15. Bölüm

15. Bölüm

Emine Furuncu
eminefuruncu

 

 

 

Hatalarım varsa kusura bakmayın, keyifli okumalar dilerim. Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen..

 

Instagram'dan beni takip ederek destek verirseniz sevinirim.

 

 

 

 

Birbirine ezelden meftum olmuş iki deli yürek heyecanla birbirine bakıyordu. Suna göğüs kafesini açımasızca döven kalbine söz geçiremiyordu artık. Çölde günlerce susuz kalmış gibi boğazı kurumuş, bir yudum suya muhtaç olmuştu. Usulca yutkunup ela gözlerini kara gözlerden ayırdı.

 

“Şey.” Dudaklarının arasından çıkan fütursuz kelimelerin devamını getiremiyordu zira dili düğümlenmiş gibi hissediyordu. Titreyen elini yavaşça kaldırıp genç adamın göğsüne koyarak onu biraz kendinden uzaklaştırdı. “Ben uyumak istiyorum.” Diye mırıldandı oldukça kısık çıkan sesiyle.

 

Devran duyduklarıyla erkeksi bir şekilde gülerek hafifçe geriye çekildi. Tek kaşını hafifçe yukarıya kaldırıp sorgulayan bir ifadeyle genç kıza baktı.

 

“Ne o, az önce öyle demiyordun.” Suna hafifçe çattığı kaşlarıyla genç adama bakıp kısa biran ne söylemesi gerektiğini düşündü.

 

“Ben sadece merak ettim.” Devran hafifçe genç kıza yanaştığında Suna gözlerini büyüterek ona baktı, onu tekrardan öpeceğini düşünerek hafifçe geriye çekildi.

 

“Öğrendin mi bari sorunun cevabını.?” Genç kız usulca yutkunup başını ağır ağır salladı. Kalbinin heyecandan duracağını hissediyordu. Devran elini uzatıp genç kızın yüzüne düşen saç tutamını yavaşça kulağının arkasına koyarken bedeni gittikçe genç kıza yaklaşıyordu. Dudaklarını genç kızın yanağına usulca değdirip geriye çekildi.

 

“Güzel.” Genç adam yavaşça çömeldiği yerden kalkıp dolaba doğru ilerledi. Dolaptan aldığı pijama takımını genç kızın yanına bıraktı. “Yardıma ihtiyacın var mı.?” Diye sordu genç adam geriye çekilerek.

 

Suna kızaran yanaklarını saklamak istesede bu pek mümkün değildi. Derin bir nefes alıp eğdi başını yavaşça kaldırdı.

 

“Elbisenin fermuarını açsan.” Devran yavaşça genç kıza yanaşıp eğilerek elbisesinin fermuarını açıp arkasını döndü. Suna elbiseyi omuzlarından sıyırıp beline kadar düşmesine sebep olurken kenardaki pijamasının üstünü giyindi. Elini uzatıp pijamanın altını giyinmeye çalıştığında eğilsede ayağını yerden kaldıramıyordu. Derin bir nefes alarak kuruyan dudaklarını ıslattı.

 

“Devran, yarım eder misin.?” Diye sordu narin sesiyle. Devran yönünü genç kıza dönüp bakışlarını üzerinde gezdirdi kısa biran. Başını usulca sallayıp eğilerek pijamasını giydirip diz kapaklarına kadar çekti.

 

“Kalkman gerekiyor.” Suna ellerini yavaşça genç adamın omuzlarına koyduğunda Devran çömeldiği yerden kalkıp ellerini genç kızın beline koyarak onu yataktan kaldırdı. Tek koluyla genç kızı tutarken diğer eliyle pijamasını yukarıya çekip, belinde toplanan elbisesinin yere düşmesini sağladı.

Suna kızaran yanaklarını saklamanın bir yolunu bulamazken Devran kara gözlerini biran bile kırpmadan genç kıza bakıyordu, kızaran yanakları ile ne kadar güzel olduğunun farkında değildi.

 

Suna başını yavaşça kaldırıp çekingen gözlerle Devran’a baktı.

