8. Bölüm

8. Bölüm

Emine Furuncu
eminefuruncu

Hatalarım varsa kusura bakmayın, keyifli okumalar dilerim. Lütfen oy ve yorumlarınızı eksik etmeyin

 

 

 

Acı zehirli bir sarmaşık gibi dört bir yanı sarıyordu ağır ağır. Genç kız kalbinde hissettiği derin acı yıllar önce yaşadığı acının aynısıydı, çaresizlik. Zihninde yankılanan geçmişin izleri ela gözlerinden bir damla yaşın yanaklarından süzülmesine sebep olmuştu.

 

Araba çamurlu yolda ilerlerken genç kız öfkeli bakışlarını yanında oturan kadına çevirdi. Yüzündeki ifade yılların ona kattığı acımasılıktı sanki, zihninde kalan yüz ile karşısındaki yüz çok farklıydı.

 

“Seninle gelmeyeceğim. Durdurun arabayı.” Genç kız burnunu çekip kimseyi umursamadan bağırarak konuştu. Sanki o orada yokmuş, sesi arabanın içinde yankılanmamış gibi ilerlemeye devam ettiler.

 

“Durdursana arabayı, gelmeyeceğim seninle.” Suna çaresiz sesiyle bağırıp, arabayı süren adamın kolundan asıldı. “Dur dedim sana dur.” Adam onu umursamadan düz yüz ifadesiyle arabayı sürmeyi devam etti.

 

Kızaran ela gözlerini yanında oturan kadın çevirip öfke saçan gözleriyle ona baktı. Yaşlı kadın bakışlarını genç kıza çevirdiğinde Suna ağır bir şekilde yutkundu.

 

“Durdur arabayı Mahmut.” Arabayı süren adam aldığı komutla arabayı durdurdu. “İnin aşağı ben gel diyene kadar gelmeyin.” Arabadaki iki adam arabadan inip uzaklaşırken genç kız tek kaşını kaldırarak sorkularcasına baktı karşısındaki kadına.

 

“Yıllar sonra neden.?” Diye sordu genç kız titreyen sesiyle. “Yıllar önce arkana bile bakmadan giderken şimdi neden geldin.?” Genç kız cevap beklercesine karşısındaki kadına bakarken yaşlı kadın bakışlarını kızından ayırıp cama çevirdi.

 

“Öyle gerekti.” Duygusuz sesiyle konuştuğunda Suna’nın dudaklarının arasından alay dolu bir gülüş döküldü.

 

“Öyle mi gerekti.? Sen beni hasta babamla bırakıp giderken biricik oğlunu yanında alıp gittin, biz neler yaşadık sen biliyor musun.? Biz babamla o evde aclıktan ölecektik, eğer amcam gelip bizi almasaydı bir orada ölecektik.” Genç kız yüzünü ıslatan yaşları hırsla elinin tersiyle silip titreyen çenesine rağmen başını dik tuttu.

 

“Babam, o hasta adam camın önünde senin gelmeni bekleyerek öldü. Ben o soğuk kaldırım taşında senin gelmeni bekleyerek büyüdüm, ne zaman vazgeçtim biliyor musun? Babam öldüğünde senin artık gelmeyeceğini anladım.”

 

“İkinizide alıp gidemezdim.” Suna duyduklarıyla şaşkınlıkla dudaklarını aralarken gözlerinden acı dolu birer gözyaşı süzüldü.

 

“Sende oğlumu götüreyim dedin öyle mi.?” Genç kız acı dolu sesiyle konuşurken, boğazına oturan taş onu nefessiz bırakarak öldürmek istiyordu.

 

“O küçüktü.” Genç kız sessiz kalarak başını olumlu anlamda salladı. Elinin tersiyle gözyaşlarını silerken yüzünde acının tebessümü vardı.

 

“Aramızda sadece bir yaş vardı, gitmeseydin o zaman. Giderken ardına bile dönüp bakmadın o adamın arabasına binip gittin, sana yalvarışlarımı duymadın bile. Şimdi hangi yüzle karşıma çıkıyorsun.?” Genç kız öfkeyle bağırıp içindeki nefreti acımdan kustu karşısındaki kadına.

