
Bölüm-26
***
Sende mi ablam gibi olacaksın....
İnsanın ömrü bir kelebek gibidir. Dogarsin, yaşarsın, ölürsün. Bu üç cümleden ibarettir.
Bir kelebeğin ömrü ne kadar kısa olursa olsun, içinde biriktirdiği acılar, kederler de vardır. Bir hayat gibi, bir ömür gibi.
Karı koca çiftlikten çıkalı baya olmuştu. Arabaya binen İslim yüzünde güller açıyordu. Kocası geçirdiği çiftlik macerası ona çok iyi gelmiş vücuduna ruhuna tazelik katmıştı.
" Bunu sık sık tekrarlayalım." Diye belirtti İbrahim.
İslim kocasına yandan bakış attı.
" Neden?" Diyebildi.
" Karımın yüzünde güller açmış, daha ne isteyebilirim ki!"
İslim bu sözüne güldü. Ah tâbi ki güller açar bir kelebek gibi kanatlanıp uçardi.
" Seven insan sevdiği mutlu olursa neden olmasın." Diye ekledi kadın.
Adam başını salladı. " Seni sevmek nasıl bir şey biliyor musun?" Diye bir soru sordu İbrahim. Konağa yaklaşıyordu araba.
İslim alt dudağını ısırdı. Kocası son iki gündür kendinde çığır açmıştı resmen sorduğu sorunun cevabını heyecan içinde bekledi.
" Rihanin yakıcı güneşi gibi. Yakıyorsun ama içimde bir hoş ediyorsun."
İslim güldü. Nedensizce eli ile yüzünü kapadı. İbrahim ise karısının bu hâline güldü. Karısı yine utanmisti.
Araba konağa geldiğinde ikiside arabadan indi. El ele giren giren karı koca içeri adımını atmıştı.
İslim konağa baktı. Konak o kadar sessiz o kadar cılızdi ki bir şeyler ters mi gidiyordu yoksa kimse evde yok muydu bilmedi.
" Konak bugün yalnız galiba?" Diye etrafını gözü ile taradı.
" Yukarı çıkalım." Dedi İbrahim.
Merdivenleri yavaş yavaş çıkıp salona girmişlerdi. Nurettin yere uzanmış elinde telefon ile uzanmıştı.
" Nurettin."
Nurettin ağabeyini ve yengesini görür görmez kendini topladı. Elindeki telefonu da pantolona koydu.
" Kimse yok mu evde?" Diye sordu İslim.
" Yenge annem ve Ela bir yere kadar gittiler. Zeynep de odasında, hiç çıkmadı bugün."
İslim kocasına döndü. " Ben bir Zeynep'in yanına gidim."
Salondan çıkan kadın ikinci katta doğru çıktı. Merdivenleri bitiren kadın derin bir soluk aldı. Odaya girmeden önce de kapıyı çalıp içeri girdi.
İçeri göz atan kadın, Zeynep'i tekli koltuğa oturmuş vaziyette buldu. Kulağında kulaklık ile pencereye bakıyordu.
Kapıyı kapatıp kızın yanına doğru geldi.
Yanına geçip yatağa oturdu.
Zeynep yengesini görünce hemen kulaklığını çıkardı.
" Yenge ne zaman geldiniz?" Saate bile bakmamıştı.
" Az önce geldik." Diye açıkladı İslim.
Kızın gözlerinin içine baktı.
" Bir şey mi var Zeynep."
Zeynep telefonu ve kulaklığını komodinin üstüne koydu. Ardından da yengsine baktı.
" Yenge, şey.."
" Ne oldu Zeynep kötü bir şey mi var?"
" Yenge Cahit bana haber yollamış."
İslim nasıl diye bir bakış attı kıza. Nasıl bir haber yollamıştı ki?
" Kız kardeşi beni aradı. Ağabeyim sana karşı kalbimde bir şeyler taşıyormus dedi."
