

Bölüm-29
***
Papatya ve Gelincik çiçeği
Bazı çiçekler vardır. Kokla kokla bitmeyen, her baktıkça daha da bakasi gelen nadide çiçekler.
Papatya ve Gelincik çiçeği de öyleydi mesela. Papatya, güzelliği zarafeti, aşkı yeniliği taşıyan en nadide çiçek iken, gelincik çiçeği ise asla kavuşamayan, acıyı yükleyen bir çiçekti.
Zerda ve Hawar da öyleydi. İkiside bir çiçekti. Sonu, ucu bucağı olmayan bir çiçek.
Ayhan'nin rahatsızlığı günden güne daha da artmıştı. Boğaz ağrısı baş ağrısı da nukesdince çekilmez bir adam oluyordu.
Yıldırım ve Gülbahar için geri sayım başlamıştı. Eve gelen çeyizlikler gelen misafirler eşliğinde serilmiş, yıldırım'ın odası yeni gelin için hazır edilmişti.
Zêrda ve yıldız düğün için, kaftan modellerine bakıyordu. Yıldız ve Zerda henüz hangi renk secmine karar verememişti.
Elindeki kaftan için bakan Zerda, üç parça olan renge tek tek bakıyordu. Renk seçimi yapılır yapılmaz, terziye gidilip dikilecekti.
Zübeyde hanım gelinin yapmış olduğu kahvden bir yudum içip hem kızına hemde gelinine baktı.
Hawar bir köşeye çekilmiş iki kadında aynı anda bakıyordu. İçindeki kalma isteği ile tutuşyordu genç kadın. Bir yanı kal diyordu, bir yanı ise nişandaki olayları kafasına uşuştukce kaçma isteği barındırıyordu.
" Ben bunu seçtim yıldız." Elindeki kaftan için seçtiği rengi görümcesine gösterdi. Bu renk onun için çok uygundu.
Yıldız ise lacivert tonlarındaki, rengi seçmişti. " Bende bunu beğendim yenge."
" Begendiyseniz hemen terziye götürün. Geç kalmasın." Dedi Zübeyde hanım. " Zêrda keckamin sende karınına dikkat edecek şekilde diktir kaftanı çok dar olmasın."
" Tamam dayê."
İki kadında aynı anda ayağa kalkıp salondan çıkmıştı. Zübeyde hanım biten kahvesini içmiş fincanı, tepsiye koymuştu. Hawar kadınların gittiğini fırsat bilip, kaynanasına çevirdi bakışını.
" Jimom."
" Söyle, buke." ( Gelin)
Genç kadın yavaşça yanına yaklaşıp kadının yanına oturdu.
" Jimom, ben haftaya ailemin yanına gitsem bir sıkıntı olur mu?" Kalmak istemiyordu. Nişandaki olaylar birde düğün ve kinada başına gelsin istemiyordu.
" Çima, Buke?" ( Niye gelin)
" Jimom, ben kalmak istemiyorum hem ailemi de özledim." Dedi Hawar. Yaşlı kadının gözlerine yalvarircasina bakıyordu.
Zübeyde bir şey diyemedi. Ki zaten biliyordu sebebini. Zêrda bu evin büyük gelini olduğu için bütün gözler onun üstünde olacaktı.
" Peki, git bakalım."
Hawar gulmusyerek başını salladı. Ayaklanip yerdeki boş olan bardakları toplayıp tepsiyi de alarak salondan çıktı.
Zübeyde hanım gelinin arkasından bakadurdu. Birisi düğün için elinden geleni yaparken, diğeri daha fazla laf yememek için kaçıyordu.
İki çiçekte kedini net gösteriyordu. Papatya çiçeği yenilik içinde yüzerken, gelincik çiçeği ise solup gidiyordu.
Akşam vaktine kadar Zerda ve yıldız terziye gidip gelmişti. Uygun modellerini tercih etmiş haftaya kadar elinde olması için tembih etmişti.
