23. Bölüm

23. Bölüm

Emine Çiftçioğlu
em_ineee

Bölüm-23

***

Bir insanın üzerine bir acı da peydah olurdu, binbir acı da. Ama haklı iken haksız duruma düştü ise o acı bir çığlık gibi büyürdü.

 

İki büklüm olmuş yatağında kafasını yastığa koymuş kadın sessizce ağıt yakıyordu.

 

Kendi kötülük etmemişti. Bilakis koruma altına almıştı hem gorumcesini hemde yengesini. Bunda bir zarar ziyan yoktu, ama insanlar o kadar kötü kalpili biriyirdi ki, ağzından çıkacak her kötü kelime bir insanın ölüm fermanını yazacak kadar yeterdi.

 

Kapının açılma sesini bile duymazdan geldi kadın. Şuanda kafasını kaldırıp kimin geldiğini görecek dermanı yoktu.

 

" İslim!" Bu kocasının sesiydi. Gözleri daha da sulandı kadının. Şimdi kocasına nasıl herşeyi anlatacaktı, ya kızarsa? Ya niye bana söylemedin derse?

 

" İslim!" Yatağın çöktüğünü fark etti. Kocası yatağın köşesine oturmuştu.

 

Elini kadının omuzuna koyan adam kadının ona dönüp bakmasını istedi. Nitekim ne kafasını kaldırıp bakmıştı nede bir ses çıkarmıştı.

 

" İslim hadi güzelim, bana bak. Uyumadigini biliyorum."

 

Yavaş yavaş kafasını çevirdi kadın, kocasının kör karanlıktaki gözlerine baktı. İbrahim yanındaki komodinin üstüne duran ışığı açıp odanın azda olsa aydınlanmasini sağlamıştı.

 

" İyimsin?"

 

İslim yatakta dik duracak potansiyele geldi. Belini yatak bazasina yasladı.

 

" Hayır!"

 

" Ne oldu? Anlat bana."

 

İslim'in çenesi titredi. Nasıl anlatabilirdi ki bu durumu? Büyük bir olay oldu ve bu olay da benim başıma patladı nasıl derdi!

 

" Anlatsam, beni anlaya bilecek misin?" Sesi çok kısık, ve ağır ağır konuşyurdu.

 

" Sen anlat, anlat ki ne olduğunu bileyim!" Sesi çok sakindi kocasının. Tek istediği kadının iyi olması ve neler olduğunu bilmesiydi. Annesi ayak üstü konuşmuştu fakat asıl olayı karısından duymak istiyordu.

 

İslim derin bir nefes alıp verdi. Yavaş yavaş hiç bir şey atlamadan herşeyi kocasına bir bir anlattı.

 

" Sonrda, kavgadan sonra eve geldim. Annem ne kadar kal dese de istemedim."

 

İbrahim anladım dercesine başını salladı. Demek bu yüzden dün gece erken yatmıştı. Sebebi belliydi.

 

" Peki dün gece? Dün gece bana niye anlatmadin?"

 

Parmakları arasında tuttuğu peçete ile oynadı. Ağlamaktan burun delikleri bile tutulmuş hırıltılı sesler çıkıyordu.

 

" İyi değildim çünkü, düşünmek istedim. Söylemesem nasıl olur diye."

 

" Güzelim, keşke bana söyleseydin. En azından kızlar bilir durumu anlardı."

 

İslim sessiz kaldı bu yönde. Aslında kocası haklıydı. Eğer söyleseydi, bilseydi bir fikir sahibi olurdu.

 

" Bilemedim." Diyebildi sadece.

 

Komodinin üstüne duran tepsiyi gözü ile işaret etti İbrahim. " Neden yemek yemedin?"

 

İslim tepsiye yan bir bakış attı. Çorba ve pilav vardı. Bir iki saat önce kaynanasi getirmişti tepsiyi. Fakat iştahı olamadığı için yiyememisti.

 

" Canım bir şey istemiyor."

 

" Olmaz öyle şey, yemek zorundasın." Diye çatık kaşları ile kadını uyardı. Kendinde olmaya bilirdi ama, kendine ve karınındaki büyüyen bebeğine bakmak zorundaydı.

 

İslim olumsuzca başını salladı. " İbrahim yiyemem!" Diye söyledi. Cidden şuan canı hiç bir şey istemiyordu.

 

" Ama.." diye itiraz etse de karısının istemiyorum bakışını görünce susup kaldı.

