40. Bölüm

Final bölümü part 2

Emine Çiftçioğlu
em_ineee

Final bölümü part 2

*** 

~ mutlu sonsuz ~

5 ay sonra....

 

Her bir hikayenin de mutlu yada mutsuz sonu vardır muhakkak. Kimi iyi biter kimi de kötü. Kimi tesellidir kimi heyecan verici...

 

Bu heyecan ise genç kadını daha da heyecanlandırıyordu. Karnı burnunda olan kadın ara ara nefesi kesilse de pekte umursandigi söylenemezdi.

 

" Anneciğim yavaş koş!" Evet en zordu da bir oğlan annesi olmaktı. Bahçede evde nerede olursa olsun çocuğunun peşine gidiyordu.

 

Egemen paytak paytak koşup yere düşmemek için cabaliyordu. Tam yere düşecek iken, elleri ile yerden destek alıp geri kalkıyordu.

 

Arkasını dönüp iki çıkmış dişi ile annesine güldü. " Anne.."

 

İslim oğluna baktı. Artık oğlu anne baba diyebiliyordu. Ki bu en çok kocası için heyecan verici bir mutluluk idi.

 

Mutfaktan çıkan Ela elinde sütlaç ile yengsinin yanına geldi. Sütlaç kasesini kadına uzatıp yanına oturdu.

 

Eline aldığı sütlaç ile gözü senlenen kadın iştahlı iştahlı yemeye koyuldu.

 

" Ablam bir, sen iki yenge."

 

Gözü kıza çevirdi İslim. Hafifçe gülümsedi. Zeynep ile aynı anda hamile kalmıştı. Oda iki gün sonra aramış hamile olduğunu söylemişti.

 

" Ne yapalım anacığım, dayanamıyorum." Bir kaşık daha ağzına attı.

 

Ela gözünü kırpmadan bahçede oynayan yeğenine çevirdi. Minak oradan oraya yürüyüp duruyordu.

 

Gözü bu sefer yengesinin karınına kaydı. Eli ile karınına dokundu.

 

" Ezo... Halam içerde durumlar nasıl?"

 

İslim karınına baktı. Henüz bir tıkırtı yoktu. Belki Ezo uyuyordu.

 

Ağzının içinede nicaladi. " Galiba uyuyor, halbuki daha bir kaç dakika önce hareketliydi." Bir kaşık daha alıp keyfine baktı İslim. Doğuma kadar yüzü bulmsa iyiydi.

 

Egemen annesinin yanına geldi. Elini uzattı. Bu demekti ki bana da ver. İslim kaşığından az bir miktar sütlaç alıp oğlunun ağzına koydu. Oğlu sütlacı sevmiş olacak ki daha çok istedi.

 

" Oğlum ama sen şuan annenin ve kardeşinin rızkını yiyorsun." Diye veryansın etti. Dudağını büzüp oğluna baktı. İnat gibi ikinci kaşığı istedi.

 

" Yenge istersen bir tabak daha getirim."

 

İslim kaseyi masaya koydu. Oğlunu kucağına alıp dizinin üstüne oturttu.

" Yok bu yeter, biraz daha yersem doğuma kadar yüzü bulurum." Aşırı tatlı çekiyordu bu aralar. Ara ara sütlaç, bazen muhallebi, bazen kazan dibi bile çekiyordu. Ara ara yorulduğu zaman midesi eror veriyor inzivaya çekiliyordu.

 

Oğlu ile oynamaya başladı. Doğuma sadece dört ay vardı. Geçen ay ogernmisti bir kızı olacağını. Küçük çekirdek ailesi kızı ile birlikte tamamlaniyordu.

 

" Duydun mu?" Dedi Ela.

 

İslim kıza baktı. " Neyi?"

 

" Hekimoğlu aşiretin gelini Dilber de gebeymis."

 

İslim memnuniyetle güldü. Duymaz mıydı? Kaçar mıydı bu haber?

 

" Duydum tâbi ya, çok mutlu oldum Dilber adına." Daha dün gibi aklındayadi. Eski kocası geldiği zaman Egemen karınında idi. Nasıl da hissetmek istemişti bebeği. Ama Allah'ın işi işte, şimdi o kadında gebeydi.

 

Oğlunun öğle uykusu geldiği için Ela minik afacani kucağına alıp odaya çıkardı. Uykuya dalan oğlunu bırakıp aşağı indi.

