45. Bölüm
Emine Çiftçioğlu / ZERDA GELİN / Bölüm-40 part 1

Bölüm-40 part 1

Emine Çiftçioğlu
em_ineee

Bölüm-40 ( final )

***

Bir devrin sonu....

Yaşanmışlık dolu hikayeler bazen eksik yazılır sayfalara. Tek tek doldurmak ister insan. Ne mutlu olduğun anları, en üzüldüğün anları tek tek yazar.

Peki ya Zerda için ne yazılmalı bu hikayede? Verdiği mücadele, yaşadığı acılar dolu hikayesinde!

Yada Hawar? Kuma olarak bir evladını kendine dal parçası yapan, kocası onuda sevsin onu da görsün diyen kadın ona ne yazılması gerekir?

Tutunacak dalı bir kızı vardı elbette. Ona sımsıkı sarıldığı an acısını bir nebzede olsa alan, kocasının yanında olmadığı zamanlar bütün zamanını evladı ile bütün olarak yaşayan bir kadındı kendisi.

Zerda mutfakta işini hal ederken, yüreği sürekli sıkışıyordu. Kaç gündür iyi değildi sebebini kendisi de bilmiyordu.

" Zêrda oğlun ağlıyor." Diyen hawar'in sesi ile mutfaktan çıkmış, salona geçmişti. Zübeyde hanım torununu kucağına almış onunla oynuyordu.

" Megri kuremin." ( Ağlama oğlum )

" Dayê bana ver, acıkmış her halde."

Zübeyde hanım torununu gelinine vermiş, Zerda oğlunu alıp salondan çıkıp odasına geçmişti. Oğlu altını da kirletmisti.

Odasına çıkan kadın ilkin, altını değiştirmiş daha sonra da göğsünü açıp oğlunu emzirmisti. Oğlu sütünü içerken Zerda oğlunun saçını okşuyordu.

" Oğluşum, bir tanem." Oğlunu ezmiren kadın kocasının onu izledigiden bir haberdi. Ayhan gulmusyerek bakıyordu kadına. Kapının pervazina yaslanmış kadına hayranlıkla bakıyordu.

" Beni mi özledin, hatun?"

Zêrda kafasını kaldırıp kapının pervazina yaslanmış ona bakan adamı görünce umursamdan oğluna döndü. Sırtını hafifçe kocasına dönmüştü.

" Seni özlediğimi nereden çıkardın?" Diye sertçe konuştu.

" Oğlum bana benziyorda, belki beni özlemişsindir, dedim."

" Kendinden pay çıkarmayı adet edindin herhalde!"

Pervazdan çekilip kadına doğru yürüdü. Yatağın kenarına oturup kadına büyülü gözler ile baktı. Oğlu her geçen gün daha da güzel oluyordu. Yakışıklı halini babasından ama güzelliğini alenen annesinden alıyordu.

" Zêrda.."

" Senin işin gücün yok mu be adam!" Kocası ne diye hâlâ evdeydi. Yıldırım bunu niye alıp götürmemsiti ki!

" Var." Dedi.

" Niye gitmiyorsun peki?"

" Beni özle diye belki."

" Allah'ım sabır ver."

" Amin delalamin."

Zêrda sütünü icemeye devam eden oğluna baktı. En iyisi oğlu ile ilgilenmekti. Yoksa bu adam onu delirtemek için bütün gücünü hiç tereddüt etmeden kullana bilirdi.

" Ver bakim oğlumu bana."

" Ayhan dur."

Oğlunu hızla kucağına aldı. Zêrda üstünü düzeltip kocasına ve oğluna baktı. Ayhan oğlunu öpüyor kokluyordu. Ara ara yüzünü boyununa götürüyor, onu gidikliyordu.

" Aslan oğlum benim. Babasının aslanı." Oğlunu sevdikçe daha da sevesi geliyordu. " Sen büyüyünce benim gibi mi olacaksın?" Dedi oğluna bakarak.

" Allah korusun, Allah yazdıysa bozsun." Dedi genç kadın. Bir Ayhan da kaldiramzdi.

Ayhan kadına döndü. Alt dudağını ısırıp tek kaşı havada, " Niye hatun benim neyimi beğenmiyorsun sen?"

" Sen bana şunu sor, ben seni beğeniyor muyum?"