 

" Bu konuyu tüm aile içinde konuşacağım." Bilgisini sundu. Ne olursa olsun, karısını alıp hep birlikte ailecek konuşacak yanlış anlaşılma ne ise gidercekti.

 

İslim sadece sustu. Tamam da diyemdi olurda diyemdi.

 

" Müsadenele banyoyo girmem lazım." Midesi bulanıyordu. Hemen acilen kusması gerekti.

 

Kocası geri çekilip kadına yol verdi. İslim banyoyo girip kapıyı kapatıp kitledi. Klozetin kapağını açıp ne varsa kustu. Eğer kusmasa midesi onu rahatız edecekti.

 

İşi bittiğinde ise kapağı kapatıp elini yüzünü yıkamış çıkmıştı. Kocası ona tedirgin bir şekilde bakıyordu.

 

" Hamilelikten dolayı oluyor iyiyim ben." Korkmasıni istemedi.

 

" Böylede olman canımı sıkıyor!" Diye kadına baktı. Son iki aydır kusma yoktu. Ama şimdi olmuştu.

 

İslim Kocasına tam cevap vereceği sırada telefonu çalmıştı. Yatağın diğer tarafına dolanıp komodinin üstüne duran telefonu alıp baktı. Arayan annesi idi.

 

" Anne?"

 

" Abla benim Necla." Sesinde bir panik havası vardı. Birşey mi olmuştu birine.

 

" Anneme bir şey mi oldu Necla?"

 

" Hayır abla hayır. Annem değil, yengem, yengem bayıldı hastaneye kaldırıldı!"

 

İslim şok içinde kaldı. Eğer bugünkü durumdan dolayı ise o zaman o Münevveri bulup çıktığı yere sokacaktı.

 

Telefonu kapatıp Kocasına döndü. İbrahim ona bakıyordu.

 

" İbrahim, Dilan.. Dilan hastaneye kaldırılmış."

 

İbrahim şok içinde baktı kadına. Kız kardeşi hastaneye gitmişti. Durumu nasıl hemen öğrenmeliydi.

 

İbrahim telefonu ve anahtarı alıp odadan çıkacağı anda karısının sesini duydu.

 

" Bende geliyorum."

 

" Sen evde kalıyorsun İslim!" Diye uyardı. Bu hâlde iyi değilken hastaneye gelmesi daha kötü olurdu.

 

" Hayır!" Dedi İslim. " Bende geliyorum, ne oldu ne bitti bilmek istiyorum." Eğer kocası izin vermezse Nurettin ile gelir, oda olmasa taksiye atlar gene giderdi.

 

Adam şunda kadına laf yetiştircek durumda değildi. " Yürü başımın belası yürü." İslim ile beraber çıkmıştı odadan.

 

Ev halkı duyar duymaz çıkmıştı evden. Zeynep ve Ela ne olduğunu anlamaya çalıştı ise olmamıştı. Nurettin evde kalmıştı.

 

Annesi babası ağabeyi ve yengesi evden gidince kendisi ise kendini oturma odasına attı.

 

Koltuğa çöken genç adam eli ile sakagini ovaladi. Başı bugün çok ağrıyordu.

 

" Ağabey." Sesin geldiği yöne çevirdi bakışını. İki kızda kapının önünde ona hem korku hemde panik ile bakıyordu. " Bizimkiler nereye gittiler?"

 

Nurettin önüne döndü. Alayla güldü. Birde soruyorlar miydi? Onca olaydan sonra odadan çıkan kızlar birde soruyorlar miydi?

 

" Hastaneye gittiler. Dilan ablam hastaneye kaldırılmış." Diye bilgi verdi.

 

Zeynep korku ile hızla salona girdi. Ağabeyinin yanına geldi. Dilan iyi değildi, Allah bilir neler olmuştu da hastaneye gidecek kadar kötü olmuştu.

 

" İyi mi? Kötü bir şey mi var?" Ardı ardına sorduğu sorular ile genç adamın tepsi atması ve ayağa kalkması yanı anda olmuştu.

 

" Birde soruyor musun sen?" Diye adetta hirlayarak konuştu. Kaşları çatık sesi serti. " Dinlemeden etmeden, herkesi yargıya çektin Zeynep. Hem yengemi hemde ablamı çok zor bir duruma soktun!" Deli gibi bağırıyordu.

 

Zeynep'i hep aklı, ne istediğini bilen akli selim biriydi. Ama şimdi bir dedikoduya inan ve herkese rest çeken bir kız olarak hayal etmemişti.

