
Bölüm-13
***
Kırık gül demeti....
Kadınlar bir çiçek gibi narin, dişi aslan gibide vahşiydi. Ama bazen kırıldığı tükendiği, bazense canından can verdiği zamanlar da oluyordu.
Kadınlar kırık bir ayna gibi keskin, bir yapboz parçası gibi de bir bütündu.
Bir yapboz parçası gittiği yada bulunmadığı zaman kadınların ruhu da aynı bu yapboz parçası gibi dağılır ve hep eksik kalırdı.
Ve bazı paramparça yıkık dökük hayatlar gibi...
Zêrda doktorun ne dediğini anlamamış kadının gözlerinin içine ateş gibi bakmıştı.
" Anlamadım doktor, ne dediniz?"
" Bebekte iyi sizde." Dedi doktor tekrar teyit etmek için.
" Ama bu nasıl olur ben beş yıldır gebe kalamiyorum."
" Zêrda hanım, bu tarz durumlar normal. Stres sıkıntı gibi etkenler bebeğe etki eder."
Doktor rulo peçeteden yırtıp kadına uzatsa da Zerda kendinden geçmiş öylece boş gözlerle bakıyordu. Yıldız doktorun elinden peçeteyi alıp yengsinin karınıni temizledi.
Doktor gidince Yıldız sedyenin kenarına çöktü. Yengesi şuan hiç iyi değildi.
" Yengem, iyimsin?"
Zêrda başını salladı. Nasıl iyi olabilirdi ki? Elini karınına dâhi goturememis, bebeğine bile dokunamiyordu. Evet tekrar Allah izin verirse bir bebeği daha olacak, yüce Mevla yeniden onu anne olmaya bahşetmisti.
Ama gelin birde onu Zerda'ya sorun. İçindeki yangını, kayıp olan benliğini!
" Yıldız ben ne yapacağım?" Göz yaşları yanağını sicim gibi islati.
" Ne demek ne yapacağım yenge. Bak yeniden anne olacaksın. Reyhan kardeş istiyordu, Allah duasını kabul etti."
Fakat Zerda bunu düşünmüyordu. Düşündüğü şey çok başka bir şeydi.
" Ben onu düşünmüyorum ki yıldız. Onca yıldan sonra üzerime kuma geldi. O kadınında bir çocuğu olacak şimdi benimde bundan sonra nasıl olacak?"
Bir çıkmaz kuyu varsa Zerda orada kalır bir daha da çıkmazdı o kuyudan. Bu hayatın keşmekeşini çekmek kadar illet bir şey yoktu hamile kadın için.
" Allah yardımcımız olur yenge."
" Nasıl olacak bilmiyorum." Göz yaşları saniyesinde yerini yenileri ile ekleniyordu.
Kapı çalınmış Yıldırım kapının arkasından seslnemisti.
" Yıldız yengem iyi mi?"
Yıldız şansına küfür edip ayağa kalktı. Ağabeyini ve Ayhan'nı unutmuştu.
Kapıyı açıp dışarı çıkmıştı. Kapıyı kapatıp ikisine döndü.
" Şey ağabey.. yengem iyi..."
" Zerda in bir şeyi yok değil mi?" Diye sordu Ayhan. İkiside Reyhanin yanına gittikleri için ne durumda olduğunu bilmiyordu.
" Yok çok şükür de.." nasıl söyleyeceğini bilmiyordu.
" Ne?" Dedi Ayhan." Kızım adam gibi desene, taksit taksit söyleme!" En sonunda sesini bir doz yükseltmişti.
" Yengem hamile."
" Ne!!" Dedi iki adam da aynı anda. Zêrda gelin hamile karınında filizlenen bebeği vardı.
" Nasıl?"
" Nasıl mı var ağabey yengem hamile işte."
Yıldırım ne diyeceğini bilemedi. Bilse de ne tepki vereceğini şaşırdı. Şansına bir dizi küfürlerini tek tek itina ile yolladı. Buruk bir sevinç vardı ama oda kuma yengesi varken hevesi yeniden kursağında bir bir kalmıştı.