 

Mutfağa geçmek istedi ise Ela katiyen izin vermedi. Bu hâli ile yemek yapamazdı. Mutfaktan kovulan İslim yukarı çıktı. Teras katına gelen kadın oturdu. Daha soğutu. Kış en çetin hâli ile kendini gösterirdi.

 

Dün gece yağmur yağdığı için yerler ıslaktı. Kışlık bahçesine geçen kadın oraya oturdu. Burası biraz daha iyi biraz daha sıcaktı. Elini karınına attı. Avuç içi ile karını okşadı.

 

" Ezo... Kızım uyuyor musun?" Parmağı ile bazı yerlere baskı yapıyordu. " Anneciğim.. minik kızım." Kızı uyansın istiyordu. Hatta bir an evvel doğsun kucağına alsın istiyordu.

 

" Gel kızım... Sağlıcakla gel.. bizi daha fazla bekletme."

 

Kışlık bahçesinin kapısı açılmış çalışan kadınlardan biri girmişti.

 

" Yenge, Halime hanım sizi bekliyor."

 

İslim başını salladı. Sandalyeden kalkarken destek alıp çıktı. Merdivenleri geçip yukarı çıktı. Salona gelen kadın içeri girdi.

 

" Buyur yâde."

 

" Gel keckamin." Eli ile yanını gösterdi. İslim yavaş yavaş yanına gelip yanına dikkatlice oturdu.

 

" Kızım, bugün Hacer hanıma telefon ettim. Yarın akşam annengil bize gelecek. Ona göre hazırlık yapın."

 

İslim gülümsedi. Annesini, kız kardeşini, hatta küçük yeğenini bile özlemişti. Başını salladı. Yarın için özel şeyler yapacaktı.

 

" Tamam yâde, sen onu bize bırak."

 

" Kendini fazla yorma." Diye uyarmadan edemedi. Şuan çok şükür ki sağlık sıkıntısı yoktu ama, insan oğlu işte ne olur ne olmaz.

 

" Merak etme yâde."

 

Akşama kadar yarın için ne yapacağını düşünen kadın sonunda yapacağı yemeklere karar vermişti. Akşam kocasına haber etmişti. İbrahim başını sallayıp gece geç vakitte odaya çekildi.

 

Odaya gitmeden evvel de mutfağa giren kadın, bir kase yoğurt almış oğlu için de süt ısıtıp biberona koymuştu. Yukarı katta çıktığında ise derin nefes aldı. Çok yorulmuştu.

 

Odaya giren kadın oğlunun ve babasının eğlendiğini gördü. Hemen aralarına katılmalı idi.

 

Yatağa doğru gidip kaseyi komodinin üstüne koyumus biberonu da oğluna uzatmıştı. Oğlu sütünü büyük bir hazla icemeye başladı.

 

İslim yatağa girip kaseyi eline alıp yemeye başladı.

 

" Yarın bizimkiler geliyor."

 

" Biliyorum. " Dedi İbrahim. Oğlu sütünü içiyor ara ara nefes alıp babasına gülümsüyordu.

 

" Yarın erken gelirsin,. değil mi?"

 

" Mecbur geleceğim. Yoksa ne annemin nede karnımın dilinden kurtulamam."

 

İslim yoğurtunu yerken güldü.

" Çok şükür, bilegimizin yetmediği yerde dilimiz var."

 

" Ona ne şüphe." Dedi İbrahim.

" Siz kadınların dili olmasa az da olsa rahatız."

 

" Ayy hiçte bir kere!" Diye itiraz etti.

" Sonra da diyorsunuz ki, senin sesini duymayı çok istiyorum." Bir kaşık daha attı ağzına. Yoğurt yemek onun için zevk kaynağıydı. Aklına o an geçmiş taklidi

 

" Biliyor musun?" Dedi kocasına bakarak.

 

İbrahim kadına döndü. Yine ne yumurtlaycakti acaba. " Ne?"

 

" Bana ilk telefonu aldığında, kulakliğimi vermemiştin!"

 

O an nasıl aklına geldi bilmiyordu. Ve o kadar basit bişey yüzünden kavga dâhi etmişlerdi.

 

" Yok artık!" İbrahim. İnanamiyormuşcasina. Bir yıl geçmişti üstünden. Bu kadın nasıl unutamamisti.

