

Bölüm-31
***
Kırık kalbin parçaları....
Benim kaderim benden daha güzeldi.
Satır, satır yazmak ister insanoğlu. Acısını, kalbinin ağıtini, yüreğindeki biriken bütün acıları. Anlatsa insan anlar miydi? Seni anlıyoruz diyen bir insanoğlu var mıydı bu cehennemde.
Pencerenin kenarına geçmiş, iç çeke çeke uzaklara dalarak bakıyordu. Hayatı, kaderi, yaşaması gereken güzel günleri mumla arar olmuştu.
' sevememek kadar sevilmemek de aciymis!'
Ne adam gibi değer görüyor, nede adam gibi bir hayat yaşıyordu. Şansına tükürdü bu sefer, bir hayat gayesi olmayacaktı.
" Abla.."
Gözleri kardeşine kaydı. Ayşe yanına kadar gelip ablasının yanına geçip oturdu.
" Ne oldu?"
" Hiç öyle oturdum sadece."
" Ne zaman gidiyorsun?" Diye sordu.
Alayla güldü kadın. " Ne baba evinde yerim yok mu artık!"
Ayşe saçmalama dercesine bakıyordu ablasına. Şimdi dediği laf bu muydu?
" Onu mu diyorum ben! Yani demek istediğim eniştem denen adam seni aradı mı?" Diye sordu.
" Yok daha aramadı. Arar inşallah."
Gözleri yeniden pencereden dışarıya çevirdi. Bir hafta demişti değil mi? Bir haftayı bile geçmişti. Düğün olmuş gelin görme işi dâhi bitmiştir şimdiye.
Kocasının aklına henüz düşmemişti. Karısı nasıl? İyi mi kötü mü? Diye aramamis soramamisti.
Kendi lafına kendi güldü birden. Zerda varken ona ne hacetti.
Günün tekrar geceye dönmüş, Urfa muazzam geceye dönmüştü. Yemek sonrası Hawar odasına çıkmıştı. Telefonun çalması ile eteğinden telefonu çıkarıp ekrana baktı. Sonunda aramıştı kocası! Aklına gelmişti demek.
" Ayhan.."
" Yarın sabah hazır ol."
" Tamam." Demiş telefonu kapatmıştı. Derin nefes alıp odasına girdi. Valizini hazır edip yatağın kenarına koydu.
Yarın sabah koca evine dönüyordu. Sabah erken uyanan genç kadın hazırlığını yapmış bir kaç lokma yemek yiyip kocasını beklemişti. Annesi kızına hediyelik eşya da vermişti. Eli boş gitsin istemiyordu.
Kapının önüne gelen araba ile eşyaları arabaya koyup ailesi ile vedalaşıp arabaya binip yola çıkmışlardı.
" Düğün nasıldı?" Diye sordu hawar. Arabanın içinde bunaltıcı hava vardı.
" Güzeldi." Dedi genç adam. " Bebek ne durumda?" Diye sordu kadının yüzüne bakmadan.
Hawar kocasına bakmıyor gözü yola kayıyordu. Bir hafta olmuştu nerdeyse, kocası daha yeni soruyordu onu, daha doğrusu bebeği.
" Demek bebeği düşünüyorsun?" Dedi imalı bir tonda. Şu bir haftadan fazla olmuştu baba evinde kalali, niye o zaman aramamiş Bebek nasıldı diye? Yeni mi aklına düşmüştü.
" Ne demek bu şimdi?" Dedi Ayhan. Arabanın hızını yavaşlatıp kadına hafifçe döndü. Kaşları çatık kadına bakıyordu.
Hawar hızla adama döndü. " Ne mi demek? Ben sana söylim. Bir haftadan fazla babamın evindeyim, bir kere aradın mı beni? Bebeğim, annesi nasıl diye sordun mu?" Dedi sinirden olsa gerek sesi yükselmişti.
" Hawar.."
" Ne Hawar ne? Ben senin karınim! Bebeğinin annesiyim. O çok istediğin bebeğinin annesiyim." Erkek bebek istiyorum diye kadını alıyordu kadını gebe bırakıyordu üstüne birde sormuyordu. Artık gerçekten bıkmışti.