Allah bilir yengesi ne hâlde idi.
" Ben reyhana bakayım." Oradan sivişti.
Ayhan'nin beyin hücreleri aklına katkı sağlayacak durumda değildi. Karşısındaki odada karısı ve karınında bebeği vardı. Kendinden utansın mı yoksa yoksa kadına verdiği enkazının altından çıkarsın çözümü yoktu. İçerde karısı da vardı ve karınında bir bebek. Nasıl girecekti o odaya. Normal bir kocanın yaptığı gibi, bizim şimdi ikinci bir bebeğimiz oluyor diyemezdi ya!
Nasıl bakacaktı o kadının yüzüne? Nasıl sen benim karimsin, bebeğimin annesinin, diyecekti? Bütün acıları kadın yüklenmiş, ahida adam almıştı sırtına. Bu ahla nasıl bir ömür devam edecekti?
Orada duramadi çıkıp gitmişti. Yıldız ağabeyinin arkasından içinden geçen cümleyi sarf etti.
" Asıl şimdi yengemin yüzüne nasıl bakacaksın ağabey?"
Yıldızın telefonu çalması ile cebinden çıkarıp bakmıştı. Arayan annesi idi.
Duvar köşesine geçti.
" Yâde "
" Keckamin, Reyhan iyidir? Bir sıkıntı vardır?"
Yıldız alt dudağını stres içinde ısırdı. " Yok dayê iyidir. Bir şeyi yok serum verdiler uyuyor şimdi."
Zübeyde hanım telefonun ucundan derin nefes verdi. Çok şükür torunu iyiydi. " İyi çok şükür."
" Dayê, bir şey daha var."
" Nedir?"
" Zêrda yengem biraz fenalaştı."
" Ne? Zêrda gelin iyidir?"
" İyi, iyi çok şükür de. Yengem gebe dayê."
Zübeyde hanım dut yemiş bülbüle döndü. Bu nasıl bir hayatı böyle! Bu nasıl bir kaderdi. Bu hayatın ve kaderin hiç acimasi, hiç mutluluk hakkı yok muydu?
" Ne zaman geleceksiniz eve?"
" Sabah gibi geliriz yâde."
" Temam keckamin."
Telefon kapanmış, Yıldız yengesine bakmak için içeri girmişti.
Sabah Reyhan uyanmış doktor ilaç yazıp göndermişti. Zêrda doktorun yanına gitmiş gerekli bilgileri almıştı. Doktorun odasında iken, kocasının ona bakışını bilse de bozuntuya vermedi.
Arabaya binip yola çıkmışlardı. Reyhan hala kucağında uyuyordu. Doktor ılık bir duş alsın iyiyce terlesin demişti. Yıldız eve gider gitmez yapacaktı. Yengesi şuan hiç iyi bir vaziyette değildi.
Ayhan arabayı kullanırken, göz ara sıra orman yeşili harelere takılıyordu. Zêrda o kadar düşüncesi arasında, bazen dikiz aynasından kocası ile göz göze geliyordu. Adamın gözlerindeki o acıyı o pişmanlığı görse neye yarardı. Nasıl af dileyecek, ne için affına sığınacakti.
Son pişmanlık ne faydaydi!
Eve gelmiş yukarı çıkmıştı. Yıldız yeğenini kucağına alıp merdivenleri çıkıp içeri girdi.
" Hoş geldin Zerda gelin."
" Hoş buldum jimom."
" Haydi sen yukarı çık dinlen." Dedi Zübeyde hanım. Beti benzi atmıştı gelinin.
Zerda yönünü merdivenlere çevirdi. Yavaş yavaş adımlarla çıkmış içeri girmişti. Bedenini yorgunlukla yatağa attı.
Bir kaç uyku sonrası Yıldız yanına gelmiş çorba getirmişti. Bir kaç kaşık almış fakat daha fazlasını midesi kabul etmedi.
