
Bölüm-6
**** Gelincik çiçeği bir yaprak gibi solup gidiyordu yeryüzünden, dalından kopmak ayrıydı ama solup gitmek işte insana bu çok koyardı...*
* Alaca kuşu gelincigin solmasini istemiyordu. Dik dursun istiyordu. Gelincigin yıkılmasını değil, ona bakmasını istiyordu....*
***
Hayat insana iki yol verirdi. Ya yanlışı tercih edecekti insanoğlu, ya da doğru yolu bulmak için yanlış yönleri hedef tahtası yapacaktı.
İsmail'de bu tercihi seçmiş fakat, önünü arkasını da düşünmemişti.
Evleneli nerdeyse, bir ayı bulmuştu. Dilan ile araları gayet iyiydi. Karı koca ilişkisi içinde yaşayıp gidiyorlardı.
Dilan da mutluydu. Sevdiği adam, herşeyi olan adam yanındaydı. Çok şükür ki hiç bir eksiği yoktu. Ah tamam, tamam evet ekisigi vardı. Çocuk! Aileyi büyütmek için bir bebek olması şartı.
Her gün dua ediyordu Dilan, bir evladı olsun diye. Henüz erkendi ama istiyordu. Yıl bitmeden bir bebeği olmalıydı.
Aligini yanaklarına sürerken, düşünmeden edemdi. Dün gece kocası da ' bir bebeğimiz olsun, ailemiz büyüsün' demişti. Kocası da istiyordu.
Bunları düşüne dursun, makyaj masasının üzerinde duran altın küpesini kulağına taktı. Koluna ve boyununa taktiği takılar ile işini bitirmişti.
Beyaz renk tulbetini takan Dilan, aynadan kendine son defa baktı.
" Delalimin, hazırsin."
" Hazırım, meremin."
Karı koca odadan çıktı. Aşağı indi. Mutfaktan çıkan Necla yemek tepesisine koyduğu kahvaltılıklari yukarı taşıyordu. Kocası diğer odaya geçerken, Dilan da kadınların bulunduğu odaya geçmişti.
Necla yere sermiş olduğu, sofranın üstüne tepsiyi koydu. Tandır ekmeği de yerini alınca, Dilan yere oturmuş ayağını bağdaş kurup çayları doldurmuştu.
Hacer hanım daha yoktu. Dilan kapıya doğru baktı.
" Jinap nerede?"
Necla yengesine bakmadan cevapladı.
" Annem gelir şimdi.'
Kısa süre sonra Hacer xanim içeri girmişti. Giymiş olduğu siyah fistaninin ucundan tutup koltuğa oturmuştu. Hâli pek yok gibiydi. Başını ve boyununa doladigi tulbetini ile oturuyordu. Kaşının ortasında ise yıldız ve güneş simgesi olan deq vardı.
" Yâde, iyimisin?" Necla annesine baktı. Hiç iyi görünmüyordu.
" İyiyim keckamin," başı ağrıyordu kadının hiç değildi. Dün geceden beri başına nükseden bir ağrı saplanmış, gitmiyordu meyret!
Çayı dolduran, Dilan ayağa kalkıp annesinin önüne sehpa koyup üstüne çay bardağını koymuştu.
Yerine oturmadan evvel kaynanasına baktı Dilan, ara ara nefes alıp veriyordu.
" Yâde, İsmail'i çağırayım seni bir doktora götürsün!"
Hacer xanim başını olumsuz yönde salladı. Doktorluk bir şey yoktu. İyi olacak ayakta sağlam kalması gereketi. Kızı için, İslim'i için!
Nefesini zar zor alıp sehpanın üstünde duran çay bardağını alıp yudum yudum içmeye çalıştı. Ağzında öyle bir acı tat vardı ki, sanki içtiği çay zehir gibiydi. Zehirden farksız gibiydi.
Yaşlı kadının gözü yavaş yavaş bulanık görmeye başlıyordu. Sanki göz yaşları göz bebeğinde birikmiş gibiydi. Zar zor görüyordu.
Necla annesinin bu durumdan korkmaya başladı. Annesi titriyordu.
" Necla,"
" Buyur yâde."