" Kavga etmek için bahane arıyorsun."
Hawar adamın dediğine güldü. Bahane arıyordu kadın! Kocası onu aramadı sormadı diye bahane arıyordu yani.
" Ben bahane arıyorum öyle mi?"
" Evet. Uzun süredir başım agrimiyordu."
" Ben mi başını ağrıtıyorum?"
" Hawar lütfen eve gidelim. Kavga etmek dâhi istemiyorum." İkisi de aynı anda sustu.
Adam daha fazla konuşamadı. Arabanın hızını yükseltip gaza bastı. Kısa bir süre eve gelmişti. Kadının yüzüne bakmadan eve geçmişti.
Kocası ile kavga etmiş olmanın acısı ile eve girdi. Merdivenleri çıkıp içeri geçmişti. Salonda geleb sesleri işiti.
Yeni gelin Gülbahar, yıldız ve Zerda salonda oturmuş çay içiyorlardı. Keyifleri de baya yerinde idi.
Merdivenleri çıkıp odasına doğru yürümüş, kapıyı açıp içeri girmişti. Çantasını hızla yatağın üzerine fırlattı.
Sanki cehennemin içine düşmüş, ona yaklaşanlari yakacakmis gibi uzak tutuyor kimse yaklaşamiyordu.
Acı içinde debelendi kadın; Kumaligi kabul ederek kendi hayatını cehenneme çevirdiği için. Babasına tamam demiş kabul ettiği için kendinden bile nefret edecek hale gelmişti.
Kapının açılıp kapanma sesi ile üç kadın gülüşleri durmuş kimin geldiğini merak etmişti. Hawar hızla giderken, üç kafada birbirini bulmuştu.
" Hawar mı geldi?" Dedi Gülbahar.
" Evet bugün gelecekti." Dedi Yıldız.
" Yarın hastaneye seni kim götürecek Zerda?" Diye sordu Gülbahar.
" Ayhan götürecek, Reyhan da bende kardeşimi görmek istiyorum diye tutturdu." Dedi Zerda.
Üç gündür başının etini yemişti kızı. Ayhan da hep beraber gideriz demişti.
" İnşallah cinsiyet belli olur." Dedi Yıldız. Merak içinde bakıyordu karınına. Gelenler en çok Zerda'yi merak etmişti. Düğünden sonra gelenler Hawari da sormuş Zübeyde ailesinin yanına gittiğini söylemişti.
" Hayırlısı." Dedi Zerda.
Akşam yemeğine oturan, kadınlar hawar'in gelmesi ile Zübeyde hanım gelinine hoş geldin demişti. Hawar gülümseyerek oturmuştu. Yemekten sonra hawar yeni gelin için annesinin verdiği hediyeleri kadına vermişti.
Teşekkür ederek kabul etmişti.
" Yarın seni Yıldırım götürecek, hawar." Dedi Zübeyde hanım. Zerda'yi zaten kocası götürecekti, olması gereken buydu.
Hawar başını salladı. Yarın inşallah bebeğinin cinsiyetini öğrenecekti. Kız mı yoksa erkek mi o zaman belli olurdu.
Akşam yemeğinden sonra Yıldırım elindeki CD ile gelmişti salona.
" Düğün CD çıkmış."
" Bu kadar çabuk mu?" Dedi Yıldız.
" Bende şaşırdım." Dedi Yıldırım.
CD alıp yerine takmış televizyonu ayarlayıp hem kına hemde düğün videosu açılmıştı. Çay ile birlikte izlemişti aile.
Hawar gıpta ederek izlemişti. Zira kinada düğünde çok güzel olmuştu. Gözleri Zerda'ya takılı kalmıştı giydiği kaftanin içinde karınıni net görebiliyordu.
Bir yanı gitmediği için üzülse de bir yanı gitmediği için daha mutlu oluyordu.
Düğün için ara ara yorumlar gelmişti. İki çift birbirine bakarak gülmüştü.
***
Kızını hazırlayan Zerda tulbetini takıp kızı ile birlikte aşağı indi. Kocası kapının önünde elindeki telefona bakıyordu. Karısının ve kızının gelişi ile onlara döndü.
