19. Bölüm

19. Bölüm

Emine Furuncu
eminefuruncu

Hatalarım varsa kusura bakmayın, keyifli okumalar dilerim.

 

Lütfen oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin!!!! Beni takip ederek destek verirseniz sevinirim.

 

 

 

 

Ay batıyor şafak söküyordu. Saatler amansızca bir birini ezip giderken geriye hüzün dolu yürekler kalıyordu.

 

Genç adam hüzün dolu bakışlarını hastanenin koridorunda gezdirdi ağır ağır. Saatler geçip gitmişti lakin dedesi hala uyanmamıştı. Onu sevgisiyle büyüten adam şimdi canıyla uğraşıyordu.

 

Ezelden beri Acıya Vurgun olan Devran’ın yüreği daha evvel dedesinin acıysını yaşamamıştı. Kara gözlerinden bir damla yaş süzülüp sakallarını ıslatırken başını yavaşça arkasına yasladı. Yorgun gözlerini ağır adımlarla ona yaklaşan kardeşini bulduğunda, usulca yutkunup kuruyan dudaklarını ıslattı.

 

Cüneyd elindeki su şişesini abisine uzatıp yavaşça yanına oturdu. Gece hastanede kalmak istesede abisi onu eve göndermişti lakin genç adam daha fazla evde duramayıp erkenden abisinin yanına geldi. Elini yavaşça abisinin dizlerinin üzerindeki eline vurup ağır sesiyle konuştu.

 

“Kendini toparla abi, o iyi olacak. O bizi bırakıp bir yere gitmez.” Devran acı bir şekilde yutkunup başını yavaş yavaş salladı. Tüm kalbiyle buna inanıyordu, girdiği o odadan gülerek çıkacaktı dedesi. Genç adam derin bir nefes alarak kara gözlerini kardeşine çevirdi.

 

“Suna nasıl.? Rüveyda yanından ayrılmıyor değil mi? O benden başkasından yardım isterken utanır, yanından ayrılmasın.” Devran telaşlı sesiyle konuşurken kardeşi ona tebessümle bakıyordu.

 

“Ne kadar güzel seviyorsun onu. Her hareketini, her sözünün devamını biliyorsun adeta.” Cüneyd abisinin saf sevdasına imrenerek bakıyordu. Onlar birbirlerini böyle sevdalıyken onları acımasızca ayırmaya çalışmışlarıdı.

 

“Bilirim. Gözlerinden bilirim onu ben, ses tonundan tanırım onu ben. Bana gerçeği söylemediği için başta ona kızdım lakin sonradan gözlerindeki çaresizliği gördüm, onu nasıl bir şeye zorladıklarını görmedim. Gözümün önünde zehirlendi göremedim.” Gözünden düşen bir damla yaşla gözlerini ağır bir şekilde kapatıp derin bir nefes alarak başını çevirdi.

 

“Ona bu acıyı yaşatanlardan bunun hesabını soracağım.” Diye konuştu Devran kararlı sesiyle.

 

“Yapam abi, olacak çocuklarınızı düşün. Bırak adalet versin cezalarını.” Cüneyd yatıştırıcı sesiyle konuşurken Devran alayla gülüp başını olumsuz anlamda salladı.

 

“Aklıma geldikçe delirecek gibi oluyorum, o silahı çekecektim. Onun o küçük beynini orada patlatacaktım.” Genç adam sert sesiyle konuşup çattığı kaşlarıyla kardeşine baktı. Derin bir nefes alarak oturduğu yerden kalktığı esnada bekledikleri odanın kapısı açıldı.

 

Bakışları odadan çıkan doktora dönerken doktor gözündeki gözlüğü çıkarıp ağır adımlarla onlara doğru ilerledi.

“Öncelikle geçmiş olsun. Fazıl bey kalp krizi geçirdi. Kendisi yoğun stres altında kalmış bu da kalp krizini tetiklemiş. Durumu şuan iyi lakin sizi biraz burada misafir edeceğiz. Kendisi öğlen doğru uyanır, uyandığı zaman yanına girebilirsiniz. Geçmiş olsun.” doktor arkasını dönüp giderken iki kardeş sevinerek birbirine sarılmıştı sıkıca.

