8. Bölüm

8. Bölüm

Emine Çiftçioğlu
em_ineee

Bölüm-7

***

* Anne acısı zordu. Bir evi yapan şey dişi kuştu. Evin direği baba iken, bir evi toplayan düzene sokan kişi annedir...*

 

***

Biz insanoğlu yasamadigimiz acılara ahkâm kesiyoruz. Kimin ne yaşadığını bilmeden, dilimize yüreğimizden ne geçerse onu söyleyip, insanı yaralayıp yıkıyordu. Bazen dilimize gelen, söylemek istediğimiz, ama yaralamak istemegimiz insanlar oluyordu. Susmak bizi yaralıyor, konuşmak ise kalbimizi.

İnsanoğlu düşüncesizdi.

Yatağında kıvranan kadın uykuya doymustu. Gözünü yavaşça açtığında başına bir mermi isabet etmiş gibi zonkuluyordu.

Eli ile şakaklarini tuttu. Bugün inanılmaz derecede başı ağrıyordu.

Yataktan kalkan kadın banyoya girdi. Elini yüzünü yıkadı. Aynaya baktığında ise yüzü baya solmuştu.

" Kendine gel İslim. Annen için ailen için, kendine gel."

Banyodan çıkan kadın üstünü değiştirip tülbentini takmıştı. Bir kaç altın takıp odadan çıktı.

Merdivenleri inip, mutfağa girdi. Zeynep masaya oturmuş yeşillikleri temizliyordu.

" Evde kimse yok mu?"

Zeynep başını kaldırdı. Yengesi hiç iyi görünmüyordu.

" Ela okula gitti yenge, haftaya sınavları var."

Tezgaha yanaşıp, dolaptan su bardağı alıp suyu doldurup kana kana içti.

Tekrar Zeynep'e döndü.

" İbrahim Ağa nerede?" Uyumadan önce yanındaydı. Şimdi nereye gitmişti.

" Ağabeyimin, şirkete işi çıktı. Erkenden çıktı. Nurettin burada."

Anladım dercesine başını salladı İslim. Ocakta ki çaya baktı daha sıcak olan çaydan bir bardak alıp masaya oturdu.

" Yenge sen iyimisin?"

Eli ile başını ovaliyordu. Bugün ciddi anlamda migreni tutmuştu.

" Migrenim tuttu."

Başında keskin bir ağrı vardı. Parmakları ile şakagini tutuyor yavaş yavaş hareketlerle masaj yapıyordu. Çok fena baş ağrısı vardı.

" Bir şeyler hazır edeyim ye istersen. Belki açsındir."

Geldiğinden beri hiç bir şey yememisti. Belki başı o yüzden ağrıyordu. Ama canı hiç bir şey istemiyordu. Aç olsa bile henüz iştah olan bir mideye sahip değildi.

" Şimdi değil, sonra yerim."

Zeynep ısrar etmedi. Bekledi belki daha sonra yerdi.

Aradan zaman geçmişti. Halime hanım kızını aramış gelinini sormuştu. Hacer xanim iyidi çok şükür doktorlar bir kaç güne çikarabilecegini söylemişti.

İslim bu duruma çok sevinmişti. Annesinin sağlık durumu iyiydi. Yarın hastaneye gidip annesini görecekti.

Akşam yemeği hazır olmuştu. Halime hanım ve Ökkeş ağa eve gelmişti. İkiside bir hayli yorgundu. Yemek yiyip yatacakti.

" Zeynep bunları erkek odasına götür."

Tepsiye koyduğu servis tabaklarını sıra sıra dizip göndermişti. Geri kalanları ise kadınlar tarafına göndermişti.

Sofraya oturan kadın bir kaç lokma yemek yemişti. Henüz iştahı yoktu ama baş ağrısı az da olsa dinmisti.

" Yâde Hacer hanım nasıl?" Ela yemeğini yiyip annesine baktı.

" Çok şükür durumu iyi. Bir kaç güne çıkacak dedi doktor."

Ela anladım dercesine başını salladı. İslim sevindi bu duruma.

" Dayê ben yarın hastaneye gitsem olur mu?"

" Tâbi kızım git. Annen bugün seni sordu. Yorgun diye eve gönderdim dedim."

" Sipas yâde," ( sağol anne)

Halime hanım tebessüm etti.

Yemek sonrası, Ökkeş ağa odaya çekilmişti. Yatsı namazı sonrası Halime hanım da odaya geçmişti.

İslim işini bitirmişti. Mutfaktan çıkan kadın kapıya baktı. Hâlâ kocası gelmemişti. Neredeydi bu adam? Niye hâlâ eve donmemisti?

" Nerdesin İbrahim Ağa nerdesin?" Kendi kendine söylendi.

Merdivenleri hızlı hızlı çıkıp odaya doğru gitti. Odaya vardığında ise kapıyı açıp içeri girdi.

Gözleri karanlıktaki kişiye bakıyordu. Kocası ayakta dikilmiş ona bakıyordu.