" Kızım, sehpayi.. az öteye.. koy ben kalkacagim." Nefesi düzensizlesiyor, kalbi daraliyordu. Kendini ne kadar tutmaya çalışasa da başarmiyordu.
Necla ayağa kalkıp sehpayi alıp ileriye koymuş annesi koltuktan destek alıp ayağa yavaşça kalktı. Duvara tutuna tutuna yürüyordu. Necla annesinin yanında duruyordu. Dilan kadının koluna girmiş onunla beraber yürüyordu.
Salondan çıkan kadın iki üç adım atmıştı ki daha fazla dayanamadı. Kendini gücünü kaybetmişti. Göğsüne giren şiddetli bir sancı ile iki büklüm olup yere çöktü.
Necla ve Dilan aynı zamanda bağırdılar.
" Dayê."
" Yâde."
Diğer odada oturan Mahmut Ağa ve İsmail hızla çıkmıştı. İsmail annesini yerde baygın halde görünce koşarak yanına geldi.
" Dayê... Dayê... Beni duyuyor musun dayê.." annesinin yanına çöken, İsmail kadının kolundan tutup sarsıyordu.
" İsmail.. İsmail ambulans.. ambulansı ara." Dilan ağlaya ağlaya kocasını kendine getirip, ambulansı aramasını istemişti. Böyle giderse annesini kaybedecekti.
İsmail telefonu çıkarıp ambulansı aramış hemen gelmesini istemişti. Adresi veren adam annesine döndü.
" Yâde... Kurban olayım, kurban olayım bir şey de... Yâde.."
Fakat Hacer hanımdan ne bir ses ne bir nefes veriyordu. Kuru betonun üstünde öylece yatıyordu.
Ölüm gibi geçen dakikaların ardından, ambulans sesi sokağı doldurmuştu. İsmail elinin tersiyle göz yaşlarını silip bahçe kapısına koştu. Gelen ambulans ekibi içeri girmiş yukarı çıkmıştı.
İslim ve Dilan geri çekilmiş, üç hemşire personeli hızla ilk yardım yapmıştı. Taşıma sedyesi getiren hemşire personeli yaşlı kadını alıp sedyeye koyup aşağı indirmiş ambulansa taşınmıştı.
Ambulans hızla giderken, İsmail arabayı alıp çıkmıştı. Dilan ve Necla da arabaya binerken Mahmut Ağa da arabaya binip hastaneye gitmişti.
Yolda iken Dilan annesini aramış bilgi vermişti.
***
Kahvaltı sonrası bulaşıkları makinaya dizen İslim işini bitirmişti. Tezgahın üstünü silip mutfaktan çıkarken, Ela yukarı kattan yengesini çağırdı.
" Yengem, annem seni çağırıyor."
İslim merdivenleri yavaş yavaş çıkmış salona geçmişti. Hacer xanim elinde telefon ile konuşuyordu.
Ela elinde gırgır ile halıyı alıyordu. Halime hanım artık kiminle konuşuyor ise hiç iyi değildi. Telefon kapandığı anda ayağa kalktı.
Ela ve İslim kadına bakıyordu. Neydi bu telaş!
" Dayê ne oldu?" Ela annesine baktı.
" İslim, keckamin.."
İslim kadının yanına geldi. Bir şey vardı. Kaynanası böyle bir telaş yaptığına göre bir şeyler ters gidiyordu.
" Dayê... Ne oldu?" Korku dolu gözlerle baktı kadına, ne oluyordu?
" Kızım... Kızım... Annen Hacer xanim.. Hacer xanim."
İslimin yüreğine ok gibi saplanan hançer kanını akıtmaya devam ediyordu. Annesi iyi değildi. Annesi, annesi iyi değildi.
" Annem... Anneme ne oldu?" Göğüs kafesine sıkışan nefesini veremiyordu. Sanki biri kemiklerinin altında duran o kalbini sıkıyor gibiydi.
" Annen... Annen hastaneye kaldırılmış kızım... İyi değilmiş."
Nefes alamadi İslim... Kabul etmedi bunu... Hayır, hayır annesi iyiydi... Annesi şuan evdeydi... Çayını içiyordu... Hatta, hatta şuan bahçede ki çiçeklerini suluyordu...
