

Merhaba çiçeklerim. 🌸
BİSMİLLAH diyerek başlayalım...
Umarım heyecanla başladığım bu yolculukta sizler de en az benim kadar heyecanla ve beğenerek okurusunuz.
Yorumlarınız ve desteklerinizi bekliyor olacağım...
İyi okumalar ballarım..
🌺
Sevda, kaçınılmaz bir şeydi. Ben de bir gün sevdanın esiri olacağımı ve kopacak olan kıyametin belki de benim sonum olacağını bilmiyordum. Başladığı yerden koparmış kıyamet…
Peki bu sevda benim kıyametim mi yoksa bu dünyada ki cennettim mi olacaktı?
&&&
Hayatın hepimiz için farklı planları vardı. Kimimizin acılarla dolu büyük imtihanları, kimimizin de ufak ama mutluluklara gebe kalan hayatı... Peki ya kader? Kaderimin beni sürükleyeceği o çıkmazları bilemezdim. Bana yaşatacaklarını, beni hiç ummadığım duygularla oradan oraya savuracağını ama dilimden düşürmediğim yüreğimde her daim taşıdığım o ayet vardı. ‘Hiç kimse kendisi için gizlenen müjde ve mutluluğu bilemez. (Secde-17)’ Bir ayete tutundu kalbim, yaşadıklarıma ve yaşayacaklarıma sabır gösterebilmem içindi.
Okul çıkışıydı, gökyüzünün bulutlarla kaplı olduğu bir gündü. Duyduğum gök gürültüsü, birazdan yağmaya başlayacak olan yağmurun habercisi gibiydi derken çok uzun sürmedi. Yağmaya başlayan yağmur ve sonrasında gelen toprak kokusu içimi huzurla doldurmuştu.
En yakın arkadaşlarım Başak ve Zeynep ile birlikte okuldan ayrılıp mahalleye gitmek için yola koyulduk.
Üçümüzde aynı mahallede ve birbirimize oldukça yakın oturuyorduk. Sohbet ede ede mahalleye varmıştık bile. Üstelik sırılsıklam oluşumuz o an hiçbirimiz için önemli değildi. İki saat sonrası için sözleşerek evlerimize dağıldık.
Çantamda anahtar olmasına rağmen kapıyı çalmak her zaman beni daha çok mutlu ediyordu yine aynısını yaparak kapıyı çaldım.
Annem yüzünde sahte bir kızgınlıkla kapıyı açtı ve ‘’Allah aşkına kızım, anahtarın yok mu senin? Ne diye her defasında kapıyı çalıyorsun?’’ dedi.
Yüzümde kocaman bir tebessümle ‘’Sultanım, aşk olsun ama, ne varmış kapıyı çalmamda? Hem ben, senin bana kapıyı açmanı çok seviyorum. Kapının ardında senin olduğunu bilmek bana huzur veriyor.’’ diyerek içeriye girdim ve annemin yanağına kocaman bir öpücük kondurdum. Annem bunun karşılığında sahte kızgınlığına bir son verip hemen bana sarıldı, ayrıldıktan sonra ayakkabımı çıkardım ve holdeki ahşap ayakkabılığa bıraktım.
Annem ‘’Zümra güzel kızım hadi ellerini yüzünü yıka da gel, yiyecek bir şeyler hazırladım acıkmışsındır. Hem bu halin ne senin Zümra? Sırılsıklam olmuşsun, hastalanacaksın odana çık kıyafetlerini değiştir.’’ Annemin kıyafetlerimin ıslandığını yeni fark etmesi beni gülümsetmişti, oysa bunu daha kapıdayken fark edeceğinden ve bana kızacağından oldukça emindim ama yanılmışım.
‘’Tamam Zehra Sultan ama benim üzerimi değiştirip çıkmam lazım, çok da aç değilim zaten eve gelince atıştırırım bir şeyler.’’ diyerek annemin cevap vermesini beklemeden odama çıktım.
Odam merdivenlerden çıkınca solda kalıyordu, kapısını açtığımda beni karşılayan yatağıma ilerleyip çıkardığım kabanımı üzerine bıraktım. Başımdaki şalı da çıkararak kabanımla aynı yere koydum. Odamda bulunan banyoya ilerleyerek ellerimi ve yüzümü yıkadıktan sonra tekrar odama dönerek dolabımın karşısına geçtim. Giysilerimin içinden siyah bir etek, üzerine siyah boğazlı bir kazak seçerek yatağımın diğer yanına da seçtiğim kıyafetlerimi bıraktım. Dolabıma yeniden dönerek içinden kıyafetlerime yakışacağını düşündüğüm krem tonlarında bir şal seçtim ve o da diğerlerinin yanında yerini aldı.
O sırada gözüme takılan ufak ama şirin balkonum keyif yapmam için sanki beni çağırıyordu ama bu şimdilik pek mümkün değildi. Halletmem gereken ve bundan asla sıkıntı duymadığım sorumluluklarım vardı. Balkonuma ilerleyerek hafifçe kapısını araladım ve o eşsiz kokuyla ciğerlerimi doldurdum. Kısa bir süre sonra banyoya girerek işlerimi hallettikten sonra odamda ki balkonun kapsısını kapatıp hızlıca hazırlanmaya başladım. Hazırlığım biter bitmez siyah uzun kabanımı elime alarak aşağıya indim. Merdivenlerden indikten sonra solda kalan mutfağa doğru ilerledim, annem her zaman ki gibi ordaydı ve akşam yemeği için hazırlık yapıyordu.