" Beğeniyor musun?" Dedi Ayhan.

" Asla!"

" Kalbimi kiriyorsun ama."

Genç kadın daha fazla muhalefet olmayacaktı bu adamla. Ne dese kendi lehine çevirmekte üstüne yoktu. Ayağa kalkıp gideceği vakit kocası hızla bileğinden yakalayıp dibine oturtmustu.

" Ayhan!"

" Zerdam." Dedi genç adam. " Özür dilerim."

Zêrda sadece kocasına bakıyordu. Özür ile herşey bitecekse eğer, sonuna kadar bunu kelimeyi dinlemeye hazırdı genç kadın.

" Ne için?"

" Herşey için."

" Ne fayda! Bütün bunlar çektiğim acılar, bir özür ile bitecekse sana yemin ederim bütün bir ömür dinlerim."

" Biliyorum, sana çok zarar verdim. Sana beni affet diye bir kelime kullanmam. Çünkü kabul etmesin. Ama sana söz bir gün bu acıların bitecek."

Zerda alayla güldü. " Nasıl bitecek?" Bitecek kelamı vardı da, nasıl bitecekti bu acılar? Öyle bitecek deyince bitiyor muydu?

" Bilmiyorum ama bitecek. Sana söz herşey bir gün bitecek!"

Zêrda o günün gelmesi için sabırla bekliyordu. Gelir deseler gerekirse her türlü Allah'a dua eder günlerin bir an evvel geçmesini isterdi.

Oğlunu uyutan kadın. Aşağı inmişti ki Yıldırım ve Gülbahar içeri girmişti. Zübeyde hanım ve Yıldız gülümseyerek sarılıyordu kadına.

" Hayırdır inşallah ne oluyor?" Dedi Zerda.

" Hanemiz büyüyor yenge. Ağabeyim ve yengem anne baba oluyor."

Zêrda ikisine döndü. İkisine de sarıldı. Tebrik etmişti. Gülbahar anne Yıldırım nihayetinde baba oluyordu. Aile büyüdükçe büyüyordu.

Hamo bey tebrik etmişti oğlunu. Oğlu ve gelini aile büyüklerin elini öpüp tebriklerini almıştı.

" Hayırlı olsun biremin." ( Kardeşim )

" Sağ be ağabey." ( Sağol)

Hawar üç adamda kahve yapıp getirmişti. Yıldırım hastaneden gelirken bir tepsi baklava almıştı. Tabaklara koyup ikram edilmişti.

Gülbahar bir hafta adet görememiş mide bulantısı ile şüphesi artmıştı. Dün gece kocası ile konuşmuştu. Yıldırım sabah erkenden karısını alıp hastaneye götürmüştü.

Bir aylık hamileydi Gülbahar. Allah nasip ederse dokuz ay sonra bebeğini kucağına alacaktı.

Kahvesini içen Ayhan ayaklandı. İşe gitmesi gerekti. Yıldırım gelmek istedi ise Ayhan babam ile gel demişti.

Evden çıkmadan evvel de kızı ile ilgilenmiş, Reyhan babasını öpüp koklamisti. Sıla uyuduğu için rahatsız etmemiş evden çıkmıştı.

Zêrda ve Yıldız kadını alıp mutfağa geçti. " Yıldırım ne tepki verdi?" Diye sordu Zerda. Yıldırım çocukları çok severdi. Reyhanda bu ilgiyi görmüş çok güzel baba olursun demişti.

" Bana hemen sarıldı, teşekkür etti. Kız yada erkek hiç önemli değil, baba oluyorum ya bana yeter dedi."

Zerda kadına dostance elini omuzuna koydu. " Merak etme Yıldırım öyle bir insan değil, çocukları çok sever. Eminim çok iyi bir baba olacak." Dedi kadına.

" İnşallah Zerda. Elim ayağım birbirine giriyor, çok mutluyum."

" Eee, herhalde yenge anne oluyorsun."

Kadınlar mutfakta kalmış uzun uzun konuşmuştu. Aradan geçen zaman sonra Zerda kahve fincanlarini toplamak için salona dönmüştü.

Hamo bey ve oğlu Yıldırım ile konuşuyordu. O sırada çalan telefon ile Yıldırım açmıştı. Zêrda hepsini toplayıp salondan çıkıp mutfağa geçmişti ki, gelen sesle arkasını dönmüştü.