 

“Teşekkür ederim.” Devran derin bir nefes alarak gözlerini sert bir şekilde kapatarak başını hafifçe yana çevirdi. Genç kızın papatya kokusu genzini yakıyordu. yorganı kenara atıp genç kızı dikkatli bir şekilde yatağa yatırıp geriye çekildi.

 

“uyu sen ben birazdan geleceğim.” Devran dolaptan aldığı kıyafetleriyle banyoya girdiğinde genç kız yorgun gözlerini yavaşça kapattı. Aradan geçen dakikaların ardından yanında hissettiği hareketlilikle irkilerek başını yan tarafına çevirdi.

 

Devran yorganı üzerlerine örtüp kolunu genç kızın ince beline sarıp onu yavaşça kendine doğru çekti. Başını genç kızın boyun girintisine yaslarken gözlerini huzurla kapatmıştı genç adam. Suna dudaklarının üzerinde oluşan gülüşle elini usulca kaldırıp Devranın ipekisi saçlarına koydu. Parmakları genç adamın saçları arasında kayıp giderken yorgun bedeni kısa süre sonra uykuya yenik düşmüştü.

 

 

 

######

 

 

 

 

Genç kız elindeki çamaşır sepetiyle yavaşça odaya girdiğinde kahverengi gözleri çekingen bir şekilde odanın içerisinde dolaşmıştı. Aradığı bedeni göremeyince rahat bir nefes alacağı esnada balkonda sigara içen adamı gördüğünde usulca yutkundu.

 

Genç adam balkonda oturmuş elindeki sigarasını içerken oldukca derin düşüncelerin içerisinde savruluyordu. Sigarasından derin bir nefes aldığı esnada bakışları odanın içerisindeki genç kıza takıldı. Cüneyd kaşlarını hafifçe çatarak Rüveyda’ya bakarken genç kız elindeki sepeti kenara bırakıp çekingen adımlarla onun yanına ilerledi.

 

Balkonun kapısını aralayıp dışarıya bir adım attığında hissettiği soğukla irkilmişti. Adımları Cüneyd’in yanında durduğunda genç adam eliyle yanındaki koltuğu işaret etti ona oturması için.

 

“Bir şey mi oldu.?” Diye sordu genç adam sakin sesiyle. Rüveyda bakışlarını ondan ayırıp cebindeki defteri çıkardı.

 

'Ben her şeyin farkındayım, senin bakışlarının, annenin bakışlarının farkındayım. Biz farklı dünyaların insanlarıyız.’ Elindeki defteri Cüneyde uzattı yavaşça, genç adam defterde yazılı olanları okurken kaşlarının çatılmasına mani olamıyordu. Gözlerini sert bir şekilde kapatıp derin bir nefes aldı.

 

“Sen annem yüzünden böyle söylüyorsun değil mi.? Yemişim ayrı dünyasını ben seni sevdikten, sen beni sevdikten sonra hiçbir şey umurumda olmaz.” Yavaşça genç kıza doğru eğilip sakin kalmaya çalışarak gözlerine baktı, sesli konuştuğunda korktuğunun farkındaydı.

 

“Beni seviyor musun Rüveyda.?” Diye sordu Cüneyd düz sesiyle. Rüveyda duyduğu soruyla sert bir şekilde yutkunarak gözlerini kaçırdı genç adamdan. Cüneyd elini genç kıza doğru uzatıp yavaşça dizlerinin üzerine bıraktı. “Eğer elimi tutarsan beni sevdiğini söylemiş olursun, yok tutmazsan bir daha karşına çıkmam.”

 

Genç kız duyduklarıyla korkuyla genç adam bakarken kalbi korkuyla çarpıyordu. Kalbi ona doğru akıyordu bunun farkındaydı lakin Azize hanım onu korkutuyordu, korkularını bir kenara bırakıp sevdiği adamın elini tutmaya cesaret edemiyordu. Dizlerinin üzerindeki ellerini yumruk yaptığında Cüneyd’in bakışları genç kızın yumruk yaptığı ellerine düşmüştü.