 

" Ben.. ben böyle olacağını.. düşünemedim." Sesi titreyerek çıkmıştı. Düşünse ne olacaktı? Değişen bilecek miydi? Zamanı geri alabilecek miydi?

 

" Düşünmedin isen dusunecektin Zeynep! Ya ablama ya yengme bir şey olursa bunun vebalini alabilecek misin?"

 

Asla ama asla almazdı. Yengesi şuan doğacak bebeğini beklerken, herşeyin tepetaklak olması...

 

Zeynep dondu kaldı. Tek ümidi herşeyin iyi olması idi.

 

Nurettin hızla salondan çıktı. Biraz daha kalırsa bu odada elinden kaza çıkacak daha kötü olacaktı. Daha doğrusu kardeşinin kalbini kiracakti.

 

Ela ablasının yanına geldi. Zeynep koltuğa çöktü. Ela da yanına geçip oturdu. " Abla." Elini ablasının omuzuna atıp ona baktı. " Kötü düşünme iyi şeyler düşün."

 

Zeynep başını salladı. " Benim yüzümden..." Sesi berbattı. Kendini de berbat hissediyordu.

 

" Geçicek abla geçicek." Tek ümidi bugünleri hızla geçmesi ümidi idi.

 

****

Hastaneye varan aile içeri girmişti. Danışmana bilgiyi veren İbrahim kısa süre sonra acil kapısına geldi. Hacer hanım ve Halime hanım ayağa kalktı.

 

" Nasıl oldu? Ne oldu?" Halime hanım telaş içinde konuştu. Kızı iyimiydi bilmek istiyordu.

 

Hacer hanım sağa sola başını salladı.

" Odaya çıktı. İyi değildi zaten ağlıyordu. Necal da odaya gitmişti.

Beni yanlız bırakın, kimse gelmesin demiş. Kapıyı da kitlemis." Her anlatsinda hıçkırıklara boğuluyordu.

" Akşama kadar odadan çıkamadı. Sonra İsmail geldi. Kapıyı çaldı, çaldı açan olmadı. Sonra da kırdı bir baktık ki Dilan yerde iki büklüm..." O an gelinin o halini gördükçe kanı çekilmişti Hacer hanımın. Hele bugünkü olaydan sonra daha da kötü olmuştu. Münevver ona bir hamile bile kalmadın demişti. Şimdi bunun acısını çekiyordu.

 

İslim duvarın dibine sindi. En zoru da buydu ya, Münevver bir kadının en hassas noktasını vurmayı iyi biliyordu. Ki bunu dilanin üstünde yapmıştı.

 

İbrahim karısının yanına geldi. Kolundan tutup koltuğa oturttu. O sırada kapı açılmış içerden bayan doktor çıkmıştı.

 

Bütün aile fertleri doktorun başına toplandı. " Öncelikle sakin olun. Hastamızın durumu iyi, aşrı stresten dolayı tansiyon yükselmiş." İlk açıklaması buydu.

 

" Başka bir şey varmı?" İsmail içeri girmek karısına bakmak istiyordu.

 

" Birazdan test sonuçları gelecek, o zaman daha ayrıntılı konuşuruz." Dedi doktor. " Ayrıca, islim diye birini sordu İslim hanım kim?"

 

Bütün gözler koltukta oturan kadına çevrildi. İslim şaşkın şaşkın doktora baktı. Ayağa yavaşça kalktı.

" Benim."

 

Doktor hanım gulmesdi. " Hastamız sizi görmek istiyor."

 

İslim başını sallayıp ailesinin yanından geçip içeri girdi. Dilan sedyede yatıyordu. Kapıyı kapatan kadın yavaş yavaş yanına geldi. Dilan gözlerini açmış gelen kadına baktı.

 

" Geçmiş olsun, iyimisin?"

 

" Evet, şimdi daha iyiyim." Sesi kırılgan çıkmıştı. Bugün kendini epey hirpalamisti.

 

İslim tekli koltuğa oturdu. Ona bakan kadına baktı. Ağabeyinin karısına, annesinin gelinine.

 

" Bana kızgın olacağını sanmıştım." Dedi İslim. Öyle varsaymisti. Hatta konuşmaz yüzüne bile bakmaz saymisti.

 

" Senin bir suçun yok ki!" Dedi Dilan.

" Sen hem beni hemde ailemi korudun, İslim." İslim'in hakkını asla ama asla yiyemezdi. Ne olursa olsun, o kadın elinden geldiğince ağzının payını vermişti.