" Eee.." diye gerisini de duymak istiyordu İslim.
" Yenge ben ne yapicam bilmiyorum." Dedi Zeynep. Sanki dört duvarın arasında sıkışmış gibiydi. Daha ailesinin bile haberi yoktu.
" Peki senin.. senin ona karşı bir şeyler hissediyor musun?"
Zeynep sustu. Konuşmadı, ki bu durumda hangi kız olsa aynı tepkiyi verirdi. Sessizlik!
" Zeynep bana söyleye bilirsin? Eğer sende Cahit de karşı bir şeyler hissediyorsan söyle."
Zeynep derin nefes aldı. Kuruyan dudaklarına dili ile ıslattı. Ah ne zordu sevipte söylemek, ah ne zordu içindeki kalbindeki evet duygusunu bağıra bağıra söylemek.
İslim kıza baktı. Ve güldü. Biliyordu ki Zeynepte Cahit den hoslaniyordu. Yoksa şimdiye kadar bunu söylerdi.
" Yenge ben... Ben ne diyeceğim bilmiyorum.." Arafta kalmak, bir çukurda kalmaktan daha da zordu.
" Yani seviyor musun?" Dedi İslim.
O sırada ise kapı ani bir manevra ile açılmış iki kadın da kafasını kapıya çevirmişti. Gelen ise Nurettin'in den başkası değildi.
" Ne oluyor burada? Kim kimi seviyor?" Kaşları çatık sesi ise gür çıkmıştı.
İslim hızla ayağa kalkarken Zeynep korkudan yensginin arkasına sığınmıştı. Nurettin'in gazabı İbrahim den daha büyüktü.
" Nurettin!" Diye uyardı İslim. Hangi cüret ile bu şekilde bir kızın odasına girerdi? Kapı çalma adetti yok muydu bu çocukta?
" Size bir soru sordum kim kimi seviyor?"
" Parlama hemen," diye yengsinin arkasına sığınan Zeynep, oradan çıkıp Nurettin'in karşısına çıktı.
" Nurettin hemen yaygara koparma!" Diye ikinci kez uyarıdi İslim. Daha hiç bir şey ortada yokken bu şekilde olmasını istemiyordu.
" Ben sağır yâda kör değilim yenge! Kapının arkasından herşeyi duydum."
Zeynep'in gözleri büyürken, İslim kaşını catip genç adama baktı.
" Sen kapı mi dinledin!"
" Evet dinledim." Diye çıkıştı. " Dünden beri Zeynep'in hâli hal değildi ben merak ettim. Sen gidince bende arkandan geldim ki iyiki gelmişim!"
Dedi genç adam. Ve tekrar sorusunu yöneltti. " Zeynep sen kimi, kim seni seviyor?"
" Nurettin daha ortada hiç bir şey yok! Sebepsiz yere mana arama!"
Küçücük bir kıvılcım nerelere davetiye çıkarmıştı. Bir kız olarak sevemez miydik? Aşık olamaz mıydık?
Evet. Sevebilirdik, aşık olabilirdik, aşık olmak sevmek sevilmek güzel duyguydu. Ama yerine göre adetlere göre...
" Hah!" Dedi Nurettin. " Demek ki varmış bir şeyler." Gözleri kız kardeşine kaydı. Kızgın bir alaca kuşu gibi keskin bakan gözleri ile kız kardeşini süzdü. " Sende bize aynı şeyi ki yapacaktin!"
İslim'in gözleri yuvalarından çıkacak kadar büyümüştü. Hayır dedi kendi içinden. Hayır Nurettin sakın bunu söyleme.
İki adımda kayninin yanına vardı. Avuç içi ile kayinin ağzını kapadı.
" Hişş, Nurettin, sakın.. sakın söyleme!" Diye uyardı.
Bunu söylerse eğer, kız kardeşini daha çok kırmış daha da üzmüş olurdu.