 

“Seninle gelmem, beni öldür ama seninle gelmem. Ben seni ölsem affetmem duydun mu beni. Sen benim için babamın öldüğü gün öldün zaten.” Suna hızla arabadan çıkıp ters yöne doğru döndü. “Peşimi bırak, geldiğin yere geri dön senin yerin çok sevdiğin oğlunun ve kocanın yanı.” Çamura bulaşan ayakkabılarını umursamadan hızlı adımlarla arabanın yanından uzaklaştı. Acıyan ayaklarının altı yürümesini zorlaştırırsa da umursamadan ilerlemeye devam etti.

 

Yağan yağmur akan gözyaşlarına eşlik ediyordu. Titreyen dudaklarını birbirine bastırıp acıyla gözlerini kapattı. Takati kalmayan ayakları onu yolun kenarında bırakmıştı. Genç kız yolun kenarındaki taşın üzerine oturup başını dizlerine yaslayıp kollarıyla yüzünü kapatıp tuttuğu hıçkırıklarını özgür bıraktı.

 

Yağan yağmur onu sırılsıklam ederken yağmurun altında çaresizce ağlıyordu, gecen zamana. Annesiz geçirdiği o günlere ağladı belkide saatlerce.

 

 

 

######

 

 

 

Genç kız yağan yağmura inat soluk soluğa koşmaya devam etti. Acıyan ayakları her adım attığında sızlarken, o yalnızca koşmaya devam etti. Ciğerleri dinlenmek için direnirken o başını asi bir şekilde olumsuz anlamda sallayarak koşmaya devam etti.

 

Bardaktan boşalırcasına yağan yağmur onu sırılsıklam etmişti. Üşüyen bedeni titriyor, kalbi korkuyla atıyordu. Kahverengi gözleri karşısında gördüğü fabrikayla parlarken, derin bir nefes aldı.

 

Dermanı tükenmiş bacaklarıyla zorukla yürüyerek fabrikanın kapısından soktu yorgun bedenini. Kahverengi gözleri korkuyla etrafta dolaştı, aradığı kişiyi bulmak istercesine lakin bulamıyordu.

 

Çekingen adımlarla fabrikanın içinde ilerlerken gözleri korkuyla etrafa bakıyordu. Şimdiye kadar gerekmedikçe annesinin yanında ayrılmayan genç kız için bu insan yığını fazlaydı, o kalabalıktan korkardı.

 

Titreyen dudaklarını birbirine bastırıp usulca yutkunduğu esnada kolunda hissettiği dokunuşla korkuyla yerinde sıçrayıp kolunu hızla geriye çekti. Dudaklarını bağırmak için aralasa da tek bir nida dökülmemişti dudaklarının arasından.

Korkulu gözleri koluna dokunan elin sahibine döndüğünde ciğerlerine doldurduğu korku dolu nefesi ağır bir şekilde verdi.

 

“Bu halin ne.? Bir şey mi oldu.?” Cüneyd sert sesiyle konuşup hafif çattığı kaşlarıyla genç kıza bakarken bakışları onun ışlak elbiselerinde dolaşıyordu. Rüveyda hızla başını olumlu anlamda sallayarak genç adamı onayladı. Genç adam aldığı yanıtla sorgularcasıan tek kaşını kaldırıp meraklı bir tını ile konuştu.” Ne oldu.?”

 

Rüveyda aceleye elleriyle ceplerini yoklayıp parmak uçlarına değen defteri aldığında defterin ıslandığını fark etti. Gözlerine yerleşen hüzün dalgasıyla bakışlarını karşısındaki adam çevirdi.

 

Cüneyd, Rüveyda’nın elindeki deftere bakarken genç kızın gözlerine yerleşen hüzne şahit olmuştu. Ceketinin iç cebindeki küçük defteri çıkarıp genç kıza doğu uzattı. Rüveyda usulca defteri alırken yanaklarının kızardığını hissediyordu. Cüneyd elindeki kalemi genç kıza alması için uzattığında Rüveyda elini uzatıp alacağı esnada soğuktan üşüyen parmak uçları genç adamın sıcak parmak uçlarına değdi.