" Sen.. sen ne zaman geldin?" Şaşırmıştı. Eve gelmediğini varsaymis fakat kocası onu şaşırmıştı.

Eli ile duvarı yokladı. Işığı açıp kocasına baktı. Ceketini indirmiş kol düğmelerini çıkarıyordu.

" Ne o hayalet görmüş gibisin?" Ukala tavrı ile kadına güldü. Karısının şaşkın bakışları arasında kol düğmelerini çıkarıp komodinin üstüne koydu.

" Ben senin.. evde olduğunu bilmiyordum!"

Hakkaten ne zaman gelmişti bu adam? Neden onu görmemişti?

" Diyorum ya, hayalet gibiyim."

" Dalga geçme!" Gözlerini baydı kadın. Birde dalga mı geçiyordu bu adam!

" Niye.. niye dalga geçeyim. Sen ben görmemişsen benim ne suçum var!"

Kadın başındaki tülbentini çıkardı. Kocasına döndü.

" Sabah erken çıkıp gittin, haberim yok. Şimdi de eve geliyorsun yine haberim yok!"

Şunda tek sıkıntısı buymuş gibi kocasına baktı. Sabah erken gidiyor, akşam haberi bile olmayan kocası eve geliyordu. Ya kaynanasi sorsaydi? Kocan eve geldi mi diye gelinini ifadeye çekseydi?

" İslim, sabah acil çıkmak gerekti. O yüzden gittim. Hem zaten sen yatiyordun!"

" Yatsam bile en azından arardin..." Birden sustu. Konuşmadı. Doğru ya telefonu yoktu ki kocasını arasın nerede olduğunu sorsun. Onunki de soruydu zaten.

" Doğru ya..." Histerik bir gülüş sergiledi. " Telefonum yok... İnsan telefonu olmadan nasıl kocasını arasın!" Dedi imayla.

Ayakta kalmadan dolaba doğru ilerledi içinden bir gecelik alıp banyoya girdi. Üstünü değiştirip dişlerini fırçaladı.

Banoydan çıkan İslim kocasına bakmadan yatağa doğru ilerledi.

Yatağın çarşafın tutup yatağa girdi.

Başını yastığa koyan kadın sırtını kocasına dönerek yattı.

İbrahim karısına baktı. Kadının bir telefonu bile yoktu. Bir şey istediği zaman ne yapacaktı? Onu aramak istediği zaman...

Adam birden güldü. Ahh, hayır hayır İslim asla böyle bir şey yapmazdı. Zaten ikiside birbirini sevmiyordu. Neden aramak sormak istesin ki!

Durduk yere kocasını aramazdi... Durduk yere kocasını arayıp istediği şeyi söylemezdi de değil mi?

" Neden olmasın ki?"

Birden başını silkti. Neler düşünüyordu böyle. En iyisi yatıp uyumakti.

***

Sabah erken uyanan kadın, mide bulantısı ile uyanmıştı. Koşarak banyoya girmiş içini boşalmıştı.

Ayağa kalan kadın. Elini yüzünü yıkadı. Tekrar midesi bulaninca kusmustu.

Yine iyiyce hâlden düşmüştü. Kustugu zaman sanki vücudu onu taşıyamiyor duruma geliyordu.

Odadan çıkan kadın kocasını uyduğunu gördü. Üstünü değiştirip odadan çıktı.

Aşağı inen kadın mutfağa geçti. Bir bardak su doldurup içti. Mide bulantısı biraz olsun geçmişti ama ağızdandaki tat igrençti.

Kısa süre sonra kahvaltı sofrası kurulmuş yemekler yenmişti. Yine iştahı yoktu İslim'in kaynanasi az yiyorsun dese de iştahı olmadığı için yiyememisti.

Kahvaltı sonrası İbrahim ile birlikte hastaneye gitmişti İslim. İçeri giren kadın annesinin yaptığı yere gitmişti.

Odaya giren kadın annesini gördü. Çok şükür durumu iyiydi.

" Dayê... İyisin... Rahatsın... Değil mi?"

Hacer xanim hafife güldü. Kızına baktı. " İyiyim... İyiyim keçe..."

" Bizi çok korkutun yâde..."

" Daha vaktim varmış ki gitmedim!"

İslim annesine yapma dercesine baktı. Bu söylenecek söz muydu şimdi!

" Allah korusun yâde."

" Sen nasılsın, iyisin.." gözleri yorgun kederli gözleri ise kızına bakıyordu. Kendisi kadar kızda yorgundu.

İkiside tekti odada İbrahim içeri girmemişti. Özel bir şeyler konuşurlar diye rahatsız etmemişti.

" İyiyim yâde... Ne kadar olabilirsem."

Annesi yavaşça diklendi yerinden. İslim annesine yardımcı oldu. Kızının elini tutan yaşlı kadın ona baktı.

" İyi olmadığını biliyorum kızım... Her gece seni rüyamda görüyorum... İyi olmadığını bana yalvardigini görüyorum." O geceki rüyalarını hatırına geldikçe, kadının yüreğine kıymık batmış gibi hissediyordu.