 

Başını yavaşça sallayıp uzattığı eli geriye çekti genç adam. Oturduğu yerden kalkıp bir adım attığında kalbinin paramparça olduğunu hissediyordu.

 

“Eyvallah.” Cüneyd balkon kapısına doğru ilerlerken Rüveyda gözünden düşen bir damla yaşla acı içinde yutkunup titreyen dudaklarını birbirine bastırıp oturduğu yerden kalkıp birbirine dolaşan adımlarıyla genç adama yetişip narin kollarını onun iri bedenine doladı arkadan.

 

Cüneyd sert adımlarını durdururken az önce acıyla can çekişen kalbi şimdi küçük bir serçenin kalbi gibiydi. Bakışlarını beline dolanan kollara indirip ağır bir şekilde gülümsedi. Büyük ellerini genç kızın küçük ellerinin üzerine koydu.

 

“Rüveyda.” Diye fısıldadı kısık sesiyle. Genç kız Cüneyd’in gideceğini düşünerek kollarını sıkıca onun beline sardı. Yavaşça genç kızın ellerini belinden çözüp ona doğru döndüğünde bu kez sarılan kişi Cüneyd olmuştu. Kollarını genç kızın ince beline sararken Rüveyda çekingen bir şekilde kollarını genç adamın beline doladı.

 

“Sen bana sarıldınya ölsem seni bırakmam.” Genç kız utanarak başını genç adamın göğsüne yasladığında Cüneyd onun bu haline gülümseyerek bakıyordu.

 

 

 

#######

 

 

Genç adam karşısında sabırsız bir şekilde dizini sallayan kardeşine kaşlarını çatarak bakarken bakışlarını dedesine çevirdi kısa biran. Fazıl bey elindeki tesbihi yavaşça çekerken derin bir nefes alarak arkasına yaslandı.

 

“E hayde, seni mi bekleyeceğiz akşam oldu.” Devran sabırsız sesiyle konuşurken elini uzatıp masanın üzerindeki çayını alıp bir yudum içti. Cüneyd bakışlarını dedesine çevirip derin bir nefes aldı.

 

“Dede.” Sesini toplamaya çalışarak konuşurken sert bir şekilde yutkunup kararlı sesiyle konuştu. “Ben Rüveyda ile evlenmek istiyorum.”

 

Fazıl bey içmek için dudaklarına yasladığı bardağını geri indirip, şaşkın bakışlarını torununa çevirdi.

 

“Biz birbirimizi seviyoruz.” Genç adam çekingen sesiyle konuşurken abisinin üzerindeki bakışlarını yakaladı. Devran yüzündeki yarım gülüşle kardeşine bakıyordu.

 

“Siz birbirinizi seviyorsanız bize bir şey demek düşmez oğlum, lakin o kızı üzersen bende seni üzerim.” Fazıl bey samimi sesiyle konuşurken cüneyd başını olumsuz anlamda salladı. Yaşlı adam bakışlarını Devran’a çevirip titrek bir nefes aldı. “Devran ve Suna evleneceği zaman Devran’ın bakışlarında o sevgiyi görmeseydim onları asla o evliliğe zorlamazdım.”

 

Devran tek kaşını kaldırıp sorgulayan bakışlarıyla dedesine bakarken Fazıl bay çayından bir yudum aldı.

 

“O dere kenarında çıkan söylenti sadece vesile oldu oğlum, sen Suna kızıma kırgın olduğun için öyle davrandın lakin gözlerin her daim sevgiyle bakıyordu ona, onun sana baktığı gibi.” Devran dedesinin söyledikleriyle sessizliği gömülürken derin bir nefes aldı. Dedesinin haklı olduğunu biliyordu, ona kırgın olsada bir yanı hep onun için atmıştı.

 

“Rüveyda kızım annesine uygun bir dille söylesin ardından her şeyi istediğiniz gibi yaparız oğlum.” Cüneyd oturduğu yerden kalkıp dedesinin elini öpüp alnına koyarak ona sarıldığında her şeyden habersiz kendi aralarında konuşuyorlardı.

