19. Bölüm

19. Bölüm

EsAy
esay1007

BÖLÜM 10

Bölüm şarkıları;

Melihat Gülses- Göçmen Kızı

***

Ankara / Yazardan

“Henüz 27 yaşında bir çocuğum..

Kimliğim de her ne kadar ‘bu kız 27 yaşında bir yetişkin’ dese de ben hiçbir zaman öyle olmadım baba. Senin bana olan sevgin içimdeki çocuğu hep yaşattı. Hiçbir zaman büyümedi o çocuk, hep senin kıvırcık marulum diye sevdiğin kızın olarak yaşadı. Lütfen baba, o kızın büyümesine izin verme. Burada böyle sessizce kıpırdamadan yatıyorsun ya, ben ne yapacağımı şaşırdım.. Bilmiyorum baba. Bir insan babasının yaşam savaşını izlerken ne hisseder bilmiyorum, bilmekte istemiyorum. Hadi

babam aç o gözlerini ben bu duyguları hiç bilmek, tatmak istemiyorum. Yalvarıyorum baba uyan ! Bana her şeyi sen öğrettin. Bu duyguları da öğretiyorsun ama varsın bunlar eksik kalsın !.. Bunu öğrenmek istemiyorum ne olur bu konuda da cahil kalayım.. Bir çok dil biliyorum ama hiçbiriyle bu acıyı tasvir edilebilecek cümle kuramıyorum.. Düşün nasıl bir haldeyim !.. Hadi aç o güzel gözlerini çıkıp gidelim buradan.”

Doktor Lidan, Cengiz Bey'in kızını daha fazla dinleyemedi. Bir çok hastası olmuştu fakat çocuk hastalar, babalar ve anneler onun en hassas noktasıydı. Hatta Dora ve Lidan'ın tek ortak noktası buydu.

Baba, Anne ve Çocuklar…

Yoğun bakım ünitesinden çıkarak koridorda ilerlerken, hemen köşede duran su sebilinden bir bardak su alarak yanındaki banka oturdu. Sanki çölde susuz kalmış gibi içti buz gibi suyu, gözlerinden damlayan birkaç tuzlu su damlacıklarının eşliğinde. Ardından derin bir nefes aldı ayağa kalkarak odasına doğru ilerledi. Mehmet Bey'in dosyasını eline alarak yeni raporları incelemeye başladı..

Mehmet Bey hastanede kalmayı kabul etmişti. Askeriyeden bu denli uzun süreli izin almak çok zordu üstelik hastanede olduğunuda kayıtlara geçmemeliydi. Doktor Lidan, Başhekim olan babasını da kendine uydurarak yasadışı bir işe giriştiler. Mehmet yüzbaşıyı farklı bir kimlikle hastaneye kaydettiler.

Bu durumdan ise başta kendileri olmak üzere Mehmet, Özlem Yüzbaşı, Emre'nin ve haliyle Metehan'ın da haberi vardı.

Mete'nin haberi vardı çünkü Mehmet Yüzbaşı onun adıyla hastaneye kaydedilmişti. Ve eğer bu durum bir öğrenilirse hepsi evrakta sahtecilikten içeriye girerdi.

Vay ki ne vay…

Mehmet bey nakil listesindeydi ve bir aydır hastanede tedavi görüyordu. Herkes ise Mehmet bey için bekleyiş içerisinde ve oldukça umutluydu..

Doktor Lidan cebindeki cihazın çalmasıyla hemen odasından fırladı. Yoğum Bakım

ünitesinden çağrılıyordu. Koşarak yoğun bakıma girdi. Hemşireler telaşlı bir şekilde Cengiz bey'in odasına girip çıkıyorlardı.

Lidan hemen oraya yöneldi. Hemşirelerden biri Cengiz bey'in kızını odadan çıkarmaya çalışırken, diğeri ise kalp masajı yapan Emre'ye yardım ediyordu.

Makinedeki yönergelere bakan Lidan hemen konuştu; “Ceyda defibilatörü hazırlayın ! Emre 1 mg adrenalin yapın !..” Herkes aldıkları emirler doğrultusunda hareket etmeye başladı.

Lidan ise defibilatör hazır olana kadar Emre'nin kaldığı yerden kalp masajına devam etti. Yanına hızla gelen Ceyda hemşire; “1 mg adrenalin yapıldı, defibilatör de hazır hocam !..” Lidan şok cihazının başlıklarını eline hızla alırken Emre de aynı hızla cihazın üzerine jelleri sıkarak geri çekildi. “200 jul !”

