
Bölüm-36
****
* Sen benim bahar gülümsün gelincik...
* Sen benim yuvamsin, alaca kuşu...*
~~~~
Her kadın sevmeyi.... Her kadın anne olmayı... Her kadın sevilmeyi hak eder. Bir çiçek gibi taptazedir kadın. Bir toprağı, papatya tarlasına çevirir.
Tatile çıkan, Ağaoğlu çifti güzel bir tatilin keyfini çıkarıyordu. İslim'in yönünden çok güzeldi tatil. Antalya sıcak olsa bile denizin o güzel kokusu, dağların sesi insanın içini açıyordu.
Oğlunu denizin suyu ile tanıştırmak isteyen İslim için ise tam bir kaostu. Oğlu suyu sevmemek ile birlikte denizin suyu bile girdiği an ağlıyordu.
Fakat alışınca da bırakmıyordu.
Oğlunu otomatik pusete koyan kadın düğmeye basmış uyuyan oğlu yerinde sakin sakin sallanıyordu.
İslim ise mutfağa geçmiş kocası ve kendisi için çikolatalı yaş pasta yapıyordu. Ne zamandır canı tatlı çekmişti bugün de hazır oğlu uyurken yapmaya karar vermişti.
Önce kakaoyu hal etmişti, ardından da pasta kekini yapmıştı. Kekin üstüne kremini sürüp arından da aralarına küçük çikolata parçaları koymuştu. Bittiğinde ise pastasının üstünü süslemiş buzdolabına koymuştu.
Mutfağı temizleyip çıkmıştı. Üstünü batıran kadın oğluna baktı. Hâlâ uyuyor olmasına sevindi. Hemen yukarı katta çıkıp banyoya girmiş hızla duşunu alıp çıkmıştı. Bornozunu giyip kuşağını bağladı.
Saçlarını taradigi sırada aralık olan kapı tamamen açılmış olduğunu fark etti. Arkasını dönen kadın kocasını kapının peravzina da omzunu yaslamış kollarını göğsüne toplamış ona bakitigini fark etti.
" Ağam, sen ne zaman geldin?" Adamın sessligi kadının canına kast ediyordu. Kocası ona çok farklı bakıyordu.
" Çok olmadı. Az önce geldim."
" Aç mısın? Yemek hazır edeyim mi?" Tarağı yerine koyup bedenini kocasına tam döndü.
İbrahim ağzının içinede nicaladi.
" Ben başka bir şeye açım!"
İslim heycanlan kalp atışını görmezden geldi. Alt dudağını isirmis elleri ile bornozun kenarlarını tutuyordu.
Kocası kapının peravzina dan çekilmiş kadına doğru adım atmıştı. Kadının her bakışı adamın içine içine işliyordu.
" Neye... Neye açsın?" Bildiği sorunun cevabını soruyordu kadın. Kocası onun istediğini vücut dili bile biliyordu.
" Sana!" Dedi adam cesurca. Bu kadına açlığı hiç bir zaman bitmeyecekti. Hiç bir zaman tam anlamıyla bu kadına doyamacakti.
Kocasının bu cesur hâli kadını daha da deli hâle getiriyordu. Kocası üstüne geldikçe kadın iki adım atıp geriye gidiyordu. Kalçası masaya değdi an bitmişti.
İbrahim kadına doğru eğildi.
" Oğlum yatıyor mu?"
" Ev... Evet.."
" Güzel. Şimdi annesi ile ilgilinme zamanı."
İslim kafasını kaldırdığı an kocası dudağına yapışmıştı. Kocasının eli kadının ensesini tutmuş kendine iyiyce çekmişti. Bir eli ise kadının belini kavramisti. Kuşağın ipi gevşemeye başladı. Kadını hızla oradan alıp yatağa doğru götürmüştü.
Yatağa yatıran kadını aşağıdan izledi.
" Bugün bedenini, bedenime mühürlemek istiyorum!" Giydiği açık mavi gömleğini açıp bir kenara atmıştı. Kadının üzerine yeniden eğildi.
Kadının açıkta kalan ve görünen dolgun göğüslerine baktı. Deli olamamak imkansız idi.
Kadının bacak arasına giren adam kadının kulağına doğru fısıldadı.
" Bugün benimsin gelincik!"
***
Şehvetli, arzu dolu saatler geçiren karı koca oğlunun uyanması ile yatakta kalkmıştı. Kısa bir duş alıp oğlunu kucağına alan İslim emzirmeye başladı.