Akşam yemeği sonrası salonda çay içen Zerda, düğün için konuşuyordu. Kına gecesi Mardin'de olacaktı kız evinde olacaktı. Düğün ise Şanlıurfa da yapılacağı için, büyük iş düşmüştü. Cuma günü kına bir gün ara ile düğün yapılacaktı.
" Herşey tamam değil mi?" Diye sordu Hamo bey. Oğlunun düğünü için hiç bir masraftan kacinmiyordu.
" Herşey hazır. Altınlar da geldi. Yarın Gülbahar ile son gelinlik için gideceğiz sonrada kına için hazırlık yapacağız" dedi Yıldız.
Yapılacaklar tamamdı. Çaylar içildikten sonra Zerda kızını da alıp yukarı çıktı. Ayhan üç gündür Hawar odasında kalmıştı. Bugün de kalacak bugünden sonra Zerdanin yanına gidecekti.
Zêrda kocasının gelmesini istemiyordu. Son yaşanan dan sonra, kocası ile konuşmak istemese de mevbur kalıyordu.
Hawar odasına çıkıp hazırlık yapmıştı. Bir hafta babasının evinde kalacak düğünden sonra gelecekti.
Ayhan odaya geçmişti. Kapıyı kapatıp kadına dikti gözünü. İyi değildi zaten, başı ağrıyor uyuma isteği ile tutuşyordu.
" Ne yapıyorsun sen?" Diye sordu genç adam. Bir eli ile şakagini ovaliyordu.
Hawar kocasına baktı. Valizin fermuraini çekmiş yatağın kenarına indirmişti. Kocasına döndü.
" Babanın evine gideceğim."
" O neden?" Durduk yere babasının evine gitmekte nereden çıkmıştı şimdi.
" Böylesi benim için daha iyi." Dedi genç kadın. " Rahat olurum."
" Kaçıyorsun yani.."
" Ne alakası var?" Dedi Hawar. Aslında kocasının dediği doğruydu ama bunu söylemek istemiyordu.
" Belli.. belli.." yatağa geçip uzandı adam.
" Ben sadece... Rahat.."
" Boşuna inkar etme, hawar. Kaçıyorsun!"
" Evet kaçıyorum." Dedi en sonunda. Başka çaresi var mıydı ki? O nişan da herkes görmezden gelmişti onu, kimse yüzüne bakmamışti. Düğünde kinada olmasında gerek yoktu. Ki zaten gözler Zerda'yi aracaycakti.
" Başka çarem yok çünkü. Nişanda herkesten laf yedim. Kına ve düğünde yemek istemiyorum."
" İyi.. ne yaparsan yap!" Dedi Ayhan. Kafasını kaldırıp kadına dikti kahvelerini. Tek kaşını ustalıkla havaya dikti. " Ama sonra neden gittim, keşke gitmeseydim deme!"
" Merak etme, kuskun olmasın."
Hawar üstünü değiştirip yatağa geçmişti. Kocası hâlâ üstündeki kıyafet içinde yatakta uzanıyordu.
" Üstünü değiştirmeyecek misin?" Rahat edecek miydi böyle?
" Başım ağrıyor sus!"
Hawar sustu, konuşamadı. Ara ara catilan kaşlarına baktı genç kadın. Başı ağrıyordu yada zonkluyordu. Belki masaj yapsa iyi olurdu.
" Masaj yapmamı ister misin?"
" Gerek yok, iyiyim."
Bir kolunu gözünü kapatan Ayhan gözünü yumustu. Uyumak iyiydi iyiysine ama bu baş ağrısı ile mümkün değildi.
***
Bir hafta çok çabuk geçmişti. Gelinlik ve kına için kaftan da hazırdı.
Kadınlar hazırlık yaparken, Hawar hazırlanıp valizini alıp çıkmıştı. Ayhan kadını alıp baba evine bırakmıştı. Yarın Mardin'e geçeceklerdi.