Zeynep ağabeyine baktı. Bir şeyler şöylecek idi. Ama ne?
" Ne diyeceksin bana ağabey?" Diye sordu Zeynep.
İslim genç adamın ağzını tutarken Zeynep'e baktı. " Hayır.. hayır bir şey demeyecek."
İslim genç adama baktı sakın dercesine.
O anki sinir ile birden çıkacaktı ağzından. Sende Dilan ablam gibi mi bizi rezil edecektin. Ağzı bunu söyleyecekti. Ki yengesi gelip engel olmasıydı.
İslim elini ağzından çekti.
" Şimdi bana doğruyu söyleyin, neler oluyor burada!"
" Bunu sana değil, yâde gelsin ona söyleyeceğim." Dedi İslim.
En makbulu buydu. Nurettine değil Halime hanıma söyleyecekti. Eğer ki kısmet ise bu iş olurdu.
Nurettin çıkıp giderken İslim kıza döndü. Zeynep remsen mora çalmıştı. İyi değildi.
" Sen burada kal merak etme, her şey hal olacak."
İslim çıkıp giderken Zeynep ise odada tek başına kalmıştı.
***
Günün sonunda Halime hanım ve Ela eve dönmüştü. İslim vakit bu vakit diyip kaynanasını alıp odaya çıkıp durumu anlatı.
Halime hanım kızı ile görüşecek, eğer böyle bir durum varsa konu daha da açılacaktı.
Akşam yemeğiden sonra İslim bel ağrısıdan dolayı odasına çıkmış kocası ile çekilmişti. Geceye kadar uyumamışti bel ağrısı.
***
Halime hanım kızı ile görüştükten sonra oğlunu ve kocasını alıp karşısına dikmişti. Ökkeş ağa kız kardeşinin oğlunu ve kızının birbirine tutulduğunu öğrendiğinde ise mutlu olmuştu bir bakımdan.
Cahit iyi çocuktu. Kimseye karşı bir kötülüğünü görmemiş duymamıştı.
Ela haberi alır almaz, koşarak ablasının yanına gelmişti.
" Abla," dedi gözleri bugulanmisti. Ha ağladı ha ağlayacak duruma gelmişti.
" Ela ne oldu?" Dedi Zeynep. Kız kardeşi ona göz yaşları içinde bakıyordu.
Hızla yatağa girmiş ablasının yanına gelmişti. " Sen evlenecskin?" Dedi soru sorarak.
İslim kıza bakarak güldü.
" Ela!" Diye uyardı Zeynep. " Daha hiç bir şey belli değil ablacım.'
" Hayır belli bizimkiler olumlu düşünüyor." Dedi Ela.
Zeynep kız kardeşini koltuğunun altına almıştı. Başına bir öpücük kondurdu.
Ela ablasının gitmesini istemiyordu. Burada onun yanında kalsın hiç bir yere gitmesin istiyordu.
" Gitme abla. Burada kal, kimse ile evlenme."
Zeynep güldü. Ela daha küçüktü. Daha onyedi yaşında bir kızdı. Ablasının gitmesini evlenmesini istemiyordu.
" Ama Elam.."
" Hayır abla.. ben annem ve babam ile konuşurum." Dedi Ela. Daha da sıkı sarıldı.
" Ela sende bir gün evlenceksin, ablan gibi benim gibi." İslim olaya müdahale etmese eğer Ela Zeynep'i odaya kitleycek kimseye vermeyecekti.
" Banane," dedi Ela omuz silkerek.
" Bende evlenmicem ablam da evlenmesin." Ablasına daha da sıkı sarıldı.
İki kadın da kıza baktı. İslim ayağa kalktı. Odasında bir sürü işi vardı.
" Nereye gidiyorsun yenge.'
" Odama gidiyorum. İşlerim var." Dedi İslim.
Kızları odada bırakıp çıktı.
