çok net belli ediyordu.
Başına takmış olduğu tülbent ile işini tamamlayan kadın, odadan hızla çıktı. Önce güzel bir kahvaltı edecek daha sonra da kocasının gelişini bekleyecekti.
Salona giren kadın tüm ahaliye günaydın diyerek sofraya oturmuştu.
Halime hanım gelinin yüzüne ve kıyafetine baktı. Bugün hadiden bile fazla güzel olmuştu.
Zeynep ekmeğini minik minik yerken arada bir yengsine bakıyordu. Bugün ağabeyi ve babası geliyordu bir aksilik olmazsa, belli ki yengesi ağabeyine hazırlık yapmıştı.
Sofrada kimse İslim'e bulaşmamisti. Hamile haliyle birde hormonları ile uğraşamaycakti.
" Yengem." Kafiyeli sesi ile yengsine baktı. Sofrayı kaldırmış bulaşıkları makinaya diziyordu.
" Hihi!" Kafasını kaldırıp kıza bakan İslim, ne var dercesine kafasını salladı.
" Hayırdır bugün pek bir güzel olmuşsun!" Cümlenin sonuna doğru da gözünü kırpmayi da ihmal etmedi.
İslim'in yanakları nerdeyse al al olmuştu. Çok mu belli etmişti kocası için yaptığı hazırlığı? Ya kaynanasi acaba o ne düşünmüştü?
İslim'in surat ifadesi yavaş yavaş sönüp yerine ise endişe verici bir hâle sokmustu. Hayır yani koca bir evdeydi, kocası ile farklı bir evde de kalmıyordu. Herkes çakardi.
" Çok mu belli oluyor?" Sesine bile yansımıştı endişesi.
Zeynep güldü. Az önce kızaran kadın şimdi de korku peydah olmuştu.
" Olabilir yenge.. takma."
" Ya öyle diyorsun da, ya jinap kötü düşünürse, ya bu gelinin akıllı nerde ki böyle şeyler giyiyor derse."
Zeynep yengesi her sözünü siralaldikca gözleri büyüyor, hayret içinde kadına bakıyordu. Halime hanımın kızmak yerine daha mutlu olduğunu henüz İslim kavrayamamisti.
" Yenge.." diye kadına baktı. " Sen annemin sana nasıl hayranlıkla baktığı fark etmedin mi?" Annesi sofrada ağzını açıp da gelinini utandirmadigi için, susmustu. " Yoksa annem seni çok beğendi. Sonuçta, sen ve ağabeyim artık birbirinizi çok seviyorsunuz."
Bu bir gerçekti. Eskiden olsa ağabeyim kimi sever? Nasıl sever diye aklını kurcalardi Zeynep. Ama şimdi daha net anlıyordu.
" Bazen seni çok kıskanıyorum biliyorumsun yenge."
İslim bu itirafa şaşırmıştı. Bazen duyardı İslim. Evin en büyük erkeği evlendiği zaman, kız kardeşi yengesini kıskanirdi. Demek ki doğruydu, Zeynep yengesini kiskaniyordu.
" İnşallah benim için hain planlar kurmuyorsundur Zeynepcigim." Tatlı tatlı siritip, gorumcesine baktı.
" Yok yengecigim merak etme. Benim öyle hain bir planım yok! Yani seni damdan atmak gibi, Fırat'ın serin sularında atıp boğmak gibi bir niyetim asla olamaz!" Zeynep her anlattıkça kadının gülüşü kayıp oluyor, nervi dönüyordu.
" Allah'tan yokmuş. Sen bildiğin hain öldürme planları kurmuşsun!"
Zeynep güldüren İslim de gülmüştü. En iyisi Zeynep'e bulaşmamakti. Öğleye kadar işini bitiren kadın. Odasına girmiş işlerini haletmisti.
Günün yarısını devirmisti bile, fakat hala kocasından bir haber yoktu. Ne zaman gelecekti acaba? Yolda miydi? Geliyor muydu iki gözünün çiçeği.
Odada işini bitirmiş, kapıyı açıp odadan çıkmıştı. Yavaş yavaş merdivenleri inerken, bir an gördükleri ile apsip kalmıştı. Kocası gelmişti konağın kapısının önünde babası ile duruyordu. Halime hanım ve Zeynep de yanlarında konuşuyordu.
Bir dakika bir dakika, kocasının yanında ki kadın kimdi? Yan yana duruyor, kadın Halime hanımın konuşmalarını can kulağı ile dinliyordu.
İslim haşin dolu gözleri ile kızı ayak üstü inceledi. Kızın boyu haddinden bile uzundu. Karamel gür saçları, gulumserken çıkan gamzeleri, griye yakın gözleri...
İslim ayak üstü röntgen çekmişti remsen. Kendisi yavaş yavaş merdivenleri ineceği sırada Ela dibinde bitmişti.
" Yenge.."
" Hiii.." gözleri hâlâ o kadindaydi.
" Yenge, bana bakicakmisin artık!" Diye yenegsini paylamdan edemedi.