 

Azize kapının arkasında onları dinlerken duyduklarıyla hem şaşkına hem deliye dönmüştü. ellerini hırsla yumruk yapıp yeri döven adımlarla merdivenleri inerken gözleri evin içinde bir şahin gibi dolaşıyordu. Gözleri aradığı kişiyi bulduğunda keskin adımlarını onun üzerine çevirdi.

 

Rüveyda elindeki tepsiyi çayını alması için Suna’ya uzattığında saçlarında hissettiği acıyla dudaklarını aralasada sesi çıkmamıştı. Tepsi ellerinin arasından kayıp giderken tepsideki çay Suna’nın elinin üzerine dökülmüştü.

 

“Seni şırfıntı demek oğlumla evleneceksin he.” Azizenin acımasız sesi kulakları tırmalarken Suna elinin acısını bir kenara bırakıp Azizenin kolundna asıldı.

 

“Ne yapıyorsun, bırak kızı.” Azize öfkeyle kolunu genç kızın elinden kurtarmaya çalışırken Suna’yı çekerek koltuktan düşmesine sebep oldu. Genç kız acıyla inlerken yanan eli sızlıyordu.

 

“Bırak beni be.” Kolunu genç kızdan kurtarıp kararan gözlerini Rüveyda’ya çevirdi. Elini kaldırıp genç kızın yüzüne sert bir tokat attığında, genç kızın gözünden bir damla yaş akmıştı. “Sana ne dedim ben herkes yerini bilecek demedim mi.?”

 

“Azize hanım durun yapmayın, yardım edin.” Suna tüm gücüyle bağırıp yardım isterken Azize genç kızın saçlarından asılıp onu öfkeyle sarsıyordu. “Devran yardım et.”

 

Genç kızın sesini duyan iki kardeş aceleyle merdivenleri inerken gördükleri şeyle içleri öfkeyle dolmuştu. Devran koşarak genç kızın yanına gidip onu yerden kaldırıp koltuğun üzerine bırakırken telaşlı gözleri genç kızın üzerinde geziyordu, bakışları genç kızın elinin üzerindeki kızarıklıkta takılı kalırken öfkelye yerinden kalktı.

 

Cüneyd genç kızın annesinin ellerinden kurtarıp arkasınına saklarıken Rüveyda korkuyla onun gömleğine tutunuyordu.

 

“Sen ne yaptığını sanıyorsun lan.” Devran’ın gür sesi evin içinde yankılanırken Fazıl bey ve oğlu peş peşe salona girdi onarın hemen ardından ise Rüveyda’nın annesi. Devran sert adımlarıyla Azizenin önüne geçip çatık kaşlarıyla ona baktı. Hatice hanım kızının o halini görünce korkuyla ona doğru koşarak yanına gitti.

 

“Cevap ver lan sen kim oluyorsunda benim karıma zarar veriyorsun.” Genç adam öfkeyle bağırdığında Azize korkuyla geriye doğru çekildi, az önceki deli cesaretinden eser kalmamıştı.

 

“Abi, bırak hesabını ben sorayım.” Cüneyd elini abisininkoluna koyup onu geriye doğru çekmek istediğinde Devran öfkeyle kolunu ondan kurtardı.

 

“Sen kendi hesabına ayrı sor kardeşim, bu benim hesabım.” Bakışlarını Suna’ya çevirip sert sesiyle konuştu. “Elini ne yaktı.” Diye sordu sabırsız sesiyle.

 

Genç kız kararsız bir şekilde dudaklarını aralayıp kısık sesiyle konuştu.

 

“Çay.” Devran başını ağır bir şekilde sallayıp masanın üzerindeki çaydanlığı alarak Azizeye doğru ilerledi. Fazıl bey yavaş adımlarla torununa doğru ilerlerken ne yapacağını salondaki herkes anlamıştı. İbrahim bey telaşlı adımlarla onlara doğru ilerleyip korkuylu sesiyle konuştu.

