28. Bölüm
Emine Çiftçioğlu / ZERDA GELİN / 28. Bölüm

28. Bölüm

Emine Çiftçioğlu
em_ineee

Bölüm-27

***

Kuruyan dal ağacı...

İmkansızin olduğu bir evrende yaşamak, en pahalı zorlu hayattı bizim için. Ve bu imkansız olan acının içinde çırpınışlar sarf etmek ise en acıdan farksızdı.

Ayhan Zerdanin yanında kalıyordu. Bir haftada fazladır karısı ile kalsa da kadınla tek bir kelam dâhi etmiyordu. Ne Zerda eski Zerdaydi, nede Ayhan eskisi kadınla konuşa biliyordu.

Kızını kucağına alıyor konuşuyordu Ayhan. Kızının hâlâ ona karşı tavır takindigini biliyordu. Ki dava haklıydı.

Zêrda sabahları kocasını beklemeden aşağı iniyor, kocası odaya gelmeden evvel de odasına çıkıyor uyuyordu.

Elindeki kıyafetleri tek tek utulemis, askıya asmisti. Yıldız içeri geçmiş, ağabeyinin gömleklerini utulemisti.

" Yenge bunları nereye asayim?" Beyaz siyah ve mavi renkte olan gömlekleri elinde tutuyordu.

" Sağ dolap kapağını aç gülüm."

Yıldız sağ dolap kapağını açıp tek tek asmisti. İşini bitirip yengsine döndü.

" İşin bitti mi yenge?"

Zêrda cevap vereceği sırada yatağın üzerinde duran telefonu çalınca yıldız hızla telefonun eline almıştı.

" Vahide arıyor." Telefonu yengesine uzattı.

Zêrda ütüyü kapatıp telefonu açıp kulağına götürdü.

" Gülüm," gülümseyerek telefonu açmıştı.

" Abla.. abla.."

Kardeşinin sesinde bariz bir endişe vardı. Zerdanin kaşları çatlamış ne olduğunu anlamaya çalışıyordu.

" Vahide ne oldu?" Yıldız yengesine eliyle ne oldu diye işaret vermiş Zerda dudağını büzümistu.

" Abla.. annem, annem abla."

Zêrda, annem kelamını duyduğu anda eli ayağı boşalmış korku dolu gözlerle kardeşini dinliyordu. Annesine ne olmuştu?

" Ne oldu anneme?"

" Annem.. annem iyi değil. Hastaneye gidiyoruz şimdi."

Telefon kapanır kapanmaz Zerda hızla yıldıza döndü. Yıldız yengsine bakıyordu. Halasina ne olmuştu?

" Yenge.."

" Annem... Annem.." daha fazlası çıkmamıştı kadının ağzından.

Hızla odadan çıkmış, Yıldız yengesinin peşine düşmüştü. Yengesi böyle inerse düşme tehlikesi geçirebilirdi.

" Yenge, dur yenge.."

Zêrda merdivenleri hızlı hızlı iniyor, düşme tehlikesi geçirme olasılığını bile göz ardı ediyordu. Ayağı boşluğa gelen kadın az daha düşecekti ki, Yıldız'ın eli ayağı boşalmış gözleri ardına kadar açılmıştı.

" Yenge!!"

Kolundan ve karınından tutulan kadın gözünün önünü göremeyecek kadar kötü olmuştu.

Yere çöken kadın hıçkıra hıçkıra ağlamaya başlamıştı.

" Zêrda.." kocasının sesini bile duyacak kadar kötü bir ruh haline bürünmüştü.

Bu acıyı yıllar önce yaşamıştı Zerda. Babası yıllar önce kanser hastası olduğunu öğrendiğinde, yıkılmıştı. Hastalığı ileri seviyede olduğu için sadece dua etmişti genç kadın. Babası da annesi gibi bir gün fenalaşmis hastaneye kaldırılmıştı.

Ancak ne çare ki, babası tüm çabalara rağmen, gözlerinin bu acımasız hayatta gözlerini kapatmıştı.

Hayır.. hayır aynı acıyı bir kere yasayamzdi. Aynı acıyı bir kere daha kalbinde bir hançer gibi vuramzdi.

" Zêrda kendine gel.."

" Olmaz.. olmaz yemin ederim olmaz.. bu sefer olmaz.." yeşil gözleri kırmızıya dönmüştü. Aynı acı bir kere daha kalbi dayanamzdi.

" Dayanacak gücüm kalmadı artık.." acı içinde ne kadar birikmiş varsa attı kadın. " Canım yanıyor benim.. çok yanıyor.."

