11. Bölüm

11. Bölüm

EsAy
esay1007

BÖLÜM 7

“Hayat mücadeleden ibarettir. Bundan dolayı yalnız iki şey vardır; Galip olmak, mağlup olmamak.”

Mustafa Kemal Atatürk

Görkem

Nefes almak… Kimine göre kezzabı içmek gibidir. Zordur onlar için nefes almak. Adetâ kezzabın burnundan içeriye girip tüm vücudunu yakıp kavurması gibidir nefes almak. Bu insanlar için artık çokta gerekli değildir çünkü aldıkları her nefesle öldüklerini düşünürler ve asıl yaşamın ölümden sonra olacağına inanarak intihara kalkışır çoğu, ‘yaşamak’ için… Kimine göre ise nefes almak, başka yüreklerde yeni hikayeler yaratmaktır…

Karşımda bize doğru hafif paytak adımlarla bir elinde oksijen maskesi bir elinde oksijen tüpüyle gelen kadını görmemle Tufan'ın kulaklıktan bağırması aynı anda olmuştu. “Dora dikkat!” Gözlerindeki şaşkın ifade bir şeyler kaçırdığını gösteriyor “Neyi kaçırdım acaba?” dercesine tek tek bakışlarını yüzümüzde gezdiriyordu. Hiç kimsede hareket yoktu özellikle Kaos timinde, sanki yaşananları idrak edemiyorlardı. Her şey çok saliselik bir şekilde gelişmişti. Dora’nın dizlerinin üzerine çökmesiyle hızlı adımlarla ona doğru ilerledim. Kafasını kucağıma alarak çok sarsmadan bana odaklanmasını sağladım. “Dora, Dora kendine gel!” Akmayı bekleyen dolu gözleriyle baktı. “Acıyor üsteğ-“konuşmasını bitiremedi. Hemen nabzına baktım yok denecek kadar yavaştı. Rahatça nefes alması için maskesini çıkarmaya çalıştım fakat elimi tutarak “Sakın, sakın seni öldürmek istemiyorum.” dedi o kadar bitkindi ki elleri hemen ellerimin arasından kayıverdi. Maskesini burnuna kadar kıvırdım. Nabzını tekrar kontrol ettim. Yoktu! Adını girdiği her operasyonlarda adetâ efsaneleşmiş bir destan kahramanı gibi duyduğumuz Dora, Kaos timinin Dora’sı. Ölüyordu. Dora, benim ellerimin arasında ölüyordu…

Kulaklığımda Aybar denilen adamın endişe, sinir dolu sesini duydum “Barlas, Barlas neler oluyor? Dora’nın kalp atışları durdu. Siktiğimin yerinde ne haltlar dönüyor biri cevap versin?” Cevap verecek vakit yoktu fakat Kaos timi şoka girmiş gibi gözlerini Dora’nın vücudundan akıp etrafı göle çeviren kan birikintisine çevirmişlerdi. İlker de durumu anlamış olmalı ki “Dora vuruldu!” dedi. Bir süre ses gelmedi. Dora’yı hemen yere yatırıp kafasını düzelttim ve kalp masajına başladım. Bir, iki,üç,dört…doksansekiz, doksandokuz,yüz… Eğildim dudaklarına nefes verdim tekrar kalp masajına başladım ve tekrar ağzına nefes verdim. Kulaklığımda heyecanlı bir ses duyuldu

“Döndü, döndü, nabzı atmaya başladı. Ambulansı yönlendirdim” dedi. Derin bir nefes aldık. “Galip, buraya gel” dedim Galip Turan timinin sağlık işlerine bakıyordu ellerinde malzemeyle hemen geldi.

“Kan kaybı çok fazla tek bir yaradan bu kadar imkansız başka yaraları var mı bakmalıyız komutanım ” dedi. Barlas kod adlı iri cüsseli adam sonunda kendine gelerek yere diz çöküp hemen kulaklığına konuştu

“Aybar doktoru ara helikopterle hemen Ankara’ya geçiyoruz kan kaybı çok fazla vücudu çok soğuk kan grubu 0 RH (+) “ dedi. Ben de o esnada vücudunda başka yara var mı bakıyordum ki sol tarafında hissettiğim ıslaklıkla hemen oraya yöneldim. Üzerindeki siyah tişörtü ve altındaki siyah atleti yırtarak çıkardım karın boşluğunda bir yara daha vardı Galip

“Omuzundaki yaraya kompres yapmam lazım çevirmemiz gerek komutanım” dedi

“Sol karın boşluğunda bıçak yarası var. Bıçak sıyırmış ama muhtemelen uzun zaman olduğu için çok kan kaybetmiş. Zira yara derin değil.”

