22. Bölüm

22. Bölüm

Emine Furuncu
eminefuruncu

Hatalarım varsa kusura bakmayın, keyifli okumalar dilerim.

 

Oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen...

 

 

 

Devran yüzündeki sıcak tebessümle yanında uyuya sevdiği kadını izlerken kalbi ahenkle atıyordu. Kara gözleri onun sarı saçlarında usul usul geziyor, ardından bakışları yine yüzünde can buluyordu.

 

İçin doldurduğu titrek solukla elini yavaşça kaldırıp genç kızın saçlarına dokundu. Parmak uçları genç kızın sarı saçlarında özgürce dolaşırken yavaşça eğilerek genç kızın saçlarına bir buse kondurdu.

 

Genç kız huysuz bir şekilde yerinde kıpırdayıp başını genç adamın göğsüne yasladı. İnce kolları Devran’ın belini sararken Devran gülümseyerek genç kızı güçlü kollarının arasına aldı.

 

“Papatyam.” Diye fısıldadı genç adam kısık sesiyle. Bakışları duvarda asılan saate iliştiğinde genç kızın artık uyanması gerektiğini düşünüyordu, zira saat öğlene yaklaşmıştı.

 

“Sarı papatyam uyan hadi.” Suna duyduğu seslerle kaşlarını usulca çatıp uykulu gözlerini ağır bir şekilde araladı. Bakışları genç adamın kara gözlerine düşerken sorgularcasına tek kaşını kaldırdı.

 

“Bir şey mi oldu.?” Diye konuştu uykulu sesiyle. Devran onun bu sevimli halini usulca gülüp genç kızı burnunu üzerinde öptü.

 

“Hayır, saat geç oldu. Bu kadar saat yemek yemeden uyuman doğru değil.” Suna duyduklarıyla gözlerini tekrardan kapatıp mırıldanarak konuştu.

 

“Ama uykum var benim.” Devram yavaşça genç kızı kendisinden uzaklaştırıp yataktan kalktı. Adımları genç kızın yanında dururken Suna tek gözünü açarak ona baktı. Devram eğilerek Suna’yı kolları arasına aldığında genç kız huysuz bir şekilde mırıldanmaya devam ediyordu. “Yaa Devran.” kollarını genç adamın boynuna dolayıp çatık kaşlarıyla ona baksada Devran bunu pek umursamıyordu.

 

“Hiç bakma bana öyle, önce yemek. Hem bebeğimiz acıkmıştır.” genç kız başını Devran’ın omzundan kaldırıp ela gözlerindeki şaşkınlıkla baktı genç adama. Eli karnının üzerinde dururken usulca yutkundu.

 

“Açıkmıştır değil mi.?” Diye sordu durgun çıkan sesiyle. Devran başını ağır ağır sallarken Banyonun kapısını aralayıp içeriye girdi. Genç kız lavabonun kenarına oturtup bakışlarını ona çevirdi.

 

“Açıkmıştır bence.” Suna titreyen dudaklarını birbirine bastırıp dolan gözleriyle karnına baktı.

 

“Ben onu aç bırakmak istememiştim ki.” Devran şaşkın bakışlarıyla genç kıza bakarken ne diyeceğini bilemiyordu. Sert bir şekilde yutkunup ağlayan karısının yüzünü elleri arasına aldı.

 

“Güzelim neden ağlıyorsun.?” Suna omzunu yavaşça kaldırıp indirdi küskün bir edayla.

“Bebeğimiz aç kaldı, sen neden beni daha önce uyandırmadın.” Devran konuşmak için dudaklarını aralasada ne diyeceğini bilmeyerek tekaradan sustu.

 

“Sakin olur musun, o iyi. Şimdi güzelce hazırlanıp mutfağa ineceğiz ve ben size güzel bir kahvaltı hazırlayacağım. Tamam mı.?” Suna usul usul başını sallarken Devran parmak uçlarıyla genç kızın yüzündeki yaşları sildi.

 

Elindeki tarakla genç kızın saçlarını nazik hareketlerle tarayıp ardından güzelce ördü. Banyodan çıkıp odadaki dolaptan aldığı elbiselerle geri döndü. Genç kızın üzerindeki kıyafetleri çıkarıp getirdiklerini ona giydirdi yavaşça ardından ise kendisi için getirdiği kıyafetleri giydi.

 

Suna elini uzatıp Devran’ın saçlarını düzeltip yanağına bir buse kondurdu. Kollarını genç adamın boynuna dolarken gözleri aşka bakıyordu karşısındaki adama. Devran bakışlarını zorlukla genç kızdan ayırıp onu kucağına alarak odadan ayrıldı.

 

“Bugün egzersizlerini yapmayı unutmuyoruz küçük hanım.” ağır ağır merdivenleri inerken Genç kız başını usulca sallayarak onayladı Devran’ı.