" Annem... Annem.." gerisini getiremedi. Annem iyiydir, annem şuan iyidir diyemedi.
" Yenge sakin ol,"
İslim durmadı. Durmazdi. Annesi hastanede iken burada duramazdi.
Hızla salondan çıktı. Terligini bile giymemişti. Merdivenleri yalın ayak inmişti. Ela ve Halime hanım hızla aşağı indi. Zeynep odadan çıkmıştı. Kıyafetleri toplamış odaya götürmüştü. Sesleri duyduğu an dışarı çıkmıştı oda.
Ne olduğunu bilmiyordu bile!
Araba hazırlanmış İslim hızla arabaya binmişti. Hacer xanim arabaya binerken kızlar gelmek istese de kabul etmemişti.
" Siz evde kalın."
" Ama yâde bizde gelelim!" Zeynep ve Ela her ne kadar gelmek istese de Halime xanim kabul etmedi.
" Siz evde kalın dedim. Lazım bir şey olur sizi ararım."
Kapıyı kapatıp hızla hastaneye doğru gitmişlerdi.
" Abla bir şey olmaz değil mi?" Ela ablasına baktı.
" İnşallah kardeşim inşallah."
Konağa girerek kapıyı kapatılar.
***
Dilinden dua düşmüyordu. Elini kalbine koyan islim, kalbinden geçen bütün duaları birbiri ardına söylüyordu.
' Ne olur Allah'ım, ne olur anneme bir şey olmasın. Sen, sen herşeye gücün yeter. Annemi benden alma. Benim ona daha ihtiyacım var.'
Ölümden farksızdı şu geçen dakikalar. Ölüm sessizliği vardı. Sanki o istemeyen ölüm araya girmiş gibiydi. Kendini hatırlatıyordu.
Bakın ben burdayım, arazindayim der gibi!
" İslim, keckamin, sakin ol kızım. Hacer xanima hiç bir şey olmayacak Allah'ın izni ile."
Olamıyordu ama ne yapsa olmuyordu. Sanki biri az sonra ölüm farmanini yazacak gibi hâli hazırda bekliyordu.
Araba hastanesinin önünde durduğu gibi hızla çıkmıştı İslim. Annesi neredeydi? iyi miydi bilmek istiyordu.
Hastaneye giren genç kadın hızla danışmanın yanına gitti. Tam soracaktı ki, ağabeyinin sesini işti.
" İslim."
Başını sağ tarafa çeviren kadın ağabeyini karşısında buldu. Gözleri kızarmış çökmüştü. Onun ağabeyi bu hâle mi girmişti? Dağ gibi adam bu hâle mi gelmişti?
Hızla adamın yanına geldi.
" Annem.. annem nasıl? Nerede annem?"
Peş peşe sorduğu soru ile ağabeyine baktı. Çaresizce kardeşine bakıyordu.
" Annem.. annemi acile aldılar. Doktorlar başında."
İslim annesine ne oldu ise bilmek istiyordu. Annesine ne olmuştu? Niye bu hâle gelmişti. Fakat şimdi bu soruları soramazdi. Şimdi sırası değildi.
Acil önünde bekleyen aile çaresizce bekliyordu. Necla ablasının yanına gelmişti. Ağlamaktan perişan olmuştu.
Hacer xanim da bekleme koltuğuna geçip oturmuştu. Oğlu birazdan gelecekti.
" İslim."
İslim başını çevirip gelene baktı. Kocası ve kayni gelmişti. Yavaşça ayağa kalkıp kocasının yanına geldi. Kızarmış göz bebekleri bile adama baktı.
" İbrahim.." daha fazlası düşmedi dilinden. Annem iyi değil, diyemedi. Kalbi de aklı da buna müsade etmedi.
" Annen iyi mi?" Metanetini koruyarak yüreğinde korkuyla sordu.
İslim bir şey diyemedi. Sadece başını salladı.
İbrahim karısının hâlini, perişan hâlini gördükçe daha da kötü oldu. Karısı iyi değildi. Sabah gördüğü karısı gitmiş yerine bambaşka biri gelmişti.
Acil kapısı açılmış içeriden doktor çıkmıştı.
