
Bölüm-32
***
* Minik bir afacan bir anneye ve babaya herşeye bedeldi. Onlar için her zaman mutlu sondu, bir aileyi bir arada tutan ise o ailenin meyvesi idi.....*
~ bir gelincigin, bir alaca kuşun~
Taze meyvesi
~~~
Her sabah olduğu gibi uyanan İslim oğlu ile uyanıyordu. Minik afacan annesini yanında istiyor, onunla uymak istiyordu.
İslim oğlunu kucağına almış aşağı inmişti. Kahvaltı sofrasına geçen kadın salona konulan beşiğin içine oğlunu koydu.
Rahat rahat kahvaltısını eden kadın, çayını içerken kayni girmişti. Gözü hemen beşige çarpmıştı.
" Aslan parçası." Minik yeğenini kucağına alan Nurettin bebeği sevmeye başlamıştı. Yaşlı kadın oğluna baktı. Oğlu işe gitmiş miydi?
" Ağabeyin gitti mi?"
" Gitti yâde, işi varmış şirkette." Minik afacani kucağına almış onunla oynuyordu. Akşamları ağabeyi eve geldiği zaman, yeğeni babasına gidiyordu. Nurettin de gündüz vakit buldukça yeğeni ile oynuyordu.
İslim belini mindere yaslamış kayinina ve oğluna bakıyordu. Nurettin'in bebek sevişi bile çok farklıydı.
Kucağına aldığı yeğenini yukarı kaldırıp geri indiriyordu.
" Fazla yukarı kaldırma Nurettin, üstüne kusar." Diye uyardı. Dün gece babası da aynı şeyi yapmış üzerine kusmustu.
" Merak etme yengem, benim midem bulanmaz."
Sofra toplanmıştı. Zeynep eldine gırgır ile içeri geçip halıyı girgirlamisti. Nurettin biraz daha yeğeni ile oynadıktan sonra annesine teslim etmişti. İslim oğlunu kucağına almıştı. Kayni çıkınca göğsünü açıp oğlunu emzirdi.
Zeynep işini bitirmişti. Yengesinin yanına geçip oturdu. Yeğeni annesinin göğsünü emiyor yavaş yavaş gözlerini kapanıyordu.
" Dün gece çok mu huysuzdu?" Diye sordu Zeynep. Bir haftayı geçmişti bile.
İslim göğüs ucunu iki parmağı ile baskı yapıp sütünü daha çok gelmesini sağlıyordu. Kafasını kaldırıp gorumcesine baktı.
" Evet biraz huysuzdu, bebek işte illa huysuzlanir." Gözleri tekrar oğluna kaydı. Yavaş yavaş dudağı göğsünü bırakıyordu.
Uyuyan yeğeni için beşiği yengesinin yanına getirmiş yeğenini kucağına alıp içine koymuştu. Tülleri kapatıp yavaş yavaş salladı.
İslim kıza baktı. Yeğeni ile ilgilenmesi çok hoşuna gidiyordu. Allah bilir kendi bebeği olduğu zaman nasıl bir anne olacak merak ediyordu.
" Uyudu." Dedi Zeynep.
" Çok iyi bakıyorsun," dedi İslim.
" Bakılmaz mı bu minige."
" Bakılır ya, sende evlenince çok iyi bir anne olacaksın benden demesi."
Zeynep sadece güldü. Nişan yapılmıştı. Artık geriye düğün ve kına vardı. Cahit ile bir birlikteliğe doğru gidiyordu. Nasıl olacak? İyi bir eş olacak mıydı bilmiyordu.
" Kendimi çok farklı hissediyorum yenge."
" Ne gibi?"
" Böyle sanki, farklı bir konuma girmiş gibiyim."
İslim güldü. Kolay değildi tâbi, evlilik evlenmek. Her genç kızın hayalî idi. Kendi bir anda nişanlı buluyorsun sonuçta.
" O yüzük parmağıma girdiği anda sanki farklı bir dünya bana açılıyor yenge."
" Öyle tâbi, hele birde evlendikten sonra daha da farklı oluyorsun. Birde tâbi anne olunca bambaşka bir dünya açılıyor bize."