“200 jul hazır !”

Odanın içerisinde endişeli nefes

alışveriş sesleri ve büyük bir yıkımın habercisi olan monitörden gelen o uzun sesler dışında bir şey yoktu.

Ölümün habercisi olan o sesler…

Doktor Lidan şok cihazını tekrar tekrar Cengiz Bey'in göğsüyle buluşturdu. Umutla makineye baktılar fakat düzelme yoktu. Ah şu umut ! Kimi zaman yolun sonunu büyük çiçekli bahçelere çıkarırken kimi zaman ise çoraklı topraklara çıkarırdı..

“300 Jul !..”

Ceyda hemen hazırladı. “300 jul hazır !”

Doktor Lidan makineden ‘ölüm’ diyen

seslerini değiştirmeye, ‘yaşam’ dedirtmeye yemin etmişçesine çırpınıyordu. Ceyda sürekli defibrilatörü hazırlıyor Emre ise adrenalin yapıyordu.

Tam tamına 6 dakika 41 saniye boyunca..

Sonunda makinedeki o düz çizgiler artık zik zak çizmeye başlamıştı. Odadan çıkaramadıkları İrem'in gözyaşları bi sefer şükür duaları arasında kayboluyordu.

İrem mutluluktan odadaki herkese teker teker sarıldı Lidan’a ise daha uzun sarıldı.

Sonra Lidan'a bakıp gözyaşları arasında teşekkür etti. İrem bir an herkesin üzgün haline baktı. “Ne o- ol- oldu ?..” dedi korkarcasına.

“Niye böyle bakıyorsunuz?” Dedi.

İrem belki de hayatının en kötü 6 dakika 41 saniyesini yaşamıştı ama güçlü babası hayata karşı olan savaşını kazanmıştı. Fakat ters giden bir şeyler vardı.

Lidan içinden İrem’den defalarca özür dilerken aynı zamanda sessizce koluna girip onu odadan çıkararak bekleme salonuna doğru götürdü.

Koltuklara yan yana oturduktan sonra Lidan bir süre ellerini izledi. Ah bu eller ! Derin bir nefes alıp yüzünü İrem’e doğru çevirdi.

“İrem hanım babanızın kalbi son anda gelişen komplikasyonlar sonucunda durdu. yapılan bir müdahale sonucu kalbi tekrar atmaya başladı fakat..” deyip durdu.

İrem'in gözleri kötü haber geleceğini anlamış gibi ardı ardına bırakıyordu tuzlu su damlacıklarını. “Fakat ?” diye sordu.

Lidan derin ama acılı dolu bir nefes alarak konuştu. "Bir insanın beyni maksimum beş dakika oksijensiz kalabilir. Daha sonrasında beyin ölümü gerçekleşir. Biz babanıza 6 dakika 41 saniye kalp masajı yaptık.”

İrem biraz bekledi. Daha sonrasında acı dolu bir kahkaha attı. Bekleme salonundaki herkes onlara bakmaya başladı. “Saçmalamayın doktor hanım kalbi atıyor.”

“İrem hanım lütfen sakin olun. Kalbi atıyor fakat, beyin ölümü gerçekleşti.” Dediği an, İrem öfkeyle Lidan’ın kollarından tutup sarsmaya başladı. Çevredeki insanlar İrem’e müdahale etmek için ayaklandı fakat Lidan onları durdu.

“Saçmalama Lidan ! Ben binbaşı Cengiz Topel'in kızıyım. Benim babam ne

savaşlardan galip çıktı biliyor musun sen? Saçma bir kaç kurşunun onu yenmesine izin mi verir ? Üstelik kalbi atıyor bu saçmalık resmen !..” Lidan İrem'in ellerini yavaşça kollarından indirdi.

“İrem hanım beyin ölümü gerçekleşmiş olsa da kalp ve diğer organlar işlevlerine devam eder çünkü makineye bağlıdırlar fakat bu çokta uzun süreli olmaz. Bazı hastalar aynı gün tamamiyle ölebilir bazıları bir kaç hafta sonra bazıları da aylar sonra. Bu durum tamamiyle hastanın vücut direnciyle ilgili. Ama belli bir süre sonra vücutta bu duruma dayanamaz ve

maalesef ki o zaman ölüm tamamiyle gerçekleşir.”