Eli ile kızının yüzünü okşadı.

" Annelik zor kızım... Annelik çok başka bir şey... Sen burdasın ama ciğerin yarısı başka yerde... Senin gidişinden sonra ben hiç iyi olmadım kızım..." Dedi derin nefes içinde.

Hacer hanım anneliğin ne denli kıymetli olduğunu bilirdi. Annelik öyle kolay değildi. Doğurmak ile anne olunmuyordu, dogurtmakla da baba olunmuyordu.

" Dayê... Sen benim başımın tacisin... Sana Birşey olacağını duyduğum an bütün sagduyumu kaybettim ben."

Hacer hanım güldü. " Ama geçti kızım. Çok şükür ki geçti."

" Kendine iyi bakacaksın dayê. Beni düşünüp de kendini ihmal etmeyeceksin!" Ne olursa olsun, ayakta dimdik duracaktı ki kizida nefes alabilsin.

Hacer hanım kızına baktı. Karşısında kendini kızlık hâlini görüyordu. Kızken kendisi de böyleydi.

" Nasıl isterseniz İslim xanim." Dalga geçersecesine güldü kadın.

İslim annesi ile biraz daha sohbet etmişti. Hemşire odaya gelmiş annesinin kolundaki serumu takmıştı. Geceleri ilaç veriyorlardı ki ağrı sızı çekmesin diye.

" Yâde ben eve gideyim. Olur mu?"

" Tamam kızım, sen evine git."

İslim çantasını alıp koluna taktı. Annesinin yanına gelip yüzünü annesinin yanağına getirip öptü.

" Kendine dikkat et. Eve geçtiğin zaman ben yine gelirim."

Annesi başını salladı. İslim odadan çıkıp kapıyı açtığında ise ağabeyini görmeyi beklemiyordu.

Kapıyı kapatıp adama baktı.

" Annem... Uyuyor mu?"

" Hayır. Annem uyanık, dinleniyor!"

İçeri girmek isteyeceği sırada, İslim buna engel oldu. Hele ki annesi bu hâlde iken içeri girsin istemedi.

" Sen şimdi girme, sonra gir!"

" Kardeşim, annemi görmem gerek!"

İbrahim kadının yanına geldi. Yanında durup karısına baktı.

" İslim, hastanedeyiz!" Bu bir uyarıyıdi. Yine bir kavganın içine düşsün istemiyordu.

" Bir dakika.." kocasına bakmadan, onu susturdu. Gözleri ise keskin bir ifade ile ağabeyine bakıyordu.

" Annem bu hâle gelmesinin sebebi sizden dolayı. Sizin yaptığınız hatadan dolayı. Bunun cerebesini de biz çektik, çekiyoruz." Gözlerini ayırmadan ağabeyine baktı. " O yüzden anneme iyi bakın." Dedi. Gözlerini büyüterek söylemişti.

Annesi bu kez kurtulmuştu. Ama ileride ne olur bilemezdi.

" Bende annemi üzmek istemiyorum. Oda benim annem, İslim..." İsmail zaten yaktığı hatanın bedelini ödüyordu. Ama kardeşinin de bu şekilde üzerine gelmesini kabul etmiyordu.

" Ben anlamam, ağabey. Bu saatten sonra anneme bir şey olsun istemiyorum! Eğer anneme bir şey olursa yine, biz böyle kalmayız..."

Tuttuğu ipi koparır ömür billah bir daha ağabeyinin yüzüne dâhi bakmazdi. İsmail kardeşini tanıyor ise huyunu da suyunu da bilirdi. Annesine nasıl bağlı olduğunu da bilirdi.

Kapıdan çekilip çıkışa doğru ilerledi. Kocası da yanındaydı. Arabaya doğru ilerleyen kadın kocasının arabayı açması ile bindi.

Emniyet kemerini takan kadın sırtını koltuğa yasladı.

Arabayı çalıştıran İbrahim sürmeye başladı.

Yavaş yavaş giden arabada İslim daha fena olmuştu. Araba ara sıra taşa değip sarsildikca daha kötü oluyordu.

Nihayet konağa gelen araba ile İslim hızla indi.

Zor dayanıyordu kadın, merdivenleri hızla çıkıp odaya girdi. Çantayı bir tarafa atan kadın banyoya girip yine istiğfara etmişti.

Zar zor nefes alan kadın ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Dün geceden beri midesi bulanıyordu. Yediği bir kaç lokma yemek de midesinde durmuyordu. Stres yüzünden olmalıydı. Çünkü başka bir açıklaması olamazdı.

Elini yüzünü yıkayan kadın bunun için bir çare bulması gerekti. Yoksa buna dayanmak mümkün değildi. Banyodan çıkan kadın üstünü değiştirip yatağına girdi evvela beyinindeki düşünceleri susturmali, daha sonra derin bir uykuya dalmaliydi.

Tâbi uyku onu bulursa...

 

Bölüm : 15.12.2024 12:58 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...