Zübeyde hanım da içeri geçti. Üç kadında odaya geçmiş konuşuyordu.
" Zêrda gelin bu nasıl oldu?"
" Bilmiyorum yâde, bende bilmiyorum."
" Yenge ağabeyim üzerine kuma getirdikten sonra sen hiç ağabeyim ile yakinlasmadin. Bu nasıl olabilir ki?"
Zêrda iğnenin ucunu canına batıyormus gibi hissetti. Çarşafı kendinden geçmiş gibi avuç içinde sıktı.
" Ayhan bana dokundu!"
İki kadında anlamadı. Nasıl olmuştu?
" Nasıl?"
Zêrda yenilenen göz yaşı içersinde o gün kara geceyi bir bir anlattı. Zübeyde ve Yıldız gözleri ardına kadar açılmış yıldız yengesinin sözleri ile kafası alak bulak olmuştu.
" Yâde ben.."
" Niye bize demedin kızım? Niye içindeki acıyı, fırtınayı gizli tuttun zerdam?"
" Ne diyecektim yâde? Ayhan bana bunu bunu yaptı mı diyecektim?"
Zübeyde hanım elindeki bastonun yardımı ile ayağa hızla kalktı. İki kadında korku dolu gözlerle bakıyordu yaşlı kadına. Zübeyde Hanım'ın siniri bir volkan gibiydi. Siçradagi an küle çevirirdi.
" Diyecektin Zerda diyecektin!" Gözleri ateş çemberiden farksızdı.
" Yanıma gelip anlatacaktin. Oğlun bana bunu yaptı diye, biz kadınız diye herşeyi biz çekçek halimiz yok. Kadın susarsa herkes dilsiz şeytan olur." Dedi sert sesi bunu yapacağının garantisini veriyordu bir kez daha. " Benim oğlum beni de babasını ezip geçti. Erkek evlat dedi senin başını yedi. Acıyı sana verdi. Ama bu kadar uzun boylu değil!" Odadan emin adımlarla çıktı. Zübeyde hanım çıkmış, kuma gelinin yanından kasırga gibi geçip gitmişti. Hawar anlamayan bakışlar ile giden kadına baktı.
Yukarı çıkıp kendi odasına gidecekti ki, Zerdanin sesini işti. Yavaş yavaş sessizce kapının eşiğine gelmiş duydukları ile elini ağzına götürmüş gözleri ise yuvalarından çıkacak kadar büyümüştü.
Ayhan kocası Zerda'ya bunları yaptı ise kendine neler neler yapmazdı!
" Kapı mı dinliyorsun sen?" Gerçeklerin çıkması büyük şok olmuş, bedeni bir yaprak gibi titremisti. Merdivenlerin başında ona kızgın surat ifadesiyle yanına gelen kıza baktı.
" Şey ben bir isteği var mı.."
" Kes.. kes.. kes!"
Hawar'in kaşları çatildi. Bu ne sinir bu öfke idi. O kim oluyordu da ona bunu söyleyebiliyordu.
" Vahide sen mi geldin?"
" He gülüm ben geldim." Kadının yanından geçip odaya girip kapıyı kapattı.
Hawar burun büküp odasına geçti.
" Abla sana sinirleyim!" Çantasını kenara koyup ablasının yanına geçip oturdu. " Ben sana ne dedim. Bir şey olduğu zaman beni ara demedim mi?"
Zêrda kardeşinin yanağını okşadı.
" Bir şey yok iyiyim."
" He he bende inandım sana!" Dedi bu sefer. " Sana ne dedim ben iki elim kanda bile olsa gelirim demedim mi?"
" Annem nerede gelmedi mi?"
" Ayağı ağrıyor, beni gönderdi."
Zêrda annesini çok özlemişti. En kısa sürede yanına gidecekti.
" Sen nasılsın iyisin değil?"
" İyiyim, iyiyim."