" Ne oldu oğluma, Yıldırım?" Bu Hamo beyin sesiydi. Gözleri ardına kadar açılmış elindeki tepsi dolu fincanlar yeri boylamisti.

Zêrda ve diğerleri koşarak gitmişti salona. Zübeyde hanım ağıtlar yakıyordu. Yıldız hızla sehpanın üstündeki kolanaya şişesini açıp avucuna döküp babasına koklati.

Hamo bey kendinden geçmişti. Yıldırım elden ayaktan düşen babası için elinden geleni yapmış fakat babası iyi değildi.

Yıldırım telefon ile ambulansı aramış, daha sonra babasını kendine çekip kendine getiremeye çalıştı. Babası gözleri kapanmış, dayanacak gücü kalmamıştı.

Hawar ve Gülbahar kaynanasına koşmuştu. Zübeyde hanım oğlum diye feryat ediyordu.

Ambulans sesi ile ayaklanan Yıldırım hızla aşağı inmiş, ambulans paramedik çalışanları içeri geçip adamı sedyeye alarak çıkmıştı. Gülbahar ve Hawar kadının kolundan tutup arabaya doğru götürmüştü.

" Yenge çocuklar."

" Siz gidin ben evde kalırım." Dedi Zerda. İçi içini yiyordu Zerdanin. Kocası ne haldeydi? İyi miydi kötü müydü? Bilmiyordu.

Arabaya binenler hızla yola çıkmıştı. Ambulans sesi acı acı çalıyordu önlerinde. Yıldırım arabayı sürüyor, annesi Hawar ve yıldız acı içinde ağlıyordu.

Birinin yeniden dünyaya gelişi olacaktı, diğerinin ise bu dünyadan gidişi....

****

Ameliyat önünde vakit geçmek bilmiyordu. Babası ağabeyinin kazasını duyar duymaz kalp krizi geçirmişti. Hemen acile anlamıştı. Şuru hâlâ kapalıydı. Müdahaleler sonucu geri dönmüştü Hamo bey.

Fakat ağabeyi iyi miydi bilmiyordu. Kaç saat olmuştu. Ne bir haber vardı nede bir ses.

Polisler arabanın ön tarafı tamamen gittiğini söylemişti. İki araç kafa kafaya çarpışmis, ağabeyi ağır yaraliydi.

Geceye doğru kapı açılmış doktor çıkmıştı. Başındaki ameliyat bonesi eline alan doktor tüm aileye baktı.

" Ayhan beyin durumu iyi değil, kırk sekiz saat yoğun bakımda bekleyeceğiz."

" Durumu çok mu kötü doktor?" Dedi Zübeyde hanım.

" İç kanama riski var. Beyin ameliyatı bitti. Ama dediğim gibi kirk sekiz saat yoğun bakımda tutacağız. Herşey hazırlıklı olun."

Doktor gitmişti. Zübeyde hanım çökmüştü. Oğlu Ayhan iyi değildi. Ölüm ile yaşam arasında gidip geliyordu. Ne olacaktı iki kadına, çocuklarına?

" Allah'ım sen bize yardım et. Evladıma güç ver."

Hawar hâlâ inanamıyordu. Kocası daha sabah, gülerek sarılmış kardeşini tebrik etmişti. Şimdi ölüm ile burun burunaydi. Nasıl tepki vereceğini bilemedi kadın.

' Sakın, sakın gitme. Yalvarırım bizi sensiz bırakma' diye içinden yakardı kadın. Kızı daha küçücuktu. Daha babasını bile tanımıyordu. ' Kızımız ile sen bekliyoruz lütfen gel, Ayhan'

Yıldız eve haber vermişti. Zerda yere çöktü. Hani derler ya, ahım sana acım bana kalsın, bir ip vardı şunda. Hangi tarafa dönse kopuyordu.

Göz yaşları akmış, bir pınar deryasına dönmüştü. Kızı ve oğlu şunda uyuyordu. Ya oğlu, ya kızı onlara ne diyecekti şimdi?

' Oğlum olsun istiyorum Zerda' bir film şeridi gibi geçiyordu önünden. Beyni susmak bilmiyordu. Nasıl hareket edeceğini şaşırdı kadın.