Zeynep haklısın dercesine başını salladı. Beşikte uyuyan minik aslan parçasına baktı. Bir kadın en çokta ondan gelen bir parçaya bakıyordu. Bir anne olarak, bir çınar olarak dalını veren parçaya bakıyordu.
Oğlan uyuduktan sonra İslim salondan çıkıp odasına girdi. Kirli kıyafetleri alıp çamaşır makinesine atmıştı. Düğmeye basıp çalıştırdı.
Odaya giren kadın yatağın çarşafın söktü. Söktüğü anda kan lekesini fark etti. Üstünü kontrol eden İslim az bir kanama geldiğini fark etti. Çarşafı çıkarıp yerine yeni bir tane taktı.
Odayı derleyip toparladı. İşi bitince de mutfağa gitti.
Ela bulaşıkları makinaya atmış, tabletini de atıp çalıştırmışti.
" Yenge kahve içer misin?"
İslim başını salladı. " Yok canım, canım istemiyor."
" Peki."
" Yenge telefonun çalıyor."
Zeynep elinde telefonu alıp yengsine getirdi. İslim telefonu eline aldı. Arayan kocası idi.
Mutfaktan çıkan kadın merdivenleri çıkarken açtı.
" İbrahim."
" Güzelim, ne yapıyorsunuz?"
İslim güldü. Merdivenleri bitirmiş sedire oturmuştu.
" Oğlanı uyutum, şimdi biraz keyif yapacağım." Dedi İslim. İki gündür oğlu huzursuzdu.
" Yap bakalım keyfini." Dedi kocası dalga geçerek. " Doktor ile konuştum, bir iki hafta sonra randevu verdi. Oğlanın aşısı yapılması gerekmiş."
" Tamam, günü geldiğinde bana söyle gideriz."
" Kızlar ne yapıyor?"
" İkiside kahve içiyor, bende şimdi odaya çıkacağım."
" Kendini fazla yorma, dinlen biraz."
İslim gözünü baydı. Merdivenlerden düştüğü için kocası onun üzerine bir tık daha titriyordu.
" Merak etme iyiyim ben."
" Olsun." Dedi İbrahim direterek.
" Ağır iş yapma, kızlara söyle onlar yapsın." Daha hâlâ o korkuyu üzerineden atabilmis değildi. Bazen aklı çıkıyordu yine aynı şeyi yaşar diye.
İslim ağzının içinede güldü. Elinden gelse İslim'i yatağa bağlayacak ayağa kalkmamasi için de elinden geleni yapacaktı.
" Olur ağam, emiriniz olur." Dedi kinayeli bir sesle.
İbrahim de gülmüştü. En çokta karsinin ona ağam dediği anda kalbini feteh ediyordu.
" Ha şöyle, biraz koca sözü dinle!" Diye dalga geçmişti remsen.
İslim ya sabır çekti içinden. Bu adam ciddi manada iflah olmazdı. Telefonda bile emir veriyordu iyi mi!
" Bence sen telefonu kapat, yoksa oraya geleceğim koca sözü neymiş sana göstereceğim."
İbrahim şuh bir kahkaha attı. En sonunda kadını delirtmisti iyi mi. Bazen bu kadını delirtirmek iyi geliyordu.
" Bekliyorum jinamin."
" Bekle ağam bekle." Telefon kapanır kapanmaz kafasını kaldırıp karşısına baktı. Ela ve Zeynep yengsine imalı imalı bakıyordu.
" Ne var ne oldu?" Diye sordu kızlara.
Zeynep boğazını yalandan temizleyip elini telefon hareketini yapıp kulağına götürmüş yengesinin hareketini yapıyordu.
Ela da ağabeyinin hareketini yaptı.
" Aşkım, birdenem."
" Efendim aşkım."
İslim ayağında giymiş olduğu düz taban terliği ayağından çıkarıp kızlara fırlattı.
" Siz birde benimle dalga mı geçiyorsunuz?"
Kızlar yengesinin yanına gelmiş biri bir tarafına diğeri diğer tarafına oturmuştu.
" Maşallah yenge Allah muhabbetinizi arttırsın." Zeynep iki kaşını da ukalaca havaya kaldırdı. Saçından çıkmış bir tutamini da parmağı ile doladı. Cilveli haline büründü.