 

“Biliyordum, dedemin biz bırakmayacağını biliyordum.” Cüneyd sevinç dolu sesiyle konuşurken Devran’da ona eşlik etmişti.

 

“Tabi oğlum sen ne sandım dedemi.”

 

 

 

 

######

 

 

 

Nefret ve öfke saçan gözler birbirini tutsak alırken asıl suçlunun kim olduğuna karar veremiyorlardı. İbrahim bey öfkeyle karısına bakarken Azize hanım umursamaz bir yüz ifadesi takılıyordu.

 

“Birazdan bizi o deliğe soktuklarında böyle rahat olabilecek misin acaba.” Diye konuştu İbrahim bey sert sesiyle. Azize hanım başınadaki şakını düzeltip bakışlarını kocasına çevirdi.

 

“Hasan ne diyeceğini gayet iyi biliyor merak etme buradan çıkacağız, sen onu bırakta o kız hamile kalırsa ne yaparız onu düşün.” İbrahim bey şaşkın gözlerle karısına bakarken bu kadar vurdumduymaz olmasını aşamıyordu.

 

“Sen hala neyin derdindesin. Ulan babam evlatlıktan silmiş beni sen hala miras diyorsun. Bütün bunlar o miras yüzünden başımıza geldi zaten. Seni en başta dinlemeyecektim.” Öfkeli sesine mani olamazken içindeki huzursuzluk onu rahat bırakmıyordu.

 

“Ben başladığım işi yarım bırakmam İbrahim. O ev bizim olamayacaksa onların hiç olamaz, yakarım o evi.” İbrahim bey hızla yerinden kalkıp karısının yanına giderek kolunu kavradı. Azize hanım soğuk bakışlarıyla kocasına bakıp tek kaşını yukarıya kaldırdı.

 

“Rahat duracaksın Azize. Ne Devran’a ne o kıza bir şey yapmayacaksın. Cüneyd’e karışmayacaksın istediğini yapacak.” Azize hanım öfkeyle kolunu kocasının mızrak gibi olan parmaklarından kurtarıp kaşlarını derinden çatarak baktı karşısındaki adama.

 

“O ev bizimde hakkımız ve ben bize verilmeyen o hakkı söke söke alacağım. Cüneyd ise ben olduğum sürece o kızla zor evlenir.” İbrahim bey derin bir nefes alarak geriye çekildi. Dil döktükce karısının kendi bildiğini yapacağını biliyordu zira.

 

 

 

#####

 

Devran sevinç dolu gözleriyle dedesine bakarken Fazıl bey kuruyan dudaklarının üzerine kuru bir tebessüm kondurup ağır bir şekilde gülümsedi. Dedesinin uyandığını gördüğünde genç adam küçük çocuklar gibi sevinmişti, o onun sevgi ağacıydı. Sevgiyi ondan öğrenmişti Devran.

 

“İyisi değil mi dede.?” Diye konuştu Devran hafif telaşlı sesiyle. Cüneyd absinin bu sorusuna gülerken Fazıl bey ve kahya Mahmut ise tebessüm ederek bakıyordu genç adama.

 

“Abi bu soruyu üçüncü kez soruyorsun.” Devran çattığı kaşlarıyla kardeşine bakıp sorgulayan bir ifadeyle tek kaşını kaldırdı.

 

“Sorarım sana ne.”

 

“Çocuklar tamam. Hadi eve gidin biraz. Dinlenip yine gelirsiniz, hem gelin kızlarım merak etmiştir.” Devran itiraz etmek için dudaklarını aralayacağı esnada Fazıl bey kaşlarını çatarak buna mani oldu. “Eve gidin oğlum, Mahmut yanımda.” Devran istemeye istemeye oturduğu yerden kalkıp bakışlarını dedesine çevirdi.