Sessizce yaklaştım ve arkasından sarıldım, en başta biraz irkilse de saniyeler sonra oda bana karşılık verdi. Tam o sırada telefonum çaldı arayan Zeynep’ti.
Bekletmeden cevapladığımda Zeynep konuşmaya başladı. ‘’Zümra ben Mehmet ile konuştum, bugün pek müsait değilmiş bu yüzden abisi Hakan bizi götürecekmiş.’’ Deyip kısa bir es verdi. Birazdan gelecek şeyi çok iyi bilsem de susup dinlemeyi tercih ettim. ‘’Vallahi ben harikayım ha! Hayır yani benim gibi bir arkadaşa sahip olduğunuz için çok şanslısınız. Ben olmasaydım bugün işlerimizi zor hallederdik.’’ Deyip kısa bir kahkaha attı. Yüzümde ki sırıtmaya engel olamayarak duymaktan en çok hoşlandığı şeyi söyleyip ona istediğini verdim.
‘’Sen bir harikasın çiçeğim, iyi ki varsın.’’
‘’Ay biliyorum teveccühünüz.’’ Dedikten kısa bir an sonra ‘’Bak nerdeyse söylemeyi unutuyordum, çok fazla gecikmeyelim. Ben Hakan ve Başak çocukları almak için hazırız eğer sen de hazırsan hemen çıkalım.’’ Dedi.
‘’Tamam canım ben hemen çıkarım ama siz gidip çocukları alırken ben de babama uğrayıp Elif’i alsam sorun olur mu? Geç kalmam siz çocukları alma işini bitirirken eve dönmüş olurum.’’
‘’Biz hallederiz senin aklın kalmasın ama hiç dönme bence eve, biz gelir alırız seni oradan. Hem yağmur yağıyor hastalanırsınız, hiç gerek yok.’’ dedi şefkatkle.
İtiraz edeceğini bile bile konuşmaya başladım. ‘’Zeynom, hiç gerek yok, sen bizi hiç merak etme. Zaten orası Hakan’a ters kalır, yol boşu boşuna uzayacak. Çocuklar sıkılır, ben hemen işimi halledip dönerim. Şimdi acelem var kapatmam lazım. Görüşürüz çiçeğim,’’ diyerek cevap vermesini beklemeden telefonu kapattım. Eğer kapatmasaydım konunun gereksiz yere uzayacağını biliyordum. Meğer benim için çizilen kaderin ilmek ilmek işlendiği anlardan birisindeymişim ama çok sonra öğrenecektim.
Annem ‘’Kızım siz nereye gidiyorsunuz böyle? Bugün çocuklara ders vermeyecek miydiniz?’’ diyerek benden bir cevap bekledi.
‘’Haklısın ders verecektik fakat bugün bir değişiklik yapmak istedik, çocuklar uzun zamandır camiye gitmek istiyorlar. Biz de kızlarla ayarladık. Mehmet’in işi çıktığı için abisi Hakan götürecekmiş bizi. Annem ben şimdi çıkıyorum babama uğrayacağım. Bu arada Şimdiye kadar koşup sarılmadığına göre Elif’te babamla olmalı öyle değil mi?’’ diyerek tebessüm ettim.
Annem, "Sorma Zümra, uyanır uyanmaz baba diye ağlamaya başladı. Babanda her zamanki gibi dayanamadı Elifi de yanında götürdü. Neyse kızım dur gitmeden şu hazırladıklarımdan kaplara koyayım da babanlara götür. Hem bir kap daha hazırlarım, Camiye gitmeden gelip alırsın çocuklara ikram edersin sevinirler yavrucaklar.’’ dedi.
Annemin bu kadar düşünceli oluşu, merhametli oluşu beni çok mutlu ediyordu.
Ona hayran hayran bakarken beni dürttü ve kendime gelmemi sağladı. ‘’Kızım dalmışsın yine, hazırladım gidip gel bir an önce arkadaşlarını bekletme ayıp olur. Şemsiye de al yanına olur mu?’’ dedi.
Annemi onaylayarak kapıya doğru ilerledim ama sanki o anda beni durduran bir şeyler vardı. Anneme dönerek ‘’Anne, çocuklar için hazırladığın kabı da bana verir misin? Ne olur ne olmaz yanımda götüreyim.’’ Dedim. Annem hiç itiraz etmeden mutfağa dönerek hazırladığı şeyleri getirmeye gitti. Saniyeler sonra ben çıkışa doğru ilerlerken arkamdan gelen annemin adım seslerini duyuyordum. Siyah kabanımı ve siyah botumu giydikten sonra şemsiyemi de elime aldım. Artık gitmek için hazırdım.
Annem hazırladıklarını elime uzattı ve ‘’Allah’a emanet ol’’ diyerek beni yolcu etti.
Yağmur hafiflediği için şemsiyemi açma gereği duymadım. En sevdiğim şeylerden biriydi çiseleyen yağmurun altında yürümek. Ayaklarım beni usul usul babamın evden çok da uzak olmayan iş yerine götürürken, aslında beni orada bekleyen şeyden bir haberdim. Kader yazgısını yazmış ona ulaşmam için bir bir örmüştü ağlarını..
İş yerine varmış yüzüme kocaman bir gülümseme yerleştirerek konuşmaya başlamıştım. ‘’Duydum ki burada çok yakışıklı bir emlakçı varmış ve..’’ diyerek içeriye adım attım lakin cümlem yarıda kaldı. Bilmediğim ve benim için örülen kaderin oyunu belki de şimdi başlıyordu..
| Okur Yorumları | Yorum Ekle |