Barlas “Vücudu çok soğuk” dedi. Göz göze geldik ikimizde aynı şeyi düşünüyorduk. “Herkes arkasını dönsün!” diye emir verdim. Barlas Dora’nın üzerinde kalan kıyafetleri çıkardı. Daha sonra da kendi kıyafetlerini.

“Üç deyince kucağıma alacağım” dedi. Galiple beraber başımızı salladık. “Bir,iki,üç” Barlas kucağına alır almaz Galip hemen omuzundaki yaraya kompres yapmaya başladı. Ben de karnındaki yaranın üzerine sağlık çantasındaki temiz bezlerden alarak Barlas ve onun arasına, yarasının üzerine koydum. Barlas kıza sıkı sıkı sarılarak bir şeyler mırıldanıyordu. Bir türkü söylüyordu

Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır

Bugün posta günü canım sıkılır

Sıkılır aman aman aman

Bugün posta günü canım sıkılır

Sıkılır aman aman aman

Barlas türküye devam ediyordu ama ağzımdan çıkan her kelimeye eş olarak gözünden bir de damla düşüyordu. Sıkı sıkı sarılmıştı Dora’ya. Üzerimdeki gömleği çıkararak hemen Dora’nın açıkta kalan sırtını kapattım.

Ellerin mektubu gelmiş okunur

Benim yüreğime hançer sokulur

Sokulur aman aman aman

Benim yüreğime hançer sokulur

Sokulur aman aman aman

Barlas türküyü öyle bir söylüyordu kiGalip bile ağlamaya başladı. Ambulansın siren sesleriyle hepimiz ayaklandık. Biz Dora ile uğraşırken geri kalanlar mağara içerisindeki çöpleri temizlemişlerdi. Barlas Dora’yı sedyeye yatırmadan kucağında, türküyü mırıldanarak ambulansa götürdü. Kulaklığıma dolan sesle ambulansa doğru adımladım

“Görkem, ambulans direkt askeriyeye gelecek ve hasta bilgileri saklı tutulacak.”

“Emredersiniz komutanım!” Konuşan bu sefer Süleyman albaydı. Albayın emirlerini sağlık ekiplerine ilettikten sonra hepimiz araçlara bindik ve askeriyeye doğru yol aldık. Araç toprak yolda tozu dumana kata kata ilerliyordu önümüzde Kaos timinin olduğu araç en önde ise sirenleri acı acı çalan ambulans… Dakikalar sonra askeriyeye geldik araçlar otoparka ilerlerken ambulans direkt piste gitti. Hepimiz araçlardan inip helikopter pistine doğru ilerledik. Piste geldiğimizde gördüğüm şey ile şaşırdım

Dora’nın yaralarını kapatmışlar benim gömleğimi giydirmişlerdi. Askerlerin getirdiği battaniyelerin birini hemen üzerine örttüler yanıma gelen Tufan bana bir şeyler söylüyordu fakat benim odaklandığım nokta dudakları mora dönmüş kadındı.

“Nabız 45, tansiyon 63/40, oksijen satürasyonu 45, ateş 29 derece, hasta hipotermi geçiriyor.” Ambulanstaki sağlıkçı bizim revirin doktoruna bilgileri aktarıyordu. Doktora muhtemelen bazı bilgiler yolda aktarılmış olmalı ki doktor direkt damar yoluna serumu bağladı. Doktor birkaç kontrol daha yaptıktan sonra helikoptere aktarıldı. Ambulans geldiğinin aksine daha sessiz bir şekilde geri dönerek askeriyeden çıktı. Ambulans helikopter hemen havalandı. Tufan'ın Dikkaaat!” diye bağırmasıyla Kaos timi de dahil hepimiz selam verdik gelen Süleyman Albaydı.

“Öncelikle hepinize geçmiş olsun. Berfin’in sağlık durumu gayet iyi ailesine teslim edildi. Kaos timi arkadaşınızın durumu için üzgünüm. Yardımlarınız için teşekkür ederim. Helikopteriniz hazır eşyalarınızda helikopterde dinlenmek yerine arkadaşınızla gitmek isteyeceğinizi bildiğim için her şeyinizi hazırlattım. Operasyon esnasında elde edilen bilgileri sizlerle de paylaştık. Helikopter sizi bekliyor.”

Kaos Timi sert bir şekilde “Sağ ol” diyerek bize dönüp askerî bir selam verip helikoptere doğru sert adımlarla ilerlediler. Sert görenmeye çalışan fakat hepsinin içi yanan dört dev adam…

“Turan timi istirahat et!” dedi Süleyman albay hep beraber “Emredersiniz komutanım!” dedik. Albay gittikten sonra biz hepimiz henüz havalanan helikopterin arkasından bakıp selam durduk. İsmini bilmediğimiz ve asla da öğrenemeyeceğimiz nice kahramanlara duyduğumuz gibi…

Bölüm : 16.12.2024 16:52 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...