Oğlu gün geçtikçe büyüyor, yüzü oturmaya başlıyordu. Tek inamamdigi nokta şuydu ki oğlu tıpa tıp kocasına ve kayni nurettine benziyordu.
Göğsünü emen oğlu, yeni uyandığı için eli ile gözlerini ovalayip duruyordu.
" Oğlumuz gün geçtikçe bana çekiyor." Dedi İbrahim duştan çıkmıştı. İslim kocasına döndü. Belinde havlu elinede saç havlusu ile yanına gelmişti. Manzara o kadar güzeldi ki bakmadan duramıyordu.
" Evet, hem sana hem de nurettine."
İbrahim kadına baktı. Gözlerini baydı.
" Zaten o gevşege cekmese şaşırdım!"
İslim kocasına döndü. " Niye Nurettin'in neyi varmış?" Tek kaşını kaldırıp kocasına baktı. " Kaynım bir kere çok yakışıklı."
" Ya ne demesin! Ultra yakışıklı."
İslim kocasına bakarak güldü. O gülünce oğlu süt içmeyi bırakmış gülmeye başlamıştı. İkisininde gözü oğluna kaymıştı. İbrahim anne kucağında duran oğlunu alıp yanaklarına sulu öpücükler kondurdu.
" Değil mi aslan parçam, senin baban daha yakışıklı." Oğlunun koltuk altından tutmuş yukarıya doğru atıp tutuyordu. Egemen ise hem gülüyor hemde çığlık çığlığa bağırıyordu.
" Tamam İbrahim yeter, kusar şimdi üstüne." Ne dese kâr etmemişti kocası bildiğini okumuştu. Oğlunu kucağına alıp öpüyor seviyordu.
Karısını koltuğunun altına alıp burununu saç diplerine gömdü.
" Siz ikiniz, benim nefes almamı sağlayan dünyamsiniz."
Oğlu ve karısı olduğu sürece nefes alabiliyordu İbrahim. Onların varlığı herşeye bedeldi.
" Daha güzel günlerimiz olacak, ben buna inanıyorum." Dedi İslim. Oğlu babasının kucağına oturmuş iki parmağını da ağınıza almış sesler çıkıyordu.
" Olacak, bende inanıyorum."
Güzel geçen günün ardından mutfağa inmişti İslim pasta tam hazır olmuştu. Akşam yemeği için kolları sıvayan kadın birbirinden lezzetli yemekler yapmıştı. Dışarıya bahçeye denizin karşısına masayı kurmuştu. Efil efil esen rüzgar romantik bir hâl veriyordu.
Bahçe ışıkları yanmıştı. Bahçe tam anlamıyla muhteşem gözüküyordu. Yemeği hazır edip masaya koymuş şık şık tabakalar çatal ve bıçak ile hazır etmişti. İşi bitince de üstünü değiştirmek için odaya koştu.
Pudra pembe renginde olan takım elbisesini çıkarmış giymişti. Altına sivri topuklu ayakkabı giymişti. Saçını fonleyen kadın yemeğe hazırdı.
Aşağı merdivenleri inen İslim ayakkabısının tak tuk eden sesi kocası kafasını kaldırıp kadına baktı.
Muazzam olmuş bir kadın çıkmıştı karşısına, kulağına taktığı inci küpe ve boyununa taktiği naif kolye ile güzelliğine güzellik katmıştı.
" Bu ne güzellik karıcığım." Yarım ağız gülüşü sundu karısına.
" Teşekkür ederim sevgilim. Bugün böyle olsun istedim."
Karısını baştan aşağı süzdü. Sanki hiç hamile kalmamış gibi gözüküyordu karısı. Ve ayrıca bugün çok şıktı.
" Hadi yemeğe geçelim."
" Hay hay, bayanlar önden." Eli ile karısına yol verdi.
Karı koca bahçeye geçtiler. İbrahim masayı görünce gözleri hayret içinde açıldı. Böyle şaşalı bir masa beklemiyordu doğrusu.
Karısının yanına gelip ensesine bir öpücük kondurdu. " Güzelim, beni bazen öyle bir şaşırtiyorsun ki, bazen kiminle evli olduğumu şaşıyorum."
İslim yandan kocasına. " Her kadının içinde farklı bir kadın yatar sevgilim."
Önce oğlunu pusete koydu İbrahim. Ardından da centilmenlik yapıp kadının sandalyesini çekip oturmasını sağladı.