 

“Peki ama akşama geri geleceğim.” Fazıl bey yüzündeki tebessümle başını sallayarak torununu onayladı.

 

“Tamam tamam gelirsin.” Devran ve Cüneyd hastane odasından çıkarken dedelerini kahya Mahmut’a emanet etmişlerdi. Ağır adımlarla hastanenin çıkışına ilerlerken telaşla onlara doğru koşan genç adamı gördüler.

 

“Beyim beyim.” Diye konuştu karşılarındaki genç adam. Diyeceği şeyden dolayı başını mahcup bir şekilde öne eğip ağır bir şekilde yutkundu.

 

“Nedir bu telaşın Ömer, hayırdır.” Ömer eğdiği başını kaldırıp derin bir nefes alarak konuştu.

 

“Beyim beni karakolun oraya bırakmıştınız oradan geliyorum.” Tedirgin sesi konuşmasına engel oluyordu. Devran çattığı kaşlarıyla karşısındaki genç adama bakıp konuşması için işaret etti.

 

“Hasan tüm suçu üstüne almış, o adamı kendisinin öldürdüğünü söylemiş, zehiride kendisinin verdiğini söylemiş. İbrahim beyi ve Azize hanımı salmışlar.” Devran duyduklarıyla kan adeta beynine fırlamıştı. Öfkeden gözü kararırken hastane onun sesiyle inlemişti.

 

“Ne demek suçu üstüne almış lan.” Elleri, Ömer’in gömleğinin yakalarını kavrayıp onu sert bir şekilde sarsarken kulakları hiçbir şey duymuyordu.

 

“Abi, bırak adamı.” Cüneyd zorla abisini geriye çektiğinde Devran öfkeyle yanındaki duvara yumruk attı.

 

“Bana bak Ömer, gözün onların üzerinde olacak. Ne bu hastaneye nede konağa bir adım yaklaşmayacaklar.” Ömer korkuyla başını sallarken Devran gözleriyle gitmesini işaret etti. “İyi git şimdi, gözünü onlardan ayırma.”

 

“Nasıl böyle bir şey olur lan nasıl.?” Genç adam kendi kendine söylenirken bir yandanda hastanenin çıkışına doğru sert adımlarıyla ilerliyordu. Adımları arabanın yanında durduğunda sert bir şekilde arabanın kapısını açıp bindiğinde Cüneyd’te hızla arabaya binmişti.

 

“Abi ne yapmayı düşünüyorsun.?” Diye sordu cüneyd çekingen bir sesle. Devran sert bir soluk alarak arabayı çalıştırdı. Araba engebeli yolda ilerlerken parmakları direksiyonu sıkmaktan beyazlamıştı.

 

“Dedeme söylemeden bir şey yapmam. Adam daha yeni kalp krizi geçirdi, ama rahat veren yok ki.” Sert bir şekilde elini direksiyonu vurup öfkeli sesiyle konuştu. “Seni o verdiğin zehirle öldürmek sana haktır Azize.”

 

Cüneyd sessiz kalırken abisine tek bir kelime bile söyleyemiyordu. Annesinin bu kadar kötü kalpli birisi olduğunu nasıl daha önce görmemişti genç adam bilmiyordu tek bildiği bu davada sonuna kadar abisinin yanında olacağıydı.

 

Araba evin önünde durduğunda iki gençte derin bir nefes alarak arabadan inerek eve doğru ilerlediler. Cüneyd yavaşça evin kapısını çaldığında evin kapısı kısa süre sonra sevdiği kadın tarafından açılmıştı.

 

Cüneyd karşısında sevdiğini görmesiyle dudaklarının üzerinde oluşan tebessüme mani olamamıştı, kalbi yerinden çıkacak gibi atarken Rüveyda utangaç bakışlarıyla ona bakıp başını önüne eğmişti.

 

“Suna odasında mı.?” Diye sordu Devran onların arasındaki büyülü anı bozarak. Rüveyda irkilerek kendisine gelirken usulca başını salladı. Devran onların yanından geçip giderken iki aşık baş başa kalmıştı.