" Ayy, efendim Ela. Ne oldu?" Gözleri kızı bulmuştu bu sefer. Ela ona ne oldu dercesine bakıyordu.
" Yenge ayak üstü kadına röntgen çektin resmen."
İslim derin nefes aldı. Yok sinirlenmiyecekti. Sakin olacaktı, kimsenin gazabına ugramayacakti. Hamilelik hormonlarına uymayacakti.
" Ela.." diye kinayeli konuşmuştu İslim. " Ne oldu?"
" Açım yenge.." gözleri yavru bir kedi gibi kiprasip duruyordu.
" Okulda bir şey yemedin mi?"
" Yok."
" İyi tamam, hadi düş peşime." Kızı önüne katarak merdivenleri indi. Gözleri hâlâ kadında idi. Ne bitmez bir konuşmaydi bu arkadaş.
Sonunda kocasının gözleri kadını bulmuştu. Merdivenleri ienen kadını dikkatlice inceldi. Gözleri yanında duran kadını izliyordu. İbrahim güldü, ' Ah kıskanç kadınım benim.' diye içimden geçirdi.
İslim merdivenleri inmiş yanlarına doğru gelmişti. Kocasının o cezbedici suratına bakmadı.
" Hoş geldiniz." Gulmusyerek kendini nihayet belli bir etti.
Gözüne kestirdiği kadın ona dönmüş gülümseyen surat ifadesi ile kendisine bakmışti. " Hoş buldum." Elini kadına uzattı.
İslim kadının elini tutup sıktığında ise parmağında alyans olduğunu gördü. Hemde yanında kafası kadar da beş taş vardı.
" Derya, bu benim karım İslim. İslim buda Derya, bizim Batman'daki amcamın iş ortağı."
İslim anladım dercesine başını salladı. Güzel kadındı şimdi Allah var. Kadının ince sesi, güzle yüzü kadar narindi.
" Anne Derya bu akşam gidiyor, ona gitmeden önce güzel bir akşam yemeği yapalım." Dedi İbrahim.
Halime hanım olmaz dercesine baktı oğluna. " Olur mu oğlum öyle şey, yol yorgunusunuz, bir gece kalsan ya kızım."
Derya anlayış içinde baktı kadına. Oda kalmayı istiyordu ama hem işinden dolayı hemde yakın zamanda düğünü olacağı için hızlanması gerekti.
" Biliyorum, Halime hanım ama çok yakında dünya evine gircegim. O yüzden hızlı olmam gerek, çok işim var ve zamanım hiç yok." Gülümseyerek durumunu izah etti. Oda kalmayı yürekten istiyordu. Urfayi bu kadar benimseycek olacağını hiç düşünmemişti.
" Peki, ama bir dâhiki sefere affetmem ona göre.." kadına canı gönülden gulmusyerek kabul etti.
İslim kadına baktı. Mahçup bir ifadesi vardı. Gideceği için midir nedir üzülmüştü.
Yemekler için kollarını sıvayan kızlar mutfağa girdi. Herşeyden yapan İslim misafir için dikkatli özen gösterdi.
Yapılan içli köfte, pilav salata turşu kuru dolma çorba yerini hızla almıştı. Yapılan buz gibi ayran sofraya konmuştu. Derya sofraya şöyle bir göz attı. Herşey vardı sofrada, bunları yedikten sonra İstanbul'a dönüş yaparsa eğer, hızla bir rejime girecekti.
" Sofra çok güzel olmuş, elinize sağlık. Bunları yedikten sonra İstanbul'a döndüğümde hemen diyete gireceğim." Kadınlara bakıp güldü.
Ela annesine Kürtçe anlamıştı. Halime hanım güldü, ah bu kadınlar kilosunu dâhi hesaba katan varlıklar.
" Aman kızım, yiyen de gidiyor yemeyen de. En iyisi ye gitsin." Dedi Halime hanım.
Derya gülmüştü. Bu kadını çok sevmişti, İbrahim Ağa ile yolda iken annemi çok seversin, hemen anlasirsin demişti. Şimdi daha iyi idrak ediyordu. Çok şeker çok tatlı bir kadındı.
" İbrahim zaten bahsetmişti sizden. Dediği kadar varmışsiniz."
İslim kadına ters ters baktı. Kocası Allah bilir neler konuşmuştu. Kendine gel İslim, kadın nişanlı yakında evleniyor dedi iç sesi. Evet evleniyordu ama kıskanmak doğal bir şey değil miydi ki!
" Ere keckamin ere." ( Evet kızım evet)
Ela Derya'ya annesini ne dediğini söyledi. Derya ise anladım dercesine başını salladı. Yemekler yenirken Derya kaşığının yarısını alıp yiyordu. İslim arada bir kızın yiyinse bakıyordu. O kadar ufak yemekler yiyordu ki, Allah aşkına hangi mide o kadar yemek ile doyardi.
Yemek sonrası Derya hazırlığını yapıp bütün kadınlar ile vedalaştı. İslim'in yanına gelen kadın, gözleri ışıl ışıl baktı.