 

Devran mutfağa geldiğinde genç kızı masanın yanındaki sandalyeye oturtup kendileri için kahvaltı hazırlamaya başladı.

 

Suna yüzündeki tebessümle genç adamı izlerken derin bir nefes alarak bakışlarını ondan ayırdı. Ela gözleri evin bahçesinde birlikte çamaşır asan ikiliyi görmesiyle sağ kaşı yavaşça yukarıya doğru kalktı.

 

“Devran, dışarıya bak.” Diye konuştu genç kız. Dudaklarının arasından kaçan kıkırtılara mani olamazken elini dudaklarının üzerine örttü. Devran kara gözlerini dışarıya çevirdiğinde gördüğü manzarayla şaşkınlıkla gözleri aralanırken gür sesiyle gülmeye başladı.

 

“Cüneyd.” Diye seslendi kardeşine doğru. Adımları mutfağın balkon kapısının orada dururken kapıyı yavaşça araladı. “Cüneyd.” Diye seslendi tekrardan. Cüneyd duyduğu sesle gözlerini sert bir şekilde kapatıp elindeki çarşafı Rüveyda'nın ellerine bıraktı. Bakışları abisini bulurken sorgularcasına tek kaşını kaldırdı.

 

“İyi çırp sonra kırışık kalmasın.” Devran keyifli sesiyle konuşurken Cüneyd kısa biran sessiz kalıp yavaşça yutkunarak dudaklarını araladı.

 

“Sen bana laf yetiştireceğine yaptığın yemeğe bir bak, zira yanıyor olabilir.” Devran duyduğu kelamlarla gözlerini telaşla aralayıp aceleci adımlarla geri döndü. Gözleri yaptığı menemeni bulurken omuzları yavaşça inmişti.

 

“Ohh neyseki yanmadı.” Diye konuştu genç adam kendi kendine. Devran hızla kahvaltının geri kalanını hazırlarken Suna oturduğu yerden ekmekleri kesiyordu. Devran bakışlarını dışarıya çevirip kardeşine baktı.

 

“Geldinde menemen yiyin.” Cüneyd bakışlarını abisine çevirip yüzünde büyüyen gülümseyişle baktı ona. Elindeki çarşafı sepete atıp genç kızın elindeki çarşafıda onun yanına gönderdi.

 

“Hemen geliyoruz. Bunların biteceği yok zaten.” Elini hızla genç kızın eline dolayıp gitmek için hareket ettiğinde Rüveyda usulca başını olumsuz anlamda salladı.

 

“Önce bir yiyelim sonra söz hepsini ben asacağım.” Cüneyd hızlı adımlarla ilerlerken genç kız ona yetişmekte zorlanıyordu. Mutfak kapısından içeriye girip hızla onlar için ayrılan yerlere oturdu genç ikili.

 

“Yavaş ye bak, beni çağırdığıma pişman etme.” Diye uyardı kardeşini Devan. Cüneyd’in menemeni çok sevdiğini biliyordu, uyarısını önceden yapsada işe yaramayacağını biliyordu.

 

Cüneyd gülümseyerek başını salladı yavaşça. Eline aldığı ekmeği önündeki menemene batırırken herkesin bakışları ondaydı.

 

“Yesenize, bana bakmaya devam ederseniz yiyecek bir şeyiniz kalmayacak.” Suna ve Rüveyda genç adamın bu dediğine usulca gülerken Devran başını olumsuz anlamda sallayıp ekmeğinden bir parça kopardı.

 

“Görende yemek yedirmiyoruz sanacak.” Cüneyd elindeki ekmeği ağzına atıp sırıtarak abisine baktı.

 

“menemene her zaman midemde boş alan vardır.” gençler gülüşler ve şakalaşmalar eşliğinde yemeklerini yerken Devran elindeki ekmeği yanındaki Suna’ya uzattı. Suna dudaklarını yavaşça aralayıp uzatılan ekmeği yedi.

 

“Evin tamiriyle yakından ilgilenmemiz gerekiyor, herşey eskisi gibi olmalı. O ev dedemin gençliğinin eviydi, ama acımasızca yandı bir gecede.” Cüneyd yavaşça geriye yaslanıp durgun bakışlarını abisinin öfkeli bakan gözlerine çevirdi.

 

“Diyecek tek bir kelamım bile yok abi. Buna yapan kişinin öz annem olduğunu hepimiz biliyoruz, şu saatten sonra ona anne demek.. bilmiyorum.” Cüneyd başını yavaşça eğerken Rüveyda çekingen bir şekilde genç adamın eline tutundu. Cüneyd'in bakışları onu bulurken birbirine aşk ile baktı iki genç.