 

Devran seri adımlarla merdivenleri çıkıp odasının önüne geldiğinde yavaşça odanın kapısını araladı.

 

Kara gözleri camın önünde oturan sevdiği kadına değdiğinde derin bir nefes aldı. Odaya onun kokusu sinmişti, genç adam bu durum karşısında oldukça mutluydu. Suna tekerlekli sandalyesinde oturmuş ıslak saçlarını tararken kapının usulca açıldığını duymasıyla bakışlarını oraya çevirmiş ve sevdiği adamın kara gözleriyle karşılaşmıştı.

 

Dudaklarının üzerinde yeşeren kuru tebessümle genç adama gülümsedi.

 

“Devran.” Diye fısıldadı naif sesiyle. Elindeki tarağı dizlerinin üzerine bırakıp genç adamın ona gelmesini bekledi. Devran kapıyı ardından kapatıp ağır adımlarla genç kıza doğru ilerlemeye başladı. Yorgun adımları onun önünde durduğunda dizlerinin üzerine yorgun bir şekilde düştü.

 

Kollarını genç kızın boynuna sararken Suna sarılışına anında karşılık verip kollarını Devran’ın boynuna sardı. Başını genç adamın boyun girintisine yaslarken Devran’ın büyük eli genç kızın saçlarında dolaşıyordu aheste aheste.

 

Soluduğu koku kısa bir anda olsa derdini unutmasını sağlamıştı.

 

“İyi misin.?” Diye sordu Suna çekingen ses tonuyla. Devran’ın genç kızın saçlarında dolaşan ellerini kısa biran duraklarken sert bir şekilde yutkunup başını ağır ağır salladı.

 

“İyiyim.” Suna genç adamı hafifçe kendinden uzaklaştırmak istediğinde Devran istemesede geriye çekildi.

 

“Bir şey olmuş, ne oldu.? Fazıl dede nasıl.?” Genç kız sorularını peş peşe sıralarken Devran yorgun bir tebessüm kondurdu kuruyan dudaklarının üzerine. Hafifçe geriye çekilip başını genç kızın dizlerine yasladı. Kollarını onun ince beline sararken gözlerini huzurla kapattı.

 

“Dedem iyi, biraz dinlenelim diye eve yolladı. Akşam yanına gideceğim yine.” Suna elini yavaşça genç adamın ipeksi saçlarına uzatıp parmaklarını onun saçlarında özgürce dolaştırdı.

 

“Bir şey olmuş, gözlerin hüzünlü bakıyor.” Devran titrek bir nefes alıp uzun kirpiklerini araladı.

 

“Dedeme birşey olacak diye çok korktum, ilk kez onun acısını bu kadar ağır tattım.” Kelimeler dudaklarından bir bir dökülürken zihnine dolan kelamlarla sert bir soluk aldı. “Ben bu acıyı daha atlatamamışsın birde o iki zalimin serbest kaldığını öğrendim.” Suna duyduğu kelamlarla şaşkınlıkla aralarken parmaklarının hareketleri usulca durmuştu.

 

“Ne” diye fısıldadı kısık sesiyle. Devran bakışlarını genç kıza çevirdiğinde gözlerinde yatan korkuyu görmüştü. Suna usulca yutkunup başını olumsuz anlamda salladı. Elleriyle genç adamın başını kavrayıp onu dizlerinden kaldırıp yüzünü ellerinin arasına aldı.

 

“Onlara birşey yapmayacaksın Devran. Sana söylediğim şeyi unutma, ben çocuğumuzu tek başıma büyütmek istemiyorum.” Diye konuştu korku dolu sesiyle. Devran büyük ellerini yüzündeki ellerinin üzerine koyup baş parmağını usulca genç kızın elinin üzerinde gezdirdi.