 

" Ne yok artık?" Kaseyi bitirip komodinin üstüne koydu. Peçete ile ağzını sildi. Kocasına döndü.

" Yalan mı?"

 

" İslim Allah aşkına üzerinden kaç ay geçti. Kaç gece kaç gündüz geçti. Sen daha unutmadin mı?"

 

" Biliyorsun ki kadınların hafızası kuvvetlidir." Dedi.

 

" Belli belli." Dedi İbrahim. Oğlu yavaş yavaş uykuya damlaya başlamış iken oğluna baktı. " Oğlum bu sana babadan çok erkek nasihati. Sen ol sen ol kadınlara bulaşma!"

 

İslim gülmemek için alt dudağını ısırıdi. Kocasına kol dirseği ile koluna vurdu. " Oğluma niye bulasiyorsun? Senin hafızan kuvvetli değilse oğlun ne yapsın."

 

İbrahim oğlunu kucağına alıp beşige koyarken kadına laf atamdan da duramıyordu. " Tamam işte. Ben şimdiden uyarıyı yapayım da, büyüdüğü zaman kadınlar ile ugrasmamayi bilsin!"

 

Beşiği yavaş yavaş salmış oğlu uykuya dalınca da yatağa geri dönmüştü. Kadını uzanırken, giydiği geceligi sıyırıp şişmiş karınına dokundu.

 

" Uyuyor mudur?"

 

" Bilmem." Dedi İslim.

 

İbrahim karınına öpücük kondurdu. Eli ile karınıni sevdi. Oğlu uyanık iken sevmiyordu. Daha küçük oğlu bir yaşında olsa bile kisakana bilirdi. O yüzden uyduğu vakit, kızı ile iletişime öyle geçiyordu.

 

" Kızım.. Ezo."

 

Ezo.. ezosu.. hayatına anlam katacak bir evlat daha çok yakında aralarına katılacaktı. Onlar büyüdükçe annesi ve babası yaslancak, onlar geliştikçe annesi ve babası kambur hâle gelecekti.

 

" Ailemiz büyüyor."

 

İslim sevecenlikle güldü. Evet büyüyordu.

 

" Düşünsene, bir kaç ay sonra oğlumuz ve kızımız ile kavga edeceğiz. Bazen onlar bizimle edecek." En güzel zamanlar o zaman yaşanacaktı.

 

" Biliyor musun? Sabırsızlıkla bekliyorum o günleri."

 

" Bende... Bende." Dedi İslim.

 

Kocası kadının yanına geçip uzandı. Kadını gosgusne doğru çekip saçına öpücük kondurdu.

 

" İyiki sen... İyiki seninle.."

 

" İyiki sen, iyiki seninle.."

 

Huzurlu bir geceye daha gözlerini kapadı.

 

***

" Ba.. baba." Beşiğin içinde ayağa dikilen Egemen. Dışarı çıkmak istiyordu.

 

İslim uyanmış oğlunun beşiğine gelmişti. Koltuk altından tutup oğlunun bezini kontrol etti.

 

" Önce seni temizleyelim." Oğlunu yatağın kenarına yatırmış bezini değiştirirken oğlu rahat durmuyor hâlâ uyuyan babasına gitmeye çalışıyordu.

 

" Oğlum dur!" İnatdi tutmuştu ya artık gidecekti. Annesi dur dedikçe küçük Egemen huysuzluk edip babasına yetişmeye çalışıyordu.

 

Bezini bağlamış yeni çıkardığı pijama takımıni giydirmeye çalışıyordu.

 

" Ba... Baba."

 

" Gideceksin babaya, şu pijamani giy."

 

Bir ayağını sokmuş diğerini sokmaya çalışıyordu. Ki İbrahim uyanmıştı. Karısının oğlu ile savaşını izliyordu.

 

" Hee, bak baba uyandı." Diye soldu. Şu çocuğun baba sevgisini ciddi anlamda kıskanmaya başlıyordu. Erkek çocuk babaya değil, anneye daha çok değer verirdi. Ama Egemen öyle miydi? Ah hayır!

 

Oğlunun pijamasini giydirmisti. Serbest bıraktığı gibi oğlu babasına emekleyerek babasına doğru yürüdü. Oğlunu kucağına alan adam öpüp koklamisti.

 

Baba oğulun sesi odadan dirasiya doğru taşıyordu. Oğlu ile ilgilenen adam kısa süre sonra banyoyo girip kapıyı kapattı.