İrem şuan ne yaşadığını çözemiyordu. Herkesin övünerek bahsettiği zekası bu yaşananları anlamasına, kabullenmesine yetmiyor izin vermiyordu. Gözlerinde akan yaşlar yanaklarından düşmeden hemen arkasından bir yenisi daha geliyordu.

Lidan’a dönüp baktı. Onunda gözbebekleri titriyordu ve muhtemelen ağlayacaktı.

“Ne yani benim babam şimdi hiç

uyanmayacak mı ?..”

Lidan bu soruyu soranın karşısındaki kadın değilde, içindeki küçük kız çocuğunun olduğunu anlamış ve daha fazla gözlerinden akan yaşları tutamayarak kafasını olumlu bir şekilde sallayarak onay vermişti.

İrem bu sefer; “ben yalnız mı kaldım şimdi ?” dedi. Çevredeki herkes Lidan ve İrem'in

arasındaki diyaloğu yaşlı gözleriyle dinliyorlardı. İrem bir anda ayağa kalkarak bağırmaya başladı.

“Saçmalama Lidan ! Hangi baba çocuğunu bırakıp bu kocaman iğrenç dünyada yapayalnız bırakıp gider ? Sen iyi misin Lidan ? Mantıklı düşün lütfen. Hangi baba yapar bunu ?..” Herkes ağlıyordu artık,

kimi İrem gibi hıçkıra hıçkıra kimisi ise Lidan gibi sessiz ve çaresizce..

Tüm bu olanları uzaktan izleyen Başhekim Ahmet Bey ise artık bu iki kadının yanına gitmeye karar verdi. “İrem hanım lütfen sakin olun. Ben Başhekim Ahmet Aksungur, sizinle konuşmak istiyorum

lütfen daha sakin bir yere geçebilir miyiz?”

Ahmet Bey, Lidan ve İrem'le beraber en yakın doktor odasına doğru ilerledi. Herkes bir koltuğa oturduktan sonra Lidan masadaki sürahiden hem kendine hem de İrem'e su doldurup bardağın birini İrem’e doğru uzatırken, Ahmet Bey konuşmaya başladı.

“İrem hanım öncelikle başınız sağ olsun. Cengiz Bey için hepimiz çok üzgünüz. Sizinle bu konuşmayı yapmak gerçekten üzücü fakat bulunduğu durum içerisinde daha fazla kalbi atmaz. Maalesef ki babanızın beyin ölümü gerçekleşti. Birazdan hastaneden bir heyet

yollanıp babanızın durumunu inceleyip onaylayacaklar. Sonrasında ise siz isteyene kadar babanız makinelere bağlı olarak yaşamaya devam edecek tabi bu süre zarfında kalbi tekrar durmazsa.”

Lidan daha fazla dinleyemedi, izin isteyerek odadan çıkıp seri adımlarla kendi odasına doğru gitti. Odaya girdiğinde ilk işi üniformasını çıkarıp dolabına doğru fırlatmak oldu. Ne zaman bir hasta kaybetse üzerinde kendisine doktor olduğunu hatırlatan her şeyden bir an önce kurtulmak isterdi. Aynı şimdi olduğu gibi..

Sırtını dolaba yaslayıp yere çöktü. Dizlerini kendine doğru çekip bacaklarını elleriyle sardı. Tam kendi kabuğuna çekilmişti ki,

odasının kapısı çalınmadan açıldı.

Bu hastanede bunu yapacak tek bir kişi vardı o da Ahmet Aksungur yani babasıydı..

Ahmet Bey yerdeki kızının haline baktı. Ne zaman bir hastayı kaybetse böyle olurdu. Güçlü bir kızdı fakat doktor olmasına rağmen kayıpları olunca duygularını hat safhada yaşamasına engel olamıyordu.

Yeri geldiğinde bir anda Dora kimliğine bürünse de öyle bir an geliyor ki yine bir anda yıllar önce yaşadığı travma yeniden canlanıyordu vücudunda. Ahmet bey açtığı kapıyı sessizce kapatmış ve birşey söylemeden hızla kızının yanına giderek sıkıca sarılmıştı ona.

Lidan ise bu sarılma karşısında hıçkırıklarına engel olamadı. Ahmet beye bir şeyler söylüyordu ama Ahmet bey çoğunu anlamadı, bir kelime dışında..

Ve o kelime Lidan gibi Ahmet beyinde canını yakıyordu her defasında.

“Babam..”

Bölüm : 16.12.2024 17:22 tarihinde eklendi
Okur Yorumları Yorum Ekle
Hikayeyi Paylaş
Loading...