 

“Yapmayacağım.” Kararlı sesiyle konuştuğunda Suna rahat bir nefes almıştı. “Sizi yalnız bırakmayacağım. Ben baba hasretiyle büyüdüm aynı şeyi çocuğuma yapmayacağım.” Suna dolan gözleriyle karşısındaki adama bakarken kollarını onun boynuna dolayıp, dudaklarını genç adamın boynuna bastırdı.

 

“Seni çok seviyorum.” Diye fısıldadı genç kız narin ses tonuyla. Devran genç kızı kolları arasına aldığında eğilerek kulağına fısıldadı.

 

“Bende seni çok seviyorum sarı papatyam.” Suna dudaklarının üzerinde oluşan tebessüme engel olamazken kalbi nazlı nazlı atıyordu. Devran derin bir nefes alarak geriye doğru çekildi. Bakışları genç kızın ıslak saçlarında dolaşırken ağır bir şekilde yutkunup yavaşça oturduğu yerden kalktı.

 

Adımları genç kızın arkasında durduğunda eğilerek genç kızın dizlerindeki tarağı eline aldı. Tarağı usul usul sevdiği kadının saçlarında gezdirirken genç kız titreyen kirpiklerini birbirine bastırdı. Canını yakmaktan korkarak tarıyordu genç adam canı bildiği kadının saçlarını.

 

Uzun sarı saçlarını narin dokunuşlarla tarayıp kenardaki havluyla güzelce kuruladı. İyice kuruduğuna emin olduğu saçlarını tekrardan tarayıp karşıklığını düzeltti. Eğilerek genç kızın saçlarının üzerine derin bir buse kondurdu.

 

“Aşağıya inmemiz gerekiyor.” Suna başını yavaşça sallayıp genç adamı onaylarken Devran genç kızı yavaşça kucağına aldı.”Rüveyda egzersizlerini yaptırdı değil mi sana.?” Kara gözleri genç kızın ela gözlerine tutunduğunda Suna usulca yutkunup başını olumlu anlamda salladı.

 

“Evet.” Genç adam odadan çıkıp sert adımlarıyla merdivenleri inerek salona geldiğinde herkesin orada olduğunu gördü. Kolları arasındaki karısını koltuğa bırakıp kendiside yavaşça onun yanına oturduğunda bakışları karşısındaki kardeşine döndü.

 

Seher sabırsız bir ifadesiyle abisine bakarken Devran düz bakışlarıyla ona bakıyordu. Dudaklarının üzerinde oluşan alaycı gülüşle hafifçe öne eğilerek dirseklerini dizlerine yasaldı.

 

“Gözün aydın olsun sevgili kardeşim. O çok kıymetli annen ve baban serbest kalmış.” Seher duyduklarıyla şaşkınlıkla karşısındaki abisine bakarken yüzünde sevinç dolu bir tebessüm oluşmuştu.

 

“Gerçekten mi.?” Diye konuştu heyecan dolu sesiyle. Salondaki herkes onun sevinç dolu bu haline şaşkın ve üzgün gözlerle bakarken Seher usulca yutkunup yüzündeki gülümsemeyi ağır bir şekilde sildi.

 

“Neden bana öyle bakıyorsunuz.? Demek ki bir şey yapmamışlar.” Devran duyduğu kelamlarla gözlerini sert bir şekilde kapatıp açarak kardeşine baktı.

 

“Sen benimle dalga mı geçiyorsun. O aşağılık anan benim karımı zehirledi lan. O şerefsiz baban benim gençliğimi elimden aldı sen ne diyorsun hala.” Salonda Devran’ın gür sesi yankılanırken Seher korkarak yerinde sıçradı. Suna elini uzatarak Devranın dizinin üzerindeki elini sıkıca tuttu sakin olması için.

 

Seher yüzüne kondurduğu umursamaz bir ifadeyle arkasına yaslanıp kollarını önünde birleştirdi.

 

“Ölmedi ama bak yaşıyor, hem ne belli annemin yaptığı. Suçları olsaydı serbest kalmazdılar.” Seher'in acımasız sesi genç kızın kulaklarında yankılanırken Suna dolan gözlerine mani olamadı. Devran hızla oturduğu yerden kalkıp kardeşinin üzerine doğru giderken Cüneyd aceleyle abisinin kolundan tutarak ona engel olmaya çalıştı.