" İyi tabi artık o yeni anne." Dedi Yıldız. Eğer gerçekleri vahideye anlatırsa dünyayı ağabeyinin başına yıkardi.
" Nasıl?" Dedi ablasına bakıp.
" Yeniden teyze oluyorsun iki gözüm."
Vahide şok içinde ablasına bakakaldi. " Şaka mı?"
" Hayır gerçek."
" Ama nasıl?" Dese de Zerda bunu demeyecekti.
" Oldu işte."
Vahide ne kadar eti ise ablası kader deyip üstünü kapatmıştı. Akşam vakti yemek sonrası Ayhan eve dönmüş annesi onu misafir odasına çağırmıştı.
" Buyur yâde."
" Geç otur karşıma!"
Ayhan annesinin sözüne itaat ederek oturmuştu.
Zübeyde hanım lafı eveleyip gevelemden söze girdi.
" Oğlum Zerda'ya nasıl böyle bir şey yaparsın? O kadının rızası olmadan nasıl el surersin?"
Ayhan derin nefes alıp gözleri annesi ile kesişti.
" Yâde o benim karım!"
" Karın öyle mi? Madem karın, ne demeye kuma getirdin? Ne demeye koprecik, gül gibi kadına bu acıyı verdin he?"
Ayhan sinirle ayaklandı. Eli ile saçını karıştırdı. " Zêrda benim karım ana! Kızımın anası. İstediğimi yaparım kimse de buna karışmaz!"
Zübeyde Hanım da ayağa kalktı. Elindeki bastonu ile oğlunun karşısına dikildi.
" O yüzden mi, ben erkek bebek istiyorum, kuma alacağım, diye biz yok sayıp dediğini yaptın." Dedi Zübeyde hanım. " Hadi onu geçtim. Yarın sen bu kadınları nasıl idare edeceksin? Canının yandığını zaman kime sırtını yaslayacaksin. Sen merhametini nerede, hangi cehennemin içinde unutun!" Öfkesi dinmedikce daha da körükleniyordu. Bir adam bir kadın istemediği müddetçe hiç bir şekilde dokunmazdi. Yoktu öyle bir dünya, zaten acısına merhem bile fayda olmazken birde oğlu kadına yapmadığını bırakmıyordu. O benim karım diyerek böyle bir cüreti göstermezdi.
" Beni karşına alma Ayhan!" Dedi bu sefer. "Ananı, atanı karşına alma!"
" Beni seni karşına almıyorum yâde. Zerda da Hawar da benim karım. Onları sokağa atacak değilim." Ayhan arkasını döndü kapıya doğru gideceği esnada annesinin sesini işti.
Zübeyde hanım tek kaşını kaldırdı. Başını olumsuz yönde salladı.
" Peki ya kızın, yarın senden hesap sorarsa ne diyeceksin kızına?"
Ayhan durdu. Kaçamazdi gerçeklerden. Kaçmak bu dünyada en imkansız bir güçtü.
" Yarın kızın Reyhan senden hesap soracak? Ne diyeceksin, ben kız istemedim ananın üstüne kuma getirdim mi diyeceksin." Diktatör gibi hesap sorsa da bu günler uzak değildi.
Ayhan kapıya adım atıp elini kapının kulpuna attı. Ayağının birini dışarı atmıştı ki annesinin sesini ikinci kez işitti.
" Ama şunu unutma, bir kadına ömrü boyunca acı vereceksin, diğerine hep sevgisizlik! Sana da sadece ahı kalacak."
Ayhan kapıdan çıkıp sertçe kapattı. Bir fare gibiydi, kapana kısılmış nereye dönse canını alacak bir kapan varmış gibi dönüyordu.
Gözleri sadece yukarı kaydı. İki karısı vardı ve ikiside hamileydi. Ve bundan sonra ne olacak tahmin dâhi edilemiyordu...
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 129.78k Okunma |
6.17k Oy |
0 Takip |
50 Bölümlü Kitap |