 

İslim oğlunu alıp aşağı indi. Bugün akşam ailesi yemeğe geliyordu. Hem ev temizliği hemde yemek için kolları sivaycakti.

 

Ela yeğeninin meyve püresini hazır etmişti. İslim oğlunun meyvesini yedirmeye çalıştı. Ama oğlu kabul etmiyordu. İnatla yememek için kafasını sağa sola sallıyor kaşığın içindeki pureyi eli ile geriye doğru atıyordu.

 

" Oğlum hadi ye şunu." Tekrar kaşığa püresini doldurup verdi. Ama yemedi.

 

Sofra hazırdı. İslim bu seferde haşlanmış yumurtayı soydu. Üzerine az bir şey tuz döküp oğluna yedirdi. Nadir de olsa oğlu yemişti.

 

Kahvaltı sonrası kollar sıvanmış temizliğe girisilmisti. Öğleden sonra ise oğlunu uyutup annesinin ve babasının en sevdiği yemekleri yapmıştı.

 

" Ela çorbayı karistirsna."

 

" Tamam yenge." Elinin tersiyle göz yaşlarını siliyordu.

 

İslim kıza baktı. " Ağlıyor musun sen?"

 

Ela başını sallayıp," Yok ne ağlaması, soğan doğradım gözüm yandı."

 

İslim güldü. Soğan doğramak kadar stresli bir zaman yoktu. Ela hep soğanları Zeynep'e yaptirtirdi.

 

Akşam yemeği hazırdı. Sofra kurulmuştu. İslim heycan içinde ailesini bekliyordu. Kısa süre sonra ailesi tek tek gelmişti. Annesine kız kardeşine ve yengesine sarıldı. Dilanin kucağındaki oğlu Hazar ise onlara bakıyordu.

 

" Teyzem gel hadi." Eli ile gelmesini istedi. Hazar İslim'in kucağına geçti.

 

Hazar tıpa tıp ağabeyine çekmişti. Hokka burunu, kahve tonu gözleri, esmer teni herşeyi ile İsmailden almıştı.

 

İslim kapıya baktı. Eee, ağabeyi nerdeydi?

 

" Dilan, ağabeyim nerede?"

 

Dilan bozulan tülbentini düzeltip kadına döndü. " Malatya'ya gitti. Gelirim dedi ama bugün geç kaldı."

 

İslim dudağını büzüdu. Ağabeyini görmeyi çok istiyordu. Ama nasip değildi.

 

Ailecek çıkıp yemek yemişlerdi. Yemekte iken Hazar ve Egemen huysuzlanmisti. Kadınlar elinden geldiğince çocuklar ile ilgilenmiş yemek yemişti.

 

Yemek sonrası kahveye geçen, ahali misafir odasına geçmişti. İslim Dilan ve Ela da kahve için mutfağa geçmişti.

 

Ela cezveye kahve koyup tek tek ölçülü su koymuş orta şekerli kahve yapmıştı. İslim de fincanlari tepisye dizip bardaklara su koyuyordu.

 

" Zeynep nasıl?" Kardeşi ile konuşsa da Hazar dan dolayı, bu aralar pek konusmamisti.

 

" Oda iyi, doğuma hazırlık yapıyor." Dedi Ela. " Mide bulantısıdan çok şikayetçi. Çok kusuyor."

 

" Bende öyleydim." Dedi Dilan. İlk zamanlarda hadi neyse de, hamilelik ilerledikçe daha kusması kadını sinir edio durmuştu. Hazar da çok çekmişti.

 

" Bende öyle bir sıkıntı yok da, tuvalete çok çıkıyorum." Dedi İslim. Suyu bol bol içtiği için sürekli tuvalete gitme isteği oluşuyordu.

 

Dilan İslim'in koluna bir fiske vurdu.

" Seninde maşallahin var. Biz ikinciyi yapmaya korkuyoruz sen ikinciyi yaptın bile." Bu İslim az değildi.

 

" Nasip kısmet, İbrahim de çok istiyordu."

 

Dilan elini salladı. " Ağabeyime bakarsan, ikinci doğurur üçüncüyü hemen ister."

 

İslim başını salladı. " Yok ikinci de kalmak istiyorum. Zaten korkum var."

 

Ela ve Dilan kıza baktı. Neyden korkuyordu ki?

 

" Neyden korkuyorsun?" Dedi Dilan.