 

“Ne diyorsun lan sen. Ağzından çıkanı kulağın duysun, o uzayıp boyuna ulaşan dilini boynuna dolatma bana Seher.” Seher korkuyla yerinden kalkıp geriye doğru giderken sivri diline mukayyet olamıyordu.

 

“Neden bu evde olan her şey annemden biliniyor, ne belli ya onun yaptığı.” Devran hızla Cüneyd’in kolunu kendisinden ayırıp adeta yeri döven adımlarla Seher’e doğru ilerleyip genç kızın kolunu bir mızrak gibi kavradı.

“Abi sakin ol.” Devran onu sakinleştirmeye çalışan kardeşini duymuyordu. Kara gözleri karşısındaki kardeşini delip geçiyordu.

 

“Madem o anana o kadar inanıyorsun defol onun yanına.” Genç adam sert adımlarını kapıya doğru çevirip seri adımlarla ilerlerken arkasından sürüklediği kardeşi ona yetişmekte zorluk çekiyordu. “Karımı üzenlerin bu evde işi yok.” Devran açtığı kapıdan hızla Seheri ittiğinde genç kız birkaç adım gerilemişti.

 

Devran kenardaki askılıktan genç kızın montunu alıp ona doğru fırlattı. Seher şaşkın gözlerle abisine bakarken yardım dileyen gözlerle Cüneyd abisine baksada o da sessizce abisinin arkasında duruyordu.

 

“Abi ne yapıyorsun. Nereye gideceğim.” Seher telaşlı sesiyle konuşurken genç adam soğuk bakışlarıyla ona bakıyordu.

 

“Ananın yanına git… haa gitmişken ona de ki Devran abim ve Cüneyd abim birlik oldu dedemin mirasını çatur çutur yiyor.” Devran kapıyı sert bir şekilde kardeşinin yüzüne kapattığında derin bir nefes alarak kara gözlerini Cüneyd’e çevirdi. Cüneyd elini abisinin koluna koyup ağır bir şekilde tebessüm etti.

 

“Onların yanına nasıl gideceğini bilir o, canını sıkma. Bir dersi çoktan hak etmişti.”

 

“Bana yapılanlar, söylenenler inan umrumda değil ama Suna’ya yapılanlar söylenen her söz iğne gibi batıyor bana.” Cüneyd usulca gülüp abisinin kolunu vurdu hafifçe.

 

“Çok sevmekten hep bunlar.” Devran kardeşinin bu dediğine hafifçe gülerken ikisi yavaş adımlarla salona doğru ilerliyordu. Salona geldiklerinde herkes şaşkın gözlerle onlara bakıyordu.

 

“Devran oğlum, haddime değil ama bu biraz ağır olmadı mı.?” Diye sordu Hatice hanım çekingen sesiyle. Devran yorgun bir şekilde genç kızın yanına oturup bakışlarını Hatice hanıma çevirdi.

 

“Gideceği yeri biliyor Hatice teyze.” Bakışlarını yanında oturan sevdiğine çevirdiğinde genç kızın durgun bir şekilde oturduğunu fark etti. Hafifçe ona doğru eğilip usulca kulağına fısıldadı. “İyi misin.?” Suna duyduğu sesle irkilip başını hızla sesin geldiği yöne çevirdi. Yavaşça yutkunup başını dolan gözlerini saklamak istercesine eğerek salladı.

 

“İyiyim.” Diye fısıldadı kuru sesiyle. Devran genç kızın üzüldüğünü anlarken sert bir şekilde yutkunup elini yumruk yaptı. Suna başını genç adamın omzuna yaslayıp gözlerini yavaşça kapattı, zihninde dolaşıp duran kelamlar nefes almasını zorlarken soluduğu koku titrek bir nefes almasını sağlıyordu.

 

 

 

 

Bölüm : 25.04.2025 15:00 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...