 

Rüveyda hızla kalemi genç adamın parmakları arasından çekip aldı kızaran yanaklarını gizlemeye çalışarak. Defterin boş sayfasını açıp kalemi sayfanın üzerinde dolaştırırken Cüneyd'in kahverengi gözleri genç kızın kızaran yanaklarında dolaşıyordu.

 

‘Devran bey nerde.?’ defteri Cüneyd'in yüzüne doğru çevirdiğinde genç adam sert bir şekilde yutkunup bakışlarını yüzüne doğru uzatılan deftere çevirdi. Okuduğu kelamlarla tek kaşını kaldırıp defterin kenarında tutup aşağıya doğru çekip genç kıza baktı.

 

“Neden abimi soruyorsun.?” Genç kız gözlerini biran devirmek istesede kendini tutarak hızla deftere gerekli açıklamayı yaparak ona tek kaşı havada merakla bakan adama uzattı.

 

'Suna hanımı annesi zorla götürdü.’ Cüneyd okuduklarıyla şaşkınlıkla gözlerini aralyarak seri adımlarla ilerlemeye başlarken gür sesiyle konuştu.

 

“Gel peşimden.” genç kız giden genç adamın arkasından sessizce ilerlerken cüneyd arada başını çevirip genç kızın gelip gelmediğine bakıyordu. Adımları abisinin kapısının önünde durduğunda hızla kapıyı çalıp içeriye girip, başıyla geride duran genç kıza içeriye girmesi gerektiğini söyledi.

 

Devran masadaki kağıt yığınından başını kaldırıp baktığında karşısındaki kişiler usulca tek kaşını kaldırmasına sebep olmuştu.

 

“Bir şey mi oldu Rüveyda senin Suna ile amcasında olman gerekmiyor mu şuan.?” Devran sert sesiyle konuşurken elindeki kalemi masanın üzerine bırakıp kara gözlerini karşısındaki genç kıza çevirdi.

 

Rüveyda usulca yutkunup ağır adımlarla Devran’a doğru ilerledi. Her adım atışında yanan ayağı sızlıyordu. Cüneyt genç kızın her adım atışında aksayan ayağına bakarken ağır bir şekilde kuruyan dudaklarını ıslattı.

 

Rüveyda elindeki defteri Devran’ın önüne bırakıp bir adım geriye gittiğinde Devran hızla defteri eline alıp yazan kelamları okudu. Kalbinde hissettiği ince sızıyla oturduğu yerden kalktı.

 

“Ne diyorsun sen, nereye götürdü.?” Sert sesiyle konuşup bedenini saran amansız bir korku ile hızla kabanını giyindi. Rüveyda aceleyle deftere hangi yöne gittiklerini yazıp geriye çekildiğinde Devran yeri döven sert adımlarıyla odanın çıkışına ilerliyordu.

 

“Gidiyoruz Cüneyd hadi.” Cüneyd başını sallayarak abisini onaylarken bakışları kenarda duran kızın üzerindeydi. Ciğerlerine titrek bir soluk doldurup ileriye doğru bir adım attı.

 

“Hadi, sende geliyorsun.” Rüveyda eğdiği başını kaldırıp şaşkın gözlerle karşısındaki adama baktı. Cüneyd yürümesi için başıyla kapıyı gösterdiğinde genç kız usulca yutkunup masaya bıraktığı defteri alıp ağır adımlarla ilerledi. Adımları genç adamın önünde durduğunda elindeki defteri ona uzattı.

 

Cüneyd kısa biran deftere bakıp yönünü çıkışa doğru çevirdi.

 

“Sende kalsın.” Rüveyda üşüyen elleriyle defteri sıkıca tutup giden genç adamın arkasından adeta koşan adımlarla ilerlemeye başladı. Lakin ayağında hissettiği acı adım atmasına izin vermiyordu.