 

“Dedem bekleyin dediği için bekliyorum, aksi halde o kadını girdiği delikten çıkarmayı çok iyi bilirdim.” Kara gözlerini sevdiği kadın çevirip titrek bir nefes aldı. “Eğer Suna’ya bir şey olsaydı dedem bile engel olamazdı bana.” Herkes sessizliği gömülürken bu sessizliği Fazıl beyin sesi böldü.

 

“Devran. Nerdesiniz.?” Genç adam yavaşça masadan kalkarken bakışları kardeşine kaydı.

 

“Biz hazırladık siz toplayın.” Genç kızın arkasına geçip tekerlekli sandalyesini itmeye başladı. Yavaş adımlarla dedesini yanına ilerlerken kardeşinin ardından huysuzca mırıldandığını duyuyordu. “Duyuyorum seni.” diye konuştu kardeşine hitaben.

 

 

######

 

 

Azize öfkeyle evin içinde dolaşıp dururken baba kız kenarda oturmuş onu izliyordu. Seher usulca yutkunup bakışlarını annesinden kaçırdı, zira birazdan ona karşı bir öfke patlaması yaşayacağını biliyordu.

 

Azizenin keskin bakışları kızını bulurken ona doğru bir adım atıp sert sesiyle konuştu.

 

“Ben sana Cüneyd o evde mi diye sormadım mı Seher? Ya oğluma bir şey olsaydı ne olacaktı.” Azize öfke dolu sesiyle konuşurken genç kız usulca yutkunup bakışlarını annesine çevirdi. Onun için her zaman abisi önemli olmuştu, genç kız onun gölgesinde açmayı bekleyen bir çiçek gibi duruyordu. Lakin o çiçek açmıyor günden güne soluyordu.

 

“Ben bilmiyordum.” diye konuştu sessiz sesiyle. Dolan boğazı ağlama isteğini tetiklesede kendisini tutuyordu.

 

“Sen neyi biliyorsun ki zaten.” Azize’nin acımasız sözleri genç kızın gözünden bir damla yaşın süzülmesine sebep olurken yaşlı gözlerini babasına çevirdi. İbrahim bey kızını kendisine doğru çekerek sıkıca sarıldı. Sert bakışları ayaktaki karısına dönerken kaşlarını çatarak ona baktı.

 

“Kes sesini artık Azize. Bıktım senden de bitmeyen öfkendende, bundan sonra sessiz kalıp oturmazsan olacaklardan ben sorumlu değilim.” İbrahim beyin bağırması evin içinde yankılanırkan Azize hanım şaşkın gözlerle on baktı, daha evvel böyle öfkeli görmemişti onu. Azize yavaşça sedire oturup sessiz kalmayı seçmişti, şimdilik.

 

“O insnalar salak değil, konağı senin yaktığının pekâlâ farkındalar, jandarma her yerde seni arıyordur. Ne mirasa ne de Cüneyd’e karışmayacaksın yoksa seni kendi ellerimle teslim ederim.” Azize hanım şaşkın gözlerle kocasına bakarken yüzünde alay dolu bir gülüş peydah oldu.

 

“Hepsini boşveririm lakin oğlumu o sümüklü kıza yedirmem.” Oturduğu yerden kalkıp öfkeyle mutfağa doğru ilerlerken İbrahim bey başını olumsuz anlamda sallayarak baktı giden karısına.

 

“Kafayı Cüneyd’le bozmuş.” Diye mırıldandı kısık sesiyle. Seher başını kaldırıp korku dolu gözlerle babasına baktı.

 

“Ne yapacağız baba, bu işin sonu hiç iyiye gitmiyor.” İbrahim bey dertli bir soluk alırken bakışlarını cama çevirdi. Yaptığı her şeyin bir gün bedelini ödeyeceğini bilmeliydi. Kendi oğluna attığı iftira onu evinden ayırmıştı.

 

“Bilmiyorum kızım.” Diye konuştu durgun sesiyle. İçindeki yeni uyanan vicdanı onu usul usul ele geçiriyordu.

 

####

Genç adam elindeki pamuğu yavaş hareketlerle genç kızın alnına değdirerek yarasını pansuman ederken kara gözleri onun ela gözlerine tutsak olmuştu, ona aşkla bakan gözlere aşkla bakıyordu.

 

Suna yanaklarının kızardığını hissederek gözlerini genç adamdan kaçırıp bakışlarını ellerine indirdi. Devran onun bu utangaç hallerine kıvrılan dudaklarıyla bakarken kalbi fütursuzca göğüs kafesini dövüyordu.

 

Bedenini hafifçe genç kıza doğru eğerek dudaklarını alnına bastırdı. Gözleri huzurla kapanırken meftunu olduğu kokusunu derin bir şekilde içine çekti.

