24. Bölüm

24. Bölüm

Emine Çiftçioğlu
em_ineee

 

Bölüm-24

***

 

Hiç haksızlığa uğradığınız zaman oldu mu? Yahut uğradığınız zaman haksız yere, yargildandginiz bir zaman...

 

 

Evet biz insanlar en çok bu yönden adil olan inancımızı ortaya çıkarırız. Çünkü adil olmayan bir dünyada, eşitlik ve adalet olmaz.

 

 

Aile meclisi toplanmıştı. Halime hanım ve Ökkeş ağa tekli koltuğa oturmuş iki oğlu gelini ve kızları da karşısındaki koltukta oturuyordu.

 

 

" Zeynep ve Ela, sizi buraya niçin toplamdigimi biliyorsunuz değil mi?" Halime hanım kızlarına baktı. Suçları vardı elbette ve bunu en iyi şekilde çözüme kavuşturulması gerekiyordu.

 

 

" Evet.. dayê biliyoruz." Diyebildi Zeynep. Başı eğik annesine bakmıyordu.

 

 

" İyi öyleyse," kahve hareleri Zeynep'e takılı kaldı.

 

 

" Zeynep Ela, kaldırın başınızı!" Dedi babası. Ne olursa olsun, o başlar asla ama asla yere egilmeycekti.

 

 

İki kızda aldığı komut ile başını kaldırıp babasına baktı. İkiside üzgündü. Bu konuyu aile ortamında konuşmak daha sağlıklı idi.

 

 

" Bakın kızlar, bu yaptığınız şey asla ama asla kabul edilir bir şey değil." Dedi Ökkeş ağa. " Karşınızdaki sizin yabanciniz değil, yengeniz!" Dedi üstüne basa basa. Bu evde hep birlikte kalıyorlardı. İyisi ile kötüsü ile doğrusu ile yanlışı ile her ne olursa olsun. Bir yanlış varsa gelip aile büyüğüne söylenir, haksızlık varsa da giderilirdi.

 

 

" Ona karşı saygılı olmak zorundasınız!" Dedi Ökkeş Ağaoğlu.

 

" Bir yanlış varsa, önce dinleyip ardından da bir büyüğünüze danışır, öyle hesap kitap yaparsınız." Kızların bu davranışını asla doğru bulmuyordu. " Böyle kavga edip hem kendinizi küçük düşürür hemde, karşınızdaki insanın size karşı nefret duygusunu alırsınız." Dedi. Gerekli ne varsa söylemiş gerisini de karısına bırakmıştı. Bundan sonrası ondaydi.

 

 

Ökkeş ağa ayağa kalkmıştı. Kızları ve oğulları ayağa kalkmış babasının çıkmasını beklemişti. Ökkeş ağa çıkınca Halime hanım iki oğluna da aynı çıkması için emir vermişti.

 

 

İbrahim karısına bakıp çıkarken Nurettinde ağabeyinin arkasından çıkmıştı.

 

 

Odanın kapısı kapanır kapanmaz, Halime hanım kızlarına döndü.

 

 

" Babanız haklı," dedi Halime hanım. Gözleri kızlarının üzerinden çekmiyordu. " Bugün burada, yarın el evinde kalacaksınız. İkinizde evlenip gideceksiniz." Bu bir ikaz yada uyarı değildi. Bu gerçeklerdi. İki kızda bir gün baba evinden kuş olup gidecekti.

 

 

" Burada olduğu gibi yarın kocanızın evinde de mi aynı şeyi yapacaksınız? Sizin arkanızdan demedigi kalmayacak milletin. Herkesin ağzına laf mı vereceksiniz?" Kızlarına ne kadar uyarı verirse o kadar iyi olurdu. Yoksa kızları, bunu yapmakla kalmaz koca evinde de aynı şeyi yaptığı zaman zan altında kalırdı.

 

 

" Hayır yâde. Öyle bir şey olmayacak söz!" Dedi Zeynep ağlamaklı sesi ile biraz daha böyle devam ederse gerçekten şuracıkta hüngür hüngür aglayacakti.

 

 

" İyi o zaman. Bu sizi ilk ve son uyarım. Şayet aynı şey yine olursa!" Gözleri büyümüş, sanki gelecekte olacak bir şey olursa aynı haberi verecekmiş gibi yükünü diklestirdi kadın. " Bu sefer uyarmakla kalmam haberiniz olsun!" Son söz söylenmiş kalem kırılmıştı.