 

“Devran saçmalama, o senin annen sayılır.” Devran alayla gülümseyip kara gözlerini babasına çevirdi.

 

“Benim bir tane annem var zaten ikinciye hacet yok.” Mızrak gibi olan parmaklarını uzatıp Azize’nin elini kendisine doğru çekip çaydanlığın altındaki kaynar suyu elinin üzerine döktü.

 

“Sanmaki yaptığın yanına kalacak, bu daha başlangıç.” Azize acıyla kıvranırken Devran umursamaz bir tavırla sırtını ona döndü. “Şimdi sen hesabını görebilirsin kardeşim.” Elindeki çaydanlığı masanın üzerine bırakıp genç kızın yanına ilerleyip Suna’yı kucağına alıp oradan ayrıldı.

 

“Anne sen nasıl bu kadar acımasız olabiliyorsun.?” Cüneyd acıyla kıvranan annesine hiçbir mimiği kıpırdamadan bakarken İbrahim bey Azize hanımı arkalarındaki koltuğa oturttu.

 

“O kızla evlenmene izin vermem Cüneyd.” Cüneyd öfkeyle gülüp derin bir nefes aldı.

 

“Senden izin istemiyorum anne, ben Rüveyda’yı seviyorum ve onunla evleneceğim. Sen istesende istemesende.” Rüveyda korkuyla geriye doğru adım atarken dönen başıyla adımları yarıda kalmıştı. Hatice hanım korkuyla kızının kolunu tutarken telaşlı sesiyle konuştu.

 

“Rüveyda, kızım iyi misin.?” Cüneyd, Hatice hanımın telaşlı sesini duyduğunda hızla genç kıza doğru döndü. Gözleri solgun yüzüne değdiğinde korkuyla ona doğru bir adım atıp koluna dokundu.

 

“İyi misin.?” Genç kız ağır ağır başını sallayıp usulca yutkundu. Annesi koluna girip ona destek vererek yürütmek istediğinde genç kız sendeleyerek düşeceği esnada genç adam korkuyla genç kızın kolundan çekerek onu kucağına aldı.

 

Rüveyda uğuldayan kulaklarını tıkamak istesede başaramıyordu. Dönen başını bilincsiz bir şekilde genç adamın göğsüne yasladığında Cüneyd sert bakışlarını annesine çevirdi.

 

“Ona bir daha zarar vermeye kalkarsan karşında başka bir Cüneyd bulursun. Sana olan saygımı kaybetmek istemiyorum anne, lütfen beni zorlama.” Sert adımlarıyla oradan çıkıp giderken içindeki öfkeyi bastıramıyordu bir türlü. Adımları genç kızın annesiyle birlikte kaldığı odanın önünde durduğunda Hatice hanım kapıyı açarak geçmesine izin verdi.

 

Cüneyd genç kızı yavaşça yatağının üzerine bıraktığında Rüveyda ona baygın gözleriyle bakıyordu. Genç adam çekingen gözlerini Hatice hanıma çevirdiğinde yaşlı kadın eliyle kapıyı işaret etti.

 

“Bizi biraz yalnız bırak oğlum.” Cüneyd gitmek istemesede son bir kez genç kıza bakıp odadan ayrıldı.

 

Devran, Suna’nın elinin üzerine krem sürerken genç kız ona çekingen gözlerle bakıyordu. Böyle bir şey yapmasını beklemiyordu. Devran bakışlarını kısa biran genç kıza çevirip onun ela gözlerine baktı.

 

“Bakma bana öyle, hak etmişti.” Genç adam sert sesiyle konuşurken, Suna derin bir nefes alarak elini onun elinden kurtardı.

 

“Yeterli bu kadar. Teşekkür ederim.” Gözleri Devran’ın kara gözlerinde dolaşırken onun hala sinirli olduğunu anlıyordu. Dilini yavaşça kuruyan dudaklarında gezdirip dudaklarını araladı. “Yinede bu kadarına gerek var mıydı.?” Devran şaşkın gözleriyle genç kıza bakıp dudaklarının arasından alay dolu bir gülüş bıraktı.