Karı koca yemeklerini afiyetle yediler. Yemek sonrası tatlıya geçmişti. İbrahim karısının yaptığı pastadan yiyor beğeni ifadesini karısına gösteriyordu.
" Beğendin mi?"
" Bu akşam, kendimi bambaşka bir diyardaymis gibi hissediyorum."
" Yelkenlerini açtık diyorsun?"
" Açtım, ailemle de bunu anın tadını çıkarıyorum."
İslim güldü. Tatlı kaşığıdan bir miktar pasta yemişti. Kocasının onu izleyisi bile kadını utandiriyordu.
" Haftaya Urfa'ya dönüyoruz."
İslim kocasına döndü. " İşin mi var?"
" Yok, yani oda varda daha önemli bir işim var."
İslim kaşını catip kocasına baktı.
" Ne işi?"
" Eğit Hekimoğlu, beni bekliyor."
İslim bu isimi duymuştu ama kim olduğunu bilmiyordu. Kocasına sormadan edemedi.
" Yakın arkadaşın mı?"
Başını salladı İbrahim. " Dostum, sırdaşım. Seninle evlenmeden önce beni uyardı, kadına kötü davranma diye.."
İslim bir hayli şaşırmıştı. Kim olduğunu merak ediyordu. Böyle bir adam var mıydı gerçekten?
" Evli mi?"
" Hayır değil." Dedi İbrahim. " Ama onun için İstanbul'dan Urfa'ya geliyor."
" Kim peki, aşiret mi yabancı mi?"
İbrahim kadına baktı. Heyecanlı olduğu her halinden belliydi. Kadınlardaki bu merak duygusu olmasa neler olurdu acaba.
" İkimizde tanıyoruz aslında." Dedi ipucu olarak.
İslim düşündü. Kim olduğunu bulmaya çalıştı. Ama yok böyle bir stratejide kız yoktu.
" Ya hadi söyle!"
" Çok ısrar ettin söylüyorum."
İslim kocasını pür dikkat dinledi. Kim olduğunu öğrenince yüz ifadesini merak ediyordu genç adam.
" Dilber Beyoğlu..."
İslim'in gözleri yuvalarından çıkacak kadar büyümüştü. Eli ile ağzını kapatıp " Yok artık.." dedi. Daha evvel gelmişlerdi, Dilberin o anki ruh halini görmüştü. Çok kötü bir hâlde idi. Kadının yüzünde ışık yoktu. Cansız bedeni ruhuna yeşertmek için çabalayan bir kadın var gibiydi.
" Nasıl olacak peki bu? Eğit ne alâka? Dilber bunu biliyor mu?" Ardı ardına geliyordu sorular. Adam birine cevap vermez iken kadın oturduğu yerden beş soru sormuştu.
" Anlaticam ama lafımı bölmek yok!"
İslim ağzına görünmez fermuar çekti. Kocasını dinlemeye başladı.
" İşte böyle.." dedi İbrahim.
İslim hikayesini duyduğu anda tüm sevinci gitmişti. Tatlı tabağını ileriye doğru itekledi. Kime yanacagini şaşırdı. Eğit'e mi yansın? Dilbere mi bilmedi.
" Çok acı... Düşünsene sen askerden geliyorsun, herşey yolunda diyorsun, ama dostum dediğin adam senin sevdiğin üzerine titrediğin kadını alıyor..." İştah kalmamıştı kadında. Yediği pasta diliminin bile tadı gitmişti.
" Eğit bir yıl İstanbul'da kaldı. Oda bize çok sonradan anlatı."
" Ne yapabilirdi ki İbrahim? Söylese bu sefer evli kadında gözü var diyecekler, anlatmasa bu sefer de içindeki pireler adamın içini yiyecek..." Gözü karanlığa bürümüş denize kaydı. Gündüz denizin maviliği muazzam iken gecesi ise karanlık uçsuz bucaksız bir yol gibiydi.
" Dilber içinde zor! Düşünsene sen kocanı paylaşıyorsun. Yemek değil, kıyafet değil, ruj değil, ekmek değil. Bir canlı kocan diğer karısı ile vakit geçiriyor, seninle yaşadığı herşeyi diğer kadınla da yaşıyor, tatile çıkıp uzun bir süre gelmiyor, ve sen sadece bekliyorsun bir ömür boyu döngü böyle devam ediyor."