" Amin ablacığım amin." Dedi Ela.
İslim bir Zeynep'e birde Ela'ya bakıyordu. Gözünü kismiş okunu fırlatacak bir şey arıyordu.
" Sizde göreceğim." Gözleri Zeynep'e kaydı. " Cahit beymizle de böyle konuşursun artık." Dedi gözlerini belertrek.
" Yenge.." diye konuştu Zeynep. Daha heyecanı üzerinden atamaz iken birde Cahit ile böyle konuşması, Zeynep'i daha da heyecan katıyordu.
" Hiç öyle yenge falan deme! Eninde sonunda sende böyle olacaksın." Dedi İslim.
Zeynep utanıp başını eğerken, İslim kızın bu hâline güldü. O sırada ise salondan gelen ağlama sesi ile İslim ok gibi fırlamışti. Salona giren kadın oğlunun ağlaması ile kucağına aldı.
" Oğlum uyandın mı aslanım." Koku burununa gelince altını kirletigini fark etti. Oğlunu alıp odaya çıktı.
***
İki hafta çok çabuk geçmişti İslim için. Oğlunu hastaneye götüren karı koca aşısını da yaptırmıştı.
Hastane çıkışı oğlunun kimliğini annesine telsim etti İbrahim. Oğlunun kimliğini alıp cüzdanına koyan İslim, kocasına baktı.
" İbrahim, Dilber ve Şevket son durumları ne?" Merak ediyordu açıkçası. İki hafta nerdeyse çarçabuk bitmişti. Oğlunu göğsüne yatıran kadın kocasına baktı.
İbrahim arabayı çalıştırmadan evvel kadına döndü.
Derin nefes aldı adam. Geçen sefer kadına ' dilberi niye bu kadar çok düşünüyorsun' diye sorduğunda ise kadını ise ' O kadının kalbî çok temiz, ona karşı bir sempatim oluştu' diye cevap vermişti kadını.
" Kuma geldi, Avşin hala kızı Şevket ile evlendi. Dilber baba evinde şunda."
İslim duydukları ile sinirle önüne döndü. Hazmedemiyordu. Bir kadın sırf bebeği yok diye kuma gelmişti. Allah bilir Dilber şuan ne hâldeydi.
" Ne kadar iğrenç bir şey." Dedi İslim gözleri karşıya bakıyordu. " Sen sev evlen yuva kur, sırf bebek yok diye el kızı gelsin yuvanın üstüne yuva kursun."
" Yapacak bir şey yok İslim," dedi İbrahim.
" Sen konuşmadin mi?" Diye sordu.
" Konuşsam da faydası yok. Adam kafayı takmış bebek olsun diyor, Dilber hala onun karısı, hemde resmi nikahlı karısı."
" Resmi nikahlı karısı olsa ne yazar ki, sonuçta evine bir kadın geldi. Adam bir elma gibi ikiye bölündü." Dedi kızgınlıkla. Sanki çok doğal bir şeyden bahseder gibiydi.
" İnşallah Dilber boşanır." Dedi birden. Böyle yaşamaktansa boşanmak daha uygundu. Bir kadının gururu olmalıydı. Kocası başka bir kadına başka bir tene dokunup çocuk yapıp hiç bir şey olmamış gibi yine ilk kadının odasına girip onunla yatıp onunla kalkacak ise ölüm daha iyiydi.
" O biraz zor gibi." Dedi İbrahim.
İslim kocasına çatık kaşları ile sordu.
" O niyeymis!"
" Güzelim boşanmak kolay değil, aşirette gelin geliyorsun sen."
" Aşirette gelin geliyoruz diye bir kadının üzerine kuma gelmesi de şart mı?" Diye kızgın bir tonda sordu. Kuma lafı duyduğu an cini tepesine atıyordu.
" Dua edelim de ailesi arkasında dursun."
" İnşallah." Dedi İslim.
Bir kadının ailesi kadının arkasında dağ gibi durursa o kadının kafası asla yere düşmezdi. Önemli olan aile idi.
***
Günler hızlı geçiyordu İslim için. Özellikle de oğlu ile ilgilendiği için. Oğlu vakit geçirdiği zaman vakit ne ara geçiyor bilmiyordu.