 

 

İki kizda başını salladı. Bu uyarı ilk ve sondu. Eğer bir daha böyle utanç verici bir rezillik olursa kızlar kuyruğu kistirmis bir fare gibi kaçacak delik arayacaktı.

 

 

Halime hanım tüm uyarıları kızlarına söyleyip odadan çıktı. İslim bugün biraz yorgun olduğu için ayağa kalktı. Kızlarda aynı şekilde ayağa kalktı. Zeynep utanç içinde baktı yengsine. En sevdiği yengesini sırf bir dedikodu uğruna canını yakmıştı. Ne kendini ne de yaptığını unutamıyordu.

 

 

İslim birşey demeden salondan çıkacağı sırada, Zeynep ona seslendi.

 

 

" Yenge.." elleri sürekli terliyor, avuç içini giydiği eteğin üstüne siliyordu.

 

 

İslim omzunun üzerinden ona seslenen kıza baktı.

 

 

Zeynep adım adım yensginin yanına yaklaşıp kadının yanına vardı. Yengesi kalp kıracak bir insan değildi. Kendisinin aksine. Çünkü kalp kırmak bir camiyi yıkmak kadar eş değerdi.

 

 

" Özür dilerim yenge.. sana karşı boynum bükük." Ağzının içineden cümlesini toparlamaya çalıştı. " Ne desen ne söylesen dibine kadar haklısın." Mahçup bir edayla baktı kadına. Şuan onu kırsa yeriydi.

 

 

" Zeynep.." dedi İslim. Kıza karşı vücudunu tam döndürdü. " Ben sana kızgın değilim, ben sana kırgınım." Dedi İslim. Daha Zeynep çok gençti. Daha tomurcuğu açılmış taze bir fidan gibiydi. Daha serpilip güzelleşecek insanlar ona bakıp imrenerek bakacaktı.

 

 

" Yapmadığım bir şeyi, yapmışım gibi davrandin. Hadi onuda geçtim.." kıza kırgın gözler ile baktı. Kalbini kiracak bir söz söylemek istemiyordu.

 

" Ben bu eve geleli nerdeyse altı ay oldu hatta bitmek üzere, beni bu süreç içerisinde hiç mi tanimadin, yengem böyle bir şey ne söyler nede yapar hiç mi demedin!"

 

 

Zeynep hızla başını salladı. Tâbi ki de yengesini tiranginin ucuna kadar tanıyordu. İslim çok merhametli, çok yardımsever bir kadındı. Ağaoğlu aşiretine yakışan bir gelin adayıdi İslim.

 

 

" Yenge deme öyle.." sesi bile çok kısık çıkmıştı. Dünden beridir uykusu ona haram olmuştu. Ağabeyi olmasa odaya girer, yengsi onu affedene kadar özrünü dilerdi. İsterse kalbini kirsin giki çıkmazdı. " Vallahi özür dilerim billahi özür dilerim."

 

 

" Bu konuları sonra konuşalım Zeynep, şimdi biraz yorgunum dinlenmek istiyorum" sözünü bitirir bitirmez salondan çıktı.

 

 

Giden yengesinin ardından ise kadına üzgün gözler ile baktı. Ama pes etmeycekti, yengesi onu af.edecek ve tekrar eskisi gibi olacaklardı.

 

 

" Söz veriyorum yenge, tekrar yine eskisi gibi olacağız." Bunu sözünü verdi genç kız...

 

***

 

Hayat bir akış gibiydi. Bir maraton gibiydi. Vaktin ne ara geçtiğini bile bilmiyordu insan. Bir bakmışsın ki bir anda gece gündüze, gündüz ise geceye karışıp gitmiş.

 

 

O olayın üstünden geçen bir hafta ise çok yoğun bir şekilde geçmişti. Bir hafta boyunca İslim ve Zeynep bir yakar top gibi oradan oraya geçip durmuştu. Ara ara mutfakta geziyor ara ara da salona girip oğlu için patik kazak işliyordu.

 

 

Bugün mesai yoğundu. İbrahim'in halası evine geliyordu. O yüzden üç kadın kolları sıvayıp mutfağa girmişti.

 

 

Düdüklü tencereyi açan Ela, kapağını bir köşeye koyup içindeki mumbar dolmasını boşalttı. İnce ince kıydığı sarımsak ile birlikte çok güzel görünüyordu.

 

 

İslim ise yere oturmuş sofra bezini dizine kadar çekip salatayı yapıyordu. Hamilelik ilerledikçe iştahı da artıyordu. Canı her türlü şeyi çekiyordu.