 

İslim sandalyeye oturdu. " Neyden olacak, Ezo doğarsa Egemen ile arası nasıl olacak? Egemen kız kardeşini sevecek mi?"

 

Dilan kalçasını tezgaha yasaldi. Böyle korku olursa işi zordu.

" Meram etme. Hepimiz öyle buyumedik mi? İlla kıskançlık olur. Kavga olur sonra bir bakmışsin birbirlerini kol kanat geriyorlar."

 

" Doğru." Dedi Ela. Kaynayan kahvenin köpüğünu alıp fincanlara döktü kaşık ile. " Ablam az mı Zeynepten çekti. Saçını yoldu, burununu ısırdı, yanağını ısırdı." Tek sayarken de güldü.

 

Dilan o günler geldikçe daha da sinir oldu. Küçükken Zeynep hep dilana bulaşırdi. Ne zaman bahçede oynasalar Zeynep muhakkak dilana gelir saçını çeker, burununu ısırırdi. Tâbi annesi de Zeynep'i korurdu. Daha ne güzel günleridi.

 

" Sonra bende ona vurdum. Sana vurdum değil mi?" Diye cirladi.

 

Ela o an susmustu. Kahveler hazır olunca kadınlar yukarı çıktı. Tek tek servis edip oturdular. Hazar ve Egemen ortaya geçmiş babaannesinin ve anneannesinin şarkısı ile oynuyordu. Halime hanım ve Hacer hanım şarkı söylüyor torunları oynuyordu.

 

İbrahim gulmusyerek oğluna bakıyordu. Gözleri kadına değdi. Gözleri ile kadına teşekkür etmişti. Bu çocuğu ilerde doğacak çocuğu için. Dünya tatlısı bir oğlu vardı, ve yakında dünya tatlısı birde kızı olacaktı.

 

İbrahim'in telefonu çalması ile dışarı çıktı. Telefon ile konuştuktan sonra kapadı.

 

Gulumesmsi genişledi.

 

" Hayırdır, inşallah." Sesinin geldiği yöne döndü. Dilan yanına gelmekte çekiniyor ama konuşmaktan cekinmiyordu.

 

" Yanıma gel!" Diye emretti.

 

Dilan buyruğuna uydu yanına geldi. İbrahim kollarını açıp kardeşini sarıp sarmaldi. Kardeşinin kokusunu içine içine çekti.

 

" Özledin mi beni ağabey?"

 

" Seni özlemek ozelmemim yanında az kalır."

 

Dilan bu şekilde olmayı ne kadar çok istemişti. Hep bu şekilde kalmayı. Yavaşça geri çekildi. Gözleri ağabeyine kaydı. " Seni çok özledim be ağabeyim." Araya çok ayrılık girmişti. O ilk günlerin gelmesini istemiyordu. Kâbus dolu o günlerin. Ağabeyinin yüzü dâhi görmek istemediği o günlerin.

 

" Yokluğun bana azap verdi. Geçmiş geçmişte kaldı. Çok şükür ki Rabbim bize bu güzel günleri hazırlamış."

 

Dilan ikinci kez güldü. Çok şükür dedi içinden.

 

Oğlunun ağlaması duyulunca gözleri salona kaydı. Ahh iki dakika rahat yoktu.

 

" Sana çekmiş." Dedi İbrahim.

 

" Ayy hiçte bir kere," hemen itirazını sunmuştu. Oğlu konağı yıkımdan evvel yetişmeliydi. Salona girip oğlunun yanına geldi. Hazar annesini gelince susmustu.

 

Gecenin sonunda aile gitmek için hazırlık yapmıştı. Ki Ela hızla durdurdu.

 

" Durun ya durun."

 

" Ne oldu kızım."

 

" Hatıra fotoğrafı çekeceğim."

 

Ela telefonu ayarlamisti. Herkes bir araya toplanmıştı. İslim İbrahim'in önünde durmuş oğlunu kucağına almıştı. Dilan da annesinin yanına geçmişti. Ela selfi moduna geçip fotoğrafı ayarladı.

 

" Çekiyorum... Çektim."

 

Bir hatıra daha eklenmişti albümüne. Mutlu huzurlu bir aile albümüne bir kare daha konmuştu. Eksikler geçmişe, gelecek hepimize kalsın....

 

 

 

Bölüm : 29.01.2025 11:15 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...