Fakat baş ağrısı hâlâ geçmişti değildi. Hawar arabadan inip eve girmiş, araba hareket etmişti. Giden araba gözden kaybolana dek bakmıştı.
Dün gece kocası uyurken, atesi var mı diye kontrol eden kadını Zerda zanneden Ayhan. ' Zêrda... Zerdam..' diye sayiklamisti.
Kapıyı kapatan kadın ağlamamak için kendini zor tutuyordu. Sahte tebbesumunu yüzüne yer eden genç kadın eve girmişti.
Zêrda ve yıldız son kontrolleri bakıp, işinin yarısını halletmisti.
Akşam vaktine kadar yemek işini yapan iki kadın yemekten sonra erkenden odaya çıkmıştı. Yarın Mardin'e geçeceklerdi. Diğer gün ise kına gecesi idi.
" Anne kardeşim tekme atıyor." Eli ile annesinin karınıni okşadı. Zêrda yatağa uzanmış kardeşini izliyordu, daha doğrusu hissediyordu.
" Evet anneciğim." Kızının güzel saçını oksarken, kocası içeri gelmişti. Kapıyı kapatıp kadının yanına kadar geldi.
" Baba bak, kardeşim tekme atıyor."
Ayhan avuç içini kadının yuvarlak sertleşmiş karınına götürdü elini. Elini atmıştı ama hâlâ hareketlilik yoktu.
" Kardeşim durdu." Dedi Reyhan.
" Anası kılıklı durdu hemen!" Diye laf etmişti. Zêrda kocasının bu hâline içinden ' oh olsun sana' diye geçirdi. Karındaki bebek bile annesinden yanaydı.
Zêrda kızını ortasına almış, uyuması için teşvik etmişti.
" Hadi kızım uyu artık. Bak yarın Mardin'e gideceğiz."
Reyhan uyuycakti uyumasına ama uykusu yoktu. " Uykum yok ama."
" Yoğurt getirim mi sana?"
" Yok yemicem!"
" Aman yeme."
Ayhan diğer tarafa yatmıştı. Kızının ve karısının bu şekilde birbirine laf atması, anne kızın didismesine içten içe heyecan duyuyordu.
" Herşey hazır mı?"
Zêrda başını salladı. " Evet." Kızı ile aynı kıyafeti giyeceği için heyecan yapıyordu genç kadın. Dün kıyafetler gelmişti. Zêrda bol olması için sıkı sıkıya kadını tembihlemis kadının istediği gibi yapmıştı.
" Yarın yorucu bir gün olacak. Kendini fazla yorma."
Zêrda kafasını hafifçe kaldırıp kocasına baktı. " Merak etme, kendime dikkat ederim ben."
" Olsun ben yinede söylüyorum."
Zêrda kızı ile birlikte uyumuştu. Genç adam uyuyan kadını seyre daldı. Kara kaşına, beyaz tenine yakışan saçlarına, hokka burununa taktığı minik parlayan hizmasina kadar herşeyine tek tek baktı. Eli hafifçe kadının tenine degmisti. Pürüzsüz yanağını uzun uzun sevdi. Daha sonra ise ipek gibi olan saçlarına gitti. Çok güzel saçları vardı Zerdanin.
' bebeğim inşallah anneye benzersin.'
Eli karınına gitmişti. Sert karınıni dakikalarca okşadı. Hafifçe anne karnında hareket etmişti bebeği. Ayhan derince gülümsedi. İkinci kez baba olarak, bebeğini ilk hissedisi idi.
' Ben anneyi çok üzdüm.. sen anneyi üzme olur mu.'
Gözlerini huşu içinde kapatan adam uykuya kendini bıraktı.
***
Kına gecesi çok görkemli geçmişti. Gülbahar mor kaftanı ile çok güzel olmuştu. Büyük bir düğün salonu tutulmuş, bütün akrabalar tek tek gelmişti. Üç sepet dolusu kına dağıtılmıştı.