" Çok şükür." Dedi adam.
Zêrda kocasına baktı. Sanki kendi elindeydi. " Ne yapalım, istersen Yıldırımla da gidebilirim." Dedi kocasına bakarak.
" Yürü Zerda yürü!"
Karı koca kızları ile birlikte aşağı inip arabaya bindi. Hawar salonun penceresinden gidenlere baktı. Birazdan kendisi de çıkacaktı.
Yıldırım hazırlığını yapmış karısı ile aşağı inmişti. Gülbahar ve Hawar göz göze geldi.
" Hazır mısın Hawar?"
" Hazırım." Dedi sadece. İçindeki sıkıntı dünden beri kadını yiyip bitirmişti. Nedenini bilmiyordu.
Yıldırım ile birlikte aşağı inen genç kadın arabaya bindi. Yıldırım arabayı çalıştırıp yola çıkmıştı.
Bir yanı heyecan içinde ümit ederek gidiyordu hastaneye. Bugün bebeği annesinin yüzünü güldürsün istiyordu. Oğlum olacak diye eve mutlu gelmek istiyordu.
Zêrda ve Ayhan içeri geçmişti bile. Atilla bey kadını sedyeye yatirmisti. Elindeki cihaz ile bebeği kontrol ediyordu.
" Bebeğiniz gayet iyi Zerda hanım." Dedi doktor.
Kalp atışını açıp anne ve babaya dinletmisti.
" Bu kardeşimin sesi mi?" Dedi Reyhan. Duyduğu ses çok farklıydı çünkü. İlk defa bebeğin kalp atış sesini duyuyordu.
" Evet, kardeşinin kalbî bu." Dedi Atilla bey.
Doktor biraz daha baktı. Cinsiyet açıktı. Ayhan ne kadar monitöre baksa da hiç bir şey anlamıyordu.
" Cinsiyet belli oldu." Dedi doktor.
" Belli mi?" Dedi Zerda.
" Evet Zerda hanım. Cinsiyet belli."
Zêrda doktora bakıyordu. Onun için fark etmiyordu nasıl olsa, erkek kız fark etmezdi. Sonuçta bu can Allah'ın emaneti idi.
" Nedir doktor?" Sabırsızca dile getirdi Ayhan. Cinsiyet belli olsun istiyordu.
Bugün Hawar mı yoksa Zerda mı verecekti bu müjdeli haberi bilmek istiyordu.
" Baba adayı heyecanlı anlaşılan."
Daha fazla bekletmeden nihayetinde o beklenen haberi dile dönmüştü doktor. " Minik bir paşa geliyor, oğlunuza merhaba deyin." Dedi doktor. Gülümseyerek söylemişti bunu.
Zêrda gözlerini kapadı. Yıllarca kocasının baskısı, ' bana bir erkek evlat ver, Zerda' kadının acısını, dinmek bilmeyen feryadının üstüne kalp kırıcı sözler ile bu eziyeti kadına vermişti. ' Beni erkek babası yapmanı istiyorum Zerda', ' Bana bir erkek evlat bile vermedin' diye bir acıyı yıllarca cektirmisti kadına.
Doktor kadına döndü. Gözlerini kapatmış yüzünden bin bir parça acı okunuyordu. Belli etmese de iyi olmadığına yorumladı.
Doktor ikiliyi tek bırakıp masay geçerken. Zêrda ayağa kalkmıştı. Kocasına bile bakmadı. Zira kocasına bakarsa öfke nöbeti geçirecekti.
" Zerda'am."
Elini kaldırdı Zerda. Sesini duymak istemiyordu.
Ayakkabısını giyen kadın yavaşça ayaklandı. Doktoru bekletmeden masaya geçip oturdu. Atilla bey gerekenleri söylemişti. Şimdilik bir sıkıntı olmadığını dile getirdi.
Hastaneden çıkan karı koca arabaya binmişti. Ne kadının ağzını nede adamın ağzını bıçak açtı. Reyhan ise gelecek olan kardeşi için heyecan içinde neler yapacağını söylüyordu.
Kasvetli havayı değişmesi için radyoyu açtı Ayhan. Çalan şarkı dinleyen adam sesi yükseltmişti.