Gün içinde odada işini yapan İslim ara sıra bebeğinin hareketlerini de hissediyorudu. Artık yavaş yavaş sonuna geliyordu.
Gün geçtikçe bebeği kendi belli ediyordu. Aldığı kilolar da buna dahildi.
***
Bir hafta çarçabuk geçmişti. Ökkeş ağa ve muhterem bey ile konuşmuş neticeye varılmıştı. Bir hafta sonra söz için karar kılınmıştı.
İslim söz için kaftan bakıyordu ama bir türlü olamıyordu. Hamilelegiden dolayı karnı büyüdüğü için kaftan olmuyordu kadına.
Halime hanım eve terzi çağırmış gelinine uygun bir kaftan dikemeisni rica etmişti.
Mor renkte beyaz işlemeli güzel bir kaftan dikilmişti İslim'e. Kaftan güzeldi ama gel gör ki bunu söz gününe kadar nasıl giycekti.
Akşam yemeğiden sonra yukarıya çıkan İslim teras katınada yalnız başına oturan elinde sigara yakan Nurettin'i fark etti.
Merdivenleri çıkan genç kadın kayninin yanına geldi.
" Otura bilirim miyim, yakışıklım?"
Nurettin elidenki sigarayı hızla söndürdü. " Gel yenge."
İslim yan tarafına oturdu.
" Buraya oturamana sebep olan şey nedir?"
Nurettin kafasını manzaraya karşı çevirdi. Anlamdiramdigi bir his vardı içinde. Sanki içinden bir şey kopuyor gibiydi.
" Sanki.." dedi Nurettin, " Sanki yenge, buradan bir şey kopuyor gibi." Elini yumruk yapmış göğsüne vurmuştu.
İslim genç adama baktı. Ne diyebilirdi ki, erkek evlat evlendirmek kolaydı elbette. Ama gel gör ki kız evladı evermek işte o biraz zordu.
" Zeynep daha küçükken, burada oynardık. Ben Dilan, Zeynep ile Ela." O günler hatırına geldikçe deriden bir acı hissi veriyordu genç adamda.
" Biz kosardik, o bizi yakalamaya çalışırdı." Acı ile güldü Nurettin.
" Yakalamyadigi zamanda bize cemkirmden durmazdi."
O günler paha biçilmez bir zamandı. O günler tekrar geri dönün deseler, hiç kuşkusuz koşarak geri dönerdi.
Zaman dedikleri öyle bir oyundu ki, bir bakmışsın ki, küçükken bir anda büyüyor büyüdükçe herşeyin kıymeti daha da artıyordu.
" İyiki o gün ağzımı kapattın yenge." Gözleri duygu dolu gözlerle bakışti.
" Yoksa vicdan azabı çok büyük olurdu benim için."
" Zamanı geri alamyiz ama, hatalarımızdan ders çıkara biliriz."
" Biliyorum, biliyorum yenge ama insaniniz yenge. Ben çok korktum, Zeynep de Dilan gibi olmasından onun gibi kaçıp gitmesinden çok korktum."
" Biliyor musun?" Dedi İslim. " Halime hanım da çok korkuyor, hatta bazen kızların odasına giriyor kontrol ediyor. Görüyorum ben."
Korku insana herşeyi yaptıran bir güçtü. Öyle bir güçtü ki, cesaret kavramını bile ezip geçecek kadar büyüktü.
" Ama yinede gönlünü ferah tut. Zeynep bunu ailemize yaşatacak kadar küçük değil."
Nurettin başını salladı. Kız kardeşini biliyordu ama.. işte amalar çoktu. Bazen ani bir durumda bile o korku denen adrenalin hormonu bile büyük etki ediyordu.
İslim genç adam ile biraz daha konuşup odasına çıktı. Uyumak en iyisi idi.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 124.51k Okunma |
6.11k Oy |
0 Takip |
41 Bölümlü Kitap |