 

 

Zeynep büyük tavanın içine az bir miktar yağ koyup mumbar dolmasıni alıp yağa da kızartı. Halası kızarmış olanıni çok seviyordu.

 

 

" Yenge az bir şey tadına baksana." Mumbardan bir parça koparıp yengsine uzattı.

 

 

İslim elinden alıp ağzına atıp yavaş yavaş tadını çıkararak yedi. İç harcı tam pişmişti. Etide öyle baharatı da tamdı. Kıvamında olmuştu.

 

 

Mercimek çorbası, mumbar dolması, pilav ve etler hazırdı. Dolaptan çıkarılan taze ayıklanmış yeşillikler de tabaklara konulmuştu. Turşu ve ayran da hazırdı.

 

 

İslim salatayı hazır edip baharatıni da koyup, bir kaşık alıp tadına baktı. Nar ekşisi ve tuzu acısı tam yerinde idi.

 

Bir kaşık daha aldı İslim. Tadı cidden güzeldi.

 

 

Gözlerini kapatan kadın yediği yemeğin tadına varırken iki kız tarafından izlendiği den habersizdi.

 

 

Gözlerini açıp elindeki kaşığı tezgaha koyan kadın yan tarafını döndü. Kızlar büyük bir ciddiyetle ona bakıyordu. Daha doğrusu alayla bakıyordu.

 

 

" Ne bakıyorsunuz siz öyle?"

 

 

" Şey yenge, salatadan bize kalacak mı kalmayacak mı merak ediyorum." Dedi Ela. Biraz daha böyle devam ederse sofraya koyacak yemek kalmayacaktı.

 

 

İslim ellerini bel kemiğine koyup ikisine baktı. Tek kaşını havada tutan kadın, iki kıza da cemkirmden duramadi. " Az bir şey tadına baktım, ne olmuş yani. Hem hamileyim ben!" Dedi İslim. Pacasini böyle kurturmya çalışıyordu.

 

 

" Ah tâbi ki yengecigim, yiyebilirsin. Biz bir şey demiyoruz." Dedi Zeynep.

 

" Biz sadece bizde bir miktar bırak diyoruz o kadar yani." Sona doğru yengsine, hafifçe gülümsedi. Kırmak istediğinden değil yani yanlış anlaşılmasın...

 

 

" Ama çok yiyorum," az bir miktar bırakmış olduğu sakatlığı yemeye başladı. " Napim yani yemeden de duramiyorum!" Dedi İslim, hafif ağlamaklı sesi ile, sanki bütün suç ondaydi.

 

 

Hamilelik hormonları yine beyin nöronları gibi cosmustu. Ek takviye yapar gibi kadını vurmaya başlıyordu.

 

 

İslim elidenki salatalığı bitirmiş gözleri dolu ve boğuk bir ifade ile kızlara döndü. " Size de aşk olsun, beni niye durdurmiyorsunuz!"

 

 

Taş onlara ne ara gelmişti böyle. İki kızda hayret içinde kadına bakıyordu. Hamilelik bir insanı bu şekilde yapıyorsa eğer, yol kalsın almayalım.

 

 

Kısa süre sonra yemekler hazırlanmış, misafirler gelmişti. Halası, kocası ve kızı oğlu ile birlikte konağa adım atmıştı.

 

 

Silvan hanım, içeri girmiş iki oğlan da aynı anda kadının elini öpüp başına koymuştu.

 

 

" Nasılsınız, iyisiniz?"

 

 

" Sag be Silvan hala, sen nasılsın."

 

 

" Oyy aslanım. iyiyim, iyiyim."

 

 

Silvan halanin oğlu da gelmiş İbrahim ona dostance sarılmıştı.

 

 

" Hoş gelmişsin, Cahit."

 

 

" Hoşbulduk, nasılsin iyisin?"

 

 

" Çok şükür," dedi İbrahim. Yanında duran karısını yanına kadar çekmişti.

 

" Buda karım İslim."

 

 

Cahit başı ile selam verdi. " Nasılsın yengem?"

 

 

" İyiyim, iyiyiz." Dedi İslim gulmusyerek. Cahit güler yüzü ile adeta bulduğunu yere ışık saçıyordu.

 

 

Ökkeş ağa ve Silvan halanin kocası Muhterem bey ile içeriye girmişlerdi. Hep birlikte sofraya oturmuşlardi. Kızlar ayranlari bardaklara koyup dağıtmisti. Silvan hala ve muhterem bey yemekleri baya baya beğenmişti.