Mutlu son yoktu onların sayfalarında. Hatırda kalır bir avuç mutluluk ve acı vardı. Evet Zerda da şuanda acı vardı. Sanki ateş vardı dibinde Zerda soğuk havaya tutulmuş yanıyordu.

" Kurban olduğum Allah'ım, benim için değil ama evlatlarım için yarabbi." Bir göz yaşı daha yuvasından çıkmıştı. " Benim davam ahirette, ama oğlum kızım ve küçük sıla bebek için Allah'ım. Onların için bağışla."

Ağladıkça ağladı kadın. Yüreği mesken yeri gibiydi. Hem baba hemde oğul ikiside iyi değildi. Kime ne yapacağını bilemez olmuştu.

***

Sabahı sabah eden kadın oğlunu doyurmus, altını temizleyip Yıldızı aramıştı. Yıldız eve gelmiş, Zerda hastaneye gelmişti.

Durum hâlâ aynıydı. Zübeyde hanım harap olmuş, gözlerinin feri gitmişti. Gözleri Zerda gelinine kaydı. Oda hiç iyi değildi. Yeşil gözleri kırmızıya dönmüştü. Yüzü kireç gibi olmuş, yorgunluk kadını hem ruhen hemde bedenen esir almıştı.

" Durum ne?"

" Aynı, değişmiyor." Dedi Gülbahar.

Cama doğru yürüdü Zerda. Kocası, altı yıllık eşi, helalim dediği adam şimdi yoğun bakımda makinalara bağlı yatıyordu. Başında sargı bezi sarılmış, ağzında oksijen maskesi ile yatıyordu.

' Sana söz veriyorum Zerda, bir gün bu acıların bitecek.' böyle değil dedi kadın. Bu şekilde değil dedi kadın. Çenesi titredi. " Bak oğlun var, ne çok istedin oğlun olsun diye, şimdi böyle gitmek yakışır mı sana be adam."

Kelimeler boğazında düğüm düğüm olmuştu. ' Yapma Ayhan, böyle değil. Bizi böyle daha herşey yeni yeni başlamışken şimdi değil.' kaderin cilvesiydi bu. Sen neyi kabul etmezsen kader sana onu yaşatıyordu.

Yıldırım kendini atmıştı hemen bahçeye. Bu nasıl bir acıydı ki, bir urgan gibi sımsıkı tutmuştu adamı. Herşey yanıyor ama Yıldırım üşüyorudu.

Yandım gardaş yandım ben yana yana, derdine düştüm de oldum divana, zalım felek nasıl kıydın bu cana, dağlar bana verin gardaşımı

Acı kelam içinde yana yakıla söyledi türküsünü. Canı Cananı yatıyordu içerde, doktor çok zor demişti. Şimdi nasıl dayanacakti bu yürek acısı.

Dağlar bana verin gardaşımı, öle gardaş öle, gardaş bacısı...

Canı yana yana, kalbindeki her hücre küle döne döne söyledi türküsünü. Daha dün öğrenmişti baba olacağını. Daha dün ağabeyi tebrik etmişti, kardeşini, daha kundakta oğlu vardı, daha babasını görmemişti.

" Yapma ağabey, bize bunu yapma.. bize bunu yaşatma.. iki kadını da arkanda bırakma, oğlunu ve kızını babasız ağabey."" Duyar mıydı sesini. Açar miydi gözlerini? Ben iyiyim der miydi?

" Kara toprak seni almasın ağabey.." yürek yakan sesi ile söylemişti bunu. Şanlıurfa toprağı Ayhan koksun istemiyordu...

Gün devam ettikçe beklemek insanı yoruyordu. Ne Hawar nede Zerda gidemiyordu. Sadece ikiside eve geçmişti çocuklar için. Reyhan babasını sormuş, Zerda gelecek demişti. Baban iyi değil diyememisti.

Bu yürek daha kaç acıyı da sırtlayacakti bilmiyordu. Kaç kez kalbî yüreğine prangalar vuracaktır bilmiyordu. En acısı ise daha herşey yeni iken bir anda eksilmek, işte bu çok koyuyordu. Hemde çok!

" Baban için dua et oğlum. Sen sesini babana duyur." Dedi kadın. Oğlu o gece hissetmiş gibi hiç durmadan ağlamıştı.

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bölüm : 24.01.2025 00:23 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...