 

Fabrikadan çıktıklarında Cüneyd abisinin çoktan arabaya binmiş kasılmış yüzüyle onları beklediğini gördü. Çatık kaşlarıyla etrafa bakan Devran içindeki yersiz duygularla savaşıyordu.

 

Cüneyd abisinin yanındaki koltuğa otururken genç kız usulca arka kapıyı açıp koltuğa oturdu. Islak kıyafetleri koltuğu ıslattığı için içten içe üzülürken başını yavaşça önüne eğdi.

 

Araba çamurlu yolda hızla ilerliyor, kalpler korkuyla çarpıyordu. Zihinde dolaşan mugayir düşünceler Devranın titrek bir nefes almasını sağlıyordu.

 

 

#####

 

 

Genç kız sağanak yağmurun altında oturmuş ağlamıştı saatlerce, hıçkırıkları sessiz iç çekişine dönene kadar ağladı. Kalbi bir boşluğun ortasında kalmıştı, yıllar önce yaşadığı duyguyu yine yaşıyordu lakin bu kez daha acı olmuştu, bu kez canı çok yanıyordu. O zamanlar babasının sevgisi ona her şeyi unutturmuştu, şimdi ona sevgi verecek kimse yoktu.

 

Üşüyen bedeni soğuktan titresede başını yasladığı dizlerinden kaldırmadı. Dizlerinde eve gitmek için yeterli gücü bulamıyordu.

 

Kulaklarına uzaktan gelen araba sesi dolduğunda ağır bir şekilde yutkundu. Araba dakikalar sonra yanında durduğunda gözlerini kapattı.

 

Yanına yaklaşan adım sesleri kulaklarına dolarken gözlerinden bir damla yaş süzüldü. Geri gelmişti, onu almak için geri gelmişti.

 

“Suna.” Genç kız duyduğu sesle kızaran gözlerini ağır bir şekilde araladı. Başını usulca kaldırıp baktığında kara gözlerle karşılaştı. Titreyen dudaklarını birbirine bastırıp kollarını hızla genç adamın boynuna doladı.

 

Devran boynuna sarılan kollarla öylece kalırken sert bir şekilde yutkunudu. Kalbine batan iğneler yine kendini belli etmeye başlamıştı. Suna başını genç adamın boynuna yaslayıp yıllardır hasret kaldığı o kokuyu içine çekti.

 

“Geldin.” Diye fısıldadı genç kız yorgun sesiyle. Devran başını yavaşça sallayıp ellerini genç kızın ince kollarının üzerine koyup kollarını kendinden ayırıp bedenini hafifçe geriye çekti. Suna karşısındaki adama kızaran gözleriyle bakarken acı bir şekilde yutkundu.

 

“Gidelim, üşümüşsün.” Genç kız başını sallayarak yavaşça oturduğu yerden kalktığında dönen başıyla sendeleyerek geri doğru bir adım attı. Devran hızla genç kızı kolundan yakalayıp onu kucağına aldı. Suna şaşkın gözlerle ona bakarken Devran sert adımlarıyla arabaya doğru ilerledi.

 

Arabanın arka kapısını aralayıp genç kızı yavaşça koltuğa oturttu. Bedenini hafifçe geriye çekip üzerindeki kabanı çıkarıp genç kıza uzattı.

 

“Giy bunu.” Suna kalbinde uçan kelebeklerle usulca elini uzatıp kabanı aldı. Kabanı yavaşça üzerine giyindiğinde burnuna dolan kokuyla usulca yutkundu.

 

Devran arabaya binip sürmeye başladığında arabanın içinde sessizlik vardı. Sorulmak istenilen sorular vardı lakin susuluyordu.

 

Araba dakikalar sonra evin önünde durduğunda, Devran bakışlarını dikiz aynasında arka tarafa çevirdi. Genç kızın dalgın gözlerle dışarıya baktığını fark ederek bakışlarını genç kızdan ayırıp arabadan indi. Suna oturduğu tarafın kapısı açılmasıyla dalgın gözlerini o tarafa çevirdi.