" Zêrda.. Zerda kendine gel, kendine gel.." kadının güzel kokan saçına öpücük kondurdu. " Kurban olayım kendine gel, ne oldu söyle.. söyle bana.."

" Kalbim ağrıyor benim.. canım çok yanıyor... Dayanamıyorum artık.." acılar bir bir berrak yüzeye çıkıyordu. Kendini nedensizce kaybetmişti kadın. Şuan hastanede olması gerekirken yere diz çökmüş ağlıyordu.

" Yakatigim kadar derman olacağım sana." Eliyle kadının saçlarını okşuyordu. Bir kadını yakmıştı, bir kadına ömüru hayattı boyunca yaşamak istemediği, ama yaşattığı bir acı vermişti.

" Canım.. acıyor benim.."

" Yeniden yeşermen için, elimden ne geliyorsa yapacağım.."

Kırılan kalbi bir cümle ile nasıl onaracakti insan? Kendi eliyle acitigi yarayı nasıl, duzeltcekti insan?

Zêrda güç bela ayağa kalkıp kaynansi ve kayınbiraderi ve kocası ile evden çıkmış hastaneye gitmişti. Arabada bile ağıt yakmıştı kadın.

Yıldız yeğeninin yanına gelmiş onunla ilgilenmişti. Hawar ise salona geçmiş, kocasının kadına yarana derman olacağım, yeniden yeşermen için gücün olacağım sözlerini beyinine yer edinmişti.

Bir kadına umut oluyordu adam. Ona her türlü desteği vereceğinden kuşkusu yoktu. Kendi yalnızlığına dem vurdu. Kocası ona bir kez olsun, ilacın olacağım dememişti. Herşey güzel olacak da dememişti.

Bu evde hiç bir zaman yeri, ve gelin olarak evi olmayacaktı..

***

Acil kapısının önünde kardeşi ile birlikte oturmuştu. Geleli bir saatten fazla olmuştu ama ne doktor çıkmıştı nede başka bir haber verilmişti.

Vahide ablasına sarılmıştı. Annesinin gözünün önünde düşüşü, nefes almaması ve acı içinde gözünü yummasi kızı perişan etmişti.

Acil kapısı açılmış doktor çıkmıştı nihayet. Zêrda ve kız kardeşi ayağa kalkmış doktora bakıyordu.

" Annem iyi mi?"

Doktor gerekli bilgileri tek tek anlaşılır biçimde anlattı. " Hanım buraya getirildiğinde iyi değildi. Kalbindeki bazı damarlar tıkanmış. Anjiyo olacak."

" İyi olacak ama değil mi?" Dedi Vahide.

" Vücudu çok yorgun düşmüş. Bundan dolayı stres ve yorgunlukta baş göstermiş. Şimdilik uyuttacagiz. Yarın ameliyata alacağız."

Doktor gerekli bilgileri vermiş daha sonra da gitmişti. Kötü bir haber vermemişti. Öldü haberi doktorun ağzından çıkmamıştı.

Kızlar yeniden oturdu koltuğa. Hanım xanim, yoğun bakım odasına alınmış, uyutuluyordu. Her hangi bir sıkıntı çıkmaz ise yarın ameliyat olacaktı.

Akşama kadar bekleme koltuğuna oturan iki kız kardeş daha sonra kaynansi ile hastane kafeteryasina inmişti.

Çay içen Zerda yorgun ve bitap düşmüş bir hâlde sandalyede oturuyordu.

" Abla.."

" Efendim.." gözleri yorgun bakan kardeşine döndü. En az onun kadar kardeşi de yorgundu.

" Babam sağ olsaydı bunlar yaşanmazdı biliyorsun değil mi?"

Zêrda evet anlamında başını salladı. Eğer ki Tayyar bey yaşıyor olsaydı. Ne Zerdanin üstüne kuma gelirdi nede bu acıyı yaşardı.

" Ayhan senin üstüne kuma getirdiği anda babam gözünü kırpmadan onu öldürür kendisi de mahpus damına düşerdi."

Babası mert adamdı. Haksızlık karşısında değil susmak, asla boyun egemzdi. Bazen baba dediğimiz an herşey bitiyordu. Bir baba kızının başında durduğu anda hiç kimse onu karşısına alamazdı.

" Emin ol sende iyi ben bilirim kardeşim." Dedi kısık sesiyle.n

Gözleri Ayhan'a çevirdi. Hastane bahçesinde sigara içiyordu. Eğer babası yaşıyor olsaydı, kocasının kanlı gömleğini Zübeyde Hanım'ın önüne atardı.