 

“Gerek vardı, birinin ona haddini bildirmesi gerekiyordu.” Genç adam oturduğu yerden kalkıp öfkeyle odanın içerisinde dolaşmaya başladı. “Lan senin elini yakmış elini, sen gelmiş hala gerek var mıydı diyorsun. Vardı lan vardı. Benim sevdiğim kadının canı yanmışsa gerek vardı.” Devran bariton sesiyle konuşurken Suna ondan bakışlarını kaçırdı.

 

“Devran.” Diye fısıldadı genç kız narin ses tonuyla. Genç adam eline aldığı sigarayla balkona çıkacağı esnada genç kızın sesini duyması ile kara gözlerini ona çevirdi. Suna usulca yutkunup elini ona uzattı. “Ben senin yanına gelemiyorum, sen benim yanıma gelir misin.”

 

Devran elindeki sigarayı masanın üzerine atıp büyük adımlaryıla genç kızın yanına gelip yatağın kenarındaki boşluğa oturup genç kızı kolları arasına aldı. Suna kollarını Devran’ın boynuna dolayıp başını onun boynuna yaslarken kalbi huzurla atıyordu.

 

“Az önce benim sevdiğim kadın dedin.” Diye fısıldadı genç kız kısık bir ses tonuyla. Devran kıvrılan dudaklarına mani olamazken sağ elini genç kızın saçlarına koydu. Parmakları usul usul genç kızın saçlarını severken genç kız başını hafifçe uzaklaştırıp ona baktı.

 

“Bir şey söylemeyecek misin.?”

 

“Söylemeli miyim.?” Suna başını usul usul sallayıp onu onaylarken Devran çapkın bir edayla baktı genç kıza. “Onun yerine öpsem.?” Devran’ın söyledikleriyle genç kız gözlerini şaşkınlıkla aralayıp bedenini yavaşça ondan uzaklaştırdı.

 

“Ne münasebet.” Suna utanarak genç adamdan kaçmak istesede maalesef kaçamıyordu. Devran elini genç kızın çenesine koyup hafifçe kendisine çevirdi.

 

“Ne münasebet mi, dün akşam öptüğümde öyle demiyordun ama.” Suna utançla kirpiklerini birbirine vururken kızaran yanakalarını saklayamıyordu. Genç adamın çenesinde ki elini kendinden uzaklaştırıp bakışlarını ondan kaçırdı.

 

“Devran beni utandırmayı bırakıp gider misin. Hem sen beni öpmek istemezsin aklın karşımıştır.” Genç kızın söyledikleriyle gözlerini kapatıp derin bir nefes aldı.

 

“Hay dilim tutulsaydı da söylemeseydim. Aklıma tüküreyim.” Genç adam oturuduğu yerden kalkıp masanın üzerine attığı sigarayı aldı. “İstiyorum lan seni öpmek istiyorum, o zamanda öpmek istiyordum şimdi de.” Adımlarını genç kıza doğru çevirip önünde durdu. Bedenini hafifçe genç kıza doğru eğip kara gözleriyle baktı onun ela gözlerine.

 

Suna heyecanla atan kalbini durduramazken elini yavaşça kaldırıp Devran’ın göğsüne yasladı. Onu hafifçe itmeye çalıştığında Devran daha çok üzerine gelmişti.

 

“Ve öpeceğim.”

 

Suna dudaklarında hissettiği sıcaklıkla gözlerini şaşkınlıkla aralarken kalbinin sıkıştığını hissediyordu. Genç adamın göğsüne yasladığı eli yere düşerken Devran gülümseyerek geriye çekildi.

 

Suna hafifçe çattığı kaşlarıyla ona bakarken eline yan taraftaki yastığı alıp Devran’a attı.