 

" Ama sessiz kalamayacağız!" Dedi İslim. O Münevver bozuntusuna gereken cevabı verecekti en kısa sürede.

 

" Merak etme, o kadın elbett elimize geçecek!" Bunun sözünü verdi Dilan. O kadın eline geçecek, canına okuyacakti.

 

İslim bu sözüne güldü. " Bence kaçacak delik arasın! Anasının çıktığı deliğe girsin." Dedi İslim.

 

" Bence orası sığmaz! Daha büyük lazım ona." İkiside aynı anda güldü. İslim'in yanına gelmesi daha iyi olmuştu. Şimdi kocası gelsin istemiyordu.

 

Kapı tekrar açılmış, içeri doktor ve İsmail beraberindeki tüm aile girmişti içeri. Dilan in gülmesi doktor görmüş daha da mutlu olmuştu.

 

" Keyifler yerinde bakıyorum hanımlar."

 

" Çok şükür." Diyebildi İslim.

 

" Dilan delalimin iyisin değil?" İsmail karısının yanına gelip elini saçına götürmüş ona bakıyordu.

 

" İyiyim, iyiyim çok şükür."

 

Doktor test sonuçlarını inceleyip kadına döndü. " Dilan hanım test sonuçları çıktı." Hepsi doktora dönmüştü.

 

" Sonuç.." dedi İsmail.

 

" Değerler pozitif, yani hamilesiniz. Kutlarım."

 

Herkes ilkin sasirsa da kısa süre sonra mutluluk çığlıkları hastaneyi esir almıştı. Hacer hanım ve Halime hanım çok mutlu olmuştu. İki ailede torun sevinci olmuştu.

 

Dilan kocasına sarılmıştı. Çok şükür dedi kendi kendine, Allah bugünleri de göstermişti. Bir bebeği olacaktı yakında, anne olacaktı. Kocası ise baba.

 

İslim gelip tebrik ettikten sonra kocası onu alıp çıktı. Dilan ne kadar ağabeyine sarılmak onunda mutluluğunu paylaşmak istese de ağabeyi İslim'i alıp çıkıp gitmişti.

 

Ailesi ile bu mutluluğu yaşarken, ağabeyi ona bakmadan çekip gitmişti.

 

Arabada iken kocasına surat astı İslim. Ne kadar kocasına git mutlugunu paylaş dese de kocası kulağını tikamisti. Eve gelen araba ile önce karısını bırakacak sonrada teşrif ederlerse ailesini alıp gelecekti.

 

İslim konağa girmiş Nurettin onu karşılamıştı.

 

" Yenge, ablam nasıl?"

 

İslim genç adamın yanına yaklaştı. Dibinde biten kadın parıldayan gözleri ile adama baktı. " Tebrik ederim yakışıklım, dayı oluyorsun."

 

Nurettin duyduğu haber ile gülmesidi.

" Va essah mı yenge."

 

" He ya essah, dilanin durumu iyi."

 

Nurettin çok mutlu olmuştu. Ablası hamileydi, ve çok yakında hem amca hemde dayı olacaktı.

 

" Artık büyüdüm desene yenge."

 

İslim nasıl dercesine başını salladı.

 

" Hem sayı oluyorum hemde amca."

 

" Evet bu doğru, artık koşarsın yeğenlerinin arkasından." Genç adam güldü. " Ellebtte, ama üzerime kusaralarsa bir daha kucağıma almam."

 

İslim tek kaşını kaldırıp baktı.

" Sonra bana deme yenge, yeğenim nerede diye, ben de sana vermem." Dedi kadın.

 

" Bana?" Dedi Nurettin. Ve ağzının içinede cik cikaldi. " Sen bana koyabilir misin be yenge."

 

" Öyle bir kıyarım ki, yemek niyetine seni atarım."

 

İkisde gülmüş İslim iyi geceler deyip odasına kadar çıkmıştı. Ne kadar kızların yanına gidip müjdeli haberi vermek istese de gönüllü buna razı değildi. Bir kere kalbî kırılmıştı. Düzelmesi de hiç kolay değildi.

 

Odaya giren kadın kapıyı kapattı. Işığı açmıştı ki kızları görmeyi beklemedi.

 

Yüzünü hızla başka yöne çevirdi. Üstündeki kıyafetleri yavaş yavaş çıkarmış ayakta duruyordu.

 

" Yenge... Şey.. ablam... Ablam nasıl?" Utana sıkıla sordu soruyu. Keza canı çok yanıyordu.