Gülbaharin eline ise kaynanası yakmıştı. Avuç içine kınası yanmış cumhuriyet altını takıp kapatmıştı.
Yıldırım karısının kırmızı duvagini açmış anlindan üç dört gez öpmüştu. Ömürlük öpücüğü helali yapmıştı.
Düğün için Urfa'ya dönmüştü aile. Düğün sabahı herkes uyanmış hazırlığa girmişti. Yıldız yengesini alıp kuaföre geçmişti. Zêrda su dalgası saçını yapmış, güzel bir maykaj ile hazırlığını bitirmişti.
Eve dönen, Zerda hazır kaftanı giymiş, ayağına ise düz taban ayakkabısını takmıştı. Boyununa altin kolye, koluna bilezik ve kupesini takıp boncuklu parlayan tülbentini takıp kızını da giydirip aşağı indi.
Ayhan erkekler ile dama geçmişti. Kardeşi ve yıldız Gülbahar ile birlikte fotoğraf çekimine gitmişti.
Öğleden sonra gelini Urfadaki amcasının evinden alacaklardı.
" Zêrda yenge, bu ne güzellik."
" Teşekkür ederim, Ceylan." Dayı kızı yanına gelmişti. Zêrda çok güzel olmuştu vesselam.
Kadınların yanına geçmiş biraz oturup sohbet etmişti. Hepsi Zerda'ya bakıyor, karınıni odak noktası haline getiriyordu.
Öğle yemeği hazır olmuş uzun bir sofra kurulmuştu. Lahmacun, içli köfte, dolma herşey yerini almıştı. Ayranlar tek tek doldurulmuştu.
Zêrda kızı ile birlikte yemek yemiş, daha sonra genç kızlar sofrayı el birliği ile toplamıştı.
Kızlar son kez makyajına bakmış kimi ise kıyafetini ayarlayıp çıkmıştı.
Kadınlar tek tek ayağa kalkmıştı. Vakit gelmişti. Gülbahari baba evinden alıp düğün salonuna geçeceklerdi.
Zêrda kızı ile aşağı inmişti. Ayhan kadını alıp arabaya geçmişti. Nişan da karısı başka araba ile gitse bile bu kez kendi arabasına bindirmisti.
Zêrda kız kardeşini gördü.
" Vahide annem nerede?"
Vahide giydiği kaftanin ucundan tutup ablasının yanına geldi. " Teyzemin arabasında."
" Sen?"
" Bende onlarla geçeceğim."
Zêrda tamam anlaminda başını salladı. Bütün misafirler arabaya binmişti. Araba kuyruğu uzadıkça uzuyordu.
İlk Ayhan'nin arabası hareket etmiş, daha sonra diğer arabalar tek tek yola çıkmıştı. Arabalardan zılgıt sesi, halay müziği çalıyordu. Düğün eğlencesi görülmeye değerdi.
Gelin arabasınin yanına park eden Ayhan kadına çevirdi bakışını. " Gelini alir almaz arabaya geliyorsun. Başka arabaya binmek yok!"
Zêrda kızı ile arabadan yavaşça inip gülbaharin amcasının evinin önüne gelmişlerdi. Üç davul zurna ekibi de eşlik ediyor kadınlar içeri raks ederek girmişlerdi.
Gülbahar ayağa kalkıp kardeşinin kuşağını bağlamasını beklemişti. Zorlukla bağlanmış, beyaz ve kırmızı duvagini örtmüşlerdi. Kameraman gelinin eviden ayrılışını saniye saniye çekiyordu.
Her genç kız baba eviden teli duvaklı gelinlikle çıkıyordu. Acısı ile tatlısı ile baba evindeki herşeyi bırakıp yeni kurduğu koca evine yol alıyordu.
Zor bela çıkmıştı evden. Parmaklarına ve avucuna yakılan kına, giymiş olduğu beyaz gelinlik ve taktiği altınlar ile baba eviden çıkmıştı.