 

Genç kız yorgu bedenini zorlayarak arabadan inip, sessiz adımlarla evin girişine doğru ilerledi. Devran hemen genç kızın ardından gelirken Rüveyda ve Cüneyd’de onları takip ediyordu.

 

Evin kapısı saniyeler sonra açılırken Suna kimseye bir şey demeden yorgun adımlarını merdivenlere çevirdi. Adımları odalarının önüne geldiğinde çamurlu ellerini usulca kaldırdı. Ela gözleri ellerindeki çamurlarda dolaşırken usulca yutkunup üzerindeki kabanın uzun gelen kolunu elinin üzerine getirip kapıyı açtı.

 

Yorgun adımlarla banyoya ilerleyip kapıyı ardından kapattı. Üzerindeki ıslak kıyafetlerden kurtulup kendisini sıcak suyun altına attı. Dakikalarca sıcak suyun buz tutmuş bedeninden akıp gitmesine izin versede bedeni ısınıyordu.

 

Kenardaki havluyu bedenine sarıp ağır adımlarla banyonun kapısına yaklaşıp kapıyı araladığında ela gözlerini odanın içerisinde dolaştırdığında Devran’ın camın önündeki koltukta oturduğunu fark etti.

 

Yanına kıyafet almadığı için kendisine kızarken gözlerini sıkıca kapatıp açtı. Kuruyan boğazını hafifçe ıslatıp dudaklarını araladı.

 

“Devran, şey ben yanıma kıyafet almayı unutmuşum.” Genç adam Suna’nın sesini duyduğunda bakışlarını kısa biran banyo kapısını çevirdi. Oturduğu yerden kalkıp sehpanın üzerine bıraktığı sigara paketini alıp balkona doğru ilerledi.

 

“Balkona çıkıyorum ben.” Genç kız Devran’ın balkona çıktığını anladığında seri adımlarla odanın içine girip dolaptan gerekli lıyafetleri alıp banyoya döndü. Üşüyen bedenini ısıtmak için hızlı hızlı giyinirken halsizlik gittikçe onu ele alıyordu. Saçlarının nemini kenardaki havluyla alıp banyodan çıktı.

 

Ela gözleri balkonda sigara içen adamı gördüğünde buğulu gözlerle baktı ona. Üzerindeki siyah kazağıyla üşüdüğünün pekâlâ farkındaydı genç kız. İhtiyacı olan teselliyi onun kollarında bulmak istiyordu lakin alacağı yanıt onu korkutuyordu.

 

Yavaş adımlarla balkona ilerleyip kapıyı araladığında genç adamın bakışları onu bulmuştu. Genç kız adımlarını onun yanında durdurup onun gibi ileriye bakmaya başladı. Devran kara gözlerini genç kızın ıslak saçlarında dolaştırırken kaşlarını hafifçe çattı.

 

“Saçlarını kurut.” Suna omzunu umursamazca kaldırıp indirirken üşüyen bedenini ısıtmak için kollarını bedenine sardı.

 

“İçeriye geç” Devran sert sesiyle konuştuğunda Suna ela gözlerini ona çevirdi. Tek kaşını hafifçe kaldırıp merakla konuştu.

 

“Neden.?” Genç kız onu yanında istemediği için böyle konuştuğunu düşünürken, kırgın gözlerle baktı ona bakan adama. “Yanında durmamı istemeyecek kadar mı nefret ettin benden.?”

 

Devran duyduğu kelamlara kaşlarını derinden çatıp genç kızın kızaran ela gözlerine baktı.

 

“Ne saçmalıyorsun.?” Sert sesiyle konuşurken meraklı bakışları genç kızın üzerindeydi. Üşüyen bedeni titriyordu lakin o içeriye girmekte inat ediyordu.

 

“Beş dakikada olsa bana tahammül edemiyor musun.?”

 

“Üşüdüğün için içeriye girmeni söyledim.” Devran öfkeli sesiyle konuşurken Suna onun ses tonundan irkilerek geriye doğru çekildi. Diliyle kuruyan dudaklarını ıslatıp başını ağır ağır salladı.