Acı bir kadın için geçerli olur. Oda ilk kadın için, ilk kadınlar susmadigi direniş gösterdiği zaman, dünya susar. Erkekler susar. Hiç bir kadına böyle bir zulüm verilmemeli.
Dünya üzerinde ki kadınlar susmamli! Kadınlar susarsa dünya çetin bir hâl alır. Ve cehennem kor gibi dünyayı yakıp kavurur.
İbrahim kadının sözlerini haklı buldu. Kuma acısı bir şey değildi. Bebek için geliyordu, ama en büyük acı en büyük izidrap ise kadına kalıyordu.
Bir adam kuma karısının çocuğunu kucağına alırken, diğer kadının tabutunu da sırtında taşıyordu.
Geceye kadar farklı konular açmış kadını guldurmustu.
" Ciddi ciddi bunu yaptınız mı?" Dedi İslim gülerken. Kocası bunu yapmış olamazdı.
" Vallahi yaptım!" Dedi İbrahim. " Ne yapayım annem geliyordu bizim elimizde sarmalar öyle kala kaldık, bende hızla elimdeki sarmalari alıp Elanin ağzına tiktim."
İslim gülmekten karını tuttu. Kocası bir alemdi. Ela'ya ve Zeynep'e yapamadığını bırakmamıştı.
" Ela zar zor yedi, kızın nefesi kesildi resmen, ağzı böyle.." İbrahim ağzını balon gibi şişirip gösterdi. " Dopdoluydu annem kızı gördü ne oldu sana dedi.."
İslim gülmekten kızarmıştı. Eve gider gitmez Ela'ya durumunu soracaktı. Allah bilir o anda Ela eşek cennetini bile görmüş olabilirdi.
Yemek sofrasıini kaldırıp bulaşıkları yıkadı. Oğlunu beşige koyup salladı. Ardından da teras katına çıktı. Kocasının yanına oturan kadın denizin tadını doya doya çıkardı.
Yüzünü kocasının boyununa koymuş gözünü kapatmıştı. Sadece böyle kalmak istiyordu. Bu anın tadını doyasıya çıkarmak istiyordu.
" İslim.."
" Hmmm."
" Ben, bir şey istiyorum.."
İslim kafasını kaldırıp kocasına döndü. " Nedir?"
" Bir kız... Bir kız çocuğu istiyorum."
İslim kocasına baktı. Kocası kız çocuğu istiyordu. Nereden çıkmıştı hiç bilmiyordu ama bedenini oturur vaziyette getirip kocasına baktı.
" Sen ciddi misin?"
" Evet, bir kızım olsun istiyorum."
" Neden peki?"
İbrahim kadına döndü. Böyle güzellikteki kadınından bir de kız çocuğu olsun istiyordu.
" Senin gibi güzel, senin gibi cesaretli bir kızım olsun. Baba diye pacama yapışsin istiyorum."
İslim, susutu. Her erkeğin hayalîydi kız babası olmak. Minik bir kızı olsun, koşa koşa yanına gelsin, ağabeyini şikayet etsin, o güzel saçlarını tarasin istiyordu.
" İsimi de belli olsun mu?"
" Olsun, bu sefer sen koy." Dedi İbrahim. Bir kızı olursa eğer, çocuğunun adını karısının koysun istiyordu.
" Kızımın isimi... Ezo olsun!" Dedi İslim. Bir oğlu vardı Egemen Ağaoğlu vardı. Birde Ezo Ağaoğlu olsun istiyordu. " Kızımın isimi Ezo olsun. Ezo sevinç mutluluk demek. Bizim ailemize sevinç mutluluk getirsin."
Karısının kolundan tutup kendine çekti. Dudağına sert ama dayanılmaz bir öpücük kondurdu.
" Olsun." Dedi İbrahim. " Biricik kızımın isimi Ezo olsun."
Hayat o anda mucizelere gebeydi belki de. Bir evlat sahibi olmak bir kız annesi olmak İslim için çok farklı bir hissti. Erkek annesi de güzeldi ama kız annesi olmak daha farklı bir duyguydu.
" Ezo ve Egemen... Kulağa hoş geliyor ha İslim.."
" Evet." Dedi İslim. Kocasının boyununa tekrar yüzünü yatırırken. Kulağa hoş geliyordu. Bir kız annesi olmak...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 124.51k Okunma |
6.11k Oy |
0 Takip |
41 Bölümlü Kitap |