Dualar ile çıkmıştı. Damat olan Yıldırım karısını alıp arabaya bindirmisti.
Yola çıkan araba bu sefer düğün salonuna geçmişti.
Düğün salonu hınçla hınç doluydu. Zêrda kızı ile annesini yanına gelmiş elini öpüp başına koymuştu. Annesinin yanında kısacık oturup daha sonra gelenlere hoş geldin diyerek karşılamıştı. Çoğu gelen misafir Zerda'yi görünce ayak üstü sohbet etmişti.
Ses sanatçısı gelin ve damadın geldiğini söylemiş, kadınlar ve kızlar dışarı çıkıp karşılamıştı.
Gülbahar ve Yıldırım içeri gelmişlerdi en sonunda. Buke delal şarkısını çalınmış Yıldırım ve Gülbahar piste geçmişlerdi.
İlk dansları edilmişti. Zêrda kayinina ve yeni eltsinin dansına bakarken, gözleri geçmişime takılı kaldı. Ayhan ile dansları böyle yapılmıştı. O zamanlar heyecandan ötürü kocasına sıkıca sarılmıştı Zerda. Gözlerini çevirdiginde ise kocası ile göz göze geldi.
Tıpkı kendisi gibi Ayhan da ona öyle bakıyordu. Kadının yüzünde hüznünu gören genç adam, nasıl bir ifade takincagini bilemedi. İkisde birbirine bakıyordu. Keder acı ve daha nice duygular vardı gözlerinde...
Dans biter bitmez gelin, gelin masasına alınmış, fotoğraf çekmek isteyenler akın akın etmişti.
Hamo bey yeni damat olan oğlu ve büyük oğlu ile halay başına geçmişti. Halay erkekler ile uzamisti. Normalde halay çekmeyen Hamo bey oğlunun düğünde halay başı olmuştu. Amca ve dayısı paraları adamların üstün atmış dört davulcu davula vura vura halayı daha da canlı hale getirmişti.
Zübeyde hanım gelinin yanına gelmiş boyuna ve koluna altın setini takmıştı. Hanım xanim yeni gelinin yanına gelmiş oda aynı şekilde altınları takmıştı. Fotoğraf çeken kadınlar sadece hayırlı olsun dileklerini dileyip yerine geçmişti.
Kadınlar ve erkekler karışık halaya geçmişlerdi. Zübeyde hanım iki oğlunun arasına girip halay çekerken, Zerda kız kardeşi ile halaya geçmişti. Kızı da araya kaynak yapmış halay uzadıkça uzamisti.
Ayhan kadını halayda fark etmişti. Halay fazla hızlı olmadığı için çekiyordu. Giydiği şarap rengi altın işlemeli elbisesi ile boy gösteriyordu. Karını giydiği kıyafeten net bir şekilde belli ediyordu. Ki genç adam kadının yanına gidip elinden tutmamak için zor tutuyordu kendini.
Arada yerine geçen kadın kocasının yanına gelmesi ile duraksamisti.
" Fazla oynama Zerda!" Diye uyardı. Zaten karısı paha biçilmez bir güzelliğe sahip iken birde burada, halayda kendini aşmıştı..
" Merak etme, kendime dikkat ediyorum ben."
" Bebeğime de dikkat et!"
Giden adamın arkasından baktı. Değer kıyamet verdiği zamanlar çok kıskanç bir adama dönüşüyordu. Çoğu akrabanın dikkatlerini üstüne çekmişti. İkiside...
Gelinde yerinde kalkıp kocası ve kaynanasının elinden tutup halay çekmişti. Uzun bir kuyruk olmuş oturan gençlerin çoğu halaya geçmişti. Mutlu geçen bir gece olmuştu. Yıllık dedikodu kazanı ise baya baya yerini almıştı. Yeni evlenen çifte ise hayırlı olsun demek düşmüştü.
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 129.78k Okunma |
6.17k Oy |
0 Takip |
50 Bölümlü Kitap |