 

" İyi." Dedi İslim. Sesi çok soğuktu. Konuşmak istemediği her halinden belliydi. " Ayrıca Dilan gebe, teyze oluyorsunuz." Kızlara bakamdan söyledi bunu.

 

Ela ve Zeynep buruk bir sevinç yaşadı. Ablası hamileydi, ve çok yakında bir aileyle yeni bir üye daha katılıyordu.

 

Ela tam adım atıp yengsinin yanına gelmişti ki İslim uyarı dolu sesi ile kızı geri püskürtu. " Gelme! Şuan hiç sırası değil!"

 

Ela mahçup bir şekilde kadına bakarken, Zeynep bir şey diyemedi. Susup kaldı.

 

" Sizden rica ediyorum çıkın buradan." Parmağı ile kapıyı gösterdi.

 

İkiside peş peşe çıkmıştı kapıdan. Kapıyı kapattığı anda Zeynep ağladı. Koşa koşa odasına girdi. Ablasına laf ettiği için, yengesini suçsuz yere kırdığı için.

 

İslim ağlamamak için çırpınmis fakat becerememisti. Kendini hızla yatağa attı. Acıkmışti hemde bebeği ile.

 

Şimdi bu saatte hayatta aşağı inip yemek yiyemezdi. Kendini rahatsız ederdi. Öte yandan da yemek yemese rahat durmazdi. Sonuçta bebeği de ondan besleniyordu.

 

" Off, ne yapicam ben şimdi!"

 

" Ne oldu yine?" Gözleri ardına kadar açıldı. Hızla arkasını döndü. Kocası içeri girmiş elinde ise bir tabak vardı.

 

Yanına gelişini gözleri büyüyerek izledi. Yatağa oturan adam kadına baktı. Tabağa aşkla zevkle bakıyordu.

 

Adam gülmemek için iç yanağını ısırdı.

 

" Meyve tabağı yermisin?"

 

" Sorman bile hata!" Kocasının elinden aldığı meyve tabağını eline alıp yemeye başladı. Muz elma karpuz kivi ne ararsan vardı. Yaz da gelmişti sonuçta. Okulların bitmesine az kalmıştı.

 

Tabağı silip süpürdü İslim. Biraz olsun midesi rahata kavuşmuştu. Şimdi derin bir uyku uymak istiyordu.

 

" Doydun mu?"

 

" Sabaha kadar beni idare eder."

 

" Sana dedim o kadar, yemeğini ye diye!"

 

" Sende beni anla iyi değildim."

 

" Biliyorum ama kendini bu kadar kasmani istemiyorum."

 

" Beni düşündüğün için teşekkür ederim ağam." Kocasına karşı tebessüm etti. Onu düşünmesi ona değer vermesi çok.. çok güzeldi. Ve değerliydi.

 

" Seni değil oğlumu düşündüğüm için bunları diyorum. Sonuçta oğlum senden besleniyor."

 

Kadının gülmeyesyen yüzü yavaş yavaş soldu. Onu değil oğlunu düşünüyordu. Ona değil oğluna değer veriyordu.

 

Tabağı komodine üstüne koydu. Yavaşça ayağa kalktı. Banyoya gireceği sırada yavaşça omzunun üzerinden kocasına baktı.

 

" İyi oğluna değer vermeyi bırakma, nede olsa annesinin senin gözünde hiç değeri yok!" Kapıyı açıp içeri girmiş kapıyı hızla kapatmıştı.

 

İbrahim kaş çattı. Şaka yapmıştı, karısına oğlundan çok değer veriyordu. Şimdi ne olmuştu da karısı bu demişti.

 

Kadın elini yıkamış dişlerini fircalyip çıkmıştı. Kocasına bakmadan yatağa girdi. Bugün sadece uyumak ve dinlemek İstiyordu. Çok yorulmuş ve hirpalanmisti.

 

İbrahim kadına baktı. Uyumuştu direk o an annesinin sözleri aklına geldi. ' İslim senin karın oğlum, ne olursa olsun ona sahip çık. Ben varım yokum, o senin evladını taşıyor. Değerini bil.Kalbini Kıracak bir şey yapma'.

 

Üstünü değiştiren adam yatağa girmiş kadına sarılmışti. Belki duyar umudu ile gönülden geçeni dile verdi.

 

" Sen ve bebeğim, ikinizde benim için çok değerlisiniz. Bunu sakın unutma. Ayrıca İslim Ağaoğlu, sen benimsin benim kadinimsin, sen herşeyden çok değerlisin!"

 

Bölüm : 12.01.2025 12:23 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...