 

“Peki.” Genç kız arkasını dönüp odaya giderken Devran anlamayan gözlerle arkasından bakıyordu. Derin bir nefes alıp başını olumsuz anlamda salladı.

Suna yorganın altına girip sırtını yatağın başlığına yasladı, durgun gözlerini birbirine kenetlediği ellerinin üzerine çevirip zihninde dönüp duran sesleri susturmaya çalıştı. Kulakları sessizliğe alıştığında açılan kapının sesi bu sessizliği bozdu.

 

Devran kara gözlerini genç kızın üzerinde dolaştırıp ıslak saçlarında oyalandı bir müddet. Dalgın bakışları onu sessizliğin içine hapsetmişti. Tekli koltuğa oturup kara gözlerini genç kıza çevirdi.

 

“O kadın ne dedi sana.?”Suna duyduğu soruyla acı bir şekilde yutkunup dudaklarının üzerine ölü bir tebessüm armağan etti. Başını ağır ağır olumsuz anlamda sallarken ela gözlerini karşısındaki adam çevirdi.

 

“Hiç.. sadece onun için ne kadar değersiz olduğumu anlamamı sağladı.” Gözlerinden süzülen yaşlar yüzünü ıslatırken hızla elinin tersiyle yüzünü sildi. “Her zaman feda edilen ben oluyorum, en acısıda sevilmeyen yine ben oluyorum.” Genç kız titreyen dudaklarını birbirine bastırıp ağlamamak için kendini tuttu lakin içindeki küçük kız çocuğu bile ağlarken bunu başarabilmek çok zordu.

 

Akan burnunu sert bir şekilde çekip, yüzünü yeniden ıslatan yaşlardan kurtuldu.

 

“Ben biraz uyuyacağım.” Yorgun bedenini yorganın altına saklayıp acıyan gözlerini sıkıca kapattı. Uyursa her şey geçerdi, uyursa aradığı o teselliyi bulurdu. Genç adam ellerini sıkıca yumruk yaparak bakışlarını camdan dışarıya çevirdi.

 

Genç kız kendisini uykunun kollarına bırakırken Devran düşünceler arasında savaşıyordu. Saatlerdir uyuyan genç kızı izliyor, genç kızın her mimiğini zinine yazıyordu. Uyurken arada çattığı kaşları, mırdanışlarını izledi saatlerce. Kara gözleri genç kızın kızaran yanaklarında dolaşırken kaşlarını usulca çattı Devran.

 

Oturduğu yerden yavaşça kalkarak ağır adımlarla yatağa yaklaştı. Elinin yavaşça uzatıp genç kızın alnına dokunduğunda kaşlarını derinden çattı.

 

“Ateşin var.” Ne yapacağını bilemeyerek öylece genç kıza bakarken sert bir şekilde yutkundu. Odadan çıkıp sert adımlarla mutfağa girdiğinde herkesin çoktan yattığını fark etti. Dolaptan aldığı kaba su doldurup içerisine biraz sirke döküp mutfaktan çıkıp seri adımlarla odaya geri geldi.

 

Elindeki kabı komodinin üzerine bırakıp banyodan temiz bir havlu alarak geri döndü. Elindeki havluyu suya batırıp ardından fazla suyu sıkıp havluyu genç kızın alnına koydu. Suna alnına değen soğuk şeyle irkilerek uyandığında baygın gözlerle karşısındaki adam baktı.

 

“Ne oluyor.?” yogun sesiyle konuştuğunda boğazında hissettiği acıya yüzünü buruşturdu. Devran genç kızın üzerindeki yorganı kaldırıp yatağın dip köşesine attı.

 

“Ateşin çıkmış.” Genç kızın alnındaki ıslak bezi alıp tekrar ıslatıp alnına koymaya çalıştığında Suna başını olumsuz anlamda salladı.

 

“İstemiyorum çok soğuk üşüyorum ben.” Devran genç kızın çenesinden tutup havluyu yeniden alnına koydu.