" Doktor annem nasıl?"
Hepsi başına toplanmıştı doktorun.
" Hacer hanım iyi değil. Çok stres yapmış. Kalp damarı tıkanmış buda hastayı kalp krizi geçirecek duruma getirmiş."
" Ne olacak doktor?"
" Hacer hanımı ameliyata almamız gerekiyor. Hemde acilen."
Hepsi sadece başını sallamışti. Doktor gerekli açıklamayı yapıp gitmişti. Annesi baypas ameliyatı olacaktı.
Saatler geçmişti. Hacer xanim ameliyata alınmıştı. Durumu ciddiydi.
Ne dakikalar geçmişti, nede saatlar geçmişti. İslim hastane içinde nefes alamadi. Sanki burası onu boguyordu.
Oturduğu bekleme koltgundan kalkıp dışarı çıktı İslim. Bahçeye gidip arka bahçeye gitti. Sakin bir yer bulup ağlamalı içini dökmeliydi.
Bir ağacın altına gidip sırtını ağacın kavuguna dayadı. Kendini Bırakan İslim içi dışına çıkana kadar ağladı.
Güçlü olmalıydı... Annesi gibi güçlü olmalıydı... Annesi hep derdi, güçlü olacaksın yikilmayacaksin diye...
Ama olmuyordu. Gücü yetmiyordu. Daha yeni yeni kocası ile ısınırken annesinin sağlık durumu iyi değildi.
" Allah'ım lütfen, lütfen anneme bir şey olmasın.."
İçinden bir haykırış koptu. Annesinin iyi olması için tek şey duaydi.
" İslim.." cılız bir ses duyunca kendine geldi.
Karanlıkta kocasına baktı. Ne ara yanına gelmiş ise dibine girmişti. Şuanda tek yapabileceği şey sarilmakti.
Hiç durmadı. Kocasının yanına iki adımda ulaşıp hızla sarıldı kocasına. İçini döke döke ağladı.
İbrahim'in elleri havada kaldı. Karısı ona sarılmış ağlarken, kendisi ise hiç bir şey yapmıyordu.
" Canım yanıyor. Canım çok yanıyor İbrahim. Benim... Canım bugün kor ateşler içinde yanıyor.."
Daha da sıkı sarıldı kocasına. Tek istediği sarılmak ve içini dökmesi idi. Annesi iyi olursa kendisi de iyi olacaktı.
" Annem... Annem benim herşeyim İbrahim... Ona, ona hiç bir şey olmasın... Ben onsuz nasıl yaşarım.."
İbrahim kollarını karısının küçücük bedenine sardı. Kadın daha çok ağlarken daha da sarıldı.
Onları ilerde izleyen Dilan dan habersiz.
Ellerini sıktı genç kadın. Sanki bir celladı vardı yanında her an öldürecek gibi.
İslim ağabeyine sarılıyordu sadece. Karısıydi o, ama neden bu kadar kıskançlık yapmıştı bilmiyordu.
Ağabeyinin yanına gitmek istiyordu. Oda karısı gibi ağabeyine doya doya sarılmak istiyordu.
Ama lânet olsun ki sırf kaçıp gittiği için ağabeyinin yanına bile gidemiyordu. Oda sarılmak istiyordu. Oda içini dökmek istiyordu. Oda teselliyi agabeyinde bulmak istiyordu.
Ama yapmadı. Gidemedi. Onlar aşkla birbirine sarılarak, acılarını birbirine paylaşarak atarken kendisi hiç bir şey yapmıyordu.
Dünya hiç adil değildi!
İslim içini yeterince döktükten sonra ayrılmıştı kocasından. Yüzüne bakmıyordu. Hala kalbi sizlasada ayrılmıştı.
" Daha iyi misin?"
" Evet." Diyebildi.
Yüzü agladigindan dolayı kızarmıştı.
" Gidelim o zaman."
İslim başını sallayıp kocası ile birlikte hastaneye doğru gitmişlerdi.
Kocasının yüzüne uzun bir müddet bakmayacagi kesindi. Ona yakın olmak istemeyen bir kocası vardı çünkü!
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 124.51k Okunma |
6.11k Oy |
0 Takip |
41 Bölümlü Kitap |