 

“Benden izin almadan beni öpemezsin.” Devran üzerine atılan yastığı havada yakalayıp koltuğun üzerine bıraktı. Elindeki sigarsını dudaklarının arasına koyarken çakmağını parmaklarının arasında döndürüyordu. Çapkın bir edayla göz kırpıp balkona girdiğinde genç kız derin bir nefes almıştı.

 

Elini hızlı atan kalbinin üzerine yaslayıp utangaç bir şekilde gülümsedi.

 

“Güldüğünü görebiliyorum.” Suna duyduğu sesle hızla yüzündeki tebessümü silip, elini indirdi.

 

“Gülmüyorum bir kere ben.” genç kız bakışlarını odanın içerisinde dolaştırıp konuyu dağıtmak ister gibi konuştu. “Ben acıktım, bana yemek getirir misin.?” Devran elindeki sigarasını söndürüp aralık bıraktığı balkon kapısından içeriye girdi.

 

“Dışarıda yemek ister misin.?” Suna heyecanla başını olumlu anlamda salladı. Dışarıya çıkmak ona iyi geleceğini hissediyordu. Devran dolaptan aldığı kabanı genç kızın üzerine giydirip, kabanın altında kalan saçlarını dışarıya çıkardı. Ayakkabılarını giydirip genç kızı kucağına alarak odadan ayrıldı.

 

Yavaş adımlarla merdivenleri inerken gözleri Rüveyda’nın odasının önünde bekleyen kardeşine takıldı. Derin bir nefes alarak evden çıktığında kenarda bekleyen kahya Mahmut’u yanına çağırdı.

 

“Buyrun beyim.” mahmut ellerini önünde birliştirip Devran’a bakarken, Devran genç kızı arabanın içine bıraktı.

 

“Suna’nın tekerlekli sandalyesini getir odadan.” Mahmut başını sallayıp yanından ayrılırken genç adam başını kaldırdığı esnada kara gözleri Azize’nin gözleriyle karşılaştı. Azize kinli gözleriyle genç adam bakarken Devran dudaklarının üzerine kondurduğu alaycı gülüşle ona baktı.

 

“Elini iyi sar.” Diye konuştu alaylı ses tonuyla. Azize öfkeyle arkasını dönüp giderken Mahmut elindeki sandalyeyle yanlarına gelmişti. Devran sandalyeyi bagaja koyarken bakışlarını yanındaki adama çevirdi kısa biran.

 

“sağolasın.” Mahmut, Devranı başıyla onaylarken genç adam arabaya binip arabayı çalıştırdı. Araba konağın yanından ayrılıp giderken genç kız gülümseyerek Devran’a baktı.

 

“Nereye gideceğiz.?” Diye sordu heyecanlı sesiyle. İlk kez onunla dışarıya çıkmanın heyecanını yaşıyordu.

 

“Sahil kenarında bildiğim güzel bir yer var oraya gideriz diye düşündüm.” Suna başını geriye yaslayıp sessizce akıp giden yolu izlerken ilk kez bu kadar huzurlu hissediyordu. O evde yaşadığı stres onu sessizliğe itiyordu.

 

Araba dakikalar sonra durduğunda genç adam arabadan inip genç kızın arabasını çıkarıp yanına geldi. Suna’nın olduğu taraftaki kapıyı açıp genç kızı kucağına alarak onu sandalyesine koydu.

 

“Sana böyle zahmet veriyorum değil mi.?” Diye konuştu genç kız çekingen ses tonuyla. Devran yavaşça genç kızın sandalyesini iterken duyduğu soruyla derin bir nefes alarak sert sesiyle konuştu.

 

“Zahmet falan olmuyorsun, aksine seni her kucağıma aldığımda kokunu içime çekmek için sabırsızlanıyorum.” Suna yüzüne yayılan tebessümü zorlukla saklarken restoranın içine girmişlerdi.

 

“Devran beyim hoş geldiniz.” Girişteki garson onları karşılarken Devran ağır bir şekilde başını sallamıştı. “Siz cam kenarındaki boş masamıza alayım isteseniz.”