 

“Ateşin olduğu için üşüyorsun.” Suna üşüyen bedenini yan çevirip dizlerini kendine çekerek birazda olsa ısınmaya çalışırken genç adam ateşini düşürmek için uğraşıyordu.

 

###

 

Rüveyda elindeki defter ve kalemle ağır ağır merdivenleri çıkıp usulca yutkunarak genç adamın odasının önünde durdu. Çekingen bir şekilde kapıyı çalıp beklerken genç adamın uyuyamamış olmasını diledi.

 

Cüneyd kapıyı açıp karşısına baktığında gördüğü kişiyle kaşlarını usulca çatmıştı.

 

“Rüveyda.?” Diye konuştu sorgulayan ses tonuyla. Genç kız hızla elindeki defteri ve kalemi genç adama doğru uzattı alması için.

 

“Sende kalmasını söylemiştin.” Rüveyda başını olumsuz anlamda sallayıp çekingen gözlerle genç adam bakarken Cüneyd tek kaşını kaldırarak ona baktı. “Para istemiyorum merak etme.” genç kız utanarak başını öne eğdiğinde elindeki defteri yavaşça indirdi, defterin boş sayfasını açıp parmaklarını defterin üzerinde gezdirdi.

 

Güneyd yüzüne doğru uzatılan defterde yazılı olanları okudu sessizce içinden. 'Benim defterim var, teşekkür ederim.’ Genç kız defteri ve kalemi alması için tekrardan ona uzattığında merdivenlerden gelen sesle ikisininde bakışları oraya dönmüştü. Rüveyda telaşla genç adam bakarken Cüneyd genç kızın havadaki bileğini yakalayıp hızla odanın içerisine çekti onu. Kapıyı ardından kapatırken ikiside birbirine şaşkınlıkla bakıyordu.

 

Genç kız bileğini çekmek istediğinde Cüneyd yavaşça bıraktı onun bileğini. Bakışlarını genç kızın kızaran yanaklarında dolaşırken, genç kız ona şaşkın gözlerle bakıyordu. Zira genç adamın böyle bir şey yapmasını beklemiyordu.

 

“Defter ve kalem sende kalacak.” Genç kız ağır ağır başını sallayıp geriye doğru bir adım attı. Kalbine bir şeyler olduğunu hissediyordu, sanki yerinden çıkacakmış gibi atıyordu, sanki uzun bir yoldan koşarak gelmiş de dinlenmemiş gibi.

 

Hızla arkasını dönüp araladığı kapıdan dışarıyı kontrol ederek odadan çıkıp hızlı adımlara merdivenleri inip gitti.

 

####

 

Devran ıslak bezi genç kızın alnından alıp elini alnına yasladı. Hala ateşi vardı. Bakışları genç kızın üzerindeki örme kazağı bulduğunda boğazını hafifçe temizleyip dudaklarını araladı.

 

“Kazağını çıkarman gerek, ateşin düşmüyor ve kazağın çok kalın.” Suna başını olumsuz anlamda sallayıp yorgun gözlerle baktı genç adamın kara gözlerine.

 

“Hayır zaten üşüyorum.” Devran sert bir soluk alıp genç kızı kolundan tutarak yattığı yerden kaldırdı. Suna’nın itiraz etmesine fırsat vermeden üzerindeki kazağı çıkarıp kenara bıraktı. Genç kız ona şaşkın gözlerle bakarken utanarak bakışlarını kaçırdı. Atletiyle karşısında durmak onu utandırmıştı.

 

Devran genç kızı tekrar geriye yatırıp ıslak bezi alnına koyarken genç kızın sorgulayan bakışlarıyla karşılaştı. Tek kaşını kaldırıp sorarcasına genç kıza baktı. Suna kuruyan dudaklarını yavaşça aralayıp yorgun sesiyle konuştu.

 

“Öpmeyi bile istemeyeceğin bir kadına neden bunları yapıyorsun.?”

Bölüm : 14.01.2025 14:10 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...