Birina min kure, yara minji min dure, hevalê min tembûre, saza min hew dû tê...
Çewa sebra te tê, tu ser min de natê, welatê xurbetê, wez mame hesretê...
Türkçesi...
Yaram derindir, yarim benden uzak, sazım arkadaşımıdir, sazımdir bana uyan...
Nasıl sabrın geliyor senin, bana gelmiyorsun, gurbet ellerde, kaldım yine hasretle..
Buruk bir acı, buruk bir sevinç. Sayfalara dâhi yazılsa bilmek bilmeyen bir acı vardı. Hançer darbesi gibiydi yüreğindeki birikmiş ağıtlar...
' Dilimin bi kuli xemme' gönlüm yaralı ve kederli. Zêrda içinden sadece bunu geçirmişti. Ne zılgıtlar nede erbane hiç bir ses kalbinin kırık sesi kadar yüksek olamazdı.
Adamın gözünde pişmanlık vardı. ' çewa sebra te tê' diyordu adam. Nasıl sabrın geliyor sana demişti. Gel, gelde birde sen sor o sabırı? Gelde ciğerin içindeki yanan alevi gör!
Araba evin önüne gelmişti. İnen kadın kocasına bakmadan eve geçti. Ayhan da arkasından geliyordu. Salona giren kadın gülbahari ve yıldızi fark etti.
Hawar ise bir köşeye çekilmiş gelen karı kocaya bakıyordu. Cinsiyet belli olmuştu. ' hayırlı olsun Hawar hanım, size benzeyen bir kızınız olacak ' demişti. Doktor gerekli bilgileri vermişti kadına. Bir yumak parçası kadının boyununa dolandı, ölse giki çıkmazdı.
" Nasıl geçti kuremin?" ( Oğlum)
" İyi geçti." Diyebildi.
" Cinsiyet belli oldu mu yenge?" Diye sordu heyecan içinde. Hawar kız verecekti. Peki ya Zerda?
" Oldu.. bir.. oğlum... Olacak." Sesi titremis hatta içine kaçmıştı. Hawar için değildi tâbi, kendi çekti acılar için, yüreğinde biriken dermansız yaralar için.
Hepsi şok olmuş gözleri adama kaymıştı. Sonunda.. sonunda oğlunun istediği olmuştu. Gelinin başını yemiş, güçsüz bırakacak kadar kadını yalnızlığa itmişti.
" Hayırlı olsun inşallah. Allah analı babalı büyütsün." Dedi Gülbahar.
Ayhan kuma karısı Hawar'a çevirdi bakışını. Bakışlarda bambaşka bir dil vardı. Umudum dediği bebeği kız çocuğu olmuştu.
Ayhan'nin gözleri Zerda'ya kayıp duruyordu. Yıllarca kadını sömürmuş, etiden kemiğine kadar kilifsiz bırakmıştı. Sadece bir erkek evlat için yapmadığı şey yoktu.
" Hawar'in da bir kızı olacak." Dedi Yıldız.
Ayhan kafasını çevirdi. Hawar ağlamamak için kafasını eğdi. Şayet oğlu olsaydı, ' Bir oğlumuz olacak, Ayhan' der mutluluğunu kocası ile paylaşırdi.
İki kadında sadece mutluyum rolünü veriyordu. Zêrda kafasını dimdik tuttu. Allah yıllar sonra yeniden anne olma şerefine nail etmişti. Bir kızı ve şimdi de yaramaz bir oğlu olacak, Reyhan ile birlikte büyüyecekti. Şükür etmişti genç kadın, yoluna ve kızına can ortağı olacak bir bebek nasip etmişti.
Bir kadın yeniden anne olacağı için mutlu olur, şükür ederken.. diğer kadın ise bir kızı olduğu için buruk bir sevinç ve kocasına istediği bebeği vermedi diye de acı vardı.
Ve sayfalara da şöyle yazıldı.
Kes derdê kesi nizane....
Kimse kimsenin derdini bilmez..
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |

| 129.78k Okunma |
6.17k Oy |
0 Takip |
50 Bölümlü Kitap |