 

“Olur.” Garsonun yönlendirmesiyle cam kenarındaki masaya oturmuşlardı. Suna yüzündeki gülümseme ile ela gözlerini etrafa çevirdiğinde onlara acıyarak bakan insanları gördüğünde genç kızın yüzündeki gülüş ağır bir şekilde silinmişti. Acı bir şekilde yurkunup bakışlarını Devran’a çevirdi.

 

“Sen ne istersin güzelim.?” Suna duyduğu hitapla kalbi bayram yerine dönsede hissettiği duygu karmaşası sevinmesine engel olmuştu.

 

“Seninkinin aynısından.” Garson yanlarından ayrıldığında genç kız bakışlarını dışarıyla çevirdi. Az önce hissettiği heyecan şimdi yoktu.

 

“İyi misin sen, neden sessizleştin.”

 

“İyiyim, sadece.” Bakışlarını genç adama çevirip usulca yutkundu. “Uzun zaman sonra dışarıya çıkınca garip geldi.” garsonun yemekleri getirmesiyle konuşmaları sonlanmıştı. Sessizce yenilen yemeklerin ardından genç kız gülümseyerek baktı genç adama.

 

“Teşekkür ederim.” Devran elini uzatıp masanın üzerinden genç kızın elini tuttu. Baş parmağı usul usul elinin üzerinde gezinirken sakin sesiyle konuştu.

 

“Sen iste yeter ki.” Devran yavaşça oturduğu yerden kalkıp kenara bıraktığı kabanını aldı. “Ben hesabı ödeyip geliyorum.” Suna başını sallayarak Devranı onaylarken genç adam arkasını dönerek oradan ayrıldı.

 

Suna bakışlarını dizlerinin üzerine bıraktığı ellerine indirdiğinde yanında duyduğu seslerle irkilerek bakışlarını kaldırdı.

 

“Sen Devran beyin evlendiği kızsın değil mi kızım.?” Karşısındaki orta yaşlı kadın gözlerindeki acımayla ona bakarken Suna usulca yutkunarak başını olumu anlamda salladı.

 

“Evet, Devran’ın karısıyım.”

 

“Vah vah pekte gençmişsin, yazık olmuş.” Kadının bakışları genç kızın sandalyesi ve dizlerinde dolaşırken suna acı bir şekilde yutkundu, dolan gözlerini saklamak istesede bu mümkün değildi.

 

“Bebek varmı diye soracağım ama bu halinle mümkün değil gibi.” Kadının ağzından çıkan acımasız kelamlar genç kızın kalbine bir ok gibi saplanırken gözünden bir damla yaş süzülmüştü. Kalbi acıyla kavrulurken zihninde kadının söylediği sözler yankılanıyordu.

 

“Peki bunu söylemek size mi düştü.” Diye konuştu genç kız zar zor bulduğu sesiyle. Ağır bir şekilde yutkunup başını kaldırıp kadına baktı. Kadın ona şaşkınlıkla bakarken genç kız tek kaşını kaldırdı.” Neden şaşırdınız, insanların hayatına karışmak size mi kaldı.”

 

Genç kız yan tarafında duyduğu sesle başına çevirerek gelen Devran’a baktı. Devran çattığı kaşarıyla onlara doğru gelirken bakışları genç kızın kızaran gözlerinde dolaşıyordu. Devran konuşmak için hamle yapacağı esnada genç kız ondan önce davranarak konuştu.

 

“Lütfen gidelim buradan.” Devran kara gözlerini yanlarına duran kadına çevirip sert bir bakış attı ona. Kadın telaşla onların yanından giderken Devran genç kızın sandalyesini iterek oradan çıktılar.

 

Arabanın yanında durduklarında Devran, Suna’nın önünde eğilerek onunla aynı hizaya geldi. Suna titreyen dudaklarını birbirine bastırıp kollarını genç adamın boynuna doladığında Devran genç kızın sarılışına anında karşılık verdi. Gözünden akan yaşları genç adamın boynunu ıslatırken içindeki acıyı özgür bırakmıştı genç kız.

 

Bölüm : 14.03.2025 22:19 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...