 

“Kokun… beni deli ediyor.” Devran parmak uçlarını genç kızın çenesine yaslayıp başını hafifçe kaldırarak kara gözlerini genç kızın yüzünde gezdirdi. Suna utangaç bakışlarla karşısındaki adama bakarken usulca yutkunup başını geriye doğru çekti.

 

“Sırtını aç.” Devran anlamayan gözlerle genç kıza bakarken,Suna genç adamın gözlerine yansıyan parıltıyı görebiliyordu. “Yarana bakacağım Devran.” Suna gülümseyerek keyifli sesiyle konuşurken Devran yüzünü asarak arkasını dönüp üzerindeki gömleğin düğmelerini açmaya başladı.

 

“Ah ah bende heyecanlanmıştım biran.” Genç kız Devran’nın bu dediğine hafifçe kıkırdadığında genç adam başını omzunun üzerinden çevirerek ona baktı. Tek kaşını çapkın bir edayla havaya kaldırıp genç kıza baktı.

 

“Gül sen gül birazdan bende böyle keyifli olacağım.” Suna şaşkın bir şekilde gözlerini büyütüp Devan’a bakarken elini yavaşça koluna vurdu.

 

“Susar mısın Devram.” Diye ikazda bulundu genç kız utangaç sesiyle. Devran önüne dönüp omzunu küçük bir çocuk gibi kaldırıp indirdi. Suna kenardaki kremi eline alıp yavaşça Devran’ın omzuna sürerken yüzünü buruşturarak yaraya baktı.

 

Canı çok yanmış mıydı, kendi canını hiçe sayarak onu kurtaran bu adamı tüm kalbiyle seviyordu. Titreyen dudaklarını birbirine bastırıp usulca yutkundu.

 

“Ela gözlerini doldurma boşuna, canım yanmıyor.” Yaranın üzerinde dolaşan paramkları yavaşça dururken şaşkın gözlerini genç adama çevirdi. Onu görmediği halde nasıl bilmişti gözlerinin dolduğunu.

 

“Ama çok kötü yanmış.” Diye fısıldadı kısık çıkan sesiyle. Devran titrek bir nefes aldığında Suna dudaklarını yavaşça Devran’ın yarasının üzerine bastırdı. “Benim yüzümden.” Devran yönünü genç kıza doğru dönüp ellerini uzatarak küçük yüzünü elleri arasına aldı.

 

Baş parmağı usulca yüzünü ıslatan yaşları silerken içi titreyerek bakıyordu karşısındaki sevdiği kadına.

 

“Kendini suçlamayı kes, seni korumak için herşeyi yaparım. Öleceğimi bilsemde seni korurum.” sağ elini yavaşça genç kızın karnına yaslayıp yavaşça kuruyan dudaklarını araladı. “Ve bebeğimizi.”

Genç kız ince kollarını Devran’ın boynuna sarıp ona sıkıca sarıldı. Devran, Suna’nın ince beline kollarını sararken parmakları genç kızın sarı saçlarında dolaşıyordu.

 

“Uyuyalım mı.?” Diye sordu genç adam sakin sesiyle. Suna usulca başını sallayıp hafifçe geriye çekildi. Gözleri genç adamın gözlerinde dolaşırken usulca yutkundu. Kalbi acımasızca göğüs kafesini döverken hızla dudaklarını genç adamın dudaklarına bastırıp saniyeler sonra ayırdı.

 

Devran şaşkın bakışlarla Suna’ya bakarken Suna arkasını dönerek yatağa yatmıştı.

 

“Ama bu haksızlık ben ne olduğunu bile anlamadım.” Devran yavaşça genç kızın arkasındaki boşluğa uzanıp onu kolları arasına hapsetti. Suna nazlı bir şekilde omzunu silkerken Devran onun bu haline gülümseyerek bakıyordu.

 

“Banane.” Devran parmak uçlarıyla genç kızın yüzüne dökülen saçlarını geriye çekerken dudaklarını Suna’nın yanağına bastırdı.

 

“Hayır anlamıyorum neden bu kadar utanıyorsun, bu bebeği nasıl yaptığımızı unu…” Suna hızla dönerek elini genç adamın dudaklarının üzerine kapattı.

 

“Devran!! Susar mısın.?” Elinin altındaki dudaklarının gerildiğini hissettiğinde Devranın güldüğünü anladı genç kız. Devran direğinin üzerine yaslanarak, dudaklarının üzerindeki küçük ele bir buse kondurarak genç kızın elini indirdi.

 

“Olur, susarım.” dudaklarını genç kızın dudaklara değdirdiğinde Suna usulca yutkunarak gözlerlerini kapattı. İki divane kalp fütursuzca atarken gecenin karanlığı her yeri sarmıştı.

 

 

Bölüm : 27.06.2025 13:31 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...