Gece seheri, Şanlıurfa semasina çökmüştü. Bahçe fazla dolu değildi. Kimi yaralı kimi doğum için kimi de hastası için buradaydı.

Zêrda koltuğa geçip oturmuştu. Boş olan yüzük parmağına bakıyordu. Daha dün gibi aklındaydi nişan günü. Büyük bir mutlulukla takmıştı o yüzüğü. Mutlulukla girmişti o eve. Teli duvaklı gelinlik giyerken, ne bilecekti, kefen giydiğini.

Oysaki seviyor sanmıştı kocasını. Oysaki kocası ona aşık sanmıştı. Bebeğinin annesi olmaktan mutluluk duyarken, şimdi ise acı ve keder içinde yaşama sımsıkı tutan bir kadındı.

Yanına birinin gelmesi ile başını sağ tarafa çevirdi. Ayhan yanına gelmişti.

" Eve götüreyim seni, yorgunsun."

" İstemiyorum." Dedi net sesiyle. " Gitmek istesem Yıldırım var."

" Bende varım!"

" Sen benim için yoksun!"

" Zêrda sana büyük bir yara açtım. Ama.."

" Ama ne biliyor musun?" Dedi kadın. Kafasını kocasına çevirdi. Kızgın bir suretle bakıyordu adama. " Bugün benim babam yaşıyor olsaydı, sen bugün benim yanımda olamazdin Ayhan!"

Kahve gözleri kadına çakıllı kalmıştı. Zerdanin babası öyle eften puften bir adam değildi. Eğer olur ki biri ailesine laf ettiği anda, ağzının payını verecek gücü de kuvveti de vardı.

" Sen bana diyorsun ki, sana derman olacağım, seni yeniden yeşermen için elimden geleni yapacağım ​​​​​​," kadın alayla güldü. " Seni beni ezip geçtin. Sen gittin üstüme kuma getirdin. Kuma karıdan yakında bir bebeğin olacak. Sen beni ayağa kaldırsan ne fayda. Sen diğer kadınla bebeğinin mutluluğunu yaşarken, beni nasıl ayağa kaldıracaksin?"

Kadına o kadar komik geliyordu ki bu durum. İlacın olacağım dese ne fayda, elinden tutacağım dese ne fayda, seni ayağa kaldıracağım dese ne fayda. Kendisi yıkımın en beterini yapmışken!

" Seni kirdigımin farkındayım."

" Olsa ne olur olmsan ne olur."

" Beni affetmeyeceksin." Dedi adam.

" Asla..." Dedi kadın. Gözleri yeniden adamı buldu. Kararan göz bebekleri ile kocasına dikti gözlerini. " Sana yemin ederim ki, yer ve gök birleşese.." dedi kadın şehadet parmağını yukarı doğru kaldırıp adama baktı. " Seni ne bu dünyada ne de öteki dünyada asla affetmeyecegim! Tek dileğim, acı çekesin ama ölmeyesin."

Hızla ayağa kalktı. Kocasının büyüyen gözlerine aldırış dâhi etmedi. Koridoru ezip geçerek çekip gitmişti.

Ayhan sanki yüreğine dehşet bir acı verilmiş gibi yanmıştı. Bir acı değil, ilelebet yanacak bir acı daha konmuştu. Ölse bundan iyiydi. Ölseydi de ne bir kadına bu acıyı nede bu acıyı ömür boyu çektirsyedi.

***

Gün doğmuş hanım xanim ameliyatta alınmıştı. Ameliyat sorunsuz geçmişti. Bir iki gün sonra servise anlamıştı.

Gözlerini açtığında iki kızı da neşe içinde yanındaydı. Zêrda ve Vahide anneleri uyandığı için çok mutluydu. Yüzlerindeki gülümse görülmeye değerdi.

Zübeyde hanım ile hiç konusmamsiti. Hepsine çok kızgındı. Sadece geçmiş olsun dileklerini almıştı. Ki damadı olacak adam bile yanına geldiğinde, yüzüne bile bakmamış, yüz çevirmişti.

Kızlar odadan çıkarken, Ayhan da çıkacağı vakit hanım xanim damadını durdurdu.

" Ayhan.."

Adam yavaşça önünü döndü. Kaynansi adama bakıyordu.

" Buyur, hala."

" Kızımın yüzüne hâlâ bakacak yüzün var mı?" Dedi yaşlı kadın. Kaşı çatık, gözleri sertçe bakıyordu. Kızının yüzüne bakacak yüzü vardı, ki hâlâ kızının yanındaydı.