Çok şükür ki lahusa dönemi bitmişti. Oğlu artık birinci ayını bitirmişti. Yüzü gözü gün geçtikçe tam oturuyor, kime çektiği de daha net anlaşılıyordu.
Oğlunu kucağına alan İbrahim. Teras katta çıkmıştı. Havalar daha sıcaktı. Oğlu ile teras katta keyfi yapıyordu.
İbrahim kahve içerken oğlu da babasına bakıyordu. Gözleri sürekli kahve fincanına takılıyordu.
" Kahve mi istiyorsun, oğlum?" Diye sordu oğluna.
Oğlu büyüdükçe serpilip güzelleşiyordu. Bu gidişle büyüğünde çok canlar yakacak haberi yoktu minik afacanin. Gözleri ve dudakları babası fakat, ten rengi annesiydi. Bazen oğlunu kıskanmiyor değildi. Oğlu ile daha çok vakit geçiren islimdi.
" Hayır istemiyor!" Diye araya kaynak yaptı İslim. Merdivenleri yavaş yavaş çıkan kadın baba ogula baktı.
" Heee," dedi İbrahim. " Bizde diyorduk ki anne nerde kaldı."
" Buradayım." Dedi gülerek. Oğlunun yanına gelmişti. Yanağını tutup öptü sulu sulu.
" Annem nerede?"
" Zeynep ile birlikte çeyiz için çarşıya çıktı."
Düğün için iki ay demişlerdi. Fazla beklemek istemiyordu oğlan tarafı. O yüzden de Zeynep ve Halime hanım elini sıvamış bu sıcakta çarşıya inmişti. İslim gitmek istese de oğlu için gidememisti. Sürekli emiyor annesini istiyordu.
" Fazla kalmaslar bari, hava çok sıcak."
İslim oğlunun başına şapka takmıştı. Sıcak başına vurmasın diye. Oğlu yavaş yavaş uyuklamaya başlayınca kolunu uzattı fakat kocası vermedi.
" Aşağı ineceğim zaten, beraber gideriz."
" Peki."
İbrahim kadına baktı. Yanında ki sandalyeye oturmuştu.
" Sen koca sözü dinler miydin ya!"
İslim kocasına yandan bakış attı. Yine ve yine başlıyorlardi.
" Vallahi sana yaranilmiyor ha, ne yapsam bir tepki veriyorsun."
" Seninle uğraşmak beni daha mutlu ediyor."
" Öyle mi?" Dedi İslim kocasına burun bükerek.
" Vallahi öyle, değil mi oğlum?" Kolları arasında tuttuğu oğluna İbrahim.
" Oğlumu alet etme bari."
" Sen demedin mi oğlum sana çeksin diye?"
İslim yapmacık bir şekilde güldü.
" Sana çeksin dedim, huyunu alsın demedim!" Dedi ve güldü.
Tipini babasından huyunu da annesinden alsın istiyordu İslim ama İbrahim gibi bir kocası varken bu pekte mümkün değildi.
" Hadi kalkalım artık çocuk pisti!"
Oğlu ile birlikte ayağa kalkan İbrahim kadını da koltuğun altına almıştı. Saçından öpücük alan adam kadına bakarak konuştu.
" Oğlumun huyu da suyu da sana çeksin. Ve en önemlisi de kokusu sana çeksin." Burununu kadının saçına götürmüştü. Kokusu ile bazen huzura eriyordu. Bu daha çok oğluna alırken oluyordu.
İslim bu iltifat karşısında bir dondurma gibi erirken, gözleri kocasına kalp gönderiyordu resmen.
" Neden kokusu bana çeksin?" Diye heyecandan atan kalbini dizginleyemedi kadın. Heyecan içinde kocasına bakıyordu.
" Çünkü kokun Cenneten gelen bir koku gibi çektikçe, insanın içi de gidiyor."
" Senin sevgine kurban olayım ben adam!" Kocasına sarılmış, onunla atan kalbine binlerce uçuşan kelebekler yollamışti. Kocasını kendisi gibi çok seviyordu. Bu sevgi tartisilmazdi.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 124.51k Okunma |
6.11k Oy |
0 Takip |
41 Bölümlü Kitap |