 

 

" Yemekler çok güzel olmuş elinize sağlık."

 

 

" Yemekleri kızlar yaptı, bana da salata yapmak düştü." Dedi İslim. Zeynep ve Ela'ya bakarak göz kırptı. İnsan içinde küs kalacak değildi ya...

 

 

" En iyisi kızım, sen yuklusun. Ağır tasimaman gerekir." Silvan hala kadına baktı. Ona gulmusyerek cevap veriyor, kızlara bakıp gülüyordu. Doğrusu İslim gelin pek güzel bir kızdı maşallah.

 

 

" Erkek değil mi yenge?" Dedi Gülbeyaz.

 

 

" Evet erkek," dedi İslim.

 

 

Silvan hala İbrahim'in dizine eli ile vurdu. " Maşallahın var yağız oğlan, yıl bitmeden hayırla bebeğini kucağına alacaksın."

 

 

" İnşallah hala inşallah."

 

 

" Birde bizimkini evlendirsek, daha da bir şey istemem."

 

 

Cahit annesine yapma dercesine baktı. Şimdi evlilik konusu ne ara kendisine gelmişti ki!

 

 

" Dayê, nerede çıktığı şimdi bu, hayır beni niye ortaya atıyorsun ki?" Annesine ters ters baktı.

 

 

" Sen konuşma, yaşın geldi artık. Ben torun istiyorum, torun sevmek istiyorum." Diye haykırdı kadın. Bir anne olarak en doğal hakkıydi ellebtte oğlunun kızının bebeğini kucağına almayı, sevmeyi.

 

 

Sofra toplandıktan sonra da bu konu devam etmişti. Bir yandan Ökkeş ağa bir yandan da Silvan hanım oğlunu köşeye çeker gibi evlilik muhabbetine girmişti. Zeynep ve Ela da aşağı inmişti. Çayı koyan kızlar çerezikleri tabaklara koyup tepsiye koyarak çıkmıştı.

 

 

Ela ve Zeynep içeri girmiş tepsiyi koymuştu. Zeynep ayağa kalkıp aşağı tekrar indi. Çayını altını kapatıp, deminin olup olmadığını kontrol etti.

 

 

Dolaptan çıkartıgi kuruyemiş kurabiye, çikolataları tel tek tabağa dizmişti.

 

 

" Zeynep.." kız hızla arkasını döndü. Cahit mutfak kapısının peravzina dayanmış ona bakıyordu.

 

 

" Buyur." Dedi Zeynep. Bir istediği vardı ki buraya kadar gelmişti.

 

 

" Bana bir bardak su verir misin?"

 

 

Zeynep mavi su kabından buz gibi suyu doldurup genç adama verdi. Adam su içerken ona bakmayı ihmal etmiyordu.

 

 

İçindeki yanan ateşi söndürmek keşke şu bir bardak su ile kolay olsaydı. Ciğeri bu kadar yanamzdi.

 

 

" Halam senin canını yakmış galiba." Dedi Zeynep.

 

 

Cahit genç kıza baktı. Diyemedi, sende benim canımı yakıyorsun, beni kor ateşler içinde bakıyorsun. Diyemedi.

 

 

" Benim canımı yakan tek o değil ki!" Dedi Cahit. Ah bir bilseydi yüreğinin içini böyle konuşur muydu?

 

 

Zeynep ela harelere baktı. Yanan bir ateş onun gözünün içine hapis olmuştu. Bu gözle görülmese bile, yana ateşi yarım kilo olan kalp organı bile görürdü. Birbiri için atan kalbî hiç kimse anlayamazdi.

 

 

" Abla, Cahit ağabey?" İkiside birbirinin içindeki okyanusun ortasında kalmış gibi çıkış yeri aramış nitekim de bulmuştu. Ela onların yardımına yetişmişti.

 

 

" Neyse, su için sağol." Hemen mutfatan çıkan adam, yukarı merdivenleri çıkana kadar kız izledi.

 

 

Ela ablasının yanına geldi. " Abla?"

 

 

" Söyle Ela."

 

 

" Çay hazır mı?"

 

 

" Evet hazır, al götür. Ben tuvalete gideceğim." Nefes almak için hızla mutfaktan çıktı. Ela giden kızın ardından şüphe içinde bakarken, Ela o an net bir şekilde anladı.

 

 

Cahit ile Zeynep arkasında bir şeyler vardı. İkiside birbirinden etkileşim alıyor, yükleri ise birbirine çarpıyordu....

Bölüm : 14.01.2025 12:05 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...