Ayhan sessiz kaldı. İlk karısı şimdi de halası ona laf ediyordu. Haklı olan bir laf.

" Benim kızıma hiç vermek istemedigin bir yük verdin." Dedi yaşlı kadın. " Dilerim Allah sana o mutluluğu bahşetmez!"

Ayhan daha fazla durmadı. Çekip gitmişti odadan. Nasıl bir yük binmişse sırtına kamburlasmisti. Sanki ölü cenazesini sırtında taşıyordu. Bir yorgunluk, hem ruhen hemde bedenen çekiyordu genç adam. Bunu ömür boyu çekecekti. Bir evliliği varken, hiç yetmezmiş gibi ikinci bir evlilik daha yapmıştı. Şimdi bu vebali nasıl ödeyecekti?

Yaşlı kadın eve geçmişti. Sağlık durumu ise iyiydi. Zêrda annesinin evinde bir gün kalmış ardından da eve geçmişti.

Ayhan Zerdanin yanında kalmaya devam ediyordu. Son bir kaç gündür Ayhan iyi değildi. Sürekli öksürüyor, halsiz ve çökmüş bir vaziyette geziyordu.

" Ayhan sen iyi değilsin." Dedi Hawar. Kocası iyi değildi. Elini anlinina götüreceği sırada kocası izin vermedi.

" İyiyim ben karım nerede?"

Hawar kocasına bakıyordu. Gözleri bugünlerde sürekli Zerda'yi arıyordu. İyi olmamasına rağmen, kızı ile ilgileniyor, onu güldürüyor ara ara da çarşıya çıkarıyordu.

" Zêrda odaya çıktı." Dedi Hawar.

Ayhan mutfaktan çıkmış, merdivenleri yavaş yavaş adımlarla çıkıyordu.

Hawar giden adama bakıyordu. Son günlerde onu umurmsaz tavrı, bir gün olsun ona gülmeyen, onu da böyle sahiplenmeyen tavırları, karım bile demeyisi bile kadının canını yakıyordu. Bu evde kuru dal parçası gibi fazlalkti. Sanki çamur deryasına girmiş sinek gibiydi. Biri yaklaştıkça kaçıyordu.

Bebeğinin erkek olması gerekiyordu. Yoksa çürüyüp gidecekti bu evde. İç çeke çeke giden kocasına bakıyordu.

Ayhan odaya kadar çıkmış, kapıyı hızla açmıştı. Zêrda bornozunu giymiş kıyafetini giymek için hazırlık yaparken kocası birde küt diye içeri geçmişti.

" İnsan bir kapıyı çalar!" Dedi kadın. Giydiği bornozna daha sıkı sarıldı.

" Zêrda. Sanki göremedim bir şey."

Zêrda adama bakarak sabır çekti. " Niye geldin?"

" Biraz rahatsızım bana geçen sefer yaptığın bir çay vardı onu yap."

Zêrda tek kasını kaldırdı. " Yıldız yapar sana."

" Ben yıldızdan değil, senden istiyorum."

" Kusura bakma, bitti. Dükkan kapalı." Dedi umursamaz edası ile. " Şimdi çıkar mısın üstümü giyinmem lazım!"

" Zêrda iyi değilim. Şu zıkkım çayı sen yap."

" Bende yapmam diyorum. Yıldız biliyor.. hem diğer karın da var oda yapar."

" Karım sensin, senin yapmanı istiyorum."

" Dükkan kapalı." Dedi Zerda. Kocası çıkarsa inşallah üstünü giyinip aşağı inecekti. " Hem artık çıkarsan iyi olur, ikimiz de açız."

Ayhan sinir krizi geçire geçire aşağı inmişti. Kapıyı kapatan kadın kıyafetini giymek için hazırlık yapmıştı.

" Bono coy hozirla zorda." Kocasının takltini yapıyordu kadın. " Camiş, bekle ben sana yaparım o çayı." Tulbetini takan kadın işini bitirip odadan çıktı. " Daha da sürün inşallah." Eliyle artık kendini her anlamda belli eden bebeğine gitti eli.

" Değilim bebeğim, bizene babadan. O bize acımadı. Biz niye aciyalim!" Yediği minik bir tekme ile Zerda güldü. Anlaşılan o ki artık bebeği kendino Belli ediyordu. Yediği tekme de annesine hak verdiğnin kanıtı idi.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 01.01.2025 15:23 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...