" İbrahim ağa seni çok seviyor gerçekten."
İslim bir anda heyecanlandı. " Nasıl.."
" Sana çok güzel bir hediye aldı. Sürekli seni anlatıp durdu. Gerçekten de kocanın anlattığı kadar varmışsin İslim."
İslim o an ne diyeceğini bilemedi. Demek kocası bu kadına onun hakkında çok güzel şeyler anlamıştı. Acaba neler neler söylemişti.
" Sende çok güzel bir kadınsın. Seninle tanıştıgima çok memnun oldum." Nerdeyse sağ melek kadına yok artık dercesine bakarken, sol melekte, ne beklersin ki kadın milleti işte diyordu. Ah islim ah dediklerinden utan.
" Düğünüm iki ay sonra, gelirseniz çok sevinir mutlu olurum." Davet ederek kadına baktı. Onları aralarında görmeyi çok istiyordu.
" Hayırlısı inşallah."
Kadınla son kez öpüşüp çıktı. Nurettin ve yanına gelen adamlardan biri deryayı alıp götürmüştü.
Konağa giren İslim kapıyı kapatıp bahçeden içeriye doğru yürürken, aniden kafasını kaldırıp yukarı baktı. Kocası odaya girmiş ışığı da yakmıştı, sanırım onu bekliyordu.
Gülumsesmi daha da artarak yukarı çıktı. Odaya kadar heyecan içinde yürüdü. Utanmasa oplayip zıplayarak çıkacaktı, fakat hamileydi.
Odaya giren kadın kapıyı kapatıp hiç düşünmeden kocasının boyununa atladı. Kokusunu içine çekti. Ah ayarlık ne zor bir şeydi.
Geri çekilip kocasına baktı. Ona gulmusyerek bakışı kadını daha da heyecana sokuyordu.
" Bugün bu kadar güzel olmanın sırrı nedir acaba?"
" Senin içindir o ağam." Unutarak başını egmisti. Kocasının iri parmakları çenesini bulup kaldırdı. Özlem ve duygu dolu gözlerle baktı.
" Bir insan bu kadar özler mi arkadaş." İslim daha da güldü.
" Peki ya ben.. ben nasıl canım? Seni dusunmedgim bir an bile yok. Birde bebeğimiz." Eli ile karınıni okşadı.
İbrahim kadına doğru hafif eğilip eli ile karınıni tuttu. Bebeği kendini gösteriyordu.
" Bebeğim anneyi üzmedin değil mi?"
" Asla üzmedi. Senin yokluğunda o doldurmaya çalıştı."
Kafasını kaldırıp kadına bakan adam kadını kolundan tutup boy aynasına doğru sürükledi. İslim önde kendisi arkasında birbirlerine bakıyorlardı.
Kocası bir tane mor renkte bir kutu çıkardı. Altın zincir ve arasında sonsuzluk işareti olan ve kelebek figürünü taşıyan bir kadın ve bir erkek figürü vardı. Kelebeğin rengi mavi idi.
" Bunun anlamı ne?" Parmakları kolyenin üstünde geziniyordu. Çok hoş bir kolyeyidi.
" Bir aile sembolü bu. İkimize ait sembol. Senin ve benim ailem."
İslim hızla arkasını döndü. Kocasına dolu dolu gözlerle baktı. Bu adam sürekli kalbini çalmak zorunda mıydı? Bu adama sürekli aşık olmak sevdaya dahil miydi?
" Benim kalbimi çalmaya ne hakkın var ağam!"
İbrahim kadının yanağını okşadı. Güzel teni gün geçtikçe daha da güzelleşiyordu.
" Benim kalbim zaten senin, peki sen kalbini bana veriyor musun? "
İslim güldü. " Allah'ın emri ile verdim gitti."
İbrahim de güldü. Pantolon cebiniden çıkardığı kutuyu açtı. İslim şok olmuş bir ifade ile kutuya baktı. Kırmızı saten kutuda beş taş altın yüzük ona göz kirpiyordu.
" Derya bunu almamı istedi. İslim çok mutlu olur dedi."
Parmağına taktiği yüzüğe baktı. Altın alyansin yanında ona bakıyordu.
" Seni çok seviyorum, seni karın olmaktan kadının olmaktan, doğacak bebeğinin annesi olmaktan şeref duyarım ağam."
Kocası kadına iyice yaklaştı. Eli ile yanağını tuttu. Öpmeden evvel gözlerinin içine baktı.
" Senin kocan olmaktan, senden doğacak olan bebeğimin babası olmaktan mutluluk duyarım delalamin." Anında dudağına yapışmış kadını hızla kucağına alıp yatağa götürmüştü.
Kadını yatağa uzatıp gözlerine baktı.
" Işığı kapatmaycak mısın?"
Kadını yavaş yavaş soyarken, kedini de soymus kadının bacak arasına girmişti.
" Hayır, her zerrini hatırıma saklamak istiyorum."
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 124.51k Okunma |
6.11k Oy |
0 Takip |
41 Bölümlü Kitap |